• Sonuç bulunamadı

Kelime Değişikliklerinin Kavramlar Dünyasına Etkisinin Ömer Seyfettin Hikâyeleri Örneğinde Değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kelime Değişikliklerinin Kavramlar Dünyasına Etkisinin Ömer Seyfettin Hikâyeleri Örneğinde Değerlendirilmesi"

Copied!
158
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KELĠME DEĞĠġĠKLĠKLERĠNĠN KAVRAMLAR DÜNYASINA

ETKĠSĠNĠN ÖMER SEYFETTĠN HĠKÂYELERĠ ÖRNEĞĠNDE

DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Sebahat DEMĠR

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

TÜRKÇE EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM

DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(2)

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ... (….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Sebahat Soyadı : DEMĠR Bölümü : Türkçe Eğitimi Bölümü Ġmza : Teslim Tarihi :

TEZĠN

Türkçe Adı : Kelime DeğiĢikliklerinin Kavramlar Dünyasına Etkisinin Ömer Seyfettin Hikâyeleri Örneğinde Değerlendirilmesi

Ġngilizce Adı : The Evaluation Of Word Changes‟ Effect On Notion World In The Example Of Omer Seyfettin Stories

(3)

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Sebahat DEMĠR

(4)

JÜRĠ ONAY SAYFASI

Sebahat DEMĠR tarafından hazırlanan “Kelime DeğiĢikliklerinin Kavramlar Dünyasına Etkisinin Ömer Seyfettin Hikâyeleri Örneğinde Değerlendirilmesi” adlı tez çalıĢması aĢağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Gazi Üniversitesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı‟nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.

DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Asiye DUMAN

(Türkçe Eğitimi Bölümü, Gazi Üniversitesi) ………

BaĢkan: Prof. Dr. Celal DEMĠR

(Türkçe Eğitimi Bölümü, Afyon Kocatepe Üniversitesi) ………

Üye: Doç. Dr. Yusuf DOĞAN

(Türkçe Eğitimi Bölümü, Gazi Üniversitesi) ………..……

Tez Savunma Tarihi: 19/07/2016

Bu tezin TÜRKÇE EĞĠTĠMĠ Ana Bilim Dalı‟nda Yüksek Lisans Tezi olması için Ģartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Unvan Ad Soyad

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü

(5)
(6)

TEġEKKÜR

Yüksek lisans sürecinde büyük bir sabırla desteğini ve yardımını esirgemeyen, yolumu aydınlatan saygıdeğer hocam Yrd. Doç. Dr. Asiye Duman‟a teĢekkür ederim.

Yüksek lisans sürecinde üzerimde emeği olan hocalarıma, akademik bakıĢ açısı kazanmamı sağlayan Öğr. Gör. Dr. BaĢak Uysal‟a, çalıĢmaya veri toplama konusunda destek olan kıymetli eĢim ve meslektaĢım Yusuf Demir‟e ve çalıĢmanın düzenlenmesinde yardımlarını esirgemeyen değerli meslektaĢım Sümeyra Boyacı‟ya teĢekkür ederim.

(7)

KELĠME DEĞĠġĠKLĠKLERĠNĠN KAVRAMLAR DÜNYASINA

ETKĠSĠNĠN ÖMER SEYFETTĠN HĠKÂYELERĠ ÖRNEĞĠNDE

DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

(Yüksek Lisans Tezi)

Sebahat DEMĠR

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Haziran 2016

ÖZ

Bu çalıĢmada Ömer Seyfettin‟in söz varlığı bakımından diğer hikâyelerine kıyasla daha fazla nicel veri içeren hikâyelerinin orijinal nüshalarıyla sadeleĢtirilerek basılan nüshaları, söz varlığı ekseninde karĢılaĢtırılmıĢ, hikâyelerde baskı yılları doğrultusunda değiĢen kelimeler tespit edilmiĢ ve bunların kavramlar dünyasındaki etkileri üzerinde durulmuĢtur. Bu doğrultuda çalıĢmanın ilk bölümünde araĢtırmanın problemi, önemi, amacı, sınırlılıkları, varsayımları, araĢtırma ile ilgili tanımlar ve ilgili araĢtırmalar ele alınmıĢtır. Kavramsal çerçevede çalıĢmanın kuramsal temelini oluĢturan anlam bilimi, anlam biliminde kavram ve kavram alanı, kavramlaĢtırma, anlam biliminde anlam ve anlam alanı, temel anlam, yan anlam, çok anlamlılık, eĢ anlamlılık, baĢka anlama geçiĢ, anlam daralması, anlam geniĢlemesi, anlam kötüleĢmesi ve anlam iyileĢmesi üzerinde durulmuĢtur. ÇalıĢmada tarama modeli temel alınmıĢ, araĢtırma yöntemi olarak da olayların, varlıkların, objelerin ne olduğunu betimlemeye, açıklamaya çalıĢan betimleme yöntemi kullanılmıĢtır. Yapılan araĢtırmayla ilgili gerekli dokümanlar belirlendikten sonra konuyla ilgili en çok veri içeren on hikâye söz varlığı bakımından incelenmiĢtir. Bu inceleme, her bir karĢılaĢtırmalı baskıda bulunan veya bulunmayan unsurları belirtecek Ģekilde yapılmıĢtır. Sonuç bölümünde ise bulgular, tartıĢma yöntemi kullanılarak yorumlanmıĢtır. Ömer Seyfettin hikâyelerinde yapılan değiĢikliklerin sadece yabancı asıllı kelime ve tamlamalarla sınırlı kalmadığı, Türkçe asıllı kelimelerin de değiĢtirildiği tespit

(8)

edilmiĢtir. Hikâyelerde kelime değiĢiklikleri dıĢında bağlaç, edat, ek ve noktalama iĢaretlerinde de gereksiz değiĢiklikler yapıldığı belirlenmiĢtir. Sonuç olarak hikâyelerde kelime düzeyinde yapılan değiĢiklikler, metnin iĢaret etmeyi amaçladığı kavram alanını daraltmak yahut değiĢtirmek suretiyle metne zarar vermiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Ömer Seyfettin, Hikâye, Kelime DeğiĢiklikleri, Kavramlar Dünyası, Anlam bilimi.

Sayfa Sayısı: xvi + 141

(9)

THE EVALUATION OF WORD CHANGES’ EFFECT ON NOTION

WORLD IN THE EXAMPLE OF OMER SEYFETTIN STORIES

(M. S. Thesis)

Sebahat DEMĠR

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

June 2016

ABSTRACT

In this study, in the way of Omer Seyfettin‟s vocabulary, orijinal stories in which contains more quantitive data according to the other stories, are compared with the original stories in the axis of vocabulary. In the stories the changed words in line with edition years are confirmed and ıt‟s dwelled on these‟ effect of the notion world. Words that is changed day by day is identified and also is dwelled on the effects of these‟ Notion world. In this direction, in the first part of thes tudy, the survey‟s problem, importance, aim, limitedness, hypothesis and definitions about the study are tackled. In notional framework, it is dwelled on semantics, semantic. Notion and notional field, conceptualization, semantic meaning and semantic field, central meaning, connotation, polysemy, synonymy, semantic changes and theser eason, move to another meaning, semantic restriction, semantic extension, semantic worsening, semantic healing, which form this study‟s general frame. In this thesis scanning model is used as the Omer Seyfettin stories are analyzed. Descriptive method is used as an investigation method that tries to clarify and describe what‟s the events „entities‟ and „objects‟. After specifying the document‟s which are related to the thesis, ten stories in which include the most input are identified, are analzyed according to vocabulary. This study is done with available and unavailable factors in compared edition. In conclusion part, the findings are interpreted by using discussion method. The changes in Omer Seyfettin stories are identified not only different languages‟ words and nounphrases but also it is identified that Turkish words are changed. Except of word changes, it is also

(10)

identified that conjuctions, particals, appendix and punctuations are changed in these stories. Consequently, the changes done in words, spoil the text as it restrict and change the conceptional field.

Key Words : Omer Seyfettin stories, Word Changes, Notions World and Semantics. Page Number : xvi + 141

(11)

ĠÇĠNDEKĠLER

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU ... i

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRĠ ONAY SAYFASI ... iii

TEġEKKÜR ... v

ÖZ ... vi

ABSTRACT ... viii

ĠÇĠNDEKĠLER ... x

TABLOLAR LĠSTESĠ ... xiv

ġEKĠLLER LĠSTESĠ ... xv

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ ... xvi

BÖLÜM 1 ... 1

GĠRĠġ ... 1

1.1. Problem Durumu... 1

1.1.1. Ömer Seyfettin ... 2

1.1.1.1. Ömer Seyfettin’in Hikâyecilik Anlayışı ve Dilciliği ... 4

1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 6 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 6 1.4. Sınırlılıklar ... 8 1.5. Varsayımlar ... 8 1.6. Tanımlar ... 9 1.7. Ġlgili AraĢtırmalar ... 9

BÖLÜM II ... 15

(12)

KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 15

2.1. Anlam bilimi ... 15

2.1.1. Anlam biliminde Kavram ve Kavram Alanı ... 16

2.1.1.1. Kavramlaştırma ... 18

2.1.2. Anlam biliminde Anlam ve Anlam Alanı ... 19

2.1.2.1. Temel Anlam ... 20

2.1.2.2. Yan Anlam ... 21

2.1.2.3. Çok Anlamlılık ... 22

2.1.2.4. Eş Anlamlılık ... 24

2.1.3. Anlam DeğiĢmeleri ve Sebepleri ... 25

2.1.3.1. Anlam Sayısı ve Kapsamı Açısından Anlam Değişmeleri ... 27

2.1.3.1.1. Başka Anlama Geçiş ... 27

2.1.3.1.2. Anlam Daralması ... 29

2.1.3.1.3. Anlam Genişlemesi ... 30

2.1.3.2. Duygu Değeri Açısından Anlam Değişmeleri ... 31

2.1.3.2.1. Anlam Kötüleşmesi ... 32 2.1.3.2.2. Anlam İyileşmesi ... 32

BÖLÜM III ... 34

YÖNTEM... 34

3.1. AraĢtırma Modeli ... 34 3.2. Evren ve Örneklem ... 34

3.3. Veri Toplama Yöntemi ... 35

3.4. Veri Analizi ... 37

BÖLÜM IV... 38

BULGULAR VE YORUM ... 38

4.1. DeğiĢtirilen ve Güncel Türkçe Sözlükte Yer Almayan Kelime ve Söz Grupları... 38

4.1.1. Uygun KarĢılıklarla DeğiĢtirilen Kelime ve Söz Grupları ... 38

4.1.1.1. Efruz Bey ... 39

4.1.1.2. Yalnız Efe ... 41

(13)

