• Sonuç bulunamadı

Dış Kalenin Alınıp İç Kalenin Kuşatılması ve Kalenin Fethi

Tezin Kuşatılan Kalelerin Fiziki Yapıları kısmında belirtildiği üzere, incelenen yüzyılda hemen bütün kaleler iç ve dış kale şeklinde iki ana bölüme sahipti. Dış kale ele geçirilmeden iç kale düşürülemeyeceğinden, ilk olarak kuşatma dış kale üzerine gerçekleştirilirdi. Dış kale alınınca bu sefer iç kale muhasaraya alınırdı. 16. asırdaki Osmanlı kuşatmaları dikkate alındığında genellikle dış kalelerin fethinden sonra müdafilerin iç kaleyi bir anlaşma yaparak teslim ettikleri görülmektedir. 1521 Belgrad, 1522 Rodos, 1526 Varadin, 1543 Valpo, Şikloş ve İstolni Belgrad, 1566 Sigetvar, 1596

Eğri kuşatmaları hep bu şekilde alınmıştı959. 1566’daki Sigetvar Kalesi dış kale fethi iç

kale muhasarası sürecinin yaşandığı karakteristik bir kuşatmaya sahne olmuştur. Bunun

sebebi üç tane ayrı dış kaleye sahip olmasıdır. Osmanlı kuvvetleri üç ayrı dış kaleyi tek tek düşürüp, iç kaleyi de büyük bir mücadeleden sonra teslim alabilmişlerdir. Dış kalenin alınıp iç kalenin ele geçirilemediği muhasaralarda mevcuttur. Örneğin 1515

957

1543 İstolni Belgrad muhasarası için bk. “Gâzîler wisâr altına girüb, gediklere qarîb varmışlardı. Taraf-ı İslâmda olan toplara bir uğurdan od virüb, zemân ü zemîn sadâ-yı ra>d-âyînden lerzân u enîn idi. Gâzîleriñ zemzeme-i tekbîri çarx-ı heftümîne irişüb, gül-bâng-i Allah Allah ile cevf-i günbed-i gerdânı pür-tanîn eylediler. Zemân-ı tulû>-ı âftâb-ı şarq-intisâb oldugı gibi cevânibden yüriyiş idüb, segirtdiler. Berüden ricâl-i müslimîn, içerüden gürûh-ı müşrikîn rû-be-rû olub, tîğler, şimşîrler şîrler gibi meydâna girüb, ecsâd-ı âdemî-zâdı kesüb biçerlerdi. Boztoğanlar, şeş-perler, âhenîn-gürzler rüûs u ebdân-ı insânı xûrd u xaşxâşa dönderüb, örseleyüb dökerlerdi. Tîrler, zenberekler, çigreler demrenleri cân u ten şehrlerine girüb gezerler, cigerler ezerlerdi. İzdiwâm-ı zaxm ile mecrûw, zarbe-i âlât-ı merg ile bî-rûw olanlaruñ xûnı [cûy]-i Ceywun olub, xandeqler seylâb idi. Ugraş-ı >azîm olub, merdler ceng ü neberdler eylediler ki, gediklerde lâşeden püşteler zuhûr idüb, küşteye xod oran u wisâb yoğidi. Avân-ı ceng mümtedd olub, zemân-ı gîrûdâr müştedd oldı” (Celâlzâde Mustafa, Tabakâtü’l-Memâlik…, (Demirtaş), s. 501); 1543 Estergon muhasarası için bk. “kâfirler boruların ağırdub ve tabl ve nekkârelerin çağırdub cür’et ve ikdâm ve ihtimâm-ı tâmile hisar gedüklerinde neberd-ikâr-zâr iden mücâhidân-ı şîr nejad ve mübârizân-ı sa‘âdet-ecnâdile mukâbele ve muvâcehe olub gâzîlerün zırh gibi gözleri pürhûn ve siylâb-ı dîdeleri Ceyhûn ve siper gibi yüzleri yâre yâre ve cevşen gibi tenleri pâre pâre olub nice kanlar saçıldı ve nice ecel donları biçildi dahî ol dâr ü giyrün sehm-i vehminden âb-ı Tuna ıztırâba gelüb pür-hurûş ve vehm-i sehminden mâhîler cevşen-pûş olub lücce-i bahre daldılar ceyş-i İslâm-ı nusret-encâm ile kîyşi küffâr-ı bed-fercâm birbirine hal’at-i mevtî biçmeğe endâze-i nîze ile arşunlayub mıkrâs-ı şimşîrle sındu saldılar ki bârular içi bedensüz başlarıyla ve bedenleri arası başsuz bedenler ile dolmuş idi … Niçelerin gövdesi hisardan aşağa düşüb başlarıbeden üstünde ve niçelerün dahi başı ayağa düşüb kenâr-ı dıvar gövde ile serâser beden olmuşidi barular üstü ve bedenler başı ve hendeklerin içi vü taşı ten-i bî-ser ve bîtenler ile dolmuş idi” (Sinan Çavuş, Süleymanname, (Duran), s. 413-415); “Guzât birbirin ta‘kîb iderken, gedüklere girdiler ve lakin küffâr ‘âkıbet halden haber-dâr olmağla, cân ve başların îsâr idüp, bir mertebe kıtâl itdiler ki, ekseri biribiri üzerine düşüp hâk-sâr oldı. Ehl-i İslâmdan dahı bî-nihâye adam, rütbe-i şehâdete vaz‘-ı kadem itdiler” (İbrahim Peçevi, Tarih, (Özbal), s. 64).

