• Sonuç bulunamadı

Cevheri Ek Fiilden Önce Gelen Unsur Zaman Eki midir?

Belgede Türk dilinde cevheri ek fiil (sayfa 49-53)

1. BÖLÜM: CEVHERİ EK FİİL KATEGORİSİ

1.2. Tarifler

1.2.1. Cevheri Ek Fiilin Tartışmalı Tarafları

1.2.1.8. Cevheri Ek Fiilden Önce Gelen Unsur Zaman Eki midir?

Dilbilgisi çalışmalarımızda sorunlu olan bir konu sıfat fiil ekleri ile zaman eklerinin birbirine karıştırılmasıdır. Ekleşme dizisinde yerine getirdikleri işlevler bakımından iki ayrı sınıfı temsil eden bu eklerin cevheri ek fiil ile ilişkileri bakımından ele alınması gerekmektedir. Bu bakımdan, yukarıda da belirttiğimiz gibi, “O ev eskimiş bir evdir” cümlesinde –mIş sıfat fiil eki olarak değerlendirilirken, “o ev eskimiş” örneğinde, yani tamlanan unsur anlam kategorisinden kalkıp Ø tamlanan ile temsil edilince “-miş’li geçmiş zaman” olarak kabul edilmektedir. Çünkü ikinci örnekte, gözle görülmediği için

32

olsa gerek, Ø tamlanan yok sayılmakta ve böylece aynı kategoriye ait iki ek farklıymış gibi algılanmaktadır (Turan, 2008). Sıfat fiil ekleri ile zaman ekleri arasında yapılan bu ilişkilendirme, çalışmalarda “geniş zaman sıfat fiili, geçmiş zaman sıfat fiili, gelecek zaman sıfat fiili” gibi tasniflerin yapılmasına da yol açmıştır.

Arat da konuyla ilgili tartışmalara, Hans Marchand’ın “Türkçenin bünyesine dair mülahazalar” isimli makalesindeki iddialarına karşı çıkarak dahil olur. Marachand’ın söz konusu yazısındaki iddiaları “fiillerin muhtelif zamanları ile sıfatların tasrifinde aynı lahikalar kullanılıyor, bu lahikalar isnadî bir fiil olan imek masdarının hâl sigasıdır, fiillerin cezri sıfatlar gibi muamele görüyor ve fiiller bazen isim hâlini alıyor, bütün fiil tasrifi isnadî bir mahiyettedir” şeklinde özetlenebilir. Yani, yazar aslında Türkçede fiillerin hareketi değil keyfiyeti bildirdiğini, dolayısıyla Avrupa dillerinde cümle kullanıldığı yerde Türkçe sıfat kullandığını ifade etmektedir. Yazarın bu iddialarının asıl dayanağı Türkçede zaman ekleri ile (geliyor, gelecek, gelmiş) ve sıfatlar (yalnız) üzerine gelen şahıs eklerinin aynı olmasıdır. Arat yazısında bu aynılığın aslında esas tasrif şeklinin fiil tasrifi olduğunu, sıfat tasrifinde erür şeklinin kaybolduğunu belirterek Marchand’ın iddiasına karşı çıkar ve şekil benzerliklerine bakarak bu eklerin imek fiilinin geniş zaman çekimi olduğunu iddia etmenin doğru olmadığını söyler. Ancak yazının sonraki bir bölümünde “Marchand’ın sıfat muamelesi

gördüklerini söylediği fiil şekilleri partisip şekilleridir. Partisipler, diğer dillerde olduğu gibi, bir cihetten fiil kategorisine dâhildirler, çünkü zaman ifade ederler. Fakat sıfat gibi kullanılmaları itibariyle de isim kategorisine girerler. Bunun Türkçede de böyle olması tabiîdir” diyerek aslında yazarın fikirlerine dolaylı da olsa iştirak

etmektedir (1978: 292-295). Bir isim tamlamasında, tamlayan unsurun sıfatlama eki almış bir isim olması veya sıfat fiil eki almış bir fiil olması arasında sadece köken farkı vardır, tamlamada üstlendikleri işlev aynıdır 32. Ayrıca, aldıkları şahıs eklerinin aynı olmasında, Türk dilinin ekleşme kültürü göz önünde bulundurulduğunda, herhangi arızî bir durum söz konusu değildir.

Ercilasun “Bir başka husus er-in çekimli fiillerle kullanılışıdır. Bu kullanılışı birleşik fiil içinde ele almamak gerekir. Bir kere şekil olarak er- den önceki fiil; bir gerundiyum

32 “Güzel kişi” ile “Gelecek kişi” tamlamalarının güzel ve gelecek unsurlarının tamlama içinde üstlendikleri görev bakımından bir farkı yoktur. Aralarındaki fark ilkinin bir isimken sıfat görevini alması, ikincisinin fiilken sıfat görevini almasıdır.

