• Sonuç bulunamadı

3 MAGNUM FOTOĞRAF AJANSI 3.1 KURUCULAR

4- MAGNUM GÖZÜYLE ORTA DOĞU’YA BAKIġ

4.1 a CAPA ve ORTA DOĞU

“1948 yılında Ġsrail‟de çatıĢmaların patlak vermesiyle, Capa bu ülkeye, olan bitene tanık olmak ve Devletin kuruluĢ deklarasyonunu ve kurtuluĢ savaĢını fotoğraflamak üzere geldi. Sonraki iki yıl Capa, göç dalgalarını, transit kampları ve yeni doğmuĢ Ġsrail devletinin yüz yüze kaldığı derin belirsizliği görüntülemek için birkaç defa daha Ġsrail‟i ziyaret etti. Capa‟nın, savaĢların fotoğrafçısı ününe karĢın, bu fotoğraflar konuya duyduğu yakınlık, samimiyet ve sıcaklığı temsil ederler. Burada sunulan görüntüler, Capa‟nın daha önceki çalıĢmalarına göre çok daha samimi ve yakındırlar. Beklide, çünkü kendisi Macaristan‟dan Berlin‟e ve Paris‟e kaçmak zorunda kaldığı için, gezgin, sürülmüĢ ve umutsuz Yahudi diasporasının bir sembolüdür.” (http://www.magnumphotos.com)

Yukarıdaki metin, Capa‟nın “Photographs from Israil, 1948-1951”, (Ġsrail‟den Fotoğraflar 1948-1951) adlı kitabının, Magnum‟un internet sayfasındaki tanıtımından alınmıĢtır. ÇalıĢma denildiği gibi üç yıllık bir süre içerisinde farklı defalar, Ġsrail‟i ziyaret ederek gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġnternet sayfasında bu çalıĢmadan 42 kare fotoğraf yer almakta.

Capa, ilk kez Tel Aviv‟e 8 Mayıs 1948 tarihinde, yani önceden ilan edilmiĢ tarihe göre Filistin‟deki Ġngiliz mandasının bitimine ve aynı gün içinde ilan edilecek olan Ġsrail devletinin kuruluĢuna 6 gün kala, Illlustrated adına geliĢmeleri görüntülemek için geldi.(Miller, 1997:62)

Öncelikle , Tel Aviv Müzesinde Ben Gurion‟un Ġsrail devletini ilan ediĢini görüntüledi, ardından, Araplarla-Yahudiler arasında baĢlayan savaĢı görüntülemek için birkaç batılı fotoğrafçıyla birlikte, Negev çölüne geçtiler. Son olarak da Ġsrail tarihinde önemli bir yeri olan Altalena olayını görüntüledi:

Fotoğraf 2- Robert Capa, Altalena‟nın bombalanması, 1948

Yahudilerle Araplar arasında BirleĢmiĢ Milletlerin giriĢimiyle ateĢkes sağlandığı bir sırada, Amerikalı zengin Yahudiler tarafından, Irgun‟a destek olmak amacıyla, silah ve 900 kadar gönüllü gönderilmiĢti. Irgun, aĢırı sağcı terörist bir gruptu ve daha önce de Ġngilizlere ve Araplara karĢı yaptığı saldırılarla adlarını duyurmuĢlardı. “Altalena” adlı gemiyi, Kfar Vitkin sahiline yanaĢtırmak istediler. Ancak, Ben-Gurion hükümeti buna karĢı çıktı ve böyle bir durumda geminin püskürtüleceğini ilan etti. Buna rağmen, Irgun militanlarının bu uyarıyı dinlememesi ve gemiyi yanaĢtırmaya çalıĢmaları, daha sonra Ġsrail ordusuna dönüĢecek olan, Ben-Gurion‟a sadık Haganah askerlerinin müdahalesine yol açtı. Bu arada olayları, otelin balkonundan izleyen Capa ve diğer muhabirler, ilk Irgun grubunun gemiden sahile doğru yaklaĢması üzerine, hemen sahile olayları görüntülemeye koĢtular.

Yüz yüze gelen Irgun ve Haganah birlikleri arasında Ben-Gurion‟un emriyle çatıĢma baĢladı. Irgun militanları ya öldürüldü ya da ele geçirildi. Ben-Gurion isyanın sembolü olan Altalena‟nın da tahrip edilmesini emretmiĢti. Böylece gemi de bombalandı, özellikle cephanenin de ateĢ almasıyla gemide bulunanlar atlamaya baĢladılar.

Capa olan bitenleri görüntülerken, birden kasıklarında büyük bir acı hissetti. Onca zorlu savaĢtan sonra, ilk kez bir mermi Capa‟yı bulmuĢtu. Ġlk anda genital organlarının gittiğini düĢünen Capa, daha sonra küçük bir sıyrıkla bu olayı atlattığını anladı. Hemen oteline döndü ve ilk uçakla Paris‟e gitti.(Kershaw, 2002:206-207).

