• Sonuç bulunamadı

YEREL DÜZEYDE SOSYAL POLİTİKAYA KATILIM

TÜRKİYE'DE YEREL YÖNETİMLER BAĞLAMINDA SOSYAL POLİTİKA UYGULAMALAR

I. YEREL DÜZEYDE SOSYAL POLİTİKAYA KATILIM

Toplum yapısı olarak dayanışmacı ve toplumsal konularda işbirliği yaklaşımı içinde olduğumuz geçmişten gelen bir yaklaşımdır. Yerel yönetim kültürümüze baktığımızda vakıf, imece, lonca ve avarız sandıklarında çok öncelerden süregelen bir birliktelik ve katılım olduğunu görürüz. Yerel hizmetlere gönüllü katılım yaklaşımı toplumumuz için yeni bir olgu değildir. Ancak ekonomik ve sosyokültürel gelişme ile bağlantılı olarak sivil toplum girişimlerinin zayıfladığını ve merkeziyetçi anlayışın güçlü olmasından dolayı gönüllüğün yeteri kadar gelişmediğini söylemek mümkün.

19.yüzyılda Osmanlı'da başlatılan savunmaya dönük merkezin güçlendirilmesi amaçlanmaktaydı. Yeni kurulmaya başlayan belediyeler, merkezde toplanan gücün paylaştırılacağı bağımsız aktörler olarak değil, merkezin taşradaki uzantıları olarak görülmekteydi.162

Bu durum Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra da büyük ölçüde aynı kaldı. Genç Cumhuriyet'in karşı karşıya kaldığı ciddi sosyal ve ekonomik koşullar, savaşın yıkıntısının kaldırılması ve yaralarının sarılması zorunluluğu, yerel sermaye ve girişimci sınırlılıkları ve rejime dönük muhalefet, merkeziyetçi yapının sürdürülmesinin temel gerekçeleri oldu. 163

Ancak, son yıllarda Türkiye'de yönetim tarzı hem küreselleşmenin bir sonucu olarak hem de AB adaylığının getirdiği yükümlülükler nedeniyle önemli oranda değişikliğe uğramıştır. Saydam, hesap verilebilir, ve katılımcı bir kamu yönetiminin gerekliliği ve merkezi yönetimin küçültülerek yerel yönetimlere görev, yetki ve sorumluluk devri ön plana çıkmaya başlamıştır.

Bu bağlamda Türk kamu yönetiminde 1990'lı yıllardan itibaren dile getirilen bir model olarak yönetişim ortaya çıkmıştır. İstanbul'da düzenlenen Habitat II

162

Haktankaçmaz, s.52.

163

Korel Göymen, “Türkiye'de Yerel Yönetimler ve Yönetişim: Gereksinmeler, Önermeler ve Yönelimler”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:9, Sayı:2 Nisan 2000, (Yönetişim), s.6.

64

Konferansında sunulan Türkiye Ulusal Raporu ve Eylem Planında Yönetişim modeli önerilmiştir.164

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile devletimiz arasında 1997 yılı sonunda imzalanan Ülke İşbirliği Anlaşması'nda “iyi yerel yönetişimin ve yerel demokrasinin geliştirilmesindeki temel araç” olarak tanımlanan YG-21 Programı, uluslararası bir başarı yakalamış bulunmaktadır. YG-21 Programı bu başarısını, kamu kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum üçgeninde yerel karar alma süreçlerini geliştirerek sağlamıştır.

Günümüzde yönetişim tartışmalarının, kalkınmakta olan ülkelerde uygulanan ekonomik programların sonucu olarak ortaya çıktığı bir gerçektir. İyi yönetişimle kalkınmakta olan ülkelerde yatırımcılar için uygun ortamların hazırlanması, hukukun uygulanmasında güçlü yönetimlerin oluşturulması, bürokraside yolsuzluğun önlenmesi ve etkin yönetimin gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.165

Ülkemizde yönetişim çeşitli platformlarda farklı içeriklerle tartışılmaktadır. UNDP’nin Türkiye Yönetişim Programı’nda; yönetişim, bir ülkenin idaresinde tüm düzeylerde, politik, ekonomik ve idari otoritenin kullanımıdır. Yönetişim, vatandaşların çıkarlarını birleştirdiği, farklılıkları arasında orta yol bulduğu, hak ve sorumluluklarını hayata geçirdiği, mekanizmaları, süreçleri ve kurumları kapsar şeklinde tanımlanmıştır.

UNDP’nin Türkiye’de yerel yönetim ve sivil katılım konusundaki çalışmaları aşağıda belirtilmiş alanlara odaklanmıştır:166

1. Katılımcı yaklaşımlar kullanılarak ulusal ve yerel düzeyde kurumsal çerçevenin ve elverişli ortamın oluşturulması.

2. Başta yerel düzeyde seçilmiş olan yerel yönetimler ve onlara destek sağlayan ulusal kurumlar olmak üzere yerel demokratik kurum ve kuruluşların kapasitelerinin güçlendirilmesi ve vatandaşın katılımının ve toplumun güçlendirilmesinin desteklenmesi

3. Çeşitli aktörler arasında ortaklıkların bilgi ve kaynak paylaşımının kolaylaştırılması.

164

DPT; Kamuda İyi Yönetişim Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2003, T.C. Başbakanlık, Devlet Planlama Teşkilatı, Yayın No: DPT: 27-ÖİK: 674, Ankara 2007, s.16.

