• Sonuç bulunamadı

3.2.3.1. Teması

Fas’ta turistlik geziye çıkan Amerikalı evli bir çiftin başına gelen trajik bir olay, dünyanın farklı ülkelerindeki dört ailenin yaşamını etkiler. Koşulların birbirine bağladığı ama kıtalar, kültürler ve dil açısından birbirinden ayrışan karakterlerin her biri, gerçek huzur ve teselliyi sadece aile kavramının sağlayabileceğinin bilinçine varırlar201.

3.2.3.2. Filmin Geniş Özeti ( Fas )

Film üç yüz tane mermi ve bir tüfek karşılığında Abdullah’tan bin dirhem isteyen Hasan İbrahim ile birlikte başlar. Abdullah Adboum ise beş yüz dirhem ve bir keçi verir. Çobanlık yapan oğulları Yusuf ve Ahmet’in sürüye yaklaşan çakalları öldürebilmesi için silah almak istemektedir. Tüfek ile ilk deneme atışını küçük oğlu Yusuf yapacakken büyük oğlu Ahmet’in tüfeği istemesi üzerine Abdullah kabul eder ve Ahmet ilk atışı yapar. Ama mermiyi hedefin uzağına düşürür. Yusuf ise daha yakın bir mesafeye mermiyi düşürmeyi başarır.

Tüfeği çobanlık yapan çocuklarına veren Abdullah Adboum, Hasan İbrahim ile birlikte köyden ayrılarak bir şeyler almak için kasabaya gider.

201 (Birbirinden ayrı gibi görünen farklı ülke ve farklı kıtalardaki insanların ateşlenen bir

154

Birilerini görmeleri halinde tüfeği saklamalarını tembihlerler. Sürüleri ağıldan Ahmet çıkarır ve Yusuf’u aradığında kerpiç evin tuğlaları arasından bilerek soyunan kız kardeşleri Zehra’yı izlediğini görür. Kızar, babaları Abdullah Adboum’a söyleyeceğini ifade eder ve bir daha birbirlerine bakmamaları gerektiği konusunda uyarır.

Yusuf’u da alıp koyunlalar birlikte yabana açılırlar. Sürüye yaklaşan bir çakalı gördüklerinde Ahmet silahla ateş eder ama vuramaz. Ardından Ahmet silahı denemek ister. Sağa sola ateş eder. Üç kilometre menzili olduğunu söyleyen Hasan İbrahim’in yanıldığı konusunda bahse girerler. Çobanlık yaptıkları tepenin aşağısındaki vadide yer alan hareketli araçları hedef olarak seçerler, ateş etmeye başlarlar. İlk atışı Ahmet yapar ve vuramaz. İkinci atışı ise Yusuf yapar, hedef olarak köşeyi kıvrılmış bir otobüsü seçer. Atışını yapar. Önce tüfeğin işe yaramayacağını düşünürler ama biraz yol aldıktan sonra otobüsün durması üzerine koşarak bulundukları tepeden uzaklaşırlar. Koyunları erkenden getirerek ağıla koyarlar. ‘‘Yedikleri bir şeyin midelerine dokunduğunu’’ annelerine söylerler ve odalarına kapanırlar.

Akşam kararırken babaları Abdullah Adboum eve bir şeyler almış olarak döner. Gece birlikte yemek yerken ‘‘Çakal öldürüp öldüremediklerini’’ sorar. Geç kalma nedeni olarak ise yolda ‘‘Teröristlerin bir Amerikalıyı öldürdüğü için yolun kapalı olduğunu’’söyler. Gece yatarlar ama Ahmet de Yusuf da uyuyamaz.

Ahmet ve Yusuf silahı koyun otlattıkları bir kayanın altına saklar. Faslı yüzbaşı rütbesindeki Polis Alarid ise otobüsün vurulduğu yeri inceler. Ekipler yaptıkları inceleme sonucunda bütün dağı ararlar ve dört adet mermi kovanı bulurlar. Mermi kovanlarından anlaşıldığı üzere 270’lik bir tüfekten ateş edilmiştir. Tüfeğin sahibini civarda bulmaya çalışırlar. İlk olarak Hasan İbrahim’de olduğunu bilgisine ulaşırlar ve Hasan İbrahim’in evini basarlar. Hasan İbrahim ve karısı evin önünde polisleri karşılar. ‘‘Otobüse neden ateş ettiğini’’ sormaları üzerine ‘‘Tüfeği dün birine sattığını’’ söyler ve Abdullah Adboum’ın ismini verir. Polisler Abdullah Adboum’un evine doğru giderken evden Abdullah’ın verdiği derileri Necip’e satmaya giden Ahmet ve Yusuf ile karşılaşırlar. Abdullah Adboum’un evinin neresi olduğunu soran Yüzbaşı Alarid’e, Ahmet bir şey demez ama Yusuf ‘‘Karşıda yükselen dağları aşmaları gerektiğini’’ söyler. Bunun üzerine ‘‘Aşağıdaki evin kime ait olduğunu’’