4.1.1.4. İlk Namaz ... 42 4.1.1.5. And ... 44 4.1.1.6. Kütük ... 44 4.1.1.7. Üç Nasihat ... 44 4.1.1.8. Gizli Mabed ... 45 4.1.1.9. Dama Taşları ... 45 4.1.1.10. Falaka ... 46

4.1.2. Uygun KarĢılık Verilmeden DeğiĢtirilen Kelime ve Söz Grupları ... 46

4.1.2.1. Efruz Bey ... 46 4.1.2.2. Yalnız Efe ... 47 4.1.2.3. Bomba ... 47 4.1.2.4. İlk Namaz ... 48 4.1.2.5. And ... 54 4.1.2.6. Kütük ... 55 4.1.2.7. Üç Nasihat ... 56 4.1.2.8. Gizli Mabed ... 56 4.1.2.9. Dama Taşları ... 57 4.1.2.10. Falaka ... 57

4.2. DeğiĢtirilen ve Güncel Türkçe Sözlükte Yer Alan Kelime ve Söz Grupları .. 58

4.2.1. Uygun KarĢılıklarla DeğiĢtirilen Kelime ve Söz Grupları ... 58

4.2.1.1. Efruz Bey ... 58 4.2.1.2. Yalnız Efe ... 70 4.2.1.3. Bomba ... 73 4.2.1.4. İlk Namaz ... 78 4.2.1.5. And ... 81 4.2.1.6. Kütük ... 84 4.2.1.7. Üç Nasihat ... 85 4.2.1.8. Gizli Mabed ... 86 4.2.1.9. Dama Taşları ... 87 4.2.1.10. Falaka ... 89

4.2.2. Uygun KarĢılık Verilmeden DeğiĢtirilen Kelime ve Söz Grupları ... 91

4.2.2.1. Efruz Bey ... 91

(14)

4.2.2.3. Bomba ... 101 4.2.2.4. İlk Namaz ... 103 4.2.2.5. And ... 105 4.2.2.6. Kütük ... 106 4.2.2.7. Üç Nasihat ... 108 4.2.2.8. Gizli Mabed ... 110 4.2.2.9. Dama Taşları ... 112 4.2.2.10. Falaka ... 113

BÖLÜM V ... 124

SONUÇ VE TARTIġMA ... 124

KAYNAKLAR ... 134

(15)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Kelime Düzeyinde Yapılan Değişiklikler ... 116

Tablo 2. Söz Grubu Düzeyinde Yapılan Değişiklikler ... 119

Tablo 3. Cümle Düzeyinde Yapılan Değişiklikler ... 120

(16)

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

Şekil 1. Çok anlamlılık ... 23

Şekil 2. Anlam değiĢmelerini doğuran sebepler ... 26

Şekil 3. BaĢka anlama geçiĢ ... 27

Şekil 4. Anlam daralması ... 29

(17)

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ

Bk. Bakınız

Ed. Editör

MEB Millî Eğitim Bakanlığı

TDK Türk Dil Kurumu

Polat 2011 Nazım Hikmet Polat 2011 ATK 2011 Antik Türk Klasikleri 2011

K 2008 Kitap Zamanı 2008 H 1992 Hürriyet 1992 s. Sayfa vb. ve benzer C. Cilt S. Sayı

(18)

BÖLÜM 1

GĠRĠġ

Bu bölümde problem durumu, araĢtırmanın amacı, önemi, varsayımları, sınırlılıkları, araĢtırma ile ilgili tanımlar ve ilgili araĢtırmalar yer almaktadır.

1.1. Problem Durumu

Osmanlı Ġmparatorluğundan millî devlete geçiĢ sürecinin buhranlı yıllarında yaĢayan Ömer Seyfettin, hikâyeleriyle öne çıkmıĢ yazarlardandır. Ömer Seyfettin, “Yeni Lisan” hareketiyle sadeleĢtirme çalıĢmalarına önem vermiĢ, makaleleriyle Türk milliyetçiliğinin düĢünsel birikimini desteklemeyi amaç edinmiĢtir.

Bugüne kadar Ömer Seyfettin‟in hikâyeciliği, hayatı, eserleri, eserlerinde kelime grupları, hikâyelerinde söz dizimi gibi birçok konu üzerinde durulmuĢtur. Fakat Türk hikâyeciliğine son derece büyük katkıları olan, hâlâ okullarda eserleri okutulan, dilde sadeleĢme konusunda birçok çalıĢması bulunan bu büyük yazarın eserleriyle ilgili araĢtırılmayan daha birçok konu mevcuttur.

Kuramsal araĢtırmalardan hareketle çalıĢmanın problem cümlesi Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir: Ömer Seyfettin hikâyelerinin orijinal nüshalarıyla sadeleĢtirilerek basılan nüshaları arasında baskı yılları doğrultusunda değiĢen kelimeler, eski kelimelerin anlamlarını tam olarak karĢılamakta mıdır? Kelime değiĢiklikleri nedeniyle hikâyelerin anlamında daralma olmakta mıdır?

Sürekli olarak geliĢen ve değiĢen dünyada kelimelerin değiĢmemesi mümkün değildir. Fakat bu değiĢiklik günümüzde kullanılmayan kelimeler üzerinde olmalıdır. Örneğin, “mesâil, tezkâr, müsellah, müstekreh” gibi kelimeler zamanla yerini “mesele, hatırlamak,

(19)

silah, iğrenç” gibi kelimelere bırakmıĢtır. Yani doğal süreç içinde gerçekleĢen bu tarz değiĢmeler elbette normal karĢılanmaktadır. Son derece önemli olan ve kültürü yansıtan bazı kelimeler ise TürkçeleĢtiği hâlde sırf farklı dillerden Türkçeye girdiği için değiĢtirilmiĢtir. ĠĢte bunun gibi yaĢayan Türkçede yer aldığı hâlde değiĢtirilen ve eski kelimelerin anlamını tam olarak karĢılamadığı düĢünülen kelimeler tezin temelini teĢkil etmektedir. Tezde Ömer Seyfettin‟e yer verilmesinin nedeni de farklı baĢlık altında değerlendirilecektir.

1.1.1. Ömer Seyfettin

Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Millî hikâyeciliğin baĢlatıcısı olarak bilinir.

Polat (2011)‟ın belirttiği üzere, “Ömer Seyfettin, 11 Mart 1884 yılında Gönen‟de doğmuĢtur. “KaĢağı” adlı hikâyesinde “Babam pek sertti.” diye anlattığı babası Ömer ġevki Bey binbaĢıdır. Annesi ise “Ġlk Namaz” isimli hikâyesinde tarif ettiği melek yüzlü Fatma Hanım‟dır. Ömer ġevki Bey ile Fatma Hanım‟ın dört çocuğu olmuĢtur: Büyük çocukları Güzide, “KaĢağı” adlı hikâyesinde kuĢpalazından öldüğünü anlattığı Hasan ve küçük yaĢta ölen kız kardeĢi” (s.15).

Ömer Seyfettin‟in çocukluğu “And” isimli hikâyesinde anlattığı gibi Gönen‟de geçer. Ailesi 1892‟de Ömer Seyfettin‟in eğitimi için, Ġstanbul‟a taĢınmaya karar verir. 1893‟te Ömer Seyfettin önce Askerî Baytar RüĢtiyesine, oradan mezun olduktan sonra da Edirne Askerî Ġdadisine kaydolur.

Askerî okullardaki eğitimini baĢarıyla tamamlayan Ömer Seyfettin, 1907‟de Jandarma Alay Mektebine öğretmen olarak atanır. Böylece öğretmenlik hayatında, fikir ve edebiyat ortamını daha yakından tanır. “Ġzmir, Ahenk, 11 Temmuz” gibi gazete ve dergilerde yazılar yazmaya baĢlar.

Tülek (2010, s.8-9)‟in belirttiği üzere, “MeĢrutiyet‟in ilanından sonra Balkanlardaki Bulgar ve Makedon komitacılarının izini sürme gibi zor görevlerde bulunur. Balkanlardaki görevi süresince rastladığı olaylar, Müslüman Türklerin uğradığı zulüm onun hissiyatında derin izler bırakır, milliyetçilik düĢüncesinin pekiĢmesini sağlar. Eserlerinde de bu açıkça görülür. “Bomba, Beyaz Lale” gibi hikâyeleri bu dönemlerinin etkisiyle yazılmıĢ hikâyelerdir.

(20)

1911‟de Ziya Gökalp‟in teĢvikiyle askeriyeden ayrılır. Ziya Gökalp ile birlikte “Genç Kalemler” adlı dergiyi çıkarmaya baĢlarlar. Genç Kalemler dergisinde yazarın, “Bahar ve Kelebekler, Bomba, And, AĢk Dalgası” gibi hikâyeleri yayımlanır.

1911 yılında arkadaĢlarıyla birlikte çıkardıkları Genç Kalemler dergisinin ilk sayısında Ömer Seyfettin‟in imzasız olarak yazdığı “Yeni Lisan” adlı baĢmakale, “Millî edebiyatın meydana gelmesinde ilk basamağı teĢkil eder. Bu dergi ve makale, bu bakımdan edebiyatımızın dönüm noktalarından biridir. Makalede, Türklerde edebiyat alanında yeni bir uyanıĢın gerçekleĢtiğine dikkat çekilir. Millî edebiyatın meydana gelmesi için öncelikle, “Millî bir dilin” var olması gerektiği ifade edilir. “Yeni Lisan” makalesi Ģöyle baĢlar:

“YavaĢ yavaĢ millî edebiyat uyanmaya baĢladı. Yani konuĢtuğumuz saf, sade ve güzel Türkçe ile Ģiirler, edebi parçalar okumak saadetine nail olduk. Her millet kendi lisanında yaĢar. Lisan, vatan kadar mukaddestir (Yardım, 1997, s.23).

1912‟de Ömer Seyfettin, askerlik görevine tekrar çağırılır ve Yunanlılara esir düĢer. Esirliği süresince de edebiyattan kopmaz. 1913‟te serbest kalır. 1914‟te de tekrar askerlikten istifa eder. 1914-1920 yılları arası yazarın edebiyat hayatındaki en verimli yıllarıdır.

