• Sonuç bulunamadı

3.1. Osmanlı’da Sosyal Devlet Uygulamaları

3.1.1. Darüşşafaka

Osmanlı Devleti klasik döneminde kimsesiz çocuk, yetim ve fakir halkın ihtiyaçları daha çok dini hoşgörüye dayanan vakıflar ya da varlıklı yardımsever halk tarafından karşılanmıştır. Ama bu kurumlar zaman geçtikçe ve ülkede yaşanan sıkıntılar, savaşlar, ekonomik bozukluk gibi muhtelif sebeplerle ihtiyaçları karşılama konusunda yetersiz kalmıştır. Bu sebeplerden ötürü ve çağın getirdiği koşullar neticesinde sosyal devlet yardımları daha merkezi bir yapıya bürünerek ihtiyaç sahiplerinin gereksinimleri devlet eliyle sağlanmaya çalışılmıştır. Devlet bu alanda çeşitli kurumlar kurarak halkın ve ihtiyaç sahiplerinin gereksinimlerini giderme yoluna gitmiştir.

3.1.1. Darüşşafaka

Yetim çocuklar için önemli kurumlardan biri Darüşşafaka'dır. Sakızlı Esad Paşa Paris’te bulunduğu sıralarda Brytencé Militarie dé la Fléch isimli yetim ve kimsesiz çocukların okutulduğu bir okulu gezmiş, İstanbul’a döndüğünde de benzer bir okul açma fikrini ileri sürmüştü. Görüşlerini paylaştığı Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye üyeleri de kendisine destek vermiş ve Darüşşafaka ismi

289

Mahbule Sarıkaya, Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti 1921-1935, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2011, s. 21. 290

Okay, "Meşrutıyet Döneminde Savaş ve Çocuk", s. 492. 291

Nadir Özbek, Osmanlı İmparatorluğu'nda Sosyal Devlet, Siyaset, İktidar ve Meşruiyet 1876-1914, İletişim Yayınları, İstanbul, 2008, s. 195.

292

verilen okulun açılmasına bu şekilde karar verilmişti.293

1873 yılında öksüz ve yetim Müslüman çocukları okutmak için Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslammiye tarafından İstanbul'da açılan bu cemiyet, aslında 30 Mart 1864 tarihinde kurulmuş ve ilk olarak Yusuf Ziya Paşa'nın kişisel imkanlarıyla Beyazıt'ta Valide Emetullah Kadın Mektebi içinde bir çırak okulunun kimsesizlerinin hizmetine sunulmuştur. Esnaf çıraklarına okuma yazma, hesap, sosyal bilgiler ve İslam dini esaslarının öğretildiği bu okul, çırak mekteplerinde nizamnamesi gereğince dersleri gönüllü olarak cemiyet üyeleri tarafından veriliyordu. Bu okul 1865'ten 1873'e kadar faaliyetini sürdürmüştür. Bu okulun bir devamı olarak 1873'te Fatih'te Darüşşafaka binası hizmete girmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.294

İlk yıl için 54 öğrenci alınan okulda eğitim 8 yıl olarak belirlenerek, İbtidaî‐İdâdî ve Rüşdiye olarak belirlenen sınıflar doğrultusunda eğitimin ilk altı yılı İbtidai‐İdadi‐ Rüşdiyeye, son iki yıl ise Âli kısma tahsis edilmiştir. Ayrıca son sınıf, Telgraf ve Fen Mektebi adıyla da eğitim vermiştir.295

Darüşşafaka’nın idaresi ve okutulacak dersler hakkındaki nizamname, okula on yaşından küçük yetim ve Müslüman çocuklarının alınması, okulun ve öğrencilerin her türlü masraflarının Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslamiye'ce karşılanmasını, bir idare, bir de eğitim kurumu oluşturulmasını, bir müdür, bir de müdire tayin edilmesini ön görüyordu. Nizamnamede öğrencilerin askeriyede ve devlet dairelerinde çalışmalarına imkan verecek şekilde eğitilmeleri ve yatılı olmaları kararlaştırılmıştır.296

Okula kabul edilmek için belli şartlara sahip olmak gerekiyordu:

● 10 yaşından aşağı, 12 yaşından yukarı olmamak

● Ana-babanın veya yalnız birinden mahrum olmak (imtihanda eşit puan alınırsa anası-babası olmayana öncelik verilir),