155

sorduğunda ‘‘Anneleriyle burada oturduklarını Abdullah’ın ise karşı dağın eteğinde oturduğunu’’ söylerler. Polisler uzaklaştığında ise eve geri dönerler ve babaları Abdullah’a ‘‘Polislerin Abdullah Adboum’u aradıklarını’’ belirtir Ahmet. Yusuf ise ‘‘Onları aradıklarını’’ ifade eder. Abdullah Adboum’un nedenini sorduğunda ise ‘‘Amerikalı turist yüzünden olduğunu’’ söyler202.

Yusuf’un ‘‘Turisti vuranın Ahmet olduğunu ve kız kardeşleri Zehra’yı da izlediğini’’ söyleyince aralarında kavga çıkar, babaları Abdullah onları ayırır. Çocuklarını sorguya çeker. Ve ‘‘Neden böyle bir şey yaptıklarını’’ sorar. Kızı Zehra’ya da kardeşi Yusuf’un önünde soyunduğu için kızar ve ikisine de tokat atar.

Hasan İbrahim ise başında duran polislere ‘‘Japon bir avcının silahı ona verdiğini’’ söyler ve fotoğrafı olduğunu belirtir. Eşi eve gidip polise resmi verir. Resimde Japon Yasujiro Wataya ile Faslı Hasan İbrahim yan yanadırlar. Silah Japon Yasujiro Wataya’nın elinde durmaktadır.

Abdullah silahı sorar Ahmet ve Yusuf silahın yerini söyler. Birlikte Necip’in evine gitmek için yola çıkarlar. Abdullah’ın evini aramaya giden Yüzbaşı Alarid ise çocukları Ahmet ve Yusuf’un gösterdikleri yerde Abdullah’ın evini bulamamış, geri Hasan İbrahim’in evine dönmüşlerdir. Hasan İbrahim’e tekme atar ve ‘‘Evin yerini yanlış olduğunu’’ söyler. Karısı ise ‘‘Evinin orada olduğunu’’ söyler ve polisler karısını araca bindirerek Abdullah’ın evinin yerini göstermesi için yola çıkarlar.

Abdullah, Ahmet ve Yusuf dağ patikasından yürümektedirler. Hasan İbrahim’in eşi yamaçta onları görür ve polislere onların yerini gösterir. Dağın yamacına kadar araçla polisler gelir, ateş etmeye başlarlar. Abdullah, Ahmet ve Yusuf’a polislerin ateş ettiği anda başlarını saklandıkları kayaların arkasından kaldırmamalarını söyler. Fakat korkuya kapılan Ahmet saklandığı kayanın arkasından çıkarak koşmaya başlar ve polislerin attığı kurşun bacağına isabet eder.

Abdullah, Ahmet’in yanına gider ve onu açık zeminden kayanın arkasına çeker. Yusuf ise yerdeki silahı alır. Polislere doğru babası Abdullah’ın ‘‘Dur!’’ diye seslenmesine rağmen ateş eder ve polislerden birini vurur.

156

Polisler arkadaşları vurulunca siper alarak dağa doğu tırmanmaya başlarlar. Abdullah ise oğlu Ahmet’i bırakarak Yusuf’un yanına iner ve silahı elinden almaya çalışırken bulunduğu kayanın arkasından çıkan Ahmet’e bir kurşun daha isabet eder. Orada ölür. Abisi Ahmet’in vurulduğunu görünce Yusuf silahı kayaya vurarak parçalar ve ellerini kaldırarak polislere doğru ilerler. Babası Abdullah Adboum ise oğlu Ahmet’in başındadır. Polisler ceset torbası ile Ahmet’in bedenini dağdan aşağıya indirirler.