Kemal (2008)‟in belirttiği üzere, “Edebiyata Ģiirle baĢlayan Ömer Seyfettin, Türk edebiyatında hikâye türünü geliĢtiren ilk yazardır. Dil konusunda da oldukça hassas olan yazar, dilin kendi kanunları ve ihtiyaçları içinde geliĢebileceği ve ancak dilin tabiatına uygun bir müdahale yoluna gidilebileceği fikrini savunmuĢtur. Döneminin isyanlarını, savaĢlarını, siyasi çekiĢmelerini, fakirliğini hikâyelerinde açık bir Ģekilde yansıtmıĢtır. Türkçülük hareketinin önemli bir parçası olan Ömer Seyfettin, askerî okullarda okumuĢ olmanın verdiği disiplini eserlerinde de yansıtmıĢtır” (s.6).

Ömer Seyfettin özellikle “Yeni Lisan” adlı makalesinin yayımlanmasından sonraki hikâyelerini sade, anlaĢılır bir dille yazdığı için okuyucular tarafından çok tercih edilmiĢtir. Bu derece önemli eserler veren, döneminin yaĢayıĢ ve anlayıĢ Ģeklini eserlerinde yansıtan ve hikâyelerinin baskı sayısının yıllar doğrultusunda arttığı düĢünüldüğünde tercih edildiği belirtilebilen yazarın hikâyeleri, çalıĢmanın temelini teĢkil etmektedir.

Ömer Seyfettin otuz altı yaĢında hayata veda etmesine rağmen, çok yazmıĢ ve eserleri en çok okunan yazarlar arasında yerini almıĢtır, bu özelliği bugün de devam etmektedir (Kemal, 2008, s.5-6).

Ömer Seyfettin hikâyelerinin ders kitaplarında yer alması, MEB‟in tavsiye ettiği ve 100 Temel Eser içinde hikâyeleri bulunan yazarlardan olması, eserlerinde Türkçeyi ustaca

(21)

kullanması, Türkçenin öğretiminde hikâyelerinin önemli bir yere sahip olması nedeniyle yazarın hikâyeleri tezin konusu olarak seçilmiĢtir.

1.1.1.1. Ömer Seyfettin’in Hikâyecilik Anlayışı ve Dilciliği

Ömer Seyfettin, döneminin en baĢarılı hikâyecilerindendir. Maupassant tarzı hikâye (Klasik Vaka Öyküsü) yöntemini dile Ömer Seyfettin kazandırmıĢtır. Bu tarz öykülerde olaylar zinciri; kiĢi, zaman ve yer ögesine bağlıdır. Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır. Bu hikâye yönteminde vaka ön plana çıkar, karakter tahlili ve mekân tasviri geri planda kalır. Ömer Seyfettin de hikâyelerini bu yönteme uygun olarak yazmıĢ ve klasik vaka öyküsü olarak da adlandırılan bu yöntemin ülkemizde en önemli temsilcisi olmuĢtur.

Polat (2011, s.21)‟a göre, “Ömer Seyfettin‟in ilk hikâyesi, 1902‟de Sabah gazetesinde yayınlanan „Tenezzüh‟ adlı hikâyedir. Ömer Seyfettin önceleri, bir kısmını „fantezi‟ diye vasıflandırdığı tahkiyeli metinler ve Maupassant tarzına uygun hikâyeler yazmıĢtır. Fakat onun Ģahsi damgasını taĢıyan hikâyeleri 1911‟deki Yeni Lisan hareketinden sonra yazdıklarıdır. Bu hikâyeler, Ömer Seyfettin‟in edebiyatta kalıcı bir yer edinmesini sağlamıĢtır. Gerçeklik duygusu ve gözlem gücü hikâyelerinin baĢarısını artırmıĢtır.”

Hikâyelerinde zaman, mekân, insan ve duygularla ilgili ayrıntılara yer vermiĢtir. Kaplan (2002, s.69)‟a göre, Ömer Seyfettin zamanı, soyut olarak değil; mevsim, günün saati ve yılların akıĢı içinde yaĢanılan canlı hayat sahneleri ile tasvir eder. Eserde her Ģey göze hitap eden küçük bir tablo gibi tasvir edilir. Aynı Ģekilde Ģahıslar da maddi ve manevi özellikleriyle, ruh çözümlemeleriyle, dıĢ görüntüleriyle detaylı olarak verilir. ġahıslar, bir tablo gibi göz önünde canlandırılır.

Polat (2011) çalıĢmasında, Ömer Seyfettin‟in hatıralarında, “Ben her Ģeyden, en ehemmiyetsiz fıkralardan, bir cümleden bir hikâye, koskoca bir roman çıkarabilirim” dediğini belirtmektedir. Dolayısıyla da Polat‟a göre Ömer Seyfettin; yaĢadığı, duyduğu, okuduğu her Ģeyden kolayca bir hikâye çıkarabilmektedir” (s.22).

Hikâyelerinin önemli bir kısmında yazarın çocukluk hatıraları ve yaĢadığı savaĢ yıllarının etkileri, toplumsal hayatın aksayan yanları gözlenmektedir. Enginün‟den aktaran Atatürk Kültür Merkezi Yayın Grubu(1992)‟nda da eserlerinin konusu, “kadın-erkek münasebetleri, batıl inançlar, çocukluk hatıralarından gelen çocuğun çevreyle

(22)

münasebetleri, Türklük Ģuuru, manasız korku ve kıskançlıklar baĢta olmak üzere çeĢitli beĢerî duygular.” Ģeklinde açıklanmaktadır. Ömer Seyfettin hayatın karıĢıklığını hikâyelerinde canlı hayat sahneleri hâlinde vermiĢtir. Bu nedenle de hikâyeleri, zevkle okunan hikâyeler arasında yer almaktadır.

Önertoy (1972) da çalıĢmasında, Ömer Seyfettin hikâyelerinin içerikleri hakkında bilgi vermiĢtir (s.139-140): Ömer Seyfettin‟in “And, Falaka, KaĢağı, Ġlk namaz” gibi hikâyeleri çocukluk yıllarının izlenimlerini yansıtır. Yazar, “Falaka ve Yalnız Efe” gibi hikâyelerinde cehalet ve taassubu, kahramanı “Efruz Bey” olan hikâyelerinde de beslendikleri yabancı kültürle benliğini kaybetmiĢ, yozlaĢmıĢ sahte aydınları ele almıĢtır. Yazarın “Bomba” adlı hikâyesinde millî Ģuuru uyandırma amacı güdülmektedir. “Gizli Mabet” adlı hikâyesinde de Batı‟nın Doğu‟yu ne kadar yüzeysel bilgilerle tanıdığı belirtilmektedir.

Ömer Seyfettin‟in incelenen hikâyeleri içinde özellikle “Yeni Lisan” hareketinden sonra yazdıklarının dilinin daha sade olduğu gözlenmiĢtir. Yazar bu hikâyelerde gereksiz mecazlardan uzak durmuĢtur.

Polat (2011)‟a göre, “Ömer Seyfettin “Genç Kalemler” dergisinde çıkan “Yeni Lisan” makalesinde “halkçı” bir dil anlayıĢı benimserken daha sonra Dicle gazetesinde çıkan “Yeni Lisan” adlı makalesinde tamamen Türklüğe yönelik “milliyet” merkezli bir dil anlayıĢını benimsemiĢtir. Bu iki makalenin dil anlayıĢındaki fark Ziya Gökalp ile tanıĢmasına bağlanabilir. Çünkü Ömer Seyfettin, Dicle gazetesindeki yazısını Ziya Gökalp‟in meĢhur “Turan” manzumesinin sloganlaĢan son beytiyle bitirir” (s.27).

Hikâyelerinin genel özelliklerini Polat (2011, s.23-25) maddeler hâlinde Ģöyle açıklamıĢtır:

1. Yeni Lisandan önce yazdıklarında önemli ölçüde Edebiyat-ı Cedide kalıntıları vardır. Arapça-Farsça kelime kadrosunun kabarıklığı, süs için yapılmıĢ terkipler, hayaller ve benzetmelerdeki yapaylık hep bu tortunun izleridir. Yeni Lisandan sonraki hikâyeleri ise arı, duru bir Ġstanbul Türkçesiyledir.

2. II. MeĢrutiyet sonrası hikâyelerinin tamamında sosyal faydacı sanat anlayıĢını bulmak mümkündür.

3. Kelime kadrosu itibariyle konuĢma dilinden alınmıĢ olması dıĢında, süssüz bir üslupla yazılmıĢ olması da hikâyelerinin tanıtıcı vasıflarındandır.

4. “Edebiyatsız edebiyat yapmak” isteyen Ömer Seyfettin‟de bilgilendirme çabası yüzünden, üslupçuluk gölgelenmiĢtir.

5. Hikâyelerinde mekânın memleket sathına yayılmıĢ geniĢliği de dikkat çekmektedir.

6. Konu ve vakayı her Ģeyin önüne almakla beraber, karakter ve tip yaratmada da baĢarılıdır. BaĢarıyla çizdiği üç tipten bahsedilir:

a. Türk tarihinden alıp “Eski Kahramanlar” ortak üst baĢlığıyla bir ideal insan olarak iĢlediği kahraman tipi.

(23)

b. II. MeĢrutiyet sonrasında fikri ve siyasi yöneliĢlerdeki olumsuzlukları göstermek üzere Efruz Bey adıyla çizdiği Ģarlatan tipi.

c. Gündelik hayatın içinde yaĢattığı iddiasız, arif, babacan Bican Efendi tipi.

Ġlk dört maddeden anlaĢılacağı üzere Ömer Seyfettin, “Yeni Lisan” hareketinden sonra yazdığı hikâyelerde sosyal faydacı sanat anlayıĢını benimsemiĢ, hikâyelerinde kullandığı kelime kadrosunu halkın konuĢma dilinden almıĢ, “Edebiyatsız edebiyat yapma” anlayıĢını benimsemiĢ ve halkı bilgilendirmek istediği için halkın anlayabileceği bir dil kullanmıĢtır. Altıncı maddeden yola çıkarak da Efruz Bey gibi tiplerin konuĢma tarzlarının hikâyelerde verilmesinin, bu tipleri anlamak ve hikâyelerin bütünlüğünü kavrayabilmek açısından önemli olduğu belirtilebilir.

