• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: BİLGİ DAVRANIŞLARI

2.2. BİLGİ DAVRANIŞININ GELİŞİMİ

Dünya üzerinde insanlığın başlangıcından bu yana insanlar bilgiyi aramakta, organize etmekte ve kullanmaktadır. Yani insanın bilgi davranışı insanlık tarihiyle birlikte başlamıştır (Spink ve Currier, 2006, s. 171). Geniş açıdan bakıldığında bilgi davranışı araştırmaları tarih alanındaki araştırmalarla iç içe gelişmiştir. Nitekim insanların tarih boyunca yazılı bilgi kaynaklarını nasıl kullandığına ilişkin çeşitli araştırmalar (örn.: mektup, günlük yazmanın tarihi) yapılmıştır. Bu evrimsel yaklaşımın yanı sıra özellikle bilgibilimleri içinde konuya çağdaş perspektiften yaklaşan kuram, model ve araştırmalar ise ağırlıktadır (Spink ve Currier, 2006, s. 172). Çalışma kapsamında bilgi davranışı konusu bu yöndeki araştırmacıların ortaya koyduğu kuramsal temel üzerine kurgulanmıştır.

Bilgi davranışı alanının güncel durumunun ve özelliklerinin iyi bir şekilde anlaşılabilmesi için araştırmaların ortaya çıkışından bu yana gösterdiği gelişim çizgisi ve değişimlerin genel hatlarıyla ele alınması önemli görülmektedir. Bu çerçevede çağdaş anlamda bilgi davranışı alanının gelişimini 1980 öncesi ve sonrası olmak üzere iki temel tarihsel dönem altında ele almak olanaklıdır.

Bilgi davranışı araştırmalarının bilimsel olarak 1948 yılında gerçekleştirilen Royal Society Scientific Conference ile başladığı kabul edilmektedir (Sridhar, 1988, s. 17). Araştırmaların çıkış noktası kütüphane kullanıcıları üzerine yapılan araştırmalar ile genel okuryazarlık araştırmalarıdır (Wilson, 2000, s. 50). İlk araştırmalar çoğunlukla kullanıcıların bilgi merkezlerini ve basılı bilgi kaynaklarını kullanımıyla ilgilidir (Uçak

ve Al, 2000, s. 318). Bu çerçevede belirli grupların hangi tür bilgi kaynaklarını nasıl kullandıklarını sorgulayan araştırmalar gerçekleştirilmiştir. İlk olarak akademik ve araştırma kütüphaneleri ve bilgi merkezlerinde bilim insanları ve mühendislerin bilgi kullanımlarına yönelik araştırmalar yapılmıştır (Fidel, 2012, s. 122). Sistem merkezli olarak kabul edilen bu araştırmalarda (Fidel, 2012, s. 142-143) konuya temelde sistem açısından yaklaşılmış, kullanıcı özellikleri ön planda tutulmamıştır (Wilson, 1994, s. 25). 1960’lı yılların başından itibaren bilgi davranışı araştırmalarının sayısında büyük bir artış olmuştur (Fidel, 2012, s. 119). Nitekim 1960’lı yıllarda Annual Review of Information Science and Technology (ARIST) adlı kaynağın yıllık olarak yayımlanması ve bir bölümünün bilgi gereksinimi ve bilgi kullanımı araştırmalarının değerlendirilmesine ayrılması bu konudaki araştırmaların takibini kolaylaştırmıştır.

Bu dönemde yapılan araştırmalarda yoğun olarak bilgi üreten ve kullanan gruplardan olan bilim insanları üzerine odaklanıldığı görülmektedir. İş ve meslek faktörü bilgi davranışı araştırmaları için temel belirleyiciler olmuştur. Ağırlıklı olarak nicel yöntemlerle gerçekleştirilen araştırmalarda İngiltere ve Kuzey Amerika’daki kütüphaneci ve akademisyenler başı çekmiştir (Case, 2006, s. 314; Fidel, 2012, s. 122).

Bilgi davranışı araştırmalarının genel olarak 1980’li yıllardan itibaren farklı bir gelişim evresine geçtiği görülmektedir. Bu dönemde kullanıcıya ve sorunlara yönelik geleneksel bakış açısı değişime uğramıştır. Bir birey olarak kullanıcı üzerinde daha çok durulmuş ve konuya davranış bilimi, psikoloji, sosyoloji ve bilgi yönetimi açısından da yaklaşılmıştır. Sistemden bağımsız olarak kullanıcının doğal ortamındaki etkenleri kapsayan araştırmalar öne çıkmıştır (Yıldız ve Uçak, 2014, s. 5). Bu çerçevede sistem merkezli yaklaşım yerini kullanıcı merkezli yaklaşıma bırakmıştır (Wilson, 2000, s. 51). Mevcut bakış açısının değişmesi araştırma yöntemlerindeki farklılaşmayı da beraberinde getirmiştir. Nitekim sayısal bulgularla genellemelere dayanan ve görece olarak daha yüzeysel bir niteliği olan nicel yöntemlerin yanı sıra küçük gruplara yönelik derinlemesine analizlere olanak sağlayan nitel yöntemlere doğru bir yönelim olmuştur (Wilson, 2000, s. 51).

