• Sonuç bulunamadı

Cevheri Ek Fiil ve Olumsuzluk

Belgede Türk dilinde cevheri ek fiil (sayfa 111-118)

2. BÖLÜM: CEVHERİ EK FİİLDE ŞEKİL

2.3. Cevheri Ek Fiil ve Olumsuzluk

Cevheri ek fiilin olumsuz şeklinin, Türk dilinin tarihî ve çağdaş diyalektlerinin bazılarında er- fiili ve bu fiilden gelişen şekiller ile yapıldığı (ermez, irmez, imez, emez vs.) bazılarında ise bu işlevi “değil” unsurunun yerine getirdiği yapılan çalışmalarda belirtilir. değil kelimesi karşımıza ilk olarak Divan’da çıkmaktadır. Kaşgarlı değil’in Arguca dag “yok, değil” kelimesine dayandırarak, Oğuzların “dag ol” yapısını Argulardan alarak tegül yaptıklarını ifade eder (DLT III, 153). Arat, Kaşgarlının etimolojisine, ol’un çekim unsuru kabul edilse bile dag kelimesinin olumsuz bir mana ifade etmesinin gerekli olduğunu söyleyerek itiraz eder (Arat, 1992: 132). Ayrıca, araştırmacıların ermez ve değil unsurlarının (ve fonetik varyantlarının) belirli diyalektlerde birbirine takebül ettiği yönündeki görüşleri de bir tarafıyla düzeltilmesi gerekir 61. Bu iki unsuru morfolojik olarak birbirine denk değildir, çünkü ermez şekli üzerine aldığı zaman eki ve şahıs ekiyle bitimliliği sağlayarak cümle oluşturabilir. Ancak değil kelimesi için böyle bir durum söz konusu değildir. İki unsur için morfofonemik dizi şu şekildedir: “cakşı e-me-z+Ø+Ø”, “güzel değil+Ø-Ø+Ø+Ø”. Kelepir’in değil’in mahiyetine dair yaptığı tespit bu bakımdan dikkat çekicidir: “Değil koşacın olumsuz hali değildir çünkü biçimbirim sırasına baktığımızda koşaçtan daha önce geldiğini görürüz. Eğer olumsuz koşaç olsaydı, o zaman olumlu koşacın normalde olduğu yerde olması gerekirdi” (Kelepir, 2003).

“değil” kelimesinin bazı örneklerde yüklem yapısının içinde yer almadığı, yüklemin tamlayıcılarından biri olarak kullanıldığı da görülebilir;

öŋi sofı eksük bilig seza degül yerge hare kıldı mālnı (Özmen, 2010: 233) (ME 44/71-8) Asman ilminden habîr değil idiğüŋ malûm oldu (Özmen, 2010: 233) (Tar. S II, 1038) Kırboba nazlı kapladı onun diil büük güdesini (Gag.) (TLG 155)

61 Mesela Ergin “isim fiilinin menfisinde değil yerine birçok şiveler i-mes (i-mez) şeklini kullanıla gelmiştir” der (Ergin, 2005: 319). Hatiboğlu da dilbilgisi terimleri sözlüğünde değil’i “olumsuzluk koşacı” maddesinde değerlendirir (Hatiboğlu, 1982: 85).

94

Onun gowı mugallıma deldigini eşitdim (Tkm.) (Kelepir, 2007: 95) ermez ve fonetik varyantlarının da bazı durumlarda yüklemin tamlayıcısı konumunda kullanıldığı görülebilir;

birük teŋriler yekler lular gantarlar gintirviler Asurlar talım ķara ķuşlar maĥuruķular kişili kişi ermezliler körkin körü tınlıġlar erser ķuanşi im pusar ol tınlıġlarķa alķuķa yaraşı etüz körkin körtgürü nomlayu kurtgarur (Kip 143) men barıp daķyānūs ėrmesiŋizni aytu bereyin (KE 179r7) bay eves kizi (Tuv.) “Zengin olmayan kişi” (Harrison, 2001: 31) Türk dilinin tarihî ve çağdaş diyalektlerinde ermez veya değil (ve fonetik varyantlarının) tercih edilmesi bakımından bir karşıtlık kurulmaya çalışılsa da bazı diyalektler için bu durum pek kolay görünmemektedir. Mesela, Kırgız ve Kazak Türkçelerinde cevheri ek fiilin olumsuz biçimi için emes kullanıldığı belirtilse de tügül/tügil şekilleri de görülebilir 62;