1.2. AraĢtırmanın Amacı

ÇalıĢmanın amacı, Ömer Seyfettin‟in söz varlığı bakımından diğer hikâyelerine kıyasla daha fazla nicel veri içeren hikâyelerinin orijinal nüshalarıyla, sadeleĢtirilerek basılan nüshaları, söz varlığı ekseninde karĢılaĢtırılarak hikâyelerde baskı yılları doğrultusunda değiĢen kelimeleri tespit edip kelime değiĢimlerinin kavramlar dünyasındaki etkilerini incelenen eserlerden alınan örnekler çerçevesinde ele almak ve değiĢen kelimelerin anlamı değiĢtirip değiĢtirmediğini incelemektir.

Bu amaçlar doğrultusunda da aĢağıdaki sorulara yanıt aranmaktadır:

1. Hikâyelerde yaĢayan Türkçede yer almadığı için değiĢtirilen kelimelerin yerine hangi kelimeler kullanılmıĢtır? Kullanılan kelimeler değiĢtirilen kelimelerin anlamlarını tam olarak karĢılamakta mıdır?

2. Güncel Türkçe Sözlükte dolayısıyla yaĢayan Türkçede olduğu hâlde hikâyelerde değiĢtirilen kelimeler anlamda daralma meydana getirmekte midir?

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Dil, toplumsal yaĢam düzeninde bireylerin ve toplumların iletiĢimini sağlayan en önemli araçtır. Bu araç, doğru kullanılmadığında bireyler anlaĢamaz, toplumun düzeni bozulur, düĢüncelerde de bulanıklık olur.

Ergin (2002)‟in belirttiği üzere, “Dil, insanlar arasında anlaĢmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendi kanunları içinde yaĢayan ve geliĢen canlı bir varlık, milleti birleĢtiren, koruyan ve

(24)

onun ortak malı olan sosyal bir müessese, seslerden örülmüĢ muazzam bir yapı, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıĢ bir gizli anlaĢmalar ve sözleĢmeler sistemidir” (s.13). KuĢ (2013)‟a göre, “Ömer Seyfettin, dili Ģuurlu bir Ģekilde iĢleyerek toplumda bir farkındalık oluĢturmaya çalıĢmıĢtır. Dilin millet hayatındaki yeri ve önemi, dilin insana bağlı bir değerler bütünü olarak kendi kuralları olduğu gibi pek çok hususiyet Ömer Seyfettin tarafından fark edilmiĢtir” (s.9).

Ömer Seyfettin özellikle “Yeni Lisan” makalesinin yayımlanmasından sonraki eserlerini yalın bir üslupla kaleme almıĢ, millî bir edebiyatın ancak millî bir dilden doğabileceği düĢüncesini dile getirmiĢtir.

KuĢ (2013)‟un belirttiği üzere, “Ömer Seyfettin hikâyelerinde dilin pek çok iĢlevini bir arada kullanmaktadır. Anlatım iĢlevi (ben dili), çağrı iĢlevi (sen dili), gönderge iĢlevi (o dili), sanat iĢlevi ve üst dil iĢlevi, Ömer Seyfettin‟in hikâyelerinde samimi bir hava oluĢturur” (s.12). Bir muhatabın kabul edildiği, yargılayıcı ve suçlayıcı bir tarafı bulunan çağrı iĢlevi ile dile ait bir terim ya da kelimeyi yine dil ile açıklayan üst dil iĢlevi Ömer Seyfettin hikâyelerinde öne çıkan iĢlevlerdir.

Toklu (2015) “Dilbilime GiriĢ” adlı kitabında dilin iĢlevlerini maddeler hâlinde açıklamıĢtır (s.37-39): “Anlatım iĢlevi, özellikle ünlemlerin ve ünlem tümcelerinin kullanılması yoluyla öfke, düĢ kırıklığı gibi duyguların anlatımını sağlayan iĢlevdir. Bu iĢlevde konuĢucu konuya ve kısmen de dinleyiciye iliĢkin duygusal tutumunu dile getirir. Çağrı iĢlevi, bir kimseyi bir konuya inandırmayı, dinleyiciyi ikna etmeyi amaçlayan bildirilerde bulunan bir iĢlevdir. Gönderge iĢlevi, nesne ve olguya yöneliktir. Bu iĢlev, dil dıĢı dünyadaki nesne ve durumların betimlenmesi ve anlatılması sırasında gerçekleĢir. Gündelik dilde bu iĢlev, bilgi verme iĢlevi olarak anılmaktadır. Sanat iĢlevi, bildiri kendine dönük olduğunda, bildirinin odak noktası haline geldiğinde ortaya çıkan dilin Ģiirsel iĢlevidir. Üst dil iĢlevi ise sözce de kullanılan dilin kendine yönelik iĢlevidir. Bir dilbilim dersinde tümce yapılarını herhangi bir kurama göre çözümlerken ya da Türkçede örnek yoktur gibi bir sözce söylendiğinde dilin bu iĢlevi gerçekleĢmiĢ olur.”

Görüldüğü üzere eserlerde dilin pek çok iĢlevi kullanılmaktadır. Dolayısıyla hikâyelerde yapılan kelime değiĢiklikleri, dilin iĢlevlerine de zarar vermektedir. AraĢtırmada baskı yılları doğrultusunda hikâyelerde yapılan uygun olmayan sadeleĢtirmelerle yazarın üslubunun da etkilendiği belirtilmektedir. Yazarın üslubunun etkilendiği göz önüne

(25)

alındığında dilin anlatım ve çağrı iĢlevinin de zarar gördüğü belirtilebilir. Aynı Ģekilde sıfatlar, betimlemeler açısından zengin olan hikâyelerden atılan sıfatların dilin gönderge iĢlevini etkilediği söylenebilir. Yazarın seçilme nedeni olan hikâyelerin Türkçeyi öğretmedeki gücü ön plana alındığında da yapılan değiĢikliklerin dilin üst dil iĢlevine zarar verdiği ifade edilebilir. Bunun gibi baĢka kaynaklarda yapılan farklı değiĢiklikler de dilin bahsedilen iĢlevlerinden birini etkileyebilir.

ÇalıĢma, dilin tarihî süreçte ne gibi etkilere maruz kaldığını anlamak ve dile bu kadar önem veren, dilin açıklanan pek çok iĢlevini eserlerinde kullanan Ömer Seyfettin‟in hikâyelerinden yola çıkarak kelime değiĢimlerinin kavramlar dünyasındaki etkilerini incelenen eserlerden alınan örnekler çerçevesinde ele almak açısından önem taĢımaktadır.

1.4. Sınırlılıklar

Nazım Hikmet Polat‟ın, Ömer Seyfettin hikâyelerinin orijinal nüshalarından derlediği “Ömer Seyfettin – Bütün Hikâyeleri”, 100 Temel Eser içinde yer alan, 1960 ve sonrasında basılan “Ömer Seyfettin‟den Seçme Hikâyeler” adlı kitaplar, Ömer Seyfettin ile ilgili tezler, anlam bilimi ile ilgili kitaplar, kelime serveti ve kavramlar dünyası ile ilgili çeĢitli çalıĢmalar, dil ile ilgili kitaplar, anlam bilimi, Ömer Seyfettin ile ilgili makaleler ve çeĢitli sözlükler seçilerek incelenen kaynaklar sınırlandırılmıĢtır.

1.5. Varsayımlar

1. Nazım Hikmet Polat‟ın derlediği, “Ömer Seyfettin – Bütün Hikâyeleri” adlı kitaptan seçilen 10 hikâyenin kelime değiĢiklikleri bakımından en çok veri içeren hikâyeler olduğu varsayılmıĢtır.

2. Nazım Hikmet Polat‟ın derlediği, “Ömer Seyfettin – Bütün Hikâyeleri” adlı kitaptan seçilen yazarın ilk yayınladığı hâldeki hikâyeleriyle 100 temel eser içinde yer alan ve günümüze kadar farklı yıllarda sadeleĢtirilerek basılan hikâyeleri arasında kelime farklılıkları olduğu varsayılmıĢtır.

(26)

1.6. Tanımlar

Aktif kelime serveti: KarakuĢ (2000)‟un belirttiği üzere “Bir kiĢinin, konuĢmalarında ve

yazılarında anlamını bilerek kullandığı kelimelerin toplamına denir” (s.128-129).

Anlam bilimi: Aydın (2007)‟ın belirttiği üzere “Kelimelerin anlamını inceleyen alanın

adıdır” (s.71).

Anlam değiĢmesi: TDK (2005)‟de “Anlamın daralması, kayması, geniĢlemesi veya

bayağılaĢması” Ģeklinde açıklanmaktadır (s.101).

Kavram: Aksan (2016)‟ın belirttiği üzere “Kavramlar, insanın çevresindeki nesnelere,

olay ve durumlara ait, kiĢisel gözlem ve deneyimlere dayanan tasarımların zihinde yer eden ve bir soyutlamayla dile dönüĢen yönüdür, göstergelerin gösterilen yanıdır” (s.53).

SadeleĢtirmek: TDK (2005)‟de “Yalın bir duruma getirmek, yalınlaĢtırmak” Ģeklinde

açıklanmaktadır (s.1675).

Söz varlığı: Aydın (2007)‟ın belirttiği üzere “Bir dilin söz varlığı o dilde kullanılan

kelimelerdir” (s.96).

Tasfiyeci: TDK (2005)‟de “Herhangi bir toplumsal olgudan yabancı ögelerin ayıklanması

taraftarı olan kimse. ÖzleĢtirmeci” Ģeklinde açıklanmaktadır (s.1912).

Üslup: TDK (2005)‟de “Anlatma, oluĢ, deyiĢ veya yapıĢ biçimi, tarz. Sanatçının görüĢ,

duyuĢ, anlayıĢ ve anlatıĢtaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatıĢ biçimi, biçem, tarz, stil” Ģeklinde açıklanmaktadır (s.2062).

1.7. Ġlgili AraĢtırmalar

Aksan (2008) “Türkçenin Gücü” isimli kitabını yazma amacını, “Bu ilk denemeyle, ilgi ve çalıĢma alanları dilcilik olmayan kimselerin Türkçenin gücünü tanımalarına, dilimizin zenginliğine inanmalarına yardımcı olmayı amaçladık.” Ģeklinde belirtmektedir.

