• Sonuç bulunamadı

Her toplumda adil ve huzurlu yaşamın temel şartı adaletin var olmasıdır.

Herkesin dilediği şekilde yaşaması, doğru ya da yanlış ayrımının olmaması ve herkesin kendi adaletini kendi yarattığı bir toplumun var olması neredeyse imkânsızdır. Çünkü sosyal barışın olmadığı bir toplumda hayat da olmaz. Bu nedenle sağlıklı ve huzurlu bir toplum için kanun koyucuların belirlediği toplumsal kuralların varlığı gerekir.

Böylece TCK’nın uyguladığı önleyici ve ıslah edici kuralları toplum refahı için en temel kaynaktır.

Türkiye’de ceza hukuku Türk Ceza Kanunu’na dayanmaktadır. Türkiye’de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlüktedir.

Ceza Hukuku, özel kamu hukuku ayrımında kamu hukuku içinde yer alan bir hukuk dalıdır. Ceza hukukunda amacı kişilerin hak ve özgürlüklerini korumak, devleti, toplumsal barışı korumak, suç işlenmesini önlemek ve suç işleyenleri ıslah etmektir.

Burada da belirtildiği gibi en temel unsuru cezalandırıcı işlevidir. Bu amaçlar ceza hukukunda suçlar belirlenmiş her suç için de bir ceza belirtilmiştir.

Ceza hukukunun diğer hukuk alanlarına göre en belirgin özelliği de özgürlüğü kısıtlayıcı yanıdır. Bu yaptırımlarla kişiye işlediği fiil üzerine verilen yaptırımdır. Ceza kanunları koymuş oldukları suç ve yaptırımlar ile özel ve genel önlemeyi sağlayarak suç işlenmesini önlemek amacını güder.

Ceza hukuku genel ve özel olarak ikiye ayrılır. Genel ceza hukukunun konusu suç kavramının maddi ve manevi unsurların tanımı, ceza hukukunun genel ilkeleri, ceza kavramının tanımı, suçu ortadan kaldıran nedenler, cezayı azaltan ve ortadan kaldıran nedenler ve bütün suçlar için geçerli olan ilke ve teorilerdir.

Özel ceza hukukunun konusu ise ülkenin kanunlarına göre suç sayılan eylemlerin neler olduğu, kapsam ve sınırları, birbirinden ayrı tarafları ile belirlenen buna uygun cezalardır.

3 1.1.2. Suç

Toplumda bilindiği üzere suç kavramı; ahlaka, törelere aykırı ve yasalara aykırı davranış olarak bilinir. TCK’da da suç kavramı buna benzer niteliktedir fakat burada örf ve âdet kuralları geçersiz olmaktadır yani bir eylemi suç olarak kabulü örf ve âdet kuralları ile kıyas yapılamaz.

TCK’nın 2. maddesinin 3. fıkrası Kanunilik ilkesinin kıyas yasağı öneminden söz etmiştir. Adı geçen maddede; “kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz”.

Suç türleri ceza kanunu bakımından dört başlıkta incelenir; uluslararası suçlar, şahıslara karşı suçlar, topluma karşı suçlar, millete ve devlete karşı suçlardır.

Ceza hukukunda yasalara aykırı davranışlar suç olarak tanımlanmaktadır.

Suçlar kanunda yazılı olmak zorundadır. Türk Ceza Kanunu’nun ilkelerinden biri olarak suçta ve cezada kanunilik ilkesinden dolayı kanunda suç olarak belirtilmeyen bir davranıştan dolayı kimse cezalandırılamaz. Bir davranışın işlendikten sonra eğer o davranış suç olarak tanımlanırsa kişi yine cezalandırılamaz. Ancak kanunda suç olarak belirtildikten sonra suç olarak tanımlanırsa kişi işlendiğinde cezalandırılabilir.

Suç unsurunda oluşturulan iki temel öge; birincisi kast, ikincisi taksirdir. Fiili işlerken kusur yeteneği olmalıdır ve kişinin kast veya taksiri bulunmalıdır. Yani, kişi fiili işlerken kendi iradesi ile hareket etmiş olmalıdır. Kişi bilerek ve isteyerek bu fiili işlemiş ise kast, dikkat ve özen yükümlülüğü göstermemesi sebebiyle, öngörmediği bir neticenin meydana gelmesine yol açıyorsa, bu durum taksir olarak adlandırılacaktır.