( ABD- Meksika (-Fas) )

Richard Jones ve Susan Jones203 Fas’ta gezdikleri turist kafilesi ile birlikte konakladıkları bir çadırda sipariş vermektedir. Susan neden buraya geldiklerini anlamamaktadır. Richard ise baş başa kalmak istediklerini söylemektedir. Susan, Sam’e olanlardan sonra Richard’ı affedememektedir ve kendisine ikram için getirilen şeyleri temiz bulmamaktadır. Ardından kafile otobüse biner, yolculuğa kaldıkları yerden devam ederler. Seyahat sırasında camdan içeriye bir mermi girer ve Susan’ı tam sol omzundan yaralanır204.

Susan’ı aracın koridoruna yatırırlar. Turist kafilesinin içinde doktor olup olmadığını sorarlar ama yoktur. Richard yoldan geçen araçlardan yardım ister ama kimse durmaz. Otobüs geri döner ve bu seferde araç içerisindekiler kendilerine de ateş edileceği korkusuyla konuşmaya başlarlar. Richard’ın soruları karşısında rehber en yakın hastanenin dört saat uzaklıkta olduğunun, en yakın kliniğin 1,5 saat mesafede olduğunun bilgisini verir. Yakın bir köyde doktor olduğunu söyler ve köyün ambulans için daha elverişli olduğunu belirtir. Tazarine’ye doğru otobüs döner. 10 km mesafededir.

Richard, Susan’ı kucağında doktorun olduğu eve götürür. Elçiliği araması gerektiğini ifade eder ve kısa süreliğine Susan’ın yanından ayrılır. Telefon etmek için dışarı çıktığında otobüsün içerisindeki yolcular ayrılmak için huzursuzluk çıkarmak üzeredir. Baldızı Rachel’i arayarak elçiliği ve ismini verdiği birkaç tane arkadaşına haber vermesini ister.

Bu sırada doktor da bisikletiyle gelir. Yaraya bakar. Hastaneye gitmesi gerektiğini ifade eder ve yaraların dikilmesi gerektiğini söyler. Doktor aslında bir

203 Richard ve Susan küçük oğulları Sam’in aniden ölümü üzerine geçirdikleri tramvayı

atlatabilmek ümidiyle Fas’a giderler.

157

veterinerdir. Yarasını dikmez ise kan kaybından ölebileceğini söyler. Susan dikilmesi taraftarı değildir. Richard ve rehber Anwar, Susan’ı tutar, doktor dikişi atar.

Olay hakkında basında, radyo ve televizyonda soygun gibi haberler Fas Hükümeti tarafında lanse edilirken Amerikan Hükümeti ise yaptığı resmi açıklamada bunun terörist bir saldırı olduğunu ifade etmektedir. Fas’lı Bakan dahi olayla ilgili açıklamalar yapmak zorunda kalır.

Susan yattığı yerden sancılar çekmekte ve çocukları Mike ve Debbie ile konuşmak istemektedir. Yattığı evde yaslı kadın onu rahatlatmak için sigaraya benzeyen bir şey içirir. Susana içtiği madde ile birlikte sakinleşir ve bir süreliğine kendinden geçer. Otobüstekiler ise yoğun sıcaktan dolayı kötü durumdadır. Araç şoförü ise klimayı çalıştıramayacaklarını yakında yakıt istasyonu bulunmadığını söyler. Bunun üzerine Richard otobüstekilerle konuşur ve onlardan ricada bulunur. Turist kafilesi ise Richard’a otuz dakika verir.

Geceyi Rehber Anwar, Richard ve Susan aynı odada geçirir. Sabah Rehber Anwar’in küçük kızı Rehber Anwar ve Richard’a çay ikramında bulunur. Rehber Anwar ile Richard çocuklar üzerine konuşur. Faslı birkaç yetkili ambulans getirmeden gelir. Gelebilecek ambulans ise Richard’ın elçiliği durdurmuştur yerine ise helikopter göndereceklerdir. Richard turist kafilesinden gideceklerini söyleyen adamla kavga eder ve giderseler onları öldüreceğini söyler. Elçiliğe telefon etmeye gittiği bir anda turist kafilesi köyden otobüsle ayrılmak için otobüsü çalıştırınca önlerini koşarak kesmek ister ama yetişemez.

Susan ise Richard’a ölmesi halinde çocuklara bakması gerektiğini söyler. Baygınken altına kaçırmıştır ve tekrar tuvaleti gelmiştir. Richard’ın yardımıyla ihtiyacını giderir, görünen odur ki Susan ile Richard’ın aralarında var olan buzlar erimiştir. Richard içini döker; küçük oğlu Sam’e olanlardan sonra korktuğunu ve kaçtığını söyler.

Hiçbir araç beş saattir ulaşmamıştır bulundukları yere. Konsoloslukla konuşur ve hava sahasının açıldığını aradaki diplomatik sorunların halledildiğini öğrenirler.

