• Sonuç bulunamadı

VII. yüzyılla birlikte başkent ve civarının yerleşik nüfusunu etkileyen bir başka tehdit ise batı sınırlarından maruz kalınan istilalardır. Kavimler göçünün yıkıcı etkisini uzun süre yaşayan Balkan toprakları Roma’nın ikiye ayrılmasından beri rahat yüzü görmemiştir. Pek çok kavmin baştan başa kat ettiği Balkanlar uzun yıllar boyunca yağmalanıp istilalara uğramıştır. Batı sınırlarında VI. yüzyıldan itibaren Bizans’ın en tehlikeli düşmanı Avarlar’ın bölgeye gelmeleri olmuştur. Balkanlarda Longobardlar ve diğer Germen kabilelerini batıya iterek Karpatlar’a yerleşen Avarlar aynı zamanda 568 tarihinden itibaren bölgedeki pek çok kavmi de buyrukları altına almışlardı. Tıpkı Hunlar’da olduğu gibi çok uluslu bir imparatorluk kuran Avarlar kısa sürede bölgede bulunan şehirlere saldırıp yağmalamışlardır. Avarlar 580 yılından itibaren Tuna üzerindeki Bizans kalelerini tek tek düşürüp daha doğuya, başkente ve civarına kadar uzanan akınlar yapmışlardır217. Doğuda Sasani işgallerinin devam ettiği yıllarda Avarlar’ın 618 yılında Trakya’ya büyük bir saldırısı olmuştur. Doğu sınırlarındaki durum ortadayken Trakya’da Avarlarla savaşı göze alamayan Herakleios Avarlara bir elçi gönderip, yüklü bir haraç karşılığında barış teklifinde bulundu. Barış görüşmelerine bizzat katılan imparator, Avarlar tarafından kurulan bir pusuyu son anda fark ederek, hazırlanan suikasttan kurtulmayı başarmış ve bu görüşmeden sonra Avarlar tüm Trakya’yı baştan sona yağmalayıp geri çekilmişlerdir218. Chronicon Paschale ise Avarların çok sayıda esir aldığını, önlerine ne çıktıysa hayvanlar dâhil yanlarına alarak Tuna nehrinin diğer tarafına götürdüklerini ifade etmektedir219

. Balkanlarda vukubulan bu istilalar için Nikephoros, “Romalıları acımasızca katlettiler ve imparatorluğa ait pek çok mala el koydular, çok sayıda tutsaklar aldılar, Avarlardan kaçan mahkûmların dediğine göre 270.000 kadın-erken tutsak alınarak Avar ülkesine götürülmüştür”220

demektedir. Bizans-Sasani mücadelelerini fırsat bilen Avarlar, Heraklieos doğuda iken 626 yılında Sasani ordularıyla ittifak yapıp İstanbul’u kuşatmışlardır. İstanbul’un güçlü surları, şehrin direnmesi ve kuşatma

216 Kaegi, 2002: 56. 217 Roberto, 2012: 82-84. 218 Ostrogorsky, 1999: 54; Kurat, 2011: 103. 219 Chronicon Paschale, 713. 220 Nikephoros, 14.6-10.

silahlarının olmaması gibi nedenlerle Avar-Slav ve Sasani orduları büyük bir yenilgi almıştır221

. Bu yenilgiden sonra Avarlar zayıflayıp yıkılış sürecine girerken Avarların boyunduruğu altında ki halklar özgürlüklerini kazanmak için baş kaldırmaya başlamıştır222. Zayıflayan Avarların yerini alan Bulgarlar ve Slavlar Bizans’ın batı sınırlarından maruz kaldığı tehdidi devam ettirmişlerdir.

Bizans Devletinin Trakya topraklarında maruz kaldığı bu Avar ve Slav saldırıları neticesinde önemli sayıda vatandaşı yurtlarını terketmek zorunda kalmış ve bölge metruk hale gelmiş, bu durum da en fazla Bizans ordusunu etkilemiştir. VII. yüzyıla kadar ordunun asker ihtiyacı Trakya başta olmak üzere bu bölgelerden toplanan ücretli askerlerle giderilmekteydi. Bölgenin sürekli saldırıya uğraması ve metruk hale getirilmesi asker bulma sıkıntısını da beraberinde getirmiştir.