Örneğin, İki arkadaşın birbirleri ile kavga etmesi halinde biri diğer arkadaşını bıçaklaması kast, arkadaşların eğlence mahiyetinde şakalaşırken bıçağın diğer kişiye saplanması ise taksir olarak sayılır. Bunun önemi ise cezanın süresinde hafifletici olmasıdır. Ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran bir fiil mevcut ise ve eylem kast olmadan meydan gelmiş yani kanunda aynı fiil taksirle işlendiğinde cezalandırıldığı zaman taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.

4 Suçun Maddi Unsurları

Suçun maddi unsurları fail, mağdur, konu, fiil, netice, nedensellik bağı olmak üzere altı kısımdan oluşmaktadır.

Fail: Suçu işleyen kişi

Mağdur: Suçtan zarar gören veya tehlike uğratılan kişi

Suçun maddi konusu: İşlenen suçun hangi ceza hukuku konusuna dahil olduğu Fiil: Suçun varlığından bahsedilebilmesi için suça yönelik insan hareketini olması gerekir.

Netice: Suç eylemi sonucu oluşan durum

Nedensellik bağı: Suçun işlenmesiyle oluşan sonuç arasında bir bağ olmalıdır.

Örneğin; bir kişinin silahla ateş etmesi sonucu başka bir kişi ölüyorsa, ölen kişinin ölüm nedenin o silahtan çıkan kurşun olması gerekir.

Suçun Manevi Unsurları

Suçun manevi unsurları ise kast ve taksirdir.

Kast: Kişinin suçu işlerken bilerek, isteyerek ve sonucunun ne olabileceğini ön görerek işlemesi kast olarak tanımlanır.

Taksir: Kişinin bilmeyerek ve sonucunu öngöremeyerek bir suça sebep olmasıdır.

1.1.3. Ceza

Ceza tanımı, yasada suç sayılan bir eylemin işlenmiş olup, bu suçun karşılığı olan yaptırımdır.

Türk Ceza Kanunu’nda her suç için bir ceza belirtilmiştir. Cezalar hapis cezası ve adli para cezalarıdır. Burada en önemli durum cezanın caydırıcı olmasıdır. Kanunda bazı suçlar için hapis cezası, bazı suçlar için adli para cezası ve bazı suçlar için de hem hapis hem de adli para cezası belirtilmiştir.

5 Suç işleyen kişi sadece kanunda o suç için belirtilen cezaya çarptırılabilir.

Kanunda verilmeyen bir ceza yargıçlar tarafından ceza sayılamaz. Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.

Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.” (TCK m.2)

Suç eyleminin gerçekleşmesi halinde kişilerin ceza yargılaması, ağır ceza mahkemesi, asliye ceza mahkemesi, çocuk mahkemesi, çocuk ağır ceza mahkemesi, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi gibi mahkemelerde yapılmaktadır.

1.2. CEZA HUKUKUNUN DAYANDIĞI İLKELER 1.2.1. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi bireysel hak ve özgürlüklerin korunmasını teşkil etmektedir. Egemen olan gücün keyfi yaptırımlarını önlemek ve önceden suç çizgisini çekmek güvence teminidir. Bir davranış kanunda suç olarak belirtilmişse suçtur. Cezası ise kanunda belirtilen cezadır.

Fiil kanunda suç olarak tanımlanmamışsa kimse o fiilden dolayı cezalandırılamaz. Filin suç olarak tanımlanmışsa da sadece kanunda belirtilen cezaya çarptırılabilir. Kanunda yazmıyor sebebine dayanarak hâkime bir karar vermeme hakkı tanınmamıştır. Kanunilik ilkesi, 765 sayılı mülga TCK’nın 1. maddesi ve sonrasında 5237 sayılı TCK’nın 2. maddesinde açık olarak yer almıştır.

