• Sonuç bulunamadı

DeğiĢtirilen ve Güncel Türkçe Sözlükte Yer Alan Kelime ve Söz Grupları

Bu baĢlık altında ele alınan kelime ve söz grupları, Güncel Türkçe Sözlükte dolayısıyla yaĢayan Türkçede yer alan bu nedenle de değiĢtirilmemesi gerektiği kabul edilen kelime ve söz gruplarıdır. Ġncelenen hikâyelerde güncel Türkçe sözlüğe göre yaĢayan Türkçede yer aldığı hâlde birçok kelime ve ifade kalıbının değiĢtirildiği tespit edilmiĢtir. Bunlarda uygun karĢılıklar verilerek yapılan değiĢiklikler ve uygun olmayan karĢılıklarla yapılan değiĢiklikler olmak üzere iki grupta değerlendirilmiĢtir.

4.2.1. Uygun KarĢılıklarla DeğiĢtirilen Kelime ve Söz Grupları

Bu baĢlık altında ele alınan kelime ve söz gruplarında yapılan değiĢiklikler, yapılmasına gerek olmadığı hâlde yine de cümlede kastedilen anlama zarar verilmeden yapılan değiĢikliklerdir.

4.2.1.1. Efruz Bey

“Efruz Bey” adlı hikâyenin Polat (2011)‟ta yayımlanan 1919‟daki ilk basıldığı hâliyle,K (2008)‟deki hâlinde yaĢayan Türkçede olmasına rağmen değiĢtirilen kelime ve söz grupları cümle bazında koyulaĢtırılarak belirtilmiĢtir:

 Polat (2011) “Köse Mümeyyiz sanki hiç bilmiyormuĢ gibi sordu” (s.1123). K (2008) “Köse düzeltmen, sanki hiç bilmiyormuĢ gibi sordu” (s.184).

Mümeyyiz: Devellioğlu (2004)‟nda “1.Temyiz eden, seçen, ayıran. 2.Bir dairede

yazıcıların yazdıkları yazıları düzelten kâtip.” olarak açıklanmaktadır (s.723).

 Polat (2011) “Ama herkes onun görünen Ģekline inanıyor, ihtiramda kusur etmiyordu” (s.1123).

K (2008) “Ama herkes onun görünen Ģekline inanıyor, saygıda kusur etmiyordu” (s.184).

Ġhtiram: Devellioğlu (2004)‟nda “saygı, hürmet” olarak açıklanmaktadır (s.420).

 Polat (2011) “Ahmet Bey en müĢkül mevkilerle en tehlikeli zamanlarda yaptığı asabi bir hareketle gözlüğünü tuttu” (s.1123).

K (2008) “Ahmet Bey, en zor durumlarda, en tehlikeli zamanlarda yaptığı sinirli bir hareketle gözlüğünü tuttu” (s.184).

MüĢkül: Devellioğlu (2004)‟nda “güç, zor, çetin” olarak açıklanmaktadır (s.755). Mevki: Devellioğlu (2004)‟nda “yer, durum” olarak açıklanmaktadır (s.635).

 Polat (2011) “Fakat bu tebliğde hürriyete dair bir Ģey yok” (s.1124). K (2008) “Fakat bu bildiri de hürriyete dair bir Ģey yok” (s.186).

Tebliğ: Devellioğlu (2004)‟nda “1. yetiĢtirme, eriĢtirme. 2. götürme, taĢıma.” olarak

açıklanmaktadır (s.1048).

 Polat (2011) “Astarı parçalanmıĢ kahverengi perdeli büyük pencerelerden sıcak bir yaz havası, müseddes Ģeklinde ince, uzun bir kibrit kutusunu andıran karanlık kaleme giriyor” (s.1125).

K (2008) “Astarı parçalanmıĢ, kalın kahverengi perdeli büyük pencereden sıcak bir yaz havası, altıgen Ģeklinde, ince, uzun bir kibrit kutusunu andıran karanlık kaleme giriyor” (s.186).

Müseddes: Devellioğlu (2004)‟nda “1. altıya çıkarılmıĢ. 2. altı kısımdan meydana gelmiĢ.”

olarak açıklanmaktadır (s.739).

 Polat (2011) “Herkesten ismini, münasebette bulunduğunu sakladığı Hamisi paĢaya dün gece “ubudiyet arz ederken” kendisine, “Yarın hürriyet ilan olunacak” demiĢti”(s.1125)

K (2008) “Herkesten ismini, iliĢkide bulunduğunu sakladığı Hamisi paĢaya dün gece “bağlılığını bildirirken” kendisine: “Yarın hürriyet ilan olunacak, demiĢti” (s.186).

Ubudiyet: Devellioğlu (2004)‟nda “1. kulluk, kölelik. 2. aĢırı bağlılık.” olarak

açıklanmaktadır (s.1116).

Münasebet: Devellioğlu (2004)‟nda “1. Uygunluk 2. Ġlgi, yakınlık” olarak

açıklanmaktadır (s.725).