Ocak 1949‟da ilk Arap-Ġsrail savaĢı sona ermiĢti. Irwin Shaw, New Yorker için savaĢ sonrası durumu anlatan bir inceleme yazı hazırlamayı planlıyordu. Capa , yazarı birlikte bir kitap projesi için ikna etti:”Report on Israil”.

Tel Aviv‟e Ġsrail‟in ilk kuruluĢ yıl dönümünü de görüntüleyebilmek için Mayıs baĢı ulaĢtılar. Önce CumhurbaĢkanı Chaim Weizmann‟ı ve Ġsrail parlamentosu, Knesset‟in bir oturumunu ele aldılar. Shaw yazıları yazarken, Capa‟da fotoğrafları çekiyordu.

Capa kitabın yanı sıra, Illustrated dergisi içinde çalıĢıyordu. 27 Ağustos sayısı için yaptığı haberde Ģöyle not düĢmüĢtü:

“İsrail, bugün bir insanın yaşayabileceği, en zorlu ve sert yer. Ancak bu yer, geceleri genç insanların şarkılarının duyulduğu, hatta yaşlıların bile, kendilerini bekleyen aydınlık gelecekten konuştuğu bir yer.”

Capa‟nın 1948 Temmuz‟unda Ġsrail‟i terk ettiğinden ikinci ziyaretine değin ülkede çok Ģey değiĢmiĢti. Capa‟nın biyografisini yazan Alex Kershaw bu konuda Ģöyle diyor:

“ Arada geçen aylarda, İsrail, derme çatma bir yapıdan, yeni bir ülke inşa etmeye koyulmuş yüz binlerce genç sosyaliste yuva olmuştu. Onlar Capa’ya, 1936 yazında Barselona’da, faşizm yeni ve demokratik bir ülke kurma hayallerini yıkmadan önce tanıdığı idealistleri hatırlatıyordu.” (kershaw 2002: 211)

Fotoğraf 3- Robert Capa, Kudüs yakınları, 1949

Fotoğraf 3‟de Kudüs yakınlarında, yeni bir üzüm bağı oluĢturmaya koyulmuĢ, Fransız göçmeni genç bir Yahudi görüntülenmiĢ. Capa‟nın bu seride benzer baĢka fotoğrafları da var. Bu fotoğraflar, yukarıda Antalena olayından bahsederken gördüğümüz örnek fotoğraftan daha farklı bir anlatıma sahip. Antelana olayıyla ilgili çalıĢma klasik bir aksiyon- hareket fotoğrafı, oysa bu ve benzeri çalıĢmalar daha derin bir anlam içeriyor. Capa‟nın bu fotoğraflardaki epik anlatımı, yüceltilen bir eylemi, elleriyle vatan yaratma sürecini vurguluyor.

Kompozisyondaki, sadelik, yalnız insan ve toprak arasında yaĢanan bir eylemin konu edilmesi anlatıma güç katıyor. Daha önce de yaptığımız alıntılarda da bahsettiğimiz gibi Capa‟nın burada çektiği fotoğraflar daha önceki çalıĢmaların çok farklı bir sıcaklığı, konuya duyduğu yakınlığı yansıtıyor.

Capa önceki çalıĢmalarıyla daha çok hareket adamı olarak tanınırdı. Onu D- Day‟de Omaha Sahiline, ilk ulaĢan birlikte görmek ya da hava indirme tugaylarıyla paraĢütle atlarken bulmak doğaldı. Bunun sonucu olarak Capa‟ya getirilen en önemli eleĢtirilerden biriside, kompozisyonlarında ki özensizlikti. Hem bu konuyu

açmak hem de Ġsrail‟de çektiği fotoğrafların farklılığını vurgulayabilmek açısından, Magnum‟un bir baĢka önemli Fotoğrafçısı Eve Arnold‟un Capa‟yla ilgili bir anısına değinmek doğru olacaktır.

Arnold, Capa‟yı “fotoğrafik üniversitesi” olarak tanımlardı. Saatlerini onun kontaklarını imaj, imaj inceleyerek geçirirdi. Gerisini, Magnum kitabındaki anlatımından alıntılıyorum:

“ ilk başta şaşırmıştım: fotoğraflar, düzenli bir şekilde iyi dizayn edilmemişti, ne Ernst Haas’ın yaptığı gibi imajı ısrarlı bir takibi(yani hareketten önce başlamak, hareketin zirve noktasına değin izlemek ve sonra gittikçe inceltip bitirmek) ne de Bressson gibi, tek, formal ve belirleyici bir kareyle işi tamamlamak vardı. Konunun özünü yakalıyordu ama bunu kendince bir yolla yapıyordu. Daha sonra 1950’de New Yorker yazarı Janet Flanner ile karşılaşıncaya kadar onun çalışmalarını anlamamıştım. O, bana bu konudaki doğru perspektifi sağladı. Magnum fotoğrafçısı olduğuma göre, onun arkadaşı Robert Capa’yı tanıyor olmalıydım. Bana ateşli bir şekilde, onun cesaretinden, zekasından ve dünya olaylarından anlayışından bahsetti. O konuştu ve ben dinledim. Benim sessiz kaldığımı görünce meraklandı. Bende ağzımdan, Capa’nın fotoğraflarının güzel dizayn edilmediğini kaçırdım. Yüzüme sevecen bir şekilde baktı ve tatlım, tarih de pek güzel dizayn edilmemiştir dedi. Onun çalışmalarının gücünün, orada olmak, aksiyonun içinde bulunmaktan geldiğini anladım. Yeni bakış alanları açıyordu. İyi gazetecilik, mesajı, etkili ve yakından yansıtabilmekti. O da bir fotoğrafın özünün bu olduğunun fakındaydı, ille de form değildi en önemli şey.” (miller ,1997:83)

Capa, Ġsrail‟de kendi hakkındaki bu yargıdan farklı bir çalıĢma yürüttü. Kendi deyimiyle bu onun bireysel savaĢıydı.

