• Sonuç bulunamadı

Erzurum, büyükşehir belediyesi özelliğiyle Doğu Anadolu Bölgesinin en gelişmiş şehirlerinden biridir. Ayrıca ülkemizde kurulan ilk dört üniversiteden biri olan ve 50 yıldan fazla bir süredir ülkenin ve Erzurum’un gençliğine kaliteli eğitim sunmaya çalışan ve 50.000 nüfuslu bir öğrenci sayısına hitap eden büyük bir üniversiteye de ev sahipliği yapmaktadır. Sahip olduğu bütün bu konumlarla birlikte birçok kamu kuruluşlarının ve askeri kuruluşlarının da ağırlıklı olarak burada bulunmasından dolayı artı bir avantaja da sahiptir. Bütün bu olumlu özelliklere rağmen gerek coğrafi koşullar gerekse de iklimden dolayı hala modern bir kent olma yolunda bu özelliklerini kullanamamaktadır.

Ancak sahip olunan bu imkânlar yeteri kadar düzenli olarak kullanılamadığı için Erzurum ve bölgenin diğer şehirleri gerek gelişmişlik olarak gerekse halkın aktif olarak yönetime katılması, sivil toplum yönünden bilinçlenmesi ve eğitilmesi kıstasları nazara alındığında ülke genelinde geri planda kalmaktadırlar. Bölgenin ve şehrin sıkıntılarının giderilememesi, sorunların çözülmekten çok giderek daha da çoğalması ve içinden çıkılamaz bir hal alması ne yazık ki karşımıza çıkmaktadır. Burada da saydığımız etkenlerin yanı sıra yerel yönetimlerin güçlendirilememesi, merkezi yönetimin sorunları çözmede yavaş hareket etmesi veya önceliklerini başka alanlara yönelttiğinden dolayı burayı ön planda tutmaması da etkili olmaktadır. Fakat bütün bunlara sahip çıkacak, sesini tüm ülkeye duyuracak, etkili ve yönlendirici, şehrine ve bölgesine sahip çıkma adına sorumluluklar almayan, yönetime katılmayı sadece seçimden seçime sandık başına giderek oyunu kullanmak olarak gören, bunun yanı sıra suya sabuna dokunmayan insanların ve bu kişilerin meydana getirebileceği STK’larının eksikliği bütün bu olumsuz durumları daha da kamçılamaktadır.

Uzun süredir burada görev yapmamdan dolayı Erzurum’un sıkıntılarına ve sorunlarına diğer insanlarla birlikte şahit olmaktayım. Đklim ve coğrafi şartlar olarak gerçekten zor yaşam koşulları altında insanlar hayatlarını sürdürebilmektedirler. Ekonomik olarak fazla gelire sahip olmayan, havancılık ve kış turizmi dışında çok büyük gelişmiş sektörlerin olmadığı bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat kış turizmi ve hayvancılık sektörlerinin de iyi tanıtılamaması veya eğitimsizlik yüzünden bu alanda dair gelişmişlik görememekteyiz. Dünyanın farklı bölgelerinde aynı

şartları taşıyan bölgelere baktığımızda o bölgelerin gelişmişlik olarak daha ön sıralarda olduğunu görebiliriz. Bu konuda Erzurum ve bölge olarak bir geri kalmışlığı görmek mümkündür.

1991 yılında kurulan ve faaliyetleri ve çalışmalarıyla gerçekten adından söz ettiren, çevre tarafından güven kazanmış, demokratik, şeffaf, hoşgörülü bir yapıya sahip olan, toplumun her kesiminden insanlara kucak açıp, sadece Erzurum ve bölgenin menfaati için bir araya gelmiş, gönüllü olarak, hiçbir zorlama ve baskıyla üyelerine yaklaşmayan bir STK olan Erzurum Kalkınma Vakfı ( ER-VAK ); sanki yukarıda saydığımız ve yıllarca Erzurum’un ve bölgenin kaderiymiş gibi görülen bütün sorun ve sıkıntılara savaş açarak, taşın altına elini koymuş, bu konuda her kesime rehberlik yapabilecek konumda ve profile sahip güzel bir kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır.

