• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. Neden Beyrut Limanı?

Beyrut Limanı’nın diğer çevre limanları geride bırakarak yükselmesinde birçok amil etkili olmuştur. Bu sebeplere geçmeden önce limanın Osmanlı hâkimiyeti döneminde XIX. yüzyıla kadar neden gelişme kaydedemediği konusu üzerinde durmak yerinde olacaktır.

XVII. yüzyıldan itibaren Doğu Akdeniz limanları bir durgunluk dönemine girmiştir. Bunun ardındaki sebep Dünya-Ekonomi sisteminin ticaret güzergahındaki eksen kayması olduğu kadar bu coğrafyada yaşanan iklimsel ve ekolojik faktörlerin tesirleridir. Ayrıca Osmanlı ve Fransa arasında yapılan kapitülasyon antlaşmaları ile Doğu Akdeniz’de uygulanan ve tüccarların alış-veriş yapmak için kullanabilecekleri limanları belirleyen Echelles sistemi adı verilen bir uygulamanın Beyrut’u dışarda bırakması da bu faktörler içinde yer almaktadır. Bu da Beyrut Limanı’nın etkin kullanılmamasının önemli bir sebebini oluşturmaktadır. Bu etkenlere değindikten sonra Beyrut Limanı’nın gelişim seyrini izlemeye devam edeceğiz.

Dünya sistemindeki dönüşüme baktığımızda, sistemin yeni çekim merkezinin 1560 yılından itibaren Akdeniz’den Baltık ve Kuzey denizine kaymasında Hollanda’nın yükselişi önemli rol oynamaktaydı. Hollanda’nın Dünya ekonomisinde hegomonik güç olarak Güney Avrupa devletlerinin yerini alması küresel ticari meta akış yönünü güneyden kuzeye kaydırmak suretiyle yeniden yapılandırdı. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin Ege kıyıları Doğu Akdeniz’deki ticaret yollarının daha büyük kısmına hâkim olmaya başladı. İzmir ve Selanik gibi liman

şehirler ve Balkan coğrafyası, böylece Anadolu’nun güneyi, Suriye güneyi kıyı şeridindeki limanlar ile Halep, Şam gibi ticaret kentlerinin önüne geçtiler159.

XVII. yüzyılın başından itibaren Baltık çevresi ve Karadeniz, Dünya- Ekonomi’nin ticaret güzergâhı olarak ön plana çıktı ve Akdeniz’in ticaret güzergâhındaki rolü değişti. Yeni sistem Halep’in kuzeyinden İzmir-İstanbul güzergâhı ticaret akışına egemen olmak suretiyle Halep’in güneyinde kalan liman güzergâhlarının aleyhine oldu. Doğu Akdeniz havzasındaki ticaret yollarının kuzeye kayması XIX. yüzyıl başlarında İngiliz hegemonyasının Dünya-Ekonomi Sistemi içinde egemen bir güç ve ekonominin merkezlerinden biri olmasıyla ve Doğu Akdeniz limanlarına yönelmesiyle tersine çevrildi.

Napolyon Savaşları döneminde İngiliz ticaretine engel olmak için uygulanan Kıta Ablukası sırasında ve ülkenin tahıl talebini karşılamak için Akdeniz’e yönelmesiyle bölgede ihracata yönelik tarımsal üretim arttı. Buna ek olarak buharlı gemilerin ortaya çıkması ve XIX. yüzyıl ortalarında yaşanan ekonomik gelişme ile Doğu Akdeniz liman kentleri eski faal dönemlerine geri döndüler160. Bu koşullar göz önünde bulundurulduğunda Beyrut Limanı’nın XVI. yüzyıldan itibaren işlek olmamasının ve ticaret hacminin düşük olmasının sebebi anlaşılabilir. Ne zamanki İngiltere, sanayi devrimi sonrası Akdeniz’e yöneldi ve Fransa da devrim sonrası serbest ticaretle birlikte Doğu Akdeniz sahilinde Beyrut Limanı’nı ticari teşebbüsleri için merkez olarak belirledi. Beyrut ve çevre limanlarının önemi artmaya başladı.

