• Sonuç bulunamadı

A. HAYATI

2. Eserde Yer Alan Bölümler ve Hikâyeler

2.2. Āġāz-ı Kitāb

2.2.1. Su’āl-i Püser-i Evvel Ez-Peder

2.2.1.1. Cevāb-dāden-i Peder Püser-rā

Padişah “Bu nasıl şehvet düşkünlüğüdür! Pek çok kötülüğün sebebi şehvettir. Bu tür hevesin esiri olanlarda ne din ne de dünya kalır. Bu hususta bir hikâye anlatayım da dinle.” der.

(İlâhî-nâme: 1/38, 473–476.)

16 İlâhî-nâme’nin Abdülbaki Gölpınarlı tarafından yapılan tercümesindeki yerini göstermektedir. Bu kısım,

2.2.2. (1)

17

Ḥikāyet-i İbtilā-yı Ān Bānū-yı Pākīze- Dāmen Bā-Merdān-ı

Ālūdegān-ı Şehvet ü Mübtelā-şüden-i Īşān u Necāt-ı Ān Bi-Berekāt-ı Terk-i

Şehvet (493-923)

18

Güzellikte eşsiz, iffet ve zühdü benzersiz bir kadın vardır. Kadın evlidir ve kocası hacca niyet eder. Hac yolculuğu uzun ve meşakkatli bir yolculuktur. Adamın bir de kardeşi vardır . Kardeşine, hac yolculuğu esnasında karısının yiyecek içecek gibi zarurî ihtiyaçlarını gidermesini, evin tamir ve bakımı gibi hususlarıyla ilgilelenmesini tembih ederek evinden ayrılır. Kardeşi görevini uzun bir süre eksiksiz yerine getirir. Yine evin ihtiyaçlarını gidermek için uğradığı bir günde yengesinin yüzünü görür ve aklı başından gider, gözü kararır. Dinî duyguları da kuvvetli olmadığından şeytana uyarak yengesine sahip olmak ister. (493–520)

Adam niyetini gerçekleştirmeye çalışınca “Edeceğin hizmetten ölmen evladır. Allah peygamber bilmez misin, kardeş namusuna ne oldu?” diyerek adamı evinden kovar. (521– 527)

Adam duyduğu sözlere aldırmaz, “Gözümü kulağımı şehvet kapladı. Edeceğin nasihatleri artık duymuyorum. Ya istediğimi verirsin ya da seni mahvederim, rezil rüsva olursun” der. (527–531)

Kadın; “Öte dünyada rezil olacağıma bu dünyada rüsva olurum. Dini bütün kimseler böyle şeylerden korkmaz.” deyince adam ümidi keser. Ağabeyi hacdan döndüğünde duymasın diye aklınca bir tedbir geliştirir; dört tane yalancı şahit tutarak kadına zina iftirasında bulunur. Kadı da şahitlerin ifadelerine binaen recm hükmü verir. Tellallar hadiseyi şehre duyurur, sur dışına çıkarılan kadının örtüsü açılır, hakarete maruz kalır. Kadın bu esnada Rabbine yakararak “Bu işte suçsuz olduğumu biliyorsun. Bu dünyada çektiğim utanç öteki dünyaya kefaret olsun.” der. Duasının ardından kalbine “Allah’a yakın kullardan olduğu, yaşanan bu hadisede pek çok hikmet bulunduğu, sabretmesi gerektiği” ilham edilir. Halk tarafından bir müddet taşa tutulduktan sonra “ölmüştür” zannedilir; gelen geçen ibret alsın diye öylece bırakılıp gidilir. Bir gece geçip gün yavaş yavaş ağarırken kadın kendine gelmeye, inlemeye başlar. Bu sırada yoldan devesiyle geçen bir Arap iniltileri duyar, kadını görür, devesine bindirip evine götürür. Karısına “Bu garibe iyi bak.” tenbihinde bulunur.

