• Sonuç bulunamadı

DüĢünce Özgürlüğü Kavramı

Belgede Sivil itaatsizlik (sayfa 172-176)

3.3. Temel Hak ve Özgürlüklerin Savunulması

4.1.15. Türkiye

4.1.15.6. DüĢünce Suçuna KarĢı GiriĢim Hareketi

4.1.15.6.1. DüĢünce Özgürlüğü Kavramı

DüĢünce özgürlüğü, insanın araĢtırma, gerçeği öğrenme ya da bulma haklarını yaĢama geçirebilme hakkıdır.303

Bu hakkın iki yönü bulunmaktadır. Birinci olarak kiĢinin; bilgi ve deneyimleri vasıtası ile kullandığı düĢünme yetisi. Ġkinci olarak ta; düĢündüğünü söyleyebilme hürriyetidir.

Bir baĢka tanımla düĢünce özgürlüğü; insanın serbestçe düĢünce ve bilgilere ulaĢabilmesi, edindiği düĢünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek baĢına ya da baĢkalarıyla birlikte dernek, toplantı, sendika vb çeĢitli yollarla söz, basın, resim, sinema, tiyatro vb serbestçe açıklayabilmesi, savunabilmesi, baĢkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.304

303

ALĠEFENDĠOĞLU, Yılmaz (1998), “Bir Temel İnsan Hakkı”, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı:22, s. 804, Ankara.

Demokratik düzen katılımı esas alır. Bu durum sadece seçme ve seçilme hakkından ibaret olmayıp, bu dönemler dıĢında da bireylerin iktidarı Ģeffaf olarak algılamaları ve sınamalarını da kapsamaktadır. Bu algılama ve sınama evreleri kiĢilerin düĢüncelerine ve bu düĢüncelerini ifade edebilme özgürlüklerine bağlıdır. Eğer kiĢiler bu özgürlükten mahrum bırakılırlar ise; iktidar tam bir diktatorya kurup, hukukun dıĢına çıkabilir. Bu durum ise ülkelerde ki; demokrasinin kökleĢmesini imkansız hale getirmektedir. Demokrasinin kökleĢmemesi, iktidarın eleĢtiriye ne kadar açık olduğu ya da olmadığı ile ölçülebilir. Gerçekten; demokrasileri oturmuĢ ülkelerde iktidarlar ne kadar sert olursa olsun eleĢtiriyi göğüsleyebilmekte ve bu durumu hukukun dıĢında tutmaktadırlar. Demokrasinin geliĢmediği yerlerde ise; iktidarlar eleĢtiri ve düĢünce faaliyetlerini kısmayı, bunu yapamadıkları durumlarda ise hukuku kullanmayı adet haline getirmiĢ durumda bulunmaktadırlar.

Temel hak ve özgürlüklerden olan düĢünce özgürlüğü, diğer temel hak ve hürriyetler ile, doğası gereği, iliĢki içerisindedir. Daha öncede belirttiğimiz gibi, düĢünce özgürlüğü içerisinde ifade hürriyetini de barındırmaktadır. Bu bakımdan düĢünce özgürlüğü bir bakıma ifade hürriyetinin temelini teĢkil etmekte ve eğer düĢünce kısılır ise; ifade hürriyetinin çok fazla bir anlama sahip olamayacağı açık bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Bunun tersini söylemek de mümkündür. DüĢünce özgürlüğü de, ifade hürriyeti olmadan eksik ve anlamsız bir durumda kalacaktır.

DüĢünce özgürlüğünü, yukarıda bahsettiğimiz Ģekilde ele aldığımızda bu hakkın, diğer haklar üzerinde bir koruyucu iĢlev gördüğü açıktır. Ġnsanın zulüm ve adaletsizlik karĢısında korunması, ancak düĢünce özgürlüğünün korunması ile mümkündür.305

DüĢünce özgürlüğü, düĢüncelerin serbestçe tedavülünü sağlayacağı için, yanlıĢ düĢüncelerin ifĢa olmalarını ve yasaklanan düĢünce olmadığından da, bu tarz düĢüncelerin yer altında sorgulanmadan kabul edilmelerini engelleyici bir iĢlev görecektir. Gerçekten, normal yaĢantımızdan bildiğimiz gibi; yasaklamak çoğu

zaman doğrulukları ölçülmemiĢ görüĢlere ve onların sahiplerine haksız bir çekicilik, hatta itibar da sağlar. Bu nedenle, özellikle fikirler söz konusu olduğunda, yasakçılık kesinlikle zararlıdır.306

DüĢünce özgürlüğü, haber alma ve iletiĢim özgürlüğü ile de yakın iliĢki içerisindedir. Bu özgürlükte gidilecek her türlü kısıtlama, toplumun bilgi ve haber alma özgürlüğüne vurulacak bir darbe olacaktır.

1961 Anayasası; düĢünce özgürlüğünü ifade hürriyeti ile birlikte aynı madde metni içerisinde düzenlemiĢtir. Bu da 1961 Anayasasının düĢünce özgürlüğü ile ifade hürriyetini aynı perspektiften gördüğünün bir kanıtıdır.307

1982 Anayasası ise, 1961 Anayasasının aksine düĢünce ve ifade hürriyetlerini iki ayrı madde de düzenlemiĢtir. 1982 Anayasasının bu tutumunun nedeni ise; bütün Anayasaya sinmiĢ olan yasakçı ruhtur.308 Gerçekten 1982 Anayasası, düĢünce ve ifade gibi temel hürriyetleri sadece kısıtlamak ile kalmamıĢ; bu düĢüncelerin ortaya çıkmasını engellemesinden dolayı yine amacına ulaĢamayarak, bu tarz yanlıĢ düĢüncelerin tartıĢılmadan taraftar bulmasına yardım etmiĢtir. Son olarak bu kısıtlayıcı yapıyı yine madde metnine konan geniĢ ve muğlak sınırlamalarda da bulabilmekteyiz;

Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet

306

ERDOĞAN, Mustafa (2001), “Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğü: Özgürlükçü Bir Perspektif”, Liberal DüĢünce Dergisi, Sayı. 24, s. 10, Ġstanbul.