Erzurum Kalkınma Vakfı ( ER-VAK ), kuruluş gayelerinden de hareketle bu alanda hızla kendini ispatlamış, rüştünü ispat etmiş, diğer STK’larına örnek olmuş, kısıtlı imkanlara rağmen güzel işlerin güçte olsa yapılabileceğini göstermiş, deneyimli ve eğitimli üyelerle yapılan projelerle bölgenin kaderini değiştirebilecek çalışmalara önderlik etmiş, tavsiyelerde bulunmuş, her türlü faaliyetini demokratik ve hukuki kuralları göz önünde bulundurarak ve bunlardan taviz vermeyerek yapmaya çalışan ve bu değerlere gerçekten çok önem veren bir STK’dur.

Daha önceden yaptığı çalışmalarla ismini duymuş olduğum vakfı, daha sonra bu çalışmamdan dolayı daha iyi tanıma fırsatı doğmuş, değerli üyeleriyle tanışma, sohbet ve röportaj imkanına sahip olmuş biri olarak gerçekten şunu söyleyebilirim ki ER-VAK, tam bir sivil toplum kuruluşu özellikleriyle ön plana çıkan ve bunu hak eden bir kuruluştur.

Gerek yapılan projeler, gerek yapılan sosyal ve kültürel etkinlikler bölgenin ihtiyaçları ve sıkıntıları doğrultusunda hazırlanmış, projelerin uzman insanlar tarafından elden geçerek hayata geçirilmeye çalışıldığı, her şeyin Erzurum için yapıldığı, hiçbir şahsi menfaat ve çıkarın ön plana çıkarılmadığı, halka ve basına açık, kararların ve uygulamaların şeffaf olduğu, herkesin sıkıntılarının giderilmesi ve çözüm bulunması amacıyla çok rahatlıkla gelerek kapısını çalabileceği, elden

geldiğince de her türlü sorun ve sıkıntılara çözüm bulmaya çalışan bir vakıftır Erzurum Kalkınma Vakfı. Vakıf başkanı Sayın Erdal GÜZEL Bey’in de dediği gibi Erzurum ve bölge açısından ER-VAK gerçek bir marka sivil toplum kuruluşudur ve gerçekten de bu unvanı hak etmektedir.

SONUÇ

Erzurum Kalkınma Vakfı örneği üzerinden hareketle STK’larının yerel yönetimlerin kalkınmasına yönelik oynadığı roller üzerine yaptığımız bu çalışmamızda, birebir teorik yapıdan uzak olarak örneklerin canlı ve uygulamalı bir yapıda olması bize bazı gerçeklikleri çıplak gözle görmemize imkân sağladı.

