• Sonuç bulunamadı

3.2.5.1. Teması

90’lı yıllarda süper kahraman filmlerinde rol alarak büyük bir şöhrete kavuşan Riggan Thompson’ın kariyerini diriltme ve bir sanatçı olarak kendini kabul ettirebilme çabasıdır.

3.2.5.2. Filmin Geniş Özeti

Riggan’ın kariyerini tekrar canlandırmak için kendi yazıp yönettiği ve başrolde oynadığı tiyatro eserini ilk gösterime yetiştirmek için birkaç günü kalmıştır ama halen başrol oyuncularından Ralph’ın oyunculuğu konusunda kaygıları vardır. Provalar sırasında kafasına set ışığının düşmesi sonucu Ralph yaralanır ve yerine oyuncu arayan Riggan ve Jake, Lesley’in tavsiyesi üzerine menajeriyle anlaşıp Mike’ın oynamasına karar verirler. Lesley’le sevgili olan ve aynı evde birlikte kaldıkları için replikler konusunda; oyunun içeriği hakkında bilgi sahibi olan Mike Shiner hiç zorlanmadan oyundaki rolünü gerektirdiğinden daha da iyi oynar. Bu oyunda Mike’ın Riggan’ın bir adım önüne geçmeye başlaması Riggan da var olan ‘‘alter-ego’’sunu tetiklemeye başlar.

Riggan’ın kız arkadaşı Laura’nın Riggan’dan hamile olduğunu söylemesi işleri biraz daha karıştırsa da aslında Riggan’ın dikkatini çekmek için söylediği ve istediği tepkiyi alamadığı da ortadadır. Riggan’ın ise tek düşündüğü nokta kendi kariyerini canlandırabilecek oyun ve oyunun muhtemel getirilerine odaklanarak hareket etmektedir. Oyunu finanse edebilmek ve Mike’ın oyunculuk masraflarının yanı sıra tiyatroya yaptırdığı ek masrafların altından kalkabilmek için çareler

180

aramaktadır. Bu olumsuzluğu aşmanın yolunu ise eşi Sylvia ile kızı Samantha için ayırdıkları evi ipotek ettirmekte bulmuştur.

Riggan ve Mike ilk tiyatroyu paylaştıkları gecenin sonunda birlikte kahve içmek için bir bara giderler, yolculuk boyunca ve barda; oyun, kendileri ve muhtemel başarı hakkında konuşurlar, birbirleri hakkında izlenim elde etmeye çalışırlar. Barın diğer ucunda tiyatro eleştirmeni Tabitha vardır. Mike ile konuşur, Mike onunla üstten ama dozu iyi ayarlanmış frekansta ve özenle seçtiği kelimelerle, saygı göstermeyi de ihmal etmeden; kendinden emin ve kibirli bir şekilde konuşur. Ve ardından ayrılırlar, kamera Riggan’ı takiben tiyatro binasına geri döner.

Kızı Samantha’nın tiyatronun girişindeki küçük odada beklediğini görünce teşekkür etmek için yanına gitder. Riggan odada esrar içtiğini anlaması üzerine tartışmaya başlarlar. Riggan, kızının yaşıtları gibi sosyal medya ile olan ilişkisini eleştirirken; Samantha, kendi dışında hayatta olup bitenlere göz yummakla, kayıtsız kalmakla ve önemsememekle, tiyatroya uyarladığı oyunu aslında tiyatro için değil de kendi kariyeri için gerçekleştirdiğini söyleyerek babası Riggan’ı kıyasıya eleştirir.

Mike’ın Lesley ile olan ilişkisi, ön gösterimlerdeki aksaklıklar ve Mike’ın gerçekçi oyunculuk uğruna tiyatro sahnesinde yaptığı dikkat çeken cesur davranışları yüzünden daha da gerilimli bir hal alır ve giderek zayıflar. Hatta Lesley, Mike’dan evinden taşınmasını ister. Mike ise sigara içmek için çıktığı çatı katında Riggan’ın kızı Samantha ile ilk başlarda küçük oyunlar şeklinde başlayan konuşmaları giderek ilerleyerek ‘‘aşk’’ ilişkisine dönüşmüştür.

