• Sonuç bulunamadı

DAVA EHLİYETİ BULUNMAYANLARIN DAVA AÇMASI

Belgede Vergi davalarında dava ehliyeti (sayfa 186-189)

İYUK’un “Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme” başlıklı 14 üncü maddesinde

507 PEKCANITEZ-ATALAY–ÖZEKES, Muhakeme, s. 211. 508 PEKCANITEZ-ATALAY–ÖZEKES, Muhakeme, s. 211.

509 KURU–ARSLAN-YILMAZ, Muhakeme, s. 234; PEKCANITEZ-ATALAY–ÖZEKES,

ilk incelenecek hususlar arasında “ehliyet” sayılmış ve aynı Kanunun 15 inci maddesinin (b) bendinde ehliyetsiz kişi tarafından açılan davanın reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.

Daha önce de ifade edildiği üzere vergi davası açısından dava ehliyeti objektif dava ehliyeti, subjektif dava ehliyeti ve dava takip yetkisini ifade etmektedir. Bu anlamda dava ehliyeti anlamında belirtilen unsurlardan biri bulunmayan kişi, kurum, kuruluşlar ve tüzel kişiliği bulunmayan topluluklar tarafından açılacak dava ehliyet yönünden reddedilecektir. Dava ehliyetine ilişkin açıklamalar esnasında yeri geldikçe bu konuda verilmiş Danıştay kararlarına yer verilmiştir. Ancak burada davanın ehliyetsiz kişi tarafından açılması halinde reddedileceğine ilişkin olarak birkaç örnek Danıştay kararına daha yer verilecektir.

Danıştay 7. Dairesi vermiş olduğu bir kararında; başkası adına tesis edilen idari işlemlere karşı açılan davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir510.

Yine Danıştay 7. Dairesi bir kararında; iflas masasına dahil malları ilgilendiren uyuşmazlıklarda, davayı takip ve kanun yollarına başvurma yetkisinin iflas idaresine ait olduğu; müflis şirketin, bu mallarla ilgili dava açma yetkisinin bulunmadığı yönünde hüküm tesis etmiştir511.

510 “…Bu itibarla, başkası adına tesis edilen idari işlemin iptalinde davacının bir menfaati

bulunmadığından; yazılı gerekçeyle ödeme emrinin iptali yolunda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir...”D.7.d., 28.09.2000 tarih ve E. 2000 / 1895, K. 2000 / 2524,

http://www.danistay.gov.tr/.

511 “…İptal davasının tanımı, 2577 İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin 1'inci

fıkrasının 8.6.2000 tarih ve 4577 sayılı Kanunun 5'inci maddesiyle değişik (a) bendinde; "idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar" olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre; iptal davası açılabilmesi için, dava açanın, Medeni Kanun Hükümlerine göre dava açma ehliyetinin olması ya da bu ehliyete sahip, gerçek/tüzel kişiyi temsil edebilme yetkisinin bulunması gerekmektedir. Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14'üncü maddesinin 3' üncü fıkrasının (c) bendinde, ehliyet hususu, ilk inceleme konuları arasında sayılmış; 15'inci maddesinin 1' inci fıkrasının (b) bendinde ise, ehliyetsiz kişi tarafından açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmış olup; bu hükümlere göre, idari dava açan kişinin dava ehliyetinin varlığı, açılan davanın incelenebilmesi için zorunlu bulunmaktadır. Dava ehliyetinin varlığı ise, öncelikle dava açanın taraf olma; yani, hak ehliyetinin bulunmasına bağlıdır. Şirketler için söz konusu ehliyet, tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla; bir şirketin hak sahibi olması veya borçlu kılınabilmesi, ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle bu kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklıdır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 437'nci maddesinde, iflas halinde, tasfiyenin iflas idaresi tarafından, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılacağı; Şirket organlarının temsil salâhiyetlerinin, ancak, Şirketin iflas

Danıştay 7. Dairesi bir başka kararında ise; 16.9.2005 tarihinden sonra açılan davalarda, vergi dairesi başkanlığının kurulduğu illerde, vergi dairesi müdürlüğünün taraf olmayacağı yönünde hüküm tesis etmiştir512.

