• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1. CEVAHĠRU’L-ESDAF’IN RĠVAYET AÇISINDAN

2.4. Cevahiru‟l-Esdaf‟ta Dille Ġlgili Değerlendirmeler

Müfessirler Kur‟an‟ı en doğru Ģekilde anlayabilmek için her türlü materyali en etkin Ģekilde kullanmaya çalıĢmıĢlardır. Tefsirlerinde sadece rivayetlerle kalmamıĢlar, belagat ve fesahat harikası olan Kur‟an‟ı Arapça‟nın bütün inceliklerini dikkate alarak anlamaya çalıĢmıĢlardır. TeĢbih, hakikat, mecaz, vücuh, nezair, istiare, takdim, tehir, i‟rab, kinaye vb. dil ve belagat inceliklerini dikkate alarak Kur‟an‟ı anlamya çalıĢmıĢlardır. Kur‟an‟ın mucizeliği de bu sanatların her birisini en mükemmel bir Ģekilde barındırmayı gerektirmektedir.

434

Cevahiru’l-Esdaf, Vahit PaĢa Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 43 Va 1066, vr. 183a. 435

Cevahiru’l-Esdaf, Vahit PaĢa Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 43 Va 1066, vr. 205a. 436

Peygamberimiz de Kur‟an‟ı i‟rab etmeyi, Kur‟an‟da garib kelimeleri araĢtırmayı tavsiye etmiĢtir.437

Bunun yanında bu tür Kur‟an‟ı tefsir etme çalıĢmaları insanın kendi reyine dayanırsa yani bilmediği alanlarda, delilsiz, mesnetsiz açıklamalarda bulunursa peygamberimiz tarafından eleĢtirilmiĢ, bu kimselerin ateĢteki yerine hazırlanması gerektiği dile getirilmiĢtir. Hal böyle olunca bu tür dirayet metodunnun kullanıldığı tefsir çalıĢmalarında azami dikkatin gösterilmesi gerektiği aĢikârdır. Ve gerekli olan bu dikkati müfessirlerimizin çoğunluğu azami derecede göstermeye çalıĢmıĢlardır. Müslümanlar, Ġslam‟ın ilk yıllarından itibaren dil açısından da Kuran‟ı incelemiĢler, Arap Ģiirine, Arapça‟nın dil inceliklerine vb. dikkat ederek Kur‟an‟ı tefsir etmiĢlerdir.438

Bir müfessir tefsirini ortaya koyarken ister istemez Kur‟an dili olan Arapça‟nın dil inceliklerini çok iyi bilmeli, tefsirini ona göre ortaya koymalıdır. Zaten bütün müfessirler bunu dikkate almıĢlardır. Fakat bazı müfessirlerimiz bu konuya ayrıca önem atfetmiĢler, tefsirlerini Kur‟an‟da yer alan Arapça‟nın incelikleriyle doldurmuĢlardır.

Bizim üzerinde çalıĢtığımız eserde de müellifimiz Arapça dil inceliklerini dikakte almıĢ, deyimsel ifadeleri önemsemiĢ, bu incelikleri en sade biçimde Türkçe‟ye yansıtmıĢtır. Fakat dilbilgisi kurallarından, mecazlardan, istiare vb. sanatlardan açıkça bahsettiği yer çok az olmuĢtur. Yine de müfessirin bu konudaki düĢüncesine ıĢık tutması açısındn bri kaç örnek vermeye çalıĢalım.

Bakara suresi 224. ayetinde geçen “urza” kelimesi buna bir misaldir. Ayet Ģu Ģekildedir:} ٌميِلَع ٌعيَِسَ َُّللَّاَو ِساَّنلا َْيَ ب اوُحِلْصُتَو اوُقَّ تَ تَو او رَ بَ ت ْنَأ ْمُكِناَْيمَِلْ ًةَُْرُع ََّللَّا اوُلَعَْتَ َلََو{Cevahiru’l-esdaf’ta

tercüme ve meali şu şekildedir: “Ve eylemen Tanrınun adını, andlarunuzçun urza. Urza oldur kim her bar araya getüreler. Ġmdi, urza kinayetdür çok and içmekden. Zira andı az içicek, kiĢi kendüyi saklamak kolay gelür. Bazılar eydür: “Tanrıya and içmegi, Tanrınun ırag olmaga bahane eylemen. Nite ki bir kiĢi and içer ayruk ödünç virmeyem diyü, ya viresiye virmeyem diyü, ya dutu almayınca virmemege. Ġmdi, bunun gibi andlar kiĢiyi hayırdan men ider. Andı yirine getürmekçün ve andı

437

Abdulhamit BirıĢık, “Ġ‟râbü‟l-Kur‟an”, s.376.

bozmakdan korkmag içün “tuslihû beyne‟n-nasi” dimek olur. Ve Allah Teala iĢidicidür didügünüzi ve bilicidür niyyetlerünüzi. Bu ayet Abdullah bin Revaha hakkında indi. Kız kardeĢile güyegüsi arasında sulh itdi, girü bozdılar. Bu kez and içdi ki ayruk araya girmeye, bu ayet indi ki bunun gibi anda keffaret vireler, dahı bozalar.”

