• Sonuç bulunamadı

YERLİ BİR SOSYALİST TEORİNİN İNŞASI YOLUNDA MUTEKİD BİR MÜCEDDİD: DR HİKMET KIVILCIML

MİNVALİNDE İHYASI VE YORUMU

III.5. DEĞERLENDİRME: SOSYALİZM YOLUNDA LEGALİTEYİ (SÜREKLİ) İSTİSMAR!

“Burjuvazi bizi gizli mahkeme etmek istedikçe, biz hapishaneden çıkışımızdan, yolda gelişimizden, mahkeme koridorlarından geçişimizden, mahkemenin ilk duruşma, son karar celselerinden, kapı altlarında bekleyişimizden, hapishane içindeki yaşayışımızdan, hülasa her yerden ve her şeyden istifade ederek, imkan bulursak yüksek sesle, bulamazsak fısıldayarak; ağzımızı dikerlerse kaşımızı gözümüzü oynatarak suratımızla; suratımıza maske geçirirler, peçe takarlar ise başımız, elimiz, kolumuz, ayağımızla; elimize kelepçe, boynumuza lâle, kolumuza zincir, ayağımıza pranga takarlarsa, duruşumuz, oturuşumuz, hatta giyinişimizle; öldürülürsek geberiyemizle, gömülsek mezarımızla; yakılarak dumanımız havaya savrulursa heyulamızla, hatıramızla... her ne ile olursa olsun, tahrikatımızı yapacağız!” Dr. Hikmet Kıvılcımlı (1979b: 12)

Hikmet Kıvılcımlı, Türkiye sosyalist hareketinde özgün tezler üretmiş olmasının yanı sıra edebiyattan felsefeye, siyasetten ekonomiye, dilbilimden tarihe varıncaya kadar akıllara durgunluk verecek genişlikte bir skalada, yayımlanabilmiş yüzü aşkın kitap ve risalesinden başka halen çözülüp yayımlanmayı bekleyen binlerce sayfa not ve elyazmasının müellifi olarak, son derece enteresan bir biçimde ürün verdiği hiçbir sahada dikkate değer bir ilgiye mazhar olamamış; Türkiye sosyalist siyasal düşünce tarihinde tabiri caiz ise “yokluğuyla var” olmuştur (Erdoğan, 2009: 180). Kitaplarının kapaklarını resimleyecek çapta resme, aralarında kendi büstünün de olduğu birçok esere hayat verecek derecede heykele maharetli, üzerlerine eleştiri metinleri kaleme alacak ve bizzat kendisi de şiir ve roman denemelerine girişecek raddede edebiyata tutkun Kıvılcımlı, Türkiye sosyalist hareketinde hayli nevi şahsına münhasır bir isim olarak temayüz etmiştir. Bu hasletlerinden başka sadece memlekete ilişkin değil dünya

155

sosyalist hareketine dair meselelerde de sözünü sakınmadan fikir ve eleştirilerini söyleyen dört başı mamur bir entelektüel olan Kıvılcımlı, döneminin aydınlarına göre sınıfsal anlamda farklı, yoksul bir muhacir ailenin ferdi olarak zor şartlarda okuyup doktor çıkmayı becerse de türlü taciz ve kovuşturmalardan başını kaldırabildiği zamanlarda mesleğini çok az yapabildiği için bütün hayatı boyunca matbaacılıktan yayıncılığa varıncaya kadar birçok iş yapacak kadar geçim derdiyle boğuşmuştur (Özcan, 2018b: 177-179).

Kıvılcımlı’nın, özellikle Altmışlar sonrası askeri darbe ve müdahalelerin de etkisiyle ordunun devrimci dönüşümde bir nevi tetikleyici nitelik arz edebileceğine dönük eskiden beri var olsa bile daha da artan ilgisi ve Kemalizm’e eskiye nazarla daha hayırhah bakma gayreti, Türkiye solunun ağırlıklı bir kesiminde Kemalist resmi ideolojinin yarattığı tahribatı yaratmamıştır. Bilhassa kendisinin de içinden çıktığı otantik TKP çizgisinin, teoriyi siyasetin basit bir vasıtası gibi gören Stalinist revizyona sonuna kadar intisap etmesi sonrası -zaten arasının bozuk olduğu- partisiyle arasındaki teorik-pratik yaklaşım farklarından kaynaklanan tenakuz hepten aşikar olduğu gibi Kıvılcımlı’nın onlara en yakın göründüğü 1960-1971 döneminde dahi yeni teorik arayışlar, temel konularda farklı değerlendirmeler ve çelişik gibi görünen birtakım görüşler ortaya koymasının, aslında eskiden beri süregelen belli dert ve arzuların ufak tefek revizyonlarla yeni dönemde de dillendirilmesinden ibaret olduğunu söylemek mümkündür (Aydınoğlu, 2008a: 245).

