• Sonuç bulunamadı

1.4. MEHTER, MEHTERHANE VE ÖNEM

1.4.3. Cumhuriyet Tarihinde Mehter

“Osmanl Devleti yönetiminde 19.yüzy n ilk yar lar nda tahta geçen yenilikçi padi ah Sultan II. Mahmud art k iyice bozulmu ve düzeltilmesi pek mümkün görülmeyen Yeniçeri Oca kesinlikle ortadan kald lmas gerekti ine inan yordu. Nitekim Nizam- Cedid ad nda yeni bir ordu kurmay ba aran, ancak ya atmay ba aramayan ve öldürülen amcas Sultan III. Selim’in vasiyeti üzerine, 1826 y nda harekete geçti ve Hay rl Olaya ad yla bilinen “Vakay- Hayriye” ad yla kanl bir müdahale ile Yeniçeri Oca ’n ortadan kald rd . Mehterhanenin ihyas laz m gelirken zaman n padi ah sultan II. Mahmud, Avrupa askeri musikisi olan “bando”yu mehtere tercih etmi ve bu suretle ilk haz rl klar ba lam . ( 1827 ) Böylece 135 y l önce bizde ilk konservatuvar n temeli de at lm oldu. imdiki Teknik Üniversitenin Ta la binas nda” Muzika-i Humayun “ ad alt nda kurulan bu müessese Türk musikisi ve Bat musikisi bölümlerini ihtiva ediyordu. Bat musikisi bölümünün bir kolu olan Bando’nun ilk efli ine stanbul’da bulunan Frans z, “Manguel” getirilmi se de kifayetsizli inden k sa bir müddet sonra yerine

talyan, “Giuseppe Donizetti” tayin edildi (1828 ) (Üngör,1965: 31 )”

“1826 Y nda Yeniçeri Oca n kald lmas ile birlikte “Tabl-ü Alem Mehterleri de la v yerine Avrupa bandosu ikame edilmi ti. La v edilen Tabl-ü Alem mehterinde ki müzisyenlerine, kendisi de bestekâr olan II. Mahmud, Yeniçeri askerlerine yapt muameleyi yapmay p onlar ömür boyu maa a ba lam r. 1830y nda hassa çal mehterlerine mutad ayl klar ödeniyordu.( Konyal , Cilt I, 1943: 60)”

“Islah kabul etmeyen yeniçeri oca n “Vaka-i Hayriye” ile ortadan kald lmas sonunda yeniçerilerin bir k sm tenkil edilmi bir k sm da sa da solda bulabildikleri melce’lere s nm lard . (Sanal,1958: 283)”

Bu i i meslek olarak yapanlar art k eskisi gibi ra bet görmüyor ve hatta ia elerini bile zor temin ediyorlard . Bu musiki ile u ra anlar yeterince yapt klar i in kar klar alam yorlard .

“Zurnac k art k para getiren bir musiki mesle i olmaktan ç km . “Sur-i Hümayun” lara eskisi gibi mehter sazendeleri ça lm yorlard . Bunlar n yerine bando getiriliyordu. Bundan dolay rakkasl k, raks ve raks musikisi de sönme e yüz tutmu tu. Mamafih bir müddet için rakslar ince sazlar refakatinde devam etti. Mehter musikisi sanatkârlar yeti miyordu. Bu yolda devam edenlerde eski seviyelere asla ula am yorlard . (Sanal,1958: 284)”.

“Mehterhane’ nin resmen la i le aç k havada çalarken ses iddetinin yüksekli inden dolay dinleyenlerin iç ve d azalar n müteessir oldu u bir konser heyetti repertuar ile birlikte ortadan kald p tarihten siliniyordu. Mehterhane repertuar nota ile tespit ettirerek unutulmaktan kurtarmak, o da da al günlerden kimsenin hat na gelmedi. Bu suretle mehter tak mlar n çald halk musikisi sanat musiki, askeri musikisi, raks ve e lence musikisi, mahsulleri, birçoklar bir daha ele geçmemecesine unutulma denizine gömüldü gitti. Bu durumda daha sonra gelecek olan bestekârlar bu büyük kaynaktan mahrum kalacaklard (Sanal,1958: 284)”.

“Donizetti Pa a’n n y llar nda Enderun henüz da lmad ndan ö renciler buradan seçilmi ti. Eski ö rencilerden ço unun Hamparsum notas bildi ini gören Donizetti, Bat notas bu nota ile kar la rmal olarak ö retti. Ülkemize bando sazlar n giri inde bu y llarda ba lad . Ç ra an ve Dolmabahçe saraylar n birinci kat nda birer me khane vard . Sultan Mecid zaman nda bat musikisinin bu kadar korunmas ndan cesaret alarak askeri musikinin d nda ö rencilere talyanca sözlü musiki eserleri ö retiliyor, huzurda okutuluyordu. talya opera ve operetlerinden örnekler dinletiliyordu. O s ralarda hayatta olan Divan airi Aynî, musiki terimleri ile dolu uzun iirimde bat musikisine de yer vermi ve ilk bando tak ndaki sazlara de inmi tir. Demek ki o s ralarda bir bando saz olmamas na ra men Fagot da kullan yormu . Ayn zamanda Aynî, Türk musikisinin ruhlara güzel duygular verdi ini, Bat musikinin ise daha çok bedeni zevklere seslendi ini ima ediyor:

Klarnet gibi bir saz- rânâ der ahengini her kavmin icra

Bülend ve pest olur savt- itide der te’sir mezdük ü baide

Fagot ü Bü lü, Serpenton, Bugisan Tranpon ü Piavta, Piferi ey can

Bizim sazlar virir ruha letafet

“Sarayda kurulan ilk bando tak nda a daki sazlar vard . O y llardaki talyan ve Frans z bandolar nda da ayn sazlara vard . Ortaça sazlar n birer devam olan bu musiki aletleri zamanla az çok de ikli e u ram . simleri bile

stanbul’ da farkl ekillerde söyleniyordu. Bu sazlar s ralayacak olursak;

Klarnet: Çok uzun y llar sonras nda uzun soluklu olmadan bandoda yerini alm .

Fagot: Bas partisyonlar çanla nefesli sazlardand r. Sökülüp tak labilen üç parçadan müte ekkildir. Kromorma ve Pommer gibi icras güç olan sazlar n yerini alm , son eklini Sigismond Schltzer vermi tir.

Fifre (Piferi ): Alt delikli ve anahtars z nefesli bir saz olan Fifre, XVII. Ve XVIII. Yüzy llarda askeri musikide yer alm , özellikle I. Napolyon ordusunda Fifre tak mlar kullan lm r.

Flavta (Flauta, Plavta ): Ülkemizde XIX. Yüzy ldan ba layarak yak n zamanlara kadara Flüt’e bu isim verilmi tir. Bat ülkelerinde de de ik isimlerle tan nm r.

Büglü ( Bü lü, Bugle ) : Sakshorn ailesinden küçük, soprano, alto, bariton, türleri olan nefesli sazlardand r.

Trombon: Bilindi i gibi bu da nefesli sazlardand r. Pistonlu ve sürgülü olmak üzere iki türlüdür. Bas, alto, tenor olmak üzere üçe ayr r.

Serpantin: Gövdesi y lan gibi e ri olan nefesli sazlardand r. Günümüzde bando sazlar aras nda olmay p baz yerlerde kullan lmaktad r.

Bukçer ( Bucc a ) : Eski Romal lar n boyunlar na takarak çald klar üflemeli sazlardand r. Bunu için ortaça dan ba layarak uzun süre boru türü nefesli sazlara bu isim verilmi tir. ( Özalp, 2000: 59-60-61 )”

“Boruda pe rev olmaz deyimi de erek zurnada pe rev olmaz” halini almas da bu bahts z döneme denk gelmektedir. Bütün bunlara ra men mehter musikisi halk n gönlünden silinemedi ve aradan 133 y l geçmesine ra men eskisinin nizaml musikisi folklor musikisi hüviyeti ile bugün kar za ç kmaktad r. Halk davul - zurna sevgisi ve sayg bilhassa köylerde ve stanbul’un baz kenar mahallelerinde kaybetmedi. Halk oyunlar nda, cirit oyunlar nda, köy dü ünlerinde, güre lerde ve at yar lar nda eski görenek devam etti. (Sanal, 1958: 284)”

“Me rutiyet döneminde iktidarda bulunan ttihat ve Terakki Partisi’nin ba latt Türkçülük ak mehteran yeniden kurulmas fikrini gündeme getirdi. Özellikle devrin harbiye naz Enver Pa a bu konudaki çabalara yön verdi. 1826 tarihinden tam 88 y l sonra yeni mehterhane “ Müze-i askeri Osmanî” ye ba olarak

“Mehteran- Hakaani” ad ile kuruldu. Mehterhane’ nin tekrar kurulmas na Celal Esad ( Arseven ) Bey amil olmu ve o s rada askeri müze müdürü olan Ahmet Muhtar Pa a taraf ndan askeri müzede mehter tak tesisi edilmi ti. Yeniçeri mehterhane’ nin tesisinde Türkçülük fikirlerinin at ld bir devre ihtiyaç vard ki me rutiyet devrinde bu olmu tur. Bundan çok daha evvel Arif Pa a Mecmua-i Tesavir-i Osmaniye’sini ne retmi , mehter tak mlar n giyimlerine, musiki icras na ve tak m te kiline ait ilk muntazam bilgileri vermi ve konser halinde 9 katl ihti aml bir mehter tak resmi çizmi tir. Celal Esad Bey’in kalemi ile mehter tak n kurulma sebepleri aç klanmaktad r.( Celal Esad Bey, 1327 stanbul, Matbaay-i Hayriye ve ürekâs ).”

lk konserler verilmi ve bu konserde armonili olarak As m Bey’in rast pe revi, suzinak ve suzidilara pe revleri, zevkutarab makamlar nda eserler çal yordu. Piyanoda Radeglia bulunuyordu, kemençeyi ise Anastas çal yordu. Konser münasebeti ile Rauf Yekta Bey, ehbal Mecmuas n 49 ve 50’nci say lar nda “Mehterhane Konseri” ba kl iki tenkit makalesi kaleme alm r. (Sanal, 1958: 284)”

“Mehterhane-i Hakaani” bu konserden y llar sonra kuruldu. (1914). Mehter tak n repertuar ba tan a yeniden bestelenmi veya klasik eserlerden ibaretti. Türk Musikisi makamlar nda bestelenmi sözlü mar larda repertuara dahildi. Harbiye Naz Enver Pa a bütün ordu birliklerine birer mehter tam kurmalar yolunda bir genelge yay nlad . Ancak yenilgiyle sonuçlanan I.Dünya Sava mehterhane’ nin yeniden vücuda gelmesini engelledi. Yay nlanan bu genelgenin ana hatlar u ekilde idi:

1- Mehter Tak mlar , üç bölüklü veya dört bölüklü taburlarda trampet ve borazan çalanlar n, oldu u gibi mehter tak kadrosuna al nmas yla kurulmu oluyordu.

2- Tak mlarda saz olarak klarnet, boru, zurna ve küçük zurna, davul, nakkare, zil, çevgen tespit edilmi ti. Vurma saz çalanlar ise ayn zamanda teganni edeceklerdi. 3- Borular n askeri i aretlerden ba ka bir ey çalmalar ve her birlikte mehter tak kurulur kurulmaz trampet ve fifre çalmak yasakt .

4- Mehter tak mlar n musiki talim ve terbiyeleri “ hey’et-i ta’limiye” taraf ndan deruhte edilmi ti. Bu heyet musiki aletlerinin nota ile ö retimi için metotlar haz rlamaya ba lam . Mehter tak mlar n çalacaklar parçalar da tespit ve ne redilecekti.

5- stanbul’a yak n birlikler daha evvel muhaberatta bulunmak ve izin almak art yla mehter tak mlar stanbul’a gönderecekler ve “Heyet-i Ta’limiye” ile tak mlar birlikte me k ettirerek bir an evvel yeti tirilme imkânlar sa lanacakt . 6- Yukar da say lanlardan ba ka bu talimatname ile tak m efrad n Türk Musikisi ile me gul kimselerden seçilmesi, tak mlar n saff harb ve manga kolu

nizamlar ve ba ka hususlar tanzim edilmi tir. Bir alay n tabur mehter tak mlar bir araya gelmek suretiyle alayca da musiki icras nda bulunacakt . (Sanal, 1958: 286- 287)”

“Bundan sonra Kurtulu Sava s ras nda kurulan mehterleri görmekteyiz. Milli mücadelede Bozhöyük’de Kuvay-i Milliye kumandan olan Halil Nuri ( Yurdakul ) Bey, önce Bozhöyük’de, ard ndan da Kahramanmara ’da birer mehter tak kurdu. Kurulan bu mehter tak mlar askerlerin maneviyat yükseltmekte büyük tesirleri görülmü tür. ( Turhan, 2 Temmuz 1956: 4 )”

“M ka-i Hümayunun belli ba aksakl k amilleri bir iki padi ah olarak kay tlarda görülmü tü. Bayram muayedeleri, Cuma alaylar gibi törenlerin atafat vas talar ndan biri say lan bandonun sanat ve repertuar bak ndan incelmesini hiçbir padi ah kollamam . Saffet Atabinen’in ahsi himmetiyle aç lan te kilat devresi k sa sürdü. As rl k “ nöbet” gelene inin i e yararl olmasa bando çoktan kald rd . 1877 ve 1908 Abdülaziz ile Re at yeni sanattan hiç anlam yorlard ; Abdülhamid’ de operet, sureta opera, piyano bat salon orkestras gibi eyleri tercih etti ve daha ilerisini göremedi. Bando, bir as rl k tarihi boyunca tam bir üvey evlat muamelesine katland . te böylesine bir durumdan kurtulup yepyeni bir devrime kavu ulmas temin edebilecek bir müessire ihtiyaç vard : o müessir de cumhuriyet ça n aç lmas oldu. Mustafa Saffet ata binen merhumun isteyip de tahahhuh ettiremedi i modern armoni m kam n en olgun bir programla i e koyulabilmesi Mustafa Kemal Atatürk ça n müzik devrimi rejiminde ve o devir gençli inden yeti en yeni m kac lar n geni letebildi i kadro sayesinde mümkün oldu. ( Gazimihal,1955: 142 )”

“Mütareke y lar ndan cumhuriyetin ilk y llar na kadar m ka stanbul’da Rumeli’den gelen göçmenler yarar na konserler vermeye ba lam . O zaman ki sosyal durumumuz içinde bu konserler çöl ortas nda f rm taptaze bir hayat kayna etkisi yaratm . Gerek halk gerekse bilhassa hükümet erkân taraf ndan fevkalade tutuldu. O zamana kadar saray n bask alt nda kalan müessese böylece o dar çerçeveden ç km oluyordu. Evvelce stanbul’da pek nadiren yap lan bu gibi konserlerde Türk artistleri ço unlu u te kil etseler bile ba ar n erefi birkaç ecnebinin unvan na mal edilirdi. Nitekim yurdumuza göçen beyaz Ruslar n tertipledi i konserlerde b kabilden olmu tur. M ka konserlerinin ba ar faaliyetleri sürüp gitmeye ba lay nca o s ralarda istiklal mahkemeleri dolay yla stanbul’a gelmi olan Fethi ( Fethi Okyar) ile Vas f ( Vas f Ç nar ) Beyler, ayr ca Rauf Bey ( Rauf Orbay), General Refet Belen ve ba kalar taraf ndan ba ar lar n sesi yeni ba kente ula r oldu. Fethi ver Vas f Beyler konserleri intizamla takiben ileri gelenler aras ndayd lar. Ba ar lar Ankara’da tam bir sempati tesiri uyand rm . Neticede konserlerin orada da tekrarlanmas arzu olundu. Atatürk’ün buyru u üzerine konserlerin Ankara’da tekrarlanmas karara ba land . lk konser 11 Mart 1924 de sonrada yanan Yeni Sinema binas nda verildi. 6 Mart tarihli “ Hâkimiyeti Milliye” gazetesinde ç kan konser program ve haberi öyle idi:

NC KISIM

1-Zeki Bey Cumhuriyet Mar 2- Beethoven Symphonie No. 5 A – Allegro con brio B - Andante

C - Schezo-Allegro Final NC KISIM

1- Weber Ouverture Oberon 2- R.Korsokov Capriccio Espagnole A – Alborada

B - Variation C – Alborado 3 – Bizet Arlezienne suiti A- Pastorale B- ntermezzo

C – Menuet

D- Farandol .( Gazimihal,1955: 142-143 )”

“Konserler böyle devam ede dursun, bir yandan da mecliste heyetin Ankara’ya ald lmas yolunda müzakereler sürüp gidiyor, hatta müzakereler ras nda yeni müzikten anlamayan bir iki muhalefet sesi de yükselmi bulunuyordu. Esasen o s ralarda hilafet de la vedildi inden hanedan hudut d na ç kar yordu. lerde büyük hamleler göstermesi tabiat yla mukadder olan bir te ekkülün hayat bahis mevzuuydu; ne kör bir durumda stanbul’da b rak labilirdi, ne de ihmale gelirdi. leri ve yerinde bir görü le durumu takdir eden hükümet bu müzakereleri intaç ettirdi; asl nda devlet reisi m kas olan te ekkül Cumhur Ba kanl makam na devrolunup, Riyaseti cumhur Musiki Heyeti unvan ald ( 1924). Karar, ikinci konser ak am nda heyetin Cebeci’de misafir bulundu u hastaneye telefonla bildirildi; haber m kay sevinçlere gark etti. Heyet bütün a rl k ve k mlar yla Ankara’ya nakledinceye kadar ki stanbul’da daha 6 ya da 7 ay daha kal naca söyleniyordu; Ankara’da bir salon orkestras b rak larak stanbul’a dönüldü. Fakat aradan 25 gün geçmeden ba kente hareket emri geldi. Bando ve fas l bölümleri de dahil olmak üzere m ka top yekûn Ankara’ya dönüp yerle ti.( 27 Nisan 1924 ) o zaman müessesenin ba nda bulunan Zeki Bey ile arkada lar n bütün bu olaylardaki çal malar ve müesseseye olan tarihi hizmetlerini övmeden geçemeyiz. .( Gazimihal,1955: 144 )”

“Cumhuriyetin ilk y llar nda askeri müze bünyesinde zay f da olsa çal malar sürdüren mehteran n 1940’larda Hasan Tahsin Parsadan’ n çabalar yla yeniden canland görüyoruz. Bu dönemde mehteran n verdi i ihti aml konserlerle halk ve devlet adamlar etkileyerek yank lar uyand rmaya ba lad . Zaman zaman tart lan mehterhane ve musikisi, cumhuriyet idaresine devrolunan askeri müzedeki mehter tak da Milli müdafaa Vekili Zekai Bey’in zaman nda kald ld . (Gazmihal, 1955: 29)”

“Kütahya mebusu Besim Atalay’ n Büyük Millet Meclisine mehter tak mlar te kili için vermi oldu u kanun layihas da bir netice vermedi. Ancak 1952 y nda mehterhane bütün bu kar ç kmalara ra men yeniden kuruldu.(Ender Turan’ n ad geçen makalesi)

“Kurtulu sava ” y llar nda Halil Nuri Yurdakul’un giri imi ile Bozöyük’ te bir mehter Tak kuruldu ise de uzun ömürlü olmad . Son olarak 1952 y nda devlet eli ile Silahl Kuvvetler bünyesinde Askeri Müze Komutanl na ba olarak resmen kuruldu ve çal malar na ba lad ve yeniden kurulan mehter te kilat , eski mehterlerden ve tarihi belgelerden yararlanarak bugünkü durumuna gelmi tir.( Özalp,2000: 58 )”

“Yeni Reisicumhur Müzik Heyetinin bir k sm istasyon binas nda, bando da Musevi mahallesindeki ayr bir muvakkat dairede yerle mi ti. yi bir viyolonist olan Zeki Üngör Bey, o tarihten itibaren, stanbul’daki son senfonik konserlerin yeniden ele al nmas yolunda orkestra idealine germi verdi. Dairenin eskiden oldu u gibi bir de kumandan bulunmay p büsbütün müstakil olarak o idealin tahakkuna ba land . Bütün kuvvetli nefesli saz üstatlar orkestraya al nd gibi, vazifelerin ço u da orkestraya hasredilir oldu. .( Gazimihal,1955: 145 )”

Bütün bu geli melerden sonra bu musiki Ankara’ya nakledilmi ve Bat Musikisi E itimi, baz müzisyenler taraf ndan yürütülmeye ba lanm . Bu konuyla ilgili olarak Gazimihal öyle nakletmi tir;

“Ankara’ya gelindikten sonra müessese Zeki Bey’in idaresi alt nda olarak anaevi hamlelerinden birini daha yapm , yani yurtta bat müzi inin talim ve tedrisine yarayacak Musiki Muallim Mektebi’nin aç lmas na da yard mc olmu tur. lkö retim ba ar lar ndan cesaret alan Zeki Bey, daha ümullü çal malara haz rlan yordu. Projelerden bir tanesi, bandonun geli tirilmesi i i askeri idareye rak larak orkestran n maarif idaresine nakli idi. orkestra ile bando aras nda hâs l olan ikilik hatt zat nda zaruri bir ayr tan ba ka bir ey de ildi. Nitekim tart malardan bir sonuç ç kmayaca anlay nca her iki tarafta anla arak kendi kadrolar dâhilinde çal malara koyuldular. Böylelikle bando, orkestradan ayr larak ba ca bir hüviyet kazanm oldu. ( Gazimihal 1955: 146)”

1.5. TÜRKLERDE NEVBET ANLAYI I

“Nevbet vurmak da denir. Bir tür konserdir. Osmanl mparatorlu u’nun II. Mahmud’a kadar olan döneminde, saray bandosu Mehter tak ordu sava taysa padi ah n çad önünde, bar zaman ysa saray n belirli yerlerinde hergün ikindinde mar lar çalard . Bu geleneksel konsere nevbet vurmak, növbet çalan mehter tak na da növbetzen denirdi.( Sözer, 1986: 532 )”

“Türk hükümdarlar n egemenlik simgesi olan davul ve sancak kullanmalar töresi, Türkler arac ile bütün slam Alemine de yay lm . Bu arada “tu ” ad ile bilinen “tab lhane” ve “nevbet”e çevrilmi , fakat temel gelenek tamamen yerinde kalm . Hükümdarlar taraf nfdan bir ki iye beylik verilirken di er alametlerin yan na davul da bulunurdu. Beylik geri al rken di er alametlerle beraber davul da geri al rd . Çünkü bunlar devletin mal yd ve hükümdar taraf ndan verilmedi i taktirde kimse kullanamazd . Nefir ve buk adlar verilen ve tamamen Türk bulu u olan madeni borular ilk kez Selçuklular taraf ndan Konya’ da yap lm oldu unu evliya çelebiden ö renmekteyiz. Gerek büyük Selçuklular, gerekse Anadolu Selçuklular nda “tab lhane” nin vuruldu u havalara “nevbet “ denildi i görülmektedir. Selçuk Türklerinde be vakit namazlardan sonra be defa nevbet vurulmas adet haline gelmi ti. Bu görenek, Anadolu Selçuklular n parçalanmas na kadar ya am .( Tu lac , 1986: 5 )”

“Türk askeri musikisi tarihimizin ba lang ndan beri saray konak, ordugâh ve cephelerde kullan lm r. Orhun yaz tlar nda (730-735) , Divan-ü Lûgat’it Türk’de ( 1077 ) askeri musikimizle ilgili birçok sözlü e rastlan r. Selçuklu devletinin kurulu lar yla ba layan bir gelenek sava ta ve bar ta hükümdarlar için günde iki, ehzadeler için be ” Nevbet” vururlard . Nevbet bildi imiz nöbet manas na gelmektedir. Hükümdar saray nda belirli zaman aral klar yla bu tekrar edildi inden buna “nevbet vurma “denilmi tir. Hindistan Türk devletlerinde mehter- haneye “ nevbet” denmesi bu yüzdendir.(Öztuna, 1990: cilt II: 23 )”

“Öd” sözü eski Türklerde, geni bir mana ile zaman anlay içine al r. Günün belirli zamanlar da, bununla anlat r. Örnek olarak ku luk zaman için “ ku luk ödi” denilirdi. kindi ise, günün önemli bir ça idi. Ancak 11. yüzy lda, nevbet tu u’nun ne zaman vuruldu u hakk nda herhangi bir bilgi yoktur. Ancak bir gerçek vard r ki o da, slamiyet’ten önceki Türk devletlerinde nevbetin vuruldu u idi. “Bulut kükredi, vurdu nevbet tu u” bu sözler, Malazgirt sava n yap ld

ralarda, Karahanl Türk kültür çevresinde Yusuf Has Hacib taraf ndan söylenmi ve Kutadgu Bilig içinde yaz yordu. Bu söyleyi gösteri ve ihti am simgeliyor ve sadece Türklere özgü olarak yorumlan yordu. Uygur Türkçesinde yaz lm yaz larda da, böyle sözler görülüyordu. Bu da Türklerin slamiyet’ten önceki ça lar na ait bir örnek te kil etmektedir. (Ögel, cilt 8, 1987: 16 )”

“Osmanl ’da mehter, eski örf ve adetler üzerine yap yordu. Nevbet slam geleneklerinde de vard r. Ancak “Resm-i Osmanî” denildi inde, Türk gelenekleriyle

bir kayna ma söz konusu olmal yd . Fatih, 200 yüzy l önce ölmü bir kimse için aya a kalkmak gereksizdir diye, padi ahlar n aya a kalkma gelene ine son vermi tir. Asl nda kendisi yepyeni bir imparatorlu u kurmaktayd . ( Ögel, cilt 8, 1987: 19 )”

“<< Âl-i Osman Gazi seferde nevbet vurulsa, aya n dururlar… >>

Bu da bu konuyu belirten ba ka bir söyleyi tir. kindi vaktinde vurulan nevbet; kindi eski Türkçe bir söz ve zaman birimidir. kindi zaman n önemine gelinecek olunursa, bu nevbet bir Konak Nevbeti idi yani ikindi divan s ras nda saray içinde çal rd . ( Ögel, cilt 8, 1987: 19 )”

“Bu nevbet her gün ikindi zaman çal r, padi ah seferde ise ota m önünde, de ilse saray içerisinde belirli bir yerde çal rd . Bundan sonra da dua edilir ve merasim sona ererdi. Dolay yla bunlar toparlayacak olur isek

A: Sefere ç ta : << sefer huruç >>, << gazaya davet>> için, B: Seferde, << ota n önünde >> çal nan nevbet,

C: Bar ta veyahut da padi ah sarayda iken çal nan saray içi nevbeti: ikindi ezan ndan sonra yap lan ikindi divan s ras nda yap lan nevbet. ( Ögel, cilt 8, 1987:

Benzer Belgeler