• Sonuç bulunamadı

Selçuklular için ürkütücü bir hasım olmaları, dolayısıyla küçük Asya’da önemli bir rolleri olan124 Danişmendli Beyliği, Ali Taylu'nun oğlu Gümüştekin Ahmed Gazî tarafından kurulmuştur.125

Danişmend Beyliği'nin Malazgirt Savaşı'ndan sonra kurulduğu sanılıyordu. 126 Ancak Malazgirt Savaşı'na katılan ve Anadolu'ya gönderilen komutanlar arasında Danişmend Gazi'nin adına rastlanmıyor. 127

Danişmend Gazi; Sivas, Kayseri, Tokat, Niksar ve Amasya taraflarını fethettikten sonra Sivas'ı beyliğine başkent yaptı (1085).128

I. Kılıç Arslan'ın Haçlılara karşı açtığı savaşlara da katıldı. Bu savaşlarda büyük hizmetlerde bulundu. 129 Malatya'yı kuşatarak fethetti (18 Eylül 1101). Bu fetih hareketiyle Haçlıların Fırat vadilerinde yayılmalarına set çekilmiş oldu. Ancak Kılıç Arslan'ın kuşatıp (1095)da alamadığı Malatya'nın Danişmend Gazi'nin eline geçmesi, aralarının açılmasına sebep oldu. 130 Bu fırsatı değerlendiren Kılıç Arslan sefere çıkarak öteden beri göz koyduğu Malatya'yı ele geçirdi (2 Eylül 1105).131

Danişmend Gazi'nin yerine oğlu Melik (Emir) Gazi geçti. Kardeşlerini zararsız hale getirdikten sonra beyliği tek elden idare etmeye başladı. Anadolu Selçuklu Devleti bu sırada büyük bir sarsıntı geçirmekte olduğundan Melik Gazi'nin nüfuzu çok arttı ve Anadolu'da birinci devlet Danişmendliler oldu. Anadolu Selçuklu Devleti'ni bir nevi himaye ederek yaptığı mücadelelerle Malatya, Elbistan, Kayseri, Ankara, Çankırı ve Kastamonu bölgelerini topraklarına katarak ülkesini babasına göre üç kat artırdı. Konya bölgesi hariç Malatya'dan Sakarya boylarına kadar uzanan bütün Selçuklu topraklarını

124 Paul Roux., Türklerin Tarihi, Milliyet yay.,Ankara-1989, s.175. 125 Turan., Türkiye, s.117; Yınanç, a.g.e.,s.60.

126 Yaşar Bedirhan,Zeki Atçeken., Malazgirt’ten Vatana Anadolu Selçuklu Devleti, Eğitim Kitabevi, Konya-2004, s.80.

127 Turan., Türkiye, s.115. 128 Bedirhan., Atçeken, a.g.e., s.80. 129 Turan., Doğu Anadolu, s.137. 130 Bedirhan, Atçeken., a.g.e., s.81. 131 Turan., Türkiye, s.146.

ülkesine katmayı başardı.132 Haçlılar üzerine sefere çıktı (1129), Kilikya (Çukurova)’da Aynzarba (Anavarza) yöresinde meydana gelen savaşta Haçlılar büyük kayıplar verdiler.133

Melik Gazi'nin güneyde olmasından istifade eden Bizans İmparatoru II.Yuannis Komnenos (1118-1143), Kastamonu'yu almıştı. Derhal kuzeye hareket eden Melik Gazi şehri Bizans'tan geri aldı. Sonra da İmparator'a baş kaldıran kardeşi İsakios'u ve damadı Mesud'u destekleyerek Bizans'a karşı gönderdi. Bizanslılar, Haçlılar ve Ermeniler'e karşı elde ettiği zaferleriyle Türk-İslâm dünyasında haklı bir şöhret ve hürmet kazanmıştı .134 Bu sebeble Bağdat Halifesi el-Müsterşid ve Büyük