165

Palabıyık, s.75.

166

65

4. Çoğulcu ve kapsayıcı katılımcı yapıların sağlanmasına yönelik yerel ve bölgesel yönetim ve katılım yapıları arası işbirliğinin güçlendirilmesi.

5. Kent konseyleri, gençlik konseyleri ve kadın konseyleri gibi toplum katılım yapılarının güçlendirilmesi.

6. Mahalle yönetimi, taban örgütleri ve adem-i merkezi kamu yapılarına odaklanılacak şekilde, toplumun güçlendirilmesini amaçlayan girişimlerinin gerçekleştirilmesi.

Yerel yönetimler yasalarındaki düzenlemeler ve çalışmalar, çoğulcu örgütsel katılımın, idarede etkinliğin şeffaflığı, hesap verilebilirlik, katılımcılık, gönüllülüğün ve yerelliğin etkinliği esas alınmıştır.

Yerel Yönetimlere katılımın arttırılması için yapılan çalışmalar özellikle son yıllarda artmaktadır. Kent konseyleri bunların başında yer almaktadır. Ayrıca hemen her belediyenin ve özel idarenin sahip olduğu web sitelerinde vatandaşlara elektronik ortamda şikayet ve isteklerini iletme, yönetim konusunda halkı bilinçlendirme çalışmaları bulunmaktadır.

Daha önce YG-21'in oluşturulduğu yerlerde, kent konseyi veya benzeri adlarla oluşturulmuş yapılanmaların yasal dayanağının varlığı öngörülmüştür. Bunun sonucu da günümüzdeki kent konseyidir. Kent konseyi, 5393 sayılı belediye yasasının 76. maddesinde su şekilde yer bulmuştur: “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır”.

Kent konseyi yönetmeliği 8 Ekim 2006 tarih 26313 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir ve 6 Haziran 2009 tarihli değişiklikle kent konseyinin görevleri şu şekilde sıralanmıştır.

a. Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşerilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak,

b. Sürdürülebilir gelişmenin sağlanması ve bu konuda ortaya çıkan sorunların çözümüne yönelik planların hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak,

66

c. Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturmasına katkıda bulunmak,

d. Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek,

e. Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek,

f. Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak, g. Sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren,

çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek, h. Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak,

i. Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak,

j. Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak,

k. Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili belediyeye gönderilmesini sağlamaktır.

Bu kapsamda her bölgenin özellikleri ve ihtiyaçlarına uygun olarak çalışma grupları oluşturulmuştur. Başlıca çalışma grupları ise ulaşım, imar ve şehircilik; eğitim, öğretim, bilişim ve sosyal işler; kültür, turizm ve sanat; sağlık ve spor; tarım ve hayvancılık; çevre ve orman; ekonomi ve çalışma; afet; engelliler gibi adlar altında oluşturulmakta ve bu alanlarda faaliyette bulunmaktadır. Çalışma grupları üniversite ve meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşmaktadır. Her bir çalışma grubu, faaliyet gösterdiği alanlarla ilgili kentin sorunlarının çözümlerine öneriler sunmayı amaçlamaktadırlar.

Kent Konseylerinin uygulamasının en zayıf yönü ise, alınan kararların sadece danışma niteliğinde olmasıdır. Alınan kararların uygulamasının zorunlu olması kent konseylerinin verimliliğini artıracaktır.167

167

Selçuk Yalçındağ, Belediyelerimiz ve Halka İlişkiler, TODİE Yayınları, Yayın No: 275, Ankara 1996, s.141.

67

Son dönemde hazırlanan mevzuatta yönetişimin alt yapısının oluşturulmaya çalışıldığı gözlenmekle birlikte, bazı sorun alanlarının varlığı göze çarpmaktadır. Herşeyden önce bu konuya ilişkin olarak çeşitli kurumsal aktörler arasında bir uzlaşıya varılmış değildir. Yönetişimin ilkeleri mevzuat düzeyinde belirlenmiştir, fakat sistemin etkili olarak uygulanmasına ve izlenmesine ilişkin gerekli mekanizmalar oluşturulmuş değildir. 58'inci Hükümet döneminde başlatılan Kamu Yönetimi Reformu çalışmaları kapsamında hazırlanan Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Yasa Tasarısı katılımcılık, saydamlık, öngörülebilirlik, hesap verebilirlik, yerindelik, beyana güven, insan haklarına saygı ve sonucunda odaklılık gibi ilkeleri kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde esas alınacak ilkeler olarak saymakta ve ayrıca bilgi edinme hakkı, elektronik devlet, stratejik yönetim, yerel ombudsmanlar gibi konularda düzenlemeler getirmektedir. Bu yönüyle tasarının bir “Yönetişim Kanun Tasarısı” hazırlanmış ancak, Tasarının hazırlanması aşamasında yönetişim ilkelerinin özellikle katılımcılık ve şeffaflık bağlamında geçirildiğini söylemek zordur.168

Siyasi merkezi otorite yönetişim ve katılımcılığın yerel sosyal politikaya katkılarında geçmişte olduğu gibi günümüzde de engel alışkanlıklarını gidermekte isteksizliklerini hissettirmişlerdir. Kent konseyleri buna verilebilecek somut bir örnektir.