• Sonuç bulunamadı

Davay› kabul, daval›n›n, davac›n›n dava dilekçesinde ileri sürdü¤ü talep sonucu-na, bütün bir gelecek için sonuç do¤urmak üzere, k›smen veya tamamen muvafa-kat etmesidir (HMK m. 308, c. 1). Bu, ancak daval› taraf›ndan yap›labilecek bir usûl ifllemidir. Bununla birlikte, ayn› dava içinde bir de karfl›l›k dava aç›lm›flsa, karfl›l›k davan›n daval›s› (ilk/as›l davan›n davac›s›) da kendisine karfl› aç›lm›fl olan karfl› da-vay› (k›smen veya tamamen) kabul edebilir.

Davay› kabul, ikrardan farkl›d›r. ‹krar, taraflardan herhangi birinin, di¤er tara-f›n iddias›n› (talebini) dayand›rd›¤› vak›an›n do¤ru oldu¤unun mahkemeye bildi-rilmesidir (HMK m. 188). Dolay›s›yla, davac› veya daval› tarafça da yap›labilen ik-rar, her halükârda do¤rudan talep sonucuna de¤il, bilakis, talep soncunun (veya savunman›n) dayand›¤› vak›alara (bunlardan birine veya birkaç›na yahut tamam›-na) yöneliktir. Vak›an›n ikrar›, bu vak›aya dayan›larak ileri sürülmüfl olan talebe de muvafakat verilmesini tazammun etmez. Örne¤in, bir sözleflmeye dayan›larak ile-ri sürülen bir alacak iddias›nda, sözleflmenin ikrar›na ra¤men, daval› zamanafl›m›-n› ileri sürerek talep sonucuna karfl› ç›kabilir.

Davay› kabulün flekli, süresi ve sonuçlar› davadan feragate paralel olarak dü-zenlenmifltir. Buna göre, kabul de tek tarafl› bir irade beyan› olup, kay›t ve flarta ba¤lanmaks›z›n, dilekçeyle veya yarg›lama s›ras›nda (mahkemede) sözlü olarak yap›l›r. Davay› kabulün yarg›lama s›ras›nda (mahkemede) sözlü olarak yap›lmas›

durumunda, bunun aç›kça tutana¤a geçirilmesi ve alt›na davay› kabul eden dava-l›n›n imzas›n›n al›nmas› bir geçerlilik flart›d›r (HMK m. 154, III/ç). K›smî kabul ha-linde, kabul edilen kesimin dilekçede yahut tutanakta aç›kça gösterilmesi gerekir (HMK m. 309, III). Kabulün geçerli olabilmesi için karfl› taraf›n (davac›n›n) muva-fakat› yahut hâkimin onay› gerekli de¤ildir (HMK m. 309, II). Avukatla takip edi-len davalarda, avukat›n (vekilin) müvekkili ad›na davay› kabul edebilmesi için, ve-kâletnamesinde bu hususta aç›k bir yetkinin bulunmas› gerekir (HMK m. 74).

Davay› kabul de, feragatte oldu¤u gibi, dava aç›ld›¤› andan hüküm kesinleflin-ceye kadar her zaman yap›labilir (HMK m. 310).

Davadan feragatin aksine, hangi davalar›n kabul edilebilece¤i konusunda Ka-nun önemli bir s›n›rlama getirmifltir. Buna göre, davay› kabul, ancak taraflar›n üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm do¤urur (HMK m. 308, c. 2). Buna karfl›l›k, taraflar›n üzerinde serbestçe tasarruf edemedikleri davalarda (örne¤in, boflanma davas›, iflâs davas›) daval›n›n davay› kabul beyan› ile dava so-na ermez. Bilâkis, mahkemenin, kabule ra¤men, bununla ba¤l› olmaks›z›n, davay›

görmeye devam etmesi gerekir.