Her toplumun sınırsız ihtiyaçlarının olduğu bilinen bir durumdur. Fakat konu Türkiye toplumu olunca ihtiyaçlar daha da sınırsızlaşmakta ve sonuç olarak sivil örgütlenmelere daha çok görev düşmektedir. Daha beş on yıl öncesinde konuşulmayan kavramların hayatımıza girdiği bu zamanda verimsizlikten ve etkinsizlikten kurtulmak; kendi gelişimlerinde başkalarının bilgi ve tecrübelerinden yararlanılmaya çalışılmak STK’lar için zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Demokratik olmayı isteyen toplumlarda sivil toplum örgütlerinin varlığı kaçınılmazdır. Aslında demokrasinin tüm kurallarıyla egemen olduğu toplumlarda da sivil toplum örgütünün varlığı zorunludur. Bu zorunluluk, sürekli gelişen birey ve toplum yaşamı içindir ve karar alma süreçlerine katılımı ifade eden sihirli bir cümleyi karşımıza getirir.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de sivil toplum kuruluşları ve gönüllü hareket son yıllarda çok hızlı bir gelişme göstermiştir. Ülkemizde şu anda sivil toplum kuruluşları çok saygın bir durumdadır. Sivil toplum kuruluşlarının gelişmesi ve toplumdaki ilginin artması son derece sevindiricidir. Ancak sevindirici olmakla beraber bütün sivil toplum kuruluşlarına aynı şekilde bakılması, adı bir dernek ya da hayır kurumu olduğu zaman hiç sorgulamadan bir sempati ile yaklaşılması gerçekten çözümler üreten sivil toplum kuruluşları için bir haksız rekabet söz konusudur diye düşünüyorum. Gerçekten iş yapan sivil toplum kuruluşlarıyla, başkanları ya da kurucularının siyasi ya da ticari beklentilerine hizmet eden, onlara medyada yer alma olanağı sunmaktan öte işlevi olmayan, kurulduktan sonra ortaya hiçbir ciddi proje koymamış olan sivil toplum kuruluşları ki naylon sivil toplum kuruluşları da diyebiliriz. Gerçekten iş yapanla, bu naylon sivil toplum kuruluşlarını yan yana koymamak gerekir.

Türkiye’de modernliğin gereklerinin tam olarak yerine getirilememesi nedeniyle, sivil toplumun Batı kaynaklı açıklamaları, ülkedeki mevcut sivil toplum anlayışını ifade etmekte yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle sivil toplumun ülkemiz için gerekliliği bir yana, bunun tanımlanması, temellendirilmesi, özelliklerinin ve işlevlerinin neler olduğu veya olması gerektiği konusunda mevcut koşullar ışığında gerçekçi bir değerlendirmeye gidilmesi gerekmektedir. Sivil topluma ilişkin beklentilerin gerçekleştirilebilmesi, öncelikle sivil toplum kavramının neyi ifade ettiğine ilişkin bir uzlaşma sağlanmasına bağlıdır. Bunun için sivil toplum anlayışının temelleri ciddi biçimde sorgulanmalı ve bunlar Türkiye’nin özgün koşulları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Böyle bir yaklaşım, sivil toplumun oluşmasında ne gibi temel gerekliliklerin yerine getirilmesi konusuna ve nasıl geliştirilebileceğine büyük açıklık getirecektir. Bunun ardından, sivil bir toplumda bulunması gereken özellikler irdelenmeli ve var olan -en azından kendini bu şekilde niteleyen- sivil toplum örgütlerinin özelliklerinin bunları ne derece taşıdıkları ortaya konulmalıdır. Bu konuların net bir biçimde ortaya konulması sivil toplumun işlevlerinin neler olması gerektiğini de beraberinde getirecektir. Böyle bir bakış açısıyla soruna yaklaşmak, sorunun çözümüne yardımcı olacaktır. Bununla birlikte, sivil topluma ilişkin yaşanan sorunun üstesinden gelebilmek, sadece belli çevrelerin bu konu üzerinde teori üretmeleriyle mümkün görünmemektedir. Bunun için bütün toplumsal kurumların harekete geçirilmesi ve toplumun sivil ve siyasal alanla ilişkili olarak yeniden bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü sivil toplumu diğer toplumsal kurumlardan bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Tam tersine sivil toplum, diğer bütün kurumlarla, özellikle de siyaset kurumuyla yakından ilişkilidir; hatta siyasetten arınmış bir sivil toplumu düşünmek bile söz konusu değildir. Bu nedenle siyasal alana ilişkin her türlü söylemin bir an önce tabu olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Ancak sivil topluma ilişkin sorunların çözümleri üretilse bile, Türkiye’deki ekonomik, kültürel ve siyasal alanda yaşanan istikrarsızlıklar ile denge sağlama adına izlenen dışa bağımlı politikaların bunları hayata geçirmeyi zorlaştıracağı son derece açıktır. Bundan dolayı kısa vadede bir çözüm beklemek, biraz ütopik bir yaklaşım olacaktır.