958

Ta’likî-zâde, Şehnâme-i Hümâyûn, (Woodhead), s. 308-309. 959

142

Mardin960 ve 1543 Nice961 kuşatmalarında dış kale düşürülmüş ama iç kale

fethedilememiştir.

960

İdrîs-i Bitlîsî, Selim Şah-nâme, s. 270-272; Emecen, Yavuz Sultan Selim…, s. 170; Tansel, Yavuz Sultan Selim, s. 83; Göyünç, a.g.e., s. 18-21.

961

Sinan Çavuş, Süleymanname, (Duran), s. 81-133; Cezar, a.g.e., c. II, s. 956-957; Zinkeisen, a.g.e., c. II, s. 611-612; Jorga, a.g.e., c. III, s. 89.

143

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

16. YÜZYIL OSMANLI KALE KUŞATMALARINDA NETİCEYE

TESİR EDEN FAKTÖRLER

Bu bölümde, incelenen asırdaki kale muhasaralarında sonuca etki eden unsurlar belirlenerek irdelenecektir. Kuşatan taraf olan Osmanlılar’ın, kaleleri ele geçirmek amacıyla yaptıkları faaliyetler, karşılaştıkları sorunlar ve bunlara dair ürettikleri çözümler detaylı olarak değerlendirilirken; kale savunucularının benzer yönleri tek başlık altında toplu olarak verilecektir. Ancak bazı durumlarda konunun daha iyi anlaşılması açısından her iki tarafa da aynı anda değinilmesi zaruridir. Burada tetkike tabi tutulan örnekler üzerinden hareketle, Osmanlı kuşatma aklının olabildiğince meydana çıkarılması hedeflenmiştir.

1. Kuşatma Stratejisi ve Taktikler

Strateji kısaca, önceden belirlenmiş bir amaca ulaşmak için tutulan yol olarak

tanımlanabilir. Taktik ise, stratejinin uygulama alanlarında kendini gösterir. Strateji, taktiğin görev ve araçlarını belirler ve bunun sonuçlarını elde etmeye çalışır. Strateji geneli, taktik özeli ilgilendirir. Strateji tek, taktik ise çeşitlidir. Taktik stratejinin altında yer alır ve her açıdan stratejiye bağlı olarak meydana gelir. Bir strateji olmadan taktik oluşturulamaz962.

16. asır Osmanlı kuşatma savaşlarının temel bir stratejisi var mıydı? Bu soruya kesinlikle evet yanıtı verilebilir. Bir kaleyi fethetmek amacıyla yola çıkan Osmanlıların stratejisi; olabildiğince kısa sürede, çok uğraşılmadan, en az kayıpla bu amaca ulaşmak şeklinde kendini göstermektedir. Bir stratejinin hedefine ulaşması ancak sağlam bir planlamayla mümkün olabilmektedir. Günümüze ulaşmış bazı belge ve planlar Osmanlıların kuşatmalar öncesi ve sırasında planlar ve/veya haritalar yaparak bunlar üzerinde çalıştıklarını ortaya koymaktadır. 1483 veya 1492 yılına ait olduğu düşünülen Belgrad Kalesi kuşatma planında kalenin çevre koşulları, kale toplarının ulaşamayacağı alanlar, Osmanlı ordusunun çadırlarını kuracağı yerler, toplarını konuşlandıracağı noktalar açıkça belirtilmiştir. Bu planda olası şartlara karşı öneriler de yer almaktadır.