1.2.2 Suçta ve Cezada Kusur İlkesi

Ceza hukukunda bir suçun isnat yeteneğine sahip bir kişi tarafından bilerek ve isteyerek işlenmiş olması gereklidir. Bu ilke de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 20.

maddesinin 1. fıkrasında yer almaktadır: "Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.

1.2.3 Belirlilik İlkesi

Bir suçun tanımının ve cezasının var olabilmesi için kanunda açık ve seçik olarak yazılı olması gereklidir. Kimse keyfi bir sebebe dayanarak kişiye ceza veremez, özgürlüğünü kısıtlayamaz. Belirlilik ilkesi TCK’nın 2. maddesinde: “Kanunun açıkça

6 suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.’’

şeklinde ifade edilmiştir.

1.2.4 Kıyas Yasağı

Kanunda açıkça belirtilmiş olan bir suçun benzer bir suçla olan kıyası yapılamaz.

TCK’nın 2. maddesinin üçüncü fıkrası ile kıyas yasaklanmıştır: “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.”

1.2.5. Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi

Herkes kanun önünde eşittir. Kimseye dili, dini, rengi, ırkı, mezhebi siyasi düşüncesi nedeniyle farklı muamele yapılamaz. Kanunu bilememek mazeret sayılmaz.

Anayasamızda ifade edilen eşitlik ilkesine yer verilerek, ceza kanununun insancıl niteliğe sahip olduğuna da işaret edilmektedir. Fiili işleyen kişiye verilecek ceza işlediği suçun ağırlığıyla orantılı olmalıdır. Kısacası burada ayrımcılık yasağının varlığı temel alınmıştır.

1.2.6 Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanmasında Mülkilik İlkesi

Suçu işleyen failin veya mağdurun vatandaşlığı dikkate alınmaksızın, ülkesinde suç işleyen kişi o ülkenin cezalarına tabi olur. Ülke, sadece devletin toprağından oluşmadığı için mülkilik ilkesinde sadece devletin toprak ülkesinde işlenen suçlarla sınırlı değil, Devletin ülkesi kara sularını, iç suları ve bunun üzerindeki hava sahasını da kapsar.

1.2.7. Kanunun Bağlayıcılığı İlkesi

Kanunlar herkes için geçerlidir. Bir fiilin suç olduğunu bilmemek cezalandırılmaya engel değildir. Kanunun suç olarak tanımladığı fiili işleyen, kanunun belirttiği cezaya da katlanmak zorundadır.

1.2.8 Geriye Yürüme Yasağı

Suçun faili, fiilin işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunlara göre suç oluşturması halinde cezalandırılabilir. Aksi halde o tarihte suç sayılmayan bir fiili

7 uygulayan kişi için daha sonradan cezaya mahkûm edilmesi beklenemez. Sonradan yürürlüğe giren bir kanun, ancak yürürlüğe girdikten sonra varlığını gösterebilir.

Yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenmiş olan fiiller bakımından uygulanamaz.

8 İkinci Bölüm

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK 2.1. GENEL BİLGİLER

Belgede sahtecilik Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suçlardandır. Belgede sahtecilik, resmî belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik olarak ikiye ayrılır.

İkisinin arasındaki fark, resmî belgede sahtecilik suçunun konusunu oluşturan belgenin gerçeğinin kamu görevlileri tarafından oluşturulmasıdır.

Resmî belgede sahtecilik, Türk ceza Kanunu’nun 204. maddesinde tanımlanmış olan bir suçtur. Sadece kasten işlenebilecek suçlar arasındadır.

2.2. RESMİ BELGE VE UNSURLARI

Resmî belgeye geçmeden önce ceza hukukunda belgenin ne olduğunu bilmek gerekir. Açık bir tanımı olmamakla beraber “Ceza hukukunda belge; belirli bir düşünce, hukuki ilişki veya vakayı yansıtan, başka deyişle hukuki sonuç doğurmaya elverişli bir irade beyanını içeren ve düzenleyicisinin kim olduğunu da gösteren yazılı evrak olarak tanımlanabilir” (Gökcan, 2009, s. 96). Bir şeyin belge olması için bazı şartlar öngörülmüştür. Buna göre belge;

- Yazılı olmalı,

- İçeriği hukuki bir değer taşımalı, - Düzenleyeni bilinebilir olmalıdır.