Aksan (2015)‟ın, “Türkçenin Sözvarlığı” adlı kitabı, Türkçenin sözvarlığını bütün dönemleriyle, geçirdiği ses, biçim ve anlam değiĢmeleriyle ve kimi dile dönüĢmüĢ bütün lehçeleriyle birlikte ele almaktadır. Ayrıca kitapta Türkçenin zengin sözvarlığına iliĢkin birtakım saptamalardan bahsedilmektedir.

(27)

Aksan (2016)‟ın, “Anlambilim – Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi” isimli kitabının amacı, dilimizin tümce anlam bilimi açısından varılan yargılarının ve gözlemlerinin ortaya konmasıdır. Ayrıca kitapta anlam bilimi alanına giren sorunlara ve kavramlara yer verilmiĢ, doğrudan doğruya dil bilimsel anlam bilimi üzerinde durulmuĢtur. Apak (2013)‟ın, “Ömer Seyfeddin‟in DeğiĢtirilen Andı” adlı makalesinde “And” adlı hikâyede meydana gelen kelime ve kavram değiĢiklikleri konusunda bilgi verilmiĢ, yapılan kelime değiĢikliklerinin hikâyenin bütünlüğüne zarar verip vermediği ayrıntılı olarak ele alınmıĢtır.

Atatürk Kültür Merkezi Yayın Grubu (1992)‟nun, “Doğumunun Yüzüncü Yılında Ömer Seyfettin” adıyla hazırladığı çalıĢmada amaç, Ömer Seyfettin‟in hayatı, eserleri, hikâyeciliği, milliyetçilik düĢüncesi gibi konular hakkında detaylı bilgi vermektir.

Banarlı (2013), “Türkçenin Sırları” isimli kitabında “Bir dilin kelimelerini Ģu veya bu politik veya ideolojik sebeple dilden atılabilir görmek, onların oluĢ ve yontuluĢ tarihini bilmemekten, hatta sevmemekten doğan büyük bir gaflettir. Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuĢ, onlarla düĢünmüĢ, birbirlerini ve evlatlarını o kelimelerle tamamıyla millî bir sanatla iĢleyip Türk yapmıĢsa, evlatlar, artık o kelimelere düĢman kesilemezler.” diyerek kelimelerin sadeleĢtirilmesi konusunda dikkatli olunması gerektiğini belirtmektedir. Eser, Türk dilinin inceliklerinin, güzelliklerinin ve ahenginin ele alındığı yazılardan oluĢmaktadır.

BaĢçallı (2010)‟nın, “Ömer Seyfettin‟in Eserlerinde Dil ve Milliyetçilik” isimli yüksek lisans tezinde Türkiye‟de dilde sadeleĢme tartıĢmaları, Ömer Seyfettin‟in hikâyeciliği, Ömer Seyfettin‟in hikâyelerinde dil ve milliyetçilik iliĢkisine dair örnekler hakkında bilgi verilmektedir.

Bayraktar (2014)‟ın, “Dil Bilimi” adlı kitabında “dil bilimi, anlam bilimi” konularına değinilmiĢ, bu konularda detaylı bilgiler vermek amaçlanmıĢtır. Eserde anlam değiĢmeleri ve sebepleri, dil bilimini bugüne getiren çalıĢmalar, önemli dil bilimciler ve dil bilimi ile ilgili bakıĢ açıları ele alınmaktadır.

Ceran ve Karabacak (2014)‟ın, “Ömer Seyfettin‟in Falaka Hikâyesinin Türkçe Eğitimi Açısından Ġncelenmesi” adlı makalesinde hikâyelerin Türkçe eğitimi açısından önemi üzerinde durulmaktadır.

(28)

Demirci (2015)‟nin, “Türkoloji Ġçin Dil Bilim” adlı kitabında amaç, dil bilim disiplininin temel konu, kavram ve teorilerini öğrencilere ve araĢtırmacılara anlaĢılır bir biçimde tanıtmaktır. Eserde anlam bilim, sözlük bilim, metin bilim, ses bilim, köken bilim gibi konulara da ayrıntılı olarak yer verilmektedir.

Duman (2010)‟ın, “Türkçe Eğitiminde Metne Müdahale Sorunu” adlı makalesinde, bazen sadeleĢtirmenin tek seçenek olduğu vurgulanarak sadeleĢtirme yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar ve Türkçe eğitimi sürecinde kullanılacak metinlerin özellikleri üzerinde durulmuĢtur.

Ercilasun (1984)‟un, “Dilde Birlik” adlı kitabında tasfiyeciliğin dilimiz üzerindeki tahribatına değinilmiĢ, Türkçenin tarihî geliĢimi, Türkçeyi bozan kelimeler, uydurmacılık gibi konular üzerinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiĢtir.

Eren (2008)‟in, “Nutuk‟un Kelime Serveti Üzerine ve SadeleĢtirilmesi Üzerine Bir AraĢtırma” isimli yüksek lisans tezi de kelime serveti ve sadeleĢtirme ile ilgili konuları içermesi nedeniyle incelenmiĢtir. Bu araĢtırmanın amacı, Nutuk‟ta geçen kelimelerle ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin kullandıkları kelimeleri karĢılaĢtırarak ortak ve farklı kelimeleri tespit etmek, öğrencilerin Nutuk‟u ne ölçüde anladıklarını saptamak ve daha rahat anlaĢılması için Nutuk‟un orijinal metninden fazla kopmadan sadeleĢtirilmesine öneriler sunmak, olarak belirtilmiĢtir.

Hacıeminoğlu (2003), “Türkçenin Karanlık Günleri” isimli kitabında, milletimizin tarihine, geleneklerine ve diline sıkı sıkıya bağlı olan bir aydının endiĢelerini dile getirir. Eser, millî dilin toplum hayatındaki kıymet derecesini ortaya koymak, dile karĢı yapılan kasıtlı saldırıların kimler tarafından ve hangi emeller uğrunda yapıldığını göstermek amacını gütmektedir.

Bir baĢka doktora tezi de Karadağ‟a aittir. Karadağ (2005)‟ın, “Ġlköğretim 1. Kademe Öğrencilerinin Kelime Hazinesi Üzerine Bir AraĢtırma” isimli doktora tezinin amacı da ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin yazılı anlatımlarında kullandıkları kelime hazinesini tespit etmek, öğrencilerin yazılı anlatımlarında kullandıkları farklı kelimeleri sıklıklarına göre listelemek ve yaygınlığını belirlemektir.

Kıran (2014)‟ın, “Dilbilim, Anlambilim ve Edimbilim” adlı makalesinde dilin merkezinde duran anlam, anlam bilimi, dil bilimi ve edim bilimi açıklanmaya çalıĢılmıĢtır.

(29)

Kurudayıoğlu (2005)‟nun, “Ġlköğretim II. Kademe Öğrencilerinin Kelime Hazinesi Üzerine Bir AraĢtırma” isimli doktora tezinin amacı, ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin yazılı anlatımlarında kullandıkları kelime hazinesini tespit etmek, öğrencilerin yazılı anlatımlarında kullandıkları farklı kelimeleri sıklıklarına göre listelemek ve yaygınlıklarını belirlemektir. Bunun yanında ilköğretim ikinci kademe Türkçe ders kitaplarında bulunan metinlerin kelime hazinesini tespit etmek, metinlerin kelime hazinesi ile öğrencilerin kelime hazinesi arasındaki uyumu araĢtırmak da bu çalıĢmanın amaçları arasında belirtilmiĢtir.

Mert (2004)‟in, “Ömer Seyfettin” adlı kitabında, Ömer Seyfettin‟in Genç Kalemler dergisinde yazmaya baĢladığı dönemler, savaĢ yılları, yazarın son ürünleri, ölümünden sonra yayınlanan ürünleri ele alınmıĢtır.

Özalp (2011)‟ın, “Ġlköğretim 1. ve 2. Sınıf Türkçe Ders Kitaplarındaki Metinlerin Kelime Sayısının KiĢisel Kelime Servetine Katkısının Değerlendirilmesi” isimli yüksek lisans tezinde de kelime serveti ile ilgili ilköğretim Türkçe programında geçen amaç, kazanım ve etkinlikler, kelime öğretiminde ve kiĢisel kelime servetini geliĢtirmede izlenecek yöntem ve teknikler, kiĢisel kelime serveti ile ilgili Türkiye‟de yapılan akademik çalıĢmalar hakkında bilgi verilmektedir.

ÖzavĢar (2013)‟ın, “Tarama Sözlüğü ve Türkçe Sözlük‟e Göre Anlam DeğiĢmeleri” adlı tezinde Tarama Sözlüğü ve Türkçe Sözlükteki ortak kelimelerde meydana gelen anlam değiĢmeleri art zamanlı yöntemle incelenmiĢtir. ÇalıĢmada “dil, dilin temel iĢlevi, iletiĢim; dilin düĢünce, kültür ve toplumla olan iliĢkisi; art zamanlı yöntem, eĢ zamanlı yöntem terimleri; kavram ve kavram alanı, anlam ve anlam alanı, kavramlaĢtırma, anlam belirleyicileri, duygu değeri, temel anlam, yan anlam, anlam değiĢmelerinde etkili olan iliĢkiler; bağlam, benzetme, aktarma (deyim aktarması, ad aktarması), çok anlamlılık, eĢ seslilik, eĢ anlamlılık; anlam değiĢmelerinin tanımı, tasnifi ve sebepleri” üzerinde durulmuĢtur.

Özdemir ve Süğümlü (2013), “Dilde SadeleĢme ve Dil Akademisi TartıĢmaları” adlı makalesinde, dil konusunda yapılması gerekenin ne özleĢme ve yenileĢme adına dili aĢırı uçlarda bir tehlikenin içine sürüklemek ne de aĢırı bir tutuculukla dili sanki donmuĢ bir varlık gibi görüp herhangi bir değiĢiklik yapmamak olduğu belirtilmektedir.

(30)

Porzıg (2003)‟ın “Dil Denen Mucize” adlı kitabında amaç, modern dil biliminin konularını, yöntemlerini ve ulaĢtığı sonuçları herkesin anlayabileceği Ģekilde anlatmaktır. Kitapta dil bilimi alanında yapılan çalıĢmalar detaylı olarak verilmiĢtir.

Richard (2015)‟ın, “Semantik – Anlambilim Üzerine Temel Yazılar” adlı kitabında, çeĢitli yazarların “Anlam” konusuyla ilgili makaleleri, bu makalelere bazı filozofların tepkileri yer almaktadır. Gönderge kuramları, kullanım olarak anlam, anlam bilimi ile metafizik arasındaki iliĢkiler açıklanmaktadır.