Geçerli bir kabul, t›pk› feragatte oldu¤u üzere, kesin hüküm gibi hukukî sonuç do¤urur (HMK m. 311, c. 1). Bununla, daval› davas›n› kaybetmifl gibi olur. Söz ko-nusu olan k›smî kabul ise, flüphesiz kabul sadece o k›s›m aç›s›ndan sonuç do¤u-racakt›r. Kabul nedeniyle sona eren dava, ayn› taraflar aras›nda ve ayn› dava sebe-bine dayan›larak yeniden aç›lamaz; e¤er aç›lacak olursa, kesin hüküm (dava flart›) sebebiyle (HMK m. 114, I/i) usûlden reddedilir.

Davay› kabul durumunda, daval›n›n buna dair taraf usûl ifllemi kesin hüküm gi-bi sonuç do¤urmas›n›n yan›nda, ‹cra ve ‹flâs Kanununun 38. maddesi gere¤ince, ilâmlar gibi (‹‹K 24 vd.) icra olunur.

Kabul durumunda, dava daval›n›n kabul (iradesiyle) ifllemiyle sona erdi¤inden, mahkemenin art›k esas hakk›nda bir karar vermemesi, kabul ifllemine iflaret ederek ve bu çerçevede yarg›lama giderlerini belirleyerek, usûle iliflkin bir kararla (esas hakk›nda karar verilmesine yer olmad›¤›na) davay› bitirmesi gerekir. Yarg›lama giderleri belirle-nirken dikkate al›nmas› gereken düzenlemeler, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 312., Harçlar Kanununun 22. ve Avukatl›k Asgarî Ücret Tarifesinin 6. maddesidir. Buna göre, kabul beyan›nda bulunan daval›, davada aleyhine hüküm verilmifl gibi yarg›lama gider-lerini ödemeye mahkûm edilir; kabul talep sonucunun sadece bir k›sm›na iliflkin ise yarg›lama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir (HMK m. 312, I). Ancak, daval›, davan›n aç›lmas›na kendi hâl ve davran›fl›yla sebebiyet vermemifl ve yarg›laman›n ilk duruflmas›nda da davac›n›n talep sonucunu kabul etmifl ise yarg›lama giderlerini öde-meye mahkûm edilmez (HMK m. 312, II). Davay› kabul, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilâm harc›n›n üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi al›n›r (Harç-lar Kanunu m. 22). Karfl› taraf›n davada kendisini bir avukatla temsil ettirmifl olmas› ha-linde, lehine hükmolunacak (yarg›lama gideri niteli¤indeki) vekâlet ücreti, Avukatl›k Kanununun 168. maddesi gere¤ince haz›rlanan Avukatl›k Asgarî Ücret Tarifesinin 6.

maddesi gere¤ince, kabul, delillerin toplanmas›na iliflkin ara karar› gere¤inin yerine ge-tirilmesinden önce yap›lm›flsa, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yar›s›, söz konu-su karar gere¤inin yerine getirilmesinden sonra yap›lm›flsa tamam› olarak belirlenir.

Davay› kabul hâlinde de, mahkeme esas hakk›nda karar vermedi¤inden, onun yarg›lamay› sona erdiren ve usûle iliflkin bulunan karar› aleyhine sadece usûl ku-rallar›na ayk›r›l›k (örne¤in, kabulün süresinde ve usûlüne uygun yap›lmad›¤› hal-de geçerli kabul edilmesi, kabulün caiz olmad›¤› bir davada yap›lan kabulün ge-çerli kabul edilmesi, yarg›lama giderlerine dair kurallar›n do¤ru uygulanmam›fl ol-mas› gibi) iddias›yla kanun yollar›na gidilebilir. Buna karfl›l›k, uyuflmazl›¤› sona er-diren taraf usûl ifllemi niteli¤indeki kabulün kanun yollar›nda bozulabilmesi müm-kün de¤ildir. Ancak, e¤er davay› kabul ifllemi irade bozuklu¤u (hata, hile, ikrah) sebebiyle sakat ise, bunun iptali istenebilir (HMK m. 311, c. 2). ‹ptal talebi, henüz davan›n görüldü¤ü mahkeme usûle iliflkin nihai karar›yla yarg›lamay› fleklen de bi-tirmemiflse, ayn› davada, buna karfl›l›k söz konusu dava art›k fleklen de sona er-miflse aç›lacak yeni bir davada ileri sürülebilir.