158

Köy halkı ve Richard, Susanı hep birlikte helikopterin inebileceği bir alana taşırlar. Sedye ile helikoptere bindirirler. Richard, Rehber Anwar ile vedalaşır ve ardından cüzdanındaki bütün parayı uzatır ama Rehber Anwar kabul etmez.

Helikopter elçilik binasına iner ve haber muhabirleri onları karşılar. İlk yapılan doktor müdahalesinden sonra kangren riskinin yüksek olduğu, kolunun kurtarılmaya çalışıldığını öğrenir. Ama iyileşesi konusunda hem fikirlerdir.

Elçilikten karısı Susan ameliyata alındığında evini arar. Dadı Amelia ile konuşur ve ardında Mike’yi ister. Mike, okuldaki sınıfına ders sebebiyle getirilen yengeçten bahseder. Richard ise olanlar karşısında gözyaşlarını tutamaz.

( (ABD-) Meksika )

Mike Jones ve Dibbie Jones evlerindeki koltukların arkasına saklanarak dadıları Amelia ile oyun oynamaktadır. Çalan telefonu Amelia açar ve Richard Jones ile konuşur. Eşi Susan ameliyattadır. Richard telefona oğlu Mike Jones’i ister ve Mike sınıfa yengeç getirildiğin bahseder.

Amelia onları yataklarına yatırdığı anda Debbie, ‘‘Işığı açık bırakmasını’’ ister. Korkmaktadır. Korkusunun altında ise kardeşi Sam’in uyurken ölmesi gerçeği yatmaktadır. Uyuyana kadar Amelia yatağın başında kalır.

Sabah telefon çalar ve arayan çocukların babalarıdır. Amelia ‘‘Oğlunun düğünü olduğunu’’ ifade eder. Bir günlüğüne de olsa izin istemektedir. Tanıdığı bakıcı arkadaşlarını arar telefonla, hatta bulundukları eve gider. Lucia diye çocuk bakıcı bir arkadaşından ricada bulunur ama bu çabası da sonuçsuz kalır.

Yapacak bir şey kalmayınca çocukların ve kendi eşyalarını hazırlar. Yeğeni Santiago’nun aracı ile Meksika’ya Amelia, Debbie ve Mike ile birlikte geçerler. Düğünün kurulu olduğu eve gelirler kapıda damat olan oğlu Luis onları karşılar. Ardından Amelia’nın kızları ona on beş yıl önce giydiği bir elbiseyi tekrar düğün sebebiyle giydirir.

Santiago ise çocukları kümese koyarak ‘‘Tavuk yakalayana bir dolar vereceğini’’ söyler. Beş tavuk yakalarlar. Düğün başlamıştır. Gelin Patricia ve damat Luis dans etmektedir. Santiago teyzesi Amelia’yı da dansa kaldırır ve oğlu Luis ile dans eder. Düğünde yemekler yenir, düğün pastası kesilir, eğlenirler. Atılan silahtan Debbie ve Mike rahatsız olurlar ama iyilerdir.

159

Gece ilerledikçe Amelia’yı eskiden tanıyan bir arkadaşı dansa kaldırır. ‘‘Karısının bir şey diyebileceğini’’ söylediğinde karısı öleli on yıl olduğunu belirtir. Gece ilerlerken Amelia yalnız kaldığında adam onun yanına gelir ve öper.

Düğün neredeyse son bulmak üzeredir ve Amelia bakıcılığını yaptığı Mike ve Debbie’yi de yanına alarak yeğeni Santiago’nun kullandığı araç ile düğün yerinden sabaha karşı ayrılırlar. Santiago hem alkolün hem de uykusuzluğun getirdiği yorgunlukla bir an direksiyonda sayıklar ve Amelia’nın uyarısının ardında kendini toplar. Daha yakın olması sebebiyle gündüz geçtikleri güzergâhı değiştirerek farklı bir sınır kapısına yönelir.

Sınırda Santiago’ya çeşitli sorular yöneltilir. San Diego’ya gittikleri söyler. Arkadaki çocukların sorulmasına cevap olarak ‘‘Yeğenlerim’’der. Ama ardından Amelia ‘‘Onlara baktığını’’ söyler ve pasaportlarını verir. Evrakları kontrol eden polis birkaç dakika beklemeleri gerektiğini ifade eder, içeri geçer. Başka bir polis gelip bagajını kontrol eder. Torpido gözünü ve araç içerisindeki çantalarını da kontrol ederler.

