• Sonuç bulunamadı

Binaları), İstanbul 1952; A Gabriel, Une Capitale Turque Brousse, Paris 1958, cilt 1 ile

Belgede Atatürk Kültür Merkezi (sayfa 78-82)

E. H. Ayverdi, Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, 630-805 (1230-1402), İstanbul 1966; Gönül Can- tay, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüşşifalan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1992.

3 E. H. Ayverdi, a.g£., İstanbul 1966, s. 447’deki görüşü.

BURSA’DA O SM A N L ILA R IN İLK T IP KURULUŞU 501

birinin mevcut, diğerinin mahvolduğunu, toprak üstü mevkiini tayin et­ m enin de mümkün olm adığını belirtm ekle yetiniliyor.4

Gene vakfiyede Medreseteyn ( O l ( i k i medrese) ibaresi gibi iki m üderrisin herbirinin günde 15 dirhem nakid, senede 50 müd buğday ile 30 müd arpa; her m u’îde 6 dirhem nakid, 36 müd buğday verileceği ve m u’îdlerin m edreselerde imamlık yapacakları belirlenm ektedir (Pl. 1, 2, 3).

Bu noktada külliye bizim için önem li olmaktadır. Kaynaklarda adı ge­ çen m edreseye ait kalıntılar 1966 yıllarında henüz yer yer tonoz seviyesi­ ne kadar mevcut bulunmaktaydı. Ekilip-biçilen bir sebze bahçesinin alanı içinde kalmış olan bu kalıntıları o yıllarda bir yüzey araştırması ve kazı­ larla ortaya çıkarmak, en azından özelliklerini yansıtan plânı, dolayısıyla mekânları belirlem ek mümkün olabilirdi.

Medrese kalıntıları genel konturları ile büyük bir alanda S. Çetintaş’- ın vaziyet plânında gösterildiği gibi külliyenin batısında ve diğer fonksiyo­ nel yapıların kotundan daha aşağıda düzlükte yaygın bir plân şemasına sahip olduğu söylenebilir.

Yapı malzemesi ve tekniği yönünden külliyenin günümüze gelebilen diğer medresesi ile benzer özellikler görülür. 3 sıra kesme taş ve derz-tuğla hatıl sıraları bu yapının kalıntılarında da aynen görülmektedir. Aynı za­ manda kalıntılar erken dönem Osmanlı Mimarisi’nin özelliklerini tama­ m en yansıtmaktadır (Pl. 1; R. 1,23,4).

Külliyenin önem i yakın tarihlere kadar mevcut olan darüşşifa yapı­ sıyla birlikte bir ikinci medresenin varlığı sözkonusu olduğunda bizim için daha da artmaktadır.

Anadolu Türk Mimarisi içinde ayrı bir yeri ve önem i olan darüşşifa yapılarının, A nadolu’daki en erken tarihli örneği olup, zamanı için site- üniversiter, nitelikli olanı Kayseri, Gıyâseddin Keyhüsrev Tıp Medresesi ile Gevher Nesibe Darüşşifası (1205-6)dır. Bunu takiben darüşşifa yapıla­ rı Sivas’ta, Sultan I. İzzeddin Keykâvus (1217), Divriği, Turan Melik (1228), Çankırı, Ferruh Bey Darüşşifası (1235), Konya, Akşehir, Aksaray, Kasta­ m onu, Pervaneoğlu Ali (1272) gibi hem tıp eğitim inin hem de hasta bakı­ m ının gerçekleştirildiği kuruluşlar olarak yapılmış ve asırlarca işlevini yerine getirmiştir. *

* S. Çetintaş, a.gje., cilt 2, s. 22, İstanbul 1952.

S. Çetintaş, a.gje., cilt 2, s. 22’de külliyeye ait diğer yapının kervansaray (hayvan ahırları­ nın) olduğunu belirtip vakfiyeyi H. 802/1399-1400 tarihiyle vermektedir.