Sulh

Sulh, görülmekte olan bir davada, taraflar›n, aralar›ndaki uyuflmazl›¤› k›smen veya tamamen sona erdirmek amac›yla, mahkeme huzurunda yapm›fl olduklar› bir söz-leflmedir (HMK m. 313, I). Bununla, davac› davas›ndan (talep sonucundan) k›smen feragat eder, daval› da kalan k›s›m itibariyle davay› kabul eder ve böylece, dava konusu yap›lm›fl olan uyuflmazl›k taraflar›n uzlaflmas›yla, k›smen veya tamamen son bulur. Sulh anlaflmas›n›n, dava konusu yap›lm›fl olan uyuflmazl›¤›n (talep so-nucunun) tamam›n› kapsamas› zorunlu de¤ildir. Talep sonucunun belli bir kesini-me yönelik k›smî kabul ve k›smî feragat yap›larak o kesim sulhle çözümlenebilir.

Keza, taraflar, sulh anlaflmas›na, henüz dava konusu yap›lmam›fl olan hak veya borçlar›n› da dahil edebilirler (HMK m. 313, III). Oysa, davadan feragat ve davay›

kabulün müstakil olarak yap›lmalar› durumunda, onlar›n henüz dava konusu k›l›n-mam›fl olan talepleri de kapsar flekilde yap›lmas› mümkün de¤ildir. Öte yandan, sulh, flarta ba¤l› olarak da yap›labilir (HMK m. 313, IV).

Sulhun ayn› zamanda k›smî kabul olmas› karfl›s›nda, uyuflmazl›¤›n sulh yoluy-la sona erdirilebilmesi için, davan›n konusunun tarafyoluy-lar›n üzerinde serbestçe tasar-ruf edebilecekleri bir konu olmas› gerekir (HMK m. 313, II).

Sulhun flekli konusunda Kanun, bunun sadece mahkeme huzurunda yap›lma-s›n› öngörmüfltür (HMK m. 313, I, c. 1). Bundan maksat, ya sözlü olarak iletilen uz-laflman›n (k›smî kabul ve k›smî feragatin) tutana¤a geçirilerek alt›n›n her iki taraf-ça da imzalanmas› (HMK m. 154, III/ç) ya da d›flar›da yaz›l› flekilde haz›rlanm›fl sulh anlaflmas›n›n mahkemeye sunulmas› ve bunun (sunuldu¤unun) tutana¤a ge-çirilmesidir. Belirtmek gerekir ki, tutanakta sözü edilen veya dosyaya kondu¤u be-lirtilen belgeler de tutana¤›n eki say›l›r (HMK m. 153, IV).

Feragat ve kabulde oldu¤u gibi, sulh de, hüküm kesinleflinceye kadar her za-man yap›labilir (HMK m. 314). Davan›n avukat arac›l›¤›yla takip edilmesi duru-munda, avukat›n müvekkili ad›na sulh sözleflmesi yapabilmesi için vekâletname-sinde bu hususta özel yetki bulunmas› gerekir (HMK m. 74).

Sulh de, flarta ba¤l› olarak yap›lsa yahut sulh anlaflmas›na somut davan›n konu-su olmayan baflka bir hukonu-sus ilâve edilmifl olsa bile, davay› (k›smen veya tamamen) sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukukî sonuç do¤urur (HMK m. 315, I, c. 1). Ke-za, sulh durumunda, taraflar›n buna dair anlaflmalar›, ‹cra ve ‹flâs Kanununun 38.

maddesi gere¤ince, ilâmlar gibi (‹‹K m. 24 vd.) icra olunur.