 Polat (2011) “Böyle âli, böyle mesut bir günü bu kadar hasretle, bu kadar

iĢtiyakla beklediğinin Ģimdiye kadar farkına varmadığına ĢaĢıyordu. Bu müjdeyi ilk

haber alan kendisi olduğu için sonradan duyacaklara karĢı ruhunda büyük bir

K (2008) “Böyle anlamlı, böyle mesut bir günü bu kadar hasretle, bu kadar istekle beklediğinin Ģimdiye kadar niçin farkına varmadığına ĢaĢıyordu. Bu müjdeyi ilk haber alan kendisi olduğu için sonradan duyacaklara karĢı ruhunda büyük bir üstünlük duyuyordu” (s.187).

Faikiyet: Devellioğlu (2004)‟nda “üstünlük” olarak açıklanmaktadır (s.249).

ĠĢtiyak: Devellioğlu (2004)‟nda “Ģevklenme, göreceği gelme, özleme” olarak

açıklanmaktadır (s.467).

 Polat (2011) “…büyük bir adama mensup görünmekle zımnen tehdit ettiği Köse Mümeyyiz‟e tekrar sordu” (s.1126).

K (2008) “Bir senedir gayet büyük bir adama mensup görünmekle, dolaylı olarak tehdit ettiği Köse düzeltmene tekrar sordu” (s.187).

Zımnen: Devellioğlu (2004)‟nda “açıktan olmayarak, dolayısıyla” olarak açıklanmaktadır

(s.1185).

 Polat (2011) “Mümeyyiz Kanuni Esasi‟nin zaten mevcut olduğunu, her sene resmi salnamenin en baĢına basıldığını söylüyorken kalemin müdürü girdi” (s.1126). K (2008) “Düzeltmen, Kanuni Esasi‟nin zaten mevcut olduğunu, her sene resmi yıllığın en baĢına basıldığını söylüyorken kalemin müdürü girdi” (s.188).

Salname: Devellioğlu (2004)‟nda “yıllık” olarak açıklanmaktadır (s.917).

 Polat (2011) “Maiyeti kâtipler müdürlerinin ne mükemmel, ne gayûr adam olduğunu zaten bilirlerdi” (s.1126).

K (2008) “Emrindeki kâtipler, müdürlerinin ne mükemmel, ne gayretli adam olduğunu zaten bilirlerdi” (s.188).

Gayûr: Devellioğlu (2004)‟nda “1.gayretli, çok çalıĢkan. 2.kıskanç. 3.dayanıklı” olarak

açıklanmaktadır (s.283).

 Polat (2011) “Kendisi için bu budalaların arasında bir dakika geçirmek artık bir asır kaybetmeğe müsaviydi” (s.1126).

K (2008) “Kendisi için bu budalaların arasında bir dakika geçirmek artık bir asır kaybetmeye benzerdi” (s.188).

Müsavi: Devellioğlu (2004)‟nda “1.eĢit, denk. 2.birinin ötekinden farksız olanı” olarak

açıklanmaktadır (s.738).

 Polat (2011) “Ġnsanın en büyük saadeti vazifesini ihmalsiz icrasıdır!” (s.1126). K (2008) “Ġnsanın en büyük saadeti görevini eksiksiz yapmasıdır” (s.188).

Ġhmal: Devellioğlu (2004)‟nda “ehemmiyet vermeme, baĢlama, terk etme, hâliyle

bırakma.” olarak açıklanmaktadır (s.417).

Ġcra: Devellioğlu (2004)‟nda “1. akıtma, akıtılma. 2. yapma, yerine getirme, bir iĢi

yürütme. 3. temin etme” olarak açıklanmaktadır (s.408).

 Polat (2011) “…kollarını bir idman taliminde imiĢ gibi hususi bir ahenkle sallayarak kapıya doğru yürüdü” (s.1126).

K (2008) “…kollarını bir beden eğitimindeymiĢ gibi özel bir uyumla sallayarak kapıya doğru yürüdü” (s.188).

Ġdman talimi: Devellioğlu (2004)‟nda “beden terbiyesi” olarak açıklanmaktadır (s.410). Hususi: Devellioğlu (2004)‟nda “birisine, bir Ģeye mahsus” olarak açıklanmaktadır

(s.385).

 Polat (2011) “Gözünün dumanları içinde sayısını göremediği bu müstebitler ordusuna karĢı avazı çıktığı kadar bir nara attı” (s.1128).

K (2008) “Gözünün dumanları içinde sayısını göremediği bu zorbalar ordusuna karĢı avazı çıktığı kadar bir nara attı” (s.190).

Müstebid: Devellioğlu (2004)‟nda “hükmü altında bulunanlara söz hakkı ve hareket

serbestliği vermeyen, despot” olarak açıklanmaktadır (s.746).

 Polat (2011) “Dâhiliye tarafına, Sadaret’e koĢtu” (s.1128).

K (2008) “ĠçiĢleri tarafına, baĢbakanlığa koĢtu” (s.190).

Sadaret: Devellioğlu (2004)‟nda “1.baĢta bulunma, öne geçme. 2.sadrazamlık.” olarak

açıklanmaktadır (s.906).

 Polat (2011) “Nazır odalarının önlerinde haykırdı” (s.1128).

K (2008) “Bakan odalarının önlerinde haykırdı” (s.190).

 Polat (2011) “Evlerine kaçan vükelanın daima toplandığı büyük meclis salonundaydı” (s.1128).