Bu dönemde bilgi davranışı çalışmalarının sayısı artarak çeşitlenmiştir. Bu çerçevede kuramsal çalışmaların arttığı, önemli kuram ve modellerin6 ortaya konulduğu ve doktora düzeyinde birçok araştırma yapıldığı görülmektedir (Wilson, 2010, s. 30; Yıldız ve Uçak, 2014, s. 5).

1980 yılı ve sonrası dönemde bilgi davranışı araştırmalarının yönünü belirleyici temel etkenlerden birisi kuşkusuz teknoloji olmuştur. Bilgi teknolojisindeki gelişmeler, özellikle bilgisayarlar ve Internet’in yaygınlaşmasıyla bilginin üretildiği, depolandığı ve kullanıma sunulduğu alan ve formatlar değişikliğe uğramıştır. Dolayısıyla kullanıcılar bilgi aramak için kütüphaneye gitmek yerine elektronik bilgi erişim sistemlerini de yoğun olarak kullanmaya başlamıştır (Sonnenwald ve Iivonen, 1999, s. 448). “Son kullanıcı” kavramı ve buna bağlı olarak kullanıcıların bilgi sistemlerini aracısız kullanabilmeleri kullanıcı araştırmalarının önemini ön plana çıkarmıştır. Bu bağlamda kullanıcıların elektronik ortamdaki bilgiyi arama biçimleri, tercih ettikleri kaynağın formatı ve tarama hataları dikkate alınmaya başlanmıştır. Bilgi sistemlerinin tasarlanmasında ve değerlendirilmesinde sisteme kullanıcı açısından bakılması, var olan sorunlara bu açıdan yaklaşarak çözüm oluşturulması önem kazanmaya başlamıştır (Uçak ve Al, 2000, s. 318). Bilgi davranışının gelişimi incelenirken özellikle bu süreç üzerine teknolojik gelişmelerin etkisi dikkate alınmalıdır. Bilgi ve iletişim teknolojisinde 1960’lı yıllarda başlayan hızlı ve çığır açıcı gelişmeler yaşamın her alanında etkisini artırarak devam etmektedir. Kullanıcılar bilgi davranışları sürecinde sürekli gelişen yeni teknolojilerle etkileşimde bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak bilgi teknolojisinin insanların bilgi davranışlarındaki rolü ve bilgi davranışlarını nasıl etkilediğiyle ilgili araştırmalar zaman içinde artış göstermiştir. Kuşkusuz, bilgi teknolojisinin bilgi davranışlarına olan etkisi bilgi merkezlerinden bağımsız düşünülmemelidir. Yeni teknolojileri hizmetlerine uyarlayarak yeni ve etkin hizmetler geliştiren bilgi merkezleri bilgi davranışlarının şekillenmesinde önemli bir paya sahiptir. Bilgi teknolojisinin bilgi merkezlerine ve

6 Bu dönemde ortaya konulan bazı önemli modeller şunlardır: Wilson’un Modelleri, Krikelas Modeli, Ellis Modeli, Kuhlthau Modeli, Byström ve Jarvelin Modeli, Savolainen Modeli, Leckie Modeli, Johnson modeli (Case, 2012, s. 139-156).

dolayısıyla bilgi davranışına ve araştırmalarına etkisi dört temel başlık altında özetlenebilir:

 Bilgisayarların kütüphanelerde kullanılmaya başlaması: kütüphane kataloglarının elektronik ortama taşınması, otomatik dizinleme ve bilgi erişimde yaşanan gelişmeler,

 Çevrimiçi veri tabanları ve çevrimiçi aramaların yaygınlaşması ve bu konudaki eğitim gereksinimi,

 Internet ve World Wide Web ile birlikte bilgiye her yerden erişilebilmesi ve bunun etkileri,

 Dijital kütüphanelerin yaygınlaşmasıyla bilginin depolanması ve erişiminde yeni olanaklar (Bates, 2010).

2000’li yıllara gelindiğinde bilgi davranışı araştırmalarının geçmişe oranla daha küresel çapta gelişim gösterdiği ve Avrupa, İskandinav ülkeleri, Afrika ve Asya’da yetenekli araştırmacılar eliyle yaygınlaştığı görülmektedir. Bunda Information Seeking in Context (ISIC) konferanslarının da etkisi bulunmaktadır (Case, 2006, s. 314). ISIC Konferansı farklı alanlardaki araştırmacıların katkılarıyla bilgi davranışının disiplinlerarası niteliğini vurgulamayı amaçlamaktadır. İlki 1996 yılında Finlandiya’nın Tampere kentinde gerçekleştirilen bu konferans ISIC: The Information Behaviour Conference adıyla iki yılda bir farklı ülkelerde düzenlenmeye devam etmektedir (ISIC, 2015). Ayrıca son yıllarda Amerikan Bilgi Bilim ve Teknoloji Derneği (American Society for Information Science and Technology - ASIS&T)7 bünyesinde kurulan Bilgi Davranışı Özel İlgi Grubu (Special Interest Group on Information Behavior – SIG USE) alana yönelik düzenlediği konferanslar ve dağıttığı ödüller ile dikkat çekmektedir (Bates, 2010).

