• Sonuç bulunamadı

Cennetin Köşk ve Otağları

BÖLÜM 3: CENNET VE CENNETLİKLERE SUNULAN NİMETLER

3.6. Cennetin Köşk ve Otağları

Cennetliklere altlarından ırmaklar akan, üst üste bina dilmiş köşkler vardır297.

ﺎَﻤِﺑ َﺔَﻓْﺮُﻐْﻟا َنْوَﺰْﺠُﻳ َﻚِﺌَﻟْوُأ

ًﺎﻣﺎَﻠَﺳَو ًﺔﱠﻴِﺤَﺗ ﺎَﻬﻴِﻓ َنْﻮﱠﻘَﻠُﻳَو اوُﺮَﺒَﺻ

.

292 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, XI, 145.

293 Mevdudî, Tefhim, V, 212.

294 Saffat, 37/45-47.

295 Vakıa, 56/19.

296 Tur, 52/23.

“İşte onlar sabretmiş olmalarının karşılığı olarak özel Cennet odaları ile ödüllendirilirler: Bu odalarda esenlik dilekleri ve selamla karşılanırlar.”

Ayette geçen "el-Gurfeh" kelimesinden maksat Cennetin kendisi olabileceği gibi Cennette özel bir yerde olabilir. Aslında yüksek bina ve konakların terası, kulesi gibi en yüksek noktası demek olup burada gökyüzünün burçlarına uygun olarak bir yükseklik ifade etmektedir. Bu sebeple olmalıdır ki, yedinci gök diye de tefsir edilmiştir298. Aslında “gurfe” malikâne olup kelime genellikle iki katlı bir evin "üst katı" için kullanılır299. Nitekim yeryüzünde insanlar da misafir ağırlamak istediklerinde gelenekler icabı evlerinin en güzel ve en uygun odasını seçerler.

İşte nitelikleri ve özellikleri biraz önce anlatılan bu saygın konuklar özel Cennet odalarında esenlik dilekleri ve selamla ağırlanırlar. Bu, onların işaret edilen niteliklerini ve özelliklerini ısrarla korumalarının, sabretmelerinin ödülüdür. Bu ifadenin kullanılmasının özel bir anlamı vardır. Çünkü nitelikleri ve özellikleri tavizsiz sürdürme kararı nefsin istek ve arzularına, dünya hayatının aldatmacalarına ve düşük içgüdülerine karşı sabretmeyi gerektirir. Mücadeleyi, çabayı doğru yolda sürdürmek ancak sabırla mümkündür. Üst üste bina edilmiş yapılar içinse Allah Teala şöyle buyuruyor:

ِﻜَﻟ

يِﺮْﺠَﺗ ٌﺔﱠﻴِﻨْﺒﱠﻣ ٌفَﺮُﻏ ﺎَﻬِﻗْﻮَﻓ ﻦﱢﻣ ٌفَﺮُﻏ ْﻢُﻬَﻟ ْﻢُﻬﱠﺑَر اْﻮَﻘﱠﺗا َﻦﻳِﺬﱠﻟا ِﻦ

ُﻒِﻠْﺨُﻳ ﺎَﻟ ِﻪﱠﻠﻟا َﺪْﻋَو ُرﺎَﻬْﻧَﺄْﻟا ﺎَﻬِﺘْﺤَﺗ ﻦِﻣ

َدﺎَﻌﻴِﻤْﻟا ُﻪﱠﻠﻟا

.

“Lâkin Rab’lerini sayıp kötülüklerden sakınanlar için, içinden ırmaklar akan, üstüste odalar ihtiva eden yüksek köşkler vardır. Bu Allah’ın bir vaadidir.

Allah ise vaadinden asla caymaz.”300

Üst üste bina edilen katlardan oluşan köşklerin ve onların altından akan ırmakların sergilediği manzara, Cehennem ehlinin altlarını ve üstlerini kat kat saran ateş sahnesini karşılamaktadır. Kur'an-ı Kerim'in ifade üslubu, sahneleri gözler önüne sererken bu karşılıklı dengelemeye, bu simetrik ifade

298 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VII, 78.

