• Sonuç bulunamadı

BOŞA GİDEN KAYNAKLAR YERİNDE KULLANILMIŞ OLSAYDI

Türkiye şartlarında üst düzey kalitede bir üniversitenin ( 3.500 öğrenci kapasiteli, 4 fakülte, 3 enstitü, 1 yüksekokuldan müteşekkil) kurulmasının maliyeti ortalama 250 Milyon $’dır. Kurucunun öğrenci ve devlet katkısı dışında her yıl işletme gideri olarak ilave 12.5 Milyon $ sarf etmesi, ya da bu giderin karşılanabilmesi için 250 Milyon dolarlık gelir getirici bir kaynağı vakfetmesi gerekmektedir.

En yüksek düzeyde nitelikli üniversite emsal alınarak, harcama rakamları da en üst limitten hesaplanmak suretiyle, belirtilen kapasitede bir üniversitenin kuruluş maliyetinin 500 Milyon dolara çıktığı varsayılabilir.

1-Eğer 2004 yılında üniversite kapısında olan 1.786.000 öğrencinin ÖSS’ye girene kadar harcamış olduğu 8.4 Milyar $ yeni üniversite kurmak için harcansaydı boşa giden o parayla Sabancı ve Koç üniversiteleri ayarında 8.400/500= 16.8 yani yaklaşık 17 yeni üniversite kurulabilecekti.

Kurulabilecek 17 üniversite 3.500’er kişilik lisans ve yükseklisans öğrencisi kapasitesine sahip olsaydı Sabancı ve Koç üniversiteleri kalitesinde 17x3.500=59.500 kapasite (68 fakülte, 51 enstitü, 17

yüksekokul) yaratılmış olacaktı.

2-Eğer ÖSS için her yıl harcanan 2.9 milyar $ yeni üniversite kurmak için harcansa, boşa giden o parayla her yıl Sabancı ve Koç üniversiteleri ayarında 2.9/500=5.8 yaklaşık 6 üniversite kurulmuş ve 24 fakülte, 18 enstitü, 6 yüksekokulda Sabancı ve Koç üniversiteleri kalitesinde 6 x 3.500 = 21 bin kapasite yaratılmış olacaktı

3- Yurtdışında yüksek öğrenim gören Türk öğrencilerin (kayıtlı olanların) yıllık maliyeti 448.5 Milyon $’dır Bu paranın 250 Milyon dolarıyla her yıl Sabancı ve Koç üniversiteleri ayarında 1 üniversite kurmak mümkün olacaktı.

4- Bu şekilde her yıl ÖSS’ye hazırlık ve yurtdışında yükseköğrenim eğitimi için yapılan harcamalarla yükseköğrenimde lisans ve yükseklisans düzeyinde Sabancı ve Koç üniversiteleri kalitesinde 7 üniversite kurup (28 fakülte, 21 enstitü, 7 yüksekokul) 24.500 lisans ve yükseklisans öğrencisine bu kurumların en üst kalitede eğitim vermelerini sağlamak mümkün olacaktı.

5- Türkiye’de son 15 yılda 21 Milyon öğrenci ÖSS sınavına girmiş ve bu öğrenciler ÖSS için (21 Milyon öğrenci x 1.646 $ ÖSS harcaması = 34.566.000.000) yaklaşık 34.5 Milyar $ harcama yapmışlardır. Bu parayla Sabancı ve Koç üniversiteleri ayarında 69 üniversite (276 fakülte, 207 enstitü, 69 yüksekokul) açıp birinci sınıf 241.500 kişilik yükseköğrenim kapasitesi yaratmak mümkün olabilirdi.

Aynı şekilde son 15 yılda (yılda 20 Bin öğrenciden) 300 Bin öğrenci yurtdışında yükseköğrenim görmüş ve bu öğrencilere 450x15= 6 Milyar 750 Milyon $ harcama yapılmıştır. Bu parayla 13 üniversite (52 fakülte, 39 enstitü, 13 üniversite) açıp 45.500 kişilik yükseköğrenim kapasitesi yaratmak mümkün olabilirdi.

Bu şekilde son 15 yılda ÖSS’ye hazırlık ve yurtdışında okuttuğumuz yükseköğrenim öğrencilerine yaptığımız harcamayla 82 üniversiteye (328 fakülte, 246 enstitü, 82 yüksekokul) ve 287 bin yükseköğrenim kapasitesine sahip olabilirdik.