Samantha ise rehabilitasyon merkezinde uyuşturucu tedavisi görmektedir. Uyuşturucuyu bırakmaya çalışır ama zaman zaman kullanmaktan da kendini alamaz. Tedavi sırasında egoları daha iyi kavrayabilmek ve anlamak için uyguladığı rehabilitasyon tekniklerini film boyunca uygular. Uyuşturucuya en yakın eylem olarak yükseğe çıkmayı göstererek terasta bulunma nedenini ortaya koyarken yeterli çabayı gösteremese de uyuşturucuya karşı koymaya çalıştığı barizdir.

Mike’ın Lesley’den Samantha’ya doğru ilerleyen ilişki boyutu Riggan’da ise; Laura’dan (ön gösterimlerde ve gala gecesinde kulise gelen) eski

181

eşi Sylvia’ya doğru yakınlaşması belirsiz bir biçimde ilerler. Sylvia ile Riggan’ın kuliste konuşmalarından Riggan’ın bilinç yapısı ve geçmişi hakkında daha net ve keskin bilgiler edinirken aynı zamanda taraflı bakış açılarını yakalama olanağını eşi Sylvia’nın aynı olaylara verdiği farklı bakış açılarından çıkartırız. Yaşanmışlıkları iki ayrı ağızdan dinleyerek daha net ve somut veriler elde ederiz.

Riggan’ın ön gösterimlerdeki aksilikler yüzünden duyduğu sıkıntı ve Mike’ın vurdumduymaz tavırlarının yanı sıra gazeteye verdiği röportajda Riggan’la yaptıkları sohbette Raymond Carver oyununu sergilemesinin sebebi olarak söylediği; genç bir oyuncu iken onu izleyip, kâğıt peçeteye yazdığı ‘‘İçten bir oyun için teşekkürler’’ notunu sohbet sırasında önemsemeyen tavırlar içerisindeyken röportajda bu ayrıntıyı kendi başından geçmiş bir olay gibi kullanması Riggan’ı çileden çıkarır. Önce küçük bir oyunculuk gösterisiyle başlayan tartışma şiddet boyutuna kadar varır. Sonrasında ise Riggan oluşan şiddeti kendi içine yöneltir. Kuliste kullandığı eşyaları sağa sola atarak kırar. Jake ise bu duruma yetişerek el koyar. Bu şiddeti Riggan’a moral vermeye çalışarak ve oyuna geleceğini söylediği önemli kişilerin adlarını sayarak (küçük birkaç yalanla) onun oyuna odaklanmasını sağlar.

Tüm dikkatini oyuna veren Riggan’ın son ön gösterim sırasında tiyatro sahnesi gerisinde oyunun final sahnesi için hazırlanırken Mike ve kızı Samantha arasındaki ilişkiyi öğrenmesi canını daha da sıkar, sigara içmek için çıktığı sokakta tiyatronun kapısının kapanması sonucu çıplak bir şekilde sokağı geçip oyunun oynandığı tiyatro sahnesine izleyicilerin içinden geçerek ulaşmak zorunda kalır. Bu zorluğu aşar ama kendi içinde düştüğü bu huzursuz ve etik bulmadığı karmaşık hal, internet ağları üzerinde daha derin etki oluşturur. İstemeden de olsa güncel internet fenomeni haline gelir. İnternetteki bu hali onu eleştiren kızının dikkatini babasının üzerine çekmesine ve filmde Samantha’nın uyuşturucu problemi nedeniyle sorunlu olan baba kız ilişkisinin ilk defa birbirlerini anlamak konusunda geliştirebilecekleri yeni bir düzlemin varlığını ortaya çıkartır.

