• Sonuç bulunamadı

Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte 356 , hemen hemen her alanda yeni düzenlemeler yapılmış, yeniçerilerin üstlendikleri görevler de yeni bazı kurum ve

FİZİKÎ KONUM VE İDARÎ YAPI I–Fizikî Konum ve İskân Durumu

II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte 356 , hemen hemen her alanda yeni düzenlemeler yapılmış, yeniçerilerin üstlendikleri görevler de yeni bazı kurum ve

kuruluşlara devredilmeye başlanmıştır357. Âyanlığın kaldırılması, muhtarlık teşkilatının kurulması, nüfus sayımı yapılarak defter nazırlıklarının oluşturulması, redif teşkilâtının eyalet ve sancak merkezlerinde hizmete girmesi gibi bazı değişiklikler devletin yeni bir yapıya kavuşmasına sebep olmuş, 1836 yılında müşirliklerin kurulması ile birlikte klasik idarî yapı birçok yönüyle değişmiştir358.

II. Mahmut döneminde ortaya konulan yeniliklerin devamı niteliğinde olan Tanzimat döneminin 3 Kasım 1839 tarihinde ilân edilen Gülhane Gülhane Hatt-ı Hümayûnu ile başladığı bilinmektedir. Bu tarih başlangıç kabul edilerek 1839–1876 dönemi Tanzimat Devri olarak adlandırılmaktadır359. Tanzimat’ın ilânıyla birlikte hemen, Gülhane Hatt-ı Hümayûn’unda yer alan hususların uygulanmasına geçilmiş360 ve ülke yönetiminde köklü değişiklikler yapılmaya başlanmıştır361. Ülke yönetiminde yapılan değişikliklerden eyalet yönetimi de payını almış362, valilerin yetkileri kısıtlanmış363, özellikle maliye işlerine doğrudan karışmaları önlenmiştir.

356 Yeniçeriliğin kaldırılması ve II. Mahmut Dönemi olayları için bkz. Mustafa Nuri Paşa, Netayic’ül-Vukuat, III-IV, s.223-276.

357 II. Mahmut Dönemi’nde Osmanlı Devleti’nde yapılmış olan düzenlemelerin taşradaki yansımaları hakkında örnek bir çalışma için bkz. Mehmet Esat Sarıcaoğlu, Malî Tarih Açısından Osmanlı Devleti’nde Merkez Taşra İlşkileri,(II. Mahmut Dönemi’nde Edirne Örneği), Ankara 2001.

358 Çadırcı, Anadolu Kentleri, s. 14; Vecihi Tönük, Türkiye’de İdare Teşkilâtı, Ankara 1945, s. 87; Mahir Aydın, “Sultan II. Mahmut Döneminde Yapılan Nüfus Tahrirleri”, İÜEFTAM, Sultan II. Mahmut Reformları Semineri, 28- 30 Haziran 1989, Bildiriler, İstanbul 1990 s. 81. vd; Çadırcı, “Türkiye’de Yönetim”, s. 1220.

359 Bazı müelliflere göre Tanzimat devri, 1876 yılına, bazılarına göre I. Meşrutiyet’e, hatta bazılarına göre ise II. Meşrutiyet’e kadar devam etmektedir. A. Cevad Eren, “Tanzimat”, İA, XI, Eskişehir 1997, s. 709; Gülhane Hattı Hümayûn’un sureti için bkz. Düstur, I. Tertip, 1. Cüz, İstanbul 1289, s. 4-7; Ahmed Lûtfî Efendi, Vak’anüvîs Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, 6-7-8, (Yeni Harflere Aktaran: Yücel Demirel) İstanbul 1999, s. 1026-1028; Ferman, Takvim-i Vekayi’nin 15 Ramazan 1255 Tarih ve 187 sayılı nüshasında yayınlanmıştır. Ayrıca bkz. Reşat Kaynar, Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat, Ankara 1991, s. 180; Suna Kili, A. Şeref Gözübüyük, Türk Anayasa Metinleri, İstanbul 1985, s.11-13; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, V, Ankara 1983, s.255-258; M. Saveci Eyüpoğlu, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Kadar Geçen Devre Ait İl İdaresi ve Teşkilat Kanunları, Türk İdare Dergisi, CCXI, S. 212, Ankara 1951, s.160-164.

