• Sonuç bulunamadı

Birinci Alt Problem Kapsamında Değerlendirme

3.6. Verilerin Đstatistiksel Analizi

4.1.3. Birinci Alt Problem Kapsamında Değerlendirme

Okul Müdürleri ve Rehber Öğretmenlerin Görüşlerine Đlişkin Bulgu ve Yorum: 1. Genel liselerdeki bazı okul müdürleri ve rehber öğretmenlerin zorbalık ve önlenmesi konularında görüşleri nelerdir?

Okul müdürleri ve rehber öğretmenlerden görüşme yoluyla toplanan verilerin yorumlanmasında görüşme formlarında yer alan sorular esas alınmıştır. Ancak verilerin yorumlanmasında okuyucuya kolaylık sağlaması bakımından okullar, alt, orta ve üst sosyoekonomik düzeye (SED) göre gruplandırılarak rehber öğretmen ve okul müdürlerinin görüşleri karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.

1. Sizce okulunuzda “zorbalık” bir problem midir?

Zorbalığın okullarda bir problem olup olmadığına yönelik olan ilk sorunun cevaplandırılması konusunda, özellikle alt sosyoekonomik düzeyi temsil eden okulların yöneticileri çekingen davranmışlardır. Bu anlamda çevrenin, okullarında zorbalık ve şiddet olaylarının çok olduğu gibi bir algısının olduğuna dair kendi düşüncelerinin, okul müdürlerinde bir rahatsızlık yarattığı gözlenmiştir. Özellikle kendi okulları üzerinde konuşulması araştırmacı tarafından vurgulandığı halde, okul müdürleri öncelikle, genel anlamda zorbalığın okullarda bir problem olduğunu ve dolayısı ile kendi okullarında da bir problem olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca alt SED’ den bir okul müdürü (M1) ise, zorbalığın okullarında bir problem olmadığını özellikle vurgulamıştır ve sıkça “her yerde var, hatta başka okullarda daha büyük boyutlarda var” sözlerini yinelemiştir.

. Aynı sorunun, aynı okul için rehber öğretmen (R1) tarafından farklı biçimde cevaplandırıldığı okullar da olmuştur. Örneğin, okullarında zorbalığın bir problem

olmadığının müdür tarafından özellikle vurgulandığı okulun rehber öğretmeninin, zorbalığın kendi okulları için daha büyük bir problem olduğunu belirtmesi dikkat çekicidir (M1;R1).

Zorbalıkla mücadelede ilk adımın okul yöneticilerinin okullarında zorbalığın sorun olduğunu kabul etmekle başladığı alanyazında çeşitli biçimlerde vurgulanmıştır. Zorbalığın sorun olarak yaşandığı okulların özellikleri arasında zorbalık gibi bir problemi yokmuş gibi davranılmasını ve dolayısı ile zorbalığı engellemeye yönelik herhangi bir programın da geliştirilmemiş olduğunu belirtmiştir. Zorbalık konusunda çok az bilgiye sahip olan öğretmenler, zorbalığı bir problem olarak görmemektedir. Ayrıca zorbalığın gittikçe artan bir problem olmasının nedenlerinden birisi de zorbalığın problem olarak görülmemesinin yansıra yardım gereksinimi olan öğrencilerin görmezlikten gelinmesidir (Coloroso, 2003).

Orta ve üst sosyoekonomik düzeyi temsil eden okulların müdürleri, bu anlamda daha rahat davranmışlar ve zorbalığın okullarında problem olduğunu ifade etmişlerdir. Hatta bir okul müdürü (M5), ilin en problemli okulunun kendi okulları olduğunu belirtmiştir. Ancak zorbalık bakımından ilin en problemli okulu olduğu müdür tarafından özellikle belirtilmesine rağmen, rehber öğretmenin (R5) konunun kendileri için pek fazla bir problem olmadığını vurgulaması da dikkat çekicidir.

