• Sonuç bulunamadı

BİLİM VE SANAT AÇISINDAN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÇALIŞMA GRUBU Başkan:

5. BİLİM VE SANAT AÇISINDAN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

İfade özgürlüğü ile ilgili bir konuda bilim ve sanat özgürlüğü- dür. Son 2 yıllık dönemde, AB ilerleme raporuna göre, OHAL Kararnameleriyle 4500’e yakın akademisyen ihraç edilmiş; öğ- retmenler lisanslarını kaybetmiştir.74 Öte yandan rektör seçim

usulünün kaldırılarak rektörlerin cumhurbaşkanı tarafından atanması usulünün getirilmesi, görünürde dahi üniversitele- rin özerkliğini zedeleyen bir değişiklik olarak eleştirilmiştir.75 74 AB ilerleme raporunda bu hususa şu şekilde değinilmiştir: OHAL kap-

samında alınan tedbirleri müteakip, 8.800 yükseköğretim personelinin yanı sıra, 33.600’den fazla devlet okulu ve 22.400’ü aşkın özel okul öğretmeni ve yöneticisi ihraç edilmiştir. Binlerce kurum (özel okullar, üniversiteler, dernek- ler, öğrenci yurtları vb.) kapatılmıştır. Başta yükseköğretim olmak üzere eğitim, uygun olmayan siyasi etkiler nedeniyle hâlâ yüksek risk altındadır. (…) Son PISA sonuçlarına göre, Türkiye’nin sıralama tablosunun en sonunda yer alma- sı, eğitimin genel kalitesine ilişkin ciddi sorunlara işaret etmektedir.” s. 89

75 Bilim Akademisi 2017-2018 Akademik Özgürlükler Raporunda, 2 Ekim 2018 tarihinde yayımlanan 141 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı uyarınca rektör atama prosedürünün şu şekilde işleyeceğini öngörmüştür: YÖK

rektör adaylığı için duruma göre 5 veya 30 günlük bir süre için ilana çıkacak, ilgili adaylar devlet üniversiteleri için doğrudan YÖK’e, vakıf üniversitelerinde ise mütevelli heyetine başvuruda bulunacaktır. Daha sonra YÖK doğrudan başvuruda bulunan veya vakıf üniversitesi mütevelli heyetinin teklif ettiği rek- tör adaylarının “şartları taşıyıp taşımadığı, lisans, lisansüstü eğitim mezuni- yetleri, akademik unvanlarını aldığı tarihler ve atamaları, bulundukları idari görev ve deneyimleri, sicil ve disiplin dosyaları yönlerinden bir raporlama ya- parak Cumhurbaşkanlığına” sunacaktır. Cumhurbaşkanı ise, YÖK tarafından kendisine bildirilen rektör adayları arasından birini, vakıf üniversitelerinde mütevelli heyetinin teklif ettiği rektör adayını veya adaylarından birini rektör

Gerek Birleşmiş Milletler, gerek Avrupa Birliği, gerekse Av- rupa Konseyi nezdinde Türkiye ile ilgili olarak raporlarda özellikle zikredilen bir durum da Barış İçin Akademisyenler bildirisinin imzacılarının yaşadıklarına ilişkindir.76

2018’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Birleşmiş Milletler arasında yapılan bir teknik yardım anlaşmasına dayanılarak 1952 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin bünyesinde kurulmuş olan Türkiye ve Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nün (TODAİE) 2 Temmuz 2018’de kapatıl- ması da dikkat çekicidir.

Öte yandan, akademisyenlerden OHAL döneminde ihraç edi- lenlerden OHAL İnceleme Komisyonu tarafından göreve ia- desine karar verilenlerle ilgili olarak 7145 sayılı Kanunun 22.

olarak atayacaktır. Eğer bu adayları uygun bulmazsa Cumhurbaşkanı başvu- ru sürecinin yenilenmesini isteyebilecektir.” https://bilimakademisi.org/wp- content/uploads/2018/10/8-ekim-akademik-ozgurluk-raporu-2017-18.pdf (Eri- şim: 10.11.2018)