360 Gülhane Hatt-ı Hümayûnu’nun tatbik safkaları hakkında bkz. Eren, “Tanzimat”, s. 720-764.

361 Çadırcı “Türkiye’de Yönetim”, s.601; Ayrıca bkz. Halil İnalcık, “Tanzimat’ın Uygulanması ve Sosyal Tepkiler”, TCTA, VI, İstanbul 1985, s. 1536-1544.

362 Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı taşra teşkilatında yapılan yenilikler hakkında hazırlanmış bir yüksek lisans tezi için bkz. Ömer Toraman, Osmanlı Taşra Teşkilatı’nda Yenilikler (1826-1876), (DÜSBE Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Diyarbakır 2002.

Tanzimat’ın uygulandığı eyaletlerde maliye işleri muhassıllara verilmiş364, iki yıla yakın süren bu uygulamadan sonuç alınamayınca, 1842 yılı başlarından itibaren iltizam usulüne geri dönülmüş ve eyaletlerin maliye işleri defterdar denilen görevliye verilmiştir365. Diğer taraftan idarenin her kademesinde halkın katıldığı idare meclisleri teşkil edilmiştir366. Bütün bu icraatlar, Tanzimat yöneticilerinin, eyalet idaresinin düzeltilmesi, gelirlerin artması ve tutarlı bir yönetim sisteminin yerleşmesini sağlamak için ciddi bir çabanın içerisinde olduklarını göstermektedir367.

Tanzimat’ın ilanıyla birlikte uygulanan koyu merkeziyetçilik taşra yönetimini işlerlikten yoksun bırakmıştır. Bu dönemde bir yandan yönetimin hızlı işleyebilmesi için yerel yönetimlere yetki tanımak istenirken, diğer yandan etkin bir merkeziyetçilik ve sıkı bir denetim kurulması da amaç edinilmiştir368. 1840–41 yıllarında eyalet valileri, ikinci amaç doğrultusunda bir yandan doğrudan padişaha karşı sorumlu bulunan memurların, diğer yandan da Tanzimat’ın getirdiği meclisin denetimi altına alınmıştır. Bu sebeple 1852 yılına kadar valiler, sorumluluklarını yerine getirebilmek için her seferde İstanbul’a danışmaktan kurtulmak ve daha fazla yetkiyle donatılmak ihtiyacı hissetmiştir369. Neticede bu dönemde taşra teşkilatında istenilen başarı elde ediememiş, yolsuzluklar ve aksaklıklar devam etmiştir370. Bu başarısızlıkta, Tanzimat idaresinin merkeziyetçi anlayışının çok etkili olduğu anlaşılmaktadır371.

Yukarıda ifade edilen sebeplerin etkisiyle alınan başarısız sonuçlar neticesinde, 28 Kasım 1852 tarihinde yayınlanan bir ferman ile daha önceden merkeze sıkı sıkıya bağlanan ve yetkileri kısıtlanan valililere, eski hak ve salahiyetlerinden bazılarını iade edilmiş, onları başka yollardan denetleyerek, yürütme görevine işlerlik kazandırılmak istenmiş372, muhassıllar, mal müdürleri, kaza

364 Muhassıl, hâsıl eden husule getiren kimse demektir. Muhassıllık emval-i emiriyenin tahsiline memur olan kişiler için kullanılırdı. Osmanlı Devleti’nde cizye muhassıllığı, zecriye muhasllığı, haraç muhassıllığı, eyalet ve sancak muhasssıllığı gibi muhassıllıklar mevcut olmuşsa da burada bahsedilen muhassıllık Tanzimatla birlikte ortaya çıkan muhassıllıkdır. Abdurrahman Vefik diğer muhassıllıklar hakkında kısaca bilgi verdikten sonra bu konuda şöyle demektedir: “Muhassllık en büyük vazifesini Tanzimat-ı Hayriye’nin ibtida-yı neşrinde ifa etmiş ve teşkilat-ı cedideye esas olacak vesaiti ihzar etmiştir. Tanzimat-ı Hayriye ilân edilir edilmez her tarafa muhassıllar tayin edilerek Tanzimatın esası demek olan emlak ve nüfus tahriri ile verginin tayini maddesi ve memleket umurunun rü’yet ve idaresi bunlara tevdi’ edilmiştir. Ellerine 19 Zilkade sene 1255 tarihli mufassal ve mükemmel bir talimat verilmiştir. Bu talimat umur-u maliyemizde pek muhim bir düsturdur”. Bkz. Abdurrahman Vefik, Tekalif Kavaidi, I, s.299-301.