Üst SED’ i temsil eden okul müdürlerinden sadece birisi (M3) ve aynı okulun rehber öğretmeni (R3), zorbalığın okullarında problem olduğunu belirtmiştir. Okul müdürü, okullarında zorbalığın olduğunu ve bu durumun farkında olduğunu şu biçimde dile getirmiştir; “Evet var, hadiseyi görmezlikten gelmek, üstünü örtmek ya da hoş karşılamak mümkün değil. Kabul etmek gerekir ki bir problem.”

Diğer iki müdür ve rehber öğretmen (M6, M9, R6, R9) okullarının kalabalık olmaması nedeniyle, öğrencilerin tümüyle yakından ilgilenebildiklerini ve kolayca kontrol altına alabildiklerini belirterek zorbalık açısından bir sorun yaşamadıklarını ifade etmişlerdir. Üst SED’ den bu üç okuldaki öğrenci sayısı da dikkate alındığında, öğrenci sayısı bakımından bu okullar arasında önemli farklılığın olması, bu tezin doğru olabileceği kanısını güçlendirmektedir.

2. Bu son dönem içinde okulunuzda yaklaşık kaç öğrenci zorbalığa maruz kaldı? Maruz kalan öğrenciler bakımından hem okul müdürlerinin hem de rehber öğretmenlerin söylediklerinde ortak noktalar olarak; çoğunlukla maruz kalanların erkek öğrenciler olduğu ve büyük sınıfların kendilerini daha güçlü görerek, küçük sınıflar üzerinde hakimiyet kurma çabaları olduğudur. Bu bilgi alanyazın ile de uyumlu görülmektedir (Furniss, 2000). Bütün SED’deki okulların müdürlerinin de rehber öğretmenlerin de zorbalık

uygulayanların daha çok erkek öğrenciler olması nedeni ile maruz kalanların da yine erkek öğrenciler olduğunu belirttikleri görülmektedir. Benzer biçimde Uludağlı ve Uçanok da (2005), erkek öğrencilerin, hem zorbalığa uğrama hem de zorba davranışlar gösterme oranının kızlardan daha yüksek olduğunu belirtmiştir. Ayrıca alt SED’ i temsil eden bir okulun müdürü (M1), maruz kalan öğrencilerin kişilik yapıları ile ilgili olarak alıngan veya hassas davrandıklarını ve bu tip öğrencilerin arkadaşlarının çeşitli sözel zorbalık davranışlarından alınganlık gösterdiklerini belirtmiştir. Ancak aynı okul için rehber öğretmen (R1), kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha çok zorbalık davranışlarına maruz kaldığını ve küçük sınıfların da büyük sınıfların zorbalığına maruz kaldığını belirtmektedir.

Bu noktada cinsiyet bir dezavantaj gibi görülmemektedir. Daha çok maruz kalanlar olarak, kız öğrencilerin yine kız öğrencilerin uyguladığı zorba davranışlara maruz kaldıkları, erkek öğrencilerinde erkek öğrencilerin uyguladığı zorba davranışlara maruz kaldıkları ifade edilmiştir. Ancak zorbalığın daha çok erkek öğrenciler arasında yaygın olduğu belirtilmiştir. Erkek öğrencilerin özellikle kız öğrencilere yönelik olarak uyguladıkları zorba davranışlardan söz edilmemiştir. Ancak erkekler arasında görülen zorba davranışların bazılarının kızlar yüzünden olduğu dile getirilmiştir. Ne var ki, yapılan birçok çalışmanın bulgusu, erkek öğrencilerin kız öğrencilere göre daha fazla zorba davranışlar uyguladığını göstermektedir (Nansel, 2001 ve Banks, 1997). Kız öğrenciler kendilerine zorbalık uygulayanların hem kız hem de erkek öğrenciler olduğunu ifade ederken, erkek öğrenciler kendilerine zorbalık uygulayanların çoğunlukla erkek öğrenciler olduğunu ifade etmişlerdir (Melton ve diğerleri, 1998; Olweus, 1993).