76 Bu uygulamaların en ilginç örneklerinden biri Barış İçin Akademisyen- ler bildirisi imzacısı olan ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden OHAL KHK’sı ile ihraç edilen akademisyen Dr. Cenk Yiğiter’in yaşa- dıklarıdır. İhraç edildikten sonra Ankara Barosu’nda staj yapmaya başlayan Dr. Yiğiter’in, Adalet Bakanlığı’nın staj kararına ilişkin açtığı davada Ankara 10. İdare Mahkemesi, “KHK’li birisinin avukatlık stajı yapmasında telafisi olmayan zarar vardır” demek suretiyle yürütmeyi durdurma kararı vermiş ve Yiğiter’in stajının bitmesine iki hafta kala sta- jı durdurularak kaydı silinmiştir. http://sendika62.org/2018/03/khkli- yigiterin-avukatlik-staji-bitmesine-iki-hafta-kala-durduruldu-480193/ Erişim: 14 Kasım 2018) Dr. Yiğiter’e ilişkin olaylar bununla kalmamış, ihraç edildiği Ankara Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’nin Radyo ve Sinema kazanmış olmasına rağmen bir yönetmelik değişikliği ile üni- versiteye kayıt yaptırması engellenmiştir. Dr. Cenk Yiğiter hakkın- da ayrıca, cumhurbaşkanına hakaret suçundan açılan davanın 4 Ekim 2018’de görülen son duruşmasında hakkında bir yıl beş ay on beş gün hapis cezasına hükmedilmiş; mahkeme tarafından hükmün açıklanma- sının geri bırakılmasına da karar verilmemiştir. Yiğiter ayrıca 9 Kasım 2018 günü sabah saatlerinde, facebook paylaşımları ve ihraç edildikten sonra Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’ndeki basın açıklamaları gerekçe gösterilerek “terör örgütü adına eylem ve faaliyette bulunma” gerekçeleriyle gözaltına alınmış; 12 Kasım 2018’de ise serbest bırakılmış- tır. https://www.birgun.net/haber-detay/akademisyen-cenk-yigiter- serbest-birakildi-236522.html (Erişim: 14 Kasım 2018)

maddesi uyarınca getirilen yeni düzenleme de önemlidir: Bu düzenleme uyarınca kamu görevine dönmesine karar verilen öğretim elemanları Ankara, İzmir, İstanbul illeri dışında ve öncelikli olarak 2006 yılından sonra kurulan üniversitelerde istihdam edilmek üzere görevlerine iade edilebilecekleridir. Buna ek olarak bu kişilerin ihraç edildikleri döneme ilişkin herhangi bir tazminat isteme haklarının bulunmadığı da hü- küm altına alınmıştır.77 Ayrıca YÖK tarafından öğretim üyele-

rinin ihracına yönelik olarak bir genelge hazırlanmıştır78 77 “(1) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya

da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozis- yonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır. Ancak müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eşdeğer yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildiri- lenlerin atama teklifleri; Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğ- retim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine önceki kadro unvanlarına uygun olarak on beş gün içinde yapılır. Kurumlar, bildirim veya atama teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini ta- mamlar. Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar, ilgililere ilişkin atama onaylarının alındığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı uyarınca ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu kadro ve pozisyonlar, herhangi bir şekilde boşalmaları hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Atama emri, ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından 11/2/1959 ta- rihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün içerisinde göreve başlamayanların bu mad- deden doğan atanma hakkı ile mali hakları düşer. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler. İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümle- ri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çı- karılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz.”

78 http://www.yok.gov.tr/documents/10279/38771823/Ihraclarla_Ilgili_ Duzenleme.pdf (Erişim: 11.11.2018)

Sanatsal ifade özgürlüğü bakımından da bazı olaylar yaşan-

mıştır. Bunlar arasında, şarkılarında uyuşturucuya özendirdi- ği iddiasıyla tutuklanan ve 26 gün tutuklu kalan ‘Ezhel’ ismiy- le tanınan rap müzisyeni Ömer Sercan İpekçioğlu hakkında açılan kamu davası zikredilebilir. Bu davada İstanbul Ana- dolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davada şarkıcının suç işleme kastıyla hareket etmediğine hükmedilerek önce tahliye sonra da beraat kararı verilmiştir.79

Sanatsal ifade özgürlüğüne ilişkin başka bir ihlal de “Onur (Pride) filminin yasaklanmasıyla ilgilidir.80 Ankara Valiliği, bu

yasağın gerekçesini bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği şeklinde ifade etmiştir81

Öte yandan, Türkiye’nin Türkiye tarafından sanatsal ifade öz- gürlüğünü destekleyici bir adım olarak yartıcılık ve kültürel ifadeye erişim ve bunların bir parçası olabilmeyi de içine alan82