Sulh durumunda, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, mahkeme, sulh sözleflmesini, verece¤i nihaî karar›n hüküm sonucuna oldu¤u gibi alabilir (HMK m. 315, I). Ancak, taraflar bunu istemezlerse veya sulh anlaflmas› flarta ba¤l› olarak yap›lm›flsa yahut sulh anlaflmas›na dava konusu olmayan bir husus da dahil edil-miflse, hâkim sulh anlaflmas›na iflaret ederek, usûle iliflkin bir nihai kararla (hüküm verilmesine yer olmad›¤›na karar vererek) yarg›lamay› sona erdirir.

Sulh anlaflmas›nda e¤er taraflar yarg›lama giderlerinin kimin üzerinde b›rak›la-ca¤› hususunda anlaflmam›fllarsa, mahkeme, taraflar›n kabul ve feragat oranlar›n›

dikkate alarak, yarg›lama giderlerinin kimin üzerine ne oranda yüklenece¤ini be-lirler. Yarg›lama giderlerinin hesaplanmas›nda ise, feragat ve kabulde oldu¤u gibi, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 312., Harçlar Kanununun 22. ve Avukatl›k As-garî Ücret Tarifesinin 6. maddesi dikkate al›n›r. Zira, sulh, özü itibariyle k›smen ka-bul ve k›smen feragattir.

Davay› sona erdiren bir usûl ifllemi olmas›na ra¤men, niteli¤i itibariyle ayn› za-manda bir borçlar hukuku sözleflmesi olan sulh anlaflmas›, irade bozuklu¤u ve afl›-r› yararlanma (gabin) hallerinde iptal edilebilir (HMK m. 315, II). ‹ptal talebi, he-nüz davan›n görüldü¤ü mahkeme usûle iliflkin nihai karar›yla yarg›lamay› fleklen de bitirmemiflse, ayn› davada, buna karfl›l›k söz konusu dava art›k fleklen de sona ermiflse aç›lacak yeni bir davada ileri sürülebilir.

Ayn› zamanda “alternatif bir uyuflmazl›k çözüm yöntemi” olan sulh, Hukuk Muhakemeleri Kanununun özel önem verdi¤i bir kurumdur. Zira, ad› geçen Ka-nunun 137, 139, 140, 320. maddeleriyle, hem yaz›l› hem de basit yarg›lama usu-lünün uyguland›¤› davalarda, hâkime, ön inceleme duruflmas›nda taraflar› sulhe teflvik etme ödevini yüklenmifl; bu amaçla ve sonuç al›nabilece¤i umulan haller-de bir haller-defaya mahsus olmak üzere yeni bir oturum günü belirlenebilmesine im-kân tan›m›fl; ayr›ca, 188. maddesinin üçüncü f›kras›yla da, sulh müzakereleri s›-ras›nda yap›lan ikrar›n, e¤er sulh gerçekleflmez ve bunun üzerine davaya devam edilecek olursa, ikrar eden taraf› ba¤lamayaca¤› aç›kça hükme ba¤lanm›flt›r. Tah-kikat ifllemlerinin yap›ld›¤› oturumlar kural olarak alenidir. Buna göre, mahkeme aksine karar vermedikçe ve mahkeme salonun koflullar› uygun oldu¤u taktirde herkes duruflmalar› izleyebilir.

Tahkikat›n özelliklerini ve yürütülme biçimini aç›klamak

Tahkikat›n konusu, ön inceleme tutana¤›yla be-lirlenmifl olan, uyuflmazl›¤›n halli bak›m›ndan önem tafl›y›p taraflar aras›nda çekiflmeli bulunan vak›alar›n, bunlara iliflkin deliller üzerinden, yar-g›lama yapmaya ve hüküm vermeye elveriflli öl-çüde tespit edilmesidir. Tahkikatta taraflar›n ha-z›r bulunmas› kural olmakla birlikte, bu, tarafla-r›n, tahkikat ifllemlerinin yap›ld›¤› oturumlara ka-t›lmalar›n›n mecburî oldu¤u anlam›na gelmez.

