I. BÖLÜM
1. CEVAHĠRU’L-ESDAF’IN RĠVAYET AÇISINDAN
1.1. Cevahiru‟l-Esdaf‟ın Kur‟an‟ı Kur‟an‟la Tefsiri
Kur‟an ayetlerini tefsir etmede Ģüphesiz en temel ve ilk kaynak yine diğer ayetlerdir ve en iyi metot da budur. Ġbn Teymiyye eserinin Kur‟an‟ı Kur‟an‟la tefsir bölümünde Ģu ifadeleri kullanır: “Tefsirin en iyi yöntemi nedir diye sorulsa, deriz ki: Kur‟an‟ın Kur‟an‟la tefsir edilmesidir. Çünkü Kur‟an‟ın bir yerinde mücmel olan, bir baĢka yerinde açıklanmıĢtır. Yine bir yerde muhtasar geçilen bir konu, baĢka bir yerde tafsilatlı bir Ģekilde açıklanmıĢtır”167
Kur‟an‟da konular, değiĢik boyutlarda ve kapsamlarda farklı farklı yerlerde geçmektedir. Bir konu aynı anda baĢka konularla da ilgili olarak diğer ayetlerde izah edilebilmektedir. Ġslam alimleri arasında “Kur‟an‟ın bir kısmı bir kısmını tefsir eder.”168
meĢhur bir ifadedir. Kur‟an‟ı doğru anlayabilmenin bir yolu da bir ayeti açıklayan diğer ayetleri toplamaya çalıĢmaktır. Kur‟an‟ı bütünlüğü içinde anlamak en doğru yöntemlerden olsa gerektir. Müfessirler, bir ayetteki maksadı en iyi bilenin o ayetleri gönderen olduğu gerçeğinden hareketle, bir ayetteki anlam kapalılığını yine baĢka bir ayete müracaat ederek gidermeye çalıĢmıĢlardır. Yine bir ayeti açıklığa kavuĢturmak veya ayetin anlamını pekiĢtirmek için ayetlere müracaat etmiĢler, bu Ģekilde tefsirlerini sağlam temellere oturtmaya, tefsirlerinin güvenirliğini daha da artırmaya çalıĢmıĢlardır.
Bazen ayetteki mutlak bir ifade, tahsisle, sebebi zikredilerek, istisna ile, baĢka yerde sebebi açıklanarak kayıtlanabilmektedir. Bazen müphem ifadeler(ism-i mevsul, ism-i iĢaret, zamir vb.), diğer bir ayette, Kur‟an‟da geçen garip bir kelime baĢka bir
167Ġbn-i Teymiye, Mukaddimetü Fi Usuli’t-Tefsir, s. 39. 168
ayette izah edilebilmektedir.169 Ayrıca ayetlerde geçen bazı kavramların iyi bir Ģekilde anlaĢılması, benzer kavramlar arasındaki mana inceliğinin tespit edilip doğru anlaĢılması da baĢka ayetlerle birlikte ayeti düĢünmeyi gerektirebiliyor. “HaĢyet”170
kelimesi ve “havf”171 kelimesi arasındaki ince nüans farkı gibi.172 Dolayısıyla bir ayeti doğru yorumlayabilmek için diğer ayetlerden yararlanmak bir zorunluluktur. Aksi halde istikametsiz anlamalar, ifrat veya tefriti netice veren fikirler ortaya çıkar/çıkabilir.
Mesela Enam suresi 82. ayette “Ġman edip de imanına zulüm karıĢtırmayanlar…” ifadesindeki zulümden maksadın “Ģirk” olduğu Lokman suresi 13. ayetiyle bizzat peygamberimiz tarafından açıklanmıĢtır.173
Yine Fatiha suresinde “kendilerine nimet verilenler” “ellezi” ile zikredilerek müphem bırakılmıĢken Nisa suresi 69. ayetle açıklığa kavuĢturulmuĢtur. Nimet verilenlerden maksadın peygamberler, sıddıklar, Ģehitler ve salihler olduğu hem belirginleĢtirilmiĢ hem de ifade zenginliği temin edilmiĢtir.174
Tefsir kitapları incelendiğinde bunların yüzlerce örneğini bulmak mümkündür. Zaten bu, tefsir kitaplarının önemli bir usulüdür.