Selçuklu Sultanı Sencer, 4 siyah sancak, kapısında çalınmak üzere kös, altın gerdanlık, altın asâ ve bir ferman göndererek onun "Melik" unvanını tasdik etmişlerdi. Ancak Emîr Gâzî elçiler geldiği sırada çok hasta idi, onlarla görüşmek fırsatını bulamadı ve birkaç gün sonra da öldü (1134). Getirilen hediyeler ve fermanlar135, dört oğlundan yerine geçen Mehmet'e verildi.136 Mehmed Gazi diğer kardeşleri Yağıbasan ve Aynuddevle'nin en büyüğü idi.137 En küçük kardeşi Aynuddevle de Malatya'ya yerleşmişti. Bu yüzden devlet ikiye ayrılmış gibi idi.138 Diğer taraftan Melik Mehmet’te babası gibi Haçlılar ve Ermeniler'e karşı savaştı.139 Ölümü ile Danişmendli devletinin temelleri taht mücadeleleri ile sarsılırken, Anadolu'da üstünlük yavaş yavaş Selçuklular'a geçiyordu.

140

Babasının tahtına geçen Melik Mehmed Gazi'nin yerine geride kalan Zünnûn, İbrahim ve Yunus adlı oğullarından birincisi veliahtlığa geçti.141 Zünnûn Kayseri’yi, Danişmendli ülkesinden kovulan Aynüddevle ise Elbistan ve Malatya’yı ele geçirdi. Türkiye Selçuklu Sultanı Mesud için Danişmendliler’in üçe bölünmesi ve vârisler

132 Bedirhan, Atçeken., a.g.e., s.81 133 Turan., Türkiye, s.170 134 Bedirhan, Atçeken, a.g.e., s.82

135 Erdoğan, Merçil., Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, TTK, Ankara-1997, s.255. 136 Bedirhan, Atçeken., a.g.e., s.82.

137 Bedirhan, Atçeken., a.g.e., s.82 138 Merçil., a.g.e., s.256.

139 Bedirhan, Atçeken., a.g.e., s.82.

140 Kerimüddin Mahmut Aksaraylı., Selçukî Devletleri Tarihi, Ankara-1943, s.126. 141 Merçil., a.g.e., s.257.

arasındaki taht mücadelesi bulunmaz bir fırsattı. 142 Kılıç Arslan da Sivas Danişmend koluna son vererek Bizans'la bir anlaşma yaptı.143Malatya’da kıtlık çıkınca,144 halk II. Kılıç Arslan’ın Malatya’ya girmesine şehri almasına çok sevindi. 145 Sultan II. Kılıç Arslan dört ay bir kuşatmadan sonra,146 Malatya'ya girdi.147 Halk çok memnun oldu.148 Bundan böyle Malatya şehri de Selçuklu illerinden biri haline gelmiş oldu.149

B. Danişmendli Beyliği’nde Kültürel Yapılanma

1.Danişmendli Beyliği’nde Eğitim ve Eğitim Müesseseleri

Örgün Eğitim Kurumları denince akla gelen ilk yapı medreselerdir. Anadolu'da ilk ilmî faaliyetler Danişmend İli'nde başlatılmıştı. Bu faaliyet iki yönlü olarak sürdürülüyordu. Bir taraftan kurulan medrese gibi kurumlarla eğitim tabana yayılıyor, bunun sonucunda da toplumun kültürel seviyesi yükseltiliyor diğer taraftan da gelecekte yeni eserler yazabilecek bilim adamları yetişiyordu. Bir ülkede gerçekleştirilen bilimsel faaliyetlerde medreselerin önemli bir rolü vardır. Bunu bilen Danişmendliler ülke sınırları içindeki bazı şehirlerde medreseler inşa etmişlerdir. Şu andaki bilgilerimize göre -eğer yapılmış olsa bile- Danişmend Gazi ve Emir Gazi dönemlerinden kalan bir medrese veya bununla ilgili bir bilgiye rastlanılmamıştır. Buradan ilk Danişmendli medreselerinin Melik Muhammed (1135–1143) ve Melik Yağıbasan (1143–1164) tarafından yaptırıldığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna göre de Anadolu'da ilk medreselerin XII. yüzyılın ortalarına doğru Danişmend İli'nde kurulduğu anlaşılmaktadır. Anadolu’da ilk medreseyi Danişmendliler kurduğuna göre, ilk tıp medresesi de muhtemelen, Danişmendliler tarafından Niksar’da kurulmuştur. Bu Beyliğin hükümdarları İslam ülkelerinden ve Orta Asya din ve müspet bilimler alanında bir takım bilginleri davet ederek medreseleri getirmişlerdir.150