Hollanda’nın yükselişiyle bağlantılı ticaret yollarının kuzeye kaymasının sebep olduğu Doğu Akdeniz’in güneyinde bulunan limanların ticari canlılığını kaybetmeye başlamasından başka bu coğrafyada ekonomik gerileyişin bir diğer nedeni aynı dönemlerde Küçük Buzul Çağı’nın161 ve ona bağlı iklim değişikliği ile

159 Faruk Tabak, a.g.m, s. 31-32.

160 Faruk Tabak, a.g.m, s. 38-39.

161 Güneyi Vural, Fiziki Özellikleri ve Beşeri Etkileriyle: Küçük Buzul Çağı (1300-1850), İstanbul

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016; Barbaros Gönenç-Güneyi Vural, “Çevre Tarihi Açısından Küçük Buzul Çağı ve Sosyal Etkileri”, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi-TÜCAUM Uluslararası Coğrafya

ekolojik yapının dönüşümü oldu. Aşırı yağış ve kuraklık gibi iklimsel dalgalanmaların Küçük Buzul Çağı’nda döngüsel olarak tekrarlanması Osmanlı ve Akdeniz coğrafyasında siyasal, sosyal ve ekonomik istikrarsızlıkların bir önemli sebebi idi162. XIV. yüzyıl başlarında Akdeniz havzasını etkisi altına aldığı kabul edilen Küçük Buzul Çağının yol açtığı ekolojik ve iklimsel değişimin etkileri XVI. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başladı. Dönemsel olarak aşırı kuraklıklar ile yağışların artmasından dolayı su baskınları ve bataklık alanların oluşmasıyla kendini gösteriyordu163. Bu da tarım alanları ve yerleşim yerlerinin daralmasna sebep olmuştur. Neredeyse bütün Akdeniz havzası iklimsel dalgalanmaların etkisi altındaydı164. Suriye sahilindeki limanların da bu iklim değişikliğinden etkilenmemesi mümkün değildi. Bataklık alanların genişlemesi ve su baskınlarının artması Akdeniz havzasınadaki liman şehirlerinin ekolojik yapısının değişmesine ve hatta kullanışsız hale gelmesine yol açmıştır.

Beyrut Limanı’nın Osmanlı hakîmiyeti döneminde XIX. yüzyıla kadar aktif olmamasının en önemli sebeplerinden birini limanın échelles sistemi’nin dışında kalması teşkil etmektedir. “Échelles” terimi XVI. yüzyılda Fransa’ya verilen kapitülasyonlarda Fransızların ticaret yapabilecekleri Osmanlı kentlerini ifade eden bir kavram olarak kullanılmaktadır. Yani bu terim Fransa ile yapılan ticaret antlaşmalarına bağlı bir Osmanlı liman şehrini ifade etmekteydi. Doğu Akdeniz’de Osmanlı Devleti ve Fransa arasında özel bir ticari sistem yürürlükteydi. Şöyle ki,

Sempozyumu (13-14 Ekim 2016), Ed. Ali Özçağlar-Necla Türkoğlu vd., Ankara 2016, s. 10-25. Ayıca Küçük Buzul Çağı hakkında geleneksel tarihe ekolojik bir bakış açısı sunan çalışma için bkz: Sam White, “The Real little Ice Age”, Journal of Interdisciplinary History, Vol. 44, No. 3, Winter 2014, s. 327-352,

162 Küçük Buzul Çağı’nın Osmanlı coğrafyasına sosyal, siyasal ve ekonomik etkisi hakkında geniş

bilgi için bkz. Sam White, Osmanlı’da İsyan İklimi; Erken Modern Dönemde Celali İsyanları, Çev. Nurettin Elhuseyni, Alfa Yay., İstanbul 2013, s.

