• Sonuç bulunamadı

B. TERİM ANLAMI

V- DÜŞÜNCE KAVRAMI

İslâm’ın en değerli ilkelerinden biri de düşünmektir. Kâinatta hiçbir varlık amaçsız değildir. Her varlığın bir varlık sebebi ve hikmeti vardır. Ancak, alışkanlık haline getirdiğimiz için, çevremizde olup bitenleri ve çeşitli varlıkları, “doğal” görüp, üzerinde düşünmeyi bile gerekli görmüyoruz. Ya onları olduğu gibi kabul ediyoruz ya da üzerinde düşündüğümüzü sanıyoruz. Oysa insan düşünmek zorunda olan bir varlıktır. Çünkü onun insan olmasının ayrıcalığı, düşünme özeliğinde saklıdır.

Arapça’da düşünmeyi ifade eden kelimelerin başında nazar, tefekkür, tedebbür, i‘tibâr ve taakkul (akl) gelmektedir. Asıl anlamı “gözle bakmak” olan nazar, “kalp gözüyle bakmak, düşünmek” manasında kullanıldığı gibi “bir şey hakkında tefekküre dalmak, nazarî araştırmalarda bulunmak” anlamına da gelmektedir. “Fikr” kökünden türeyen       

167 Fâtiha 1/4.

168 Zâriyât, 51/6.

169 Buhârî, Îmân, 42; Müslim, Îmân, 95. 

170 Tirmizî, Menâkıb, 32.

tefekkür de aynı anlamdadır.171 Buna göre nazar ve tefekkür “bir işin akıbeti konusunda düşünmek”, tedebbür ise “bir işin sonucunu başından hesap etmek” anlamına gelmektedir.

Aynı kökten gelen tedbir, tedebbürün sonucu olarak “gereken önlemi almak” demektir.172 Düşünmeyle ilgili diğer terimler de teemmül ve re’ydir. Çünkü bu kelimeler de aynı anlamlar taşımaktadır. Teemmül, “bir nesne hakkındaki düşünceyi zihinde yoğunlaştırma”

demektir. Re’y (veya rü’yet) ise tıpkı nazar gibi hem gözle hem de kalple, akılla bakıp görmek anlamına gelmektedir. İnsanda bu gözlemler sonucunda oluşan fikrî kanaate de (itikad) re’y denilmektedir.173

Düşünce terimiyle ilgili olan bütün kelimeler için Kur’ân-ı Kerim’den örnek verebiliriz. Ancak bu bölümde kısaca kavram çerçevesini belirlemeye çalıştığımız için sadece birkaç ayetin mealini verip üçüncü bölümde daha detaylı bir şekilde açıklayacağız.

Bir ayette, “Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizamı, Allah’ın yarattığı her şeyi, ecellerinin yaklaşmış olabileceğini hiç düşünmezler mi?”174 denilmiştir.

Başka bir ayette de, “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler.”175 buyurulur. Mâide sûresi 104. ayette de “Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter” derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?”176 buyurulur. Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi hem düşünceden hem de akıl sahiplerinden bahsedilmektedir.

Felsefi açıdan düşünceye baktığımızda da en önemli üç tanım karşımıza çıkmaktadır. Plato’nun tanımına göre, “İçe dönük konuşma sanatı”, Aristo’ya göre,

“Maddenin zihindeki algılanış biçimi” ve Descartes’in meşhur “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözü de insanın kendi gerçekliğini idrak etmesinin, akıl ve düşünce yoluyla olabileceğini bildirmektedir.177

      

171 İbn Manzûr, a.g.e., c. V, s. 215.

172 Kutluer, a.g.e., c. X, s. 53.

173 Kutluer, a.g.e., s. 53.

174 A‘râf, 7/185.

175 Âli İmrân, 3/190-191. 