Tefsircilerce en makbul tefsir usulü olan bu metot Cevahiru’l-esdaf tefsirinde birçok yerde kullanmıĢtır. Fakat Cevahiru’l-esdaf müellifi ayetleri ayetlerle tefsir ederken çoğunlukla ayetle ayeti tefsir ettiğini ifade etmemiĢtir. Ayetten maksadın ne olduğunu açıklarken diğer ayetlerden istifade ettiği anlaĢılmaktadır. Bu husus aĢağıda vereceğimiz örneklerle daha iyi anlaĢılacaktır.
Örnek 1: Fatiha suresi 7. ayette geçen } ْمِهْيَلَع َتْمَعْ نَأ َنيِذَّلا َطاَرِص { ifadesinin
tefsirini Ģu Ģekilde yapmıĢtır: “Sıratallezine enamte aleyhim” didi. Manisi “Ģunlarun yolına kulaguzla kim anlara inam itdün; peygamberler, sıddıklar, kana bulaĢmıĢ Ģehidler, ıĢk odına yanmıĢ veliler, aĢıklar gibi” dimek olur.”175
169
Mustafa Ünver, Tefsir tarihi ve Usulü, (Editör: Bahattin Dartma), s. 111. 170
HaĢyet: Korkutanın azametinden ve heybetinden gelen korkudur. bk.: Fatır suresi, 35/28; HaĢr suresi, 59/21; Enbiya suresi, 21/28.
171
Havf: Korkanın zayıflığından kaynaklanan korkudur. bk.: Fussılet suresi, 41/30. 172
ġükrü Maden, Tefsirde Haşiye Geleneği ve Şehzade’nin Envarü’t-Tenzil Haşiyesi, s. 256. 173
Taberi, Camiu’l-beyan fi tevilu’l-Kur’an, XI, 494. 174
Muhsin Demirci, Tefsir Usulü ve Tarihi, s. 216. 175
Ayette geçen “ ْمِهْيَلَع َتْمَعْ نَأ َنيِذَّلا” ifadesi Nisa suresinin 69. ayetiyle tefsir edilmiĢtir. Ayet Ģu Ģekildedir: َيِقيِّدِّصلاَو َيِّيِبَّنلا َنِم ْمِهْيَلَع َُّللَّا َمَعْ نَأ َنيِذَّلا َعَم َكِئَلوُأَف َلوُسَّرلاَو ََّللَّا ِعِطُي ْنَمَو {
اًقيِفَر َكِئَلوُأ َنُسَحَو َيِِلِاَّصلاَو ِءاَدَه شلاَو }
Dolayısıyla Nisa suresinde geçen ayet zikredilmeden, Fatiha suresindeki ayetin tefsirinde kullanılmıĢtır.
Örnek 2:176} َنوُنِمْؤُ ي َلَ ْمُىْرِذْنُ ت َْلم ْمَأ ْمُهَ تْرَذْنَأَأ ْمِهْيَلَع ٌءاوَس اوُرَفَك َنيِذَّلا َّنِإ{ “Bedürüsti Ģunlar kim kafir oldılar anlarun üzerine beraberdür, korkutdugun korkutmadugun, yani Ģunlar kim Kur‟an‟a inanmadılar, korkutmak ve korkutmamak birdür. …Nite ki Firavn hakkında, Musayla Harun inzar idicek, dinmiĢdür. Ya murad bundan, ol kafirlerdür kim küfürleri üzerine sabit kalmıĢlardur. Ġman getürmezler. Yani bunlara imana çare yokdur, egerçi hak bunlara güneĢ gibi ruĢen olmıĢdur.”177
Bakara 6. ayette “ ْمُىْرِذْنُ ت َْلم ْمَأ ْمُهَ تْرَذْنَأَأ”‟de Firavun‟a Musa ve Harun‟ın(a.s.) uyarı yapmasına atıfta bulunulmuĢtur. Firavun‟a Musa ve Harun‟ın(a.s.) uyarısı ise birçok ayette geçmektedir. Musa ve Harun‟ın(a.s.) mucizelerle Firavun‟a gönderilmesi, ama onun yine büyüklenip inkar etmesi, Firavun‟un onu büyücülükle, delilikle itham etmesi ve ona inanmaması,178
ayrıca yine ayetlerde geçen “Git Firavun‟a, çünkü o iyice azdı”179
mealindeki ifadeler bu konuyla ilgilidir. Bu örnekte de Cevahiru’l-
esdaf müellifi sure ismi vermeden buradaki ayeti baĢka surelerde geçen ayetlerle izah
etmiĢtir.