K (2008) “Evlerine kaçan bakanların daima toplandığı büyük meclis salonundaydı” (s.190).

Vükela: Devellioğlu (2004)‟nda 1.vekiller. 2.kabine azası, bakanlar” olarak

açıklanmaktadır (s.1153).

 Polat (2011) “Bunun nasıl istihsal olduğundan müstebidin nasıl Kanun-ı Esasi‟yi verdiğinden falan hiç malumatı yoktu” (s.1129).

K (2008) “Bunun nasıl yapıldığından, zorbalığın nasıl Kanuni Esasi‟yi verdiğinden filan hiç haberi yoktu” (s.191).

Ġstihsal: Devellioğlu (2004)‟nda “1.hâsıl etme, meydana getirme, üretme. 2.elde etme, ele

geçirme.” olarak açıklanmaktadır (s.457).

Malumat: TDK (2005)‟de “bilgi” olarak açıklanmaktadır (s.1337).

 Polat (2011) “Bizzat kendisinin hürriyeti nasıl istihsal ettiğini anlamak istiyorlardı. Hissi, idraki bir saat evvelkinden tamamıyla baĢka bir mahiyette kendine geliyor” (s.1129).

K (2008) “Bizzat kendisinin hürriyeti nasıl ilan ettiğini anlamak istiyorlardı. Duygusu,

düĢüncesi, bir saat evvelkinden tamamıyla baĢka bir Ģekilde kendine geliyor” (s.191). Mahiyet: Devellioğlu (2004)‟nda “bir Ģeyin aslı, esası; kendilik.” olarak açıklanmaktadır

(s.567).

Ġdrak: Devellioğlu (2004)‟nda “anlayıĢ, akıl erdirme; yetiĢme, olgunlaĢma.” olarak

açıklanmaktadır (s.410).

Ġstihsal: Devellioğlu (2004)‟nda “1.hâsıl etme, meydana getirme, üretme. 2.elde etme, ele

geçirme.” olarak açıklanmaktadır (s.457).

 Polat (2011) “Bu cahil adam benim müstear ismimi asıl ismim sanıyor” (s.1130).

K (2008) “Bu cahil adam benim takma ismimi asıl ismim sanıyor” (s.192).

 Polat (2011) “Hala Ahmet Bey‟e madun muamelesi ediyordu” (s.1131). K (2008) “Hala Ahmet Bey‟e memur muamelesi ediyordu” (s.193).

Madun: Devellioğlu (2004)‟nda “alt, aĢağı derece. Emir itibariyle aĢağıda olan.” Ģeklinde

açıklanmaktadır (s.560).

 Polat (2011) “Ahmet Bey cevabının yaptığı uhrevî sükûn içinde hikâyesine devam etti” (s.1131).

K (2008) “Ahmet Bey cevabının yaptığı ölüm sessizliğinde hikâyesinde devam etti” (s.194).

Uhrevi: Devellioğlu (2004)‟nda “ahirete ait, ahiretle ilgili” olarak açıklanmaktadır

(s.1117).

Sükûn: Devellioğlu (2004)‟nda “1.durma, kımıldamama. 2.hareketsizlik, durgunluk.”

olarak açıklanmaktadır (s.969).

 Polat (2011) “Buna ait bir söze itiraz etmek “istibdat” cinayetinden baĢka bir Ģey değildir” (s.1131).

K (2008) “Buna ait bir söze itiraz etmek “zorbalık” cinayetinden baĢka bir Ģey değildir” (s.194).

Ġstibdat: Devellioğlu (2004)‟nda “1. Keyfi idare sistemi. 2. Ġdarede tazyik, baskı.” olarak

açıklanmaktadır (s.454).

 Polat (2011) “Bu kadar büyük bir tebeddül karĢısında bile hafiyeler bizim vücudumuzdan Ģüphe etmediler” (s.1132).

K (2008) “Bu kadar büyük bir belirti karĢısında bile hafiyeler bizim varlığımızdan Ģüphe etmediler” (s.194).

Tebeddül: Devellioğlu (2004)‟nda “değiĢme, baĢka hâle girme.” olarak açıklanmaktadır

(s.1046).

 Polat (2011) “Köse Mümeyyiz gibi rakama ehemmiyet vermiyor, “zaman, mekân” umdeleriyle düĢünmüyordu” (s.1133).

K (2008) “Köse düzeltmen gibi rakama önem vermiyor, “zaman mekân” kavramlarıyla düĢünmüyordu” (s.196).

Umde: Devellioğlu (2004)‟nda “1.dayanılacak, güvenilecek Ģey, kimse, yer; dayanak,

destek. 2.ilke, prensip. 3.herkesin güvendiği, itimadı olan kimse.” olarak açıklanmaktadır (s.1120).

 Polat (2011) “…yirmi dört saat evvel bütün dünyaya hükmeden müstebidin nasıl sakalı ele verdiğini tahayyül ediyorlardı” (s.1134).

K (2008) “…yirmi dört saat önce bütün dünyaya hükmeden padiĢahın nasıl sakalı ele verdiğini hayal ediyorlardı” (s.197).

Tahayyül: Devellioğlu (2004)‟nda “hayale getirme, hayalde canlandırma.” olarak

açıklanmaktadır (s.1018).