Riggan bu yorucu gösterim ardından bara gittiğinde tiyatro eleştirmeni Tabitha’nın bar taburesi üzerinde oturup bir şeyler yazdığını görür. Riggan konuşmak için ısmarladığı içkiyle birlikte Tabitha’nın yanına gider. Tabitha ile konuşması Riggan’ın ön gördüğü şekilde gerçekleşmez. Burnundan kıl aldırmayan, kibirli ama inandığı doğruları direkt söyleyen Tabitha, onayını

182

almadan (Broadway’e) tiyatroya gelip ‘‘Kendi propaganda eserini hem yazabiliyormuş hem yönetiyormuş hem de oynuyormuş gibi yapamazsın’’ söyleminde bulunarak; eleştirmen olarak kabullenilmiş ve kemikleşmiş yerini belirtirken, eleştirilerdeki dozun daha da acımasız olabileceğinin önbilgisini verir. Söz konusu olanın tiyatro olduğunu, ‘‘Tiyatroda yer işgal etmeseydin dişe dokunur bir oyun sergilenmiş olurdu’’ gibi ithamlarla önyargılı davranmasının nedenlerini ortaya koyarken aynı zamanda Riggan ile özdeşleştirdiği kavramları da sarf etmekten geri durmaz. Riggan’dan ve temsil ettiği burnu havada, bencil, şımarık çocuklar olarak gördüğü, gerçek sanat yapmaya kalkışamayan; eğitimsiz, tecrübesiz ve hazırlıksız, birbirlerine çizgi filmler ve pornografi için ödül dağıtıp duran bir grup insanla özdeşleştirir. Bu nedenle ‘‘Yarınki açılıştan sonra gelmiş geçmiş en kötü eleştiriyi yayınlayacağım. Oyununu iptal ettireceğim’’ gibi tehditlerde bulunurken Riggan Tabitha’nın bu tutumuna karşılık kendi cümlelerini daha keskin ve daha saldırgan bir tavırla sarf etmekten geri durmaz.

Kafandaki tüm o küçük sesleri gerçek bilgiyle karıştırıyorsun. Burada tekniğe dair bir şey yok, planlamaya dair bir şey yok... Niyete dair bir şey yok! Daha da… Mukayeselerle desteklenmiş… Bir avuç… Görüş var sadece. Birkaç paragraf bir şey yazmışsın... Ve bunlar için en ufak bedel ödemiyorsun (Birdman)

Diyerek oyuna her şeyini koyduğunun altını çizer. Konuşmaları dozu hayli aşılmış bir şekilde son bulur.

Tabitha masadan notlarını alıp kalkarken Riggan masadaki içkileri içer. Geride Raymond Carver’ın yıllar önce oynadığı bir oyun sonrası kulise gönderdiği ve yanından ayırmadığı peçeteyi unutup/bırakıp sokağa çıkar. Artık tiyatro eleştirmenlerinin gözünde temsil ettiği değerlerden dolayı varlık gösteremeyeceğini anlayan ve kariyerini canlandırmak için çıkar yol olarak gördüğü tiyatro kapılarının yüzüne kapandığının farkına varır. Küçük bir dükkândan içki satın alır. İçer ve sızıp kalır. Sabah uyandığında filmin başından beri sesini duyduğumuz Birdman yani Riggan’ın ‘‘alter-ogesu’’nun sureti ile tanışırız. Gerçekte bir binanın tepesine çıkıp atlamak istediği sırada çevreden gelen müdahalelerle bu girişimden vazgeçip taksi ile tiyatroya giderken, zihninde ise intihar için çıktığı binanın tepesine yükseldiğini ve uçarak tiyatro binasına gittiğini sanır.

Gala gecesi oyun arasında kulise gelen eski eşi Sylvia’ya olaylı geçen son evlilik yıl dönümü partisinden söz açar Riggan. Çıkan kavganın ardından Malibu

183

kumsalına gittiğini, intihar etmek için denize atladığında her yerinin denizanaları ile çevrili olduğunun farkına vardığını ve denizanalarının vücudunun her yerini yaktığından bahseder. Bu aynı zamanda ilk intihar girişimidir. Karısı tekrar oyunu izlemek için sahneye döndüğünde Riggan kuliste sakladığı gerçek silahı alıp tiyatro sahnesine çıkar. Tiyatro oyunu gerçek metine sadık bir şekilde sorunsuz oynanır ve son sahne olan kendini silahıyla vurduğu sahne silahın gerçekliğiyle eşdeğer olarak hem sahnede hem de gerçek düzlemde gelişir. Tabitha ise seyircilerin arasında ikinci sırada oturmaktadır. Salonda bulunan bütün izleyiciler ayakta alkışlarken, bir müddet kılını kıpırdatmadan oturur. Ve sonra ayağa kalkıp salonu ilk o terk eder. Ardından Riggan’ın bilinç kaybının izleri küçük görüntüler eşliğinde sürer.