163 19. Yüzyıl ortalarına kadar Filistin, Suriye ve Anadolu’nun güney sahillerinde hâlâ bataklık

alanların olduğuna ve bu yüzyılda bataklıkların kurutulup tarıma açılmaya çalışıldığına dair bkz: Haim Gerber, The Social Origins of Modern Middle East, Boulder-Colorado 1994, s. 74-87.

164 Akdeniz havzasında Küçük Buzul Çağından etkilenen alanlar için bkz: Faruk Tabak, The Waning

of the Mediterranean 1550-1870: A Geohistorical Approach, Johns Hopkins University Press, Baltimore 2008, s. 17.

1535 yılında Osmanlı Devleti tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransa’ya verilen kapitülasyonlarla Échelles sisteminin temel ilkeleri belirlendi ve Fransızlara bahşedilen bu imtiyaz Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’da Fransızlara ticaret yapma hakkı veriyordu. Buna bağlı olarak ticaret yapılan limanların çoğunluğunda “échelles sistemi” tarafından düzenlenmiş bir uygulamaya teamül gösterilmekteydi165. Yani genel olarak Doğu Akdeniz ve Anadolu’nun sahil şehirleri sabit bir serbest ticaret bölgesi olarak Fransız tüccarlarına ayrıcalık sunan iskeleler olarak hizmet etmekteydi. Beyrut ise Osmanlıların Avrupa ülkelerine verdiği bazı imtiyazları ifade eden kapitülasyonların yaygın olduğu dönemlerde bir ticaret merkezi değildi ve “échelles sistemi”ne dâhil edilmediği, belki de daha doğrusu ticaret yapmak için uygun bir yer olarak tercih edilmediği anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda ticaret yolları Akdeniz’den okyanuslara kayınca buna karşı mücadele etmek için Fransa ile bir antlaşma yapıldı ve échelles sistemi olarak bilinen sistem ortaya çıktı. Bu sisteme dâhil olan Levant limanlarında tüccar ve konsolsoluk temsilcilerinden oluşan bir Fransız grubu bulunmaktaydı. Osmanlı ve Fransız hükümetlerinin müdahalesinden muaf bir diplomatik ve ticari faaliyet alanının güvencesi de sağlanmıştı. Yani ticaret gerçekte serbest değil, aksine bir takım düzenlemelere tabi iken, bu alan serbest ticaret uygulamalarının mümkün olduğu sınırlı bir bölgeydi. Sadece Fransızlar değil Fransız himayesindeki diğer milletlerin tüccarları da bu limanların ayrıcalığından istifade ettiler166.

Echelles olarak adlandırılan liman-şehirlere yerleşen Fransız tüccarlar

Osmanlı kanunlarına tabii değillerdi. İskenderun, Lazkiye, Trablusşam, Sayda, Akka, Yafa, Ramlah ve Halep şehirleri Fransızların ticaretlerini yürüttükleri ve échelles

sistemine dâhil olan bölgelerdi. Beyrut ise bu sisteme tabi değildi. Osmanlı Devleti

165 Gabriel Efendi Noradounghian, Recueil d'actes Intenationaux de l’Empire Ottornan 1300-1789,

Tome I, Paris 1897, s. 83-87. 1569 ve 1604 yılında yenilenen kapitülasyonlar için bkz: Aynı eser, s. 88-102.

166 İngilizlere karşı üstünlüklerini korusalar da yine de az sayıdaydılar. 1764 yılında Suriye’de ve

Filistin’de 130 Fransız vardı. Bkz: François Charles-Roux, Les Échelles de Syrie et de Palestine au XVIIIe Siécle, Librairie Orientaliste Paul Geuthner, Paris 1928, s. 83.

ile bir antlaşma yapmadan Doğu Akdeniz sahilinde yeni bir limanın yabancı bir devletin ticaretine açılması mümkün değildi167.