Ancak Kanun, taraflar›n mazeretsiz olarak durufl-maya kat›lmamas›na baz› sonuçlar ba¤lam›flt›r.

Örne¤in, mazeretsiz olarak duruflmaya kat›lma-yan taraf, yoklu¤unda yap›lan ifllemlere itiraz edemez. Tahkikat aflamas› oturumlarda (celseler-de) yap›lan duruflmalarla sözlü flekilde yürütü-lür. Mahkeme önünde yap›lan tahkikat ifllemleri için ayr›lm›fl zaman dilimine oturum (celse), otu-rum esnas›nda yap›lan tahkikat ifllemlerine ise genel olarak duruflma denir. Ancak, acele ve ge-çici nitelikteki baz› ifllerde duruflma yap›lmadan da karar verilebilir. Duruflman›n düzenli ve gü-venli bir flekilde sürdürülmesini sa¤lamak hâki-min yetkisi ve sorumlulu¤u alt›ndad›r. Duruflma-larda sözlü olarak yap›lan ifllemler tutanakla tes-pit edilir. Zira ön inceleme, tahkikat ve yarg›la-ma ifllemleri ancak tutanakla ispat olunabilir. Tu-tanak, hâkim ve zab›t kâtibi taraf›ndan derhâl imzalan›r.

Dava s›ras›nda, as›l uyuflmazl›k konusu hakk›n-da karar verebilmek için öncelikle halledilmesi gereken sorunlarla karfl›lafl›lafl›labilir. Sorunun bizzat davaya bakan mahkemece karara ba¤lan-mas› gereken haller ön sorun, bir baflka mahke-mece karara ba¤lanmas› gereken haller ise bek-letici sorun olarak adland›r›l›r. Davalar›n ayn› ve-ya birbirine benzer sebeplerden do¤mas› veve-ya davalardan biri hakk›nda verilecek hükmün

di-¤erini etkileyecek nitelikte bulunmas› durumun-da, aralar›nda ba¤lant› bulunan davalar›n bir ara-da görülmesi için ara-davalar›n birlefltirilmesine ka-rar verilebilir. Mahkeme, yarg›laman›n iyi bir fle-kilde yürütülmesini sa¤lamak için, birlikte aç›l-m›fl veya sonradan birlefltirilmifl davalar›n ayr›l-mas›na da karar verebilir.

‹spat hukukuna iliflkin temel kavramlar› aç›kla-mak ve ay›rt etmek

‹spat, bir iddian›n veya vak›an›n do¤rulu¤u ko-nusunda davaya bakan hâkimi ikna etmeye yö-nelik bir faaliyettir. ‹spat aç›s›ndan temel soru, kimin, neyi nas›l ispat edece¤idir. “Kim” sorusu-nun cevab› ispat yüküne iliflkin kurallarla bulu-nur. “Neyi” sorusunun cevab› ise, davan›n unsur-lar›ndan birisi olan maddî vak›alard›r. Zira, hu-kuk kurallar›n›n ispat› gerekmez. Hâkim, uygu-lanmas› gereken hukuk kurallar›n› bilmek ve re-sen uygulamak zorundad›r. “Nas›l” sorusunun cevab› ispat›n hukukî çerçevesini belirler.

‹spat›n konusunu taraflar›n üzerinde anlaflama-d›klar› ve uyuflmazl›¤›n çözümünde etkili olabi-lecek çekiflmeli vak›alar oluflturur ve bu vak›ala-r›n ispat› için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vak›alarla, ikrar edilmifl vak›alar çekiflmeli say›l-mayaca¤› için ispat edilmesine gerek yoktur.