Öğretim dili ve yöntemine gelince Ortaçağ’da İslam dünyasında öğretim, bilim ve kitap yazım dili esas olarak Arapça’ydı. Fakat o dönemden kalan kitapların

142 Turan., Türkiye, s.201. 143 Bedirhan, Atçeken., a.g.e., s.84. 144 Merçil., a.g.e., s.259.

145 Bedirhan, Atçeken., a.g.e. 146 Öztuna., a.g.e., s.120. 147 Merçil., a.g.e., s.259-260.

148 Bedirhan, Atçeken., a.g.e., s.85-86.

kenarlarında bazı Türkçe açıklamalar vardır. Bu durum eğitimde kısmen Türkçe’nin kullanıldığını gösterir. Medreselerin öğretim yöntemi ezbere dayanıyordu. Fakat tartışmalarda yapılırdı. Yıl bitimi değil kitap bitirme esastı. Kitap bitirmede öğrencinin yeteneğine bağlıdır. Bu yetenek süreyi belirler. Medrese hocalarına müderris denir ve bunlara yarımcı muid vardı.

Bağdat Nizamiye Medresesinde din ve hukuk dersleri olarak, Kuran okuma, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, Dil, Edebiyat dersleri olarak, Arap edebiyatı, Fars, Nahiv, Sarf, Hitabet, Şiir, Cerh’e Tadil, Tarih, Edeb, Felsefe Dersleri ise Mantık, Felsefe; Müsbet Bilim Dersleri olarak, Tıp, Cerrahi, Riyaziye, Hesap, Hendese, müsellesat, Nücûm, Heyet, Tâbiyat dersleri okutulurdu. Anadolu’da ilk medrese olan Yağıbasan Medresesinde de bu derslerin okutulduğu zannedilmektedir.151

Her isteyen, öğrenci olabilirdi. Öğrencilere Karahanlılar burs vermekteydi. Eğitim parasızdı. Danişmentli medreselerinde de bu tür uygulamalar olabilir. Müderrisler belli bir maaş alırdı. Medreselerin giderleri vakıflardan karşılanırdı. Danişmentli eğitim sistemi, Selçuklu ve Karahanlı eğitim sistemiyle paralellik gösterir.152

a.Kayseri Melik Gazi Medresesi: Danişmendli hükümdarlarından Melik Muhammed Kayseri’yi başkent yapmış ve burada imar faaliyetlerine başlamıştı. İşte bu sırada burada bir medrese de inşa ettirmiş ve Maveraü'n-Nehr'den getirttiği Hanefi fakihlerinden el-Herevi'yi de buraya müderris olarak atamıştı.

Bu medrese 530/1135 yılında Ulu Camii'nin kıble duvarına bitişik olarak inşa edilmiştir.153 Ancak bugün tamamen ortadan kalkmış olan medresenin bulunduğu yer yeşil saha haline getirilmiştir. Buna rağmen medresenin tedris yıllarını bilen yaşlı kimseler hâlâ mevcuttur. Bina çok harap halde iken 1966 yılında Kayseri Belediyesi'nce yıkılarak kalıntıları ortadan kaldırılmış ve aynı kurum tarafından bugünkü haliyle tamir ettirilmiştir.154

150 Yahya Akyüz., Türk Eğitim Tarihi, İstanbul-1997, s. 43; aynı mlf., "Danişmendliler Döneminde

Türk Eğitim Tarihine Genel Bir Bakış", Niksar'ın Fethi ve Danişmendliler Döneminde Niksar Bilgi Şöleni Tebliğleri, (Niksar, 8 Haziran 1996). Tokat 1996, s. 13.

151 Akyüz., a.g.e., s.44-45

152 Yahya Akyüz., “Niksarın Fethi ve Danişmentliler Döneminde Niksar”, s.28-29. 153 Mehmet İnbaşı., XVI. yy. Başlarında Kayseri, Kayseri-1992. s. 60.

