• Sonuç bulunamadı

Delillerin Sınıflandırılması

1. İSPAT VE İSPAT VASITALARINA İLİŞKİN GENEL KAVRAMLAR

1.6. Bir İspat Aracı Olarak Delil

1.6.3. Delillerin Sınıflandırılması

Deliller, HMK’nda yer alan düzenlemelere göre bir uyuşmazlığı çözüme kavuşturabilme gücüne göre kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere iki kısma ayırmak mümkündür. Kesin deliller; belge ve senet, yemin ve kesin hükümdür.

Doktrinde tartışmalı olmakla birlikte ikrarın kesin deliller arasında kabul edilmemesi daha doğru olacaktır. Çünkü ikrarla bir vakıa çekişmeli olmaktan çıkacağından, ispata da delile de artık ihtiyaç duyulmayacaktır. HMK m.188/2’ye göre ikrar edilen kısmın ispatına gerek bulunmamakta, 3’üncü fıkra hükmüne göre de maddi bir

3 RG., 17580, 20.01.1982

hatanın söz konusu olmaması durumunda ikrardan dönülmesi de mümkün bulunmamaktadır.

Senet, yemin ve kesin hükme, kesin delil denilmesinin nedeni hâkimi bağlayıcı nitelikte olmalarındandır. Takdiri deliller ise tanık beyanı, bilirkişi görüşü, keşif ve özel hüküm sebeplerinden oluşmaktadır. Bunlara da takdiri delil denilmesinin nedeni, hâkimin bu delilleri serbestçe takdir yetkisine sahip olmasıdır (Tutumlu, 2000: 20; Kuru vd., 2011:350).

1.6.3.1. Kesin Delil – Takdiri Delil

Kesin deliller, uyuşmazlıkları çözüme kavuşturma yönünden son derece etkili bir fonksiyona sahiptirler. Gerçekten de uyuşmazlıktaki vakıanın kesin bir delille ispatlanması durumu ile karşılaşan hâkim, o vakıanın doğru olduğunu kabul etmek zorundadır. Böyle bir durumda hâkimin söz konusu vakıa ile ilgili olarak değerlendirme yapma hakkı veya takdir yetkisi bulunmamaktadır (Tutumlu, 2009:

20). Diğer taraftan, re’sen araştırma ilkesinin uygulandığı ceza davaları ile idari davalarda, hâkim kesin delillerle bağlı olmadığından, delilleri serbestçe takdir ederek karar verir (Kuru vd., 2011:433).

HMK ile 1086 sayılı Mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu4 (HUMK)’ndan farklı olarak senet kavramının yanı sıra belge kavramına da değinilmiştir. Senet, kesin delil olmasına karşın belge kesin delil olmak zorunda değildir. Belge konusunda, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu5’nun 3’üncü maddesinin (d) bendinde yer alan tanıma uygun olarak uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları belge olarak kabul edilmiştir.

Ayrıca, HMK ile güvenli elektronik imza ile oluşturulan veriler adi senet gücünde sayılmış, güvenli elektronik imzalı verinin inkârı halinde, inkâr eden dinlendikten sonra bir kanaate varılamamışsa, bilirkişi incelemesi yapılacağı kabul edilmiştir.

4 RG., 634, 04.07.1927

5 RG., 25269, 24.10.2003

11

Yemin konusunda ise HMK ile re’sen yemin kaldırılmış ve yeminin şekli yeniden düzenlenmiştir. Yeminin tam anlamıyla gerçek bir delil olmaması ve kişinin vicdanına yönelik olması sebebiyle, yemin konusundaki riski dilerse tarafın alması amacıyla hâkimin yemin teklifi kaldırılarak sadece taraf yemini düzenlenmiştir.

Taraflar isterse yemin teklif edebilecektir. Yeminin şeklinde ise, sadece belirli bir inanca yönelik değil, “kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine” denilmek suretiyle daha genel ifadelere yer verilmiştir.

Takdiri deliller, kanun ile ispat gücü ve değeri belirlenmeyen ve tamamen hâkimin değerlendirmesine bırakılan, yasal bir ölçütü bulunmayan delillerdir (Konuralp, 2010:140). Bu delillerin, hâkimi bağlayıcı bir niteliği bulunmamaktadır.