17 Tarafımızdan verilen hikâye numarasıdır.

Aradan zaman geçer kadının yaraları iyileşmeye, güzelliği ortaya çıkmaya başlar. Kadını gören Arabın da gönlü teninden gider, müsait bir zamanda evlenme teklif eder. (532–581)

Kadın evlenme teklifini duyunca “Ben zaten evliyim” diyerek reddeder. Adam “Bari visaline erdir.” (584) der. Kadın “Yaptığın iyiliği boşa götürme. Önce iyileştirdin şimdi de kötülük mü etmek istiyorsun. Beni nefsimin esiri mi zannediyorsun, ben buna razı olmadığım için taşlanmıştım, şimdi kabul edeceğimi mi zannediyorsun! Misafire hıyanet olmaz, ısrar edersen bu evden çekip giderim.” deyince Arabın aklı başına gelir, yaptığına pişman olur. Kadını kendisine “kız kardeş” edinir. (582-598)

Arabın bir de zenci kölesi vardır. Bir yolculuktan dönmüştür. Evdeki güzel misafiri gördüğünde kölenin de aklı başından gider. Beklemeden, ima yollu “Geceyle mehtap birbirine ne de yaraşır.” der. Kadın “Efendinden yeni kurtuldum sen de kim oluyorsun.” şeklinde azarlayınca köle tehdit eder. Kadın tehditlere aldırış etmez. (599–610)

Köle aşkına karşılık göremeyince öfkelenir, şeytanın hükmü altına girer. Aklına türlü intikam yolları gelir. En sonunda evin bebeğini öldürür, bebeğin kanlı gömleğini kadının yatağının altına gizler. Sabah vakti evin hanımı uyanıp çocuğunu emzirmeye gidince durumu görür feryat figan eder. Yataklar toplanırken kanlı gömlek bulunur. Evin hanımıyla köle masum kadını öldüresiye döverler. (611–623)

Arap eve gelip hadiseyi duyunca kadına “Ben sana ne ettim de karşılığında bu kötülüğü yaptın.” der. Kadın, Araba “Allah’ın verdiği aklı kullan, insan iyiliğini gördüğü birine nasıl böyle bir kötülük yapar. Açık ve gizli yapılan her şeyi Allah bilir.” diyerek kendini savunur. Söylenenler Arabın aklına yatar ama artık kadının evde duramayacağı da kesindir. 300 dirhem harçlık vererek evinden uğurlar. (624–639)

Kadın Araba veda edip yola çıkar. Bir müddet gittikten sonra yolu bir köye düşer. Köyde idam hazırlığı vardır, bir genç idam edilmek üzeredir. Gencin idam edilme sebebinin üç yüz dirhemlik öşür borcu olduğunu öğrenince Arabın yol harçlığı olarak verdiği üç yüz dirhemle genci idamdan kurtarır ve oyalanmadan yola koyulur. İdamdan kurtardığı genç iyiliğin karşlığını ödeme niyetiyle peşine düşer. Kadının yüzünün bir kısmını görmesiyle bu genç de âşıklar kervanına katılır, “Bu aşka düşeceğime keşke bıraksaydın da idam edilseydim.” diyerek vuslat talep eder. Gencin sözleri fayda etmez. Yolları sahile ulaşır.

Kıyıda yelken açmaya hazır bir gemi beklemektedir. Genç, kadından ümidi kesince gemideki tacirlerden birine “Benim güzel bir cariyem var fakat anlaşamıyoruz. İstersen sana satayım” der. Tacir, kadının “Ben hür ve evliyim.” demesine aldırmaz yüz altına satın alır. (640–673)

Kadını zorla gemiye bindirirler. Güzelliğini gören tacir yaptığı ticaretten çok memnundur ve uygun bir anda vuslat talep eder. Kadın çaresiz kalınca gemidekilere hitaben “Ey Müslümanlar! Bu zalim bana kötülük itmek istiyor. Hepinizin karısı, kızı, kız kardeşi var. Onlara yapılmasını istemediğiniz bir şeyin bana yapılmasına göz yummayınız.” feryadıyla yardım ister. Gemidekiler kadına sahip çıkarlar. (674–687)

