• Sonuç bulunamadı

Bulgaristan Göçmenlerin Yaşam Biçimleri, Kültürleri

4. KÜLTÜR VE MEKÂN ETKİLEŞİMİNDE ILGIN ÖRNEĞİ

4.4. Göçmen Mahallesi

4.4.2. Bulgaristan Göçmenlerin Yaşam Biçimleri, Kültürleri

Göçmen Mahallesinde yapılan yerinde inceleme, gözlem ve görüşmelere dayalı olarak Bulgar Türkleri’ ne ait aile strüktürü, gelenek-görenekler, yaşam tarzı ve sosyal organizasyonlar başlıkları altında anlatılmaktadır.

Aile Strüktürü

Bireyler arasındaki sosyal ilişkiler; Bulgaristan’dan göç etmeden önceki hayatlarının etkisi Bulgar göçmenlerinde hala yer yer karşımıza çıkmaktadır. Bulgaristan’da hâkim olan sosyalist düzen etkisinde yaşamak zorunda kalan atalarından izler yaşamlarını şekillendirmektedir. Kadın ve erkeklerin çalışma hayatı ve hayattaki konumları ilk başta eşit gibi görülse de evin beyine gösterilen saygı farklı olup bu ayrım gözle görülebilmektedir. Aynı şekilde Büyüklere atalara hürmet, sevgi ve saygı bulunmaktadır. Aile büyükleri de aynı şekilde aldığı kararlarda çocuklarının geleceklerini düşünerek hareket etmektedirler. Çok fazla çocuk sahibi olmayı hoş karşılamamaktadırlar. Bulgar göçmenlerinde çok çocuklu bir aile yerine genelde iki veya üç çocuklu aile yapısı benimsenmiştir. Her çocuğun sorumluluğu alma geleceklerini ayrı

ayrı planlama gibi düşünce yapısında oldukları için çok çocuk sahibi olmak genelde ayıp olarak nitelendirilmektedir. Kız çocuk ve erkek çocuk ayrımı gözükmemektedir. Küçüklükten başlanılarak çocuklara çalışma, faydalı olma, atalarının yaşadıkları zulümlere karşı bilinçli olma ve vatan sevgisi gibi aile içi eğitimler verilmektedir.

Evlilik ve çocuk yetiştirme; Evlilik Bulgar göçmenleri için saygı ve güven anlamına gelmektedir. Evlilik kadın ve erkeğin birbirlerine daha çok desteklemesi, eşlerin kendi imkanları doğrultusunda katkıda bulunarak birbirleriyle dayanışma kurumu olarak ifade edilebilmektedir. Boşanma olayı neredeyse hiç rastlanmamaktadır. Yeni evlenecek eşler erkek tarafının evinde yaşamaktadır. Yeni evlenen çocuğuyla beraber oturarak hem kalabalık aile yapısını korunmaktadır hem de yeni evlenen gençlere destek sağlanmaktadır, bu şekilde gençken çocuklarına destek olunduğunda, yaşlanınca da çocukları kendilerine bakacakları düşünülmektedir. Kadın ve erkek arasındaki ilişki çalışma hayatındaki destek gibi gözükse de saygı kavramı etkili bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Başlık parası, kız kaçırma, ikinci eş ve kuma gibi durumlar görülmemekte olup Bulgar göçmenlerince de hoş karşılanmamaktadır. Yakın akraba evliliğine de yaşadıkları beraberlik ve kardeş çocuklarının da kardeş sayılması düşüncelerle hoş bakılmayıp, Ilgın da bu şekilde yapılan evliliklerde tasnif edilmemektedir.

Gelenek ve Görenekler

Bulgaristan’da hâkim olan sosyalist düzen etkisinde yaşamak zorunda kalan ataları birçok konuda eziyete maruz kalmıştır. Zamanında sosyalizm ile ilgili siyasi içerikli bayram ve törenlere veya Bulgar halk bayramlarına zorunlu olarak katılım sağlamak zorunda kalmışlardır. Bulgaristan Türklerinin ise gösterişsiz ve dikkat çekmeyecek şekilde Ramazan ve Kurban Bayramlarını kutlamalarına kısmen göz yumulurken zamanla bu bayramlarında kutlanması yasaklanmıştır. Zorunlu olan eğitim kurumlarında da Bulgarca şarkı söylemek ve Bulgar halk oyunları gibi Bulgarlara özgü gelenek ve görenekler zorunlu olarak verilmiştir. Ancak kendilerine özgü gelenek ve göreneklerin açık bir şekilde yapılması yasaklanmıştır. Mevlit okutma gibi birlik beraberlik gerektiren eylemler evlerin içerisinde güvenebildikleri üç beş aile arasında gerçekleştirilmiştir. Zamanla bunun gibi baskılar yaşayan Bulgar göçmenleri, Türkiye’ye göç ettikten sonra kendi gelenek ve göreneklerini rahatlıkla yapabilmeye başlamıştır. Düğün merasiminde eskiden at üzerinde damadın evine gelin getirilmekteymiş ama zamanla artık bırakılmıştır. Bulgaristan da erkek çocuklarını sünnet ettirmek yasaklanmakta olup doktorlar bu konuda sürekli denetlenmekte olduğu için yine

akrabalardan biri çocuğu sünnet ederek sadece yakın güvenilir tanıdıklarla gizlice konut içerisinde sünnet töreni düzenlenmekteymiş. Türkiye’ye göç edildikten sonra eş dost herkesle beraber bu törenler evlerin arka bahçelerinde mütevazi kutlamalarla birlikte düzenlenmektedir.