962

Strateji ve taktik kavramları için bk. Ana Britannica, Genel Kültür Ansiklopedisi, İstanbul 2004, c. XX, s. 103-104, 352; Meydan Larousse, Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, İstanbul 1980, c. XI, s. 566, 855-856; Büyük Larousse, Sözlük ve Ansiklopedisi, İstanbul 1984, c. XVII, s. 10816-10817; Sosyal Bilimler El Sözlüğü, ed. Erhan Arda, İstanbul 2003, s. 554-555; Türkçe Sözlük (TDK), s. 2162, 1893; Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük…, c. IV, s. 4335, 4559; Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük…, c. III, s. 2883, 3051.

144 Örneğin Tuna ve Sava’nın donması durumunda üzerinden geçilebileceği ihtimali

belirtilmiştir963. 1565 Malta kuşatması öncesi İstanbul’da bulunan ajanlar adaya

Kanuni’nin Malta Kalesi modeli üzerinde çalıştığını haber vermişlerdi964. Ayrıca

günümüze ulaşmış bazı plan ve harita tipi belgeler savaş sırasında da bunların hazırlanabildiğini göstermektedir. 1565 Malta kuşatmasına ait bu tür bir belge, kuşatmanın gidişatı ve yerleşim planı hakkında padişaha bilgi vermek için yapılmış olup, son derece muntazamdır965. 1566 Sigetvar kuşatmasına ait benzer bir plan daha vardır966.

Kale kuşatmalarında zikredilen stratejiye uygun taktikler de ortaya çıkmıştır. İncelenen yüzyılda Osmanlıların kale muhasaralarında başvurdukları taktikler genel ve özel olmak üzere ikiye ayrılabilir. Genel taktikler, hemen her kuşatmada uygulanan taktiklerdir. Bunların başında müdafilerin önlem almalarını önlemek için seferin gizli

tutulması ve kuşatılacak kalenin son zamana kadar ifşa edilmemesi gelmektedir.

Osmanlılar bir sefere çıkacaklarında hedefin neresi olduğunu ellerinden geldiğince gizlemeye çalışmışlar ve bu konuda azami dikkat göstermişlerdir. Konuya dair en çarpıcı örneklerden biri Fatih Sultan Mehmed’in son seferidir. İstanbul’dan orduyla birlikte yola çıkan Fatih, Gebze civarında vefat ettiğinden sefer akim kalmıştır. Hedef gizli olduğundan bu seferin İtalya veya Rodos’a mı yoksa Memlüklüler üzerine mi olduğu tam çözülememiştir. Görüldüğü üzere hedefin son ana değin açıklanmaması düşüncesi Fatih gibi bir hükümdarın bile çıktığı bir seferin nereye yapıldığını tam olarak bilmemizi engellemektedir. Kale kuşatmalarında da aynı hassasiyetin gösterildiği müşahede edilmektedir. Mühimme kayıtlarında 1565-66 yıllarına ait bazı hükümler Göle Kalesi muhasarasına merkez tarafından Tımışvar Beylerbeyi ve bölge sancakbeylerinin büyük bir gizlilikle hazırlandırıldıklarını anlatmaktadır. Hatta Solnok Beyi’nin yanına Hatvan, Segedin, Fülek, Novigrad ve Seçen sancaklarının askerleri de verilerek Göle Kalesi yönüne gelebilecek düşman taburunun yolunun kesilmesi düşünülmüştür. Bunun için 17 Şubat 1566 tarihli, Budin Beylerbeyi’ne gönderilen bir

963

Fevzi Kurtoğlu, “Hadım Süleyman Paşa’nın Mektupları ve Belgrad’ın Muhasara Pilânı”, Belleten, c. IV, sy. 13 (Ankara 1940), s. 56-59, Lev. 2; aynı yazar, “Belgrad ve Malta Kalelerinin Kuşatma Planları”, haz. Tarihi Araştırmalar Grubu, BTTD, sy. 32 (Ekim 1987), s. 39-42.