299 Mevdudi, Tefhim, IV, 56.

tarzına her zaman riayet etmektedir. Hurilerin içinde olduğu çadırlara gelince:

ٌرﻮُﺣ

ﺎَﻴِﺨْﻟا ﻲِﻓ ٌتاَرﻮُﺼْﻘﱠﻣ

ِم

“Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş huriler vardır.”301

Ayetlerde geçen ve çadır otağ manasına gelen “hıyam” kelimesinin bildiğimiz çadırdan daha farklı manaları içerdiği şüphesizdir. Nitekim “hıyam”ın tekili olan “hayme” kelimesi ev anlamında da kullanılır. Yapılan rivayetlere göre Hz. Ömer ve Hz. İbn Abbas, ayetteki “hıyam”ı Cennetin güzelliğine yakışır bir tarzda, harika incilerden yapılan evler olarak anlamışlardır302. Hayme, Arap evlerinin yuvarlak olanına denir ki, işte çadır diye isimlendirilen bu evdir. Bazıları dedi ki, üç yahut dört direk üzerine kurulup üstü Sümâm denilen otlukla kapatılan ve havanın sıcağını alta geçirmeyen bir evdir. Yahut mutlaka ağaç dallarından yapılan eve denir ki, Türkçe'de bu tip evlere salaş adı verilir.

Kısaca ifade etmek gerekirse Araplar'ın kıldan yuvarlak kubbe tarzında yaptıkları, bazan dikdörtgen biçiminde olan evleridir303. Deriden dahi yapılabilir. İşte bunlara çadır denilir. Ayrıca ağaçtan yapılanları Türkmen dilinde "alacık", sazlıktan yapılanlara ise "hüg" ismi verilir. Bu bilinen çadırlar hâlâ yapılmaktadır. Çadırların otak, şemşiyye, kubbe ve aylak gibi türleri vardır. Fakat burada Cennet çadırlarının inciden olduğu nakledilmiştir. Buharî, Müslim, Tirmizî ve diğerleri Ebû Mûsa el-Eş'arî'den Peygamber (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir. "Çadır, içi boş bir incidir: "Dürretin mücevvefetün" Gökte boyu altmış mildir. Her köşesinde müminin bir ehli (yakını) vardır. Diğerleri onları görmezler, mümin bunları dolaşır." Bir takımlarının da Ebu'd-Derdâ'dan yaptıkları rivayete göre "Hayme, büyük bir incidir ve inciden yetmiş kapısı mevcuttur."304 Şüphe yok ki bunlar, Cennet evlerinin sefâsını tasvir etmek için yapılan temsillerden ibarettir.

301 Rahman Suresi, 55/72.

302 Taberî, Cami, XIII, 160.

303 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, X, 45.

Râzî de der ki: "Çadırlar içinde kocalarından başkasına bakmayan hûriler." Sözü, hûrilerin büyüklüklerine işarettir. Çünkü onlar, yasaklama ve hapsetmek suretiyle bakışlarını kendi kocalarına çevirmiş değillerdir."305

Ahşabdan oda gibi yapılan çadırlar yatak odası, olarak kullanılırlardı. Hatta Araplar, kıldan yaptıkları evlere çadır ismini verirlerdi. Çünkü bunlar, ikamet için hazırlanmış çadırlardı. Bunu tesbit ettikten sonra şunu da ifade edelim ki bu ayet306, gayet güzel bir mânâya işaret eder. Şöyle ki: Cennette mümin bir şeyi elde etmek için harekete ihtiyaç hissetmez, eşya ona doğru hareket eder. Binaenaleyh o hareket etmeden yiyeceği içeceği gelir. Arzu ettikleri şeyler, üzerlerinde dolaşırlar.

Hûrîler evlerde bulunurlar, istedikleri vakit müminlere intikalleri çadırlarla olur. Müminlerin köşkleri vardır, huriler o çadırlardan köşklere inerler. Buradan hareketle çadırlara Elmalılı “cibinlik” anlamını vermiştir307.

"Çadırlar" ifadesiyle, dünyada zenginlerin bahçelerde piknik için kurdukları çadırlar kastolunuyor olabilir. Tahminen Cennet ehli kendi saraylarında hanımlarıyla yaşarken, çadırlarda huriler piknik için, her türlü eğlence için hazırlık yapacaklardır308.

Çadır" sözcüğü, çöl hayatını; çağrıştırır. O çöl hayatına ilişkin bir konfordur, ya da çölde yaşayan insanların isteklerinin sembolik bir ifadesidir309. Bu Cennetlerdeki çadırların dışına hiç çıkmazlar.

Fakat bu konudaki gerçek şudur ki, dünyada insanların yaptığı en yüksek binalar, Hindistan'daki Tac Mahal ve New York'un gökdelenleri bile Cennet'in "yüce konaklar"nın çirkin bir müsveddesinden başka bir şey değildir. Bu konaklar öylesine muhteşem, yüce ve güzeldir ki, insan zihni onların ihtişamını hayal bile edemez.