 Polat (2011) “Mektepliler kendi hürriyet mabutlarının bu narasından coĢtular” (s.1134).

K (2008) “Mektepliler kendi hürriyet kahramanlarının bu narasından coĢtular” (s.197).

Mabut: Devellioğlu (2004)‟nda “1.kendisine ibadet olunan. 2. Allah.” olarak

açıklanmaktadır (s.558).

 Polat (2011) “Hürriyet nümayiĢine yetiĢmek istiyorlardı” (s.1134). K (2008) “Hürriyet gösteriĢine yetiĢmek istiyorlardı” (s.198).

NümayiĢ: Devellioğlu (2004)‟nda “gösteriĢ, gösteri.” olarak açıklanmaktadır (s.848).

 Polat (2011) “Bu ani tuğyandan ĢaĢıran sefarethaneler tuhaf bir ĢaĢkınlıkla bayraklar çekmiĢler, daha ne olduğunu iyice anlayamadıkları bu hadiseyi selamlıyorlardı” (s.1135).

K (2008) “Bu ani coĢkudan ĢaĢıran elçilikler tuhaf bir ĢaĢkınlıkla bayrak çekmiĢler, daha ne olduğunu iyice anlayamadıkları bu olayı selamlıyorlardı” (s.198).

Tuğyan: Devellioğlu (2004)‟nda “taĢma, taĢkınlık, azgınlık, coĢkunluk.” olarak

açıklanmaktadır (s.1112).

Sefarethane: Devellioğlu (2004)‟nda “elçilik konağı, elçilik.” olarak açıklanmaktadır

(s.928).

 Polat (2011) “Bu lâhutî sükût içinde Jön Türkün, hürriyet mabudunun sedası iĢitildi” (s.1135).

K (2008) “Bu ilahi sessizlik içinde Jön Türk‟ün, hürriyet sembolünün sesi iĢitildi” (s.198).

Lâhutî: Devellioğlu (2004)‟nda “ulûhiyet âlemiyle ilgili.” olarak açıklanmaktadır (s.540). Mabut: Devellioğlu (2004)‟nda “1.kendisine ibadet olunan. 2. Allah.” olarak

açıklanmaktadır (s.558).

 Polat (2011) “Bu mantığa muhaliftir” (s.1135). K (2008) “Bu mantığa aykırıdır” (s.199).

Muhalif: Devellioğlu (2004)‟nda “muhalefet eden, aykırılık gösteren, uymayan” olarak

açıklanmaktadır (s.666).

 Polat (2011) “Despina ince sesiyle “Gayret Begimu, gayret…” diye onu teĢci

ediyordu” (s.1141).

K (2008) “Despina ince sesiyle: “Gayret Beyimu, gayret…” diye ona cesaret veriyordu” (s.205).

TeĢci etmek: Devellioğlu (2004)‟nda “cesaret verme, gayrete getirme” olarak

açıklanmaktadır (s.1094).

 Polat (2011) “Artık tamamıyla akĢam olmuĢ, sakin semada yıldızlar, bu nümayiĢin azametinden mahzuz oluyor gibi pırlanta Ģuleleriyle titremeğe baĢlamıĢlardı” (s.1141).

K (2008) “Artık tamamıyla akĢam olmuĢtu, sakin gökte yıldızlar, bu gösterinin uluduğundan üzülüyor gibi, pırlanta ıĢıklarıyla titremeye baĢlamıĢlardı” (s.206).

ġule: Devellioğlu (2004)‟nda “alev, ateĢ alevi” olarak açıklanmaktadır (s.1003).

 Polat (2011) “Derin tefekkürlerden uyanan dalgınlara has cevval bir mahmurlukla doğruldu” (s.1143).

K (2008) “Derin düĢüncelerden uyanan dalgınlara has kıvrak bir mahmurlukla doğruldu” (s.208).

Tefekkür: Devellioğlu (2004)‟nda “düĢünme, zihin yorma” olarak açıklanmaktadır

(s.1057).

Cevval: Devellioğlu (2004)‟nda “koĢan, dolaĢan, hareket eden” olarak açıklanmaktadır

 Polat (2011) “Evvela sırf boĢ bir tefahürden, emelsiz bir cakadan, dipsiz bir gösteriĢten ibaret olan “hürriyet severlik” iddiasını “halk” denen yığın gerçek sanmıĢtı” (s.1144).

K (2008) “Önce sırf boĢ bir övünmeden emelsiz bir cakadan, dipsiz bir gösteriĢten ibaret olan “hürriyet severlik” iddiasını “halk” denen yığın gerçek sanmıĢtı” (s.209).

Tefahür: Devellioğlu (2004)‟nda “övünme, kurulma” olarak açıklanmaktadır (s.1056).

 Polat (2011) “Gayet hasis olan annesinin ne kadar iradı olduğunu da bilmiyordu. Lisanı gibi tabiatını da değiĢtirmeyen bu köylü Çerkez, sineği sıkıp yağını çıkaracak derecede muktesitti” (s.1145).

K (2008) “Oldukça cimri olan annesinin ne kadar geliri olduğunu da bilmiyordu. Dili gibi, davranıĢlarını da değiĢtirmeyen bu köylü Çerkez, sineği sıkıp yağını karacak derecede cimriydi” (s.210).