ġenyüz (2007)‟ün, “Ömer Seyfettin Hikâyelerinde Söz Dizimi” isimli yüksek lisans tezinde amaç, Türkçenin, millî birliğin temeli olduğunu düĢünen Ömer Seyfettin‟in hikâyelerinde kullandığı kelime gruplarının ve cümlelerin özelliklerini hem klasik dil bilgisi hem de modern dil bilim anlayıĢıyla inceleyerek farklı bir yorum getirebilmek, Türkçenin ifade gücünü ve sınırlarını bu hikâyeler aracılığıyla tespit edebilmek, aynı zamanda yazarın duygu, düĢünce ve gözlemlerinin yüzeysel yapıya nasıl dönüĢtüğünü belirlemek, olarak ifade edilmiĢtir.

Toklu (2015)‟nun, “Dilbilime GiriĢ” adlı kitabında, dil gibi çok yönlü ve karmaĢık varlığı inceleme görevi üstlenilmiĢ, dil bilimin alanları ve bazı kuramlar incelenmiĢtir. Kitabın ilk bölümlerinde gösterge, gösterge modelleri, gösterge bilim ve dilin iĢlevlerinden söz edildikten sonra, dilin iĢlevsel yanını inceleyen ses bilim ve görevsel ses bilim, biçim bilim, söz dizimi ve anlam bilim alanları, kuramları ve çalıĢmaları konusunda bilgi verilmektedir. Eser, ülkemizdeki çeĢitli üniversitelerin Alman, Fransız, Ġngiliz, Rus, Arap vb. dilleri ve edebiyatları, yabancı dil öğretmenliği ve dil bilimi bölümlerinde okuyan öğrencilerine dil bilimi ve dil bilimin önemli alanları konusunda temel bilgiler vermek, dil bilimi alanında yazılmıĢ diğer kaynakların bazı eksikliklerini gidermek amaçlarıyla yazılmıĢtır.

Tosunoğlu (1998)‟nun, “Ġlköğretime BaĢlayan Öğrencilerin Okuma-Yazmayı Öğrenmeden Önceki Kelime Serveti Üzerine Bir AraĢtırma” isimli doktora tezinde de amaç, ilköğretime baĢlama yaĢına gelen 6-7 yaĢındaki çocukların hangi kelimeleri aktif olarak kullandıklarını tespit etmek, olarak belirtilmiĢtir.

Kelime serveti ile ilgili çalıĢmalara bakıldığında 6, 7 ve 8. sınıfların ders kitaplarının ve bazı farklı kaynakların, kelime serveti ve sadeleĢtirme bakımından incelendiği görülmektedir. Bunların dıĢında “Dil Bilim ve Anlam Bilim” baĢlıklarını içeren eserler

(31)

araĢtırmanın kavramsal çerçevesinin yazımında ve bulgular kısmında kelime değiĢikliklerinin yorumlanmasında kullanılan kaynaklardır. “Ömer Seyfettin” ile ilgili çalıĢmalar ise, yazarın hayatı ve hikâyecilik anlayıĢının yazılmasına katkıda bulunan çalıĢmalardır.

(32)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

AraĢtırmanın konusuyla ilgili çalıĢmalara geçmeden önce konunun daha iyi anlaĢılması amacıyla kavramsal çerçeveye yer verilmesi uygun görülmüĢtür.

Bu bölümde çalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturan anlam biliminde kavram, kavram alanı, anlam, anlam alanı ve bunların alt baĢlıklarıyla, anlam değiĢmeleri ve sebepleri üzerinde durulmuĢtur.

2.1. Anlam bilimi

Anlam bilimi, Aksan (2009)‟ın belirttiği üzere, “Dilin anlam yönünü inceleyen bilimdir. Anlam bilimi çalıĢmalarında sözcüklerin, tümcelerin anlamı incelenir.” (s.20). Yani anlam bilimi sözcüklerin anlamını ve iĢlevini inceler. Aksan (2016) anlam bilimini, “sözcük anlam bilimi ve tümce anlam bilimi” Ģeklinde iki baĢlıkta incelemiĢtir (s.35):

Sözcük anlam bilimi, dilbilimde çeĢitli adlarla anılan, genel dilde sözcük olarak adlandırılan ögeleri, bunların türemiĢ ve baĢka ögelerle bir araya gelmiĢ biçimlerini anlam açısından inceleyen bir anlam bilimi dalıdır. Bu dal belli bir bağlamı hesaba katmadan sözcükleri ele alarak bir nesnenin, bir duygu, düĢüncenin belli ses bileĢimleriyle dile dönüĢtürülmesinde tutulan yol, bu bileĢimlerin içerdikleri temel anlam ögesi, tasarımlar, duygu değerleri, yan anlamlar, sahne oldukları çeĢitli aktarmalar, eĢ anlamlılık, eĢ adlılık, ters anlamlılık gibi konuları aydınlatmaya yönelir.

Toklu (2015)‟ya göre ise anlam bilimi, “dilsel göstergelerin, gösterge dizilerinin anlamını, diğer bir deyiĢle anlamın anlamını inceler (s.124).”

(33)

Toklu da anlam bilimini baĢlıklar hâlinde inceler. Yazara göre, “sözcük bilimi, dilin sözvarlığının incelenerek betimlenmesi, dilsel anlatım araçlarının anlam yapıları ve sözcükler arasındaki iliĢkilerin araĢtırılması görevlerini yüklenmiĢtir. Bu alanın inceleme alanı olan dilin sözvarlığı dildeki tüm göstergelerden diğer bir deyiĢle açık sınıfa giren sözcüksel biçimbirimlerden oluĢur (s.150). Tümce anlam bilimi de anlaĢmayı sağlayan tümcelerin anlam açısından incelenmesini üstlenir (s.175).”

Anlam bilim araĢtırmalarında amaç; dilin söz varlığını incelemek, sözcükler arasındaki iliĢkileri araĢtırmak, tümceleri anlam açısından incelemektir. Genel olarak anlam biliminde, sözcüklerin anlamına yönelik çalıĢmalar yapıldığı için bu kavram da araĢtırmanın genel çerçevesini oluĢturan kavramlar arasında yer almaktadır.

2.1.1. Anlam biliminde Kavram ve Kavram Alanı

Ġnsanoğlu dil gücünün, dil yetisinin yanında çevresine, yaĢadığı dünyaya ait sürekli deneyimler edinme, dünyayı tanıma yetisine de sahiptir. Çocuk, dilini edinirken aynı zamanda süt sözcüğüyle birlikte onun içilen beyaz bir sıvı olduğunu, kuĢun uçan bir hayvan olduğunu öğrenir. Böylece zamanla çocuğun zihninde birtakım ses bileĢimlerine, sözcüklere bağlı biçimde deneyimlerinin ürünü olarak kavramlar oluĢur. Kavramlar, insanın çevresindeki nesnelere, olay ve durumlara ait kiĢisel gözlem ve deneyimlere dayanan tasarımların zihninde yer eden ve bir soyutlamayla dile dönüĢen yönüdür, göstergelerin gösterilen yanıdır (Aksan, 2009, s.40).

Her dil birliği, kavramları kendi algılaması ve anlatımıyla değiĢik yollardan, değiĢik kavramlarla iliĢki kurarak oluĢturur. Kavramlar, insanoğlunun yetiĢtiği çevreye, birikimlerine ve ruhsal yapısına göre bireyden bireye farklılık göstermektedir. Örneğin hiç köyünden çıkmamıĢ bir kiĢinin zihnindeki ev kavramıyla bir Ģehirlinin zihnindeki arasında fark bulunabilir (Aksan, 2009, s.41-42).

Duman (2011, s.105)‟ın çalıĢmasında kelimelerin temsil ettiği anlayıĢların hafızada kayıtlı olduğu belirtilmektedir. Kavram adı verilen bu kayıtlar insanlara kelimeler aracılığıyla aktarılır. Kelimeler, gönderici tarafından farklı, alıcı tarafından farklı kavramlaĢtırılmıĢsa iletiĢim gerçekleĢmez. Ġnsanların anlaĢabilmesi doğrudan doğruya o insanların kavramlar dünyasına bağlıdır. Belli bir anlamı dile getirmek üzere çeĢitli ögelerin birbiri yerine kullanılması bize kavramlar dünyasının ne kadar zengin olduğunu gösterir. Aksan (2016)

(34)

kitabında kavramlar dünyasının zenginliği ile ilgili “bir kimsenin, bir iĢi sürekli yaptığını ve yinelediğini göstermek üzere değiĢik köklerden ve kavramlardan yararlanarak belirteç göreviyle kullanılan 15 farklı sözcük ve tamlamayı” örnek vermiĢtir (s.138):

durmadan boyuna devamlı (olarak) sürekli (olarak) habire sık sık hep

Benden üst üste o çocuğa yardım etmemi istiyor.

biteviye bidüziye sabah akĢam

ikide bir

Tanrı‟nın her günü ardı arkası kesilmeden Allah‟ın günü

ÇalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturan bir baĢka baĢlık ise “kavram alanı”dır. Kavram alanı terimi, 1931 yılında Alman dilcisi Trier tarafından ortaya atılmıĢtır. Kavram alanı, kavramların zihinde birbirinden soyutlanmıĢ olarak ayrı ayrı bulunmadıkları, bir mozaik gibi birbirleriyle sınırlanarak birbirlerini etkiledikleri alanı ifade eden terime verilen isimdir. Kavram alanına, “alınmak, incinmek, kırılmak, gücenmek, darılmak, küsmek” gibi yakın anlamlı kelimelerin oluĢturduğu bir alan örnek verilebilir (Aksan, 2009, s.42).

Hengirmen (1999)‟in de belirttiği üzere kavram alanı, “birbirine yakın, birbirini çeĢitli açılardan bütünleyen aralarında ortak bir bağ bulunan kavramların oluĢturduğu bütünlüktür” (s.246). “Sevmek, hoĢlanmak, takdir etmek, beğenmek, hayran olmak” gibi eylemler aynı kavram alanına aittir.

(35)

Bayrak (2014) ise kavram alanını, “sözcükler birbirlerine bağlı kavramlarla zihinde bir ağ sistemi oluĢturur. Böylece sözcük iliĢkili olduğu kavramla birlikte anılır.” Ģeklinde açıklamaktadır (s.188).