XVII. yüzyılda, hatta daha önce bile Marsilyalı tüccarlar Doğu akdeniz sahil şehirlerinde bu sistem doğrultusunda yabancı ticaret acentesi kurma hakkı temin ettiler. XVIII. yüzyıl sonuna kadar Fransızlar, Échelles’in büyük çoğunluğuna yerleşmeye devam ettiler. Art alandan gelen ürünlerin pazarı için ve gemilere yükleme yapılabilecek en uygun görünen yerleri tercih ediyorlardı. Fransızların tercih ettiği ve Échelles sistemine tabi olan kuzeyden güneye Suriye sahillerindeki yerleşim yerlerini takip ettiğimizde öncelikle İskenderun’u görmekteyiz. Burası sahilin en derin ve en güvenilir limanıydı. Halep’in limanı olarak işlev görmekteydi. Fransız gemileri nadiren daha güneydeki Lazkiye’ye demirlemekteydiler. Burada genellikle tütün ihracatı yapıyorlardı ve Fransızlara ait hiçbir ticaret odası yoktu. Trablusşam’da ise Fransız ticaret acenteleri vardı. Beyrut ise Échelle sisteminin dışındaydı ve arada bir tek tük Fransız tüccarı uğruyordu. Sayda ise iyi korunaklı olmamasına ve küçük kayalıklarına rağmen Fransızların en sık uğradığı limandı. Sur ise önceleri önem verilen bir yer olmasına rağmen Franszılar için sadece nadiren uğranan bir limandı. Denizciler tarafından takdir edilse de hiçbir tüccarın kalıcı yerleştiği görülmemişti. Birçok Fransız ticaret acentesine ev sahipliği yapan Akka körfezi ise çok korunaklı bir yerdi ve denizin durumu gemilerin şehrin önüne demirlemesine engel oluyordu. Hayfa Fransız tüccarlar için daha korunaklı bir demirleme alanı sağlıyor, Yafa ise Echelles sistemine dâhil olmasına rağmen bu bölgede oldukça yetersiz bir limandı168.

Beyrut bu sisteme dâhil olmadı ve dâhil edilmesi konusunda bir girişimin olduğuna dair de bir kayda da rastlamadık. Avrupa ile Osmanlı ticaretinin artması söz konusu olmadığı müddetçe sınırlı sayıda échelles sistemine tabi liman bulundurmak mantıklıydı. Osmanlı Devleti açısından altyapı düzenlemeleri ve bakım masraflarından başka, rahatlıkla denetlenebilen birkaç limandan gümrük vergilerini

167 François Charles-Roux, a.g.e, s. 83; Eyup Özveren, a.g.t, s. 66-67. 168 François Charles-Roux, a.g.e, s. 5-6.

tahsil etmek daha kolaydı. Osmanlı idarecileri limanların belirli sayıda tutulmasını ve böylece bölgede kaçak ticaretin önüne geçilebileceğini düşünmekteydi. Bu şekilde kaçak ticaret yok edilemese bile azaltılabilirdi. Fransa açısından ise sisteme tabi sınırlı sayıda limanın varlığı sınırlı sayıda konsolos demekti. Bölgede Fransa’yı temsil eden tüccar-konsolosların sayısının az olması yönetim masraflarının da az olması manasına gelmekteydi. Çünkü tüccar-konsolosların yönetiminin masrafı ithalat-ihracat yapılan limanlar çok dağınık bulunmadığı takdirde daha az maliyetli idi. Diğer bir husus, sınırlı sayıda limanların varlığı mali ve idari olarak her iki devlet için de tercih edilen bir husus olmakla birlikte aynı zamanda her iki taraf açısından limanların çok yaygın olmaması, belirli noktalarda mal ve insan giriş çıkışlarının denetim altında tutulmasını sağladığı için veba ve benzeri hastalıkların yayılmasının da önüne geçiyordu. Yani Échelles sistemi XIX. yüzyılda Akdeniz ticareti artıncaya kadar hem Fransa hem de Osmanlı Devleti açısından daha avantajlıydı169.