6- Geçmiş geçmişte kaldı. Ancak bugünden harekete geçilirse önümüzdeki 15 yılda ÖSS için harcanması muhtemel (yılda ortalama 2.7 Milyon ÖSS öğrencisi x 15 yıl = 40.5 Milyon öğrenci x 2.000 $ yıllık ortalama ÖSS harcaması ) = yaklaşık 81 Milyar $ kaynakla 567 Bin kapasiteli birinci sınıf kalitede 162 üniversite (648 fakülte, 486 enstitü, 162 yüksekokul) kurmak mümkün olabilir.

Aynı şekilde önümüzdeki 15 yılda (yılda ortalama 25 Bin öğrenciden) 405 Bin öğrenci yurtdışında yükseköğrenim görecek olursa bu öğrencilere 450 Milyon $ + ¼ (562.5) x 15= 8 Milyar 437 Milyon $ harcama yapılması sözkonusu olacaktır. Bu parayla 17 üniversite açıp 59.500 kişilik yükseköğrenim kapasitesi yaratmak mümkün olabilir.

Bu şekilde önümüzdeki 15 yılda ÖSS ve yurtdışındaki yükseköğrenim öğrencileri için harcayacağımız ortalama 89.5 Milyar dolarla 626.500 kapasiteli birinci sınıf kalitede 179 üniversiteye (716 fakülte, 537 enstitü, 179 yüksekokul) sahip olabiliriz.

Günümüzde istihdam yaratmak için kişi başı 90.000 $’lık bir yatırım harcaması yapılma gereği resmi kurumlarımızın belirlediği 2004 yılı rakamıdır. Bu rakam dikkate alındığında 34,5 milyar $’ın 377.780 kişiye, 81 milyar $’ın ise 900.000 kişiye istihdam sağlayacak bir kaynak olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu

noktadan hareketle kaynakların doğru ve rasyonel kullanımının önemi açıktır. Eğitim sistemimizde gerek duyulan kaynakların dağılımı yapılırken büyük özen ve planlama gerektiği de bilinmelidir.

III- ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK SİSTEMİ EĞİTİM SİSTEMİNİ

YOZLAŞTIRMAKTADIR

1- ÖSS’de soru çıkmayan dersler öğrenciler tarafından lüzumsuz olarak görülmekte, bu

derslere olan ilgi ve rağbet düşmektedir.

Üniversiteye giriş sınavında soru çıkmayan dersler (resim, müzik, beden eğitimi vb.) hakkında ne düşünüyorsunuz?

Seçenekler Sayı %

Cevapsız 6 ,6

Bu dersler gereksiz zaman kaybından başka bir şey değil 526 48,8

Sınavda soru çıkmasa da bu dersler gerekli 546 50,6

Toplam 1078 100,0

(TED, Üniversiteye Giriş Lise Mezunları Araştırması, Tablo I/20)

2-ÖSS’de sorulan sorular ile lise müfredatı arasında ciddi bir uyumsuzluk vardır.

a-ÖSS soruları lise müfredatının tümünü ve tüm sınıfları kapsamamaktadır

b-Matematik sorularında ağırlık Lise 1. sınıftadır. c-Edebiyat alanından tek bir soru bile sorulmamaktadır.

d-Lise son sınıf müfredatından çok az soru çıkmakta ve bilhassa son sınıfın ikinci yarısından hemen hemen hiç soru çıkmamaktadır.

Size göre üniversiteye giriş sınavında çıkan sorular ile lisede işlenen konular birbirinden farklı mı?

Size göre üniversiteye giriş sınavında çıkan sorular ile lisede işlenen konular birbirinden farklı mı?

Anket türü Lis e s on s ınıf öğ re nc ile ri Li se m ez un lar ı Ü n iver si te öğ re nc ile ri Ö ğr et men ler Cevapsız 1,6% 1,8% ,9% Evet 34,9% 36,4% 29,1% 21,4% Kısmen 48,4% 46,5% 56,0% 65,2% Hayır 15,1% 15,3% 13,9% 13,4% Toplam 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%

3- Lise 3. sınıfın ikinci yarı müfredatından soru çıkmaması, bu sınıfların ikinci dönemde

boşalmasına yol açmaktadır. Bir yandan rapor sektörü doğarken, diğer yandan dershanelere

yöneliş artmaktadır. Gelinen noktada MEB’nın yönetmelik değişiklikleriyle lise son sınıf

öğrencilerini zorla okulda tutmaya çalışması manidardır.

