• Sonuç bulunamadı

5. TARTIŞMA

5.11. Biyokimyasal Veriler

Diyabetli kişilerde, kan glikozunu düzenlemede bozukluk, hücreler ve dokulardaki biyokimyasal anormalliklere yol açar. Hipergliseminin neden olduğu

diyabetik retinopati gibi diyabetli olan veya olmayan YBMD’li bireylerde de görülebilmektedir. Ayrıca hiperglisemi. proinflamatuar sitokinlerin ve hücrelerin apoptozisinin artmasına neden olduğu için inflamasyon yoluyla da YBMD’yi etkileyebilmektedir (65).

Bu çalışmada ise diyabet tanıların biri olan açlık kan glukoz sonuçları açısında YBMD grupta ve kontrol grup. aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 4.9.1). Bu durumun birçok nedeni olabilmekle beraber, bireylerdeki YBMD dışındaki kronik inflamasyon durumları (romatizmal hastalıklar gibi) ve çalışmada değerlendiremediğimiz diyabetin uzun dönem takibi için önemli olan HbA1c ölçüm sonucunun olmaması, diyetin glisemik indeksi, kullanılan diyabetik ilaçlarında etkisi olabileceği düşünülmektedir.

Bruch membranında, yaşla beraber artan lipid birikiminin RPE ve koroid arasındaki iletkenliği etkileyerek YBMD gelişiminde rol alabileceği ileri sürülmektedir, bu da koryokapillaris ve RPE arasında besin alışverişini bozmaktadır (30). Yaşlı hastalarda plazma lipoprotein konsantrasyonunun YBMD'nin risk faktörlerinden biri olabileceğine inanılmaktadır (31).

Bu çalışmada serum lipit profili ve YBMD arasındaki ilişki desteklenememiştir. YBMD ve kontrol grup arasında HDL ve LDL kolesterolü açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0.05). Aynı durum total kolesterol ve trigliserit değerleri içinde geçerlidir ancak bu iki değer istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, YBMD grupta daha fazla bulunmuştur (Tablo 4.9.1). Bu durumun daha iyi değerlendirilebilmesi için lipoproteinlerin alt fraksiyonlarının (Apo A1, Apo B, Lp(a)) ve statin gibi diğer kolesterol düşürücü ilaç kullanımının da değerlendirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.

Çalışmalar serum lipitleriyle ilgili farklı sonuçlar vermektedir. Total kolesterol, trigliserit, LDL ve HDL seviyeleri ve YBMD riskiyle ilgili kimi çalışmada risk artışı gözlenirken, kiminde ilişki bulunammıştır (27-31).

Reynolds ve ark. (33) yaptığı bir çalışmada HDL'nin ortalama seviyesi (p=0.05) ve LDL’nin ortalama seviyesi (p=0.04) kontrol grubu ile karşılaştırıldığında ileri YBMD olgularında daha fazla bulunmuştur. Daha yüksek toplam kolesterol ve LDL, hem çevresel hem de genetik ortak değişkenleri kontrol eden modellerde, p=0.01 (eğilim) ile artmış YBMD riski ile ilişkili bulunmuştur.

Arı Yaylalı ve ark. (28) yaptığı bir çalışma sonucunda ise yaş tip YBMD grubunun total kolesterol düzeyleri kuru tip YBMD grubuna ve kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuş, kuru tip YBMD ile kontrol grubu arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmediği belirtilmiştir. Grupların serum trigliserid, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) kolesterol, HDL kolesterol, total kolesterol/HDL kolesterol, LDL kolesterol düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamış ancak yaş tip YBMD grubunda HDL kolesterol ve LDL kolesterol ölçümlerindeki yüksekliğin ilgi çekici olduğunu belirtmişlerdir.

