• Sonuç bulunamadı

2.12. Ahiret ile İlgili Kavramlar

2.12.3. Cennet ve İlgili Kavramlar

Divânda cennet, “Cennet-i â’lâ, Behişt, bağ-ı Cennet, Ravza, Uçmak, Dârü’s-selâm, gülşen-i Firdevs, bâğçe-i gülşen-i Cennet, bağ-ı gülşen” gibi isimlerle ve terkiplerle anılır.

Cennetteki sonsuz zevklerin yeridir. Oradaki lezzetler, dünyadakiler gibi geçici değildir. Şâirimiz bunu, “zevk-i bâkî” terkibiyle anlatır. Allah’a kavuşma cennette olacağından beyitte, vuslat ve cennet beraber zikredilmiştir. Cennette yâre kavuşmanın ve hiç bitmeyecek olan zevklere ulaşmanın yolu fâni şeyleri terk etmekle olur:

Zevk-i bâkî vuslat-ı yâr Cennet istersen eger

Mâsivâ-yı fâniyi terk etmeden usanma hiç (G.52.3)

Cenetin bölüm bölüm olduğuna işaret edilen bir beyitte, normal insanların derecelerine göre cennete gireceği, ama âşıkların aşk ateşiyle yanacağı söylenir:

Başladı taksîme Cennet ehlini bölük bölük

Her birine verdi Cennet ‘âşıka nâr-ı ‘azâb (G.34.2)

“İnsanların derecelerine göre girecekleri sekiz cennet vardır.” (Aydın ve İnci, 1992:225) Bir beyitte “sekiz cennet” ifâdesine yer verilmiştir:

Yedi esmâ yedi müsemmâ yedi tamu sekiz Cennet bir

Yedidir Fâtihâ oku “Seb’u-mesânî” (K.242.49)

Cennet, zâhidlerle âşıklar arasında bir tezat unsuru olur. Zâhidlerin ibâdetten maksadı cennetin zînetlerine kavuşmaktır:

Velî zühdde ‘ibâdetde recâsı bu ola ancak

Verile Hûrî koçmağı göre uçmağı zinetdir (K.Ek-20.14)

Âşıkların istediği cennet değildir; zâhidler cenneti isterler, ama âşıkların maksadı Allah’a kavuşmaktır, Cemâlullâh’ı görmektir, asıl saadet de budur:

Zâhidin matlabı Cennet ‘âşıkın maksadı vuslat

Hak’dan olursa ‘ inâyet ne devletdir ne sa’âdet (G.46.4)

Egerçi iştihâ nefse yemek içmek ve ‘işretdir

Velâkin maksad-ı aksa cemâlullâhı ru’yetdir (K.Ek-20.15)

Âşıkların gidecekleri yer, cennetin yüksek mertebelerinden olan Firdevs-i â’lâdır. Şâir, bu sebeple babasının mekânının da cennet-i âlâ olduğunu söylüyor:

Ruh-ı kudsî şübhesiz rûhun senin

Cennet-i â’lâdadır yerin senin (G.23.7)

Cennet, sevgilinin huzuru olarak da ele alınır. Zira o Sevgili, kullarını Firdevs cennetinin bahçelerine davet eder ve orada gül yüzünü gösterir:

Edip gülşen-i Firdevsine da’vet

Açar vechi gülün gülzâre karşu (G.189.3)

Cennet nimetlerinin “câm-ı Cennet” terkibiyle işlendiği beyitte, cennet kadehinden içmek isteyenlerin sabır ve şükür ehli olması gerektiğini söyler:

Mihnet ü gamla geçer ‘âşıkların günleri

Sâbir şâkir olur câm-ı Cennet isteyen (G.178.3)

Beyitlerde cennet nimetleri övülenin ve sevgilinin sözleri (dudağı) için teşbih unsuru olarak kullanılmıştır. Sâkî’nin sunduğu şarap ve şerbet, yani Mürşid’in sözleri, o kadar lezzetlidir ki, Cennetin nimetleri bile bu kadar lezzetli değildir:

