• Sonuç bulunamadı

1.3. Küreselleşme Sürecinde Dünya Ekonomisindeki Gelişmeler

1.3.4. Dünya Ticaretindeki Gelişmeler

Dünya savaşları öncesinde ve özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dış ticaretin milli gelir içindeki payı oldukça yüksektir. Ancak, dış ticaret gelişiminde 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kendini gösteren artış eğilimi, daha önceki dönemlerde gözlenen süreçten önemli noktalarda ayrılmaktadır. Hacimsel olarak iki dönem birbirine benzese de yapı olarak farklılık göstermektedirler. 19. yüzyılın ikinci yarısında gözlenen endüstri içi ticaretin gelişmesi, gelişmekte olan ülkelerin sanayi ürünlerini ihraç etmeye başlaması ve doğrudan yabancı yatırımlarının dünya ekonomisi içindeki payının artması, ithalat bağımlılığının artması bu dönemi birinci yarıdan ayıran başlıca özelliklerdir. 1990’lı ve 2000’li yıllarda gözlenen dünya ticaretindeki farklılıklar ise küreselleşme ve bölgeselleşmenin yayılmasıyla çeşitli bölgesel bloglaşmaların artması ve ticaret akımlarının serbestleşmesidir.

Dünya Savaşı öncesi dönemde ABD, Almanya, Fransa gibi sanayileşmeye yeni başlamış ülkeler arasında korumacılık yaygındı. Dönemin en gelişmiş sanayi ülkesi olan İngiltere ise serbest ticaretin savunucusuydu.

Ülkeler, içinde bulundukları dış ödemeler açığı ve işsizlik sorunlarını çözümlemek için bireysel olarak hareket etmekte, bu da rekabetçi devalüasyonlara ve tarifelerin karşılıklı yükseltilmesine yol açmaktaydı. Böylece dış ticaret, ikili anlaşmalar kanalıyla yürütülmekte ve dünya ticareti de en düşük seviyelere inmiş bulunmaktaydı (Seyidoğlu, 2009; 219).

Tarifelerin yükselmesi ve rekabetçi devalüasyonların başlamasıyla, serbest ticaretin en büyük savunucusu olan İngiltere bile 1932 yılında Commonwealth Tercihli Tarife Sistemi’ni kurmuş ve bu bölgenin dışında kalan ülkeler için yüksek tarifeler uygulamıştı.

II. Dünya Savaşı öncesine kadar ekonomide bulunan dar ve katı milliyetçilik uygulamalarına rağmen savaş sonrasında bu uygulamalar yerini uluslararası işbirliği

anlayışına bırakmıştır. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF, WTO gibi işbirliğine dayalı uluslararası kuruluşlar bu dönemde meydana gelmiştir.

1948 yılında gümrük tarifelerini indirmek ve dünya ticaretini düzenlemek amacıyla GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) ortaya çıkmıştır. GATT çerçevesinde yürütülen birçok çalışmanın sonucunda, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde gümrük tarifeleri büyük ölçüde azalmıştır. Ancak tarifeler azalırken bir yandan da görünmez ticaret engelleri yaygınlaşıyordu. Bunun sonucunda 1973 yılında koruyuculuk akımları yeniden egemen olmaya başlamıştır. Fakat bu kez korumacılık gümrük tarifelerinden ziyade gönüllü ihracat kotalarına ve görünmez ticaret engellerine dayanıyordu.

Bu kez tarifelerin yanı sıra görünmez engellerin de kaldırılması amacıyla 1994 yılında Urguay Görüşmeleri’nde bir takım kararlar alınmıştır. Bu kararlar doğrultusunda GATT anlaşmasını kapsayan ve dünya ticaretini her şekilde serbestleştirme amacı taşıyan WTO kurulmuştur. WTO, GATT anlaşmasının yasal dayanağı geliştirilmiş bir şeklidir.

1 Ocak 1995 tarihinde faaliyete geçen WTO, güçlü bir yasal zemine oturtulmuş, yaptırım gücü sağlamlaştırılmış, sanayi, tarım, tekstil malları ve hizmet ticaretinin serbestleştirilmesi adına çalışmalar yapan bir kuruluş niteliğindedir. GATT’ın yerini alan WTO, 1944 yılında ortaya çıkan Bretton Woods Sistemi’nin iki temel kuruluşu olan Dünya Bankası ve IMF’nin yanında üçüncü bir örgüt olarak dünya ticareti tarihindeki önemli yerini almıştır. Şu an hala içinde bulunulan dönemde de dünya ticaretini serbestleştirme çalışmaları WTO kapsamında sürdürülmektedir.