Yaş ortalaması 71.5 olan 79 YBMD’li birey ve 84 eşdeğer kontrol grubu bireyleri üzerinde yapılan bir çalışma sonucunda ise, kontrol grubuyla karşılaştırıldığında, YBMD hastalarında anlamlı olarak daha yüksek total kolesterol (p=0.0002), LDL (p=0.023), HDL olmayan kolesterol (p = 0.0014) ve CRP (p = 0.049) değerleri istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir (31).

Göz hastalıklarıyla ilgili yapılan popülasyon bazlı bir çalışma sonucunda ise çeşitli düzenlemelerden sonra, yüksek HDL, erken evre YBMD’de (OR=2.45; % 95 CI:1.54–3.90, p=0.0002) ve herhangi bir YBMD (OR=2.29; % 95CI:1.46–3.59, p=0.0003) artmış risk ile anlamlı ilişkili bulunmuştur. İleri evre YBMD ilişki ise anlamlı bulunmamıştır. Total kolesterol, LDL ve trigliserit seviyeleri, statin veya fibrat ilaç kullanımı ile YBMD'nin herhangi bir evresi için ilişki bulunamamıştır (30).

Akut faz proteini olan CRP kardiyovasküler ve diğer yaşa bağlı göz hastalıklarının önemli bir risk göstergesi olarak bilnmektedir. Bazı çelişkili verilerle beraber, yüksek serum CRP seviyeleri YBMD riskiyle ilişkilendirilmiştir (159,160). Sedimentasyon ve CRP'nin özgüllük ve duyarlılık eksikleri nedeniyle enfeksiyon veya

enflamatuar bozukluğu teşhis etmede beraber kullanılmaları tavsiye edilmektedir (161).

Bu çalışmada ise CRP ve sedimentasyonun her ikisinde de YBMD ve kontrol grubu arasında herhangi bir ilişki bulunamamıştır (p>0.05) (Tablo 4.9.1). Bu durumun pek çok muhtemel nedeni olabilmekle beraber, homosistein-B12 vitamini–B6 vitamini ölçümlerinin olmaması, son çalışmalarda daha çok kullanılan hsCRP değerinin olmaması, ilaç kullanım bilgisinin yer almaması, yetersiz sayıda verinin olması bu nedenler arasında sayılabilmektedir.

CRP ve birçok vasküler hastalık için risk faktörü olan homosisteinin YBMD için de risk faktörü olup olmayacağı araştırıldığı bir çalışmadanın sonucunda, E vitamini (total serum kolesterol için düzeltildiğinde p<0.0001) ve alfa-karoten düzeylerinin (p=0.0002) artışı, serum seviyeleri homosistein düzeylerinin azalmasıyla ilişkili bulunmuştur. Ayrıca, antioksidanların (p<0.01) ve B6 vitamininin diyet alımlarının (p=0.007) artmasında da homosistein düşüsü görülmüştür. Daha yüksek serum E vitamini seviyeleri artmış CRP seviyeleri ile ilişkili iken (p=0.0002), daha yüksek serum C vitamini (p=0.0005), lutein/zeaksantin (p=0.02) ve beta karoten düzeyleri (p=0.04) CRP düzeylerinde azalmaya neden olmuştur. Serum çinko veya HDL düzeyleri ile homosistein veya CRP arasında ise ilişki görülmemiştir (36).

Homosistein düzeylerinin ve hsCRP YBMD ‘li bireylerde ölçmek ve kıyaslamak istenildiği bir çalışmada, 79 YBMD ve 77 kontrol grubu birey çalışmaya dahil edilmiştir. Sonuçlarda ortalama CRP düzeyleri (p=0.03) ve homosistein düzeyleri (p<0.0001) açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunmuştur. Lojistik regresyon modelindeyse, ileri yaş, daha yüksek CRP ve daha yüksek homosistein, YBMD için risk faktörleri olarak görülmüştür. Ayrıca kontrol grubu belirgin olarak daha genç ve etkilenen gruba göre daha düşük vitamin kullanımı belirtilmiştir (162).