964

Turan, “Rodos’un Zabtından Malta Muhasarasına”, s. 91. 965

Kurtoğlu, “Belgrad ve Malta Kalelerinin Kuşatma Planları”, s. 42-44; Ayrıca bk. Ahmet T. Karamustafa, “Military, Administrative and Scholarly Maps and Plans”, The History of Cartography, ed. J. B. Harley-D. Woodward, c. II, 1. Kitap: Cartography in the Traditional Islamic and South Asian Societies, Chicago ve Londra: University of Chicago Press, 1992, 11. bölüm, s. 212-213.

966

Fevzi Kurtoğlu, “Zigetvar ve Orşova Kaleleri Kuşatma Planları”, haz. Tarihi Araştırmalar Grubu, BTTD, sy. 33 (Kasım 1987), s. 51-52.

145

emirde bu işin kimseye ifşa edilmeden gerçekleştirilmesi özellikle istenmektedir967.

1570 Kıbrıs kuşatması öncesi Osmanlılar ada halkının seferden haberdar olmaması için ciddi tedbirler almışlardır. Ada yakınındaki mühim noktalarda bulunan Venedik balyosları tutuklanmış, Halep ve Mısır’daki Venedik konsolosları hapse atılmıştır. Böylece Kıbrıs’a bilgi akışı engellenmek istenmiştir. Bununla da yetinmeyen Osmanlı yönetimi, her türlü tedbire rağmen ada halkının seferden haberdar olup-olmadıklarının

öğrenilmesi için casuslar dahi göndermiştir968.

Çevre koşullarından istifade etmek bir diğer yaygın taktiktir. Bir kalenin

çevresinde bulunan insan eli yapılar ile doğal şartlar sonucu oluşmuş coğrafî ortam, o kalenin muhasarası için kuşatanlara avantaj sağlayabilmektedir. Osmanlı savaş yönetimi de bu tür koşulları önemli bir fırsat bilerek hemen istifade etmekte tereddüt etmemiştir.

Osmanlılar kuşatılan kaleleri kolayca ele geçiremeyince, hem zor bir iş olan hem de uzun bir zaman alan farklı bir yola başvurmuşlardır. Buna göre toprak sürülüp havale kuleleri (yapay tepeler) inşa edilmiş ve bunların üzerine çıkıp kaleler ateş altına alınmıştır. Ancak çevresel imkânlar mevcutsa böyle bir uğraşa girişmek zorunda kalınmamıştır. Böylece zamandan ve iş gücünden tasarruf edilmiştir. Konuya dair dikkate değer bir örnek 1515 Kemah muhasarasında görülmektedir. Bu kuşatmada Osmanlı askerlerinin kale yakınında bulunan bir tepeye çıkarak kaleyi ateş altına

almaları müdafileri çok zor durumda bırakmıştı969. Bu tepeden kalenin içinin

görülebilmesi onun doğal bir havale kulesi vazifesi görmesini sağlamıştır. Benzer şekilde 1565 Malta kuşatmasında da muhasaraya alınan kalelerin çevresindeki yüksek

tepe ve dağlardan kaleler top atışına tutulmuştur970. Diğer bir örnek Yemen’deki 1569

Ta‘ker Kalesi kuşatmasında mevcuttur. Cible şehrine nazır bir dağ üstünde bulunan kalenin üst kısımlarında metruk olan birkaç kule tespit edilmiş ve bu kulelere top çıkarılarak kale ateş altına alınmıştır971.

Osmanlıların kuşatma savaşlarında neredeyse olmazsa olmazları arasında yer alan metris yapımı faaliyeti de büyük emek isteyen ve zaman harcanan bir işti. Bazı muhasaralarda kale surlarına yakın binaların mevcudiyeti, askerin işini kolaylaştırmış

967

BOA, MD, nr. 5, s. 385, h. 1023. Ayrıca ilgili hükümler için bk. s. 595, h. 1644; s. 616, h. 1713. 968

Bostan, “Kıbrıs Seferi Günlüğü ve Osmanlı Donanmasının Sefer Güzergâhı”, s. 14. 969

Rumlu Hasan, Şah İsmail Tarihi(Ahsenü’t-Tevârih), (Cevan), s. 189; Adâ’î-yi Şîrâzî, Selim-nâme, (Bilgen), s. 105; Emecen, Yavuz Sultan Selim…, s. 158.