Yerel yönetim anlayışı ve uygulaması, yalnızca yerel topluluğun ortak gereksinimlerin karşılanması değil, aynı zamanda merkezi devlet anlayışının sakıncalarına karşı demokratik sivil toplum yönetim ve uygulamasının geliştirilerek sürdürülmesi ve her şeye karşı yaşatılması olmalıdır. Bunun sonucu olarak yerel yönetim içinde, özellikle belediyeler, halka dayalı kurumlar olmak durumundadır. Ancak ülkemizde bunu ileri sürmek oldukça zordur. Çünkü belediyeler ile halkın en yakın etkileşimi ile yalnızca seçim dönemlerinde olmaktadır. Oysa yerel yönetimlerin işleyişi ve çalışması sırasında denetlenmesi, belirli bir grubun tekelinden çıkarak, kentte yaşayan her kesimden gelen kişiler aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışmalı ve bunun için gerekli koşullar sağlanmalıdır.

Çağdaş ve demokratik bir yönetim yapısı oluşturabilmek için, yerel yönetimler ile ilgili yapılması düşünülen reformlar bir an önce hayata geçirilmeli, bu çerçevede, yerel halkın yönetime daha fazla katılımının sağlanması, merkezi yönetimin vesayetinin kaldırılması veya en aza indirilmesi, yerel yönetimlerin mali kaynak yönünden özerk ve sağlam bir yapıya kavuşturulması bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır. Bu doğrultuda somut adımları atılması, yerel yönetimler üzerindeki vesayet denetiminin en aza indirilmesi ve yerel yönetimlerin oto-denetim yöntemlerini geliştirmesine izin veren bir sistemin yapılandırılması, halkın kendisiyle ilgili konularda belirleyici olabileceği katılım kanallarının oluşturulması, merkez ve yerel yönetimler arasındaki yetki ve görev çatışmasının giderilmesi, çağdaş yönetim tekniklerinden yararlanma yollarının bulunması, yerel yönetimlerde nitelikli personelin istihdam edilmesine olanak sağlanması ve siyasal kayırmacılık adına niteliksiz personel istihdamına son verilmesi ve en önemlisi yerel yönetimlerin kendi varlıklarını devam ettirebilecek ve kaliteli hizmet üretimine imkan verecek özerk mali yapının oluşturulması mutlak gerçekleştirilmesi gereken unsurlar olarak görülmektedir.

Âdem-i merkeziyetçi bir idari reform sivilleşmek bakımından da önemlidir. Demokratik Batı dünyasında yerel yönetimler sivil toplumun odağında yer alırlar. Özerk yerel yönetim kamu işlerinin önemli bir parçasının merkezi devletten yerel inisiyatiflere kayması demektir. Bundan dolayı, yerel yönetimlerin yetkileri ve mali

kaynakları bakımından güçlendirilmesi bir demokratikleşme programının vazgeçilmez esaslarındandır.

Kısaca, geçmişten günümüze yerel yönetimlerin işleyişinde bireysel katılım açısından karşılaşılan sorunların aşılmasında örgütlü katılım yaklaşımı giderek daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Örgütlü katılım olgusunun yaşama geçirilebilmesi ise, bir yerde sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu kuruluşlar baskı grubu oluşturma, kamuoyunu aydınlatma, toplumu çoğulcu, katılımcı, demokratik bir yapıya dönüştürme amacına katkıda bulunmaktadır.

Yerel yönetimler ile STK’lar arasında sağlanan işbirliği ile toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında kamu birimlerinin yetersiz kaldığı yerlerde STK’lardan gerekli destek sağlanmaktadır. Bu tür destekler bazen sosyal devletin yapması gereken maddi temel gereksinimler olmakta bazen de toplum yapısının birlik ve bütünlüğünü sağlamaya dönük birleştirici davranış ve uygulamalar olabilmektedir. Böylelikle yerel yönetimler toplumun iç mekanizmaları ile çözülebilecek basit sorunlarla ilgilenmeyeceklerdir.