Riggan hastane odasında uyanır, odada Sylvia vardır. Açılan kapıdan içeri Jake, elinde Tabitha’nın yazdığı makale ile girer. Makaleyi Sylvia okur;

‘‘Cahilliğin Umulmayan Erdemi’’ başlığını taşır, bu aynı zamanda filmin ikinci

adıdır.

Riggan’ın yattığı hastane odasından içeriye zorla giren gazetecileri çıkartmak için Jake koridora çıkar ve içeri kızı Samantha kapıda annesiyle vedalaştıktan sonra elinde leylakla girer. Babasına sosyal medya hesabı açmış ve bu hesapta yayınlamak için Riggan’ın fotoğrafını çeker. Getirdiği çiçeklere vazo bulmak için hastane odasından çıkmasının ardından Riggan sarılı olan burnunu görmek için lavaboya gider. Bandajları çıkartıp yüzüne bakmasına paralel olarak lavabonun aynasında zihinsel bir oluşum olarak gördüğü Birdman vardır. Lavabodan çıkarken Birdman’e vedalaşıp yatağının bulunduğu odadaki pencereden bir süre dışarıyı izledikten sonra camı açar ve pencere önüne çıkar. Pencereden bir an kaybolduğunda içeriye kızı Samantha elinde vazoyla birlikte girer. Yatağında göremediği babası Riggan için önce lavaboya koşar sonrasında ise telaşlı bir şekilde pencereden aşağıya bakar. Bir şey göremez ama yukarıya baktığında gülümser ve film bu düzlemde gülen bir kahkahayla son bulur. Riggan’a son sahnede ne olduğu seyirciye bırakılmıştır.

3.2.5.3. Filmin Genel Değerlendirmesi

Film içerisinde yer alan kahramanlar ve kurtarıcılar aslında öncelikle filmi kurtarırlar. Örneğin kapalı bir aile ortamında geçen tüm romanların düğümleri, bu

184

çok iyi anlayan, yorumlayan ve kolaylıkla çözen yakışıklı, akıllı ve zengin bir adam yani filmin ana karakteri tarafından olması gereken en iyi sonuçları alabilecek şekilde çözümlenir. ‘‘Bu film, her iki kategorinin de ironisiyle yüklü bir başyapıt. Kariyerinde yeniden parlak bir sıçrama yapmak isteyen aktör hem özel hem de iş yaşamını birbirine karıştırırken, 20 yıl önce canlandırdığı süper kahraman Birdman’den kalır yeri olmayan sıra dışı bir sürü insanla aynı anda baş etmek zorunda kalır. Birdman karakteri ise eski şöhretli yıldızın alter-egosuna dönüşerek olayların tam bir kaosa dönüşmesinde etkili olur’’(Önder, 2018, s. 3). Şeklinde sinemada ‘‘Kahramanlar ve Kurtarıcılar’’ın temel işlevi bakımından koyunu değerlendiren Prof. Dr. M. Emin Önder; ‘‘Filmde en etkileyici kısım, herhalde oyuncunun dünyanın yerleşik kanunlarını yerinden oynatmasına rağmen pes edip Birdman olmaya geri dönmesidir. Onu hangi hakla eleştirebiliriz ki? Sinemadan çıktığında o sürüsüne bereket kahraman ve kurtarıcıları o salonun içinde bırakmaya gönlü hiç de yatmayan 6 milyar insanız’’ (Önder, 2018, s. 3) şeklinde filmle ilgili değerlendirmesini sunar.