Osmanlı arşiv belgelerinde Melik Gazi medresesinin bir çok vakıfları bulunmakta idi. Melik Muhammed Gazi vakıflarından söz edilmektedir. Gelirlerinin 6886 akçe olduğu bildirilmektedir. Medresenin Kayseri'deki vakıfları verilmekte ve toplam gelirini de 6305 akçe olduğu belirtilmektedir.155

b.Niksar Yağıbasan Medresesi: Yukarıda üzerinde durulan Melik Gazi Medresesi ve Kölük Camii Medresesi müstakil değil de camilere bitişik olarak inşa edilen camii-medrese tipi eserlerdi. Bu durumu Abdullah Kuran156 derslerin camide verildiğini ve Anadolu'da henüz müstakil medrese mimarisinin ortaya çıkmadığını gösterir. Yani bu eyvansız medresenin ilkel karakterini bir ilâve olmasına değil Anadolu'da henüz gelişmemiş bir bina tipinin ilk denemesi olmasına bağlamak gereklidir" şeklinde değerlendirmektedir. Bunlar göz önüne alınınca Anadolu'da inşa edilmiş en eski medrese Melik Muhammed tarafından yaptırılan Melik Gazi Medresesi'dir. Ancak A. Kuran muhtemelen bu medrese günümüze gelmediğinden hareketle "Anadolu'da inşa edilmiş ve halen mevcut en eski medrese"nin Kölük Camii Medresesi olduğunu ifade etmektedir.

Anadolu'da mevcudiyeti bilinen ilk müstakil medreseler Danişmendli hükümdarı Yağıbasan tarafından yaptırılan Niksar Yağıbasan Medresesi ile Tokat Yağıbasan Medresesi (Çukur Medrese)'dir. Bu iki medresenin Anadolu'da inşa edilmiş en eski medreseler arasında bulunmaktan başka bir özelliği daha vardır: Merkezi-kubbeli Danişmendli medresesinin Anadolu medrese mimarîsinin gelişmesinde büyük bir rol oynamıştır.

Danişmend-nâme'de Yağıbasan'ın Danişmend Gazi zamanından kalan ne kadar mescit, medrese varsa hepsini tamir ettirdiği, yeni binalar yaptırdığı ifade edilmektedir. Burada verilen bilgilerden de Yağıbasan'ın bir takım imar faaliyetlerinde bulunduğu anlaşılmaktadır ki bunlardan birisi de Niksar'da kendi adı ile anılan medresedir. 157

Niksar Yağıbasan medresine ait tecvidleri incelendiğinde medreseye devamlı çift müderris tayin edilmiş olduğu görülmektedir. Buda herhalde eğitimde kaliteyi arttırmak maksatlıdır.

155 Sefer Solmaz., Danişmentliler Devleti ve Kültürel Mirasları (Doktora Tezi) Konya-2001, s.301. 156 Abdullah Kuran., Anadolu Medreseleri, Ankara-1969, s.14

c.Kazancı Medresesi: Kazancı mahallesindedir. Kurucusu Şeyh Ahmed olup, mederrisi Süleyman efendi ve 60 öğrencsi vardır.

d.Hadim Ali Ağa Medresesi: Kuz mahallesindedir. Kurucusu hadim Ali Ağa ve Müderrisi Hacı Salih Efendi olup 21 öğrencisi mevcuttur.

e.Hatuniye Medresisi: Kurucusu bayan olan bu medresinin kazanca mahallesinde bulunduğu v e müderrisi Hacı Hüseyin Efendinin 20 öğrenci okuttuğu bilinmektedir.

f.Hacı Çıkrık Medresesi: Medrese, Bengiller mahallesinde Hacı Çıkrık türbesi yanındadır. Şimdi boş arsadır. Halk bu türbeye Çıkrık Evliya ve Keykubat Türbesi demektedir.

g.Tokat Yağıbasan (Çukur) Medresesi: Tokat Yağıbasan Medresesi Cemaleddin mahallesindedir. “Çukur Medrese” olarak da bilinmektedir.158 Bu medreseyi ilk yaptıran melik Nizamettin Yağıbasandır.159

Yapının kitabesinin biraz netameli olmasından dolayı medresenin ilk kitabesi mevcut olmadığı, yapım tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmediği şeklinde bir kanaate varılmıştır.160 Ancak 984/1576 tarihli Evkaf Defteri’nde bu medreseden “Vakf-ı Medrese-i Yağıbasan ki Çukur Medrese demekle meşhurdur.”161

Başlıca yaygın eğitim kurumları, Selçuklular’da ve Karahanlılar’da olduğu gibi cami, mescitler, bilginlerin evleri, ilim ve edip toplantıları, saraylar, kitapçılar, kütüphaneler, medreseler önemli yaygın eğitim kurumudur. Fakat şu yönüyle medreseler yaygın eğitim kurumu sayılır. Medreseler dinleyici de kabul ederdi, halka kuran okuma yazmayı da öğretirdi. Ahilik teşkilatı önemli bir yaygın eğitim kurumu sayılır. Ayrıca tekke, zaviye ve türbeler ve tarikatlar da önemli yaygın eğitim kurumudur.