365 Mutullah Sungur, “XIX. Yüzyıl Osmanlı Devleti’nde Taşra İdaresi ve Vilâyet Yönetimi”, Türkler, VI, Ankara 2002, s. 752.

366 İnalcık, “Tanzimat’, s.1536;

367 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri, (1840-1880), Ankara 2000, s.24.

368 Stanford J. Shaw, Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, II, İstanbul 2000, s.117.

369 Muzaffer Sencer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Sonrası Siyasal ve Yönetsel Gelişmeler”, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Amme İdaresi Dergisi, XVII, S.3, Eylül 1984, s .52.

370 Sultan Abdülmecid 28 Eylül 1854 tarihli fermanda, Tanzimat ilkelerinin uygulanamamasının temel sebebi rüşvete bağlamıştır. Bir yıl sonra rüşvetle ilgili bir nizamname yayınlanarak rüşvete ağır cezalar konulmuştır. Oğuzoğlu, Osmanlı Devlet Anlayışı, s. 82.

371 Toraman, Taşra Taşkilatı, s. 38.

372 Shaw, Shaw, Osmanlı İmparatorluğu, s.117; Muhassıllığın kaldırılmasıyla birlikte mali idarede meydana gelen değişimler için bkz. Abdüllatif Şener, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İstanbul 1990, s.44.

ve nahiye meclisleri azaları, zaptiye zabıtanı gibi görevliler, valilerin idaresi altına verilmiştir. Böylece valiler, bu memurların hal ve hareketlerinden sorumlu tutulmuş aynı zamanda bu kişileri azletme salahiyetine de sahip olmuşlardır. Neticede valiler eyalet idaresinde tekrar güçlü bir konuma getirilmiştir373. Taşra yönetiminde yapılan ilk sistemli düzenleme ise 1864 tarihli vilâyet nizamnamesi ile gerçekleşmiştir. Fransız yönetim örgütlenmesini model alan bu nizamname yönetsel bölünme alanında yeni bir düzenlemeye giderek en büyük yönetim birimini eyaletten vilâyete çevirmiştir. Çeşitli yönetim birimlerini tanımlayan bu nizamnameye göre vilâyetler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da köylere ayrılmıştır374.

1842 yılından beri yönetimde yapılan düzenlemeler ile 1849 tarihli eyalet meclisleri nizamnamesi hükümlerine göre yürütülen yönetim işleri, bu tarihten itibaren çıkarılan yeni tüzük ve yönetmeliklere uygun şekle sokulmuş, 1867 yılına gelindiğinde uygulamaya tamamen geçilmiştir375. Böylece sınırlar daralmış, taşra teşkilâtında yönetim kademeleri adlî, idarî ve malî yönlerden örgütlenmiş, sonuçta ortaya bir vilâyet örgütü çıkmıştır376. Bu çerçevede aşağıda Tanzimat’ın ilanından vilayet örgütünün kurulduğu zamana kadar olan süreçte Beyşehir Sancak yönetimi incelenecektir.

1–Yönetim

Tanzimat ilân edildiği dönemlerde devlet yönetiminin taşra örgütlenmesi, geleneksel sistemden çok fazla bir ayrım göstermemiştir. Bu yıllarda imparatorluk 15’i Avrupa’da, 17’si Asya’da ve 3’ü Afrika’da olmak üzere 35 eyalet, 142 liva (sancak) ve 1320 kazadan oluşmaktadır377.

1836 yılında müşirliklerin kurulmasıyla Konya Müşirliğine dâhil edilen Beyşehir Sancağı, Tanzimat’ın ilân edildiği tarihlerde Konya Eyaleti Müşiri el-Hâc Ali Paşa uhdesinde bulunuyordu378. Gülhane Hattı, devletin resmî gazetesi Takvim–i Vekâyi’de yayınlandıktan bir hafta sonra, her eyalet valisine ve sancak mütesellimine ayrı ayrı bir ferman halinde tebliğ olunmuştur. Gülhane Hattı’nın evvela sancak merkezlerinde büyük meydanda bütün ileri gelenler ile halk önünde merasimle okunması, sonra kazalara ve kasabalara birer birer gönderilip büyük–