307 1961 Anayasası Md. 20;

“Herkes, düĢünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; düĢünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim ile veya baĢka yollarla tek baĢına veya toplu olarak açıklayabilir ve yayabilir. Kimse düĢünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz.”

308

1982 Anayasası Md. 25;

“Herkes, düĢünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Her ne sebeple olursa olsun kimse, düĢünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düĢünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”

1982 Anayasası Md. 26;

“Herkes, düĢünce ve kanaatlerini söz, yazı resim veya baĢka yollarla tek baĢına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak yada vermek serbestliğini kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değilidir.”

sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Bu durum 1982 Anayasasının esas amacının güvenlik ve bireyin denetim altına alınması olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumun sebebi ise; Anayasayı yapanların Ġnsan Hakları konusunda ki düĢüncelerinin normalden farklı olmasıdır. Ġnsan Hakları; insanlık onuru ve onun vazgeçilmezliği üzerine kurulmuĢ olup, bu onurun yüceltilmesi amaçlanmıĢtır. Fakat; Anayasa yapıcı Komisyon, Ġnsan Haklarını devletin bekasına karĢı bir engel, bastırılması gereken bir problem ve devlete karĢı potansiyel bir tehlike olarak algılamıĢtır. 1982 Anayasasında, Ġnsan Hakları temel iĢlevlerinde soyutlanmak istenerek: Ġktidar sınırlamasının değil, iktidarın denetiminin temel olarak alındığı bir varoluĢ çerçevesine yerleĢtirilmek istenmiĢtir.309

Tüm bu söylenenlere rağmen düĢünce özgürlüğü sınırlanması gereken bir tehlike olmayıp, aksine korunması gereken bir haktır. ÇağdaĢ devletin, düĢüncelerin açıklanmasına getirdiği sınır, daha çok, zorlama ve Ģiddete baĢvurmanın, yıkıcı eylemi özendirmenin, genel ahlak ve adaba aykırılığın yasaklanmasından ibarettir.310

Fakat düĢünce özgürlüğünün ve ona bağlı olan ifade özgürlüğünün ortak doğal bir amaçları bulunmaktadır: Bu amaç ise muhalefet etmektir. Gerçekten; çoğulcu demokrasilerde “düĢünce suçu” veya “propaganda suçu” gibi suçlara rastlanmaz. Yargılananın veya cezalandırılanın “tehlikeli” ya da “zararlı” görülen düĢünce değil, eylem olmasına özen gösterilir.311

309 SANCAR, Mithat (2000), Devlet Aklı Kıskacındaki Hukuk Devleti, ĠletiĢim Yayınları, s. 159, Ġstanbul. 310

ALĠEFENDĠOĞLU, Yılmaz (1998), “Bir Temel İnsan Hakkı”, “Yeni Türkiye Dergisi”, s. 807.

Yargılama safhasında Anayasa Mahkemesinin, Anayasadaki sınırlamalara bağlı kalarak; düĢünce özgürlüğü karĢısında tutunduğu tavır itibari ile DanıĢtay; Anayasa Mahkemesine göre daha hoĢgörülü ve ilke olarak düĢüncenin yasaklanmaması yönünde tavır almaktadır. Örneğin, DanıĢtay bir kararında “açık ve somut bir kıĢkırtma” ya da “suça iteleme” niteliğinde olmadıkça, herkesin düĢüncelerini serbestçe açıklamasını, demokratik toplum olmanın baĢta gelen temel ilkelerinden birisi olarak kabul etmektedir.312

Türkiye‟deki sistemin bekasının hürriyetlerden önemli olması ve hürriyetlerin sistem için potansiyel tehlike oluĢturduğu resmi fikrin yaygınlığından dolayı, düĢünce ve ifade özgürlüklerinin yasaklanması; sistemin, en baĢından beri, geleceğe devretmekte olduğu mirasıdır. Bu miras Osmanlı Ġmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine geçen “Resmi Ġdeoloji” dir. Bu ideoloji ile birlikte ve onun üzerinde inĢa edilmiĢ olan sistem Türkiye‟deki düĢünsel çemberleri olabildiğince dar tutmak üzerine kurgulanmıĢtır. Bu sıkılaĢtırıcı etki; bu ideolojinin altındaki tecrübeler, “tabular” dıĢındaki alanlarda da yayılan “yasakçı yönetim refleksi” nin pekiĢmesi sonucunu doğurmuĢtur. Bu bağlamda düĢünce açıklamalarıyla “siyasal bunalım” ve terör arasında nedensellik iliĢkisi kurulmakta ve düĢünce özgürlüğü ve onun sonucu olan muhalefetin de, gerçekleĢmesi “bunalımsız dönemlere” ertelenmekte, bu dönemler ise bir türlü gelememektedir.313

Belgede Sivil itaatsizlik (sayfa 172-176)