• Sonuç bulunamadı

Bilmeceler, tabiat unsurları ile bu unsurlara bağlı hadiseleri; insan hayvan ve bitki gibi canlıları; eĢyayı akıl, zekâ veya güzellik nev‘inden mücerred kavramlarla dinî konu ve motifleri vb. kapalı bir Ģekilde yakın–uzak münasebetler ve çağrıĢımlarla düĢünce, muhakeme ve dikkatimize aksettirerek bulmayı hedef tutan kalıplaĢmıĢ sözlerdir. Bu sözler birtakım eğlence, lügaz muamma ve bulmacalarda da görülen ve dinleyiciye sorulunca ondan halli istenen ―bil bakalım‖ veya ―ol nedir ki‖ ifadelerinin bir bakıma geniĢ tarifidir. Bu tarifi kendinde toplayan söz, Batı Türkçesinde ―bilmek‖ fiilinden doğmuĢ bir isimdir (Elçin 2000: 607).

Divanü Lugati‘t— Türk‖ ve ―Codex Cumanicus‖ gibi bilmece hakkında bilgi veren kaynaklardan öğrendiğimiz bilgiye göre, Türkler bilmece türüne geçmiĢte «tabuzgu», «tabuzgun neñ», «tabuzguk», «tabzug», «tabzuguk», «tamızıg», bilmece sormaya da «tabız—» ya da «tabuz—» demiĢlerdir. Doğu ve Kuzey Türkleri ile Azeri sahası ve Kerküklüler aynı manaya gelen «tabmak—tapmak» fiilini ve bu kökten türeyen «tabmaca», «tappaca»yı, KaĢkarlılar «tabzuğ», Altay Türkleri (Tobollar) «tapkır»ı «tavısak»ı, Kırgızlar (Hakasça) «tapcang—nımah»ı kullanmaktadırlar. Türkiye‘de bazı köy ve kasabalarda «bilmece» umumi ismi yanında, mesela Bilecik‘in Gölpazarı kasabasında ve köylerinde, «masal, mesel, hikâye, metel, bulmaca, söz, dele, fıcık, gazelleme» gibi mahallî deyimler yaĢamaktadır (bkz. Elçin 2000: 607).

Bilmece türünün kelime kökü mitolojik düĢünceye kadar dayandırılmaktadır. GeçmiĢte yaĢayan toplumlar, korku ve korkularıyla karıĢık saygı duydukları varlıkların adlarını doğrudan telaffuz etmekten kaçınmıĢlar, bunun yerine o sözcüklerin en belirgin özelliklerini kullanarak onlardan bahsetmiĢlerdir. Örneğin ormanda avlanan avcı, kendisi için tehlike arz edecek canlıların adlarını doğrudan telaffuz etmekten kaçınmıĢ, telaffuz ettiği taktirde bu canlıların kendisine zarar vereceğine inanmıĢtır. Bu tabu ve canlılara yönelik betimlemeler, bilmecelerin ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Bazı mitolojik metinlerde bilmecelerin sınama unsuru olarak kullanıldığı da görülmektedir. Kahraman, kendisine sorulan bilmeceyi çözdüğü taktirde ülkenin baĢına getirilecek ya da ölümden kurtulacaktır. Pek çok bilmece bireylerin birbirlerini sınama ve uzun kıĢ gecelerinde eğlenebilme arzuları sonucunda ortaya çıktığı gerçeğini de göz ardı etmemek gerekmektedir.

Türk bilmecelerinin belli baĢlı özellikleri hakkında Ģunları söylemek mümkündür:

a) Bilmeceler, genellikle anonim olmakla birlikte âĢıklar tarafından söylenen manzum bilmecelerimiz de vardır ki, bunlara ―muamma‖ ya da ―askı‖ adı verilmektedir. ―Muammalar‖ sadece aĢıklar tarafından söylenmemiĢ, divan Ģairlerinin de yazdığı muammam örneklerine rastlanmıĢtır. Bireysel yaratmalar olan ―lugaz‖lar ise çoğunlukla divan Ģairleri tarafından yazılan manzum bilmecelerdir.