Hâkim bu tür deliller ile karşılaştığında gösterilen delillerden bağımsız olarak uyuşmazlık hakkında serbestçe değerlendirme yapar ve uyuşmazlığı çözüme kavuşturur. Bir uyuşmazlığı takdiri delillere göre çözmek durumunda kalan hâkim genel hukuk mantığı, yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışına ilişkin hususlardan yararlanarak hükmünü verir (Gözübüyük, 2005:460). Tanık beyanı, bilirkişi görüşü, keşif ve özel hüküm olmak üzere dört adet takdiri delil bulunmaktadır.

1.6.3.2. Kanunî Delil – Akdî Delil

Kanunî delil ile akdî delil arasındaki ayrımın esas noktası, yargılama sürecinde sunulacak olan delillerin kanun tarafından mı yoksa davanın taraflarınca mı belirleneceğinden kaynaklanmaktadır (Görkem, 2008:32).

Bir uyuşmazlıkta hangi delillerin kullanılabileceğinin kanunda açıkça düzenlenmesi halinde kanunî delilden söz edilebilir. Kanunî delil, bazen kesin delil anlamında da kullanılmaktadır (Karakoç, 1997:17).

Akdî deliller, tarafların uyuşmazlık çıkmadan önce veya uyuşmazlık çıkmasına karşın delillerin ikame zamanından önce kendi aralarında hangi delillerin ispat vasıtası olarak kullanılabileceğini belirlemeleri durumunda söz konusu olur (Görkem, 2008:32). Medeni yargılama hukukundaki delil sözleşmeleri buna örnek olarak gösterilebilir. Vergi yargılaması hukukunda akdi delillere yer verilmemiş

olmasına rağmen, Karakoç, uzlaşılan vergi ve ceza aleyhine dava açılması durumunda, uzlaşma tutanağını akdi delil olarak kabul edilebilir bulmaktadır.

1.6.3.3. Bağlı Delil – Serbest Delil

Bağlı delil, hâkimin takdir hakkının bulunmadığı, uyuşmazlığın önceden belirlenmiş delillerle çözümlenmesi esasına dayanan delildir. Bu bir manada kesin delil ve kanunî delil anlamlarına da gelmektedir.

Serbest delil, bağlı delillerin aksine uyuşmazlığın çözümünde hangi delillerin kullanılabileceği önceden belirlenmemiş ve hâkimin serbestçe takdir edeceği delillerdir. Serbest delillerin sayısı, şekli ve değerlendirilmesi bakımından bir sınırlama yoktur. Hâkim ileri sürülen delilerin ispat gücünü, olayın özelliğini göz önünde bulundurarak ve tecrübelerinden faydalanarak serbestçe takdir eder (Bayrak, 1969:30).

1.6.3.4. Doğrudan Delil – Dolaylı Delil

Delilin ispata konu olan vakıayla ilişkisi doğrudan ise o delil doğrudan delil niteliğindedir. Yani, beş duyu organı ile uyuşmazlık konusu olaya ilişkin olarak toplanan bilgilerin hepsi doğrudan delildir.

Delilin uyuşmazlık konusu olayla ilgisinin doğrudan olmaması, yani bir bilgi ile başka bir delile ulaşılabiliyor olması halinde, bu bilgiye dolaylı delil denilmektedir. Dolaylı deliller, ispatlanması gereken konu için kesinlik arz etmez.

Bazı durumlarda dolaylı delillerden yola çıkılarak doğrudan delil elde edilebilir. Dolaylı delilin hukuka aykırı bir yolla elde edilmesi doğrudan delilin sıhhatine etki etmez. Örneğin, bir sanığın evinde hukuka aykırı bir biçimde yapılan aramada ele geçirilen ruhsatsız silah nedeniyle sanığın ceza almasına bir engel bulunmamalıdır.

13

1.6.3.5. Kişisel Delil – Nesnel Delil

Kişisel deliller, bir uyuşmazlığa ilişkin olarak kişisel bilgileri olanlar tarafından verilen, bilimsellikten uzak, kişi kaynaklı delillerdir. Nesnel deliller ise uyuşmazlık konusu olayla ilgili olarak ortaya çıkan veya çıkartılan işaret, iz gibi objektif delillerdir (Tosun, 1984:610).