502 G O N U L CANTAY

Kayseri’deki gibi sadece tıp eğitim i ve hizm etine tahsis edilen bir kompleks kuruluş, Tokat’taki Pervane M uineddin Süleyman’ın inşa ettir­ diği ancak Van Aladağı’nda öldürülmesi nedeniyle kitabesinin konulama- dığı 1275 lere tarihlediğim iz Gökmedrese olmaktadır.5 Bu da çağı için site-üniversiter bir kuruluştur. Anadolu Beylikleri dönem inde sağlık ya­ pılarının mevcutları işlevlerini sürdürmüş, yenileri de bunlara (Amasya’­ da olduğu gibi, Anber bin Abdullah Darüşşifası, (1308)) katılmıştır.

İşte Osmanlı Beyliği Bursa’yı fethetmekle, Beylik statüsünden çıkma yolunda da ilk ve hızlı adım ını atmıştır. Gerçekten son derece hızlı bir yapılaşma ve bu arada Trakya’daki toprakların ve şehirlerin zaptı, Osman­ lIlar için dinî eğitim yanında p ozitif bilim e dayalı eğitim i ve gerçekleşti­ rildiği yapıların inşaasını da kaçınılmaz kılmıştır.

Osmanlılar için 15. yüzyıl hem bilim sel hem de ekonom ik yönden 16. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun bir hazırlayıcısı olmuştur.

Dolayısıyla 14. yüzyıl sonlarında site-üniversiter nitelikli bir kuruluş kaçınılmaz olmuş ve Yıldırım Bayezid Külliyesi içinde yer alan darüşşifa ile iki m edreseden biri tıp6 m edresesi olarak fonksiyonlandırılm ış ol­ malıdır.

Topografyanın elverdiği koşullara tamamen uyularak inşa edilen Yıl­ dırım Külliyesi’nde en yüksek düzlükte tabhaneli cami, önünde medrese, türbe, kasır ile imaret bir ölçüde birbirine yakın, ancak farklı kotlarda in ­ şa edilirken, hamam yapı geleneğine uyularak bu fonksiyonel yapı toplu­ luğundan ayrı, güney-batıda inşa edilm iştir (Pl. 1).

Gene güney-doğuda dört köşesi farklı kotta tamamen zemin yüzeyi­ ne uydurulmuş darüşşifa ile batıdaki harap yapı kalıntısı benzer yüksek­ liklerde ancak doğudaki düzlüğe inşa edildiği anlaşılmaktadır. Darüşşifa

yapısı gibi bu yapı kalıntısı da yaklaşık 200 m. uzaklıkta inşa edildiği dü­ şünülen ve kayıtlarda adı geçen m edrese olmalıdır.

Böyle aynı külliyede birden fazla m edrese örnekleri, daha önceki ör­ nekler de düşünülerek bize külliyede bir tıp m edresesinin varlığını gös­ termektedir. Bu medrese yapısı kalıntıları, külliyenin batısında yer alan

5 Cantay (Güreşsever), Gönül, “Tokat’ta Tıp Medresesi ve Şifâhânesi”, (TÜBİTAK) B i­ lim ve Teknik, sayı 152, Ankara 1980, s. 7-11.

6 E. H. Ayverdi, a.g£., cilt 1., s. 419, not 6’da Şemsüddin Ulusoy, Medâr-i Şems (Bursa Cami­

leri), yazma, 198. sıradan “Yıldırım M edreselerinin Bursa’da Reîsü’l-Ulemâ ve baş-müderris

olduklarını ilâve etm ektedir” diyerek, Ulu Cami im am ının Yıldırım Medresesine müderris olunca H. 1313/M. 1897-98 senesinde aynı keşif içinde cam inin ikinci m inaresini inşa etm e­ ğe kalkıştığını da bir olay olarak nakleder.

BURSA’DA O S M A N L IL A R IN İLK T IP KU RU LUŞU 503

cüm le kapısı, sokak ile Bakanoğlu sokağı arasında, bugünkü çarpık yapı­ laşmanın arasında halâ durmaktadır.

İşte Yıldırım Külliyesi’nde Vakfiyede belirtilen iki m üderrisden biri bu tıp m edresesine diğeri ise dinî eğitim yapan medreseye atanmış ol­ malıdır.

E.H. Ayverdi, c. I., s. 447’de: Vakfiyede mevcut açıklayıcı bilgileri ver­ dikten sonra şu kesin ifadeleri kullanmaktadır.

“— Vakfiyede iki m edrese yazılıdır ama kalıntısı yoktur. — Darüşşifa ise bir fikir verebilecek durumdadır.