Danişmendliler döneminden kalan birçok türbe bulunmaktadır. Türbe olduklarından dolayı bunlara sahip çıkılmış ve çoğunluğu günümüze kadar gelmiştir. Bilindiği gibi Anadolu'da pek çok kahraman ve evliyanın türbeleri yatır olarak hâlâ

158 Halil Edhem., “Anadolu’da İslami Kitabeler”, TOEM, .34, s.587.

159 Mehmet Mercan, Mehmet Emin Ulu, Tokat Kitabeleri, THK Basımı ve Yayımı, Ankara-2003,s. 6-7 160 Ahmet Şimşirgil., “XVI. Yüzyılda Tokat Medreseleri” ,TİD. VII, İzmir-1992, s.228.

ziyaret edilmektedir.162 Bu durum Danişmendli türbeleri için de geçerlidir. Bunlar da halkın yoğun olarak ziyaret ettikleri yerler arasındadır. Bu da halk arasındaki milli birliği ve dayanışmayı arttıran önemli kurumlardır. Bu türbelerden en önemlilerine burada değinilecektir.

h. Niksar Melik Ahmed Danişmend Gazi Türbesi: Türbe kendi adını taşıyan mezarlık içinde, küçük bir tepenin üzerindedir. Kitabesinin olmadığından dolayı banisi ve yapıldığı tarih belli değildir.163 Türbenin Danişmend Gazi'ye ait olduğu ile ilgili bir belge yoktur. Girişte kapı üzerinde olduğu söylenen bir satırlık, Danişmend Gazi ile ilgili olmayan kitabe de bugün mevcut değildir.164

Danişmend-nâme'de Danişmend Gazi'nin Niksar'da defnedildiği ve mezarının belirsiz hale getirildiği165, oğlu Emir Gazi tarafından da türbesinin yapıldığı ifade edilmektedir.166 Cenâbî de Danişmend Gazi'nin türbesinin Melik Muhammed tarafından yaptırıldığını söylemektedir. O. Turan ise Danişmend Gazi'nin türbesini Yağıbasan'ın yaptırdığını söylemektedir. Ancak bütün bu görüşlere göre türbe Danişmend Gazi'nin ölümünden hemen sonra veya Yağıbasan döneminde yaptırılmış olsa da mevcut yapı XII. yüzyıl eseri değildir. Eserin mimari özellikleri göz önüne alındığında, XV yüzyılda Osmanlılar tarafından yenilendiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

ı. Kayseri / Pınarbaşı Melik Gazi Türbesi: Kayseri-Pınarbaşı yolunun 84.cü kilometresinde kuzeye bir yol sapmaktadır. Bu yol takip edildiğinde üçüncü köy Melik Gazi veya sadece Türbe denilen köye varılır. Melik Gazi Türbesi burada kaleye doğru yükselen kayalığın yamacına, köye hakim bir noktaya inşa edilmiştir. Bu duruma işaret eden T. Cantay167 bu hakim tepenin bizzat Melik Gazi tarafından seçilmiş olabileceğini belirtmektedir. Köy sakinleri bu türbenin Melik Gazi'ye ait olduğunu ve kendilerinin de Danişmendli sülâlesinden geldiklerini belirtilmektedirler. Ancak türbenin Melik Gazi'ye ait olduğunu belgeleyecek herhangi bir kitabe mevcut değildir.168

162 Osman Turan., Mefkûre, I, s.214.

163 Halit Çal., “Melik Dânişmend Gazi Türbesi”, TÜED, XIX, Ankara-1991, s.41. 164 İsmail Hakkı Uzunçarşılı., Kitabeler, I, s.70.

165 Yaşar Yücel., Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, II, Ankara-1991, s.125. 166 Yücel., a.g.e., s.126.