● İlk mekteplerin en az dördüncü sınıfına kadar okumuş olmak veya o derece tahsil gördüğü imtihan neticesinde sabit olmak,

● Herhangi bir hastalığı olmamak ve bünyesi tahsile uygun olmak,

● Müslüman evlâdı olmak ve ailesi namus erbabından olmak.297

Sakızlı Ahmed Paşa'nın Paris'ten getirdiği okul programı esas alınarak cemiyet üyeleri tarafından hazırlanan programa göre; Türkçe, Arapça, Farsça, Fransızca, Dinî İlimler, Osmanlı

Tarihi, Genel Tarih, Osmanlı Coğrafyası, Genel Coğrafya, Mantık, Edebiyat ve Kompozisyon, Aritmetik, Cebir, Geometri, Fizik, Kimya, Topografya, Jeoloji, Tabiat Bilgisi, Astronomi, Makine Bilgisi, Osmanlı Kanunları, İktisat ve Defter Tutma Usulü gibi dersler okutuldu.298

Zamanla

293

Emine Gümüşsoy, “Tanzimattan Sonra Halk Eğitimi İçin Kurulan İki Cemiyet: Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye ve Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8 (2), s. 185.

294

Şafak, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Kimsesiz Çocuk Olmak ve Islahhaneler (1863-1903)", s. 136-137. 295

Zeki Karataş, “Osmanlı Devleti’nde Korunmaya Muhtaç Çocuklara Yönelik Sosyal Hizmet Uygulamaları”,Manevi

Temelli Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi, 1 (1), 2015, s. 20.

296

Aylin Koç, “Öksüz ve Yetim Çocuklar İçin Kurulmuş Bir Eğitim Kurumu: Darüşşafaka”, Emine Gürsoy Naskali ve Aylin Koç (Ed.), Savaş Çocukları Öksüz ve Yetimler, Kişisel Yayınlar, 1. Baskı, İstanbul, 2003, s. 186-187.

297

Darüşşafakalılar Cemiyeti, Darüşşafaka Türkiyede İlk Halk Okulu, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul, 1948, s. 31. 298

programda değişiklikler yapılarak elektrik ve telgraf dersi de temel dersler arasına girmiştir ki Türkiye’de telgrafçılığın gelişiminde Darüşşafaka’nın büyük etkisi olmuştur. Öyle ki telgraf, Türkiye’ye ordu dışında siviller tarafından getirilen ilk teknolojik gelişmedir.299

Darüşşafaka, kimsesiz çocuklar için bir ev niteliği taşımıştır. Nitekim 1897’de Girit'in Hanya'ya bağlı Zirakana Karye'si ahalisinden, anne ve babası ölmüş olan Hüseyin adlı çocuğun Darüşşafaka'ya kabul edilmesi konusunda Sadaret Mektubi Kalemi’ne dilekçe verilmiştir.300 Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan savaşlar, yönetimdeki değişimler sonucu ortaya çıkan olumsuz hava Darüşşafaka’yı da etkilemiştir. 1903’te kurum Maarif Nezareti’ne bağlanmıştır. Bu dönemde, 400 kişilik okula 700 kişi alınması, kurumun gelirlerinin sabit kalmasına karşın öğrenci sayısının artması okuldaki eğitim, yemek kalitesini düşürmüş, öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamada Darüşşafaka yetkilileri yetersiz kalmıştır. Bunun üzerine II. Abdülhamid çıkardığı bir fermanla Darüşşafaka’nın Maarif Nezaretine bağlanmasına karar vermiştir. Okulun Maarif Nezaretine bağlanmasıyla hem idari personel ve öğretmen açığını büyük çapta kapatmışsa da Darüşşafaka bir devlet okulu haline gelmiştir. Nitekim o güne kadar mektebe fakir ve yetim Müslüman çocuklar alınırken bu değişiklikten sonra analı babalı olanlar, hatta birçok ileri gelen ailenin çocukları da okula girmeye başladı. Adliye Nazırı Rıza Paşa'nın oğulları ile Maliye Nazırı Musa Saffeti Paşa'nın torunu Saffet Ziya bu suretle Darüşşafaka’da okuyanlar arasındadır.301

