• Sonuç bulunamadı

B. TASVİR, KAYNAK, İSTİHDAM

2. Temin Biçimi

Genelde İslâm ülkelerinde ve özelde Osmanlılarda uygulanan kölelik sistemi açık köleliktir. Bunun anlamı kapalı sistemdekinin aksine, nesiller boyu devam eden köleliğe engel olmaktır. Bu da; çeşitlerini daha ileriki sayfalarda anlattığımız köle azad etmek ve bu azad edilen kölelerin sahiplerinin akrabalık gruplarına girerek

441 Döke ile aynı şekilde yazılan düge sözcüğü, genç, doğurmamış inek anlamına gelmektedir.

Buradan bir çağrışım yapılabilmektedir. Bkz. Ş. Sami, aynı eser, s. 632. Ayrıca E. Çelebi bu kelimeyi Slav kızını kastederek “defke” ya da “devke” olarak ifâde etmiştir. Kelime “devka” olarak da okunabilmektedir. “Devka” Rusça genç kız demektir. Bu kelimenin Türklerden Ruslara geçmiş olma ihtimali düşünülebilir. Dankoff, aynı eser, s. 114.

442 Genel olarak câriye kelimesinin tanımı sadece kadın köle olarak verilmektedir. M. Akif Aydın-Muhammed Hamîdullah-Nihat Engin, aynı makale, s. 237; Sertoğlu, aynı eser, s. 61.

443 KŞS, XXV, s. 114b/3; XLVII, s. 75b/1

444 KŞS, XLVII, s. 81a/2.

445 KŞS, XXV, s. 12b; XLVII, s. 83a.

toplumla bütünleşmesi sağlanmakla gerçekleşmektedir. Sistemi devam ettirmek için gerekli doğal sonuç da, sürekli ve düzenli bir şekilde yeni kölelerin getirilmesidir446. Osmanlı Devleti için sürekli ve düzenli köle kaynağı ancak müslüman olmayan ülkeler yani dâru’l harbdır. Ayrıca savaş halinde olunmasa da, özel olarak anlaşma yapılmamış ülkelerden de baskınlar yoluyla köle elde edilmektedir447. Devlet, 16. yüzyılın ortalarından itibâren, tam da iç piyasalarında köle talebinin giderek arttığı bir sırada, batı sınırlarında sert bir direnişle karşılaşır. Bu nedenle köle temini işi esas olarak Kırım Tatarlarının eline geçer448. Osmanlıların Güney-Doğu-Batı Avrupa’ya yaptıkları seferlere iştirâk ederek elde ettikleri esirler haricinde, esas olarak kendileri, Polonya, Ukrayna, Rusya ve Çerkezistan (Kuzeybatı Kafkasya)’a karşı yaygın bir köle akınına girişmektedirler449. Öyle ki Rus ve Polonya kaynaklarına dayanan Fisher, kuzey bozkırında kayıtlara geçen ilk Tatar akınının yapıldığı 1468’den 1668’e dek süren 220 yıllık süreçte 65 akın yapıldığını belirtir ve ekler: “ 17. yüzyıl sonuna kadar Tatar akıncıları köle olarak satacakları esirler elde etmek için hemen her yıl kuzeydeki Slav köylerine akınlar düzenlediler. Slav tarihçiler bu olayları üzüntüyle tasvîr etmektedirler. Ukrayna ve Polonyalılar, Türklere esir düşmekten bahseden bir hikâye edebiyâtına sahiptirler. Önce Kefe, sonra İstanbul ve daha sonra Arabistan’a satılmaktan bahsederler”450. Ukrayna ve Rus topraklarından sadece 17. yüzyılın ilk yarısı için esir alınanların sayısı en az 200 bin olarak hesaplanmıştır451. Rusya içlerindeki toprak köleliğinden kaçan köylülerden, Ukrayna ve güney bozkırına yerleşmeyi tercih edenlerin son durağı, Tatarlarca esir edilip satılmaktır452. Her askerin sefere çıkarken belinde taşımak üzere yanına aldığı malzemelerden biri de bir top urgan ya da kayıştır. Bunları yakaladıkları esirleri kaçmasınlar diye bağlamak için kullanmaktadırlar453.

Osmanlı Devleti’ne köle temin eden bu akınlar, hanlığın politik hayatı ve ekonomisi için de vazgeçilmez bir unsur teşkil etmektedir. Başarısız geçen akın

446 Y. Hakan Erdem, “Mağdurlar Vadisi Osmanlı ve Osmanlı İmparatorluğunda Kölelik”, Virgül, 93, s. 14-15.

447 Hasan Kanbolat-Erol Taymaz, “Kafkas-Osmanlı İlişkileri ve Köle Ticareti”, Tarih ve Toplum, XII, 73, s. 38.

448 İnalcık, Ekonomik Sosyal Tarih, s. 342.

449 Y. Öztürk, Kefe, s. 505; Bronevskiy, aynı eser, s. 5-6. Akınların nasıl yapıldığına ilişkin bkz.

Kurat, aynı eser, s. 252-254.