167 Solmaz., a.g.e., s.315-316.

168 Hadi Altay., Kayseri Pınarbaşı Kazası Civarında Melik Gazi ve Koçyağız Türbeleri, (Yayınlanmamış Lisans Tezi) İstanbul-1951, s.15-17.

i.Niksar Sungur Bey Türbesi: Sunguriye Türbesi olarak da adlandırılan eser Niksar'da Camii Kebir mahallesi Halil Efendi sokağında bir evin avlusunun içindedir. yaptıranı ve inşa tarihi belli değildir.169

Sivas Şehri'nde ise Melik Muhammed'in vefatı üzerine vasiyeti üzerine yerine Zünnûn’un hükümdar olduğu, ancak buna karşı Yağıbasan ile Sungur'un onun hükümdarlığını tanımayıp harekete geçtiklerini ve her birinin ayrı bir yerde hüküm sürdüklerini ancak daha sonra Yağıbasan'ın muhtemelen diğerlerini bertaraf ederek bütün Danişmendli ülkesini ele geçirdiğini ifade edilmektedir. Bu bilgilere göre Sungur'un ölüm tarihi belli olmamakla beraber onun amcası Yağıbasan zamanında yaşadığı anlaşılmaktadır.170

j. Niksar Zaviyesi: Müslüman Türk hükümdarları, dünyanın geçici bir hayat yeri olduğunu düşünerek, ömürlerini daima hayır işleri yapmakla geçirmişlerdir. Bu nedenle cami, medrese, askeri tesislerin yanına zaviyelerde kurmuşlardır.

Zaviye, gelip geçen yolculara kimsesizlere yemek veren onların barınmaları sağlayan hastaları tedavi edebilen bazende kolej ve medrese hüviyeti kazanan müesseler olarak bilinmektedir. Bunları eğitim müesselerin dışında tutmak doğru değildir. Danişmend ve Selçuklu dönemine ait vakıflar incelendiği zaman bu bölgede zaviyerin çokluğu dikkat çekmektedir. 171

k. Tokat Ulu Cami: Tokat Ulu Cami Selçuklu dönemi camilerinin tüm özelliklerini yansıtmaktadır. Bundan dolayı Anadolu Selçukluları döneminde inşa edildiği belirtilmiştir.172 Ancak Anadolu Selçukluları, Danişmendliler tarafından yapılan caminin eski temelleri üzerine yenisini de yapmış olabilir.

Danişmendliler Anadolu'da hakim oldukları bölgelerde Ulu Camilerin dışında başka camiler de inşa etmişlerdir. Bunlardan bir kısmı günümüze kadar gelmiştir.

l.Tokat Garipler Camii: Danişmendliler Anadolu'da ilk imar ve ihya ettikleri şehirlerin başında Tokat gelmektedir.173 Danişmend-nâme'de "Danişmend Gazinin

169 Cezmi Tuncer., “Anadolu Selçuklu Kümbetlerinin Gelişimi ve Özellikleri” X. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, (22-26 Eylül 1986), III, Ankara-1991, s.1076.

170 Solmaz., a.g.e., s.316-317.

171 Yahya Akyüz, “Danişmentliler Döneminde Türk Eğitim Tarihine Genel bir Bakış”,s. 69.

172 Yaşar Erdemir.,“Tokat Yöresindeki Camilerin Kültürümüzdeki Yeri”, Türk Tarihinde ve Kültüründe Tokat Sempozyumu, (Tokat 2-6 Temmuz 1986), Gelişim Matbaası, Ankara-1987, s.298. 173 Ahmet Şimşirgil., “XV-XVI. Asırlarda Tokat Şehrinde İktisadi Hayat”, TİD, X, İzmir-1995,

Tokat yakınlarında bulunan Gümenek'i (Sisiyye) fethettikten sonra burada mescitler inşa edildiğinin belirtilmesi Tokat ve civarında imar faaliyetlerinin yapıldığını göstermektedir. Bunun en önemli nedeni burasının ilk başlarda fethedilmiş olması ve ayrıca başkentlerin önce Sivas ve daha sonra da Niksar olmasıyla devletin ağırlık merkezinin bu bölgede bulunmasından dolayıdır.174

m.Amasya Şamlar (Küçük Ağa) Camii: Yeşilırmak’ın kıyısında, kalenin hemen doğusundaki Şamlar mahallesinde bulunan Küçük Ağa Camii "Şamlar Camii" veya "Ayaş Ağa Camii" adları ile de tanınmaktadır. Evliya Çelebi175 ne zaman ve kim