Hasis: Devellioğlu (2004)‟nda “cimri, pinti; alçak, değersiz” olarak açıklanmaktadır

(s.335).

Ġrat: Devellioğlu (2004)‟nda “getirme, gelir, söyleme” olarak açıklanmaktadır (s.444).

 Polat (2011) “O “cemiyet”in “fert” gibi, belki fertten ziyade hayalperver bir isterik olduğunu bilmezdi. Fertlerin inanamayacağı ne kadar kaba yalanlar vardı ki cemiyet bunlara hemen kapılır, fakat… Fakat çabuk ayılır; hayali, fertten çabuk

inkisara uğrardı” (s.1146).

K (2008) “O toplumunda kiĢi gibi, belki kiĢinin de inanmayacağı ne kadar kaba yalanları vardı ki toplum bunlara hemen kapılır, fakat… Fakat çabuk ayılır; hayali, kiĢiden çabuk

kırılırdı” (s.211).

Ġnkisara uğramak: Devellioğlu (2004)‟nda “kırılma, gücenme” olarak açıklanmaktadır

(s.440).

 Polat (2011) “Parmaklarıyla alabros saçlarını düzeltti” (s.1147). K (2008) “Parmaklarıyla kısa saçlarını düzeltti” (s.212).

Alabros: Devellioğlu (2004)‟nda “fırça gibi dik kesilmiĢ erkek saçı” olarak

 Polat (2011) “Aralarından bazılarını seçip ayırmak müsavata muhalif bir hareketti” (s.1152).

K (2008) “Aralarından bazılarını seçip ayırmak eĢitliğe aykırı bir hareketti” (s.218).

Müsavat: Devellioğlu (2004)‟nda “eĢitlik, aynı hâlde ve derecede olma” olarak

açıklanmaktadır (s.738).

 Polat (2011) “…Efruz Bey merkez ittihaz ettiği handa Ġstanbul‟un dört bir tarafına taze taze hatipler gönderir” (s.1152).

K (2008) “…Efruz Bey merkez kabul ettiği handa Ġstanbul‟un dört bir tarafına taze taze hatipler gönderir” (s.218).

Ġttihaz etmek: Devellioğlu (2004)‟nda “edinme, edinilme; kabul etme; itibar etme” olarak

açıklanmaktadır (s.470).

 Polat (2011) “Bu tünelin Jön Türklerden alınması için Beyoğlu‟nda

Levantenlerden mürekkep büyük bir anonim Ģirket teĢekkül etti” (s.1152).

K (2008) “Bu tünelin Jön Türklerden alınması için Beyoğlu‟nda Avrupa asıllılardan büyük bir anonim Ģirket kuruldu” (s.219).

Levanten: TDK (2005)‟de “Yakın Doğu ülkelerinden olduğu hâlde Avrupalı gibi görünen

Hristiyan, tatlı su Frengi. Avrupalı gibi görünmeye özenen” olarak açıklanmaktadır (s.1305).

TeĢekkül etmek: Devellioğlu (2004)‟nda “Ģekillenme, kurulma, kuruluĢ, meydana gelme”

olarak açıklanmaktadır (s.1095).

 Polat (2011) “Hele Sulukule‟de Jön Türk tünelinin varlığı duyulduktan sonra arĢını on paraya olan arsaların metre karesi iki yüz liraya çıktı. Fakat Çingeneler bu

tebeddüle ehemmiyet vermediler” (s.1152).

K (2008) “Hele Sulukule‟de Jön Türk tünelinin varlığı duyulduktan sonra arĢını on paraya olan arsaların metre murabbaı iki yüz liraya çıktı. Fakat Çingeneler bu değiĢime önem vermediler” (s.219).

Tebeddül: Devellioğlu (2004)‟nda “değiĢme, baĢka hâle girme” olarak açıklanmaktadır

 Polat (2011) “…bu tekliften bir Ģey anlamayanlar hücum edenleri sarhoĢ sanarak ellerinden biraz “mangiz koparmak” hülyasıyla “keriz atıyorlar…”, “hampur…” çekiyorlardı” (s.1153).

K (2008) “…bu tekliften bir Ģey anlamayanlar hücum edenleri sarhoĢ sanarak ellerinden biraz para koparmak hülyasıyla hile yapıyorlar… Palavra atıyorlardı” (s.219).

Mangiz: TDK (2005)‟de “para” olarak açıklanmaktadır (s.1340).

Keriz atmak: TDK (2005)‟de “çirkef, pislik; kolayca kandırılan kimse; kumar” olarak

açıklanmaktadır (s.1140).

 Polat (2011) “Efruz Bey öğleden beri büyük adamlara mahsus “az laf söylemek” seciyesini iktisap etmiĢti” (s.1154).

K (2008) “Efruz Bey öğleden beri büyük adamlara özgü “az laf söylemek” karakterini

kazanmıĢtı” (s.220).

Mahsus: Devellioğlu (2004)‟nda “hissedilen, belli, aĢikâr; özel, hususi” olarak

açıklanmaktadır (s.571).