970

P. Cassar, “1565 Malta Kuşatmasının Psikolojik ve Tıbbi Yönleri I-II”, Tarihin İçinden: Doğumunun 65. Yılında Prof. Dr. Ahmet Özgiray’a Armağan, ed. M. Akif Erdoğru, çev. M. Akif Erdoğru, İstanbul 2006, s. 133.

971

Âli Efendi, Telhîsü’l-Berkul Yemânî, (Baştürk), s. 243-245; Rûmûzi, Nâme-i Fütûh-ı Yemen, (Yavuz), c. I, s. 399-412; Seyyid Lokmân, Zübdetü’t-Tevârîh, vr. 81b; Önal, a.g.t., s. 294-295.

146

ve bunlar bir nevi metris gibi kullanılmışlardır. 1596 Eğri972 ile 1598 Varad973

kuşatmalarında bu duruma dair örnekler bulunmaktadır.

Sürekli teslim teklifinde bulunmak ve istimalet vermek de sıkça başvurulan bir

taktikti. Daha önce de ifade edildiği üzere, Osmanlı yönetimi tarafından hemen her kale kuşatması başlangıcında ve süresince müdafilere teslim teklifinde bulunulmuştur. Bu Osmanlı muhasara stratejisini oluşturan önemli bir taktikti. Çünkü aslolan kalenin mümkün olan en rahat şekilde alınması olduğundan, anlamsız kan ve mühimmat kaybına gerek yoktu. O nedenle teslim teklifleri bazen başka önerilerle birleştirilmiş şekilde de sunulabilirdi. 1552 Hürmüz kuşatmasında Piri Reis, kaledekilere teslim olurlarsa yol üzerinde gelirken aldığı Maskat Kalesi’nin esirlerini serbest bırakacağı

yönünde teklifte bulunmuştur974. Kuşatılan bir kalenin teslim olmasını daima arzulayan

Osmanlı savaş yönetiminin araya adam koyarak sabırla bu taktiği uyguladığı da vakidir. Nitekim Ekim 1515’teki Mardin kuşatmasında, İdrisi Bitlisi vasıtasıyla ulemadan biri nasihatçi tayin edilerek şehir halkına gönderilmiş ve teslim olmaları istenmişti. Bu arada askerler kale önüne gelmeyip geride beklemişlerdi. Neticede iç kale hariç olmak üzere şehir teslim olmaya ikna edilmişti975. Bazen teslim teklifi istimalet politikasına uygun olarak da yapılabilirdi. 6 Nisan 1578 tarihli bir mühimme hükmünde, Urmi Hâkimi Hüseyin Han’ın başının kesildiği, onun bir oğlunun Güğercinlik Kalesi Beyi olduğu, öldürülen Hüseyin Han’ın Kethüdası Halil’in bu kişiye harpsiz teslim olması için gönderilmesi uygun değilse münasip başka birinin kullanılması ve Hüseyin Han’ın oğlu eğer kaleyi verirse ona sancak tevcih edileceği bildirilmiştir976. Çeşitli söz ve vaatlerle gönül çekme, meylettirme şeklinde kuşatma savaşlarında kendini gösteren istimalet, ilk devir muhasaralarından itibaren teslim teklifiyle beraber başvurulan önemli bir taktik olmuştur. Hatta hiç kuşatma yapılmadan, gönderilen istimaletnameler vasıtasıyla alınan kaleler de bulunmaktadır. Konuya dair çok sayıda örnek tezin önceki bölümlerinde mevcuttur.

Müdafilerin birliğini dağıtmak: Osmanlılar bir kaleyi muhasaraya aldıklarında

bir yandan savaşırlarken diğer yandan müdafiler arasındaki birliği bozmaya gayret ederlerdi. Bunun için casuslar kullanılabilir veya kaledekilerin kendi dillerince yazılmış mektuplar oklar vasıtasıyla içeriye atılabilirdi. 1529 Budin muhasarasında bir kaynağa

972

Topçular Kâtibi, Tarih, c. I, s. 150. 973

İbrahim Peçevî, Tarih, (Dinç), s. 70; Kâtib Çelebi, Fezleke, (Aycibin), s. 337; Hasan Bey-zâde, Tarih, c. III, s. 582; Naîmâ, Târih, c. I, s. 141.