33

veya isim şekli değil, çekimli bir fiildir. Gerçi sıfat fiilleri, bilhassa o devir için isim gibi mütalaa etmek mümkündür. Fakat tiler ermiş (61-469), törütülmüş erdiŋ (141-1242), sürgey erdiŋ (509-5105), bargay erdi (578-5834), bamagu erdiŋ (126-1089) gibi örneklere bakıp birinci unsurları tam bir isim gibi kullanılmış zannetmek lazımdır. Bunlar her şeye rağmen çekimli fiildirler” (1984: 50) diyerek bu örneklerde cevheri ek fiilin önündeki unsurun sıfat fiil kategorisinde olduğu fikrine katılmaz 33.

Ayrıca, geleneksel dilbilgisi kitaplarında zaman ve şekil eki olarak değerlendirilen eklerin çoğunun aslında sıfat fiil eki olduğu ortaya konmuştur 34.

Tarihî diyalektlere ait metinlerinden derlediğimiz örnekler Türk dilinde “birleşik fiil çekimi” denilen yapının veya yüklemin gelişme sürecine dair fikir verebilir;

sekiz on yaşayur ķarı erti (İKP XXIV) (>yaşayur+Ø+er-ti+Ø+Ø)

men ėlig yıldın ölmiş kişi turur-men (NF 438-7) (>ölmiş+Ø+Ø-Ø+me+n) sen ol celil taġda turġan ilyās ėrür-sen (KE 159r11) (>turgan+Ø+Ø-Ø+se+n)

33 Diğer diller için de fiil çekiminin aslında sıfat fiil şekilleri üzerine cevheri ek fiil gelmesiyle geliştiği iddia edilmiştir. Bu konuda Foucault’nun şu sözleri oldukça dikkate değer; “Dil kendini, onun adsal karakterleştirmenin işleyişinden hareketle inşa etmekteydi: türeme bu faaliyetin kapsamını genişletmekte; soyutlama sıfatları yaratmaktaydı; ve bu durumda, çekilebilir adlar kategorisinin oluşabilmesi için, bunlara diğer büyük indirgenemez unsur olan, olmak fiilinin büyük tekdüze işlevinin eklenmesi yetiyordu-olmak fiili ile sıfat tamlaması içindeki sıfatın fiilsel biçim içinde bir cins saf oluşturmaları-. Bopp da, fiillerin, fiille bir kökün kaynaşmasından oluşan karışımlar olduklarını kabul etmekteydi. Fakat onun çözümlenmesi klasik şemadan birçok esaslı noktada farklılaşmaktadır: olmak fiiline atfedilen yüklemsel işlevin ve önermesel anlamın potansiyel ve gizli ilavesi söz konusu değildir; ilk önce, bir kökle

olmak fiilinin biçimleri arasındaki maddi bir bitişme söz konusudur. Sanskritçenin as’ı, Yunancanın aorista’sındaki sigma’da, Latincenin mişli geçmişin hikayesindeki ve geçmiş zaman da gelecek’teki er’de

bulunmaktadır; Sanskritçenin bhu’su ise, Latincenin gelecek zamanı ile hikaye bileşik zamanındaki b’de yeniden ortaya çıkmaktadır. Üstelik, olmak fiilinin eklemesi, köke bir zaman ve kişi yüklenmesine olanak vermektedir (olmak fiilinin kökü tarafından meydana getirilen bitim eki, scrips-i’de olduğu gibi, bir de kişi zamiri eklemektedir.) Daha sonra bir sıfatı fiile çeviren olmak fiilinin eklemesi değildir, kökün kendi fiilsel bir anlama sahip bulunmaktadır; olmak fiilinin çekiminden türeyen kelime bitimleri ona yalnızca kişi ve zaman değişimleri eklemektedirler. Demek ki fiillerin kökleri başlangıçta şeyleri değil de eylemleri, süreçleri, arzuları, istekleri işaret etmektedirler; ve olmak fiilinden gelen bazı bitimleri ve kişi zamirlerini alarak çekimli hale gelenler bizzat onlardır; öte yandan gene onlar, bizatihi değişken başka ekler alarak türemeye yatkın adlar haline gelmektedir. Demek ki, klasik çözümlemeyi karakterize eden adfiil çifte kutupluluğun yerine, daha karışık bir düzen ikame etmek gerekmektedir: farklı tiplerden bitimler alabilen ve böylece çekimli fiiller veya adlara can veren, fiilsel anlamlı kökler. Fiiller (ve kişi zamirleri) böylece dilin öncelikli unsuru haline gelmektedirler- dilin ondan itibaren gelişebildiği unsur-. “Fiil ve kişi zamirleri, dilin gerçek levyeleri olmuşa benzemektedirler” (Foucault, 2001: 405-406). Ferguson da bitimli zamanların geçmiş zaman sıfat fiili ile cevheri ek fiil teşkillerden, sürerlik bildiren zamanların da geniş zaman sıfat fiil ile cevheri ek fiil yapılarından geliştiğini, tarihi süreçleri takip edilebilen dillerde, art zamanlı bir incelemeyle bu durumun kanıtlandığını dile getirir (Foucault 2010: 112)