1.6.3.6. Sınırlı Delil – Sınırsız Delil

Sınırlı delil, yargılama hukukunda bazı sınırlamalara tabi olarak kabul edilen delillerdir. Bu sınırlamaların meydana gelmesi halinde delil olarak nitelendirilebilmekte, aksi halde delil niteliğini haiz olamamaktadır. Buna örnek olarak, vergi yargılama hukukundaki tanık beyanı delilini söylemek mümkündür.

Zira 213 sayılı Vergi Usul Kanunu6 (VUK) m3/B-2’ye göre tanık beyanının delil olarak kabul edilebilmesi için vergiyi doğuran olayla ilgisinin açık ve tabi olması gerekmektedir (Karakoç, 1997:21).

Sınırsız deliller, delil olarak kabul edilmeleri her hangi bir sınırlandırma ve şarta bağlı tutulmamış olan delillerdir. Niteliği gereği delil olabilmesi halinde delil olarak kabul edilecektir. Bu tür delillerin tipik örneği ceza ve medeni hukuk yargılamasındaki tanık beyanıdır. Zira ceza ve medeni yargılama hukukunda tanıklık için herhangi bir şart ve sınırlama bulunmamaktadır (Karakoç, 1997:21).

1.6.3.7. Yasak Delil – Yasak Olmayan Delil

Yasak delil ve yasak olmayan delil ayrımında önemli olan husus delilin elde edilmesinin ve kullanılmasının yasak olup olmadığıdır. Bazı deliller bir yargılama hukukunda geçerli kabul edilirken, başka bir yargılama hukukunda geçerli kabul edilmemektedir. Örnek vermek gerekirse, yemin vergi yargılama hukukunda hiçbir şekilde delil olarak kullanılamamakta olup, bunun nedeni vergi yargılamasında yemine delil niteliği tanınmamasıdır.

6 RG., 10705, 10.11.1961

Yasak delillerin hukuka aykırı deliller olduğunu da söylemek mümkündür.

Vergi mahremiyetini ihlal suçunu işletmek yoluyla elde edilen deliller ile hukuka aykırı bir şekilde, örneğin telefonların dinlenmesi yoluyla elde edilen delilleri yasak deliller olarak kabul etmek mümkündür. Ancak, elde edilme yöntemi yasak olmasına rağmen yasak yollarlar elde edilen delillerin veya bu deliller aracılığıyla elde edilen delillerin değerlendirilmesinin yasak olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira yasak yolla da olsa olayın gerçek mahiyetini ortaya koyan bir delilin hükme esas alınamayacağı kabul edilemez. Mahkeme, kendisine sunulan ve elde ettiği tüm bilgi ve belgeler ile yargılamanın genel durumundan ortaya çıkan kanaate göre karar verecektir ve bu kanaatin oluşmasında yasak yollardan elde edilen delillerin herhangi bir etkisinin olamayacağı düşünülemez (Karakoç, 1997:22).

1.6.3.8. Re’sen Müracaat Edilebilen Delil – Re’sen Müracaat Edilemeyen Delil Hâkimin delil toplama konusunda sahip olduğu serbestliğe göre yapılan bu ayrımda, hâkim ihtiyaç duyduğu delilleri kendisi toplayarak yargılama sürecine dahil ediyor ise, bu delillere re’sen müracaat edilebilen deliller denir.

Taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu durumlarda, hâkim tarafların talebi ile bağlı olduğunda, dolayısıyla hâkim tarafından re’sen delil toplama mümkün olmadığında delillere re’sen müracaat edilememektedir.

İdari yargılama usulünde re’sen araştırma ilkesi geçerli olduğundan, hâkim bütün delillere re’sen müracaat edebilir. Dolayısıyla vergi yargılama hukukunda re’sen müracaat edilebilen deliller ağırlıktadır (Görkem, 2008:34).

1.6.3.9. Ekonomik Delil – Maddi Delil

Vergi yargılama hukukuna özgü bir ayrım olan ekonomik delil – maddi delil ayrımı belirsizliğini korumaktadır. Henüz, tam olarak belirginleşmemiş bu ayrımda neyin amaçlandığı açık bir şekilde anlaşılamamaktadır (Karakoç, 1997:25).

Bu ayrımda yorum ile ispat, yorum ile delil birbirine karıştırılmaktadır. Zira vergi yargılama hukukunda ekonomik yorum kavramı var olmasına karşın, ekonomik delil diye bir kavram bulunmamaktadır (Şanver, 1981:64).

15