Bölgedeki Osmnalı idarecilerinin uygulamaları echelles sisteminin Fransızlar aleyhine işlemesine sebep olmuştur. Echelles sistemi kapsamında 1740 yılına kadar Fransızlar Suriye sahilleri ve bu sahillerin önemli tarımsal üretim art alanı olan Celile’yi dolaşıp ticaret yapmakta serbestlerdi. Tarım ürünlerini ve diğer ticaret ürünlerini üreticiden doğrudan satın alabilmekteydiler. Oysa bu tarihten itibaren Zahir el-Ömer’in kontrolünü yaygınlaştırması ve uyguladığı tekel sistemi ile Fransız ticaretini sahilde çok sınırlı bir alana hapsederek Fransız ticaretine darbe vurmuştur170. Zahir el-Ömer’den sonra yerel liderleri denetim altına almak için Osmanlı yönetiminin Beylerbeyi olarak atadığı Cezzar Ahmet Paşa merkeze karşı bir güç olarak ortaya çıkarken Cebel-i Lübnan emirlerinin aleyhine Suriye sahilini kontrolü altında birleştirerek Trablusşam, Sayda, Akka ve Beyrut’ta otoritesini güçlendirdi. Yabancı tüccara karşı uygulanan tekeli daha da ileri götürülerek aynen devam ettirdi.

169 Eyup Özveren, a.g.t, s. 67.

Doğu Akdeniz’de ticaretin Cezzar Ahmet Paşa’nın kontrolünde tekelleştirilmesi ve ardından Fransa’da yüzyıl sonlarına doğru devrimin yaşanması Fransız tüccarının Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinin kesintiye uğramasına sebep oldu. Yüzyıllardır ticari imtiyazları sayesinde Doğu Akdeniz’de güçlü bir mevkiye sahip olmalarına rağmen artık Suriye sahilinde neredeyse Fransız tüccar kalmamıştı. Nadiren Fransız gemiler Suriye sahiline uğramaktaydı171.

Devrim Fransa’sına karşı Avrupa’da kuşkulu bir tavır oluştuğu gibi Doğu Akdeniz sahilinde de devrime karşı tepki hemen hissedildi. Bunun üzerine Napolyon’un Suriye’ye sefer düzenlemesi, Cezzar Ahmet Paşa’yı misilleme yapmak için Sayda ve Akka’dan Fransız tüccarını sınır dışı etmek, yani échelles sistemini tek taraflı tanımayarak Fransız tüccarlara verilen imtiyazı iptal etmek suretiyle harekete geçirdi172. Bu durum ise ticaret hacminde bir düşüş demekti aynı zamanda. Dolayısıyla serbest ticaretin lehine sadece sistem dâhilindeki limanların tüccar ve konsolosluk sâkinleri arasında güç ve yetkilerin tekrar dağıtımı hakkında düzenlemelerin yapılması ve échelles sisteminin yürürlükten kaldırılması devrim Fransa’sının gündemine alındı173. Fransız ulusal meclisi yeni rejime muhalif ve eski düzen kalıntısı birçok uygulamayı yürürlükten kaldırma niyetiyle 6 Eylül 1792 yılında Échelles sisteminin bütün birimlerini ilga etti. Bu sistem üzerine önemli bir çalışması bulunan Charles-Roux bu süreci değerlendirirken Suriye ve sahillerinde Fransa açısından anarşi ve belirsizliğe sebep olduğunu belirtmiştir174. Fransa’da bir ihtilalin gerçekleşmesi, Ahmet Cezzar Paşa’nın “Échelles sistemi”nin uygulanmasına izin vermemesi suretiyle Fransa’nın sistemin dışına itilmesi ve Fransız Ulusal Meclisi tarafından sistemin yürürlükten kaldırılması Doğu Akdeniz’de Fransız ticaretinin kesintiye uğramasına ve ticari ayrıcalığını kaybetmesiyle sonuçlandı.

171 Thomas Philipp, a.g.e, s. 124.

172 Jean-Pierre Farganel, “Les échelles du Levant dans la Tourmente des Conflits Méditerranéens au

XVIIIe siècle: La Défense des Intérêts Français au fil du Temps”, Cahiers de la Méditerranée; Crises, Conflits et Guerres en Méditerranée (Tome 1), No. 70, 2005, s. 80; Chantel el-Hayek, The Last levantine City: Beirut 1830-1930, Massachusetts Institute of Technology, Unpublished Thesis, Boston 2015, s. 36-37.