emi, anı akındardın arasınan sınamak tügül, ukuruk menen kuusan da çıgara albaysıŋ (Krg.) “Onu şimdi şairlerin arasında sınamakla değil, uzun sırıkla kovsan da çıkaramazsın (Kasapoğlu-Çengel, 2005: 321) kara kiyimçen ulam artın kılçak karadı, a tügül öz ayagınan taş şıgır etken sayın toktoy kalıp, anan demin içine tartıp, tün astınan tegeregin ayar tıŋşap oturup üygön taşka cetti “Siyah elbiseli devamlı arkasına dönerek baktı. (Krg.) Hatta, kendi ayaklarında çakıl taşı şakırdadıkça dıraklıyor, sonra demini içine çekip karanlık gecede etrafına dikkatle kulak vererek taş yığınına ulaştı” (Kasapoğlu-Çengel, 2005: 322)

62 Bu diyalektlerle ilgili yapılan çalışmalarda genellikle cevheri ek fiilin olumsuz şeklinin “emes” ile yapıldığı belirtilmiş, Krg. tügül ve Kzk. tügil biçimleri bağlaçlar başlığı altında incelenmiştir. Özmen de değil ile ilgili yaptığı ayrıntılı çalışmada değil’in “biri edat biri de bağlaç olmak üzere iki temel kullanımının olduğunu” dile getirir. Bu bakımdan “emin değilim” cümlesinde edat olan değil unsurunun “yalnız ablam değil, benim tanıdığım işleyen kadınların çoğu böyle” cümlesinde bağlaç olduğu iddia edilmiştir (Özmen, 2010: 193). Ancak metinler incelendiğinde, Kazak ve Kırgız Türkçelerinde er- fiilinden gelişen şekillerin de, araştırmacıların “değil” i bağlaç olarak kullanıldığını kabul ettikleri konumda tercih edilebileceği görülür; bu yalğız qol isi emes, mıyisinde de solay (Kzk.) “Bu yalnız kol işi değil, zihin işidir de” (TLG 476), Al başkaga emes, caadırap açılıp turgan güldörgö da kaydıger karayt (Krg.) “O, sadece başkalarına değil, serpilip açılan çiçekler de kayıtsız bakar (TLG 532).

95

öytkeni Ķazaktıŋ bastawış mektebinde oķıytın kitaptar belgilenbek tügil, eli şıķķan da joķ (Kzk.) “Çünkü Kazak ilkokullarında okunacak kitapları belirlemek bir yana, henüz basılmış da değildir” (TLG 476) Bu iki unsurun aynı eserde yan yana kullanıldığı da görülebilir;

nesrįn Ǿaceb degül mü ki sünbül ķılur libās / irmes mü taŋ ki çįn büti müşg-i ħıŧā kiyer (LD 733) ehl-i maǾnā irmes ü rūşen degül āyįnesi / ol ki körmes barça źerrāt içre sübĥān śūretin

(LD 1426) degil kelimesinin diyalektlere göre bulunduğu biçimler örnekleri ile şu şekildedir;

deel

süytçi deel ekenim (Tkm.) (TLG 259)

degül

şart-ı insaāf degül tutmasaŋ aħır ferman (GT 4a/1) ol ayıttı bizim cinsimizge lāyıķ degül (GT 9a/9) ot söndürüp köz ķoymak yılan öltürüp balasın beslemek Ǿāķiller işi degül (GT 13a/11) ferįdūnnıŋ malı ve leşkeri ol ķadar köp degül idi (GT 16a/12) bu ħayr ħaberi manfa degül menim düşmenlerime durur (GT 19a/2,3) ay yār taǾziyetim ķılġıl kim tehniyet yiri yiyi degül durur (GT 66a/4-5) ehl-i śafā yüzde ni ise ķafāda oldur / aślı yaman münafık kibi degüldür (GT 50b/9) ben ol ĥalde kişi degülün (YB K-VII/26) ĥadı beşer degül kim ol Pertev-i lā-yezāl irür (LD 553) ehl-i maǾnā irmes ü rūşen degül āyįnesi / ol ki körmes barça źerrāt içre sübĥān śūretin