Örnek 3:180} ِنوُبَىْرا َف َيَّيَِإَو ْمُكِدْهَعِب ِفوُأ يِدْهَعِب اوُفْوَأَو ْمُكْيَلَع ُتْمَعْ نَأ ِتَِّلا َِتَِمْعِن اوُرُكْذا َليِئاَرْسِإ ِنَِبَيَ { “Ey
Ġsrailoğulları! Size bahĢettiğim nimetlerimi hatırlayın ve bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size sözümü yerine getireyim. Ve ancak benden çekinip korkun.”181
176
Bakara suresi, 2/6. 177
Cevahiru’l-Esdaf, Vahit PaĢa Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 43 Va 1066, vr. 3b. 178
Araf suresi, 7/103; Yunus suresi, 10/75; Hud suresi, 11/96-97; Müminun suresi 23/46-47; Mümin suresi, 40/23-24; Zuhruf suresi, nr. 43/46-50; Zariyat suresi, 51/38-40; Müzzemmil suresi, 15-16. 179
Taha suresi, 20/24-nr. 43; Neml suresi, 27/12; Naziat suresi, 79/17. 180
Bakara suresi, 2/40. 181
Bu ayette geçen “ ْمُكْيَلَع ُتْمَعْ نَأ ِتَِّلا َِتَِمْعِن اوُرُكْذا” “anun benüm nimetimi kim inam itdüm, minnet, kerem itdüm sizün üzerünüze. Murad menn ü selvadur.”182 Ģeklinde anlamlandırılmıĢtır. “Murad menn ü selvadur.” Yine aynı surenin 57. ayetindeki “ىَوْلَّسلاَو َّنَمْلا ُمُكْيَلَع اَنْلَزْ نَأَو” ifadelerinden mülhemdir. Müfessir burada da ayet numarası vermeden aynı sure içindeki iki ayeti birbiriyle iliĢkilendirerek açıklamıĢtır.
Örnek 4: Nisa suresinin 140. Ayeti
{ ُعْقَ ت َلََف اَِبِ ُأَزْهَ تْسُيَو اَِبِ ُرَفْكُي َِّللَّا ِتَيَآ ْمُتْعَِسَ اَذِإ ْنَأ ِباَتِكْلا ِفِ ْمُكْيَلَع َلَّزَ ن ْدَقَو ٍٍيِدَح ِفِ اوُُوََُ َََّّح ْمُهَعَم اوُد ِهِْيرَغ اًعيَِجَ َمَّنَهَج ِفِ َنيِرِفاَكْلاَو َيِقِفاَنُمْلا ُعِماَج ََّللَّا َّنِإ ْمُهُلْ ثِم اًذِإ ْمُكَّنِإ }
“Ve tahkik indürdi sizün üzerünüze Kur‟an‟da, Enam suresinde, bu ki kaçan iĢidesiz Allah Teâlanun kelamını, inkar olınur ana ve istihza olınur anunla, pes oturman anlarunula, Ģuna degin ki anlar bir gayrı keleciye talalar ki Kur‟an‟a taalluk degül. Bedürüsti siz ol vakt, anlarun gibisiz, eger ol küfr halinde, istihza halinde bile olursanuz. Bedürüsti Allah cem idicidür münafıkları ve kafirleri cehennemde, bir ugurda.”183
Nisa suresi 140. ayette geçen “ ِباَتِكْلا ِفِ” ifadesi “Kur‟an‟da, Enam suresinde” olarak tefsir edilmiĢtir. Cevahiru’l-esdaf müellifi bu örnekte ise bir sure ismi vermiĢ, müstakil bir ayetten bahsetmemiĢtir. Enam suresine bakıldığında, surenin 68. ayeti bu ayetteki konuyla aynı paraleldedir. Ayet mealen Ģöyledir: “Sen onları ayetlerimiz hakkında ileri geri konuĢurlarken gördüğünde, baĢka bir konuya geçinceye kadar onların yanından uzaklaĢ! Eğer Ģeytan sana unutturacak olursa, hatırlayınca hemen onlardan ayrıl ve zalimler topluluğu ile birlikte oturma!”184 Cevahiru’l-Esdaf‟ın
önemli bir kaynağı olan Ebu‟l-Leys‟in tefsirine bakıldığında da yine Nisa suresinin 140. ayeti, Enam suresinin 68-69. ayetleriyle tefsir edildiği görülmektedir.185 Bu ayetler Taberî tefsirinde ise Enam suresinin 153. ayetiyle ve ġura suresinin 13.