Üniversiteye giriş sınavına hazırlanmanız ikinci dönem okula devam durumunu ne yönde etkiler?

Üniversiteye giriş sınavına hazırlanmanız ikinci dönem okula devam durumunu ne yönde etkiler?

Anket türü Lis e s on s ınıf öğ re nc ile ri Lis e m ez unla rı* Ü n iver si te öğ re nc ile ri* A n n e -b a b a la r** Ö ğre tm en le r*** Cevapsız 2,3% 1,4% 2,0% 3,5% 2,9% Rapor alacağım 55,0% 48,9% 44,2% 36,3% 56,8%

Sadece devamsızlık hakkımı kullanacağım 23,7% 21,2% 24,9% 26,2% 8,4%

Okula devam edeceğim 19,0% 28,5% 28,9% 34,0% 31,9%

Toplam 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0%

(TED, Karşılaştırmalı Rapor, Tablo: VI/14)

4- Alan ve katsayı uygulaması ile meslek liselerinde hem nitelik hem de nicelik kaybına yol

açılmıştır.

Katsayı Uygulamasından Sonra Düz Liselerde ve Meslek Liselerinde Öğrenci Sayıları Nasıl Bir Değişiklik Gösterdi?

ÖĞRETİM YILI DÜZ LİSE ÖĞRENCİLERİ MESLEKİ EĞİTİM ÖĞRENCİLERİ TOPLAM

2003-2004 2.463.923 1.129.481 3.593.404 2002-2003 2.053.735 981.224 3.034.959 2001-2002 1.490.376 821.895 2.312.271 2000-2001 1.324.083 804.964 2.128.957 1999-2000 1.506.379 938.028 2.444.407 1998-1999 1.297.514 988.689 2.286.203

(http://www.meb.gov.tr APK –İstatistikler )

Hangi Meslek Liseleri Öğrenci Sayısı Bakımından Nasıl Etkilendi? ÖĞRETİM

YILI KIZ MESLEK ERKEK TEKNİK TİCARET TURİZM DİN ÖĞRETİMİ

2003-2004 210.876 491.756 290.100 97.489 2002-2003 166.381 429.680 275.873 71.100 2001-2002 136.288 348.164 263.538 71.583 2000-2001 104.151 354.275 252.390 91.620 1999-2000 100.005 351.292 255.346 134.224 1998-1999 102.379 367.866 251.961 192.756

Not: Mesleki eğitim öğrencileri ilgili tablodaki rakamlara özel meslek liseleri ve diğer bakanlık ve kurumlara bağlı meslek liselerinin öğrenci sayısı dahil değildir. 2003-2004 yılında Özel Meslek Liselerine giden öğrenci sayısı 1.164, diğer bakanlık ve kurumlara bağlı meslek liselerine devam eden öğrenci sayısı 36.149 olup bunların toplamı 37.313’tür. Bu nedenle bu rakamlar tabloya ek olarak dikkate alınmalıdır.

(Milli Eğitim Dergisi, Sayı: 155-156 Yaz/Güz,

Yıllara Göre Düz ve Meslek Liselerine Giden Öğrencilerin Toplam Ortaöğretim Öğrencileri İçindeki Oranları

ÖĞRETİM YILI DÜZ LİSE ÖĞRENCİLERİ % MESLEKİ EĞİTİM ÖĞRENCİLERİ % TOPLAM ÖĞRENCİ % 2003-2004 68.5 31.5 100 2002-2003 67.6 32.4 100 2001-2002 64.4 35.6 100 2000-2001 62.1 37.9 100 1999-2000 61.6 38.4 100 1998-1999 56.7 43.3 100 (http://www.meb.gov.tr)

Öğrenci Kalitesinde Yaşanan Trajik Düşme

“Üniversiteye girişte yürürlüğe sokulan yeni sistem sonrasında son beş yılda meslek liselerini tercih eden öğrenci kalitesinde trajik bir düşüş yaşanmıştır. Bugün meslek liselerini büyük oranda başka hiçbir okulu kazanamayan, vasat ve vasatın altındaki öğrenciler tercih etmektedir.

İlk bakışta yürürlüğe sokulan uygulamanın tabii sonuçlarını verdiği düşünülebilir ve “nitelikli öğrencileri üniversite eğitimine yönlendirme amacının gerçekleştiği” zehabına kapılınabilir. Ancak ortada, tam anlamıyla “hafifçe vurup korkutalım derken öldürme” diye nitelendirilebilecek bir durum vardır.