974

Orhonlu, “Hint Kaptanlığı ve Piri Reis”, s. 244. 975

Göyünç, a.g.e., s. 18-19; Emecen, Yavuz Sultan Selim…, s. 170. 976

147 göre İbrahim Paşa bir casusu vasıtasıyla kaledeki Macar ve Almanlar arasında ayrılık

fikri oluşturmuş ve Almanları saf dışı bırakmıştı977. 1534 Koron’un istirdadı esnasında

kaledeki Arnavud asileri ve Rum zımmîleri ile diğer müdafiler arasına muhalefet

düşürülmüştü978. 1566 Sigetvar kuşatmasında Selânikî Mustafa Efendi’ye göre

Tercüman İbrahim Bey, Lala Mustafa Paşa’nın kethüdası Mustafa ve Sokullu Mehmed Paşa’nın sır kâtibi Feridun Bey tarafından “her bir kavm ve kabîlenün hilâfına dillerince kağıdlar” yazılmış ve bunlar “câsûslar eliyle” gerekli yerlere ulaştırılarak düşman içinde

tefrika meydana getirilmişti979. 1628 yılında Veziriazam Hüsrev Paşa Erzurum

Kalesi’nde, Abaza Mehmed Paşa’yı isyanı dolayısıyla kuşattığında, hem kuşatmayı devam ettirmiş hem de kale içine haber gönderip kendisine katılacak olanların bölüğe

alınacağı şayiasını yaymış ve bunda başarılı olmuştu980. Zikredilen yollarla kaledekiler

arasında tefrika oluşturma taktiği diğer devletler tarafından da kullanılmıştır. Örneğin 1552 yılında Ahlat’ı kuşatan İran Şahı, düzmece mektuplar kaleye gönderip müdafilerin birliğini kırarak teslim olmalarını sağlamıştır981.

Pisikolojik baskı yaratacak uygulamalarda bulunmak genel bir savaş taktiği

olduğu gibi kale muhasaralarında da etkisi görülebilen bir uygulamaydı. Bir kuşatma boyunca kale duvarlarının arasında sürekli muhasaranın bitmesini bekleyen savunucular için bu süreç, adeta korku ve ümit duygularının gel-gitinden ibaretti. Bu durumun farkında olan Osmanlılar, muhasara esnasında kaledekilerin hem mukavetmetlerini azaltmak hem de bir şekilde teslim olmalarını sağlamak gayesiyle korkutma yollarına başvururlardı. Bunlar içerisinde sık karşılaşılan yol, ele geçirilen esirlerin müdafilerin görebileceği yerlere çıkarılarak öldürülmesidir. Bu şekilde kale halkına eğer teslim olmazsanız sonunuz böyle olacak mesajı verilmek istenmiştir. Bu aynı zamanda psikolojik savaşın da bir göstergesidir. 1594 Yanık kuşatmasında huruç harekâtında bulunup öldürülen düşman askerlerinin kelleleri kaledekilerin görebileceği bir yerde, çakılmış çubuklar üzerine takılarak teşhir edilmiştir: “Ve zikr olınan başları arabalara yükledüb, çûblara dikdürüb, hisâr mukâbelesinde sürilen toprağun zirvesine nasb itdürdiler ki, kâfir

977

Fethullah Arifi Çelebi, Süleymanname, c. I, (Çelik), s. 88. 978

“Qal>anıñ içinde Mora kâfirlerinden xarâc-güzâr Arnavud >âsîleri ve Rum žimmîleri olub, qal>ai Firenk aldıqda anlar >isyân idüb, ehl-i tuğyâna tâbi> olmışlardı. Egerçi bir fesâddır eylediler, lâkin ehl-i İslâm ile üns tutub, warbîler gibi >isyânda musirr olmayub, tabî>atları berüye mâyil olduğı eclden mîr-i müşârün-ileyh müdebbir ü >âqıl idi, ol tâyifeye dil döküb, küffâr-ı xâk-sâr ile aralarına muxâlefet düşürib, ittifâqları silsilesini tefrîq, ittiwâdları evrâqını temzîq eyledi. Aralarında be-nâm olan liyâmı va>de-i >izz ü iwtirâm ile dâma düşürib, ekserini helâk, wüsn-i tedbîr ile ser-dârlarını ele getürüb, müsâfir-i zâviye-i xâk etdi” (Celâlzâde Mustafa, Tabakâtü’l-Memâlik…, (Demirtaş), s. 334).