1.3. Bizans-İslâm Mücadeleleri

Anadolu nüfusunu etkileyen önemli olaylardan biri de Bizans-İslâm mücadelelerinin Anadolu’ya taşınmış olması ve Müslüman Arapların Anadolu içlerine yaptıkları seferler neticesinde olmuştur. VII. yüzyıl başlarında başlayan İslâm-Bizans ilişkileri, imparatorluğun 1453 yılında yıkılmasına kadar geçen süre boyunca devam etmiştir. İslâmiyet’in Arap yarımadasında ortaya çıktığı yıllarda Bizans, Sasaniler ile asırlardır süren bir mücadele içerisindeydi. VII. yüzyılla birlikte Bizans’ın önemli doğu eyaletlerini işgal eden Müslümanlar kısa bir süre sonra Anadolu içlerinde görülmüşler ve İstanbul’a kadar uzanan seferleri neticesinde Bizans’ı zor durumda bırakmışlardır. İslâmiyet’in ortaya çıkmasından çok uzun yıllar öncesinde bölgede yaşayan milletlerle ve Arap kabileleriyle sürdürülen önemli ilişkiler mevcuttu223. Önce Roma ve akabinde Bizans ile ilişkileri devam eden Arap kabileleri, Bizans adına bölgede sınır güvenliğini sağlamakta, Sasani ve göçebe Bedeviler gibi dışarıdan gelebilecek istila ve saldırılar karşısında ilk savunmayı yaparak, bir nevi sınır güvenliğinden sorumlu birlikler gibi hizmet vermekteydiler. İmparator Herakleios224 tahta geçtiği andan itibaren hem Anadolu’da hem de Suriye, Filistin ve Mısır gibi yerlerdeki Sasani işgaline karşı mücadelesinde devlete müttefik olan bu Arap kabilelerinin büyük desteğini görmüştür. Theophanes225’in bu konudaki bir kaydına göre Bizans’ın Sasanilere karşı mücadeleleri

221

Turnbulls, 2004: 47; Aydın, 2013: 50-51. 222

Bizans-Avar mücadeleleri esnasında Balkan topraklarında yaşayan çok sayıda insan ya öldürülmüş ya da yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmıştır. Bölde Bizans nüfusunun gerilemesi ve Slav nüfusunun artmasında Avarların tesiri büyük olmuştur. Zira Avarlar, Bizans’a karşı olan mücadelelerde çok sayıda Slav unsurunu ordularına almakta ve bunları başkente kadar uzanan bölgelere iskan etmekteydiler. Bk., Kurat, 2011: 100.

223

İslâmiyet öncesi Arap-Bizans ilişkileri hakkında daha detaylı bilgi için bk., Avcı, 2003: 23-25. 224

Demirkent, 1998: 210-215. 225

esnasında bölgeyi iyi tanımaları sebebiyle gerek gözcü olarak gerekse savaş alanlarında “Sarasenlerin (Arapların)” Bizans’a önemli destek ve yardımları olmuştur. Yine Ecnâdeyn savaşı (634 ) öncesinde Kelb, Gassan, Lahm, Cüzam gibi kabileler Müslüman Araplara karşı Bizans safında yer almışlardır226

. Bizans Devleti ise bu Arap kabilelerine hizmetleri ve ittifakları karşılığında belli miktarlarda ücret ödemekteydi227

. Herrin, Sasanilere karşı kazanılan zaferlerden sonra kendilerini güven içinde hisseden Bizanslıların bu Arap kabilelerine ücret ödeme gereği duymadığını belirtir. Dolayısıyla bu Hıristiyan Araplar da soydaşları Müslümanlara karşı savaşmamış ve kolaylıkla bu bölgeleri onlara teslim etmiştir228

. Herakleios’un Sasanilere karşı kazandığı büyük başarıdan sonra iyice zayıflayan ve iç karışıklıkların hüküm sürdüğü Sasani imparatorluğu İslâm ordularının saldırıları karşısında çok kısa bir sürede tarih sahnesinden silinip gitmişti (651). Dolayısıyla Sasanilerin yıkılmasıyla meydana gelen siyasi boşluğu Müslümanların doldurması bölgede tüm dengelerin yeniden şekillenmesine neden olmuştur.