Seciye: Devellioğlu (2004)‟nda “huy, tabiat, karakter” olarak açıklanmaktadır (s.927). Ġktisap etmek: Devellioğlu (2004)‟nda “kazanmak” olarak açıklanmaktadır (s.425).

 Polat (2011) “Ben herkese müsaviyim!” (s.1154). K (2008) “Ben herkese aynıyım!” (s.221).

Müsavi: Devellioğlu (2004)‟nda “eĢit, denk; aynı hâlde derecede bulunma” olarak

açıklanmaktadır (s.738).

 Polat (2011) “Kızın gülen Ģuh gözlerine dikkatle baktı” (s.1157). K (2008) “Kızın gülen neĢeli gözlerine dikkatle baktı” (s.224).

ġuh: Devellioğlu (2004)‟nda “neĢeli, Ģen” olarak açıklanmaktadır (s.1003).

 Polat (2011) “NiĢantaĢı‟nda Kahraman-ı Hürriyet Efruz Bey KardeĢimize

Bazı mesail-i muallaka-i mühime-i âliye-i inkılâbiye ve MeĢrutiyet‟i berâ-yı tezkâr ve

müzakere Nuruosmaniye‟deki muvakkat kulübü teĢrifiniz ehemmiyetle rica olunur

efendim” (s.1158).

Önemli ve yüce devrim meĢrutiyet hakkında boĢlukta kalmıĢ bazı önemli sorunlara açıklık getirmek ve görüĢmek için Nuruosmaniye’deki geçici kulübümüze gelmeniz

önemle rica olunur, efendim” (s.226).

Mesail: Devellioğlu (2004)‟nda “meseleler” olarak açıklanmaktadır (s.624).

Muallâk: Devellioğlu (2004)‟nda “talik edilmiĢ, asılı; havada boĢta duran; bağlı” olarak

açıklanmaktadır (s.657).

Mühim: Devellioğlu (2004)‟nda “önemli, düĢündüren” olarak açıklanmaktadır (s.714). Ġnkılâbiye: Devellioğlu (2004)‟nda “değiĢme, bir hâlden baĢka bir hâle girme” olarak

açıklanmaktadır (s.439).

Tezkâr: Devellioğlu (2004)‟nda “hatırlama, anma” olarak açıklanmaktadır (s.1106). Müzâkere: Devellioğlu (2004)‟nda “bir iĢ hakkında konuĢma, danıĢma” olarak

açıklanmaktadır (s.791).

Muvakkat: Devellioğlu (2004)‟nda “tevkit edilmiĢ olan, muayyen bir vakite mahsus,

süreksiz, geçici” olarak açıklanmaktadır (s.695).

 Polat (2011) “Efruz Bey nümayiĢler içinde hürriyet, müsavat, adalet, uhuvvet kelimeleriyle iĢittiğini hatırladığı bu kelimeleri ilk defa duyuyordu” (s.1159).

K (2008) “Efruz Bey gösteriler içinde hürriyet, eĢitlik, adalet, kardeĢlik kelimeleriyle iĢittiğini hatırladığı bu kelimeleri ilk defa duyuyordu” (s.227).

Müsavat: Devellioğlu (2004)‟nda “eĢitlik, aynı hâlde ve derecede olma” olarak

açıklanmaktadır (s.738).

Uhuvvet: Devellioğlu (2004)‟nda “kardeĢlik, dostluk, bağlılık” olarak açıklanmaktadır

(s.1118).

 Polat (2011) “…bu adamların en genci onu adeta istintak etti” (s.1160). K (2008) “…bu adamların en genci onu adeta sorguya çekti” (s.229).

Ġstintak etmek: Devellioğlu (2004)‟nda “nutka getirme, birini söyletmek isteme; sorguya

çekme” olarak açıklanmaktadır (s.461).

 Polat (2011) “Kendilerine mensup tahlifli bir jandarma neferiyle onu

K (2008) “Kendilerine mensup yeminli bir jandarma neferiyle onu genel cezaevine gönderdiler” (s.229).

Tahlifli: Devellioğlu (2004)‟nda “ yemin ettirme, yemin verme” olarak açıklanmaktadır

(s.1020).

4.2.1.2. Yalnız Efe

Yalnız Efe” adlı hikâyenin Polat (2011)‟ta yayımlanan 1919‟daki ilk basıldığı hâliyle, ATK (2011)‟deki hâlinde yaĢayan Türkçede olmasına rağmen değiĢtirilen kelime ve söz grupları cümle bazında koyulaĢtırılarak belirtilmiĢtir:

 Polat (2011) “Bazen sel yarıntıları içinde kayboluyor” (s.989). ATK (2011) “Bazen selin oluĢturduğu çukurlar içinde kayboluyor” (s.102).

Yarıntı: TDK (2005)‟de “sel sularının veya yüzeyi kaplarcasına akan selinti sularının

oluĢturduğu, eğim aĢağı uzanan ince, az derin, oluk biçimli çukurlar.” olarak açıklanmaktadır (s.2138).

 Polat (2011) “…bütün harikaları geçmiĢte sanan, geçmiĢi takdis eden her yaĢlı köylü gibi masum bir Ģevkle hikâyesine devam etti” (s. 991).

ATK (2011) “…bütün güzellikleri geçmiĢte kaldı sanan her yaĢlı köylü gibi belirgin bir

sevinçle hikâyesine baĢladı” (s. 104).