b) Bilmeceler, hem manzum hem de mensur biçimde söylenmiĢ ya da yazılmıĢlardır. Anonim karakterli bilmeceler, nazım ve nesir olarak iki grupta toplanırken, aĢıklar tarafından söylenen ya da yazılan muamma ve lugazlar bütünüyle manzumdur. Mensur bilmeceler, düz cümle halinde konuĢtuğumuz Ģekilde olan ve çoğu zaman

―seci‖ karakteri gösteren metinlerdir (Elçin 1993:603—604). Manzum bilmeceler ise vezin, kafiye ve nazım özellikleriyle oluĢturulmuĢ metinlerdir. Anonim olanlar ve âĢıklar tarafından söylenenler hece ölçüsüyle oluĢturulmuĢtur. Kimi manzum bilmeceler dörtlük ve beyit nazım biçimleri ve mani nazım Ģekilleriyle sorulurken önemli sayıda pek çok bilmece 2, 3,4,5,6 ve daha fazla (20—25) dizenin alt alta getirilmesiyle oluĢturulmuĢtur. c) Bilmecelerin dili, diğer halk edebiyatı türlerinde olduğu gibi

anlaĢılır, sade bir dildir.

d) Hemen her konu hakkında bilmece sorulabilir.

e) Pek çok bilmece doğrudan soruya geçirilmez, kalıplaĢmıĢ doldurma kelimelerden sonra soru cümlelerine geçilir.

f) Tek sorulu ve tek cevaplı bilmecelerin yanı sıra çok sorulu ve çok cevaplı bilmecelere de rastlamak mümkündür.

ġükrü Elçin bilmeceleri bir çalıĢmasında;

A) Anonim mahsuller (1. Manzum bilmeceler 2. Mensur bilmeceler)

B) Ferdi Eserler (1. Muamma 2. Lügaz) diye baĢlıklar halinde toplarken bir diğer çalıĢmasında ise bilmeceleri konularına göre sınıflamıĢtır. Bunlar:

1. Tabiat ve tabiat hadiseleri ile ilgili bilmeceler, 2. Bitkiler ve onların mahsulleriyle ilgili bilmeceler,

4. Ġnsanlar ve insan uzuvlarıyla ilgili bilmeceler, 5. EĢya ile ilgili bilmeceler,

6. Manevî—dinî unsurlarla ve diğer kavramlarla ilgili bilmeceler.

Ġlhan BaĢgöz ile Andres Tietze tarafından önce Amerika‘da daha sonra da Türkiye‘de iki kez yayımlanan bilmece konulu en geniĢ çalıĢmada bilmeceler,

1. Tek karĢılığı olan bilmeceler,

2. KarĢılıkları birden fazla olan bilmeceler, 3. Bilgi ölçen bilmeceler,

4. Sözcüğün parçası üzerine kurulan bilmeceler,

5. ġaka, alay bilmeceleri baĢlıkları altında sıralanmıĢtır (Oğuz 2004: 279—280). Bilmecelerin Kaynakları

Halk bilmecelerinin sözlü ve yazılı iki kaynağı vardır. Bu kaynaklardan birincisi halkın ruhu ve muhayyilesidir. Bilmeceler geleneğe, zamana, mekâna ve yaĢama Ģekillerine bağlı olarak bu kaynaktan feyz almaktadır. Milletimizin dilini, tarihini, inançlarını, tabiata, insana ve eĢyaya bakıĢını bir zevk ve fantazi menĢurundan geçirerek bugüne kadar getiren bu halk edebiyatı mahsullerinin ikinci kaynağı ise eski lügatler, halk Ģairlerinin divanları, masallar hikâyeler, cönkler, mecmualar, bilmece kitapları, tarihler ve seyahatnameler gibi yazılı eserlerdir.

Türk dilinde bilmeceler üzerine Ģimdilik ilk kaydı KaĢgarlı Mahmud‘un Divanü Lügat—it Türk‘ünde buluyoruz. Kıpçak Türklerinin dil ve halk edebiyatı örneklerini

içine alan Codex Cumanicus‘taki bilmeceler de eski devri tanımak isteyenler için dikkate değer eserlerdir.

Lügaz ve muammalar için ise yukarıda adı geçen bazı eserlerle birlikte ―elgaz‖ kitaplarına, bâtınî tarikatlerin Ģatıhlarına, birtakım risalelerle ve klasik edebiyatımızın divanlarına bakmak lazımdır (Elçin 2000: 620—621).

Benzer Belgeler