(LD 1426) sizdin eger tilense gül ĥüsn ülüşi Ǿaceb degül (LD 1495)

96

nesrįn Ǿaceb degül mü ki sünbül ķılur libās / irmes mü taŋki çįn büti müşg-i ħıŧā kiyer (LD 733) ķaşıŋ üze sordı ki nidür vesmeni lüŧfį / ol ya üze didi ki yaşıl toz degül mü (LD 1563) luŧfį ayıtķanı bir aġız vaśf-ı şekkeriŋ / sözi ķalıda ķand mükerrer degül müdür (LD 346) ne kim var cihanda güzafın degül / gül-istānda bülbül budağında gül (SN 28) ādem oğlusun taŋrıyı birlegil / degülsin ŧaş andan yaŋa bir eğil (SN 85) ġaraz andan ancak ĥiķāyet degül / veķāyiǾ elinden şikâyet degül (SN 360) adı baĥr idi taŋ degüldür hele / eger baĥrden incü ĥāśıl ola (SN 401) işidicegez nev-bahār anası / dir ādem degül imiş usanası (SN 1276) ordum śaġ esen degül ise başuŋuza çara idüŋ (DK D44/1) ana ĥaķķı taŋrı ĥaķķı degülmise-y-idi ķalķubanı yirümden ŧura-y-idüm (DK D53/7)

mere dadı men avçı degülem (DK D77/3)

sevişdügüm bamsı beyrek sen degülsin (DK D116/4)

degil

sen yaş bala degilsiŋ, ne yapmak kerek olğanını ve ne yapılğanını özüŋ de biledirsiŋ

(Krm. Tat.) (TLG 877)

değil

hiçbir şey lisan kadar bir ağaca benzer değildir. (T.T.)

bu güler yüzlü adam ben değilim. (T.T.)

sanat eserleri tabiattan kopya edilmiş değildir. (T.T.) deyil

97

devül

tanda devül birisi kün “yarın değil öbürgün” (CC 71, 28) muhtaç devül bu dünyanıŋ ötmekine (CC 140,7)

digül

ger ķılmasa vefa maŋa dilber Ǿaceb digül / Ǿömr-i Ǿazįz kimge cihan vefa ķılur

(LD 387) eger barur min iligtin maĥall-i Ǿayb digül / ki fitneler bar uşol ġamze merhabasında

(LD 1670)

diil

gavrilovun evi diildi uzakta (Gag.) (TLG 154) Kırboba nazlı kapladı onun diil büük güdesini (Gag.) (TLG 155) diilsin sade gözel, ama akıllıysın da (Gag.) (TLG 156)

dögül

anıŋ üçün kim ĥamlesi şerrinden iymen dögülmen (GT 24a/6)

men munıŋ ĥārisi dögül-men (GT 30b18)

bular üze uruşmak yaħşı dögül (MG 37a/1)

taķı onlar yarıķ dögül turur (MG 81a/2)

bu yirde eskisindin maķsūd iski ķılıç dögül bel-kim kerim kesegen ķılıç turur (MG 85a/6)

döl

men azam-da döl-men (ben insan değilim) (CC 124, 22)

tuwıl

onıŋ yüzinde süyiniş tuwganın Elgaytar tuwıl, başkalar da sezdiler (Nog.) “onun yüzündeki sevinci Elgaytar değil, başkları da hissetti” (Ergönenç, 2009: 214)

98

yamaŋa yaxşı bol degen niyet pen ķızdı tek anası tuwıl da, ķwıldaşları da, xalk adetleri de terbiyaladılar (Nog.) “Kötüye karşı iyi ol sözü ile kızı sadece annesi değil, köylüleri de, halk adetleri de yetiştirdi” (Ergönenç, 2009: 214) seniŋ pişeŋ pişe tuvıl (Nog.) “Senin karın kadın değil” (TLG 674)

tügil

öytkeni Ķazaktıŋ bastwış mektebinde oķıytın kitaptar belgilenbek tügil, eli şıķķan da joķ (Kzk.) “Çünkü Kazak ilkokullarında okunacak kitapları belirlemek bir yana, henüz basılmış da değildir” (TLG 476)

tögül

menim ķatımda ol müstaĥsen tögül (MG 10b/2)

tügĕl

hiçbĕrkĕm de tügĕl, üzĕm bu (Tat.) “Hiçkimse de değil, benim bu (TLG 714) Tın alırga, kuzgalırga mömkin tügĕl (Bşk.) “Nefes almak, kığırdamak mümkün değil”