İdeal olan, fen ve matematik alanındaki en kaliteli beyinlerin mühendis olmak üzere üniversiteye yönlendirilmesidir. Ancak bunun kadar ideal olan bir diğer durum da, mühendislik eğitimine yönlendirilen fen ve matematik bakımından kaliteli beyinlere en yakın kalitedeki grubun da teknisyenlik ve teknikerlik eğitimi için meslek eğitimine yönlendirilmesidir. Çünkü günümüzde endüstriyel ve teknik eğitim, kol gücünden ziyade beyin gücüne dayalı hale gelmiştir.

Bugün gençlerimizi fen ve matematik seviyeleri bakımından en üst seviye 10 olmak üzere, 10’dan 1’e kadar bir sınıflandırmaya tabi tutarsak, 10’dan 3’e kadar olan seviyedeki gençlerin üniversite eğitimine, 3’le 1 arasında kalan grubun ise mesleki eğitime yöneldiğini söylemek mümkündür.

Halbuki bugün endüstriyel ve teknik eğitim dediğimiz mesleki eğitim bölümlerine çok iyi fen ve matematik bilgisine sahip gençleri yönlendirme zorunluluğu vardır. Çünkü bu alanlarda verilen eğitimi anlamak ve mesleki bakımdan asgari bir seviyeye ulaşabilmek için dahi yüksek derecede fen ve matematik bilgisine ihtiyaç vardır.

Oysa bugün meslek lisesi öğretmenleri, meslek liselerinin en büyük problemi olarak “öğrenci kalitesinde yaşanan düşme”yi işaret etmektedir. Durum öyle bir hal almıştır ki, elektrik, elektronik, bilgisayar gibi ciddi fen ve matematik bilgisi gerektiren bölümlerde matematikteki en basit dört işlemi yapamayan öğrencilerin sayısı hiç de azımsanmayacak oranlara ulaşmıştır.

Bu durumun en tabii sonucu mesleki eğitimdeki gençlerimizin eğitim ve öğretimini gördükleri meslek dalında iyi yetişememeleridir. Meslek liselerinin çoğu bölümünden mezun olan gençlerimiz o mesleği en alt düzeyde dahi icra edecek durumda değildirler.

Endüstriyel ve teknik eğitim bir fasit daire halinde her geçen gün kendini tüketen bir mekanizmaya dönüşmüştür. Çünkü bugün sadece meslek lisesi mezunları meslek yüksekokullarına ve mesleki eğitime öğretmen yetiştiren kurumlara gidebilmektedir.

Meslek liselerindeki çöküş, meslek yüksek okullarına, öğretmen yetiştiren kurumlara doğru dalga dalga yayılmaktadır. Mesleki eğitim fakültelerine ve meslek yüksekokullarına alınan araştırma görevlilerinin de aynı kaynaktan geldiği düşünülecek olursa durumun vehameti kendiliğinden ortaya çıkar.

Ülkemizde meslek eğitimi zaten hastalıklı bir yapıda ve ağır sorunlarla boğuşur durumdayken üniversiteye girişte uygulanmaya başlanan “alan” ve “katsayı” uygulaması ile tam anlamıyla bitkisel hayata girmiştir. Ülkemizde mesleki eğitimin kalitesinin düşüklüğü, bu alandaki eğitim kurumlarının zayıflığı çok ciddi boyutlara ulaşmıştır

İstihdam imkanlarının giderek azaldığı bir ortamda meslek liselerinin irticayla mücadele amacıyla yok edilmek istenen İmam-Hatip Liseleriyle aynı kategoriye sokulmasının bugünkü sonucu doğuracağı bilinen bir gerçekti. Nitekim gerçekleşme de bu yönde olmuştur.

Yok edilmek istenen okulla aynı kategoriye sokulmanın tabii bir neticesi olarak meslek liseleri, öğrenciler ve veliler açısından tüm cazibesini yitirmiştir. Mesleki eğitimi çekici hale getirmeden bu alanda alınacak diğer tedbirlerin hiçbir faydası olmayacaktır.” (TED, Üniversiteye Girişteki Alan ve Katsayı Uygulamasının

Endüstriyel ve Teknik Eğitim Üzerindeki Etkileri, Mayıs 2004 – Ankara, sh.5-6)

5-Sadece eslek lisesi öğrencileri arasında değil, tüm öğrenciler arasında alan ve katsayı