Santiago bekletilmekten ve olanlardan sinirlenmiştir. İçerden çıkan polis Amelia’ya çocuklara baktığında dolayı anne ve babalarına ait izin belgelerinin yanında olmaları gerektiğini söyler. Santiago’nun konuşması ile alkollü olup olmadığını sorar, aralarında dozu giderek yükselen bir konuşma geçer.

Arkalarından gelen aracında işlemlerinin yapılabilmesi için Santiago’yu araçtan indirmekten vazgeçer. Polis, ikinci teftiş noktasına gelmesini ister. Teftiş noktasına doğru giderken gaza basar ve sınır karakolundan ayrılır. Sınırdan kaçak olarak girmişlerdir ve ekipler aracın peşlerine düşerler. Santiago ana asfalt zeminden sapar, stabilize bir yola girer. Biraz ilerledikten sonra durur ve Amelia, Mike ve Debbie’yi araçtan indirir. Polisleri atlattıktan sonra gelip onları alacağını söyler.

Gece Amelia, Mike ve Debbie ellerinde fenerle boş, çorak alanda yollarını bulmaya çalışırlar. Gün ağardığında ise gölgelik bulup altında çocuklarla birlikte yatmıştır. Uzaktan geçen bir devriye aracını görünce yardım için ona doğru koşar Amelia, yardım ister ama nafile çok uzaktan geçmektedir. Tekrar çocukların yanına gelir. Çocuklarlara birlikte çorak arazide tekerlek izleri takip ederek

160

yürümeye devam eder ama bir süre sonra izleri karıştırır ve yön duyguları kaybolur. Sıcağında etkisiyle, bitkinlikten bir ağacın gölgesine sığınır.

Amelia, baygın bir halde gölgede yatan Debie’nin yanında kalması için Mike ile konuştuktan sonra tek başına yürümeye devam eder. Hem susamış hem de feci şekilde yorgundur. O sırada bulunduğu yere yakın bir yoldan devriye aracı geçmektedir. Aracı durdurur ve yardım ister. Sınırı kaçak olarak geçenleri aramaktadır. Araçta bulunan görevliler, Amelia’yı tutuklamak ister, Amelia ise çocukları bulmak için halen yardım istemektedir.

Tutuklanır. Polisleri ikna ederek çocukları bıraktığı yere geri döndüğünde çocukları bulamaz. Polisler ise helikopterle havadan arama yaparak çocukların yerini tespit eder. Çocukların bulunduğunu karakola gidince öğrenir ve ülkede kaçak olarak çalıştığı tespit edilir. Polisler ise Debbie ve Mike’nin babaları Richard’a Fas’ta ulaşmışlardır ve Amelia hakkında dava açmayacağını yetkililere bildirmiştir.

Amelia, Birleşik Devletlerden sınır dışı edileceklerdir. On altı yıldır bu ülkede yaşadığını, evi ve tüm eşyaları bura olduğunu söylemesine rağmen konuyu mahkemeye taşımaması gerektiğini gönüllü sınır dışı edilmeyi kabul etmesinin kendi çıkarları açısından yerinde olacağını bilgisi yetkililer tarafından iletilir ve bunu kabul eder. Sınırda Amelia’yı oğlu Luis karşılar, birbirlerine sarılılar.

( Japonya )

Dokuz sırt numaralı formasıyla bayan voleybol takımında Chieko oynamaktadır. Haksız olduğunu düşündükleri bir sayının karşı tarafa geçmesi ile hakemle işaret diliyle münakaşaya girer ve bunun sonucunda bir sarı ve bir kırmızı kartla oyun dışında kalır205. Maçı izleyenler arasında Chieko’nun babası

Yasujiro Wataya’da vardır. Sahada gelişen olayları yakından takip etmektedir. Maçtan sonra Yasujiro Wataya araçla Chieko’yu almış ve birlikte yolculuk etmektedirler. Yasujiro Wataya ne yemek istediğini sorar ve Chieko bir şeyler yemek istemez. Neden böyle olduğunu bilmek ister ve tek geçerli sebep olarak gördüğü annesinin ölümüne kendisinin de üzüldüğünü ve onu özlediğini söyler.

205 Chieko ve arkadaşları sayının karşı tarafa haksız yere gittiği konusunda hemfikir

olmalarının yanı sıra filmin 19’24’’da bize özellikle gösterilen şekliyle karşı takımın vurduğu top Chieko’nun takımının tutuğu alanın dışına düşerek sayılı kaybetmişlerdir. Yan hakem ise sayıyı yanlış değerlendirerek haksız yere bir sayı kaybetmelerine neden olmuştur.