34 bk. TOPÇU, Çiğdem (2011), “Türkçede Sıfat Fiil Kategorisi”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler

34

men on yaşar oġlan erdim (NF 289/7) (> men altı yaşar+Ø+er-di+m+Ø (NF 24-17) Yerleşik dilbilgisinde 35 “men on yaşar oğlan erdim (NF 289/7)” cümlesindeki –ar eki arkasından anlam kategorisinde bir isim geldiği için sıfat fiil eki olarak değerlendirilmekte, ancak men altı yaşar erdim (NF 24-17)” cümlesindeki aynı ek arkasından gelen tamlanan yalnız görev kategorisinde olduğu dikkate alınmadığından “geniş zaman eki” olduğu kabul edilmektedir. Türk dilinin ekleşme dizisindeki Ø morfemlerin göz ardı edilmesi, iki cümlede de aynı görevi icra eden –ar ekinin birbirinden farklıymış gibi değerlendirilmesi sonucunu doğurmuştur.

Aslında cevheri ek fiilden önce gelen ekin zaman eki olup olmadığı meselesi, yerleşik dilbilgisinin “birleşik zaman” algısıyla irtibatlı olarak değerlendirildiğinde de açığa kavuşturulacak bir durumdur. Dilbilgisi çalışmalarında, cevheri ek fiilin isim üzerine çekimli dört şekilde geldiği vurgulanırken (geniş/şimdiki zaman, görülen geçmiş zaman, öğrenilen geçmiş zaman, şart), fiil üzerine üç şekilde (hikâye, rivayet, şart) geldiğinin belirtilmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Nitekim bu duruma Karaağaç dikkat çekmiş, varlığı dört şekil ve zamanda bildiren, dört isim cümlesi yüklemi olan Türkçenin olay bildirmesini üç şekil ve zaman çekiminde yapıyor olmasının mümkün olmadığından bahsetmiştir (2009: 113-114). Karaağaç, geleneksel dilbilgisi çalışmalarında “basit zamanlar” olarak verilen kategorileri “geniş zamanda bildirme” ve “kuvvetlendirme ihtimal birleşik çekimi” olarak değerlendirmiştir. Yani “basit zamanlar” da aslında cevheri ek fiil ile teşkil edildiği için, bir bakıma, bunlar da “birleşik zamandır”. Zaten yazarın “kuvvetlendirme ihtimal birleşik çekimi” şeklinde bir terim tespit etmesi bu bakış açısının göstergesidir. Benzer bir görüşü “Türkçede yalın/bileşik zaman karşıtlığı diye bir karşıtlık bulunmamaktadır. Paradigmalar her zaman bileşiktir” diyen Uzun da dile getirmiştir (1998: 124).

Ancak, Türk dilinin ekleşme dizisinde, fiil üzerine gelerek bitimliliği sağlayan unsurlar zaman ve şahıs ekleridir. Zaman ekleri fiil çekimini bitmişlik ve genel bir sonuç hükmüne bağlayan, yerdaş karşıtlık hâlinde geniş ve geçmiş zaman ekleridir (Turan, 2006: 290). Yerdaş karşıtlık hâlinde olmalarından ötürü fiil üzerinde bu eklerden ancak biri bulunabilir. Zaman ekleri, cümlede bitimliliği sağlama konusunda şahıs ekleri ile

35 “Yerleşik dilbilgisi” veya “alışılmış dilbilgisi” terimleri normatif hâle gelmiş, kendi içinde bir takım farklılıklar bulundurmakla birlikte bir kişiye veya bir akıma bağlanamayacak olan, öğretim unsuru olmuş hâkim dilbilgisi anlayışını ifade etmek için kullanılmıştır (Turan, 2009).

35

mukayese edilerek incelendiğinde de Türk dili için “birleşik zaman” diye bir içerikten bahsedilemeyeceği görülür. Bir cümlede ancak bir tane şahıs eki bulunabilir, yani şahıs eklerinin birleşerek “birleşik şahıs” oluşturması mümkün olmadığı gibi zaman eklerinin de beraber kullanılarak “birleşik zaman” oluşturması mümkün değildir. Bu bakımdan, cevheri ek fiilden önce gelen unsur zaman eki olarak değerlendirilemez.

Belgede Türk dilinde cevheri ek fiil (sayfa 49-53)