450 Fisher, “Kırım Tatarları IV”, Emel, 120, s. 23.

451 Pritsak, aynı makale, s. 256.

452 Fisher, “Kırım Tatarları V”, Emel, 121, s. 16.

453 A. Karakaya, “Kırım Türklerinde Askerlik-I”, Emel, 44, s. 30.

demek, köle elde edilemeden dönülen akın demektir. Bu durum ülke içerisinde çoğunlukla huzursuzluğa sebep olmaktadır454. Örneğin 1539’da Osmanlı isteğiyle Çerkezler üzerine yapılan bir akında hana 100, Kefe sancakbeyine 20, Osmanlı hükümdarına 200 esir düşmesi istenilen sonucun gerçekleşmemesi anlamına geldiği için, çok geçmeden yeni bir sefer daha düzenlenerek 50 bin esir elde edilmiştir455. İktidarda en uzun süre kalan hanlar askerî seferler ve güçlü bir dahilî idâreyle Kırım’a ganîmet sağlamış olanlardır456. Hanlar, ayrıca kabîleleri köle akınlarına yönlendirerek, ülkede kabîleler arasında ortaya çıkabilecek ayrılık ya da rekâbeti önlemeyi amaçlamıştır457. Yağma akınları yapmak için kabîle askerini birleştirip teşkîlatlandırmaya en uygun liderin kabîle başına geçmesinin hayatî önem taşıması da bunu göstermektedir458. Şahin Giray’ın Rusya’dan malî yardım isterken sıraladığı zor durumda kalma nedenleri459, akınların siyasî ve ekonomik yönden birbirine bağlılığının bir ifâdesidir: İç savaş, Hıristiyanların göç etmesi, savaş esirlerinin kaybı.

Eski sıklık ve zenginliğini yitirmekle beraber bozkırdaki akınlara 18. yüzyıl sonlarında hanlığın gücünün kırılmasına kadar devam edilmiştir460. Bu defa taarruz akınlarından ziyâde savunma amaçlı akınların sayısı daha fazladır.

1095/1683-84 yılında düşman Akkerman’ı yağmaya gelir.

Cafer bin Kurban’ın sarışın, sivri burunlu, koyun gözlü, sarı bıyıklı, terraş kazağı Uhtum, reayâdan bir kazak olduğunu söyleyerek, kendisini satmak isteyen efendisini şikâyet eder. Buna karşılık, şahitlerce de tasdîk edilen Cafer’in cevabı şu olur: “Merkum kazağı Akkerman’da Şeyhoğlu karyesi sâkinlerinden Utem (?) bin Yahşi Hoca nam kimesneden 28 esedîye iştirâ eyledim. Ve mezbur Utem [onu], Akkerman’ı ğâret (yağma) için gelen taburdan seby eylemiştir (esir almıştır), [Uhtum] âsî olan kâfirlerdendir461”.

454 İnalcık, aynı yer.

455 Yağcı, aynı makale, s. 24-25. Makalenin 26-28. sayfaları arasında başka örnekler de bulunmaktadır.

456 Fisher, “Kırım Tatarları III”, s. 34.

457 Yağcı, aynı makale, s. 19.

458 Halil İnalcık, “Han ve Kabile Aristokrasisi: I. Sahib Giray Döneminde Kırım Hanlığı”, Emel, 135, s. 61.

459 Fisher, “Rusya’nın Kırım’ı İlhâkı VII”, s. 11.

460 Fisher, “Kırım Tatarları V”, s. 16.

461 KŞS, XXV, s. 67b/2.

Düşmanın Akkerman’ı 1095 yılının Muharrem ayındaki (Aralık 1683-Ocak1684) yağmasında esir kazananlardan biri de Akkermanlı Sefer Şah Çelebi’dir.

Ele geçirdiği iki gulamı Karasulu Acem Mustafa bin Mirzabey’e, o da Trabzonlu Mustafa Beşe’ye satar462.

1737 yılında Ruslarla birlikte Karasu’ya giren Kalmuklar, şehri yağma ederek binlerce esirle beraber çekilmişken, onları takibe koyulan Kalgay Arslan Giray Karasubazarlıları esâretten kurtarmaya muvaffak olmuştur463.

1769 yılında Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı’ya destek olarak savaşan hanlık, Ukrayna üzerine yürür. Bu esnada Fransa konsolosu olarak Kırım’da bulunan Baron de Tott, hanın misafiri olarak savaşa katılır. Sefer esnasında geçilen kasabalardan bol miktarda esir ve sürü elde edildiğini, askerin hana verilecek % 10 paydan sıyırma uğraşlarına rağmen, hanın eline 2000 kadar tutsak geçtiğini belirtirken, şöyle bir tabloyu da bize sunmaktadır: “Eyere asılmış bir torba içinde başları dışarda kalan çocuklar, eyerin önünde genç kız, atın terkisinde anne, yedek atlardan biri üstünde baba, diğerinde oğul, koyun ve sığırlar önde ağır ağır ilerlerken bütün bu sürünün sahibi Kırımlının gözünden hiçbir şey kaçmıyordu.

Sürüyü toplamak, sürmek, ihtiyaçlarını gidermek, hattâ tutsakların rahatı uğruna yayan gitmeyi göze almak; onun için hiçbir şeyin önemi yoktur..”464.

Akınlardan elde edilen esirlerin satışlarının yapıldığı pazarlar ikinci kaynaktır.