Yazılı olması belgenin dünya üzerinde konuşulan dillerden birinin alfabesiyle okunur ve anlaşılır bir şekilde yazıya geçirilmesidir. İçeriğinin hukuki bir değer taşımasından kasıt, o belgenin içeriğinde hukuken korunmaya değer bir şey olmasıdır.

Bir senet, bir sözleşme, vekalet, pasaport, kimlik, ehliyet, ruhsat, vs. Bunlar aynı zamanda delil niteliği taşırlar. Son olarak da düzenleyenin bilinmesi gerekir.

Sözleşmeyi düzenleyen kişinin imzasının olması, ya da düzenleyen kurumun mührünün olması gerekir. Şayet bir imza ya da mühür yoksa, düzenleyen belli değilse, o bir kâğıt parçasından başka bir şey değildir. Hiç kimseye bir hak, borç ya da sorumluluk yüklemez.

9 Kanunda resmî belge olarak da bir tanımlama bulunmamaktadır. Bu nedenle bu tanıma yargısal içtihatlardan ve doktrinlerden ulaşılabilir. Buna göre bir belgenin resmî belge olması için üç unsuru olması gerekir. Bunlar:

- Kamu görevlisi tarafından hazırlanma

- Kamu görevlisinin görevi gereği düzenlenme - Usul ve şekil kurallarına uyma.

2.2.1. Kamu Görevlisi Tarafından Hazırlanma

Türk Ceza Kanunu’nun 6. Maddesinin 1. Fıkrasının c bendinde kamu görevlisinin tanımı yapılmıştır. Kanuna göre Kamu görevlisi, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir. Bir resmî belgeden söz edilebilmesi için belgenin bir kamu görevlisi tarafından hazırlanmış olması gerekir. Belge kamu görevlisi tarafından hazırlanan bir belge değilse o belge özel belge sayılır.

2.2.2. Kamu Görevlisinin Görevi Gereği Düzenlenme

Belgeyi hazırlayan kişinin kamu görevlisi olması resmî belgenin unsurlarındaki en önemli şarttır. Ancak kamu görevlisinin hazırladığı her belge resmî belge değildir. Çünkü kamu görevlisi kendi özel hayatı içinde çeşitli belgeler düzenleyebilir. Bu durumda dikkat edilmesi gereken nokta kamu görevlisinin hazırladığı belgenin görevi gereği hazırlamasıdır.

Noter memurunun özel bir alacak verecek işi için hazırladığı senet resmî belge değil özel belgedir. Ancak aynı memurun noterde görevli bir kamu görevlisi olması sebebiyle hazırladığı bir senet veya vekaletname resmî belgedir.

2.2.3. Usul ve Şekil Kurallarına Uyma

Resmî belgenin üçüncü önemli unsuru ise belgenin kanunda belirtilmişse usul ve şekil kurallarına uyularak hazırlanmış olması gerekir. Noterde okuma yazma bilmeyenler bir vekaletname vereceklerinde kanunda belirtilen iki şahit olması gibi.

Şayet usul ve şekle uyulmadan düzenlenirse bu belge geçerli bir belge olmaz.

10 2.3. SUÇUN İŞLENME ŞEKLİ

Resmî belgede sahtecilik suçu seçimlik bir suç olup üç şekilde işlenebilir. Sahte bir resmî belge oluşturularak, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak bir biçimde değiştirerek ve sahte olan bir resmî belgeyi kullanarak. Bu davranışlardan birini işleyen kişi resmî belgede sahtecilik suçunu işlemiş olur.

2.3.1. Sahte Resmî Belge Oluşturulması Suçu

Her resmî belge niteliğine göre farklı bir kurum veya kamu görevlisi tarafından oluşturulur. Kimlik ve pasaport nüfus müdürlüklerinden, tapu belgesi tapu ve kadastro müdürlüğünden, vekaletnameler noter tarafından düzenlenir.

Kamu görevlisi tarafından oluşturulması gereken bir belgelerin yetkisiz kişiler tarafından oluşturulması sahte resmî belge oluşturma suçunu meydana getirir. Suçun oluşması için belgenin kullanılmasına gerek yoktur. Belgenin son halini alıp gerekli imzaların ve bilgilerin taklit edilip oluşturulmasıyla suç oluşmuş sayılır.