Kurumun itibarına önem verilerek bu doğrultuda bir takım yasaklar konulmuş öğrencilerin bu yasaklara uyması istenmiştir. Öğrencilerin izin günlerinde gidilmesi yasak olan yerlerin başında kahve, gazino, tiyatro, salıncak kurulan karagöz, orta oyunu oynatılan çalgılı yerler gelirdi. Galata ve Beyoğlu ise İstanbul'un ayak basılması yasak olan iki köşesidir. Yalnızca evlerinin yolu burada olanlar bir defaya mahsus buradan geçebilirler. Sokaklarda durup eğlenmek, dükkanlara girip çıkmak, ata-merkebe binip koşturmakta yasaklar arasında yer alır. Bu kurallara uymayanlar üç aydan altı aya kadar izinsiz okulda kalırlar. Tekrarı söz konusu olduğunda uzaklaştırma cezası alırlar. Yedinci sınıfa gelene kadar her çocuk ancak velisi ile dışarıda dolaşabilir. Hiç kimsesi olmayanlar ise izin günlerinde dışarıya ancak hademe nezaretinde çıkabilirler.302

Kimsesiz ve yetimler için bir sığınak olan Darüşşafaka, toplum içinde itibarını koruyarak, kurumda barınan öğrenciler için güvenliğini sağlamaya çalışmış, yaşlarının vermiş olduğu küçüklük sebebiyle yanlış bir olaya karışmalarını önlemek istemiştir. Darüşşafaka’nın mezunlarından olan Ahmet Rasim o günlere dair anılarını bizlerle şu şekilde paylaşır:

299 Gümüşsoy, a.g.m., s. 187. 300 BOA, BEO, 981, 73526. 301

Lale Uçan, "Osmanlı'da Çocuk ve Gençlik", Sosyal Bilimler Konferansı, Meridyen Yayınları, İstanbul, 2009, s. 15. 302

Belki kırk sene önceydi (bu yazı 1924’de yazılmıştır, yaklaşık 1880). O zamanlar Darüşşafaka’da da mektepten firar henüz bilinmiyordu. Fakat ayda bir izinlerde Cuma akşamı gelmeyip cumartesi gelenler belirmeye başlamıştı. Cuma günü saat on biri (ezanî saatle güneş batmadan bir saat önce) beş dakika gecikmeyi affetmeyip derhal lâyık olan cezayı vermeye kalkışan mektep tabi ki bir günlük izin aşımına asla hoşgörüyle karşılamazdı. Bir izin ayı idi. Cuma akşamı (O zaman hafta tatili cuma günü idi) evlerimizden döndük. Akşam namazını kıldık. Dikkat ettik ki arkadaşlarımızdan biri yok!.. Nasıl?.. Yok!..

Emin olun bütün sınıf çarpıntı içinde kalmıştı. Mubassırlar etrafımızı aldılar soruyorlardı:

-size bir şey söyledi miydi? -Hayır…

…Mektebe girer girmez mubassırın biri kolundan tutmuş, doğruca hapishaneye götürmüş!.. Halbuki mektepte böyle suçlar izinsizlik ile ceza görürdü, hapis ile değil…

Bu bize merak konusu oldu… _Galataya’ya geçmiş!..

…Deminde anası geldi… Müdüre yalvarıyordu… Müdür, elinde jurnal, diyordu ki:

-Ben mektebin ahlâkını bozamam. Bunlar millet yetimleridir… Öyle kötü yerlere giden bir efendi, bu mektebe sığamaz!..

…Aradan beş altı gün geçtikten sonra, mektep meclisinin kararıyla beş ay izinsiz kalmak şartıyla mahpusluk müddeti yeterli görüldüğü gibi serbest bırakıldı. Kavuştuk.

Zavallı… Ancak çömelip oturabilecek kadar genişliği olan güneş görmez, hava almaz bir

hücrede beş altı gün kuru ekmek yiyerek tahtaların üzerinde kaldı…303

17 Temmuz 1909’da Darüşşafaka, Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiyye üyelerinin girişimleriyle Maarif Nezareti’nden alınarak Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiyye’ye iade edilmiştir. Darüşşafaka, Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslâmiyye idaresindeki bu özel durumunu Cumhuriyete kadar korumuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra Darüşşafaka da maarifin orta öğretim programını uygulamaya başlayarak Darüşşafaka Lisesi adını almıştır.304