• Sonuç bulunamadı

Bilim, Teknoloji ve Felsefe

1.1.3. Rönesans: Hümanizm ve Reformasyon

1.1.4.3. Bilim, Teknoloji ve Felsefe

18. yy öncesi felsefe ve bilim alanlarındaki değişimlerin yaşanmasının yanı sıra, teknolojide de gelişmelere doğru gidildiği bir dönemdir. Özellikle madencilik alanındaki üretimin ve pazarın değerli olması ülke devletlerini maden çıkarmak ve onu işlemek için demir çelik sanayisine yönlendirmiştir. Oranın hâkimi yapma yoluna

götürmüştür. Özellikle bu durum İngiltere’de kendisini göstermiştir. Aynı zamanda yol ve bina inşaatları için mühendislik alanları geliştirilmiş. Bir bina için dökülen çimentonun aylarca kurumasını beklemek yerine, kısa sürede kuruması sağlanarak daha çok yapı inşa edilmeye başlanmıştır. Aynı zamanda dokuma makineleri, hasat makineleri, demir gemi, buhar gemisi, demiryolları, denizaltı yapma çalışmaların yanında günümüz tarım, sanayi ve ulaşımını kolaylaştıran her ne varsa ilk tohumları burada atılmaya başlanmıştır. Fransa’da ilk otomobil üretilmiştir. İlklerin dönemi olarak görebileceğimiz bu dönemde, ilk paraşüt ve telgraf icat edilmiş, ilk gaz lambası, asansör, katlanan şemsiye, yağmurluk, duvar saatleri, baskül, mayonezli sos, şekerpancarından elde edilen şeker, kauçuk boru, ilk temizlik deterjanları, ilk gıda konserveleri bu yüzyılın buluşları olmuştur (Gülmez, 2014: 163). Tohum ve bitkiler yetiştirilmek üzere diğer ülke devletlerinden Avrupa’ya taşınmıştır. Patates, mısır gibi ürünler temel beslenme kaynaklarından olmuştur. Hayvancılıkta, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde önemli gelişmeler olmakla birlikte et ve süt üretimi değer kazanmıştır. Bu dönem kırsal kesim ile kentliler arasında ticari ilişkilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kent nüfusları artmaya başlamıştır. Son olarak da, günümüz bankacılık sistemlerinin uygulamalarının temelinde olan kredi ihtiyacının karşılanması için başta İngiltere olmak üzere mevduat hesaplı bankalar kuruldu. Bunun yanında kredi bankaları, tasarruf bankaları, para basan bankalar, iş bankaları kurulmuştur ve bunların çoğu özeldir ama her biri ülkelerinde siyasi işlev yüklenirler (Gülmez, 2014: 164).

Bu dönemde tarım alanında yapılan yeni düzenlemelerle verimin artırılması amaçlanmıştır. Öyle ki, kış aylarında hayvanların beslenmesi için yonca ekimi ve şalgam ekimine önem verildi ancak bunun yapılabilmesi için ekilecek yerin düzenlenmesi gerekiyordu. Ayrıca patates üretiminin yaygınlaşması Avrupa’nın yiyecek üretiminde olanaklar sunmuştur. Mal yapımı ve ulaştırma alanlarında da gelişmeler vardır. Kanallar sistemi geliştirilmiş, her mevsim kullanılabilecek bir sistem kurulmaya çalışılmıştır. Kok kömürünün yapma yöntemlerinin bulunması demir cevherini eritme yolunda maden kömüründen yararlanma olanağı sunmuştur. Demir-çelik üretiminde gerçekleşen artış birçok makinenin parçalarının tahta olmasından kurtularak demir olmasına neden olmuştur. Mekanik enerji elde etmek için kömürün yakılmasıyla elde edilen buhar gücü aracılığıyla güçlü makineler geliştirilmiştir. Zanaatlerde de değişiklik görülmüştür. Örneğin; Çin porselenlerini taklit edilmesi söz konusuydu (McNeill, 2008: 506-508).