Gemidekiler kadına bir müddet sahip çıkarlar. Fakat çok geçmeden birer birer bütün yolcular kadına talip olmaya başlarlar. İsteklerine karşılık bulamayınca kendi aralarında anlaşarak maksatlarını topluca ve zorla yerine getirmeye karar verirler (688–693). Kadın amaçlarını anlar ve “Bende bu beden olmasa kimse bana kasdetmez, bunca eziyet çekmezdim. Ya tenden canımı al veya şu azgın topluluğu kahret!” diye Cenab-ı Hakka yalvarır. (688–719) İçtenlikle dudaklarından dökülen duası kabul görür; deniz coşar, ateşten bir dalga peyda olur ve gemideki kadın hariç herkesi yok eder. Ardından deniz durulur, uygun bir rüzgar eser, gemi bir şehrin sahiline varır. (688–730)

Çer çöpünden arınan gemi şehre yaklaşırken kadın, kılık değiştirerek erkek kıyafetine bürünür. Gemiyi kıyıda tüccarlar karşılarlar, içinde yakışıklı bir delikanlıdan başka kimse olmamasına hayret ederler. İşin aslını öğrenmek isterler delikanlı kılığındaki kadın “Padişahınız dışındaki kimseye anlatmam. Onunla görüşmek isterim.” der. Haberci gönderilir, padişah da merakla geminin yanına gelir, meselenin iç yüzünü araştırmaya başlar. Delikanlı “Aslında gemide pek çok kişi vardı. Benim gibi yalnız bir genci görünce şehvetle saldırdılar. Allah da onları kahretti. Gemi de içindekiler de sizin olsun yalnız sahilde bana bir mabet yaptırın. Kendimi ibadete vermek istiyorum.” der. İsteği kabul edilir.(731-756)

Delikanlı suretindeki kadın, padişahın himayesinde gece gündüz ibadetle meşgul olurken padişahın ölüm vakti yaklaşır. Vezirlerini toplar, öldükten sonra yerine delikanlının geçmesini vasiyet eder ve kısa bir süre sonra da ölür. Vasiyeti yerine getirmek isteyen vezirler delikanlının kapısına gidip “Artık mühür senindir.” diyerek vasiyeti bildirirler. Delikanlı zahitliğini bahane ederek kabul etmek istemese de ısrarcı olurlar. Delikanlı

“Mâdem çare yok, beni evlendirin o zaman.” der. Şehre haber salınır, anneler kızlarını alıp mabet içinde toplanırlar. Herkes toplanınca delikanlı suretindeki kadın erkek kıyafetini çıkararak kim olduğunu bildirir ve “Ben kadınım, kadına da saltanat yakışmaz.” der. Herkes bu işe hayret eder. Sonunda vezirler bir görevli göndererek “Ya gel erkek gibi tahta geç veya yerine geçecek birini teklif et.” derler. Bu arada kadının namı yayılmaya başlamıştır ve “duasının müstecaplığı” dilden dile dolaşmakta, Hz. İsa’ya benzer nefesiyle körlere, felçlilere şifa umudu olduğu şöhret bulmaktadır. (756-786)