UNESCO Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Gelişti- rilmesi Hakkında Konvansiyon’a 2 Kasım 2017 tarihinde taraf ol- duğunu olumlu bir gelişme olarak kaydetmek gerekir.83 SONUÇ

İfade özgürlüğü ile ilgili yapılan çalışmalar, genel olarak bu özgürlüğün demokratik bir toplumun temel yapı taşı oldu- ğu fikrinden hareket eder. Biz de raporumuzun sonuç de-

79 h t t p s : / / w w w . n t v . c o m . t r / g a l e r i / y a s a m / e z h e l - h a k i m - karsisina-cikti-uyusturucuyu-ozendirme-sucundan-yeni- dava,djuEf7Q5oEuVOoofmYAFAQ/vprKa4AsekiI5hgaRKjR7A 80 https://www.cnnturk.com/kultur-sanat/sinema/ankara-valiligi-onur- pride-filmini-yasakladi (Erişim: 19.11.2018) 81 http://www.ankara.gov.tr/yasaklama-kararina-iliskin-basin- duyurusu-28062018 82 https://en.unesco.org/creativity/sites/creativity/files/freemuse-the- state-of-artistic-freedom-2018.pdf , Freemuse Sanatsal Özgürlük Raporu, s.66.

83 http://portal.unesco.org/en/ev.php-URL_ID=49443&URL_DO=DO_ TOPIC&URL_SECTION=201.html (Erişim: 17.11.2018)

ğerlendirmelerini bu düşünceden hareketle yapmayı uygun görüyoruz. Şöyleki, ifade özgürlüğü, “devlet aklı” ile “insan hakkı”nın karşı karşıya geldiği en problematik meselelerden biridir. En demokratik kabul edilebilecek toplumlarda dahi bu özgürlüğün kapsam ve sınırları ile özgürlüğün meşru kısıtla- ma nedenlerinin yorumlanması sorunsuz değildir. Türkiye açısından ise bu konu, öteden beri gerek hukuki gerekse po- litik tartışmaların ön sıralarında yer almış; kamuoyunun gün- demini işgal eden bir mesele olmuştur. Özellikle son yıllarda ifade özgürlüğü ve buna bağlı hak ve özgürlükler (basın öz- gürlüğü, bilgi edinme hakkı, akademik özgürlükler gibi) bakı- mından uluslararası kamuoyunda da sıklıkla dile getirilen ve ulusal ve uluslararası düzeyde yayımlanan rapor ve görüşlerle bir gerilemenin içinde bulunduğumuz ifade edildiğinden, bu değerlendirmelere ilişkin gerekçelendirmelerin doğru anlaşıl- masının, sorunun çözümünde ve ifade özgürlüğünün teminat altına alınmasında son derece önemlidir.

Çalışma Grubumuz, AİHM kararlarında vurgulandığı ve 2017 raporunda da belirttiği üzere, hoşa giden, sevindiren sözler kadar, insanları kızdıran, hoşa gitmeyen, sarsıcı sözlerin de

şiddet içermemek veya şiddeti teşvik etmemek kaydıyla ifa-

de özgürlüğünün bir parçası olduğunu düşünmektedir. Bir toplumun demokratik niteliğinin en önemli göstergesi olan ifade özgürlüğüne getirilecek her türlü kısıtlamanın ve bu çer- çevedeki müdahalenin meşru amaç, yasayla öngörülebilirlik ve ölçülülük kriterleri çerçevesinde olması gerekmektedir. Geçirilen olağanüstü halin etki ve sonuçlarının olağan hale geçişle ortadan kaldırılabilmesi için ulusal ve uluslararası çer- çevede sahip olunan sorumlulukların; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliğinden taviz vermeyen bir anla- yışla yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda 2019 ve sonrasında Türkiye bakımından ifade özgürlüğü karnesinin düzeltilmesi için; uluslararası örgütlerin hazırladıkları rapor- larda ileri sürülen eleştiriler, AYM ve AİHM kararlarında ifa- de özgürlüğünün korunmasına yönelik belirlenen kriterler ve

alınan kararlar, mevcut yasal düzenlemeler ile bir bütün ola- rak değerlendirilmelidir. Demokratik bir toplum olmanın en önemli gereksinimlerinden birinin, özgürlüklerin geniş, sınır- lamaların ise dar biçimde yorumlanarak uygulanması olduğu unutulmamalıdır.