ġevk: TDK (2005)‟de “istek, heves; sevinç, neĢe” olarak açıklanmaktadır (s.1862).

 Polat (2011) “Bu azap, elem, ıstırap dolu bir intikam destanıydı” (s. 991). ATK (2011) “Bu iĢkence, acı dolu bir intikam destanıydı” (s. 104).

Azap: TDK (2005)‟de “büyük sıkıntı, eziyet” olarak açıklanmaktadır (s.166). Istırap: TDK (2005)‟de “acı; üzüntü, sıkıntı, keder” olarak açıklanmaktadır (s.918).

 Polat (2011) “…yörük obalarında hep Yalnız Efe‟nin menkıbelerini dinlemiĢtim” (s. 992).

ATK (2011) “…göçebelerin misafirhanelerinde hep Yalnız Efe‟nin hikâyelerini dinledim” (s. 105).

Menkıbe: TDK (2005)‟de “Din büyüklerinin veya tarihe geçmiĢ ünlü kimselerin yaĢamları

ve olağanüstü davranıĢlarıyla ilgili hikâye” olarak açıklanmaktadır (s.1369).

 Polat (2011) “…birinin sarı zemin üzerine siyah kötü bir talik ile yazılmıĢ satırları hayatta ĢaĢırmıĢ Türk‟ün boğuk bir feryadına benziyordu” (s. 995).

ATK (2011) “Tabloların birindeki sarı zemin üzerine siyah bozuk bir Arap yazısıyla yazılmıĢ satırlar, hayatta yolunu ĢaĢırmıĢ Türk‟ün boğuk bir feryadına benziyordu” (s. 108).

Talik: TDK (2005)‟de “Arap alfabesinde geliĢtirilen, yatık olarak yazılan yazı türlerinden

biri” olarak açıklanmaktadır (s.1895).

 Polat (2011) “Hacı DurmuĢ‟a izah etti” (s. 997). ATK (2011) “Hacı DurmuĢ‟a anlattı” (s. 111).

Ġzah etmek: TDK (2005)‟de “açıklamak, ayrıntılı bilgi vermek” olarak açıklanmaktadır

(s.1008).

 Polat (2011) “Eseoğlu kendi çiftliğinde bile güç ırgat buluyor” (s. 997) ATK (2011) “Eseoğlu kendi çiftliğine bile tarla iĢçisini zor buluyor” (s. 111)

Irgat: TDK (2005)‟de “tarım iĢçisi, rençber” olarak açıklanmaktadır (s.913).

 Polat (2011) “ĠĢte bugün bütün arazilerini zapt ediyordu” (s. 999). ATK (2011) “ĠĢte bugün bütün topraklarını ele geçirdi” (s. 113).

Zapt etmek: TDK (2005)‟de “zorla almak, tutmak” olarak açıklanmaktadır (s.2223).

 Polat (2011) “Köyde ekseriyeti ihtiyarlarla kadınlar teĢkil ediyordu. Eseoğlu borç verip yutamadığı için Kumdere‟ye garazdı. Oraya zaptiyeleri musallat ediyordu” (s. 999).

ATK (2011) “Köyde çoğunluğu ihtiyarlarla kadınlar oluĢturuyorlardı. Eseoğlu, borç verip yutamadığı için Kumdere‟ye karĢı öfkeliydi. Oraya sürekli zaptiyeler gönderiyordu” (s.114).

Ekseriyet: TDK (2005)‟de “çoğunluk” olarak açıklanmaktadır (s.613).

TeĢkil etmek: TDK (2005)‟de “oluĢturmak, ortaya çıkarmak” olarak açıklanmaktadır

Garaz: TDK (2005)‟de “hedef, amaç; birine karĢı güdülen kötülük etme isteği, kin” olarak

açıklanmaktadır (s.727).

 Polat (2011) “Ġçlerine fesat düĢmüĢtü” (s. 1000). ATK (2011) “Ġçlerine kargaĢalık düĢmüĢtü” (s. 115).

Fesat: TDK (2005)‟de “bozukluk, karıĢıklık, kargaĢalık” olarak açıklanmaktadır (s.692).

 Polat (2011) “Hacı DurmuĢ tasdik etti. Sonra Anadolu‟nun çektiği sefaleti anlatmaya baĢladı” (s. 1004).

ATK (2011) “Hacı DurmuĢ destekledi. Sonra Anadolu‟nun çektiği sıkıntıyı anlatmaya baĢladı” (s. 119).

Tasdik etmek: TDK (2005, s.1912)‟da “doğrulamak, onaylamak” olarak açıklanmaktadır. Sefalet: TDK (2005)‟de “yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı” olarak açıklanmaktadır (s.1721).

 Polat (2011) “Açlığın, çıplaklığın heyulası ta içerlerden gölgesini bu mümbit

ovalara bile uzatıyordu” (s. 1004).

ATK (2011) “Açlığın, çıplaklığın karaltısı, gölgesini bu verimli ovalara bile uzatıyordu” (s.120).

Mümbit: TDK (2005)‟de “verimli” olarak açıklanmaktadır (s.1434).