Kadının hacca giden kocası görevini tamamlayıp uzun bir süre sonra evine dönünce felaketlerle yüzleşir: Evi barkı yıkılmıştır, kardeşi hem kör hem de felçlidir. Kardeşinden karısını sorunca zina ettiği için recmedildiğini, kendisinin de bu üzüntüden körlük ve felç illetine yakalandığı cevabını alır. Adam neye yanacağına şaşırır. Bir zaman sonra kendine gelir ve kardeşinin tedavi yollarını araştırmaya başlar. Duası kabul gören kadının şöhreti kendisine de ulaşır ve kardeşini bir eşeğin sırtına bağlayarak yola düşerler. Yolda Arabın evine misafir olurlar. Adam yolculuk sebebini Araba anlatınca Arap “Benim de aynı dertlerden mustarip bir kölem var, ben de sizinle geleyim.” der ve zenci köle de bir eşek sırtına bindirilir, birlikte yola çıkarlar. Bir iki konak sonra kadın tarafından idamdan kurtarılan gencin köyüne gelirler. O genç de aynı illete yakalanmıştır. Onu da bir eşek sırtına bindirip kervan hâlinde yola koyulurlar. Bir seher vakti kadının bulunduğu şehre girerler. Kadın uzaktan gelenleri görür, kocasını tanır, şükür secdesine kapanır. Fakat içini bir burukluk kaplar, şimdi ne diyecek de kocasını kendisine inandırabilecektir? Kervan biraz daha yaklaşınca diğerlerini de tanır ve “Şahitlerim de kocamla birlikte geliyor.” diye sevinir. Yüzünü örttükten sonra gelenleri huzuruna kabul eder, kocasına “Ne istiyorsunuz?” der. Kocası gelenlerin rahatsızlıklarını anlatır ve dua talep ettiklerini belirtir. Kadın, duasının kabul görmesi için bu adamların günahlarını itiraf etmeleri gerektiğini söyler. Önce adamın kardeşine gidilir. Kardeş “İtiraf etmektense bu derdi ölünceye dek çekmek yeğdir.” dese de kardeşi ısrar edince gerçeği açıklar. Aynı şekilde zenci köle, çocuğu öldürdüğünü; idamdan kurtarılan genç de kendisini kurtaran kadını cariye diye sattığını itiraf eder. Hepsine dua edilir ve şifa bulurlar. (787-885)

Dua ve şifa bulma faslı bitince kadın, kocasına “Size söyleyeceklerim var, diğerleri çıksın.” der ve kocasıyla baş başa kalırlar. Yüzünden peçesini açar, karısını hatırlayan adam hüzne boğulur ve “Eğer onun toprak altında olduğunu bilmesem, şekliniz şemailinizle size eşimsiniz derdim. Sizi görünce eski yaram yine sızlamaya başladı.” der. Kadın artık daha

fazla uzatmaz ve “Allah’a şükürler olsun tekrar kavuştuk. Ben o kaybettiğini sandığın eşinim.” sözleriyle kimliğini açıklar. Adam dışarı çıkıp olayı diğerlerine de anlatır. Kadın, kocasını tahta geçirir, Arabı vezir yapar, diğerlerine de yol harçlığı vererek gönderir. Kendisi de ibadetle meşgul olmaya devam eder. (886-923)

(İlâhî-nâme: 1 / 38–60, 477–785)

2.2.2.1. Ḥiṣṣe Ez-Ḳıṣṣa ( 924–937)

Š Kadın şehveti terk ederek kerametler bulur, keramet sahipleri şehvetle rüsva olurlar. Š Erkeklik veya dişilikte üstünlük yoktur. Asıl üstünlük mânâ erliğindedir. Güneş dişi (müenes), ay erkek (müzekker) olsa da ay, ışığını güneşten alır.

Š Kendisine nice “nâ-pâk” erkeğin kurban olacağı “erce” yaşayan nice kadınlar vardır.

Š Nefis (heva) kötülüklerin anasıdır. Nefse bir dem uymak sonsuz pişmanlıklar getirebilir.

2.2.3. Püser Ḳanā‛at İtmeyüp Yine Bu Ma‛nādan Su‛āl İtdügidür (938-944)

Babasının anlattığı hikâyeye ibret gözüyle bakmayan, hiç ders çıkarmayan birinci oğul “Eğer şehvet olmazsa kadınla erkek bir araya gelmez, nesil sürdürülemez, dünya nizamı bozulurdu. Bir lokma yiyecek için bile arada pek çok insanın aracılığı gerekir. Şehvet olmasa ne sen ne ben olurduk. Meseleyi biraz daha açar mısın?” der.

(İlâhî-nâme: 1/61, 786–793)

Benzer Belgeler