979

Selânikî Mustafa, Tarih, c. I, s. 32. 980

Küpeli, a.g.t., s. 114. 981

148

hisârdan başına geleceği görsünler”982. Aynı taktik 1638 Bağdat kuşatmasında da gerçekleştirilmiştir983.

Bu taktiğin diğer bir uygulama şekli kendini Kıbrıs muhasarasında göstermektedir. Adada bulunan Girne ve Baf gibi kalelere, Lefkoşa Kalesi Beyi’nin kellesi gönderilerek teslim olmaları istenmiş, durumu gören bu kaleler de teslim

olmuşlardır984. Çok benzer bir olay 1567 yılında Yemen’de yaşanmıştır. Ancak bu sefer

aynı taktik Osmanlılar’a karşı kullanılmıştır. İsyan halinde olan Zeydîler, Beylerbeyi Murad Paşa’yı öldürüp başını Sana Kalesi’nde direnen Osmanlı askerlerine göstererek teslim olmalarını sağlamışlardır985.

Muhasara sırasında elde edilen avantajlar veya meydana gelen pozititif gelişmelerden istifade etme düşüncesi de bazen yeni bir psikolojik taktiğin oluşmasına sebep olmuştur. 1500 Modon kuşatması devam ederken 24 Temmuz’da kaleye yardıma gelen donanma bozguna uğratılınca savunmacılarda büyük bir moral düşüklüğü ortaya çıkmıştı. Muhasara sırasında kalede bulunan bir görgü şahidine göre, Osmanlılar bu durumu fırsat bilip o günden sonra müdafilerin teslim olmaları için sürekli şu tür

notların yazılı olduğu kâğıtları oklarla kaleye atmışlardı: “Modon halkı! Teslim ol ve Sultan

Bayezid’in merhametine güven. Çünkü o şehri ele geçirmekten başka bir şey dilemiyor. Sizin, eşlerinizin ve çocuklarınızın hayatlarını bağışlayacak. Aziz Marcos’a güvenerek hepiniz kılıçtan geçmek istemezsiniz herhalde. Biliniz ki, kendinizi savunmanız mümkün değil. Çünkü sizi denizden kurtarmasını beklediğiniz generaliniz öldü”986. 1566 Sigetvar kuşatmasında bizzat yer alan Selânikî’ye göre, kale komutanının oğullarından biri savaş esnasında esir alınınca bundan istifade etme fikri gündeme gelmiş ve böylece onun ağzından bir mektup yazılarak okla kale içindeki kilise kapısına atılmıştı. Bu mektupta kalenin teslim edilmesi istenmişti. Kale komutanı mektubu okumuş ve cevaben yazılan bir mektubu kaleden dışarı attırmıştı.

Ancak kaleyi vermeye yanaşmamıştı987.

982

Ta’likî-zâde, Şehnâme-i Hümâyûn, (Woodhead), s. 262. Ayrıca şu sayfalara da bk. 255-262. 983

Küpeli, a.g.t., s. 182-183. 984

BOA, MD, nr. 14, s. 480, h. 680; s. 486, h. 686; Gelibolulu Âli, Künhü’l-Ahbâr…, c. II, (Çerçi), s. 71; Kâtib Çelebi, Tuhfetü'l-Kibâr, s. 111; Zîrekî, Tarih-i Kıbrıs (Birinci Kısım), (Durmuşoğlu), s. 48-49. Mehmed bin Mehmed Er-Rûmî, Nuhbetü’t-Tevârih…, (Sağırlı), s. 312; Dündar, a.g.t., s. 55-56.

985

Yavuz, a.g.e., c. I, s. CXIX. 986

Lanza, a.g.m., 214-215. 987

“Kağıdların te’sîri muhakkak olıcak Zıruncuk la‘îni diri ele getürmek sevdâsıyle bir tedbîr ü tedârük dahi eylediler. Gelen alâmetlü alay bayrağın kal‘a karşısına diküp ve borızen üstâd içerüde olan şâgirdlerine kadîmden öğretdüği üzre çalup ol dahi içerüden feryâd u figân ile çalup çağırdı. Ve bu mahalde Zıruncuk-oğlınun ağzından