Filmin ilk sahnesinden itibaren Riggan karakteri ile zihinsel bir oluşum olan Birdman karakteri arasındaki kırılma ve çatışma izleyiciye aktarılıyor. Böylelikle karakterin deliliğin sınırında dolaştığı en baştan açıkça izleyici ile paylaşılıyor. Film boyunca ikinci kişiliğiyle yani 1992’de bu role veda etmeden evvel beyazperde de iki kez canlandırdığı çizgi romandan uyarlanan film karakteri Birdman konuşup duruyor (Schneider, 2015, s. 940). ‘‘Gerçekle karakteri arasına sıkışıp kaldığı kaosuna’’ (Özberk, 2015) şahitlik ediyoruz.

Riggan karakterini canlandıran Michael Keaton, Tim Burton’ın yönettiği

‘‘Batman (1989)’’ ve ‘‘Batman Returns (Batman Dönüyor/1992)’’ filmlerinde

Bruce Wayne yani Batman çizgi roman karakterini canlandırmış ve karaktere 1992 yılında veda etmiştir. Filmde de Riggan’ın canlandırdığı Birdman karakteri için iki filmde oynamış ve ardından 1992 yılında karaktere veda etmiştir (Durdu, 2015215).

Birdman ile Batman arasındaki ve Riggan-Michael Keaton’ın geçmişlerindeki paralellik filmin alt metinlerinde işlenmiş ve gerek yönetmen

Alejandro González Iñárritu gerekse başrol oyuncusu Michael Keaton bu

215 ‘‘Michael Keaton, kariyeriyle paralellikler taşıyan rolüyle yılın en akılda kalıcı

185

bağlantıdan istediğimiz sonucu çıkarma işini bize bırakmıştır (Schneider, 2015, s. 940). Diğer bir değişle ‘‘zamanında bir süper kahramanı canlandırmış fakat artık gözden düşmüş bir oyuncunun öyküsünü anlatan Birdman, yıllar önce Batman’i canlandıran Michael Keaton’ın personasından kuvvet alıyor’’(Yücel, 2015, s. 16). Bir oyuncu olarak Michael Keaton, o gergin enerjisini deliliğin kıyısında gezen bir adamın portresine nasıl kanalize edeceğini çok iyi bulmuş (Schneider, 2015, s. 940).

Yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun ilk defa kara mizahı denediği film geçmişteki filmografisine bakıldığı zaman üslübünün çok dışında bir yerde durmaktadır (Vurdu, 2015c). Bir çizgi roman kahramanı yaratıp aksiyonun içerisine dalmak yerine bu süper kahraman ile özdeşleşmiş bir karakterin iç dünyasını yansıtmakta kullanmak daha yetkin bir üslüp işi. Hollywood ya da daha yerinde bir ifade ile Broadway dünyasına dalıyor, aktörleri ve aktristleri sorguluyor ve yıllarca aynı rolü oynamış ve o rolün etkisinden çıkamamış bir adamın iç dünyasına kilitliyor bizi (Vurdu, 2015b).

Riggan’ın Birdman ile kurduğu ilişki de filmin içinde tokat gibi çarpıyor yüzünüze. Çünkü esas konu bu aslında. Riggan, geçmişte aynı karakteri o kadar çok canlandırmıştır ki, artık bir yerde bu durum içine işlemiş, ister istemez psikolojik olarak onunla diyalog halinde olmaya başlamıştır. Filmin en başında bizi karşılayan sözü aslında filmin bütün özetidir.

‘‘-Peki bu hayattan istediğini aldın mı bari?” -Aldım

-“Peki ne istemiştin?”

-Bu dünyada sevildiğimi bilip, hissedilmeyi (Vurdu, 2015c).

