• Sonuç bulunamadı

1. Câriye ile yapılacak nikâh akdinin hükmü konusunda Hanefî ve Şâfi‘îler arasında vâkî olan ihtilâfa en-Nüket’te şu şekilde yer verilmiştir:

:ةفينح وبأ لاق و ،ةرح قادص دجي مل و تنعلا فاخي نأ لاإ ةمأ جوزتي نأ رحلل زوجي لا مل اذإ زوجي

ع نكي دن ةرح ه

Şîrâzî, Şâfi‘î mezhebinde hür olan bir adamın câriye ile evliliğinin ancak hür bir kadın ile evlenme masraflarını (mehir) karşılayamama ve zinâ etme korkusu

304 Merğînânî, el-Hidâye, I, 229; Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 102. 305 Serahsî, el-Mebsût, V, 89-90.

306 Kâsânî, Bedâî, III, 453. 307 Ebû Dâvûd, Nikâh, 33-34.

taşıması halinde câiz olduğunu aktarır. Buna karşın Ebû Hanîfe’ye göre ise câriye ile evlenmenin -adamın nikâhında hür kadın yoksa- geçerli olduğunu nakletmektedir.308

Şâfi‘î mezhebinin câriye ile evliliğe yaklaşımında, hür bir adamın mehire gücü yetmemesi ve günaha girmekten korkması hükmü belirleyici niteliktedir. Bu iki şartın yokluğu halinde hür adamın câriye ile nikâhının câiz olmadığı zikredilir.309

Delil olarak; َل ْنَم َو ِتاَنِمْؤُمْلا ِتاَنَصْحُمْلا َحِكْنَي ْنَا ًلا ْوَط ْمُكْنِم ْعِطَتْسَي ْم َم ْنِمَف ْيَا ْتَكَلَم ا ْؤُمْلا ُمُكِتاَيَتَف ْنِم ْمُكُناَم ِتاَن ِم ِهِلْهَا ِنْذِاِب َّنُهوُحِكْناَف ٍضْعَب ْنِم ْمُكُضْعَب ْمُكِناَمي ٖاِب ُمَلْعَا ُ ّٰاَللّ َو ٰا َو َّن وُجُا َّنُهوُت ُه َر َغ ٍتاَنَصْحُم ِفوُرْعَمْلاِب َّن َرْي َف ٍةَش ِحاَفِب َنْيَتَا ْنِاَف َّن ِصْحُا اَذِاَف ٍناَدْخَا ِتاَذ ِخَّتُم َلا َو ٍتاَحِفاَسُم ِهْيَلَع َع اَم ُفْصِن َّن ِباَذَعْلا َنِم ِتاَنَصْحُمْلا ىَل َكِلٰذ ْمُكْنِم َتَنَعْلا َىِشَخ ْنَمِل “Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip

olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (câriyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zinâ etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (câriye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir”310 ayeti kişinin günaha düşme korkusu taşıması halinde câriyeyle

evliliğin cevazına gerekçe gösterilmiştir.311

Hanefîlere göre hür bir adam, özgür bir kadınla nikâhlı değilse, dört câriye ile evlenebilmektedir.312 Bu konuda Hanefî âlimleri, اَم اوُحِكْناَف ىَماَتَيْلا يِف اوُطِسْقُت َّلاَأ ْمُتْف ِخ ْنِإ َو َعاَبُر َو َث َلَُث َو ىَنْثَم ِءاَسِ نلا َنِم ْمُكَل َباَط “…size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer,

dörder olmak üzere nikâhlayın” 313 ayetinin umûmundan hareketle, câriye ile

308 Şîrâzî, en-Nüket, II, 158.

309 Şâfi‘î, el-Ümm, V, 9; Nevevî ezhar (İmam Şâfi‘î’nin tercih edilen) görüşe göre hür kadının

nikâhının iptal olmadığı aktarır. el-Minhâc, 451; Şîrbînî, Muğni’l-muhtâc, III, 183.

310 Nisa, 4/25.

311 Şîrâzî, en-Nüket, II, 158. 312 Kudûrî, et-Tecrîd, IX, 4477. 313 Nisa, 4/3.

evlenmede mehri karşılayamama gibi bir şarta ihtiyaç olmaksızın câriye ile evliliği câiz görmektedirler.314

Verilen bilgiler ışığında Ebû Hanîfe’ye atfedilen görüşün nisbetinin isabetli olduğu söylenebilir.