2.3.2. Resmî Belgenin Başkalarını Aldatacak Şekilde Değiştirilmesi Suçu

Resmî belgede sahtecilik suçunun bu şekilde işlenmesi için öncelikle yetkili kamu kurum veya kuruluşundaki kamu görevlileri tarafından usulüne uygun hazırlanmış bir gerçek resmî belge olması gerekir.

Usulüne uygun olarak hazırlanmış gerçek resmî belgedeki bilgi ve unsurlardan bazılarının çıkarılması ya da yeni bilgi ve unsur eklenmesi, resmî belgenin değiştirilmesi resmî belgeyi başkalarını aldatacak biçimde değiştirme suçunu meydana getirir.

Başkasının kimliğindeki fotoğrafı çıkarıp yeni bir fotoğraf ekleyerek ciltlemek, Bir evraktaki sayıları 3’ü 8 haline getirmek şeklinde değiştirmek buna örnek olarak gösterilebilir.

2.3.3. Sahte Belgenin Kullanılması Suçu

Suçun bu kapsama girmesi için sahte olarak oluşturulmuş bir resmî belgenin ya da gerçek olup üzerinde değişiklik yapılarak sahte hale gelmiş bir resmî belgenin kullanılması gerekir. Sahte resmî belgenin kullanılması suçunun oluşması için, failin belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekir. Şayet bilmiyorsa suçu işlemiş sayılmaz.

11 Örnek vermek gerekirse bir araç satışı için vekaletname alacak olan kişi, kendisine verilen vekaletnamenin sahte olduğunu bilmeden işlem yapmaya çalıştığında bu kişi sahte belgenin kullanılması suçunu işlemiş sayılmaz. Ancak başkasına ait bir aracı satabilmek için sahta vekaletname düzenlerse ya da sahte olduğunu bildiği bir vekaletnameyi kullanarak işlem yapmaya çalışırsa, suçun kanunda belirtilen cezasıyla cezalandırılır.

2.4. SUÇUN FAİLİ VE MAĞDURU 2.4.1. Faili

Kanunda suç olarak belirtilen bir fiili işleyen kimse o suçun failidir.

Uygulamada eğer bir suç var ise mutlaka bir de fail olur. “Doktrinde, fail veya suçlu terimleri yerine, suçtan etkilenen anlamında ‘suçun pasif süjesi’ teriminin karşıtı olarak, ‘suçun aktif süjesi’ terimi de kullanılmaktadır” (Hafızoğulları, Makale, s. 1).

Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m. 204/1).

Kanun koyucu resmî belgede sahtecilik suçunu düzenlerken resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve sahte resmî belgeyi kullanan olarak failleri üçe ayırmıştır. Bu üç durumdan birisini kasten gerçekleştiren kişi bu suçun faili olur ve kanunda yazan cezayla cezalandırılır.

Resmî belgede sahtecilik suçunu herkes işleyebilir. Ve iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Bir kamu görevlisi de eğer kendi göreviyle alakalı olmayan başka bir alanda bu suçu işlerse birinci fıkra kapsamında cezalandırılır.

Ancak suçu kendi göreviyle alakalı olarak işlerse ikinci fıkra kapsamında cezalandırılır ve bu suçun nitelikli halidir.

2.4.2. Mağduru

Bir suçtan zarar gören kişiye mağdur denir. Bir suç işlendiğinde bir veya birden fazla gerçek veya tüzel kişi bundan zarar görebilir mağdur olabilir. Resmî belgede sahtecilik suçu işlendiğinde de gerçek veya tüzel kişiler bundan zarar görebilirler.

Ancak ceza hukukunda asıl mağdur her zaman devlettir. Bu nedenle resmî belgede sahtecilik suçu işlendiğinde de asıl mağdur devlet olur. Soruşturma ve kovuşturma

12 aşamalarında bundan zarar görmüş olan diğer kişiler ise mağdur olarak değil suçtan zarar gören kişiler sıfatıyla davaya müdahil olabilirler.