176 Mâide, 5/104.

177Tozun, Atilla, http:www.historicalsense.com

Sosyolojik açıdan düşünce: sosyal, kültürel sembol ve görüşler üzerinde aklı çalıştırma eylemidir.178 Daha genel bakış açısına göre düşünce: bir sonuca varmak amacıyla bilgileri, kavramları incelemek, karşılaştırmak ve aralarındaki ilgilerden yararlanarak başka düşünceler üretme işlemidir.179

Bütün bu terimlerin klasik sözlük kitaplarında ve Kur’an’daki anlamları, İslâm düşünce tarihi içinde her ilmî disipline göre farklılıklar arz eden psikolojik ve epistemolojik yaklaşımlara hayat vermiştir. Fıkıhta re’y ve kıyasın metodolojik önemi, kelâmda nazar ve istidlâlin yeri, felsefede burhan metodu denilen ve mantıkî kıyası esas alan nazarî ispat şekilleri, tasavvufta yine tefekkür ve rü’yet (müşâhede) terimlerinin modern ilimler bakımından ifade edebileceği manalar, esaslarını hep bu Kur’an terimlerinin semantiğinde bulmuştur.180

İslâm dini her şeyden önce akıl ve özgürlük dinidir. İslâm akıl sahibi olan insanlara hitap etmektedir. Bundan dolayı, aklı olmayanın dini de yoktur, denilmiştir. Ancak burada şu hususu açıklamakta da fayda vardır: Özellikle Kur’an açısından aklı olmayan kimse mecnun olarak kabul edilmektedir. Yani psikolojik açıdan aklî dengesi yerinde olmayan zihinsel özürlü kimsedir. Ancak aklı olduğu halde düşünmeyen, etrafında olup bitenlere aldırış etmeyen, bakan fakat görmeyen kimse, yani aklî melekesini gereği gibi kullanmayan kimse de mecnun gibidir. Çünkü din bir bilgi işidir. Bilgi de ancak akletmekle, aklı çalıştırmakla elde edilmektedir. Kısacası din akla ve bilgiye dayanmaktadır.

Genel olarak Batı eksenli düşünce özgürlüğünün tarihsel gelişimine bakıldığında, taraflar kilisenin temsil ettiği inanç etrafında düşüncelerini geliştirmiştir. Uzun süren bu mücadele yıllarında galip ve mağlup sürekli yer değiştirmiş. Sonuç olarak, Batı’da düşünce özgürlüğü kilisenin gücünü yitirmesine paralel olarak ilerlemiştir.

Hiç şüphesiz, düşünce, kafada kaldığı sürece herkes düşüncesinde özgürdür.

Herkes, zihninde istediğini, istediği şekilde düşünebilir. Bunu engelleyecek ne bir hukuki

      

178 Thedorson, A. George and Thedorson, G. Achilles, A. Modern Dictionary of Sociology, New York 1834, s. 317.

179 Vinacke, W. Edgar, “Thinking” International Encyclopedia of the Social Science, USA, 1968 c. XI, s.

608.

180 Kutluer, a.g.e., s. 54.

ne de bir ahlaki yasa söz konusu olamaz.181 Ancak şunu asla unutmamak gerekir ki düşünce özgürlüğünden kasıt bu değildir ve asla da olamaz. Zira özgür düşünme zemininin bulunmaması ya da düşünülen şeylerin ifade edilmesinin yasak olması hakiki anlamda düşünce özgürlüğünün olmadığının göstergesidir.

İslâm’da düşünce özgürlüğü söz konusu olunca, genelde iki çeşit düşünce özgürlüğünden bahsetmek mümkündür: Birincisi, bizzat düşüncenin kendisidir. Yani düşünce denen olgunun özgür bir biçimde oluşmasıdır. İkincisi, düşüncenin farklı biçimlerde sözle ifade edilmesinin özgürlüğüdür. Bu düşünce kısaca ifade özgürlüğü olarak da belirtilmektedir.182

VI- İSLÂM HUKUKUNDA TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER TASNİFİ