173 Eyup Özveren, a.g.t, s. 68; François Charles-Roux, a.g.e, s. 149. 174 François Charles-Roux, a.g.e, s. 149, 162-163.

Échelles sistemi Marsilya ticaret odasının denetimi altındaydı. Dolayısıyla

ona da darbe vurulmuş oldu. Doğu Akdeniz ticaretini tekelinde bulunduran Marsilya Limanı, Fransa’nın en büyük ticaret limanlarından biriydi ve yaptığı ticaretten çok kazançlı çıkmıştı. Marsilya ticaret odasının konsolosları atama ve ücretlerini karşılama yetkisi vardı. Échelles sistemi kaldırılınca Marsilya Ticaret Odasının Doğu Akdeniz ticaret tekeline de son verilmiş oldu. Bununla birlikte İngiliz Levant Kumpanyasına baktığımızda benzer uygulamalara sahip olduğunu görmekteyiz. Doğu Akdeniz sahillerinde Fransız tüccarlarına nazaran İngiliz tüccarları daha az faaldi. Fakat Halep civarında İngiliz tüccarları daha çok yoğunlaşmıştı ve Halep’te Levant kumpanyası koruması altında ticaret ve konsolosluk temsilciliği Marsilya ticaret odasının Doğu Akdeniz limanlarındaki uygulamalarına benzer düzenlemelere sahipti.175 Levant Kumpanyası yaklaşık aynı dönemlerde Fransız çağdaşları gibi serbest ticaret savunucularının taarruzu altındaydı. Bu durum Dünya ekonomisinin değişen şartlarının meydana getirdiği ticari uygulamaların dönüşümünün bir tezahürüydü. Nitekim 1825 yılında Levant kumpanyası da ilga edildi176. Böylece serbest ticaretin önünü kapatan engeller ortadan kaldırılmış oldu.

Hem Échelles sistemi hem de Levant Kumpanyası’nın ilga edilmesi bu örgütlenmeler sayesinde Doğu Akdeniz ticaret tekelini ellerinde bulunduran İngiliz ve Fransız tüccarlar aleyhine bir girişimdi ve çağın serbest ticaret anlayışının bir tezahürüydü. Fakat échelles sisteminin kaldırılmasının ardından diğer bütün Fransız limanlarına ve tüccarlarına Doğu Akdeniz ticareti açılmış oldu177.

Beyrut Limanı’nın Osmanlı döneminde atıl kalmasının sebepleri olarak sunduğumuz ve Doğu akdeniz kıyısındaki limanları da büyük ölçüde olumsuz etkileyen amillerin tesiri XIX. yüzyılda artık ortadan kalkmış oldu. Yani Küçük Buzul Çağı sona ermeye başladı, Dünya ekonomi sisteminde Hollanda’nın yerini

175 Eyup Özveren, a.g.t, s. 68-69.

176 Levant Kumpanyası hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz: Alfred C. Wood, Levant Kumpanyası Tarihi,

Çev. Çiğdem Erkal İpek, Doğu-Batı Yayınları, Ankara 2013.

177 Fransız Limanlarının serbest ticaretten istifade ile teşebbüslerde bulunmalarına rağmen Fransa’nın

İngiltere’nin almasıyla Hollanda’nın kontrolünde daha kuzeyde olan ticaret güzergâhı İngiltere’nin Doğu Akdeniz’e yönelmesiyle güneye kaydı. Böylece bölgedeki limanların ticaret hacmi arttı. 1789 ihtilali evresinde kısa bir dönem boşluktan sonra Fransa da eskisi gibi Doğu Akdeniz sahillerine geri döndü ve 1806’da Fransa tekrar Sayda ve Akka’ya diplomatik temsilci gönderdi. Fakat Doğu Akdeniz’de şartları değişmiş buldular. Artık Fransızların yerini Grek ve Maltalı tüccar gemileri almış oldu178. Napolyon savaşları dolayısıyla Akdeniz’de meydana gelen ticari boşluğu Grek tüccarlar doldurmuşlardı.