(Öner, 2011: 226)

tügül

emi, anı akındardın arasınan sınamak tügül, ukuruk menen kuusan da çıgara albaysıŋ (Krg.) “Onu şimdi şairlerin arasında sınamakla değil, uzun sırıkla kovsan da çıkaramazsın (Kasapoğlu-Çengel, 2005: 321) kara kiyimçen ulam artın kılçak karadı, a tügül öz ayagınan taş şıgır etken sayın toktoy kalıp, anan demin içine tartıp, tün astınan tegeregin ayar tıŋşap oturup üygön taşka cetti (Krg.) “Siyah elbiseli devamlı arkasına dönerek baktı. Hatta, kendi ayaklarında çakıl taşı şakırdadıkça dıraklıyor, sonra demini içine çekip karanlık gecede etrafına dikkatle kulak vererek taş yığınına ulaştı” (Kasapoğlu-Çengel, 2005: 322) olturup gazet-jurnal oxup tursa tügül, dağı etegeni yoķ (Kmk.) “Oturup gazete-dergi okusa değil, başka iş yaptığı yok.” (TLG 992) yaxşı tügül ekenmen (Kmk.) (TLG 994)

99

tül

Men şaytan ad tülme, cek da tülme (Krç. Mlk.) “Ben şeytan da değilim cin de değilim” (TLG 933)

tüyül

alası tüyül men (TZ 47a) (Karamanlıoğlu, 1994: 152)

tüvül

bu nérse ullu tüvül (Kar. ) “Bu şey büyük değil” (Kocaoğlu, 2006: 68) işiy avur tüvül-me? (Kar.) “işin ağır değil mi?” (Kocaoğlu, 2006:118) alar erler tüvül, ķatınlardır (Kar.) (Kocaoğlu, 2006:118) biz temirçiler tüvül, sabançılar biz (Kar.) (Kocaoğlu, 2006:118) Yakut Türkçesinde bu işlevle suox “yok” ve buol- “ol-” kelimelerinin kullanıldığını görmekteyiz 63;

xarata suox (Yak.) “kara değil” (TLG 1261)

ulaxana suox (Yak.) “Büyük değil, büyük olmayan” (TLG 1261) barıax etim “varacak idim”, barıa suox etim (Yak.) “varacak değil idim”

(Kirişçioğlu, 1999: 116) kıtaanax da taas buolbatax, maŋan da xaar buolbatax baar ühü (Yak.) “Sert ama taş değil, beyaz ama kar değil” (Kirişçioğlu, 1999: 184) Çuvaş Türkçesinde olumsuz çekim olan mar (: er-mez) biçiminde cevheri ek fiil Ø olarak görülmektedir;

+mar (Ø-ma-r : er-me-z)

vĭl çuhĭn marçĩ (Çuv.) “O fakir değildi” (TLG 1308) vĭl tĩmeske hal ‘ıtla şülleh mar (Çuv.) “O tepe şimdi fazl yüksek değil” (TLG 1308)

63 Türkçede cevheri ek fiilin olumsuz şekilleri için +E(r)- ve +(B)O(l)- fiilleriyle oluşturulan teşkiller kullanılmıştır. Cevheri ek fiilin olumsuzu için +D(I)(r)- fiili ile oluşturulan bir teşkile rastlamadık.

100

vĭl şarĭmsan şıvĩnçen ıtlaayarah mar. (Çuv.) “O, Şarımsan syundan çok uzakta değil” (TLG 1308) vĭl çuhĭn mar iken (Çuv.) “O fakir değilmiş” (TLG 1309)

Belgede Türk dilinde cevheri ek fiil (sayfa 111-118)