Curzon Dergisi216 editörü Ian Haydn Smith217’in ifadesiyle ‘‘Hollywood geri dönüşleri sevdiği kadar, kendisiyle ilgili filmleri de sever. Aynı şekilde

Inârritu’nun filmi de bir taşla iki kuş vuruyor: hem tiyatro hem de sinema

dünyasına yönelik parlak bir taşlama ortaya koymanın yanı sıra, Michael

Keaton’a Elmore Leonard218’ın ‘‘Jackie Brown (1997)’’219 ve ‘‘Aşk ve Para (Out

216 ( https://www.curzoncinemas.com, Erişim Tarihi: 01.01.2019)

217 Ian Haydn Smith: ‘‘Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film’’ kitabının

genişletilmiş versiyonunun editörü. Curzon Dergisi’nin yazarı ve editörü.

218 Elmore John Leonard, Jr. (11 Ekim 1925 – 20 Ağustos 2013), Amerikalı romancı ve

senaryo yazarıdır. 1950’lerde yayınlanan ilk romanları Western türünde olsa da zaman içerisinde birçoğu beyaz perdeye aktarılan suç ve gerilim türü romanlarda uzmanlaştı. ‘‘Kaçış (Out of Sight)’’, ‘‘Ölüm Vuruşu (Killshot)’’, ‘‘Ölümcül Takip (The Hot Kid)’’ ve ‘‘Sırlar Oteli (Tishomingo Blues)’’ adlı romanları Türkçeye çevrilmiştir. En iyi bilinen eserleri arasında ‘Get Shorty’, ‘Out of Sight’, ‘Hombre’, ‘Mr. Majestyk’ ve Quentin Tarantino’nun yönettiği ‘‘Jackie Brown’’ filmiyle sinemaya uyarlanan ‘Rum Punch’ adlı romanı yer almaktadır. Kaleme aldığı öyküler yönetmen James Mangold’ın 2007’de çektiği ‘‘3:10 to

186

of Sight/1998)220’’ uyarlamalarında oynadığı (Raymond) Ray Nicolette221 rolünden beri canlandırdığı en güzel rolü sunuyor. Oyuncu bu filmde daha önce görmediğimiz bir yetenek sergilemiyor aslında (sonuçta Bruce Wayne’i böylesine canlı ve düşmanlarını da böylesine zorlu kılan onun o gergin enerjisiydi), ama bu enerjiyi deliliğin kıyısında gezen bir adamın -aşırı şişkin egosuna rağmen başarısız olma korkusundan eli kolu bağlanan bir aktör- portresine nasıl kanalize edeceğini son on yılda birlikte çalıştığı hiçbir yönetmen Alejandro González

Iñárritu kadar iyi anlamamıştı (Schneider, 2015, s. 940).

Filmi güzel kılan en önemli unsurlardan biride olayın tamamen tiyatro sahnesinde geçmesi. Sinema sanatında tiyatroya bakan ya da iki sanat dalınıda birleştirmeyi başarmış filmler içerisinde özel bir yer edinecek film yenilikçi unsurlar taşımasa da içerdiği estetik bakımından değerlidir222 (Durdu, 2015).

Diğer bir ifade ile filmin içinde film formatına gelebilmesi için yönetmenin çok gayret sarfettiği de ortada. Tek bir mekanda gerçekleşiyor ve bütün oyunculara hakim olup rahatlıkla takip edilebiliyor. Karmaşıklıktan uzak, akıcı diyaloklar ile aynı zamanda filmin içinde oynanan oyununda bir parçasına dönüyoruz. Tek cümle ile “Şöhret ve Prestij hikayesi”dir. Diğer ifade ile hem film hem tiyatro (Vurdu, 2015c). Ecem Şen’in ‘‘Iñárritu’ya Anna’nın Gözlerinden Bakmak’’ isimli makalesinde;

Çektiği kısa filmlerden uzun metraj filmlere kadar plan sekansı bir imza gibi kullanan, 3 dakikalık Anna filminde de karakterin sinemadan çıkıp sigara içişi gibi basit görünen bir sekansı sandığından çok daha fazla zorlanarak çektiğini ifade eden yönetmen, Oscar kazandığı son filmi birdman ile de plan sekans konusunda ustalığını konuşturmuş oldu. Röportajlarında sanatıyla ilgili iflah olmaz bir tatminsizlik hissettiğini söyleyen Iñárritu, son filmi Birdman’in her zamankinden farklı olarak içinde güzel bir yerlerden geldiğini ve bunun da dürüstlük olarak tanımlanabileceğini belirtiyordu. Kimsenin Birdman’e parasını yatırmak ve desteklemek istemediği bir dönem yaşamış olsa da bu durumu kişisel olarak almayarak ve projesinden asla vazgeçmeyerek sonunda En İyi

Yuma’’ ve yönetmen Budd Boetticher’ın 1957’de ‘‘The Tall T’’ ile sinemaya uyarladığı filmlerin yanında, halen devam eden ‘‘Justified’’ adlı televizyon dizisinin de ilham kaynağı oldu.

219 Yönetmen: Quentin Jerome Tarantino 220 Yönetmen: Steven Soderbergh

221 Karaktere Michael Keaton hayat vermişti.

222 Yazar Serdar Durdu’nun‘‘Birdman veya Cahilliğin Umulmayan Erdemi (Birdman or The

Unexpected Virtue of Ignorance)’’ isimli yazısında tiyatro ve sinemayı birleştiren yapımlar üzerinden kıyaslamaya gitmektedir. 2003 yılında Larss von Trier’in ‘‘Dogville’’nin yenilikçi yanından uzak olduğu ‘‘tiyatro estetiği ve yer yer büründüğü teatrallikle’’ 1992 yılında Peter Bogdanovich’in çektiği ‘‘Oyunun Oyunu (Noises Off)’’ filminden daha kıymetli olduğu kanısına varmıştır (Durdu, 2015).

187

Film Oscar’ına ulaşmış oldu. Birdman filmindeki yoğun plan sekans kullanma tercihiyle, sinema ve filmin konusunu şekillendiren tiyatro sanatı arasındaki adeta bir illüzyona dayalı kurgu farkını da büyük ölçüde ortadan kaldırarak sinemayı tiyatroya daha fazla yaklaştıran yönetmen, Akademi ödüllerinin sevdiği disiplinler arası geçişle de puanını arttırmış oldu (Şen, 2015).

52. New York Film Festivali’ni değerlendirdiği yazısında Barış Saydam

‘‘sinemada sanat’’ temasının hâkim olduğu festivalde ‘‘Hollywood sistemine ve

bu sistemin zirveden inmeye başlayan oyunculara yönelik tavrına kimi zaman ciddi, kimi zaman da hicivli bakış filmlerin pek çok örneğini gördük bu seneki festivalde’’ şeklinde yer alan filmlerin ortak bir değerlendirmesini yaptıktan sonra aynı temaya sahip ‘‘benim kişisel favorim’’ olarak belirttiği ‘‘Birdman’’ filmi için festivali seçkisinde yer alan filmlerle aynı temanın halkası içerisinde yer alabilecek ve daha önce Venedik ile Telluride gibi festivallerde izleyicilerin büyük coşkuyla karşılaştığı film olarak belirttikten sonra;

Daha önce Birdman adlı bir süper kahraman serisinin yıldızı olan Riggan Thompson (bir zamanların Batman’i Michael Keaton’ın geri dönüş rolü) çökmüş olan kariyerini canlandırmak ve yeniden prestij kazanmak için, önündeki tüm engellere rağmen bir Broadway oyunu sahneye koyar.

Alejandro Gonzalez Inarritu’nun görüntü Yönetmeni Emmanuel Lubezki

ile tek plan görünümünde çektiği Birdman Hollywood kısır döngüsünü kendinden emin bir incelikle tiye alıyor ve sistemin yetiştirdiği narsist ancak özgüveni düşük sanatçılara farklı bir açıdan yaklaşıyor (Saydam, 2014, s. 88).

‘‘Biutiful’’un ardından kısa filmler çeken yönetmen, 4 sene kadar

hayranlarını beklettikten sonra 2014 yılında ortaya çıktı ve birden sinema dünyasının gündemine oturdu. ‘‘Karmaşık, hızlı ve zeka ürünü senaryosu, çarpıcı

Benzer Belgeler