373 Toraman, Taşra Taşkilatı, s. 38; Tönük, İdare Teşkilâtı, s.113.

374 Sencer, “Yönetsel Gelişmeler”, s. 54; Bu nizamnamenin tatbiki üzerine ortaya çıkan yeni idarî taksimat şu şekildedir. Vilâyetler: İstanbul, Edirne, Tuna, Bosna, İşkodra, Yanya, Selânik, Girit, Cezairi Bahri Sefit, Hüdavendigar, Aydın, Konya, Ankara, Kastamonu, Sivas, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Suriye, Şam, Bağdat, Hicaz, Yemen, Trablusgarp. Muhtar Eyaletler: Mısır, Tunus, Mümtaz Eyaletler: Buğdan, Eflak, Sırp, Mülhak Livalar: Kozan, Payas, Maraş, Adana Sancaklarıdır. M. Saveci, Eyüpoğlu, “Tanzimat’tan Cumhuriyete” s.151, d.pnot 2.

375 Çadırcı, Anadolu Kentleri, s.252. 376 Ortaylı, Mahallî İdareleri, s.61. 377Sencer, “Yönetsel Gelişmeler”, s.51. 378 BOA, C.AS, Nr.7817.

küçük ahaliye güzelce açıklanması isteniyordu. Hükümet bu dönemde Gülhane Hattı’nın yeni bir devrin başlangıcı olduğunu göstermek için elinden geleni yapıyordu 379.

Tanzimat’ın uygulamaya konulmasıyla birlikte yeni malî politika da yürürlüğe konulmuştur. Fakat her şeyden önce Tanzimat’ın malî hükümlerinin bir anda tüm ülkede uygulanması mümkün değildi. Bu nedenle işe, önce pilot olarak seçilen bazı bölgelerden başlamak gerekmiş ve bu yerlere muhassıllar gönderilmiştir380. Bu politika daha önce kısaca ifade edildiği gibi valilerin nüfuz ve yetkilerinin azaltılmasına da yöneliktir. Çünkü valilere yalnızca asayiş işleri bırakılmış, malî işler padişah tarafından tayin olunan geniş salahiyetli muhassıllara verilmiştir381. Zira Tanzimatçılar malî alanda merkezden yönetimi ve düzenli işleyen vergi adaletini kendilerine hedef seçmişlerdi. Böylesine bir amacın merkeziyetçi prensiplere dayanan asrî bir vilâyet yönetimi gerektirdiği açıktır. Zaten bu dönemde, Osmanlı devlet idaresini o asrın idarî esaslarına dayandırmak, yani devlet gücünün tek merkezden en etkili biçimde kullanılmasını sağlamak için gayret gösterilmiştir382.

XIX. yüzyılda ülkenin ulaşım şebekesi ve dış ticaret yolları değişmiş, buna bağlı olarak üretim ve denetim merkezlerinin değişmesi lüzumu doğmuştur. Yeni beliren ve büyüyen yerleşme merkezleri de idarî bölünmeleri düzeltme ve gelişmelere zorlamıştır. Böylece yapılan yeni idarî düzenlemeler neticesinde vilâyetlerin fizikî teşkilâtlanması da değişecektir383.

a–Sancak Yönetimi

Tanzimat’ın ilânı ile birlikte yapılacak olan tüm idarî reformların başarısının sağlam bir malî tabana bağlı olduğu düşünülmüş, bu sebeple Tanzimat yönetiminin malî reformlarının en önemli parçasını vergi konusundaki düzenlemeler oluşturmuştur384. Tanzimat fermanında da halkın emlâk ve kudretine göre münasip bir verginin tayin edileceği belirtilmiş385 ve Tanzimat’ın ilânından kısa

379 Halil İnalcık, “Tanzimat”, s. 1536; Bir suretinin de Konya Müşirine gönderildiği anlaşılan bu fermanda müşire şöyle hitap edilmektedir. “İmdi vusûlünde sen dahi iş bu Ferman-ı Alişanımı ibtida kürs-i eyalet olan Konya kasaba ve kurasında bulunan mecmu’ meşayih ve ulema ve vücuh vesair efrad-ı ahaliyi bir büyük meydanda toplayıp cümlesi hazır oldukları halde tertib-i divan ederek ve merasim-i ta’zim ve istikbali yerine getirerek alenen fethü kıraat ve mazmun münif-i her kese telkin ve işaa ettirdikden sonra eyalet-i merkume dahilinde bulunan sancakların havi oldukları sair kaza ve kasabalarda dahi birer birer gönderip büyük ve küçük umum ahali ve reayaya anladarak cümlesinden taraf-ı eşref-i padişahanem için hayır dualar aldırmağa ihtimam ve dikkat eyleyesin” Evail-i Ramazan 1255; Fermanın devamı için bkz. Kaynar, Tanzimat, s. 183.