‹spat yükü, esas itibariyle uyuflmazl›¤›n halli bak›-m›ndan önem tafl›y›p taraflar aras›nda çekiflmeli bulunan vak›alar›n kim taraf›ndan ispatlanaca¤›-n›n belirlenmesi düzenleyen müessesedir. HMK’ya göre, ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bu-lunmad›kça, iddia edilen vak›aya ba¤lanan huku-kî sonuçtan kendi lehine hak ç›karan tarafa aittir.

Belli bir vak›an›n ispatlanm›fl say›labilmesi için hâkimde oluflmas› gereken kanaatin derecesine ise, ispat ölçüsü ad› verilir. Bu çerçevede kulla-n›lan iki ölçüt vard›r. Bunlardan birincisi tam is-pat; ikincisi ise, yaklafl›k ispatt›r. Ayr›ca ispat›n kim taraf›ndan yap›ld›¤› ölçütüne göre de¤erlen-dirildi¤inde ise ispat, as›l ispat, karfl› ispat ve ak-sini ispat olarak üçe ayr›l›r.

Delil kavram›n›, delil türlerini ve delillerin mah-kemeye bildirilmesini aç›klamak

Delil, ispat faaliyetinde kullan›lan, dava öncesin-de ve mahkeme d›fl›nda gerçekleflmifl olan bir vak›ay› temsil etmeye ve böylece onu mahkeme-ye yans›tmaya yahut aktarmaya elverifllili¤i bi-limsel aç›dan kabul edilmifl her türlü bilgi tafl›y›-c›s›d›r. Medenî usûl hukuku sistemimizde delil-ler kesin ve takdiri delildelil-ler olarak ikiye ayr›l›r.

Kesin deliller, bir vak›aya iliflkin olarak mevcut bulunmalar› ve usulünce mahkemeye sunulmufl

Özet

olmalar› durumunda, hâkimin takdir yetkisini kal-d›rarak o vak›an›n do¤ru kabul edilmesi sonucu-nu do¤uran delillerdir. Bir delile, kesin delil gü-cünü ancak kanun verebilir. Kesin deliller senet, yemin ve kesin hükümdür. ‹krar ise bir kesin delil de¤il, bir vak›ay› çekiflmesiz hale getirerek ispat edilmesi ihtiyac›n› ortadan kald›ran bir taraf ifllemidir. Kesin deliller d›fl›nda kalan bütün ispat araçlar›, ‘delil’ vasf› tafl›mak ve bu flekilde nite-lendirilebilmek kofluluyla, takdirî delildir. Ka-nunda say›lan takdiri deliller belge (senet ve ilâm hariç), tan›k, bilirkifli ve kefliftir.

Taraflar, kanunda belirli delillerle ispat› öngörü-len vak›alar›n baflka delil veya delillerle ispat›n›

kararlaflt›rabilecekleri gibi (münhas›r olmayan delil sözleflmesi); belirli delillerle ispat› öngörül-meyen vak›alar›n da sadece belirli bir delil veya delillerle ispat›n› kabul edebilirler (münhas›r de-lil sözleflmesi). Hukuka ayk›r› olarak elde edil-mifl olan deliller, mahkeme taraf›ndan bir vak›a-n›n ispat›nda dikkate al›namaz.

HMK, delillerin mahkemeye bildirilmesini ve su-nulmas›n› belli bir usûl ve süreye ba¤lam›flt›r.