2.5. RESMÎ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇUNDA ŞİKÂYET SÜRESİ

Şikâyete bağlı suçlarda şikâyet süresi 6 aydır. 6 aylık süre suçun işlendiği tarihten itibaren başlar. Ancak uçtan zarar gören daha sonra öğrenirse, öğrendiği tarihten itibaren başlar.

Resmî belgede sahtecilik suçu şikâyet kapsamında bir suç değildir. Bu nedenle şikâyet süresinde değil dava zamanaşımı süresine tabidir. En basit halinde dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre içerisinde bir kişinin şikâyette ya da ihbarda bulunması ile soruşturma başlar. Savcılık resen öğrendiğinde de soruşturma başlatır.

2.6. RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇUNDA CEZA

Resmî belgede sahtecilik suçunun cezası failine göre değişiklik göstermektedir.

Suç özel şahıslar tarafından işlendiğinde suçun basit hali oluşmuş olur ve TCK.’nın 204. maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırma yapılır. Ancak suçu işleyen kamu görevlisi ise ve görevi kapsamında bu suçu işlemişse bu, suçun nitelikli hali sayılır ve TCK.’nın 204. Maddesinin ikinci fıkrasına göre cezalandırma yapılır.

2.6.1. Suçun Özel Kişilerce İşlenmesi

Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m. 204/1).

TCK’nın 204. maddesinin birinci fıkrası resmî belgede sahtecilik suçunun basit halini düzenlemiştir. Suçun basit halinde resmî belgeyi sahte olarak oluşturan, başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve sahte resmî belgeyi kullananlar için 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

2.6.2. Suçun Kamı Görevlisi Tarafından İşlenmesi

TCK’nın 204. Maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında resmî belgede sahtecilik suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir.

13 Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK. m. 204/2).

Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere bir belgeyi oluşturmakla görevli kamu görevlisi şayet belgeyi sahte olarak oluşturursa, değiştirtirse ya da kullanırsa 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Nüfus müdürlüğünde çalışan memurun sahte kimlik çıkarması, emniyet müdürlüğünde ehliyetleri hazırlamakla görevli memurların sahte ehliyet düzenlemesi buna örnek olarak gösterilebilir.

2.6.3. Resmî Belgenin Niteliğine Göre Ceza

Resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır (TCK. m.

204/3).

Hukuken belgeler sahteliği ispat oluncaya kadar geçerli belgeler ile aksi ispat oluncaya kadar geçerli belgeler olarak ikiye ayrılır. TCK.’nın 204. maddesinin 3.

fıkrasında bahsi geçen ve resmî belgede sahtecilik suçunun nitelikli halini oluşturan belgeler, sahteliği ispat oluncaya kadar geçerli olan belgelerdir. Sahteliği ispat oluncaya kadar geçerli belgeler şunlardır:

- Mahkeme İlamları,

- Noterlerde Düzenleme Biçiminde Tanzim Edilen Evraklar, - Duruşma Tutanakları,

- Seçim Tutanakları,

- Belediye Ceza Tutanakları (1608 sayılı Kanun m.6), - İlam Niteliğindeki Belgeler (İİK m. 38),

- Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu gereği tutulan suç tutanakları, - Sayıştay İlamları.

14 Bu madde birinci ve ikinci fıkranın devamı niteliğindedir. Birince veya ikinci fıkraya göre yargılanan mahkûmun işlediği suç üçüncü fıkra hükmünü kapsıyorsa aldığı ceza yarı oranında arttırılır. Örneğin resmî belgede sahtecilik suçunu işleyen memur 8 yıl hapis cezası aldı. Oluşturduğu belge yukarda sayılan belgelerden biriyse

14 Bu madde birinci ve ikinci fıkranın devamı niteliğindedir. Birince veya ikinci fıkraya göre yargılanan mahkûmun işlediği suç üçüncü fıkra hükmünü kapsıyorsa aldığı ceza yarı oranında arttırılır. Örneğin resmî belgede sahtecilik suçunu işleyen memur 8 yıl hapis cezası aldı. Oluşturduğu belge yukarda sayılan belgelerden biriyse

Benzer Belgeler