 Polat (2011) “Ocağın baĢında kırmızı bir velenseye yan gelmiĢ” (s.1012). ATK (2011) “Ocağın baĢında kırmızı bir örtüye bürünmüĢ” (s. 130)

Velense: TDK (2005)‟de “yüzü uzun tüylü, kalın ve ağır battaniye” olarak açıklanmaktadır

(s.2085).

 Polat (2011) Hepsinin yüzünde ağır bir tevekkülün sükûtu mermerleĢmiĢti” (s. 1013).

ATK (2011) “Hepsinin yüzünde ağır bir teslimiyetin sessizliği mermerleĢmiĢti” (s. 132).

Tevekkül: Devellioğlu (2004)‟nda “iĢi Allah‟a bırakıp kadere razı olma.” Ģeklinde

açıklanmaktadır (s.1101).

 Polat (2011) “Fakat asıl vuranı yakalattırıp onun teĢvik ettiğini söyletecek ikisini darağacında sallandıracaktı. Ya sallandıramazsa… Bu cihet aklına gelince diĢlerini sıkar” (s.1015).

ATK (2011) “Fakat asıl vuranı yakalattırıp onun kıĢkırttığını söyletecek, ikisini darağacına sallandıracaktı. Ya sallandıramazsa… Bu konu aklına gelince diĢlerini sıkar” (s.135).

TeĢvik etmek: TDK (2005)‟de “isteklendirmek, özendirmek; bir kimseyi kötü bir iĢ

yapması için kıĢkırtmak” olarak açıklanmaktadır (s.1968).

Cihet: Devellioğlu (2004)‟nda “yan, yön, taraf; sebep, vesile, bahane; hizmet, vazife”

olarak açıklanmaktadır (s.142).

 Polat (2011) Bu levha hemen gözünün önüne geliverdi. Sanki babasının kır atından yuvarlanıĢını görüyordu” (s.1018).

ATK (2011) “Bu sahne hemen gözünün önüne geliverdi. Sanki babasının kır atından yuvarlanıĢını görüyordu” (s.140).

Levha: TDK (2005)‟de “bir yere asılmak için yazılmıĢ yazı; tablo, resim” olarak

açıklanmaktadır (s.1306).

4.2.1.3. Bomba

“Bomba” adlı hikâyenin Polat (2011)‟ta yayımlanan 1912‟deki ilk basıldığı hâliyle, Akçağ (2010)‟daki hâlinde yaĢayan Türkçede olmasına rağmen değiĢtirilen kelime ve söz grupları cümle bazında koyulaĢtırılarak belirtilmiĢtir:

 Polat (2011) “Mütereddit ve Ģüpheli Islav gözleriyle kocasına baktı” (s.202). Akçağ (2010) “Kararsız ve Ģüpheli Islav gözleriyle kocasına baktı” (s.170).

Mütereddit: Devellioğlu (2004) “1.Bir yere gidip gelen. 2.Tereddüt eden, karar

veremeyen, kararsız” (s.780).

 Polat (2011) “Köyünde, Sofya‟dan gelen muallimden okuduktan sonra, genç papazın delaletiyle kendisi de Sofya‟ya gitmiĢ” (s.203).

Akçağ (2010) Köyünde, Sofya‟dan gelen muallimden okuduktan sonra, genç papazın

aracılığı ile kendisi de Sofya‟ya gitmiĢ” (s.170).

 Polat (2011) “Zaten sa’ye karĢı derin bir muhabbeti vardı. Bir gün köydeki mektebin daskaliçesine rast geldi” (s.203).

Akçağ (2010) “Zaten çalıĢmaya derin bir isteği vardı. Bir gün köydeki okulunun öğretmenine rast geldi” (s.170).

Sa’y: Develioğlu (2004) “1. ÇalıĢma, çabalama, gayret, emek. 2. Geçinmek için iĢ iĢleme”

(s.922).

Muhabbet: TDK (2005)‟de “sevgi, dostça konuĢmak” olarak açıklanmaktadır (s.1413).

 Polat (2011) “AĢkları gittikçe ziyadeleĢiyor, fikirlerinin tevâfuku onları daha

Ģedit bir iĢtiyak ile birbirleriyle rapt eyliyordu” (s.203).

Akçağ (2010) “AĢkları gittikçe artıyor, fikirlerinin uyuĢması onları daha Ģiddetli bir iĢtiyak ile birbirlerine bağlıyordu” (s.170).

ZiyadeleĢmek: Develioğlu (2004) “1. Artma, çoğalma. 2. Artan, fazla kalan. 3. Çok, bol.

4. AĢırı, fazla.” (s.1189).

Tevafuk: Develioğlu (2004) “Uyma, uygun gelme” (s.1099). ġedit: Develioğlu (2004) “1. ġiddetli, sert, katı. 2. Sıkı” (s.983). Rapt eylemek: TDK (2005) “Bir Ģeyi bir yere iliĢtirmek” (s.1644).

 Polat (2011) “Evet, bende bu hayalin hakikat olacağına kail değilim.” dedi. “Lâkin bu hayaldeki insanlık fikrine meftunum!” (s.204).

Akçağ (2010) “Evet, bende bu düĢün gerçek olacağına emin değilim, dedi. “Fakat bu

Benzer Belgeler