2. en-Nüket’te, birden fazla câriye ile kurulacak nikâh akdi hususundaki ihtilâf şu şekilde yer almaktadır:

زوجي :ةفينح وبأ لاق و ،ةمأ ىلع ةمأ جوزتي نأ رحلل زوجي لا

Şîrâzî, Şâfi‘îlere göre hür bir adamın câriye üstüne câriye ile nikâh akdi yapmasının sahîh olmayışına karşın Ebû Hanîfe’nin buna cevaz verdiğini nakletmektedir.315

Şâfi‘îlere göre önceki meselede yer verildiği gibi, hür bir adamın günaha düşme korkusu ve mehri ödeme gücü olmayışı üzerine hüküm bina edilmekte ve ancak bu şartla bir câriye ile evlenmesine cevaz verilmektedir. Belirli bir zaruret dolayısıyla verilen cevazın akabinde ikinci câriye ile evlilik hususunda zaruret durumu geçerli olmayacağından ikinci cariye ile evlilik câiz görülmemiştir.316

Hanefîlere göre, aynı meseleden hareketle hür bir adamın câriye ile evlenmesi zarureten değil, aslen helaldir. Dolayısıyla dörde kadar evlenmesinde herhangi bir mahzur görülmez.317

Buna göre, Ebû Hanîfe’ye atfedilen görüşün nisbeti isabetlidir.

3. Azad olduktan sonra câriyenin muhayyerliği ile ilgili olarak vâkî olan ihtilâfa şu şekilde yer verilmektedir:

314 Kudûrî, et-Tecrîd, IX, 4466; Serahsî, el-Mebsût, V, 171; Kâsânî, Bedâî‘, III, 449; Meydânî, el-

Lübâb, IV, 13,55.

315 Şîrâzî, en-Nüket, II, 160. 316 Şîrâzî, en-Nüket, II, 160.

317 Kudûrî, et-Tecrîd, IX, 4477; Şeybânî, el-Hücce, III, 337; Serahsî, el-Mebsût, V, 171; Merğînânî,

تبثي :ةفينح وبأ لاق و ، رايخلا اهل تبثي مل دح تحت ةملْا تقتع اذإ

Şîrâzî, Şâfi‘îlere göre köle ile evli olan bir câriyenin, azad olması halinde, kendisine nikâhın devamı hususunda muhayyerliğin sâbit olmadığını söyler. Ancak, aynı meselede Ebû Hanîfe’nin câriyeye muhayyerlik hakkının sâbit olduğu yönündeki görüşünü nakletmektedir.318

Ebû İshâk eş-Şîrâzî, köle ile evlendirilen câriyenin azad olduktan sonraki nikâhı hakkında Hz. Aişe’nin (ö. 58/678) azad ettiği “Berire” isimli câriye hakkında varid olan rivayet ile istidlal ederek, câriyenin muhayyerlik hakkına sahip olduğu hükmünü beyân etmektedir. Aynı eserde Ebû Hanîfe’ye muhayyerlik hakkının “köle olma” vasfıyla kayıtlı olmadığı ve kadının, kocası hür olsa dahi muhayyer olacağına yönelik görüş nisbet edilmektedir.

Şâfi‘îlerin istidlal ettiği hadiste, ْت َراَتْخاَف َمَّلَس َو ِهْيَلَع ُالله ىَّلَص ِ َّاَللّ ُلوُسَر اَهَرَّيَخَف ْتَقِتْعُأ َو اَهَسْفَن “Berire azad edildi, kocası köle idi ve Allah Resulü (s.a.s.) onu muhayyer kıldı,

o da kendini şeçti (kocasından ayrıldı)”319 denilmekte, hadisin devamında َناَك ْوَلَف

َمَّلَس َو ِهْيَلَع ُالله ىَّلَص ِ َّاَللّ ُلوُسَر اَهَرَّيَخ اَم ،اًّرُح “Şayet kocası hür olsaydı, muhayyer

bırakmazdı” ifadesine yer verilmektedir. Buna göre Şâfi‘îler, azad edilen câriyenin

kocası hür ise câriyenin muhayyerliği yoktur, ancak köle ise, muhayyerlik hakkı vardır, sonucuna ulaşmışlardır.320

Hadisin devamındaki “Şayet hür olsaydı, muhayyer bırakmazdı” kaydının hadisin diğer tariklerinde olmaması, bunun Hz. Aişe’nin değil, ravinin sözü olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Nitekim Ebû Dâvûd, bu ibârenin hadise sonradan idrâc edildiği bilgisini ilgili hadisin akabinde paylaşmıştır.321

318 Şîrâzî, en-Nüket, II, 170.

319 Müslim, Itk, 9; Ebû Dâvûd, Talâk, 18-19; Nesâî, Talâk, 29;Tirmizî, Radâ‘, 7; İbn Mâce, Talâk, 29. 320 Müzenî, Muhtasâr, 177; Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 52.