380 Yavuz Cezar, “Tanzimat’a Doğru Osmanlı Maliyesi”, TCTA, IV, s. 932; Fermanda Gülhane Hattı’nın ilân edilme safhası ile Tanzimat hükümleri ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. Bu fermanda, vergi hususu Meclis-i Ahkamü’l Adlîye’de görüşülmekte olduğundan gerekli olan nizam ve kanunlar kararlaştırılıp ilân edilinceye kadar eski usulün devam edeceği bildiriliyordu. Vergi ve asker maddesinden başka fermanda beyan olunan diğer Tanzimat hükümlerinin hemen icrasına geçilmesi istenilmekteydi. Kaynar, Tanzimat, s.182.

381 İnalcık, “Tanzimat”, 1536; Eren, “Tanzimat”, s.721.

382 İlber Ortaylı, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Yerel Yönetimler”, İslam Geleneğinden Günümüze Şehir ve Yerel Yönetimler 1, İstanbul 1996, s.451.

383 İlber Ortaylı, “Yerel Yönetimler”, s. 451.

384 Tevfik Güran, “XIX. Yüzyıl Temettuat Tahrirleri”, Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik, (Der: Halil İnalcık, Şevket Pamuk), Ankara 2000, s.75-76.

385 Genel olarak devletin bütün kurumlarının ıslah edilmesi için hazırlanmış olan Tanzimat Fermanı’nda özellikle malî ıslahat çerçevesinde üç husunsun yer aldığı görülmektedir. 1-Vergilerde adletin sağlanması, 2-İltizam usulünün

bir süre sonra yapılacak bu malî reformları bölgesel düzeyde yürütmek üzere eyaletlerde muhassıllık teşkilâtı kurulmuş ve eyaletlere muhassıllar gönderilmiştir386.

Vergi reformu uygulanan eyaletlere bağlı sancaklara “Muhassıl–ı emval” adı ile387 validen bağımsız, fakat vali yetkisinde olmak üzere “meclis–i ahkâm–ı adlîye” tarafından Tanzimat’ın taşrada uygulanmasını sağlamak amacıyla gönderilen muhassıllar388, ellerine verilen talimatı gittikleri yerlerde bütün memleket ileri gelenlerinin huzurunda okuyup açıklayacak ve bundan sonra her yerde muhassıllık meclisleri kurulacaktır389.

Bütün bu işlemler her şeyden önce vergi tahsil işlerini valilerin ve âyanın kontrolünden kurtarmak390 ve böylece onların yaptıkları veya sebep oldukları yolsuzluklara son vermek gayesiyle yapılmıştır. Diğer taraftan maliye idaresinin merkezden kontrol prensibi neticesi olarak öncelikle iltizam usulü kaldırılmıştır391. Daha önceleri vergilerin konması ve toplanması şehir ileri gelenlerin oylarıyla kararlaştırılıp mültezimler tarafından yerine getirilirken bundan sonra merkezden gönderilen yetkili muhassıllar ve onlara yardımcı olmak üzere mahallî halk temsilcileri bu işlerde görevlendirilmiştir392. Muhassıllardan gittikleri bölgelerde vergi yükümlüsü tüm nüfusu ve bu nüfusun sahip olduğu emlâk, arazi ve hayvanları tüccar ve esnafın bir yıldaki tahminî gelir miktarlarını tespit ederek bir deftere kaydetmeleri ve bu tahrir neticesinde her şahsın kudretine göre bölgedeki vergi dağılımını gerçekleştirmeleri istenmiş393, fakat Tanzimat reformunun gerçekleşmesi için büyük ümitler bağlanan muhassıllar istenilen neticeyi elde edememişlerdir. Başarılı olanlar ödül, rütbe ve unvanlar almışlar394, ancak başarılı olmaları için yapılan bütün gayretlere rağmen pek

kaldırılması 3-Bir gider bütçesinin hazırlanması. Bu konuda bkz. Çoşkun Çakır, Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi, İstanbul 2001, s.22.