Sivil toplum kuruluşları, yerel halkın gerek mesleki sorunları hakkında gerekse çevre, insan hakları, kadın ve erkek sorunları gibi daha özellikli konularda, kendi faaliyet alanlarına göre bilgi potansiyeline sahip olmalıdırlar. Hem coğrafik hem de konu bakımından sınırları belirlenmiş bir yerel alanda bilgi birikimlerini geliştirmiş olmaları, sivil toplum kuruluşlarının nitelikli bir bilgi merkezi olarak hizmet vermelerini sağlayacaktır. Yerel, ulusal ve uluslararası bilgi ağlarına bağlanma derecesi ve bilgiyi kullanılabilir durumda saklayabilme düzeyi, onların bu konudaki gelişmişliklerine bağlıdır. Bilgi kapasitelerini sürekli geliştirmeleri, gelişme planlamasında daha etkin rol oynamalarını sağlayacaktır.

Güçlü ve özerk bir sivil toplumun varlığı hem yerel yönetimlerin güçlenmesinde ve kalkınmasında, hem demokrasi için elverişli bir zemin sağlanmasında hem de özgürlüklerin elde edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ne var ki, devletten bağımsız, kendi ayakları üstünde durabilen ve ülkenin gündemini belirleyen bir toplumun varlığı anlamında sivilleşme açısından da Türkiye’nin ciddi eksiklikleri vardır. Böyle olmakla beraber, sivil toplumun

geliştirilmesinin kısa vadede iradi olarak gerçekleştirilebilecek bir iş olmadığı da açıktır. Tarihsel arka planı zayıf olduğu yerde sivil toplumun oluşması zor ve zaman alacak bir iştir. Türkiye’deki durum esas olarak budur. Ne var ki, aynı neden, paradoksal olarak, birtakım iradi çabaların ortaya çıkmasını da zorunlu kılmaktadır. Başka bir ifadeyle, eğer sivil toplum için uygun bir tarihsel zemin yoksa bu durumu telafi etmek üzere birtakım girişimlerde bulunmaktan başka çıkar yolumuz da yoktur. Batı'daki yerel yönetim anlayışının sivil toplum düzeyindeki önemi büyüktür. Halk yerel yönetimlere katılarak kendini ifade edebilme fırsatına sahiptir. Bu anlayış pekâlâ Türkiye'de uygulanabilir. Üzerinde durulması gereken nokta bir bütün olarak toplumu olduğu kadar yerel toplulukların da faydası olacak şekilde bunu daha geniş toplum katmanlarına yaygınlaştırmaktır.

Kullanılacak farklı yol ve yöntemlerle halkın yönetime katılması sağlanmalıdır. Halk yönetilecek kitle durumundan çıkarılmalıdır. Sadece seçim zamanlarında sandık başına gitme şeklinde anlaşılan demokrasi anlayışını doğuran sebepler ortadan kaldırılmalıdır. Halk yönetime katılma alanında etkin rol almalıdır. Hak arama bilinci ve yurttaşlık bilinci geliştirilmelidir.

Eğitim kurumlarında bu gelişmeleri özendirici eğitim verilmelidir. Siyasi alan her türlü çıkar elde etmeye özendiren durumdan kurtarılmalıdır. Đtaatin yerini karşılıklı etkileşim almalıdır.

Sivil toplum, demokrasi kültürünü özümsemiş insanların oluşturduğu bir kitle olmalıdır. “Haklarım nedir, bunları nasıl elde edebilirim ve nasıl koruyabilirim?” gibi bir şuuru da halk elden bırakmamalıdır.