Bir alandaki akademik araştırmaların sayısının belirli bir noktadan sonra azalmaya başlaması doğaldır. Bilgi davranışı araştırmaları da ileride hızını kaybedebilir. Ancak araştırmacıların bu alana yönelik ilgisi özellikle kuramsal çerçevede devam etmektedir. Bu durum aynı zamanda alanın kuramsal olarak olgunlaştığının bir göstergesi olarak da

7 Uluslararası üyeliklerin artışıyla 2013 yılında Derneğin adı Bilgi Bilim ve Teknoloji Derneği

kabul edilebilir (Case, 2006, s. 316). Bilgi davranışlarının geleceği konusunda bazı öngörüler ortaya atılmaktadır. Wilson (2010, s. 31-32) bilgi davranışı araştırmalarının geleceği ile ilgili olarak kısaca şu öngörülerde bulunmaktadır:

1. Teknolojik gelişmeler, özellikle bulut bilişim ve sosyal ağlar araştırmalara yeni bir yön verecektir.

2. Dijital uçurumun (digital divide) artarak devam etmesiyle Internet’e erişim için sosyal girişimler ve halk kütüphaneleri önemli hale gelecektir. Araştırmacılar toplumsal düzeyde bilgi yoksunluğunun (information lack) etkileri üzerine yoğunlaşacaklardır.

3. Zengin ve fakir ülkeler arası uçurum ve küresel ısınma hem yasadışı yollarla hem de ekonomik nedenlerle olan göçü hızlandıracaktır. Bu durum zengin toplumların vatandaşlarına sunduğu hizmetler ve olanakların yetersiz kalması sonucunu doğuracaktır. Bu olumsuz koşullar altında göçmenlerin bilgi davranışlarına yönelik araştırmalar artabilir.

4. Internet kullanımının çocuklar üzerinde ne tür etkileri olduğu araştırmalarda önemli bir odak noktası olacaktır.

5. İnsanlar üzerine yapılan küçük ölçekli araştırmalar yerine bilgi teknolojisinin yaygınlaştırılması için hükümetler ve firmalar tarafından yürütülen büyük çaplı projelerin sayısında artış yaşanırken akademik araştırmaların sayısında bir düşüş yaşanabilir. Bilgi davranışı araştırmalarının niteliği değişse de devam edecektir. Ancak, bunda kuramsal nedenler değil politik nedenler daha etkili olacaktır. Bunlara ek olarak, Case de (2012, s. 378) Wilson gibi, teknolojik gelişmelerin insanların bilgi davranışlarına yansıması olacağını kabul ederek sağlıkla ilgili bilgi davranışı araştırmalarının artacağı tahmininde bulunmaktadır. Kuşkusuz bilgi davranışı küresel çapta uzunca bir süre daha gündemde kalacak bir araştırma alanı olacaktır. Bilgi teknolojisindeki yenilik ve gelişmeler bilgi davranışı araştırmalarını şekillendirmeye devam edecektir. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere zaman içerisinde araştırmaların niteliğinin ve odaklanılan kitlenin özelliklerinin değişmesi ve çok farklı kullanıcı grupları üzerine araştırmalar yapılması kaçınılmazdır. Ayrıca, özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde ulusal nitelikteki araştırmalar yetersiz olup konunun bütün ülkelerde eşit

olgunluk düzeyine ulaşmamış olduğu bilinmektedir. Bu çerçevede yerel ve bölgesel çaplı temel araştırmaların da devam etmesi beklenmektedir.

Günümüzde de bilgi davranışı araştırmaları yoğun bir şekilde devam etmektedir. Literatür incelendiğinde geçmişten günümüze bilgi davranışı araştırmalarının artış gösterdiği ve giderek artan bir oranda teknoloji ekseninde şekillendiği görülmektedir. Son yıllarda çok çeşitli kullanıcı gruplarının elektronik ortamdaki (Internet, sosyal ağlar, mobil cihazlar vb.) bilgi davranışları, sağlık bilimleri alanında bilgi davranışları ile ortak bilgi davranışına (collaborative information behavior) yönelik yayınların çokluğu dikkat çekmektedir. Özellikle, 2000’li yıllarda Facebook ve Twitter gibi sosyal ağların ortaya çıkışıyla da bireylerin bilgi kullanım ve paylaşım özelliklerinin değişim göstermesi çok sayıda araştırmaya konu olmuştur (Tonta, 2009; Zhang, 2012; Kakırman Yıldız, 2012b; Solmaz, Tekin, Herzem ve Demir, 2013; Pálsdóttir, 2014; Kim, ve Sin, 2015; Du Preez, ve Meyer, 2016; Mowbray, Hall, Raeside ve Robertson, 2017; Deng, Lin, Liu, Chen ve Li, 2017).