386Tanzimat’ın ilânından 2-3 ay sonra Tanzimat-ı Hayriye’ye ve muhassıllık teşkilatına dair Memalik-i Mahruseye gönderilen fermanın sureti için bkz. Ahmet Lüfti Efendi, Tarihi, s.1084-1087; Teşkilatın kuruluşu ve işleyişi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Şener, Vergi Sistemi, s.38; Ortaylı, Mahali İdareleri, s.18 vd; Kaynar, Tanzimat, s.226 vd.

387 Eren, “Tanzimat”, s.720; Şener, Vergi Sistemi, s.37; Çadırcı, Anadolu Kentleri, s.209; Shaw, Shaw, Osmanlı İmparatorluğu s.117; Bu durum Ahmed Lütfi Efendi tarafından şöyle ifade edilmektedir: “Tanzîmat-ı Hayriyye usulünün icrâsına mukaddime olmak üzere iltizâmat âdetinin bi’l-Külliyye terkiyle ta’dil ve tesviye-i vergiye dâir kavânin-i adlîyenin icrâsına şürû’ olunarak muhassıl-ı Emvâl nâmıyla iktizâ eden mahallere hademe-i devlet-i aliyye’den müntehab me’murlar ta’yin ve irsal kılındı.” Ahmed Lütfi Efendi, Tarih, s.1032.

388 XVI. yüzyıl kaynaklarında vergi toplayanlar için kullanılan bu terim, daha sonrada özellikle XVIII. yüzyılda gelir toplamanın yanında bulunduğu sancakta idarî vazifeler de üstlenen yetkili kişiyi ifade etmektedir. XVIII. yüzyılda bir kısım tımar ve zeametlerin statüleri değiştirilerek malikane haline getirilmiş, buraların gelirlerini toplamak üzere muhassıllar görevlendirilmiş, ayrıca bunlar sancağın yönetiminde sorumlu tutulmuşlardı. Bu yüzden XVIII. yüzyılda birçok sancakta muhassıllar görülmeye başlamıştır. Muhassıllığın tatbikinde birçok problemler çıkınca bunların yerine voyvodalar görevlendirilmiştir. Tanzimat’la birlikte Tanzimat’a dahil bütün sancakların yönetimi bunların eline bırakılmış ve yeni bir statü ve yönetim tarzı denenmiştir. İpşirli, “Devlet Teşkilatı”, s.237.

389 Eren,“Tanzimat”, s. 721; Ortaylı, Mahallî İdareleri, s. 33; Şener, Vergi Sistemi, s. 39; Ç.Çakır, Osmanlı Maliyesi, s.43.

390 Şener, Vergi Sistemi, s.39.

391 İnalcık, “Tanzimat”, s.1537; Şener, Vergi Sistemi, s.37; C. Çakır, Osmanlı Maliyesi, s.23.

392 Ortaylı, Mahallî İdareleri, s.18; Şener, Vergi Sistemi, s.39; Shaw, Shaw, Osmanlı İmparatorluğu, s. 70. 393 Güran, “Temettuat”, s.76; Muhassılların görevleri hakkında bkz. Şener, Vergi Sistemi, s.39-41.

çok muhassıldan memnun kalınmamıştır. Onların denetiminde pek çok sancakta emlâk ve temettü tahriri yapılmakla birlikte, bu tahrirler esnasında hakkaniyet gözetilmemiş vergi tayininde adalet sağlanamamıştır395. Bütün bu sebeplerle muhassılların bir kısmı azledilmiş, yetersiz görülenlerin yerleri değiştirilmiş veya bazı muhassıllıklar birleştirilmiştir396. Bununla birlikte pek çok muhassıl hesaba çekilmiş ve yargılanmıştır. Hatta bazı bölgelerde muhassılların keyfi davranışları halk ayaklanmasına bile neden olmuştur397.