17. yy’ da henüz bilimsel bir çalışmada uzmanlaşma yoktu. Bu yüzden Descartes ve Leibniz gibi düşünürler kendilerini felsefe, matematik, astronomi ve doğal bilimlere verdiler. Bu dönemde modern bilimin kesin dönüşümleri ortaya çıkmaya başlamıştır (Tanilli, 1987: 353). Kepler’in astronomi alanında, Galileo’nun fizik alanında ve Harvey’infizyoloji alanındaki çalışmaları önemli olmuştur. Descartes 17. yy denince akla gelen ilk düşünürdür. Descartes; matematik yöntemi benimsemiş ve ardıllarının temel felsefi görüşlerine yöntem bakımından birlik kazandırmıştır. 17. yüzyılda rasyonalizm, rasyonalite ve aklın gücüne dayanan bir formalite vardır. Rasyonalizme olan inancın artmasıyla 17. yy filozofu Descartes çalışmalarıyla ve metoduyla aydınlanma düşüncesine önemli derecede katkı sağlanmıştır. Rasyonalizm ile Descartes’in rasyonalizmden anladığı başkadır. Descartes rasyonalizmi, rasyonalizm tanımını aşar. Rasyonalizm bilim alanında somut iken, Descartes’in rasyonalizmden anladığı zihin tarafından var kabul edilip zihin tarafından tasdik edilmesi için kullanılır. Dindeki rasyonalizm ise insan aklı ve mantığına ters gelen bir şey değildir. Descartes doğa ile akıl veya nesne ile zihin arasında ilişki kurar. Akla uygun olan, doğaya da uygundur ve doğaya uygun olan akla uygundur. Bir birliktelik söz konusudur. Akıl anlaşılırsa doğa anlaşılır, doğa anlaşılırsa akıl anlaşılır mantığı vardır ve bu uygunluğu insan kendisi bulmaktadır. Sonra bulunan şey Tanrının evrendeki yansısıdır. Tanrı insana gücü veriyor, insana aklı veriyor ve insan bu akılla aradığını buluyor. Bu dönemin önemli düşünürleri arasında siyaset alanında Hobbes, varlık alanında Descartes, etikte Spinoza ve ayrıca Leibniz’in de etkili olduğu alanlar vardır. Bu hususta Cevizci şunları ifade etmektedir: Rönesans’da Platonik ve Aristotelesçi öğelerle hümanist değerlerin birbirlerinde ayrılmayacak şekilde iç içe geçmesi söz konusuyken, on yedinci yüzyılda felsefe daha başka içiçeliklerin olduğu bir yapı taşımaktadır, Felsefenin etkisiyle ortaya konan dünya tasavvuru, birey kavrayışı, koşulsuz öznelcilik, ilerlemeci tarih tasavvuru, mutlak hümanizma ve arka planındaki kapitalizmle, kısacası her şeyiyle yepyeni bir felsefe var olmaktadır (Cevizci, 2016: 13).

17. yüzyılın ne istediği bellidir, bir yöntem ortaya koymak ve 17. yüzyılın yöntemi matematiktir. Bilim de birlik anlayışı aranmaktadır. Ortaya çıkan temel kavramlar matematik ve fizik üzerine yoğunlaşmıştır. Din alanında da bir birlik aranmakta ve inanılan şeyin temeline bakılmaktadır. Yani bu yüzyılda bir birlik ve tek tiplik söz konusudur. Bu tek tiplik yöntem arayışı ve yöntemin işlevselliği üzerinedir. Bu yüzyılda insanların yaşam tarzları farklı olsa da, bilime bakış daha nesneldir.