182
Cevahiru’l-Esdaf, Vahit PaĢa Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 43 Va 1066, vr. 8b. 183
Cevahiru’l-Esdaf, Vahit PaĢa Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 43 Va 1066, vr. 95a. 184
Yusuf IĢıcık, Kur’an Meali, s. 99. 185
ayetiyle iliĢkilendirilmiĢtir.186
Bu ayetlerde ise Allah‟ın dosdoğru yolundan, o yoldan yürünmesi, baĢka yollara sapılmaması gerektiğinden, ayrıca Allah‟ın yolundan ayırıp uzaklaĢtıracaklardan bahsedilir.187
Örnek 5: Ġsra suresi 52. ayeti Ģöyledir: } ًلَيِلَق َّلَِإ ْمُتْ ثِبَل ْنِإ َنو نُظَتَو ِهِدْمَِبَ َنوُبيِجَتْسَتَ ف ْمُكوُعْدَي َمْوَ ي {
Cevahiru‟l-Esdaf, ayeti “Ol gün okusa gerek sizi münadi. Pes siz dahı kuburdan çıkasız “Sübhaneke Allahümme Ve Bihamdike” diyüb. Ve sanasız ki eglenmedünüz illa ki az, ya bir gün, ya yarım gün.”188
Ģeklinde tercüme ve tefsir etmiĢtir.
Burada geçen “ya bir gün, ya yarım gün” tefsiri Kehf suersinin 19. Ayetinde geçen Ashab-ı Kehf‟in mağarada ne kadar uyuduklarını anlamaya çalıĢtıklarını anlatan bölümde “ ٍمْوَ ي َضْعَ ب ْوَأ اًمْوَ ي اَنْ ثِبَل اوُلاَق ْمُتْ ثِبَل ْمَك ْمُهْ نِم ٌلِئاَق َلاَق”189
ifadeleriyle benzer bir anlamı içermektedir. Bakara suresinde yüz sene ölümden sonra dirilen kimseye ne kadar ölü kaldığı sorulduğunda da aynı cevabı vermiĢtir.190
Yine Müminun suresi 113. ayetinde inkarcılara yeryüzünde ne kadar kaldıkları sorulduğunda “Bir gün ya da günün bir kısmı kadar…” Ģeklindeki cevapları yukarıdaki ayetin tefsirinde kullanılan açıklama ile aynı anlamdadır. Yani burada da tefsir sahibi ayet belirtmeden bir ayeti birden çok ayetle iliĢkilendirmektedir.
Ayetin tefsirinde kabirlerden çıkarken münadinin isteği üzerine okuyacakları “Sübhaneke Allahümme Ve Bihamdike” duası Yunus suresi 10. ayetiyle iliĢkilendirilmiĢ de olabilir ki ayet Ģöyledir:“ ِنَأ ْمُىاَوْعَد ُرِخآَو ٌم َلََس اَهيِف ْمُهُ تَّ يَِتََو َّمُهَّللا َكَناَحْبُس اَهيِف ْمُىاَوْعَد َيِمَلاَعْلا ِّبَر َِِّللَّ ُدْمَْلِا”
Örnek 6: }اَهَ قْوَ ف اَمَف ًةَُوُعَ ب ا َم ًلََثَم َبِرْضَي ْنَأ يِيْحَتْسَي َلَ ََّللَّا َّنِإ { Bakara suresi 26. ayette:
“Bedürüsti Tanrı utanmaz mesel urmakdan üvez ile dahı yukaruyla, nitekim geçdi. Dahı aĢagayıla, nitekim Tanrı Teâla Beni Ġsrayil‟e mesel kıldı. Yani emr anun dur,
186
Taberi, Camiu’l-beyan fi tevilu’l-Kur’an, IX, 321. 187
Enam suresi, 6/153. 188
Cevahiru’l-Esdaf, Vahit PaĢa Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 43 Va 1066, vr. 244a. 189
Kehf suresi, 18/19. 190
kullarınun gönline emrini mesel urmagıla sıgırur. Yani kaçan ki “len yahlükü zübaben”191
ayeti indi, dahı “Kemeseli‟l-Ankebut”192 ayeti indi. Yahudiler müĢrikler eyitdiler: “Muhammed‟ün Tanrısı, görün nice mesel urur, sinek ve örümcek hod kanda kaldı imdi” Bu ayet indi.”193
Bakara suresi 26. ayetin sebeb-i nüzulü rivayet edilmiĢ, bu rivayet içinde, hangi ayetler neticesinde bu ayetlerin indiği açıklanmıĢtır. Bu kısımda ayetlerde geçen ifadeler zikredilmiĢtir. Burada olduğu gibi açıkça ayetler zikredilerek ayetle ayetin tefsir edildiği kısım çok sınırlıdır.