Ele aldığı bir baĢka konu yeni göçmenlerin geliĢi ve ülkeye yerleĢtiriliĢ aĢamalarıydı. Gemilerle gelen göçmenler, öncelikle, sağlık muayeneleri yapılmak

ve kayıt edilmek üzere, transit kamplara alınıyorlardı. Buradan, değiĢik Ģehirlere, çalıĢma kamplarına, yerleĢkelere ya da yaĢlı ve hasta evlerine gönderilebiliyorlardı. Fotoğraf 4‟de, Türkiye, Tunus ve Doğu Avrupa‟dan gelen göçmenler görülüyor. Capa Haifa limanında her gün binlercesinin geliĢini fotoğraflamıĢtı. Bu fotoğraflara bütün olarak bakıldığında, görülen Ģey, özellikle Avrupa‟da bir türlü kendine yaĢayacak huzurlu bir yer bulamayan bu insanların, kendilerine bir vatan yaratmak için çıktıkları zorlu yolculuk, bu yeni topraklarda verdikleri mücadele. Bu fotoğrafta da insanların yüzündeki umut ve mutluluğa, belirsizliğin verdiği endiĢe de eĢlik ediyor.

Fotoğraf 4- Robert Capa , Göçmen gemisi, Haifa, 1949

Capa Yahudilerin Ġsrail‟deki yeni hayatını pek çok farklı yönüyle ele almıĢ, yeni devletin kuruluĢ aĢamasını belgelemiĢti. Ancak bu fotoğraflarda Orta Doğu tarihiyle ilgili bir çalıĢma açısından çok önemli bir eksiklik göze çarpıyor;bu fotoğraflarda Araplar yok.

Magnum sayfasında yer alan 42 kare fotoğrafın içerinde, Knesset‟ten görüntüler, göçmenlerin hayat Ģartları, hatta eğlenceleri, Yahudileri kapsayan bazı politik olaylar, bazı çatıĢma alanları, Yahudi askerler yer alıyor ancak, sadece bir karede görülen oy veren bir bedevi kadını( o da Ġsrail seçimlerinde oy verdiğine göre, Ġsrail vatandaĢı olmalı) haricinde hiçbir Arap fotoğrafı yok.

Akla hemen Eyüp Özveren‟in Ģu cümlesi geliyor: “alıĢılmıĢ varsayımın aksine, çekilmemiĢ fotoğrafların tarihi, Ģimdiye değin vurgulanmıĢ olan çekilmiĢ fotoğrafların tarihi kadar önemlidir” (Özveren, 2000: 41).

Oysa 1948-1950 yılları arsı dönemde, yüz binlerce Arap evlerini zorla terk etmek zorunda bırakıldı. Bu fotoğraflarda boĢ toprakları iĢleyen, boĢ arazilere yeni yerleĢimler kuran insanlar görülüyor. Bir anlamda siyonizmin ünlü sloganı “toprakısız halkın, halksız toprağa yerleĢmesi” görselleĢtirilmiĢ.

Capa‟nın Martha Gellhorn‟a bir keresinde Ģöyle diyor: “bir savaĢta ya birinden nefret etmeli ya da birini sevmelisin, bir pozisyonun olmalı yoksa olan bitene dayanamazsın.”(kershaw,2000: 224). Capa‟nın doğal olarak sevdiği tarafı bu fotoğraflarda görmek çok kolay. Bu eleĢtiriyi, diğer iki kurucunun çalıĢmalarını inceledikten sonra tekrar ele alacağım. Ancak burada yine Capa‟nın anlatımını tamamladığını düĢündüğüm son bir kareyi daha irdelemek istiyorum.

Fotoğraf 5‟te bir kibbutz‟u korumak için cepheye hareket eden, Haganah birlikleri görülüyor. Tüm eleĢtiriler bir yana, eğer Yahudi tarihi bütün olarak ele alınırsa, Capa‟nın bu karesi bana Tevrat‟tan bir parçayı çağrıĢtırıyor. Musa‟nın peĢinden Mısır‟ı terk edip, 40 yıl çöllerde gezinen Yahudi kavimleri hikayesini. Capa‟nın da bu 3 yıllık sürede yaptığı, Ġsrail oğullarının yeni bir serüvenini, büyük bir yetenekle görüntülemek oldu.

Fotoğraf 5- Robert Capa, merkez cephe, Ġsrail, 1948