Sivil toplum örgütleri, yaşamsal tercihlerin yansıtıldığı platformlar olacak. Bireyler kendilerini bir örgüt yapısı içinde ifade edecekler. Aynı amaç için birlikte olan insanlar, kendi geleceklerine ilişkin her konuda görüşler üretecekler, tartışacaklar ve doğru sonuçlar elde edecekler. Birlikte olanlar ve aynı yerden bakanlar yalnızlık duymayacaklar, güven duyguları pekişecek. Ortak aklı çalıştırarak, kişisel çıkarlarına uygun çözümler geliştirmek yerine, herkesin çıkarına uygun çözümler üretecekler.

Bütün bunların olabilmesi için ise, sivil toplumun önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile sivil örgütlenmenin önü açılmalıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesi gerçekleştirilmelidir. Yerel yönetimler sayesinde halkın kendisini ifade edebileceği bir sivil toplum alanı oluşturulmalıdır. Eğitim yoluyla halka yurttaşlık bilinci ve hak arama bilinci aşılanmalıdır.

Tüm bu belirtilen koşullar gerçekleştirildiğinde hem ülkemizin hem de Erzurum ve bölgenin kalkınmasında, halkın bilinçli bir toplum olma yolunda büyük adımlar atılmış olacak, sivil toplum kavramı gelişecek, bunun yanında yerel yönetimlerin daha da aktif rol almasında halkın yönetime katılması ve destek vermesiyle ülkede sorunlara daha hızlı çözüm yolları bulunmuş olacak, kendi kaynaklarını üretme ve finans sağlama yolları geliştirilerek merkeze bağlı olmadan kendi ayakları üzerinde durma ve kendi yağıyla kavrulma gerçekleştirilmiş olacaktır.

KAYNAKÇA

• AKAL, Cemal Bali (1995), Sivil Toplumun Tanrısı, Engin Yayıncılık, 2. Baskı, Đstanbul.

• Ankara Ticaret Odası, (2004), AB Kapısında Sivil Toplum Dosyası, Ankara. • ARNHART, Larry (2002), Plato’dan Rawls’a Siyasi Düşünce Tarihi, Çev:

Ahmet Kemal Bayram, Adres Yayınları, Ankara.

• ARSLAN, Osman (2001), Sivil Toplum ve Türkiye Gerçeği, Bayrak Yay.

Đstanbul.

• BOBBĐO, Norberto (1993), Sivil Toplum ve Devlet, Ayrıntı Yayınları, Đstanbul.

• BUMĐN, Tülin (2005), Hegel, 3. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul. • ÇAHA, Ömer (1997), 1980 Sonrasında Sivil Toplum Arayışları, Yeni

Türkiye Dergisi, Sayı 18, Ankara, Kasım-Aralık.

• ÇAHA, Ömer (2000), Aşkın Devletten Sivil Topluma, 1. Baskı, Gendaş Kültür Yayınları, Đstanbul.

• DEMĐR, Ömer, Mustafa ACAR (2002), Sosyal Bilimler Sözlüğü, 3. Baskı, Vadi Yayınları, Ankara.

• EDĐNSEL, Kerim ( ? ), Küreselleştirilme/Küreselleşme Sürecinde

Toplumsal/ Örgütsel Yapılar Ve Liderlik, Düşünen Siyaset Dergisi, Sayı 15, Ankara,

• ERDEM, M. Burhan (1997), Sivil Toplum ve Ekonomi, Yeni Türkiye, Yıl 3,

Sayı 18, Ankara.

• ERDOĞAN, Mustafa (1998), Liberal Toplum Liberal Siyaset, 2. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara.

• GÖZE, Ayferi (2000), Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, 9. Baskı, Beta Yayınları, Đstanbul.

• GRAMSCĐ, Antonio (2003), Hapishane Defterleri, 4. Baskı, Çev: Adnan Cemgil, Belge Yayınları, Đstanbul.

• ĐNALCIK, Halil (2000), Tarihsel Bağlamda Sivil Toplum ve Tarikatlar, : E. Fuat Keyman, Ali Yaşar Sarıbay (der.), Global Yerel Eksende Türkiye, 1. Baskı, Alfa Basım Yayın, Đstanbul.