Bu ayette “uzra” kelimesinin çok fazla and içmekten kinaye olduğu ifade edilmiĢtir. Ve bunun ne gibi sakıncaları beraberinde getirdiği açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Kinaye hem Türkçe‟de hem de Arapça‟da kullanılan bir söz sanatıdır ve buradaki tefsir de aynı zamanda dilbilimsel bir tefsirdir.

BaĢka bir örnek de Bakara suresi 150. ayette yer almaktadır. Ayette ilgili bölüm Ģu Ģekildedir: } ْمُهْ نِم اوُمَلَظ َنيِذَّلا َّلَِإ ٌةَّجُح ْمُكْيَلَع ِساَّنلِل َنوُكَي َّلََئِل{ Manası ise: “Ta olmasun içün halkun, sizün üzerünüze hücceti, illa Ģunlar ki zulm itdiler. Yani hak zahir oldı anlara, lakin yok yire hüccet iderler. Ya “illa” valih yani “illen” “ve la” manisine yani “zalemu mihum” (ya “illa” “ve la” manisine yani “ve la yekûnü lillezîne zalemû minhüm)439 ol nasdan ” bu örnekte de “illa” lafzının “ve la” manasında kullanıldığı ile ilgili bir dilbilimsel kuraldan bahsetmektedir.

Diğer bir örnek olarak da A‟raf suresinin son ayetine bakabiliriz. A‟raf suresinin 206 numaralı ayeti Ģu Ģekildedir:

{ ُجْسَي ُوَلَو ُوَنوُحِّبَسُيَو ِوِتَداَبِع ْنَع َنوُِبِْكَتْسَي َلَ َكِّبَر َدْنِع َنيِذَّلا َّنِإ َنوُد

}

“Bedürüsti Ģunlar ki senün Tanrun katındadur, feriĢteler gibi, anun kullugından baĢ çekmezler. Ve tenzih iderler anı ve anun içün secde kılurlar, yüz yire korlar ve andan gayra kılmazlar. Murad bundan, ta‟rizdur.” Müellif burada secde etmeden bahsederken yüzlerini yere koyarlar, Allah‟tan baĢkasına namaz kılmazlar Ģeklinde açıklamda bulunmuĢ, ayetin mü‟minlerin tesbih ve secde ederek büyüklenenlere ve gaflette olanlara ta‟rizen440 yani kapalı ve dolaylı bir Ģekilde söz söyleyerek, taĢlamada bulunduğunu ifade etmiĢtir.

439

Bk.: Ahmet Topaloğlu, Cevahiru’l-Asdaf, s. 52. 440 Bk.: http://sozluk.gov.tr/

Aslında müellif tefsirin baĢından sonuna kadar özellikle tercüme kısımlarında Arapça‟nın cümle yapısının etkisinde kalmıĢtır. Hatta mefulu mutlakların anlamları kelime kalıbı Ģeklinde meale geçirilmiĢtir. Furkan suresi 32. ve 36. ayetlere bakıldığında bu kolayca anlaĢılır: “ ًلَيِتْرَ ت ُهاَنْلَّ تَرَو ve beyan itdük anı beyan itmek”441

, “ اًيرِمْدَت ْمُىَنَْرَّمَدَف pes helak itdük anları helak itmek”442

Ya da ayetlerde geçen “اَّنَمآ ” gibi ifadelerin tercümesini verirken “Ġman getürdük biz”443 Ģeklinde bir manalandımaya gitmiĢtir.

Yukarıdaki bilgilerin ıĢığında tefsirimize bakıldığında tefsir açısından dilbilimsel izahlar çok az olmuĢtur. Bunun yanında tercüme bölümlerinde her ayette dilbilmsel bazı özelliklerden bahsdilebilir. Ama bizim araĢtırmamız tefsir kısmı ağırlıklı olduğu için bu açıklamalarla iktifa ediyoruz.