Liberalizmin öncülerinden olan John Locke, aklın insan hayatına kılavuzluk edebileceğini söylemektedir. Locke deneyimlerin önemine vurgu yapar ve ‘tabularassa’ düşüncesi felsefe içerisinde yer almaktadır. Onun diğer etkisi siyaset üzerine olmuştur, krallıklar mutlak otorite olamazdırlar, kral-halk ilişkisinin güven duygusu temelli sürdürülmesi gerekmektedir. Böylece Fransız devriminde Locke’nin de etkisi söylenmektedir (Gülmez, 2014: 163).

Aydınlanma döneminde İngiliz düşünürlerin ve bilim insanların katkısı yadsınamaz derecede büyüktür. Özellikle Newton’un fizik ve astronomideki (yerçekimi yasası, gezegenlerin güneşe doğru çekilişini açıklaması vb.) çalışmaları kendinden sonraki bilim adamlarını da etkileyecektir. Kaldı ki, modern zamanda da etkisi hüküm sürmektedir. Ayrıca, Newton’un hareket yasaları, optik çalışmaları, matematikte türev ve integrali keşfetmesi söz konusudur. Bunun yanında felsefeyi metafizik olarak değil, doğa olaylarının açıklanması şeklinde görmesi felsefe ve bilimin farklılığını koyması açısından önemli olmuştur. Newtoncu bakış açısı, 18. yüzyıldaki bilim ve felsefesinin yönünü etkileyeceği gibi, döneminde yapılmış olunan çalışmalarda da doğanın okunması ve anlaşılmasına dair büyük adımlarını atılmıştır. Çünkü ortaçağda baskın olan kozmolojik ve epistemolojik düşüncede, kilise kurallarının ve kabul edilen evrenin merkezinin dünya olduğu görüşünün aksi iddia edilse de, bu açıklanamamaktaydı. Bilmenin ilerlemek olduğu ve bilginin güç olarak algılandığı bir anlayışla yeni bir döneme doğru adımlar atılmaktadır (Gülmez, 2014: 163).

Felsefe ve bilimde ilerleme olmasının yanı sıra ekonomik anlamda da ilerlemeler görülmektedir. Toplumların ekonomik idareleri ve avantajları konusunda da iktisat alanında yeni kuramcılar ortaya çıkmıştır. Günümüz iktisat disiplininin temellerinin atıldığı, sistemli olmayı hedefleyen bir ekonomik algı durumları ortaya çıkmaya başlamıştır. İktisat alanında François Quesnay ve Adam Smith’in etkisi olmaktadır. François Qusnay ekonominin bir disiplin olarak yapılanmasına katkı sağlamıştır. Ekonominin yasalarını sorgular ve üretim-tüketim sektörlerini, yatırımlar, üretici, gelir, istihdam, çalışan sınıfları ele alır ve bu sebeple ilk ekonomi bilimcidir. Adam Smith ise çok önemli bir iktisat kuramcısıdır. Ekonominin bir disiplin olarak sistemleşmesine olanak sağlamıştır. İş bölümüne dikkat çeken Smith, ekonomide önemli olanın Pazar alanı olduğunu ve bireysel yatırımlara önem vermek gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca Smith’e göre, üretim gücü, iş bölümünün gelişimine bağlıdır. İş bölümünü çeşitlendirende sermayedir ve sermayede birikimle olur. Bu birikim, diğer işlerle

rekabeti artıracaktır. Bu yüzden sanayi ve ticarette kentlerde oluşan Pazar, kırsal kesimdeki hayat koşullarını da değiştirecektir (Gülmez, 2014:163).

Sonuç olarak, 18. yüzyıl öncesinde, bilimde eski tabuların yıkılıp evrenin merkezinin kaydığı görülmektedir. Teknolojide hayatı daha kolay ve verimli kılacak aletlerin, sanayi, tarım, ticaret, ulaşım vd. alanlarda geliştirilip kullanılmasıyla toplumlar arası etkileşim artmıştır. Felsefede rasyonalizmin etkisi hâkimdir. İktisatta da, ekonomik değerin artırılmasının yollarının araştırıldığı bir döneme doğru gidildiği görülmektedir.