Hikmet Kıvılcımlı, tarihsel ve kültürel mirasa siyasal bir ilgiyle bakmış olmasına rağmen reel politik kaygıların vesileciliğine tevessül etmeyerek mezkur malzemeyi tarihsel materyalist bir pencereden olabildiğince derinlikli bir biçimde incelemeye gayret göstermiş; bu yönüyle kendinden menkul bir objektiflik yanılsamasıyla malul akademik cenahta fazla siyasetçi, reel politik gereklilikleri bahane ederek teoriden asgari istifadeye meyyal siyasal hareket ve öncülerce de fazla sofistike bulunarak adeta iki cami arasında beynamaz kalmıştır. Bir başka açıdan Kıvılcımlı, bu fazla müşkülpesent analitik kavrayışı nedeniyle, en mühimi ve tumturaklısından tutun da en harcıalem ve gündelik görünenine kadar güncel siyasal gündemi geniş ufuklu bir teorik zaviyeden değerlendirip nazari bir cepheden ele alma konusunda özel bir maharete sahip olduğu gibi gökten taş yağsa bu tavrından taviz vermeyişinden sebep -o dönemde sayıları az olsa bile- teoriyi mühim addedenlerce bir kutup yıldızı olarak görülse de

156

(Kürkçü, 1994: 150) pratik siyasetin hercümercinde miyoplaşmış kitle politikacıları nezdinde suyu bulandıran adam muamelesi görmüştür.

Bir başka açıdan Kıvılcımlı’nın çileli yaşamı ve siyasal mücadelesindeki inat ve cevvaliyetinden de kaynaklanan sebepler olsa bile esasen metin ve konuşmalarında kullandığı revnaklı dili nedeniyle eksantrik bulunuşu, yaşamının büyük bir kısmını hapishane şartlarında geçirdiği için oradan yazıp çizmenin özel şartlarına uymak maksadıyla kendine bir tür Ezop dili icat etmesinin sonucu olduğu kadar -becerip becerememesi bir yana- ömrü boyunca çok önemsediği kitlelere seslenme gayesiyle cari Marksist siyasal dili yerlileştirmek ve yine yasaların el verdiği ölçüde konuşup yazmaya alan açmak yahut en küçük nefes alanını bile sözünü ulaştırmanın vesilesi saymak odaklı legaliteyi istismar kaygısının da ürünüdür (Aydınoğlu, 2008b: 265- 266). Ülkede sosyalizm namına yaprak kıpırdamadığı Otuzlarda hapishaneden henüz çıkmışken yayınevi kurup kendi eserlerinin yanı sıra sosyalist klasiklerin ilk çevirilerine imza attığı yayıncılığa başlaması, memleketin Batı kapitalizmiyle eklemlenip görece zenginleştiğinin düşünüldüğü Demokrat Parti döneminde bir yandan da ithal bir antikomünist teyakkuzun gemi azıya aldığı süreçte yasal parti kurması, sosyalistlerin devrim gibi büyük idealler peşinde koştuğu dönemlerde sosyalist fikirleri kitleye mal etmenin taş taş üstüne koymaktan, somut sorunlara değmekten geçtiği bilinciyle dernek kurup hayat pahalılığı ve işsizlik gibi gerçek- pratik dertlere çözüm arayışında olması gibi örnekler Kıvılcımlı’nın legaliteyi istismar prensibince “burjuvazinin velev ki yalan dolan olsun ortaya attığı bütün şiarlarını sonuna kadar istismar e[ttiği]” (Kıvılcımlı, 1979b: 60) siyasal pratiklerin birkaçıdır. Misal dinle teşriki mesaisinde de kolaylıkla muhafazakârlıkla ve sağla mündemiç sayılıp göz ardı edilen bir alanı öyle kestirmeden yok sayılamayacak çapta, pekala sol siyasete teyellenebilecek, orayı ya da oradan devşirilebilecekleri bereketli bir hayat bilgisi membaı gibi görmek gerektiğinde ısrar eden Kıvılcımlı bu tavrıyla, ezel ebed sağın mütehakkim sayıldığı bir sahanın kavram ve yaklaşımlarını bile isteye sol bir siyasal dilin içinden konuşturarak ve hatta çoğunlukla buna bile ihtiyaç duymadan mezkur kavramaların zaten sol bir muhtevaya içkin olarak sahip olduğu savıyla doğrudan kavramların kendisini şeksiz, şartsız kullanmaktan imtina etmeyerek, cari siyasal dilde bir kısa devre yaratma gayesinde gibidir. Bu bakımdan şimdilerin fazlasıyla gözde ideolojik boş göstereni olarak yerlilik bahsinde de Kıvılcımlı’nın bu