Sâkî şarâb u şerbetin gâyet lezîzleren lezîz

Nûş eyledim la’l-i lebin Cennet lebeninden lezîz (G.62.1)

Şâir, sevgiliyi cennet bahçesinin gülü olarak tasavvur ve insan o gülün bülbülü olmalıdır:

Her yüze gülen gül-i handâna verme gönlünü (G.240.3)

Cennet, Şeyh Halil Efendi’nin makâmına teşbih unsuru olmuştur. Onun makâmı can bülbülünün cennetidir. Başka bir beyitte de şâirimiz, hidâyet ve velâyetin merkezi olan Şeyh Halil Efendi’nin cennet bahçesinin bülbülüdür:

Türbe-i şîrîni gülzâr oldu çün âşıklara

‘Andelîb-i câna Cennetdir makâm-ı Şeyh Halîl (G.152.4)

Menbâ’-i feyz-i hidâyet merkez-i sâhib-i velâyet

Bâğçe-i gülşen-i Cennet bülbülüyem bülbülüyem (K.235.3)

Cennet, Halvetî dervişlerinin halvete çekilmeleri için de teşbih unsuru olmuştur. Çekilmek; ibadet, zikir, riyâzet ve murâkabe ile meşgul olmak üzere tenha bir hücreye kapanmak demek olan halvet, dervişlerin cennetidir:

Cennetdir halvetleri hikmet söyler dilleri

Halleder müşkilleri halvetî dervişleri (G.222.3)

Bezm-i şerbetde behreyâb içenler oldu feyziyâb

İki cihân çekmez ‘azâb cennetdir halvet şerbeti (G.230.10)

Başka bir beyitte de cennet Mustafa Rûmî Efendi’nin gönlü için teşbih unsuru olur:

Gönlüme vesvâs-ı nefsim dûzah idi mekân

Bu safâ vü zevkile oldu şükür dârü’s-selâm (G.171.2)

Baharda canlanan tabiat, “bağ-ı gülşân” olarak nitelendirilir:

‘Aşk ile dâim ağlardım derdile nâle eylerdim

Seherde efgân eylerdim beklerdim bâğ-ı gülşânı (K.242.19)

Dünyayı cennet ile kıyaslar, Hz.Muhammed’in ümmetine müjdelediği cennetin yanında dünya nimetlerinin hiç kıymeti yoktur:

Behişt ü Hûr u Gılmân’ı Muhammed (K.Ek-7.33)

Beyitlerde cennetliklerden de bahsedilir. “Beşâret anunile buldu on yâr” ifâdesi ile kastedilen dünyada iken cennetle müjdelenen on sahabedir. Bunlardan başka Hz.Hüseyin’in de cennete girip Allah’a kavuştuğunu söyler:

Dest-i cânândan sunuldu şerbet-i şehâdet

Girdi Hüsyn Cennet’e buldu Hudâ’ya vuslat (M.Ek-6.6)

Ve şâirimiz, cennete gitmek için Allah’a yalvarır:

Mustafâ Rûmî’ye lutfet vücûdum varlığın mahvet

Cürm ü günâhını afvet lutf eyle Cennet yolunu (G.237.7)

2.12.3.2. Hûrî (Hûr) ve Gılman

Hûri, Allah’ın temiz ve iyi kullarına birer cennet nimeti olarak bağışlayacağı çok güzel ve tertemiz cennet eşlerine verilen isimdir. Gılman ise, cennetteki erkek hizmetçilerdir. Beyitlerde bu iki kavram genellikle “Hûr u Gılman” şeklinde beraber işlenir. Sadece bir beyitte Hûrî kelimesi tek başına zikredilmiştir.