tarafından yapıldığına değinmeden bu camiden "Küçük Ağa Camii" şeklinde söz etmekte ve ayrıca kale tarafında Şamlar mahallesinde bulunduğunu belirtmektedir. Hüseyin Hüsameddin176 ise burada Emir Gazi tarafından inşa ettirilen bir caminin kayıtlarda geçtiğini ancak doğal afetler sonucu bu yapının yıkılması üzerine 900/1495 yılında küçük Kapı Ağası Ayaş Ağa camisini yeniden inşa ettirmiştir. Ayrıca camiye bir minare ilâve edilmiş önünde de bir medrese ve bir sıbyan mektebi yaptırılmak suretiyle bir külliye vücuda getirilmiştir.177 Bu eser Amasya'daki en eski Türk yapısı olarak kabul edilmektedir.178

Amasya Şamlar Camii sıbyan mektebi ve medresesi ile Danişmendlilerde örgün eğitimde sıbyan mektebinin önemini de göstermiştir. Bu mektebe belli yaştaki çocuklar gitmektedir. Yani günümüz ilköğretim okulları gibidir.

n. Niksar Camii: Niksar’da Taşmektep mahallesinde kale yolunda ve "dış kale surları içinde Halk Eğitim Merkezi binasının yanındadır. Meyilli arazide kurulduğu için kuzey duvarı tamamen tepeye yaslanmıştır.179 Danişmendli Camilerinde külliyelerin varlığı eğitime verdikleri önemi gösterir.

s.187.

174 Solmaz., a.g.e., s.291.

175 Evliya Çelebi., Seyahatnâme (Nşr.A.Cevdet), II, s.529.

176 Hüseyin Hüsameddin., Amasya Tarihi I, İstanbul-1332/1330, s.149. 177 Solmaz., a.g.e., s.292.

178 İlhan Şahin,Feridun Emecen., “Amasya” mad., TDVİA, III, İstanbul-1991, s.3. 179 Solmaz., a.g.e., s.292.

2.Dânişmend-nâme ve Tarih

Dânişmend-nâme Melik Ahmed Gâzi, arkadaşları ve biraz da Melik Gazi etrafında teşekkül ederek onların tarihî faaliyetlerini böylece destânî şekilde aksettirmiş; Kızılırmak ve Yeşilırmak havzalarının nasıl fethedildiğini anlatmıştır. Destana göre Danişmend Gazi bir kahraman olduğu kadar bir gazi ve bir velî'dir; Peygamber neslinden sayılması da bu sebepledir. Dânişmendlilerin üçüncü hükümdarı olan Melik Muhammed'in hatunu siyâsî mücadele ve savaşlarda, eski Türk kadınları gibi, bizzat harekete geçerek rol oynuyordu. Sultan Mesûd'un kızı ve Malatya Emîri Dânişmendli ‘Aynüd-devle’nin zevcesi de kocasının ölümünden sonra bir müddet hükümeti idare etti. Danişmend Gazi “ekmek ve su hak” için savaşacağı kimsenin ekmeğini yemez; yediği takdirde mücadeleye son verileceğini belirtti. Bu hususiyetiyle de Dânişmend- nâme, Battal Gazi ve Dede Korkut destanı arasında bir mevki alır ve destanın kahramanları İslâm gazileri ile Oğuz Alp'lerinin müşterek vasıflarını ortaya koyar. Böylece Dede Korkut kitabı nasıl Anadolu'da yaşayan göçebe Türkmenlerin düşünce ve hayatlarını aksettirirse Dânişmend-nâme de öylece bir destan devri geçiren Selçuk Türkiyesi’nde gazilerin ideallerini, içtimaî ve kültürel durumlarını meydana koyar. Dânişmend-nâme cidden yüksek bir İslâm mefkure ve imanına bağlı, ahlâkı üstün bir cemiyetin düşünüş ve yaşayışını belirten bir kaynaktır. Hâlbuki savaştıkları Bizans- lıların mukabil destanı olan Digenis Akritas ise bu yüksek vasıflardan mahrum olup, kahramanları menfaat ve kadın için savaşan kimselerdir.

Dânişmend-nâme tarihî hâdiseleri oldukça realiteye yakın bir şekilde nakletmekle diğer destanlardan çok farklıdır. Esasen buna destandan ziyâde bir menkıbe gözüyle bakmak daha doğrudur, öyle ki bu bölgeye ve devre ait kaynaklar kifayet etse

Benzer Belgeler