Kural olarak deliller mahkemeye taraflarca bildi-rilmeli ve sunulmal›d›r. Bu kural›n iki istisnas› bi-lirkifli incelemesi ve keflif delilidir. Hâkim bu de-lillere, taraflar aç›kça istememifl olsa bile, kendi-li¤inden baflvurabilir. Taraflar dilekçelerinde ile-ri sürdükleile-ri her bir vak›an›n hangi delillerle is-pat edilece¤ini göstermek zorundad›r. Taraflar›n, dayand›klar› delilleri ve hangi delilin hangi va-k›an›n ispat› için gösterildi¤ini aç›kça belirtmele-ri zorunludur. Ayr›ca taraflar, ellebelirtmele-rinde bulunan yaz›l› delilleri (belgeleri) de davan›n bafl›nda di-lekçelerine eklemek ve baflka yerden getirtilecek olan belgeler hakk›nda bilgi vermek durumun-dad›rlar. Kanunda bu düzenlemelerinin gere¤i-nin yerine getirilmemifl olmas› durumu için, ön inceleme aflamas›nda hâkimin iki haftal›k bir sü-re daha vermesi, bu süsü-re zarf›nda da söz konusu gere¤in yerine getirilmemesi halinde ilgili delil-den vazgeçilmifl say›lmas› kabul edilmifltir. An-cak, bu kural da mutlak de¤ildir. Zira, bir delilin sonradan ileri sürülmesi yarg›lamay› geciktirme amac› tafl›m›yorsa veya süresinde ileri sürüleme-mesi ilgili taraf›n kusurundan kaynaklanm›yorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. Tan›k, bilirkifli ve keflif delillerine daya-n›lmas› durumunda ise, hangi vak›alar›n bu

de-lillerle ispatlanaca¤›n›n belirtilmesi yeterli olup, davan›n bafl›nda hangi tan›klar›n dinletilece¤inin yahut kimin bilirkifli atanmas›n›n istenece¤inin yahut keflfin ne zaman ve nas›l icra edilmesinin de mahkemeye bildirilmesine gerek yoktur.

HMK’da bütün deliller bak›m›ndan geçerli olmak üzere, delillerin nas›l incelenece¤ine iliflkin ge-nel hükümlere de yer verilmifltir. Buna göre, ak-sine düzenleme olmad›kça, deliller davaya ba-kan mahkeme huzurunda, mümkün oldu¤u ka-dar birlikte ve ayn› duruflmada incelenir. Zorun-lu hâllerde, baz› delillerin incelenmesi baflka bir duruflmaya b›rak›labilir. Kanuni istisnalar (kesin deliller) d›fl›nda, hâkim delilleri serbestçe de¤er-lendirir. Mahkeme, taraflarca gösterilmifl olan de-lillerin incelenmesinden sonra, davan›n muhake-me ve hüküm için yeterli derecede ayd›nland›¤›-n› anlarsa, tahkikat›n bitti¤ini kendilerine bildirir.

HMK’ya göre, belirli bir miktar›n üzerinde para-sal de¤eri olan hukukî ifllemlerden kaynaklanan uyuflmazl›klarda senetle ispat kural› geçerlidir.

Buna göre, bir hakk›n do¤umu, düflürülmesi, devri, de¤ifltirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar› ve itfas› amac›yla yap›lan hukukî ifllemle-rin, yap›ld›klar› zamanki miktar veya de¤erleri ikibinbeflyüz Türk Liras›n› geçti¤i takdirde senet-le ispat olunmas› gerekir. Ayr›ca senede ba¤l›

her çeflit iddiaya karfl› ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kald›racak veya azal-tacak nitelikte bulunan hukukî ifllemler ikibin-beflyüz Türk Liras›ndan az bir miktara ait olsa bi-le tan›kla ispat olunamayacakt›r. Senetbi-le ispat kural›n›n da baz› istisnalar› vard›r. Senetle ispat zorunlulu¤u bulunan hâllerde delil bafllang›c› bu-lunursa veya daha önce mevcut olan bir senet mücbir sebep nedeniyle kaybolur veya yok olur-sa ya da hukukî ifllemin yap›ld›¤› s›rada senet al›nmas›na engel olan maddi veya manevi bir en-gel varsa, senetle ispat kural› uygulanmaz.

Kesin deliller üç tanedir: ‹lâm, senet ve yemin.