Neticede muhassıllar bilgisizlik ve ulaşım güçlüklerinin yanı sıra uzun yıllardan beri hazineye hiç vergi ödememiş olanların ortaya çıkardıkları zorluklarla karşılaşmış, bazı yerlerde yerel temsilcilerin istek veya baskılarına uyarak öngörülen vergiyi toplayamamış398, bazı yerlerde ise merkezin gözüne girmek için halkı haddinden fazla vergiye zorlamıştır399. Bu yüzden Tanzimat’ın ilk yıllarında malî karışıklıklar artmış ve gelirlerin bir kısmı toplanamamıştır. Diğer taraftan, muhassıllık teşkilatı ile birlikte eyalet idaresinde farklı memuriyetlerin oluşması ve bunlar arasında yetki otorite ve görev çatışması yaşanması, bazı yöneticiler arasında sorunlar ortaya çıkarmış, aynı zamanda kaza ve sancak muhassılının eyalet merkezi muhassıllığına bağlı olmaması400 ve bu muhassılların birbirilerinden bağımsız olmaları gibi nedenler bazı uyuşmazlıklara sebep olmuştur. Neticede idarî açıdan da muhassıllar ve zaptiye memurları görevlerini layıkı ile yerine getirememişler ve aralarında birçok anlaşmazlık meydana gelmiştir401. Bütün bu gelişmelerden

sonra, muhassıllıklar kaldırılmış ve bunların görevleri mülkî idare âmirlerine devredilmiştir. Ayrıca valilere güvenlik görevlerine ek olarak malî yönetim sorumluluğu da verilmiştir402.

395Ahmed Akgündüz, Said Öztürk, Darende Temettuat Defterleri, İstanbul 2002, s.51; Şener, Vergi Sistemi, s.42. 396 C.Çakır, Osmanlı Maliyesi, s.45; Tozduman, Aydın Güzelhisarı, s. 10.

397 Şener, Vergi Sistemi, s.42.

398 Eren, “Tanzimat”, s. 721; Çadırcı, Anadolu Kentleri, s.209

399 Şener,Vergi Sistemi, s.41; Bu durum Ahmet Lütfi Efendi tarafından şu şekilde ifade edilmektedir. “Muhassıllar ma’rifetiyle istîfâ olunan vâridât sinîn-i eskiaya nisbetle pek çok tedenni eylemiş ve buna sebep ise ifrât ve tefrît arası gözetilmeyerek adâlet icrâ olunsun ve yâhûd sızıltısız vakit geçirilsin zuûmuyla ekser mahallerin vâridatı tabiatı hâline bırakılmış ve hele emânet suretiyle cibâyet olunan a’şâr vâridâtından küllî zayi’at görünmüş olmasıdır. Ba’zı mahallerde ise devlete çok vâridat gösterip de makbûliyyet kazanmağı kurmuş olan muhasssıllar gittikleri mahallerde ta’limâtlarında münderic mevâddı sû’istimâl ile ahâliye o vakte kadar mütesellim ve voyvodalara sâir şuna buna bir senede ne mikdâr para verilmiş ise de devlet ashâbına reddedecektir. Masârinizi ketm etmeyip doğruca haber verin deyû edilen ifâdelere ba’zı mahaller sebük-magzânı aldanıp masrafları beş ise on olmuş deyû haber vermişler idi. Bu misüllû ihbârat ise tamamiyle ol mahallere vergi kaydolunarak Tanzîmâtdan evvel verdikleri paranın birkaç katı taleb olunduğunun anlayınca akılları başlarına gelmiş ise de iş işden geçmiş ve hazinece öyle kaydolunmuş idi…” Ahmed Lütfi Efendi, Tarih, s.1118.

400 Mustafa Nuri Paşa, sancaklara muhassıllıların atandığı bu dönemden bahsederken; “Eskiden düzenlenmiş bulunan eyaletler, her ne kadar görünüşte eskisi gibi bırakılmışlar ise de, kaza, kaza muhassılının( vergi toplayanların âmiri), sancak ve sancak muhassılının eyalet merkezi muhassılına bağlılığı olmayıp hepsi ayrı ayrı bağımsız olduklarından bir vali ile kaza zabıta görevlisinin ve genel olarak muhassıılların, görev bakımından birbirlerinden ayrılcalıkları yoktu. Durum bir iki yıl kadar bu şekilde yönetilip ancak, bağlanan aylıkların tutarı, geliri yutup gitmiş ve hatta kimi kazaların bütün gelirleri, giderlerine ancak yetmiştir.” demektedir. Bkz. Mustafa Nuri Paşa, Netayic’ül-Vukuat, III- IV, s.293.

401 Şener, Vergi Sistemi, s.43; C.Çakır, Osmanlı Maliyesi, s.102.

402 Ortaylı, Mahallî İdareleri, s.42-43; Shaw, Shaw, Osmanlı İmparatorluğu, s.120; Toraman, Taşra Taşkilatı, s.43;