Örnek 7: Bakara suresi 109. ayet:
{ ْمِهِسُفْ نَأ ِدْنِع ْنِم اًدَسَح اًراَّفُك ْمُكِناَيمِإ ِدْعَ ب ْنِم ْمُكَنو دُرَ ي ْوَل ِباَتِكْلا ِلْىَأ ْنِم ٌيرِثَك َّدَو اوُفْعاَف قَْلِا ُمَُلٓ ََّيَ بَ ت اَم ِدْعَ ب ْنِم
َُّللَّا َِتَِْيَ َََّّح اوُحَفْصاَو }ٌريِدَق ٍءْيَش ِّلُك ىَلَع ََّللَّا َّنِإ ِهِرْمَِبِ
“Dilerler çogı ehl-i kitabun eger dönderibilselerdi, döndereleridi imanunuzdan, kafirler idelerdi sizi günüleyiben kendü nefsleri kıbelinden hak anlara eĢkere olındukdan sonra Tevrat‟da. Bu ol vaktidi ki, müsülmanlara Uhud gazasında mihnet iriĢdi. Yahud, Huzeyfe bin Yeman ve Ammar bin Yasir‟e didiler ki: “Size iriĢecek iriĢdi. Dönün bizüm dinümüze, ol size yigdür” didilerse, bu ayet indi. Pes geçün suçlarından ve görmeze urun, ta Allah Teâla‟nun emri gelince, ceng itmege, yani “katilüllezine la yü‟minüne” ayeti gelince. Bedürüsti Allah Teâla her nesne üzerine kadirdür, yani müsülmanları kafir üzerine mansur ider.”194
Ehl-i kitaptan birçokları, hak açıkça belli olmuĢken, kıskançlıkları yüzünden, Müslümanların imandan küfre dönmelerini istemektedir. Ayetin devamında “ اوُفْعاَف ِهِرْمَِبِ َُّللَّا َِتَِْيَ َََّّح اوُحَفْصاَو” “Pes geçün suçlarından ve görmeze urun, ta Allah Teâla‟nun emri gelince” ifadesi, Tevbe suresinin 29. ayetiyle tefsir edilmiĢtir. Yani kitap ehlinden Allah‟a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Rasulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle kendi elleriyle cizye
191 Hac suresi, 22/73. 192 Ankebut suresi, 29/41. 193
Cevahiru’l-Esdaf, Vahit PaĢa Yazma Eserler Kütüphanesi, nr. 43 Va 1066, vr. 6a 194
verinceye kadar savaĢın demektir.195
Buradaki savaĢma da Allah‟ın emri gelmesi, Tevbe suresinin 29. ayetiyledir.
Aslında 7. örnekteki Ģekilde ayeti ayetle tefsir nesih bölümünde bolca örneklendirilmiĢtir. YaklaĢık 20 yerde nesih‟ten bahsedilmiĢtir. Bu yerlerin neredeyse tamamı ayetin ayeti tefsiri kapsamında değerlendirilebilir.
En makbul tefsir usulü olan Kur‟an‟ı-Kur‟an‟la açıklama metodu Cevahiru’l-
esdaf tefsirinde birçok yerde kullanılmıĢtır. Fakat çoğunlukla ayetin ayetle tefsir
edildiği ifade edilmemiĢtir. Zaten Müellif‟in kaynak belirtme gibi derdinin de olmadığı tefsir baĢtan sona okunduğunda net bir Ģekilde anlaĢılacaktır.