HMK’n›n 301. maddesinin ikinci f›kras› gere¤in-ce ilâm, mahkemenin nihai karar›n›n taraflara ve-rilen tasdikli nüshas›d›r. Senet ise bir davada, uyuflmazl›¤›n çözümü aç›s›ndan önem tafl›yan bir vak›a hakk›ndaki tam ve kesin bir bilgiyi d›fl dünyada (fizikî alemde) varl›k kazanm›fl bir ci-sim üzerindeki yaz›yla bar›nd›ran ve aleyhine kullan›laca¤› kiflinin imzas›n› tafl›yan belgedir.

Senedin düzenlenmesine bir resmî makam›n

ka-t›lm›fl olup olmamas›na ba¤l› olarak “âdi senet-ler” ve “resmî senetsenet-ler” olarak ikiye ayr›l›r. Kesin delillerin üçüncüsü olan “yemin”, taraflardan bi-risinin, ispats›z kalan bir vak›an›n do¤ru oldu¤u-nu, ‘kanunda belirtilen özel bir flekle riayet ede-rek’ bildirmesidir.

Hâkimin, kendileri üzerinden edindi¤i bilgiyi vic-danî kanaatiyle de¤erlendirerek ilgili vak›an›n gerçekli¤ini takdir etti¤i delillere ise takdirî delil-ler ad› verilir. Takdirî delildelil-lerin bir k›sm› HMK’da say›lm›flt›r. Bunlar, (kesin delil say›lanlar d›fl›nda olmak üzere) belge, tan›k, bilirkifli ve kefliftir.

Belge, uyuflmazl›k konusu vak›alar› ispata elverifl-li, yaz›l› veya bas›l› metin, senet, çizim, plan, kro-ki, foto¤raf, film, görüntü veya ses kayd› gibi ve-riler ile elektronik ortamdaki veve-riler ve bunlara benzer bilgi tafl›y›c›lar›d›r. Tan›k, bir davada, uyufl-mazl›¤›n halli bak›m›ndan önem tafl›yan ve taraf-lar aras›nda çekiflmeli bulunan, geçmiflte vukua gelmifl bir vak›a yahut durum hakk›nda görme ya-hut iflitme duyular› vas›tas›yla sahip oldu¤u bilgi-yi mahkemeye aktaran kiflidir. Bilirkifli, hukukî bilgi d›fl›nda özel ya da teknik bilgi gerektiren çe-kiflmeli bir vak›a iddias›n›n do¤ru olup olmad›¤›n anlafl›labilmesi için görüfl ve de¤erlendirmesine baflvurulan kiflidir. Keflif ise, hâkimin, çekiflmeli bir vak›a hakk›nda, görme, iflitme, koku ve tat al-ma gibi, kendi duyu organlar› vas›tas›yla do¤ru-dan bilgi sahibi olabilmek amac›yla, tafl›n›r veya

Belge, uyuflmazl›k konusu vak›alar› ispata elverifl-li, yaz›l› veya bas›l› metin, senet, çizim, plan, kro-ki, foto¤raf, film, görüntü veya ses kayd› gibi ve-riler ile elektronik ortamdaki veve-riler ve bunlara benzer bilgi tafl›y›c›lar›d›r. Tan›k, bir davada, uyufl-mazl›¤›n halli bak›m›ndan önem tafl›yan ve taraf-lar aras›nda çekiflmeli bulunan, geçmiflte vukua gelmifl bir vak›a yahut durum hakk›nda görme ya-hut iflitme duyular› vas›tas›yla sahip oldu¤u bilgi-yi mahkemeye aktaran kiflidir. Bilirkifli, hukukî bilgi d›fl›nda özel ya da teknik bilgi gerektiren çe-kiflmeli bir vak›a iddias›n›n do¤ru olup olmad›¤›n anlafl›labilmesi için görüfl ve de¤erlendirmesine baflvurulan kiflidir. Keflif ise, hâkimin, çekiflmeli bir vak›a hakk›nda, görme, iflitme, koku ve tat al-ma gibi, kendi duyu organlar› vas›tas›yla do¤ru-dan bilgi sahibi olabilmek amac›yla, tafl›n›r veya