Dünya ticaret hacminde meydana gelen değişmeler dünya ticaretini serbestleştirme çabalarının en büyük göstergesidir. WTO’nun 2008 yılında yayınladığı rapora göre 1988–1997 yılları arasında dünya ticaret hacmi ortalama %7 artarken, dünya üretimi ortalama %3,4 oranında büyümüştür. Bunun gibi, 1998–2007 yılları arasında da dünya ticareti ortalama %6,4, dünya üretimi ise ortalama %4,1 oranında artmıştır. Dünya üretimi ve ticareti hem gelişmiş hem de az gelişmiş ülkeler için aynı

özellikleri taşımaktadır. Aynı rapora göre dolar değeri cinsinden dünya mal ihracatı %15’lik artış göstererek 2007 yılında 13.9 trilyon dolara ulaşmıştır. Bu artışın dolar değerinin 2/3’ünün enflasyondan kaynaklandığı söylenebilir. 2007 yılında hizmet ihracatında yaşanan artış ise %18 ile geçmiş yıllara göre oldukça yüksek düzeyde gerçekleşmiş olup hizmet ihracatının artış hızı mal ihracatı artışının üstünde olmuştur (Batmaz, 2010a: 31).

Dünya mal ve hizmet ihracatında meydana gelen bu değişimler Şekil 1.2.’de görüldüğü gibi olup grafiği incelediğimizde 1990-1994 yılları arasında mal ve hizmet ihracatında büyük bir artışın olmadığı açıkça görülmektedir. Artış, 1994’ten sonra başlamıştır. Bunun sebebi ise mali küreselleşmenin hemen hemen tüm ülkelerde uygulama alanı bulmasının 1990’ların ikinci yarısından itibaren hız kazanmaya başlamasıdır. Ülkeler bazında değerlendirdiğimizde ise 1994 ve 2008 yılları arasında Avrupa ülkeleri, yüksek gelirli OECD ekonomileri ve gelişmekte olan ülkelerin ihracat oranlarının artış eğiliminde olduğu gözlenmektedir. İncelenen ekonomilerde ihracat oranlarındaki ilk artış atağının 1994 yılında başlaması dikkat çekmektedir. Bu gelişmede ayrıca, WTO’nun 1994 yılında başlattığı ticareti serbestleştirme çalışmalarının da olumlu etkisi olmuştur. İhracatın 2008’den 2010 yılına kadar düşüş göstermesi ise o dönemde Amerika’da ortaya çıkan Mortgage Krizine bağlanabilmektedir.

Şekil 1. 2. 1990-2014 Dünyada Mal ve Hizmet İhracatı (GSYİH Yüzdesi)

Kaynak: Dünya Bankası

Mal ve hizmet ihracatında meydana gelen değişmeler ithalatı da etkilemiş olup 1990-2014 dünya mal ve hizmet ithalatında meydana gelen değişmeler ise Şekil 1.3.’te görüldüğü gibidir.

Şekil 1. 3. 1990-2014 Dünyada Mal ve Hizmet İthalatı (GSYİH Yüzdesi)

Şekil 1.3. incelendiğinde 1994 ve 2008 yılları arasında Avrupa ülkeleri, yüksek gelirli OECD ekonomileri ve gelişmekte olan ülkelerin ithalat oranlarında artış gözlenmektedir. İncelenen ekonomilerde ithalat oranlarındaki ilk artış atağının da 1994 yılında olması dikkat çekmektedir. Bu durum, WTO’nun 1994 yılında başlattığı ticareti serbestleştirme çalışmalarının bir sonucudur. İthalatın 2008 yılından itibaren düşüş göstermesi ise yine o dönemde Amerika’da ortaya çıkan Mortgage krizine bağlanmakta olup bu krizin sadece ABD’yi değil; başta ABD’nin büyük ticari partnerleri olmak üzere tüm dünya ihracatını olduğu gibi ithalatını da olumsuz yönde etkileyerek ülkelerin GSYİH oranları yüzdesi içindeki paylarının düşmesine neden olmuştur.