Ancak hadisin bazı tariklerinde bulunan ا ًّرُح اَهُج ْو َز َناَك َو “Kocası hür idi”322

kaydı Hanefîleri, evli câriyenin azad olmasından sonra eşinin durumuna dair “köle” vasfının belirleyici olmadığı neticesine ulaştırmış olmalıdır.323

Ayrıca Hanefî fakihlerinde, istishabu’l-hal kaidesince kişide asıl olanın hürriyet olduğu kaidesinden yola çıkılarak câriyenin azad edildiği takdirde kocanın hür veya köle olmasına bakılmaksızın muhayyerlik hakkının sâbit olduğu kanaati hasıl olmuştur. Nitekim muhayyerlikte amaç, azad olan câriyenin cinsellik hakkının kendisine iade edilmesidir. Bu illet de kocanın hür veya köle olması durumlarında farklılık göstermemektedir.324

Hanefîler, hadis rivayetlerinde yer alan “hür” ve “köle” kaydını cem‘ etmek suretiyle her ikisi ile de amel etme yolunu tercih etmişlerdir. Berîre’nin kocasının önceden köle olduğunu, azad edildiğinde ise hürriyetine kavuşmuş biri olduğunu öne süren Hanefîlere göre, icbâr ile evlendirilen câriye azad edilince kocası hür de olsa köle de olsa muhayyerlik hakkı sâbit olur.

Serahsî, meseleye dair hadis rivayetleri dışında aklî deliller sunmaktadır. Buna göre, câriyenin kocası üzerinde yükümlülükleri, hür kadına göre yarı yarıyadır. Azad olması ile bu sorumluluklar artmış, kocanın kadın üzerindeki mülkiyeti tam mülkiyete dönmüştür. Dolayısıyla kadına muhayyerlik verilir ki, bu da kadının kendi hakkında tasarruf yapabilmesi ile alakalı bir husus olup, ayrılık gerçekleşmesi halinde bu ayrılık hukûken fesh olarak addedilecektir.325

Câriyenin muhayyerliği ile ilgili Ebû Hanîfe’ye atfedilen görüşün Hanefî kaynaklarda yer aldığı ve nisbetin isabetli olduğu söylenebilir.

322 Ebû Dâvûd, Talâk, 19-20; Nesâî, Talâk, 29; Tirmizî, Rada‘, 7. 323 Tahâvî, el-Muhtasâr, I, 438.

324 Kâsânî, Bedâî‘, III, 599-600; Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 129. 325 Serahsî, el-Mebsût, V, 156.

4. Ric‘î talâk, 326 kocanın eşine akit ve mehir gerekmeden dönmesine imkân sağladığı için hükmî zevcelik vasfının devam ettiği bir süreçtir. Câriyenin, ric‘î talâk iddeti beklediği bir sırada azad edilip muhayyerlik hakkını kullanmasıyla meydana gelen ihtilâfa şu şekilde yer verilmektedir:

حصي :ةفينح وبأ لاق و ،اهرايتخا حصي مل ماقملا تراتخا و ةدعلا يف ةيعجرلا تقتعأ اذإ

Şîrâzî, câriyenin ric‘î talâk iddetinde azad edilmesi halinde kadının kocasını tercih etmesinin geçerli olmadığını, Ebû Hanîfe’ye göre ise tercihinin geçerli olduğunu nakletmektedir.327

Şâfi‘îler, câriyenin beklediği ric‘î talak iddetini bâin talak iddetine benzetmekte, kocanın bir nevi “bâin talâk ile boş ol” demesi gibi hüküm vermektedirler. Dolayısıyla bâin talakta zevcîyyet bağı kalmadığından cariyenin kocasını tercih etmesinin geçersiz olduğunu savunurlar.328

Hanefîlere göre, câriye evlenmesi halinde hür bir kadın nasıl ise, aynı durumda olacaktır. Câriye muhayyerlik hakkını kullanıp, kendini tercih edebilir veyahut iddet içerisinde kocasını tercih edebilir. Bu muhayyerlik sahîhtir.

Hür bir kadın ric‘î talâk iddetinde kocasına dönebilir ya da ayrılabilir. Cinsel ilişki bağlamında değerlendirildiğinde câriye de aynı hakka sahiptir.329

Sonuç itibariyle câriyenin muhayyerlik hakkının sahîh olması ile ilgili Ebû Hanîfe’ye atfedilen görüşün nisbeti isabetli bulunmaktadır.

326 Ric‘î talâk: Karısıyla cinsel temastan sonra vuku bulan, sarahaten veya işâreten üç sayısı veya bir

bedel içermeyen bâin talâka delalet eder bir vasıf ile nitelenmeyen ve bir şeye teşbih edilmemiş talâktır. Bu talâkla yeni bir nikâh icrâ olunmadan zevciyetin iâdesi mümkündür. Detaylar için bk. Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, 542.

327 Şîrâzî, en-Nüket, II, 171. 328 Şîrâzî, en-Nüket, II, 171. 329 Kâsânî, Bedâîü’s-sanâî, II, 362.