Erkek veya kız öğrencilerin kendi aralarında da yaşça büyük öğrencilerin, fiziki yapı bakımından güçlü olanların ve ekonomik düzey yönünden iyi durumda olan öğrencilerin kendilerine göre dezavantajlı grupta olan öğrencilere zorbalık yaptıkları orta SED’ den bir okul müdürü (M2) tarafından belirtilmiştir. Aynı müdür, kendi okulları için kızların daha çok maruz kaldığını gözlemlediklerini de ifade etmiştir. Ancak aynı okulun rehber öğretmeni (R2), kızların asla zorbalık kurbanı olmadıklarını; hatta kızların erkek öğrencilere sıkça sözel zorbalık uyguladığını ifade etmiştir. Bu okulda rehber öğretmen, büyük ve küçük sınıfların sabahçı ve öğlenci biçiminde ayrı saatlerde okula gelmesinin sağlanmasıyla çözülen zorba davranışları şöyle ifade etmiştir; “Đki, üç ve birinci sınıflar ayrılmadan önce üst sınıflar alt sınıflara zorbalık uyguluyordu. Onlara her istediklerini yaptırmak ve kullanmak için fiziksel güç kullanırlardı ya da tehdit ederlerdi. Büyük sınıflarda küçük sınıfken kendilerine yapılanları kendileri büyük sınıf olduklarında da küçüklere yaparlardı. Gücü bir şekilde fazla olan öğrenci, küçük veya zayıf olan öğrenciyi hırpalaya hırpalaya sonunda o da ne yapıyor?

Ya abisini çağırıyor, ya güçlü bir gruba katılıyor kendisini korusunlar diye ya da bir çeşit silah alıp okula gelerek diğerlerinden daha tehlikeli olabiliyor. Resmen kan davasına dönüşen zorbalık davranışları oldu.”

Orta SED’ i temsil bir okul müdürü (M5), mağdur olan grubun, seçenekler arasında yer almamış olmasına rağmen, öğretmenler ve okulla ilgilenmek isteyen öğrenciler olduğunu eklemesi dikkat çekicidir. Fiziksel zorbalık davranışlarının her an ortaya çıkabileceği kaygısı taşıyan öğretmenlerin, huzurlu ve güvenli bir okul ortamında görev yapamamanın sıkıntısını yaşadığını belirten okul müdürünün (M5) cümleleri şöyledir; “Ayrıca, zorbalığa en çok maruz kalan, mağdur grup öncelikle öğretmenlerdir. Neden? Çünkü öğretmenlerimiz son derece huzursuz. Öğretmenin efendim, nasıl daha yararlı olabilirim düşüncesi ya da nasıl daha iyi eğitim yapabilirim düşüncesinde huzurlu ve güvenli bir ortamda öğretmenlik yapması ile ne zaman kavga çıkacak, acaba bugün ne olacak endişesi ile ders anlatması ya da okula gelmesini bir karşılaştırın. Sizce ne kadar huzur verir öğretmene böyle bir okul ortamı. Her an bir katta kavga çıkacak, nöbetçi öğretmen koşturacak, müdür yardımcısı çağrılacak, koşturacak işte efendim yok polis çağrılacak vesaire gibi şeyler ne zaman yaşanacak belli değil. Gerçekten öğretmenler çok huzursuz ve mağdur.” Zorbalığa karışmayan öğrencilerin de diğer arkadaşlarında gördükleri çeşitli dövüş aletlerinden dolayı sürekli bir huzursuzluk ve kaygı yaşadıkları okul müdürünce şöyle ifade edilmiştir; “Düşünün ki yanınızdaki arkadaşınızın çantasında ya da yanında ‘muşta’ ya da ‘hançer’ var. Siz bunu biliyorsunuz, görüyorsunuz, siz çalışkan bir öğrenci olarak tiril tiril titriyorsunuz ki acaba bu ne zaman kullanılacak, kime saplanacak, kime vurulacak düşüncesi ile ne kadar verimli ders yapabilir, ders dinleyebilirsiniz? Ama bazı öğrenciler de, eğer onlar yanında ya da sırasının altında olursa kendini güvende ya da huzurlu hissediyor.” Bu noktada zorbalığın yaşandığı ortamda en az kurban kadar olumsuz etkilenen üçüncü grup olan “tanıklar” söz konusu olmaktadır. Whitted ve Dupper (2005) da tanık çocukların genellikle kendilerinin de bir gün zorbalığa maruz kalacağı endişesi duyduklarını ve korku içinde yaşadıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca bu çocukların, dikkatlerini sürekli olarak derslerinden çok, zorbaların hedefi olmaktan nasıl kaçınacakları konusuna yönelttikleri için okulda da başarılı olamadıkları da araştırmada vurgulanmıştır.