— Hiç bir vesikada ikinci bir m edrese ve m üderrisi için kayıda rast­ lanmıyor.

— Tayinler hep tek müderris için olmuştur.

— Yıldırım m üderrisine verilen “Reîsu’l-Müderrisîn unvanı bir kişi için tahsis olunm uştur” gibi.

Ancak hem en devamında;

“— 16. asırdan hem en sonra ikinci medrese ve müderristen bahis yok­ tur. İkinci medrese vakfiyede derpiş edilm iş, inşâ sonraya bırakılmış, Yıl- dırım’ın anî felâketiyle de yapılm am ıştır” denilmektedir.

Bu satırlar dikkatle okunduğunda tenakuzlu (zıt düşünceler) bir ifa­ denin varlığı kolayca anlaşılır.

Yıldırım Külliyesi Vakfiyesi 1400 yılında hazırlandığına göre, yönet­ m elik niteliğindeki bu belgenin yapıların tümünün yapılmasından sonra hazırlanm ış olduğu kesindir.

Gene son cüm lede “ 16. asırdan hem en sonra ikinci m edrese ve mü­ derristen bahis yoktur” ifadesi de m edresenin 15. yüzyıl başından beri ya­ pılıp iki asır kadar varlığını sürdürdüğü düşüncesinin, kabulünü göstermektedir. Kaldı ki, S. Çetintaş’ın çizdiği vaziyet plânında batı yö­ nünde yer alan yapı kalıntısı yaklaşık darüşşifa büyüklüğünde bir m edre­ se yapısı olduğunu da açıklar niteliktedir ki, bu kalıntıları 1966 yılında yaptığımız bir çalışma sırasında tesbit etm iştik (R. 1, 2, 3, 4).

Külliyede yeralan darüşşifa7 yapısı ise (30 x 50) m. ölçüsünde olup, yaygın bir alanda ve külliyenin mevcut m edrese yapısının plân şemasın­ dan farklı bir plân şemasıyla yorum lanm ıştır (Pl. 4; R. 5-13).

7 Darüşşifa ile ilgili tanıtıcı ve değerlendirici bilgiler, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüş-

şifaları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1992 künyeli kitabımda geniş olarak yer aldı­

504

Bugün isabetli bir kararla restore edilip fonksiyonlandırılmasının dü­ şünülm esi sevindiricidir.

Sonuç olarak Erken Osmanlı dönem inin site-üniversiter nitelikli eği­ tim anlayışına sahip olduğu, bu n edenle Yıldırım Külliyesi içinde, eğitim yapılarına yer verildiği ve Osm anlı dönem i tıp eğitim inin bu tıp m edre­ sesi ve darüşşifasında teorik ve pratik olarak sürdürüldüğü söylenebilir.

G Ö N Ü L CANTAY

BİBLİYOGRAFYA

AYVERDİ, E. Hakkı, Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, 630-805 (1230-1402), İs­

tanbul 1966.

BAYKAL, K a z ım , Bursa Anıtları, B u r s a 1 9 5 0 .

CANTAY, Gönül, “Tokat’ta Tıp Medresesi ve Şifahanesi”, (TÜBİTAK) Bilim

ve Teknik, sayı 152, Ankara 1980.

CANTAY, Gönül, “Tarihî Süre içinde Sağlık Kuruluşlarının G elişm esi” (Plan developm ents of m edical establishments throughout history),

I. U lu s l a r a r a s ı 1ü r k İ s lâ m B i l i m ve. T e k n o lo ji T a r ih i K o n g r e s i, (1 4 -1 8 E y l ü l

1 9 8 1 ), B i l d i r i l e r , cilt 2, İstanbul 1981.

CANTAY, Gönül, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüşşifaları, Türk Tarih Ku­

rumu Basımevi, Ankara 1992.

CA M A Y (Giireşsever), G.-ŞEHSUVAROĞLU, B.N. - DeM İRHAN. A. T ü rk T ıp T a r ih i,

Bursa 1984.

ÇETİNTAŞ, Sedat, 7ürk Mimari Anıtları. Osmanlı Devri, Bursa’da Murad I. ve

Belgede Atatürk Kültür Merkezi (sayfa 78-82)

Benzer Belgeler