161

Yasujiro Wataya, Chieko’yu bırakırken 3’de diş hekiminde olmasa gerektiğini hatırlatır. Chieko kız arkadaşlarının yanına gider. Yemek yerler yan masadan oturan erkekler onlara bakmaktadırlar. Gençlerin vakit geçirdiği mekanın yan tarafında yer alan oyun makinelerinde oyun oynamak için Chieko gittiğinde bir erkek gelip onlara seslenir. Ama engelli olduklarını anlayınca masasına geri döner. Lavaboya giderler. Olanlara sinirlenen Chieko iç çamaşırını çıkartır ve yemek yedikleri masaya öyle döner. Yan masada oturanların dikkatini bu yolla tekrar çeker ve telefonuna gelen Yasujiro Wataya’nın uyarı mesajıyla birlikte kalkar.

Dişçiye gider. Sırası geldiğinde içeriye muayene haneye geçer. Doktor iki azı dişinde çürük olduğunu söyler. O ise doktoru öpmeye kalkar. Bunun üzerine doktor onu muayene hanesinden kovar.

Chieko hem sağır hem de dilsizdir. Yüzüne karşı söylendiğinde dudakları okuyarak ifade edilenleri anlaya bilmektedir. Dedektif Kenji ve arkadaşı Dedektif Hamano, Yasujiro Wataya’ya ulaşmak için oturduğu yüksek katlı gökdelene gelerek girişteki kapıcıya sorular sordukları sırada Chieko Wataya206 lobiye

girmiş ve gelecek olan asansörü beklemektedir. Lobi görevlisi/kapıcı kızı olduğunu söylediğinde dedektifler Chieko Wataya’ya doğru giderek babası Yasujiro Wataya’yı sorarlar. Chieko Wataya cebinde bir defter çıkartarak kötü bir şey olup olmadığını sorar. Kötü bir şey olmadığını söylerler ve babasının nerede olduğunu öğrenmek isterler. Bilmediğini söylemesi üzerine Dedektif Kenji kartını bırakır ve ayrılırlar. Chieko eve gelince üzerini değiştirir, televizyon izler ve ardından kapı çalar. Kapıyı açtığında arkadaşı Mitsu gelir ve birlikte dışarı çıkarlar.

Gittikleri parkta Chieko yeni erkek arkadaşı Haruki ile Mitsu’da Takeshi ile tanışır. Erkekler onlara viski ve ilaç verirler. Kızlar ise verilen viski ve ilaçları

206 Rinko Kikuchi: Gerçek adı Yuriko Kikuchi, 1981’de Kanagawa’nın Hadano kentinde

doğdu ve Oscar ödülüne aday gösterilen ilk Japon aktris. Kendi ülkesinde birçok filmde oynadıktan sonra uluslararası filmi ‘‘Babel’’ oldu ve Chieko Wataya rolüyle başarılı bir oyunculuk sergileyerek En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildi. 2010’da Haruki Murakami’nin aynı isimli kitabından uyarlanan Trán Anh Húng tarafında yönetilen ‘‘İmkansız Şarkı (Norwegian Wood)’’ filminde Naoko rolünde oynadı. 2013’te Guillermo del Toro’nun yönetmenliğini yaptığı ‘‘Pasifik Savaşı (Pacific Rim)’’ filminde Mako Mori rolüyle yer aldı. 2018’deki devam filmi ‘‘Pasifik Savaşı: İsyan (Pacific Rim: Uprising)’’da da aynı karakterle yer aldı. Ayrıca Keanu Reeves’in başrolünde oynadığı yönetmenliğini Carl Rinsch’nin yaptığı 2013 yapımı ‘‘47 Ronin’’ filminde Büyücü rolünü canlandırmıştır. (https://www.sinemalar.com/sanatci/68244/rinko-kikuchi, Erişim Tarihi: 03.03.2019).

162

kabul ederek içerler. Aralarında şakalaşma başlar ve parkta su şelaleleri ile oynar. Chieko salıncakta sallanırken hiç de iyi görünmez ardında akşam karardığında tramvaya binerler. Etrafındakiler onların aşırı davranışlarından rahatsız olur. Eğlence yerlerine giderler. Çevresindekiler gibi davranmaya çalışır Chieko, müziğin sesini duymadığı için ve giderek kendinden geçer. Bir an kendine

Benzer Belgeler