Üst SED okulların okul müdürlerinin söyledikleri, diğer SED okulların müdürlerinin söylediklerinden farklı değildir. Ancak bu okullarda, bir okulun rehber öğretmeni (R3) gruplaşma olgusundan söz etmiştir ve herhangi bir gruba dahil olan öğrencinin, grupla birlikte hareket etmek adına hem zorba hem de kurban olabildiğini dile getirmiştir. ABD Eğitim

Bakanlığı’nın (2005) zorbalıkla mücadele için hazırladığı el kitabında da grup baskısı ile zorbanın yanında yer alma durumunda kalan öğrencilerin durumuna dikkat çekilmiştir. Kendi isteğiyle veya zorla gruba giren öğrencilerin grupla hareket etmek zorunda kalmaları sonucunda zorba veya kurban olmalarının kaçınılmaz olduğu görülmektedir.

Bir başka okulda ise, zorbalığa maruz kalan öğrencilerin ailelerinin kültürel özelliklerine göre farklılık gösterdiği rehber öğretmen (R9) tarafından dile getirilmiştir. Şehrin yerli halkından olmayan ve şehre dışarıdan gelmiş olan memur ve bürokrat çocuklarının, diğer öğrencilerin zorba davranışlarına maruz kaldıkları ifade edilmiştir.

Okullarda zorbalığın problem olup olmamasına ilişkin ilk soru ve kimlerin maruz kaldığına yönelik olarak sorulan ikinci soruya ilişkin verilen yanıtların ışığında, özellikle okul müdürlerinin ve rehber öğretmenlerin zorbalık konusunda farkındalık düzeylerinin artırılması ve bilgilendirilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Gibson (2003), zorbalık hakkında yeterince bilgiye sahip olmayan öğretmenlerin, zorbalığı problem olarak görmediklerini ifade etmiştir. Bir okul müdürünün (M1), daha çok kimlerin mağdur olduğu sorusuna karşılık yanıtı zorba davranışların küçümsendiğini ve ciddiye alınmadığını göstermek bakımından ilgi çekicidir; “Maruz kalan yok aslında. Bazen çok alıngan, kompleksli, kırılgan öğrenciler olabiliyor. Onlara da arkadaşları eğer canım bile dese onlar bundan alınabiliyorlar. Ortada hiçbir şey yokken. Đşte benim boyum kısa diye beni küçük görüyorlar derler. Ya da sene başında ben bir şey söyledim ondan beri de bana cephe aldılar, beni dışlıyorlar falan diyor.”

3. Bildiğiniz kadarıyla öğrenciler daha çok ne tip zorbalık davranışlarına maruz kalmaktadır?

Alt ve orta SED okullarda daha çok vurgulanan, erkek öğrenciler arasında fiziksel zorbalığın yaygın olduğu, kızlar arasında da sözel zorbalığın yaygın olduğudur (M7). Üst SED okullardan birisinde (M3) fiziksel zorbalığın sözel zorbalıktan daha yaygın olduğu, diğer iki okulda ise, sözel zorbalığın (M6, M9) yaygın olduğu belirtilmiştir. Orta SED’den bir okul müdürü (M2), bütün zorbalık türlerinin görüldüğünü şöyle ifade etmiştir; “ Cinsel tacizden kızlar da erkekler de şikâyet ediyorlar. Fiziksel de var, sözel de var, cinsel de var.”

Cinsel zorbalık bütün düzeylerdeki okullarda en alt sırada gelen zorbalık türü olarak anılırken, sözel ve fiziksel zorbalık türü sıra ile bazılarında birinci bazılarında ikinci sırada yer almaktadır. Duygusal anlamda zorbalık sadece bir üst SED okulun rehber öğretmeni (R9) tarafından ifade edilmiştir. Şehre dışarıdan gelmiş olan ailelerin çocuklarının kolay kolay diğerleri tarafından benimsenmediği ve gruplardan dışlandığı ifade edilmiştir.

Bu noktada da bazı okul müdürleri ile rehber öğretmenlerin söyledikleri arasında çeşitli uyumsuzluklar olduğu dikkati çekmektedir. Örneğin, alt SED’den bir okulun müdürü (M1), fiziksel zorbalık olmadığını sadece alıngan yapılı öğrencilerin sözel ifadelerden alınganlık gösterebildiklerini ifade ederken, aynı okulun rehber öğretmeni (R1) okullarında yüzde 90 oranında fiziksel zorbalık davranışlarının görüldüğünü ifade etmiştir.

Üst SED’ den bir okul müdürünün (M3), okullarında görülen zorbalık türlerini ifade ederken söyledikleri, okullardaki zorbalık ve şiddetin boyutu hakkında karamsar bir tablo çizmektedir; ““Cinsel anlamda pek bir şey duymadık. Fiziksel çok yaygın. En çok da fiziksel zorbalık, darp, vurmak ve bıçaklamak. Sözel de çok var elbette özellikle medyada yerini bulan ifadeler çok kullanılıyor. “Senin biletini kestim, buranın reisi benim, sen öldün, sen bittin” gibisinden Türkçe ile, eğitim ile örtüşmeyen kelimeler öğrenciler arasında son derece yaygın.”

4. Öğrencileriniz en çok nerelerde zorbalığa uğramaktadır?

Bütün alt ve orta SED’lerdeki okullar ile bir üst SED okulun (M3) özellikle okul müdürlerinin ifadelerinde okul sınırları içinde öğrencilerin zorbalık davranışlarına rastlamak pek mümkün değil. En sık olarak, okulun bahçesinden çıktıktan ve okuldan belli bir mesafede uzaklaştıktan sonra öğrencilerin fiziksel veya sözel zorbalıklarının olduğu bütün okul müdürleri tarafından bilinmektedir. Okul içinde ise çok nadiren olmakla birlikte, koridorlarda, merdivenlerde, öğrencilerin çok sıkışık oldukları yerlerde, okulun bahçesinde, tuvalette kısacası öğretmenlerin o anda olmadıklarını düşündükleri her yerde olabildiği hem rehber öğretmenler hem de müdürler tarafından ifade edilmektedir.

Üst sosyoekonomik düzeydeki iki okulun müdürü (M6, M9) ise, öğrencilerin okul dışında hiçbir zorbalık davranışlarının olmadığını özellikle belirtmişler ve çok küçük bazı sözel zorbalık davranışlarının okulda sınıfta ve koridorda olabildiğini, çeşitli küfürler kullandıklarını ifade etmişlerdir. Bu soru için, rehber öğretmenler ile okul müdürlerinin söyledikleri birbiriyle uyumludur.

5. Zorbalık yapanlar genellikle kimler?

Rehber öğretmenlerin ve okul müdürlerinin ifadeleri okul çevresinde güvenliğin son derece yetersiz olduğunu göstermektedir. Bütün düzeylerdeki okullarda hem müdürler hem de rehber öğretmenler zorbalık uygulayan kişilerin daha çok okul dışından gelen gruplar olduğunu belirtmektedir. Okul dışından gelen gruplar, bazı okulların öğrencilerinin tanıdığı veya ait olduğu herhangi bir grup olmaktadır. Öğrencilerin okul dışına çıktıktan sonra

özellikle haber vererek bir araya getirdikleri grup veya çevrede bulunan ve denetim altında olmayan gençlerden de oluşabildiği ifade edilmiştir. Bunlar okul içinde yaşanan sorunları öğrencilerin dışarıda çözme girişimlerine zorbalık yaparak yardımcı olabilmektedir. Bu noktada, öğrencilerin gruplaşma eğilimi dikkat çekmektedir. Sorunlarını çözmek için başvurdukları fiziksel müdahale yöntemini destekleyecek gruplara çeşitli biçimlerde katılmakta ve bazı oluşumlar içine girdikleri görülmektedir.

Bunlar, alt ve orta sosyoekonomik düzeydeki bütün okulların müdür ve rehber öğretmenlerinin ifadesinde, üst sosyoekonomik düzeydeki okulların da sadece birisinin müdür ve rehber öğretmeninin ifadesinde yer almaktadır. Üst sosyoekonomik düzeydeki okulların ikisinde ise, öğrencilerin okul dışındaki gruplar veya kişilerle herhangi bir bağlantısının olmadığı belirtilmiştir.

Okul müdürlerinden bazıları, çevreden gelerek öğrencilere zorbalık yapan gençlerle birebir ilgilendiklerini, okula çağırarak konuştuklarını ya da emniyetle işbirliği yaparak çözmeye çalıştıklarını, kısmen de bunda başarılı olduklarını belirtmişlerdir.

Okul dışından gelen gruplardan sonra, okul içinde zorbalık yapan öğrencilerin daha çok büyük sınıflar olduğu, küçük sınıflara zorbalık uyguladıkları dikkati çekmektedir. Üst SED’deki okullardan bir müdür (M3), üst sınıftaki öğrencilerin büyümelerinin gereği gibi bir yanlış inanışla küçük sınıflar üzerinde hakimiyet kurma çabalarını şu şekilde dile getirmiştir; ‘okulda kendini üstün olarak kabul ettirme, ben son sınıfa geldim, işte okulun reisi benim, sorumlusu benim’ gibi bir yaklaşım. Bu da daha çok üst sınıflarda olduğu için birbirlerini bu anlamda çok hırpalıyorlar.”

Cinsiyet yönünden karşılıklı olarak birbirlerine uygulamaktan çok, aynı cinsiyetteki öğrencilerin yine hemcinslerine zorbalık yaptığı belirtilmiştir. Erkek öğrencilerin erkek öğrencilere, kız öğrencilerin de yine kendi aralarında kız öğrencilere zorbalık uyguladıkları belirtilmiştir. Ayrıca kızlar erkek öğrencilerin değil de yine kızların zorbalığına uğradığı bir okul müdürü tarafından (M5) şöyle dillendirilmiştir; “Kızlar da tek başına baktığınızda hiç öyle masum değiller. Birbirlerinin gözünü morartacak ölçüde kavga eden kızlara da tanık olduk biz. Ancak yüzde olarak bakınca kızlar, erkeklere göre fiziksel kavgalara daha az giriyorlar.”

Orta sosyoekonomik düzeyden bir okul müdürü ise, diğerlerinden farklı olarak yörenin kültürel özelliğinin zorbaları belirleyebildiğini ifade etmiştir. Örneğin, yörede aşiretlerin hakim olmasının okulu da etkilediğini, aşiret mensubu olan öğrencilerin okulda kendilerini diğerlerine göre daha güçlü hissettiklerini ve diğerlerini kontrol altına alma çabası ile onlara zorbalık yaptıklarını ifade etmiştir. Bu saptama, arkasında aşiret desteğinin varlığını hisseden

öğrencinin kendisine duyduğu aşırı güven sonucunda okulda kontrolü ele alma çabasını göstermektedir. Bu noktada zorba, yaşadığı sosyal çevrenin etkisiyle ve kültürel özelliklerden doğan zorbadır. Zorbalar genel olarak kurbanlardan bir şekilde güçlü olan öğrencilerdir ve bu güç, bu olayda zorbanın sosyal çevresinden kaynaklanmaktadır. Ancak genel olarak zorbalar güçlerini kendi kişisel özelliklerinden alırlar. Öger (2005) bu özellikleri güvenli, dışa dönük, rahat, baş etme becerileri yüksek, bağımsız ve kendini güvenle ortaya koyabilme olarak tanımlamaktadır. Bu farklı durum, zorbalığa karşı önleme stratejilerinin geliştirilmesinde Stephens’ın (2005) da vurguladığı gibi okulun bulunduğu yerdeki sosyal çevre ile öğrenci ve personelin kültürel özelliklerinin okul yöneticilerince dikkate alınmasının önemini göstermektedir. Okul yöneticileri, okullarında çeşitli değerlendirmeler yaparak o okula egemen olan en yaygın sorunların neler olduğunu tespit etmeli ve bu konulara hitap edecek programlar geliştirmelidir.

Okul dışından kişilerin okula girip okulda sorun çıkardıklarına ilişkin olarak bir rehber öğretmenin (R5) şu cümleleri son derece çarpıcıdır; “Örneğin bizim okulumuzda adı ve lakabı ile bilinen birisi var; bu kişi öğrencimiz olmadığı halde okula rahatlıkla girer, öğrencilerle oturur kalkar; idare bunu engellemek için gerekli yerlere başvurduğunu söyler ama yine de bu çocuk okula gelir, sırf olay çıkarmasın diye de rahatlıkla girer okula. Bu arada bu kişi birileri için örnektir. Hatta öğrenciler bazen ‘O bizim adamımız, bizden’ gibi ifadeler kullanırlar, ben duyduğum için söylüyorum.

6. Zorbalığa maruz kalanlar genellikle kimler?

Bu soru, daha önce de ifade edildiği gibi, 2. sorunun yerine sorulmuş ve cevaplar ve yorumları ikinci sorunun cevapları bölümünde sunulmuştur.

7. Öğrenciler bu davranışlara maruz kalmaktan ne sıklıkla şikâyet ediyorlar? Okul müdürlerinin ve rehber öğretmenlerin gözlemleri ve öğrencilerden çeşitli biçimlerde duydukları olaylar ile şikâyet edilen olaylar kıyaslandığında, öğrencilerin şikâyetlerinin çok fazla olmadığı görülmektedir. Bunun için rehber öğretmenler ve müdürler çeşitli yorumlarda bulunmuşlardır. Şikâyet etmeme nedenleri arasında en çok göze çarpanı, öğrencilerin kültürel nedenlerle, sorunlarını kendi yöntemleriyle çözme girişimleri gösterilmektedir. Başka bir ifade ile, öğrencilerin kendilerini rahatsız eden sorunu başkasına iletmesinin güçsüzlük veya çocukça davranmak biçiminde yorumlanacağı endişesi, onları sorunla tek başlarına veya kendi grupları ile başa çıkma yoluna itmektedir. Orta ve alt sosyoekonomik düzeydeki okulların öğrencilerinin çoğu okul idaresine şikâyetçi olmaktansa,

zorbaya aynı biçimde karşılık verme yolunu seçmektedirler. Orta SED’ den bir rehber öğretmenin (R5), öğrencilerin kültürel nedenlerle de şikayet etmekten kaçındıklarına ilişkin görüşlerini ifade eden şu cümleleri oldukça ilginçtir; “Öğrencilerimizin gelip bize okul içinde