157

tavrını, cari sağ siyasal dilde -eleştirel bir sorumluluk almaktan kaçmak maksadıyla- elinde olanın keyfine ve hıncının çapına göre rastgele doldurup ona buna doğrulttuğu bir muktedir maymuncuğu işlevi gören yerli-milli retoriğinin (Mollaer, 2018: 15) ötesinde, bu ülkede toplumsal yaşamın dünya-tarihsel bir zaviyeden yeniden inşasının koşullarını yaratmanın egzersizleri biçiminde yorumlamak mümkündür.

Öte yandan Kıvılcımlı’nın düşünsel faaliyetinin rüknünün, toplumsal yaşamın inşası ve değiştirilmesinde insanı ve insani kolektif eylemi güzelleyen, gördüğü yerde ona arka çıkan, öne çıkaran bir yaklaşımda tecessüs ettiği göz önüne alındığı vakit orada, insanın yaşam kuruculuğu ve canlı aksiyonunu fazla abartan, cilalayan, ona gaz veren onun kostaklanmasına alan açan Romantizmin sosyalist bir yeniden yorumunun ışıldadığını görmek imkan dahilindedir (Küçük, 1994: 173). Hakikaten de dine ilgisi, dini heterodoks cemaatler ve düşüncelere yakınlığı, köylü isyanlarındaki devrimci nüveye hususiyetle eğilişi ve kapitalizmin gadrine uğramamış toplumların bakir eşitlikçi sosyo-kültürel yapılarına özel dikkati Dr. Hikmet Kıvılcımlı’yı, Charles Peguy, Ernst Bloch, Walter Benjamin gibi mesiyanik, ütopyacı ve romantik sosyalizme meyyal isimlerle hemdert kılar (Bora, 2017: 649).

Netice itibarıyla tarihe, dine, kültüre ve dile bakarken orada pür bir ideal tipler yığını değil felaketler, hayal kırıklıkları, yarım kalmış işler, yarım kalma imkanı bile bulamayıp sadece kuvveden ibaret fikirler, henüz ortaya çıkmamış ya da farkına dahi varılmamış imkanlara varıncaya kadar muazzam çeşitlilikte bir yıkıntı ve enkaz olduğunun fazlasıyla farkında olan Kıvılcımlı, bu çöplükten artık fosilleştiği düşünülen, umudun kesildiği parçaları derleyip bulup çıkarmak ve oradan daha özgür ve eşitlikçi bir toplumsal düzenin inşasına malzeme tedarikinin peşinde, yalnız gezen bir derviş gibidir (Erdoğan, 2019: 104). Bu yönüyle benzer dertlerin insanı Ernst Bloch’la aralarında önemli yakınlıklar vardır ve çalışmanın bundan sonraki bölümü Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Bloch arasındaki ortaklıklar, müşterek patikalar, farklı coğrafyalardan hemdert amaçlar üzere derlenmiş malzemelerin yorumlanması çabasına odaklanacaktır.

158

IV. BÖLÜM

FARKLI COĞRAFYALAR, MÜŞTEREK DERTLER: