• Sonuç bulunamadı

4.4 Bulgular ve Tartışma

4.4.2 Cinsel Şiddete İlişkin Bulgular

Ekler kısmında yer alan Tablo 14’te kadına yönelik şiddet türlerinden cinsel şiddete ilişkin analiz sonuçları yer almaktadır. Kadının eğitim durumunun ilkokul olması diplomasız olmasına göre cinsel şiddeti %2 azaltmaktadır. Ortaokul mezunu olmasının %4, lise mezunu olmasının %6, üniversite mezunu olmasının ise cinsel şiddeti %7 azalttığı görülmektedir. Kadının eğitim durumunun yüksek lisans/doktora mezunu olmasının ise diplomasız olmasına göre cinsel şiddeti %5 azalttığı görülmektedir.

Logit tahminine göre kadının eğitim durumunun ilkokul olması istatistikî olarak anlamlı bulunmamıştır. Probit tahmin sonuçlarına göre ise kadının eğitim durumunun ilkokul olması cinsel şiddet görme olasılığını azaltmıştır. Logit ve Probit tahminlerine göre kadının eğitim durumunun ortaokul olması cinsel şiddeti görme olasılığını azaltmıştır. Kadının eğitim durumun lise ve üniversite olması cinsel şiddet görme olasılığı üzerinde istatistikî olarak bir etkisi bulunmamıştır.

Kadınların eğitim seviyesindeki artışın fiziksel şiddeti azalttığını tespit etmiştik. Fiziksel şiddet gören kadınların aynı zamanda cinsel şiddete de maruz kaldığı bilindiği için tahmin sonuçlarımız birbirine yakındır. Yodanis (2004) kadınların eğitim düzeyi yüksek olduğu durumlarda kadınların cinsel şiddet maruz kalma oranının daha düşük olduğunu belirtmiştir. Yapılan analizde de görüldüğü gibi eğitim seviyesi arttığında cinsel şiddetin düşmesi, Yodanis’in çalışması ile paralel bir sonuçtur.

Erkeğin eğitim durumu ilkokul olmasının diplomasız olmasına göre cinsel şiddet üzerinde anlamlı bir etkisi yoktur. Logit ve Probit tahminlerine göre ise cinsel şiddet görme olasılığı azalmıştır. Erkeğin eğitim durumu ortaokul olmasının cinsel şiddet üzerinde istatistikî olarak etkisi bulunmamıştır. Logit ve Probit tahmin sonuçları da paralellik göstermektedir.

Erkeğin lise mezunu olması %5, üniversite mezunu olması %6 ve yüksek lisans ve doktora mezunu olması cinsel şiddeti %10 azaltmıştır. Logit ve Probit tahminlerine göre ise erkeğin lise mezunu olması da üniversite mezunu olması da kadının cinsel şiddet görme olasılığını azaltmıştır. Erkeğin yüksek lisans/doktora mezunu olmasının ise kadının cinsel şiddet görme olasılığı üzerinde anlamlı bir etkisi yoktur.

Erkeklerin eğitim seviyesindeki yükseliş, istikrarlı olarak, cinsel şiddet olasılığını daha da düşürmüştür. Görüyoruz ki cinsel şiddet fiziksel şiddetten farklı olarak kadının partnerinin yani erkeğin eğitim seviyesine daha duyarlıdır. Erkeklerin eğitimle bilinçlenmesi cinsel şiddet sorununu çözmekte olumlu etki yaratmaktadır.

Kadın ve erkeğin eğitim farklılıklarına göre cinsel şiddeti analiz ettiğimizde ise kadının eğitim durumu ilkokul iken, erkeğin lise mezunu olmasının cinsel şiddeti %3 arttırdığını görürüz. Logit ve Probit tahminlerine göre ise cinsel şiddet görme olasılığı üzerinde, bu grupta, anlamlı bir etki bulunmamıştır. Kadının eğitim durumu ilkokul, erkeğin ise üniversite mezunu olması cinsel şiddeti %5 arttırmıştır. Logit tahminlerinde

bu etki anlamlı değilken, Probit tahminlerine göre cinsel şiddet görme olasılığı artmıştır. Kadının eğitim durumu ilkokul , erkeğin ise yüksek lisans mezunu olmasının cinsel şiddet üzerinde anlamlı bir etkisi yoktur.

Kadının eğitim durumu ortaokul, erkeğin ilkokul mezunu olması cinsel şiddeti %3 artırmıştır. Logit tahmininde aynı parametre anlamsızken, Probit tahminlerine göre cinsel şiddet görme olasılığının azaldığını görürüz. Kadının eğitim durumu ortaokul, erkeğin ortaokul mezunu olmasının cinsel şiddeti %3 arttırdığını görmekteyiz. Logit tahmininde bu katsayı istatistikî olarak anlamsızdır. Probit tahminlerine göre cinsel şiddet görme olasılığı artmış olup %1 anlamlılık düzeyine sahiptir. Kadının eğitim durumu ortaokul, erkeğin lise mezunu olması cinsel şiddeti %4 artırmıştır. Logit tahminlerine göre istatistikî anlamlılık yok iken, Probit tahminine göre cinsel şiddet olasılığı artmıştır. Kadının eğitim durumu ortaokul, erkeğin üniversite mezunu olmasının cinsel şiddet üzerinde istatistikî olarak anlamlı bir etkisi yoktur. Logit tahminleri de bunu desteklemektedir. Probit modeli ile yapılan analizde ise cinsel şiddet görme olasılığı artmıştır. Kadının eğitim durumu ortaokul , erkeğin yüksek lisans ve/veya doktora mezunu olması cinsel şiddeti %5 artırmıştır.

Kadının eğitim durumu lise, erkeğin eğitim durumunun ilkokul olması cinsel şiddeti %4 arttırmıştır. Logit ve Probit tahminlerine göre bu etki istatistikî olarak anlamlı değildir. Kadının eğitim durumu lise, erkeğin eğitim durumunun ortaokul olması cinsel şiddeti %5 artırmıştır. Logit ve Probit modelleriyle yapılan analiz sonucuna göre cinsel şiddet görme olasılığı üzerinde istatistikî olarak anlamlı bulunmamıştır. İki tarafın da eğitim durumunun lise olması cinsel şiddeti %6 artmıştır. Probit ile yapılan analizde bu parametre istatistikî olarak anlamlı bulunmamıştır.

Kadının eğitim durumu lise, erkeğin eğitim durumunun üniversite ve yüksek lisans/doktora mezunu olması cinsel şiddeti %7 arttırmıştır.

Görüldüğü gibi eğitim farklılıklarına göre yapılan analizde eğitim durumları erkek lehine de kadın lehine de farklılaşsa cinsel şiddet artmaktadır. Kadın lehine fark oluştuğundaki artışı yine Geri Tepme Teorisi ile açıklayabiliriz. Erkek lehine fark olduğu durumdaki şiddet artışını ise bazı durumlarda erkeğin kendi lehine oluşan gücü cinsel şiddet kullanarak istismar edebilmesi şeklinde yorumlayabiliriz.

Kadının elde ettiği geliri tamamını tek başına harcıyor olması elde ettiği geliri kendi inisiyatifinde harcayamadığı durumla kıyaslandığında, kadına yönelik cinsel şiddet %1 azalış göstermektedir. Bu sonuç istatistikî olarak %1 anlamlılık düzeyine sahiptir. Logit ve Probit modelleriyle yapılan analizde ise cinsel şiddet görme olasılığı azalmıştır ve %1 anlamlılık düzeyine sahiptir. Bu parametre fiziksel şiddet üzerinde istatistiki olarak anlamsızken, görüldüğü gibi, cinsel şiddeti azaltan bir etki yapmaktadır.

Kadının elde ettiği gelirini kontrol etme hakkına sahip olmasının iki sonucu vardır. Bunlardan birincisi, kadının ekonomik gücü bulunması neticesinde cinsel şiddet yaşadığı ilişkisini sonlandırsa da kendi ayakları üstünde durma imkânı bulacağı için şiddetten kaçınma şansı olacaktır. İkincisi ise elde ettiği geliri kontrol etme hakkı mevcutsa hanehalkı karar alma sürecinde güçlüdür. Bu durum kadının partneriyle olan ilişkide söz hakkı olduğunu gösterir. Teorik olarak şiddette azalış beklediğimiz bu durumu şöyle açıklayabiliriz; Aizer (2010) Nash Pazarlık Teorisi gereği işgücü piyasa koşullarının iyileştirilmesiyle kadının işgücü piyasasında yer alması ve işgücündeki potansiyel olarak pazarlık gücü elde etmesi yönünde iyileşmeler şiddeti azaltır. Bu durum evlilikten çıkış ihtimalini kolaylaştırıcı etki yapmaktadır. Bu nedenle şiddet olayları azalmaktadır. Aynı zamanda bu sonuç, Farmer ve Tiefenthaler (1996)’in elde ettiği bulguları da desteklemektedir. Kadının belli bir gelire sahip olması işgücü piyasasında yer aldığı ve ekonomik açıdan güçlü olduğu sonucunu çıkarır. Kadının belli ekonomik güce sahip olması partneri ile yaşadığı şiddetten kaçmasını ve kurtulmasını sağlamaktadır. Kadının kendi geçimini sağlayacak kadar bir işte çalışması şiddete karşı boyun eğmemesi anlamına gelmektedir. Kadınının işgücü piyasasında daha çok yer alması yönünde yapılacak çalışmalarda devlete büyük roller düşmektedir. Yapılacak olan işgücü piyasasındaki iyileştirmeler, kadının evlilikte cinsel şiddet veya diğer şiddet türlerine maruz kalmaması yönünde olumlu etkiler yaratacaktır. Kadına yönelik şiddetin azaldığı toplumların geri kazanımları çok daha sağlıklı olacaktır.

Kadının son hafta herhangi bir işte çalışmış olması durumu cinsel şiddeti %1 artırmıştır. İstatistikî olarak %1 anlamlılık düzeyine sahiptir. Logit ve Probit modelleriyle yapılan analizde kadının son hafta çalışması cinsel şiddet görme olasılığını artırmıştır ve %1 anlamlılığa sahiptir. Teoride Erkekte Ters Tepme olarak geçen bu durum geleneksel (ataerkil) aile yapısından kaynaklanmaktadır. Kadında herhangi bir ekonomik iyileşme erkeklerde ekonomik dengelerin değişeceği korkusuyla ters bir etki yaratıp kadına şiddet göstermesine neden olabilmektedir. Erkek, kadının ekonomik özgürlüğüne sahip

olmasını istemediği için cinsel şiddeti araç olarak kullanıp kontrol altına almaya çalışabilir.

Kadına yönelik cinsel şiddet en çok 19-30 yaş aralığında görülmektedir. Logit ve Probit modelleriyle yapılan analiz sonucu da LPM tahmin yöntemi analiz sonucuyla paralellik göstermektedir. Kadının çocuk sahibi olmasının çocuk sahibi olmadığı durumla kıyaslandığında kadına yönelik cinsel şiddeti %3 artırdığı tespit edilmiştir. Çocuk sayısının iki olması cinsel şiddeti %4, çocuk sayısının üç olması %6, çocuk sayısının dört olması %7, çocuk sayısının beş olması %7, çocuk sayısının altı olması %7 ve çocuk sayısının yedi olması %6 artırmıştır. Logit ve Probit modelleriyle yapılan analiz sonucu da Doğrusal Olasılık Modeli tahminleriyle paralellik göstermektedir. Bu sonuçlar Benson vd. (2003), Kocacık vd. (2007) ve Çivi vd. (2008)’nin elde ettiği bulguları da desteklemektedir. Çocuk sayısı arttıkça da cinsel şiddete maruz kalma olasılığının da arttığını görmekteyiz. Çocuk sahibi olan bir annenin evlilikte kurtulma yoluna başvurması daha zor bir durumdur. Çünkü çocuk veya çocukla evsiz ve işsiz kaldığı durumlarda yaşamlarını devam ettirmeleri çok zorlaşacaktır. Erkekte bu durumu bildiği için zayıf kalan kadına karşı daha kötü davranabilme gücünü kendinde bulabilmektedir. Toplumların oluşumunda aileler en temel halka olduğu için aile birliğine zarar veren kişilere karşı caydırıcı ve/veya cezai politikaların geliştirilmesi sorunun çözümüne önemli katkılar sağlayabilecektir.

2014 yılını 2008 ile kıyasladığımızda cinsel şiddet üzerindeki artış istatistikî olarak anlamlı bulunmamıştır. Logit ve Probit modelleriyle yapılan analiz sonucu da LPM tahmin yöntemi analiz sonucuyla paralellik göstermektedir.

Kadınlar doğurganlığa en yatkın oldukları dönemde cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Kadına cinsel şiddetin fiili olarak işlendiği durumda üreme sağlığı da olumsuz etkilenebilir. Kadınların yaşadıkları cinsel şiddet onları hem fizyolojik hem de psikolojik olarak etkilemektedir. Cinsel şiddet, kadında stres bozukluğunun yaşanmasına ve hatta bunun kronikleşmesine sebep olacaktır. Bu da diğer hastalıklarının da artmasına sebep olacaktır. Sağlıksız bir bireyin toplumda ya da aile birliği içinde çocuğuna olan davranışları da olumsuz etkilenecektir. Birbirine bağlı olan bu halkalar gelecek nesillerinde problemli olmasına da neden olabilecektir.