Hz.Muhammed’e yazdığı kasidede, Dünya lezzetlerini Hûri ve Gılman’la kıyaslar. O’nun ümmetine Hûrileri ve Gılmanları müjdelediğini, bunların yanında dünya lezzetlerinin bir kıymetinin olmadığını söyler:

Nedir dünyâ ki kodu ümmetiçün

Behişt ü Hûr u Gılmân’ı Muhammed (K.Ek-7.33)

Hûrileri ve cennetin zînetlerini isteyenler, ibâdetlerinde maksadı bu olanlar zâhidlerdir: Velî zühdde ‘ibâdetde recâsı bu ola ancak

Verile Hûrî koçmağı göre uçmağı zinetdir (K.Ek-20.14)

Dildâr beyitlerde Sevgili(Allah) için kullanılır. Şâirin maksadı Ravzâ Cennetinin nimetleri ya da Hûri ve Gılman değildir, bütün istediği dildârdır:

Gözlerim dildârı gözler gayrıya etmem nazar

Bağ-ı Cennet Ravzâ vü Hûrî vü Gılmân olmasın (G.Ek-12.2)

Hûri ve Gılman kavramları, insanda her şeyin gizli olduğunun anlatıldığı beyitlerde şu şekilde işlenmiştir:

Nokta-i gönlünde cem’ olmuş kamu ‘âlem ne var

Yer ü gök nâr-ı cehennem Hûr u Gılmân sendedir (G.72.4)

Haşr u neşr ile mizân sırat altında nirân

Cennet hûri vü gılmân nefsimdedir kendimin (G.134.5)

2.12.3.3.

Tûbâ

Cennette bir ağaç olan Tûbâ, bir beyitte geçer ve sevgilinin boyu için benzetme unsuru olur:

Takalı zencîr-i ‘aşkı boynuma zulmedip gamzenle kıydın cânıma

Her ne kılarsan gelir mi ‘aynıma görmeyeli ey boyu Tûbâ seni (G.212.4)

2.12.3.4.

Kevser

Kevser, bir cennet nehridir. Beyitlerde kevser, genellikle benzetme unsuru olarak kullanılmıştır. Kevser, suyunun tatlılığı yönüyle beyitlerde sevgilinin dudağına ve sözlerine teşbih unsuru olmuştur. Şâir sevgilinin dudağından çıkan kevser tadında sözlerle kendinden geçer:

Gelmez oldu gözlerime uyku zikr ü fikrim dâim oldu ism-i Hû

Lebin kevserinden içelden berü zülâlin fikr edip ağlar gözlerim (G.173.4)

Lebin feyzi meyi estirdi beni

Meyhâne-i âlemle terkibiyle kastedilen tekkedir. Tekkeye gelen dervişler, Pîr’in elinden kevser içerler, yani onun sohbetini dinlerler:

Ölmeyip dâim bekâ bulmak dilersen Mustafâ

Var yürü meyhâne-i ‘âlemde nûş et kevseri (G.220.5)

Pîr yedinden kevseri içenlerdir ekseri

Mehdî Sultân Askerî halvetî dervişleri (G.222.7) Halvetin cennete benzetildiği beyitte şerbet de kevserdir:

Halvetimiz cennet misli şerbetimiz kevser resmi

İçenler yanmaz cismi rahmetdir halvet şerbeti (G.230.6) Kevser şâirin gönlü için teşbih unsuru olmuştur:

Nûş eyle Mustafâ gönül kevserin

Geçe gör dünyânın mâh u sâlinden (G.177.12)

2.12.3.5. Rıdvân

“Rıdvân, bütün cennetlerin muhafızı olan sevimli ve büyük bir meleğin adıdır.” (Erzurumlu İbrahim Hakkı, ?:35) Hz.Muhammed’e yazdığı kasidenin bir beyitinde sevilen övmek maksadıyla ismi geçer:

Seninle buldu İdrîs ol erkânı

Ger oldu ravza Rıdvân’ı Muhammed (K.Ek-7.15)

Benzer Belgeler