Ġnsanoğlu dünyayı anadilinin penceresinden tanır; kavram ve kavram alanları ise insanın konuĢtuğu dile hastır (Aksan, 2009, s.43). Bu nedenle de çalıĢmada problem cümlesinden hareketle Ömer Seyfettin hikâyelerinde, Güncel Türkçe Sözlüğe göre yaĢayan Türkçede yer alan kelimelerin değiĢtirilmesinin kavramlar dünyasına etkisi ve değiĢtirilen kelimelerin anlamının tam olarak karĢılanıp karĢılanmadığı araĢtırılmıĢtır.

2.1.1.1. Kavramlaştırma

Kendine özgü bir dili olan her toplum doğadaki nesnelerin, değiĢik durum ve olayların, devinimlerin anlatımı sırasında birtakım ses bileĢimlerinden yararlanır; bu ses bileĢimleriyle onları zihinde kavramlaĢtırır (Aksan, 2009, s.30).

TDK (2005)‟nin belirttiği üzere kavramlaĢtırma, “Kavram durumuna getirmektir” (s.1111).

Duman (2011) çalıĢmasında, kelimelerin kavramlaĢtırılmasında yaĢantının büyük önem taĢıdığını belirtir ve bunu “ılgar” kelimesiyle açıklar: TDK (2005)‟nin belirttiği üzere ılgar, “Dizginleri koyuverilmiĢ atın dörtnala koĢması. Atla ansızın yapılan doludizgin saldırıdır” (s.912). “Ilgar” kelimesi bir metinde güncel sözlükteki anlamıyla kullanılırsa zihinde iyi Ģeyler çağrıĢtırır. Fakat aynı kelime baĢka bir metinde insanları yersiz, yurtsuz; çocukları öksüz bıraktığı düĢüncesini verecek Ģekilde kullanıldığında anlamı da zihinde vahĢice saldırılarla iliĢkilendirilir ve kötü Ģeyler çağrıĢtırır. Bu kelime fetih görüntüleriyle de iliĢkilendirilmektedir. Ilgar kelimesini fetih görüntüleriyle iliĢkilendirerek kavramlaĢtıran birinin zihninde de bu kelimenin kötü Ģeyler çağrıĢtırması beklenmemektedir.

Bayraktar (2014, s.8) tarafından yapılan çalıĢmada da kavramlaĢtırmanın yaĢantıyla bağlantısına örnek olarak “ev” kavramı verilmektedir. Sözgelimi, Türklerin göçebe hayatı benimsedikleri dönemde ev kavramı çadıra gönderme yaparken günümüzde bu kavram farklılaĢmıĢtır. Bireylerin sosyal, ekonomik Ģartları ev kavramının farklı Ģekilde kavramlaĢmasına neden olmaktadır. Dar gelirli bir aile için ev kavramı tek katlı bir gecekonduya gönderme yaparken gelir düzeyinin artmasıyla birlikte kavram apartman dairesine, yalıya gönderme yapar.

(36)

ÖzavĢar (2013, s.25)‟a göre dildeki kavramlaĢtırma olgusunun nasıl iĢlediği anlam değiĢmelerinin anlaĢılmasında birer ipucu niteliği taĢımaktadır. Bu nedenle kavramlaĢtırma olgusu çalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturmaktadır.

2.1.2. Anlam biliminde Anlam ve Anlam Alanı

Anlamın farklı boyutları olduğu için araĢtırmacılar tarafından anlamın ne olduğu hakkında farklı yorumlar yapılmıĢtır. Karaağaç (2012)‟ın belirttiği üzere anlam, “BeĢ duyu organıyla gerçekler dünyası olan doğadan, dil yoluyla da saymacalardan oluĢan, yapay bir dünya olan dil ve düĢünce dünyasından alınan bilgilerin kiĢinin önceki bilgileri ıĢığında yorumlanmıĢ biçimidir” (s.529).

Hortmann ve James (1998)‟in belirttiği üzere de anlam, “Sözcükler ya da söz öbekleri ile onları belirleyen nesneler ya da düĢünceler arasındaki iliĢkidir” (s. 92).

Daha öncede belirtildiği üzere, belli bir anlamı dile getirmek üzere çeĢitli ögelerin birbiri yerine kullanılması kavramlar dünyasının ne kadar zengin olduğunu gösterir. Anlamın tanımını yaparken kavramdan yola çıkan Toklu (2015) da Ģu açıklamayı yapar (s.126):

Bir dilin anlamsal bilgi dizgesi, her zaman o dilin ulamsal kavram dizgesinden kaynaklanan bilgilere dayalıdır. Dil edinimi sürecinde çocuk kavramlarla dilsel birimleri iliĢkilendirmeyi öğrenir. Bu sırada kavram ve dil geliĢimi kendiliğinden olmaz. Çocuk birtakım kavramlara sahip olmasına karĢın onları iliĢkilendirecek dilsel biçimlerden henüz yoksundur. Ancak bir kavram, bir dilsel biçimle bağlanmıĢsa anlamdan söz edilebilir. Bu açıdan bakıldığında dilselleĢtirilmiĢ bir sözcük biçimiyle kaplanmıĢ kavram, anlam demektir. Her anlam bir kavramdır, ancak her kavram bir anlam değildir. Örneğin acıkınca yemek yeriz ve doyarız, yani artık tokuzdur. Diğer bir deyiĢle aç sözcüğünün karĢıt anlamlısı toktur. Susayınca su içer, susuzluğumuzu gideririz. Ancak susuzluğumuzun giderilmiĢ olduğu kavramını betimleyecek bir sözcük yoktur.

Anlam ile kavram arasındaki ayrımı yaparken Erkman ve Akerson (2005), “Göstergenin tek baĢına ele alındığında, kavramın bir genelleme, bir soyutlama olacağını ve bir sözcüğün daha keskin bir anlam ve değer kazanmasının ise ancak bir bağlam içine girdiğinde gerçekleĢeceğini söylemektedir” (s.104).

ÇalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturan diğer baĢlık ise “anlam alanı”dır. Anlam alanı Kıran ve Eziler Kıran (2010)‟ın belirttiği üzere, “Aynı sözcüğün almıĢ olduğu anlamların

(37)

tümüdür” (s.261). Düz anlam ve yan anlamların tümü, bir sözcüğün anlamsal alanını oluĢturur.

Bir sözcüğün anlam alanının incelenmesi, bu sözcüğün tüm kullanımlarının irdelenmesi ve anlam değiĢikliklerini ortaya çıkaran durumların gözden geçirilmesi demektir (Bayraktar, 2014, s.189).

Bayraktar (2014) çalıĢmasında anlam alanı konusuna “tutmak” eylemini örnek göstermiĢtir:

“Tut-” eyleminin 42 anlamı saptanmıĢtır. Bunlardan 6 tanesi aĢağıda listelenmiĢtir: 1. Çocuğu kucağında tut- > “elde bulundurmak.”

2. Hırsızı tut- > “ele geçirmek.”

3. Balık tut- > “balık avlamak.”

4. Deniz tut- > “dokunmak.”

5. Söz tut- > “yerine getirmek.”

6. Eli ayağı tut- > “iĢ görebilmek.”

Sözcükler de tüm canlı varlıklar gibi süreç içinde türlü değiĢiklikler geçirir, bu değiĢiklikler sonucu anlamsal yönden yeni boyutlar kazanır. Bu da sözcüklerin anlam çerçevelerini oluĢturur.

Sözcüklerin anlam çerçevelerini oluĢturan kavramlar, çeĢitli baĢlıklar altında incelenebilir (Bayraktar, 2014, s.153): Temel anlam, yan anlam, çok anlamlılık ve eĢ anlamlılık.

2.1.2.1. Temel Anlam

Bayraktar (2014) temel anlamı, “Her sözcük bir gereksinimden doğmuĢtur. Tek gereksinimden tek anlamlı bir sözcük türetilir. ĠĢte bir sözcük aracılığıyla anlatım bulan bu ilk ve en eski anlam, temel anlamdır.” Ģeklinde açıklamaktadır (s.154).

Aksan (2016) ise temel anlamı, “Bir kedi, bir çiçek, bir balık göstergeleri ele alınacak olursa, bunlar söylendiğinde ya da yazılı olarak insanların önüne geldiğinde zihinde bir tasarı, bir görüntü oluĢturdukları görülür ki bu görüntüler köpek, ot ya da kuĢ

(38)

göstergelerinden farklıdır. ĠĢte bir kelime söylendiğinde, onunla ilgili zihinde beliren ilk tasarıma temel anlam denilmektedir.” Ģeklinde açıklamaktadır (s.64).

Sözcükler bağlamına göre farklı anlamlarda kullanılsalar da bir temel anlamları vardır. Bu anlam da sözcüklerin zihinde beliren ilk anlamlarıdır. Bir temel anlama sahip sözcükler benzetme ve aktarmalarla çok anlamlı hâle gelebilirler, hatta bazen diğer anlamlar temel anlamın unutulmasına sebep olabilmektedir. Örneğin, XV. yüzyıla ait Dede Korkut kitabında durmak eylemi, “kalkmak, ayağa kalkmak” anlamında kullanılırken günümüz Türkçesinde “hareketsiz durumda olmak, iĢlemez olmak, bir yerde bir süre oyalanmak vb.” anlamlarda kullanılmaktadır (ÖzavĢar, 2013, s.35). Bu unutulma doğal bir süreçtir ve sözcüklerin canlı bir varlık olduğunu gösterir. Bu açıdan da temel anlam terimi, çalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturan kavramlar arasında yer almaktadır.

2.1.2.2. Yan Anlam

Yan anlam Kılıç (2009)‟ın belirttiği üzere “bir sözcüğün, bir dilsel birimin düz anlamının dıĢında ya da ötesinde o sözcüğü dillendiren kiĢinin, sözcüğü duygularıyla yorumlaması veya değerlendirmesidir” (s.36).

Kıran ve Eziler Kıran (2010)‟a göre ise, “bir sözcüğün düz anlamına kullanım sırasında katılan ve iletiĢimde bulunanların tümünce algılanamayan, ikincil kavramlara, imgelere, öznel izlenimlere vb. iliĢkin olan duygusal, coĢkusal ikincil anlamlardır” (s.264-265). BaĢlangıçta tek bir anlamı olan sözcükler zamanla yeni anlamlar kazanmaktadırlar. Böylece ortada büyük bir halka gibi duran çekirdek (temel) anlam ve onun çevresinde ufak ufak halkalar hâlinde birçok anlamcık yer almaktadır. ĠĢte bu anlamcıklar yan anlamdır (Bayraktar, 2014, s.154).