İslâm-Bizans mücadelelerinde Hz. Ebubekir dönemi önemlidir. 632 yılında peygamberin vefatından sonra Medine’de halife seçilen Hz. Ebubekir, “Ridde” denilen isyanları bastırarak iç huzuru sağlamış ve İslâm devletinin enerjisini yeni yapılacak fetihler için kullanmasını sağlamıştır. Siyasi birliği sağlayan Hz. Ebû Bekir, hem Bizans üzerine hem de Sasaniler üzerine ordular sevketmiştir229. Hâlid b. Velîd’i Sasani topraklarına ve Amr b. Âs’ı Filistin’e göndermişdi. Amr. b. Âs, Gazze’de Segios kumandasındaki Bizans birliklerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Segios’un aldığı mağlubiyet haberini Humus’ta öğrenen Herakleios Filistin’in kurtarılması için kardeşi Teodoros kumandasındaki Bizans birliklerini bölgeye nakletti. Teodoros’un ilerleyişini haber alan Hâlid b. Velîd süratle Amr b. Âs’ın yardımına yetişmiştir. Müslümanlar 30 Temmuz 634 tarihinde Ecnâdeyn’de Bizans ordusuna karşı büyük bir zafer kazandı230. Bu ağır yenilgiyi haber alan Herakleios Humus’u terkederek Antakya’ya çekilmek zorunda kaldı. Ecnâdeyn zaferi sonuçları itibariyle Müslümanlar açısından çok önemli bir başarıdır. Bu zafer bölgede Bizans egemenliğinin kırılması açısından son derece önemlidir. Çünkü bu savaşla sadece Bizans’a karşı bir zafer kazanılmamış aynı zamanda bölgede Bizans’ı destekleyen Gassaniler gibi önemli Arap müttefiklerine de gözdağı verilmiştir. Filistin bölgesindeki önemli şehirleri birer birer fetheden İslâm orduları kısa bir süre sonra kuzey sınırlarına yönelerek 635 yılında Dimaşk’ı da Bizans’ın elinden alıp koparmışlardır. Ecnâdeyn’den sonra 636 yılında Yermük’te alınan ağır yenilgi sonunda

226 Çağatay, 1993: 337; Apak, 2009: 99. 227 Theophanes, 335.26-336.3. 228 Herrin, 2010: 135. 229 İbnü’t-Tıktaka, El-Fahrî, s. 67. 230 Yıldız, 1994:385.

bölgede tutunamayacağını anlayan Bizans, Suriye gibi çok önemli bir eyaletinden vazgeçmek zorunda kalmış ve bu durum Herakleios’u tam anlamıyla yıkıma uğratmıştır231

. Suriye ise bu savaştan sorna Müslümanların önemli bir üssü haline gelmiştir232

. Bu galibiyetten sonra hızla ilerleyen İslâm orduları kısa bir sürede Şam bölgesindeki şehirleri ele geçirmiştir. Üstelik Bizans’ın, Sasani işgalinden kurtararak kutsal emanetleri geri almak adına başlattığı Kudüs’ün 637’de Hz. Ömer tarafından teslim alınması Bizans açısından tam bir manevi çöküşe neden olmuştur233. Müslümanların kazandıkları önemli zaferlerden sonra bölgede yaşayan toplulukların Müslümanların safına geçtikleri ve kültürel olarak da yavaş yavaş yeni fatihlerin kültürünü benimsemeye başladıkları hatta kültürel olarak da Araplaştıkları görülmektedir234

. Müslümanların kazandıkları zaferler bölgede Bizans nüfuzunun yavaş yavaş gerilemesine sebep olurken egemen güç olarak yeni fatihlerin nüfuzlarını arttırmalarına vesile olmuştur. Bu dönemde sadece Suriye, Filistin ve Kudüs değil, aynı zamanda Mısır gibi Bizans için ekonomik girdisi çok yüksek olan bölgeler de kısa sürede yeni fatihler tarafından Bizans’ın elinden sökülüp alınmıştır.

Benzer Belgeler