Yaşam Tarzı

Dilleri, zorunlu göçten önce Bulgaristan’da yaşadıkları baskı ve kendi ana dilleri olan Türkçenin yasaklanması sokakta, kamusal alanlarda kısaca evleri dışında konuşamamaları ve her yerde Bulgarca konuşmaya zorlanmaları gibi nedenlerle Türkiye’ye göç ettiklerinde Bulgarca bilmelerine rağmen bu dili konuşmayı bırakmışlardır. Kendi nesillerinden gelen çocuklarına da öğretme gereği duymadan Türkçe konuşmaya devam etmişlerdir.

Çalışma ve iş hayatı; çalışmaya alışık ve çalışkan bir yapıya sahip olan Bulgar Göçmenlerinde erkekler ve kadınlar kendilerine uygun olan şekillerde aileye katkıda bulunmaktadırlar. Kadınlar genelde çocuk bakımı, mutfak işlerinde aktif görev alırken, erkekler ise evin geçimini sağlayacak işlerde çalışmaktadır. Çalışılan evlerden birine sahip olan vefat eden Halil Toparlak marangoz ustası olup yapılan ilk evlerin yapımının hepsinde çalışmıştır. Verilen maddi yardımlarla evlerini kendileri yapmışlardır. Onun haricinde bahçelerini ekip dikmişler ve buradan kendi yiyeceklerini kadınlar hem yemeklerini yapmış hem de turşu yaparak, kurutarak ya da konserve gibi işlemlerle depolamışlardır. Bahçelerde genel olarak kümes yaygın olup kümes hayvancılığı da yapmışlardır. Erkeklerde çoğu mahsulü satarak geçimlerini sağlamışlardır. Onun dışında erkekler kendi yeteneklerine göre el işçiliği, marangozluk, inşaat işçiliği gibi yeteneklerine göre hep iş kovalayarak aile geçimlerini sağlamışlardır. Yaşlı ve gençler arasında da bir şekilde iş ayrımı görülmektedir. Gençler çalışıp eve katkıda bulunurken, evin büyükleri torunlarla ilgilenme sorumluluğunu yerine getirmektedir. Gelen ilk Bulgar göçmenleri yaşamlarını bu şekilde devam ettirirken, çocuklarının iyi eğitim almalarını sağlamışlardır. Çocukları genelde üniversite mezunu olup memuriyet, öğretmenlik gibi meslek dallarında çalışmaktadırlar. Bulgar Göçmenlerinin her bir ferdinin bir şekilde aileye katkıda bulunduğu, sorumluk sahibi olup, çalışkan bir etnik köken olmalarında atalarının sosyalist düzende yaşadığı ve çocuklarına da çalışmayı aşıladıklarından kendileri de bahsetmektedirler.

Sosyal Organizasyonlar

Komşuluk ilişkileri, Bulgar Göçmenleri Ilgın’a göç ettiklerinden beri birbirlerine her konuda sahip çıkmışlardır. Ilgın’a birbirleriyle akrabalık bağı olan aileler de gelmiştir

ama akrabalık ilişkisi dışında da hemşerilik, aynı etnik kökene ait olma beraber göç etme zorunluluğuna maruz kalma gibi birçok faktör Bulgar Göçmenlerini birbirine bağlamış olup, birbirleriyle dayanışma yardımlaşma ve sosyalleşme ilişkilerini etkilemiştir. Kendi aralarındaki iletişim böyle olup yerleştikleri Ilgınlılarla da kendilerini soyutlamamışlardır. Kendi etnik kökenlerinde olmayan insanlarla da iletişimlerini sağlamlaştırmış, ilk gelen Bulgar Göçmenlerindeki memlekete ve kendi soydaşları olan Türklere karşı özlemlerini onlara karşı sevgileri kurdukları iletişim ve sosyal hayatta önemli bir etken olmuştur.

Güvenlik ve egemenlik sınırları; 1951 de Ilgın’a ilk geldiklerinde yaşadıkları mağduriyetten dolayı ne kadar kendi soydaşları olsalar da biraz çekingen davranmışlardır. İlk başlarda kendi mahallelerini kurup kendi aralarında iletişim kurup, alışveriş gibi faaliyetleri kendi aralarında yapmışlardır. Dışarıya güvendikçe yavaş yavaş açılmışlardır. Zamanla mahalle sınırları genişlemiş olup çevre köylerden de göç almaya başlamışlardır.

Eğitim; Bulgar Göçmenleri eğitime önem vermişlerdir. Çocuklarını imkanlar dahilinde okula gönderip eğitimlerini tamamlamalarını sağlamaya çalışmışlardır. Her nesilde bir önceki nesille göre okuma oranı yükselmektedir. Yeni nesilde birçok üniversite mezunu olup çalışan Bulgar Göçmeni bulunmaktadır.