idaresi tarafından temsil edilmediği hususlar için devam edeceği; aynı Kanunun 440'ıncı maddesinde de, Şirket tasfiye haline girdiğinde, organların vazife ve salâhiyetlerin, tasfiyenin yapılabilmesi için zaruri olan ve fakat mahiyetleri icabı tasfiye memurlarınca yapılamayan muamelelere inhisar edeceği hükme bağlanmış; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 184'üncü maddesinde ise; iflasın açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün mallarının, hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil edeceği ve, alacakların ödenmesine tahsis olunacağı; iflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen malların masaya gireceği; 191'inci maddesinin birinci fıkrasında; borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufunun alacaklılara karşı hükümsüz olduğu; 194'üncü maddesinde; acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davalarının duracağı, ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabileceği; 226'ncı maddesinde de; masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu, belirtilmiştir. Buna göre; iflasın açılması ile müflisin masaya giren malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmakta, iflas kapanıncaya kadar bu mallar üzerindeki her türlü tasarruf yetkisi iflas masasına ve masanın kanuni temsilcisi olan iflas idaresine geçmektedir. Gerek öğretide, gerekse bir çok yargı kararında; bir kamu alacağı olan vergi alacağının; kişinin para ile ölçülebilen mal ve hakları olarak tanımlanan "mal varlığı (mamelek)" ını ilgilendirmesi sebebiyle, iflas masasına dahil olan mal ve hakları etkilediği ve, bundan ötürü de, vergi davalarının, kişinin mal varlığını ilgilendiren diğer hukuk davalarından farklı olmadığı kabul edilmiştir. Müflis yükümlü tarafından açılacak vergi davasının aleyhe sonuçlanması, masanın aktifinin azalmasına, pasifinin artmasına neden olacağından, masanın alacaklıları yönünden de zararlı sonuçlar doğuracağı tabiidir. Dolayısıyla, iflasın açılması ile, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti, iflas masasını oluşturan mallar yönünden kısıtlanan yükümlünün, masaya dahil olan mal varlığını ilgilendiren uyuşmazlıklarda, davayı takip ve kanun yollarına başvurma yetkisinin bulunmadığının; bu yetkinin, müflise değil, masanın haklarını korumakla yükümlü ve sorumlu olan iflas idaresine geçeceğinin kabulü zorunludur. Olayda, iptal istemine konu işlemlerin, davacı Şirketin 30.10.2002 tarihinde iflasına karar verilmesinden sonra, iflas masasına kaydedilen vergi ve fon payı alacaklarına ilişkin olduğu taraflar arasında tartışmasızdır. Bu itibarla, masaya dahil malvarlığını ilgilendiren işbu davada, iflas idaresinin yetkili olduğu gözetilmeden verilen mahkeme kararında usul hükümlerine uyarlık görülmemiştir...” D.7.d., 06.03.2007 tarih ve E. 2006 / 2103, K. 2007 / 873,

http://www.danistay.gov.tr/.

512 “…5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun geçici

5'inci maddesinde, kurulacak vergi dairesi başkanlıklarının faaliyete geçmesiyle birlikte vergi dairesi müdürlükleri ile gelir müdürlüklerinin ilgili vergi dairesi başkanlığına bağlanmış sayılacağı, defterdarlıklara ve gelirler bölge müdürlüklerine bağlı vergi denetmen ve yardımcılarının ise, ilgili vergi dairesi başkanlıklarına atanmış sayılacağı; mal müdürlüklerine bağlı vergi denetmen ve yardımcılarının ise, ilgili vergi dairesi başkanlığı birimi haline dönüştürülünceye kadar defterdarlıklara bağlı olarak faaliyetlerine devam edeceği, hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca; 5345 sayılı Kanunun 23'üncü maddesinde; Gelir İdaresi Başkanlığının taşra teşkilatının doğrudan merkeze bağlı vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı kurulmayan yerlerde bu Kanunun 25 ve 25'inci maddesindeki görev ve yetkileri haiz vergi dairesi müdürlüklerinden oluşacağı, vergi dairesi başkanlıklarının kuruluş yerleri ve sayıları ile bunlara ilişkin değişikliklerin Bakanlar Kurulunca belirleneceği, hükme bağlanmış olup; Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca Valiliklere gönderilen 22.9.2005 gün ve 48194 sayılı yazıda da, anılan Kanunun 23'üncü maddesi uyarınca; 29 ilde kurulan ve 16.9.2005 tarihinde faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarının kurulduğu illerde bulunan bağlı vergi dairelerinin, anılan kanunun Geçici 5'inci maddesi gereğince vergi dairesi başkanlığı birimi haline dönüştürülünceye kadar, Defterdarlıklara bağlı olarak faaliyetlerine devam edecekleri belirtilmiştir. Bu durumda, vergi dairesi başkanlıklarının faaliyete geçirildiği 16.9.2005 tarihinden sonra açılan davalarda, 5345 sayılı Kanunun 24'üncü maddesine göre, vergi

B. YANSIYAN VERGİLERDE VERGİ YÜKÜ ÜZERİNDE KALAN

Belgede Vergi davalarında dava ehliyeti (sayfa 186-189)

Benzer Belgeler