Bu süreç Beyrut Limanı’nın cazibe merkezi olmaya başlamasının ilk adımı olarak değerlendirilebilir. Çünkü Fransızlar Beyrut Limanını bölge ile ticaretlerini kolaylaştıracak bir basamak olarak gördüler. Beyrut vasıtasıyla Fransa, bölgeye tekrar giriş elde etmek için bir geçit oluşturmuş oldu.179 Yani Beyrut Limanı’nda yaşanan dönüşüm Fransız emperyal politikasının bir tecellisi olarak gelişti.

Beyrut, Suriye sahilindeki diğer limanları geride bırakarak yükselişe geçti ve XIX. yüzyıl başlangıcında 6.000-7.000 nüfusa sahip olan Beyrut, Avrupalılar tarafından Suriye’nin en sık uğranan limanı ve Avrupalı tüccarların antreposu haline gelerek Akka, Trablusşam ve Sayda’yı ticari önem bakımından geçti. Hatta bu limanların yerini almaya başladı180. XVIII. yüzyılın hemen sonlarında ve XIX. yüzyılın ilk on yılına kadar Akka, Suriye sahilinde hâkim liman şehir olarak daha avantajlı bir pozisyondaydı. Bu da onun politik ve idari olarak merkez konumundan kaynaklanmaktaydı. Buna rağmen Akka Limanı, Dünya ekonomi sisteminin yörüngesine girme aşamasındayken bunun gerçekleşmesi mümkün olmadı ve yerini Beyrut’a kaptırdı.

178 Thomas Philipp, a.g.e, s. 124.

179 Chantel el-Hayek, a.g.t, s. 33.

180 Dominique Chevallier, La Société du Mont Liban à L’Époque de la Révolution Industrielle en

Europe, Librairie Orientaliste Paul Geuthner, Paris 1971, s. 185. Akka’nın ticari, ekonomik ve idari merkez olarak gerileyişindeki sebep, Cezzar Ahmet Paşa’nın bu bölgede uygulamış olduğu tekel sistemi kadar, bu dönemlerde bölgede yaşanan büyük bir depremin etkisidir. Bkz: Eugene L. Rogan, a.g.m, s. 49.

Aslında yukarıda belirtmiş olduğumuz argümanlar; yani Echelles sisteminin yürürlükten kaldırılması, Küçük Buzul Çağı’nın sona ermeye başlaması, Dünya ekonomi sisteminde ticaret güzergâhlarının değişmesi gibi amiller, Akka gibi sisteme eklemlenme evresinde olan bir limanın değil de Beyrut’un cazibe merkezi olmaya başlamasının ardında yatan sebebi tam olarak açıklamaz. Bunun doğrudan sebebinin yerel ekonomik faktörler olduğunu söyleyebiliriz. Yani tekel sisteminin uygulanması. Cezzar Ahmet Paşa’nın tekelci uygulamaları ve kanunlara aykırı alınan vergiler Akka, Sayda ve Trablusşam’da İngiliz ve Fransız kurumlarının zarar görmesine sebep oldu ve bu da zengin tüccarları Beyrut’ta ticaret yapmaya zorladı. Oysa Beyrut’ta tüccarlar için bu tarz sınırlamalara başvurulmamaktaydı. Hatta Suriye ile ticaret yapan yabancı tüccarlar, Sayda ve Trablusşam’dan Beyrut’a göç etmeleri için Paşa’nın tekelci uygulamalarını ve bölgedeki otokratik nüfuzunu tehdit olarak gören Emir Beşir II181 tarafından teşvik edildiler. Emir’in itinalı davranması, Sayda ve diğer sahil şehirleri ve köylerdeki karışıklıktan şehri koruması, yollarını ve art alanını koruması sayesinde Beyrut, kervan trafiği ve Şam ticareti için iyi bir