• KELEŞ, Ruşen ( 2000 ), Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, Đstanbul.

• KENAE, John (1993), Despotizm ve Demokrasi: Sivil Toplum ve Devlet, Avrupa’da Yeni Yaklaşımlar, (Çev: Levent Köker), Ayrıntı Yayınları, Đstanbul.

• KÖKER, Levent ( 2007 ), Demokrasiye bağlı sivil örgütler nerede?, [Sivil toplum örgütleri ne kadar sivil–1] , Zaman Gazetesi, 08 Haziran 2007.

• KÖKER, Levent ( 2007 ), Sözde sivil örgütler demokrasinin altını oyuyor, [Sivil toplum örgütleri ne kadar sivil–2] , Zaman Gazetesi, 09 Haziran 2007.

• MARDĐN, Şerif (1992), Türk Toplumunu Đnceleme Aracı Olarak Sivil

Toplum, Mümtazer Türkön, Tuncay Önder (der.) Türkiye’de Toplum ve Siyaset, Makaleler 1, 3. Baskı, Đletişim Yayıncılık A.Ş.

• MARDĐN, Şerif (1997), Sivil Toplum, iç. Türkiye’de Toplum ve Siyaset Makaleler 1. (Der. M. Türköne ve T. Önder), Đstanbul: Đletişim Yayınları, s.9–19.

• NADAROĞLU, Halil - KELEŞ, Ruşen (1991), Kamu Maliyesi Teorisi

Beta Yayınları, Đstanbul.

• NADAROĞUL, Halil (1994), Mahalli Đdareler Teorisi / Ekonomisi /

Uygulaması, Đstanbul.

• ORTAYLI, Đlber ( 1985 ), Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Yerel Yönetim

• ÖKMEN, Mustafa ( 2002 ), Yerel Yönetimlerde Özerklik Eğilimleri, Avrupa ve Türkiye, Avrupa Birliği Bütünleşme Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayıncılık, Đstanbul.

• ÖNER, Şerif (2001), Sivil Toplum Kuruluşlarının Yerel Demokrasi ve Katılım Algılamaları, ÇYYD, Cilt:10, Sayı: 2, Ss:51 -67

• ÖZDALGA, Elisabeth (1996), Sivil Toplum ve Düşmanları, A. Topçuoğlu, Y. Aktay (der.), Postmodernizm ve Đslâm Küreselleşme ve Oryantalizm, Vadi Yayınları, Ankara.

• PRENS Sabahattin ( 1965 ), Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?, Elif Yayınları, Đstanbul.

• RESMĐ GAZETE, 26 Mayıs 1987, No: 19471

• Tekeli, Đdris (1983). Yerel yönetim demokrasisi ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Belediyeciliğin Gelişimi. Türk Đdare Dergisi, 16.

• TÜRKÖNE, Mümtazer (2003), Siyaset, Lotus Yayınları, Ankara.

• UÇAR, Ahmet (2004), Belediye Hizmetlerinin Etkinliği Açısından Hizmette

Yerellik (Subsidiarite) Đlkesi ile Yönetişim (Governance) Kavramı Üzerine Bir Đnceleme, Celal Bayar Ün. Sosyal Bilimler Dergisi, C.2, S.1

• UZUN Turgay, KURT Hüseyin ( 2002 ), Avrupa Birliği’ne Giriş Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler ve Sorunları, Avrupa Birliği Bütünleşme Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayıncılık, Đstanbul.

• YILDIRIM, Ahmet (2001), Sosyal Bütünleşme Açısından Sivil Toplum Örgütleri (Isparta Örneği), SDÜ, SBE, Sosyoloji Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta.

• YILMAZ, Aytekin (2003), Çağdaş Siyasal Akımlar, Modern Demokraside Yeni Arayışlar, Vadi Yayınları, 2. Basım, Ankara.

Benzer Belgeler