Aksan (2016) da yan anlamı, “Türkçedeki „dil‟ kelimesi, ağzımızdaki organı anlatan bir temel anlam ögesine sahiptir. Bu ad, biçim iliĢkisine dayandırılarak çevredeki nesnelere de aktarılmaktadır. „Nefesli çalgılardaki ince metal yaprak‟, „terazi, kilit gibi aygıtlarda yassı, devinimli bölüm‟ gibi somut nesneleri de anlatır duruma gelmesi yan anlam kazandığı anlamına gelmektedir” Ģeklinde açıklamaktadır.

(39)

ÖzavĢar (2013, s.36-37)‟ın çalıĢmasında sözcükte yan anlamın oluĢmasının, dildeki gereksinimden kaynaklandığı belirtilmiĢtir. Bu gereksinim insanın karĢılaĢtığı yeni durum ve kavramları adlandırma gereksinimidir.

Karaağaç (2012) ise yan anlamın oluĢum nedenlerini çeĢitli baĢlıklar altında incelemektedir (s.603):

1. Benzerlik iliĢkisiyle yan anlamlar,

2. KomĢuluk iliĢkisiyle oluĢan yan anlamlar, 3. Anlam geniĢlemesinden doğan yan anlamlar, 4. Anlam daralmasından doğan yan anlamlar, 5. Anlam iyileĢmesinden doğan yan anlamlar, 6. Anlam kötüleĢmesinden doğan yan anlamlar…

Yan anlamın oluĢum sebepleri arasında anlam değiĢikliklerinin de bulunması nedeniyle çalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturan kavramlar arasında yan anlam da yer almaktadır.

2.1.2.3. Çok Anlamlılık

Çok anlamlılık kavramını Korkmaz (2010), “bir sözcüğün, anlam geniĢlemesi yoluyla asıl anlamı ile olan iliĢkisini kaybetmeden yeni anlamlar kazanması.” olarak açıklamaktadır (s.61-62).

Kıran ve Eziler Kıran (2010) ise çok anlamlılık kavramını, “bir göstergenin birçok gösterileni belirtme özelliğidir.” Ģeklinde açıklamıĢtır (s.250). Çok anlamlılık kavramına örnek olarak “baĢ” kelimesini vermiĢtir:

1. Ġnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan vücudun üst ya da önünde bulunan organ.

2. Bir topluluğu yöneten kimse. 3. BaĢlangıç.

4. Temel.

5. En yüksek nokta.

Aksan (2015) çok anlamlılığın oluĢum sebebini “insanoğlunun genellikle birbirine benzer niteliği, iĢlev açısından yakınlığı olan nesneler arasında iliĢki kurmasıyla bir göstergeyi ilk

(40)

yansıttığı kavramın yanı sıra baĢka bir nesneyi de anlatır duruma getirmesi” (s.72) olarak belirtmektedir.

DüĢmek kelimesi çok anlamlı kelimelere örnek gösterilebilecek baĢka bir kelimedir. Banarlı (2013, s.110-122)‟ya göre, Fuzuli‟nin özellikle Leyla vü Mecnun‟unda bu kelime birçok anlamıyla kullanılmaktadır:

Mecnun sürekli ağlayan bir bebektir. Bir gün susması için sokağa çıkarırlar fakat ağlamaları sokağı inletir. Bunun üzerine çok güzel bir kadın dıĢarı çıkar ve susturmak için Mecnun‟u ister. Mecnun kadının kucağına gidince susar. Bunun üzerine Fuzuli: “Oldukça elinde oldu handân / DüĢdükçe elinden oldu giryan.” mısralarıyla “Onun elindeyken güldü fakat elinden düĢünce ağladı.” diyerek “düĢmek” kelimesini “ayrılmak, sevgili kollarından düĢmek, uzakta kalmak” anlamında kullanır.

“Gerd âyine-i neĢâta düĢdü / Min ba‟d iĢ ihtiyâta düĢdü.” mısralarında “NeĢe aynasına toz düĢtü. Artık iĢ ihtiyata düĢtü.” der. “Aynaya toz düĢmek” parlaklığını kaybetmektir. Ġkinci mısrada ise ihtiyatlı davranmanın lüzumu anlatılmaktadır.

“DüĢ ey Elif istikâmetinden / ġerme – eyle bu kadd ü kâmetinden” mısralarında ise “Ey, Elif harfi! Boyundan posundan utan! Doğruluğundan, düzgünlüğünden düĢ! Belin bükülsün!” diyerek “düĢmek” kelimesini “yıkılmak, devrilmek, eğilmek” anlamlarında kullanmıĢtır.

Dili kullanan toplumun, özellikle de yazar ve Ģairlerin kelimeleri bu Ģekilde farklı anlamları ile kullanmalarıyla anlam zenginliği olmuĢtur. Bu nedenle de çalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturmaktadır.

Aksan (2016) kitabında çok anlamlılığı basit bir Ģema ile göstermektedir (s. 90):

Kavram Kavram 2.Kavram 3.Kavram

BaĢlangıçta sonradan

Gösterge Gösterge

Şekil 1. Çok anlamlılık

Çok anlamlılık kavramına baĢka bir örnek de “iĢletme” kelimesidir. Bu kelime Kâmûs-ı Türkî (2015)‟de “iĢletmek fiili” anlamında kullanılırken (s.192), Türkçe sözlükte (2005)

(41)

“1.ĠĢletmek iĢi. 2.Tarım, sanayi, ticaret, bankacılık vb. iĢ alanlarında kâr amacıyla bir sermaye yatırılarak kurulan kurum. 3.Bu kuruluĢu verimli bir duruma getirip kazanç sağlama yöntemi. 4.ĠĢ yeri” anlamlarında (s.999) kullanılmaktadır. Görülüyor ki “iĢletme” kelimesi zamanla birden çok anlam kazanmıĢtır.

“KonuĢmak” kelimesi de çok anlamlılığa verilecek örneklerden biridir. Bu kelime Kâmûs-ı Türkî (2015)‟de “1.KomĢu ve mücavir olmak. 2.GörüĢmek, ihtilât etmek, muarefe peyda eylemek. 3.SöyleĢmek, mükâleme ve musâhabet etmek.” (s.864) anlamlarında kullanılırken Türkçe sözlükte (2005) “1.Bir dilin kelimeleriyle düĢüncesini sözlü olarak anlatmak. 2.Belli bir konudan söz etmek. 3.Bir konuda karĢılıklı söz etmek. 4.Söylev vermek, konuĢma yapmak. 5.KonuĢma dili olarak kullanmak. 6.DüĢüncesini herhangi bir araç kullanarak anlatmak. 7.ĠliĢki kurmak veya iliĢkiyi sürdürmek. 8.Flört etmek. 9.Dargın bulunmamak. 10.Oyuncak, hayvan vb. konuĢmaya benzeyen birtakım sesler çıkarmak. 11.Gizli bir Ģeyi açığa vurmak. 12.Etkin olmak. 13.Becermek. 14.Geçerli olmak. 15.ġık ve zarif görünmek” (s.1213) anlamlarında kullanılmaktadır. Görüldüğü gibi “konuĢmak” kelimesi de zamanla birden çok anlam kazanmıĢtır.

“Çok anlamlılık” kavramı da anlam geniĢlemesi konusuyla bağlantılı olduğu için çalıĢmanın genel çerçevesini oluĢturan kavramlar arasında yer almaktadır.

2.1.2.4. Eş Anlamlılık

EĢ anlamlılık Hengirmen (1999)‟in belirttiği üzere “iki ya da daha fazla sözcüğün aynı anlama, aynı içeriğe sahip olmasıdır” (s.158).

Aksan (2016), “Bir dilde birden fazla yakın anlamlı sözcüğün bulunmasının, o dilin zenginliğini gösterdiğini belirtmektedir. Darılmak, küsmek, gücenmek, incinmek, alınmak gibi aynı kavram alanında kelimelerin bulunmasının da bunun göstergesi olduğunu ifade etmektedir” (s.99).

Ahanov, bir dildeki eĢ anlamlıların oluĢma yollarını beĢe ayırmıĢtır: 1) Sözün anlam yönünden geliĢmesi ve yan anlamlar edinmesi, 2) Nesne veya durumların ilk anda fark edilmeyen özel vasıf ve görünüĢlerini adlandırmak için yeni sözler türetme, 3) Yazı dilinin ağızlardan söz alması, 4) Örtmecelerin kullanılması, yani söylenmesi kaba, çirkin veya sakıncalı görülen nesnelerin, kavramların, baĢka kelimelerle daha uygun ve edepli bir

Referanslar

Benzer Belgeler

Kolonik divertikülozisde kolon kontraktilitesi, intrakolonik basınç ve duvar kalınlığı artmışken ülseratif kolitli hastalarda kronik inflamasyon nedeniyle kas

Buna göre, tip 1 lezyonlar dural sinüse akar, antegrad akış yönüne sahiptir ve leptomeningeal vene drenaj bulunmaz; tip 2 lezyonlar (a) leptomeningeal vene drenaj olmadan bir

İlay Çelik Sezer Yeni bir araştırmada dünyanın en hızlı karıncaları olduğu bilinen Sahra gümüş karıncalarının (Cataglyphis bombycina) tam olarak ne kadar

Aralık ayının sonunda kavuşum nok- tasından ayrılan Satürn Ocak ayının ilk günlerinde, gökyüzünde Güneş’e yakın konumda olacağından, gözlem- lenmesi de mümkün

Kontrol odağı puanlarıyla düşünme stilleri puanları arasındaki ilişkiler değerlendirildiğinde öğretmen adaylarının kontrol odağı durumları ile öznel düşünme stili ve

Melek Lampe'nin oğlu, Güler Behçet'in sevgili eşi, İstanbul Barosu Avukatlarından..

Hafız Zekâi’nin musiki derslerine de devam et­ tiğini duyan Mustafa İzzet Efendi, Zekâi Dede’ye birkaç İlâhi okutmadan yazı dersine başlamazmış.. Mehmed

Kalust Gülbenkyan, servetini koru­ mak için sarfettiği ateşli ve sürekli gayret yüzünden, bu serveti kullan­ mak için ne istek duvar, ne de vakit bulurdu,