• Sonuç bulunamadı

2.3. Neden Beyin Temelli Öğrenme

2.3.1. Beyin Temelli Öğrenme

2.3.1.3. Beyin Temelli Öğrenmede Öneml

Beyin temelli öğrenme yaklaşımında sürekli kullanılan ve beyin temelli öğrenme yaklaşımın olmazsa olmaz bazı terimleri vardır. Bu terimler: anlam, örüntü, duygu, motivasyon, yaratıcılık ve zenginleştirilmiş ortamdır.

Anlam

İnsanın amacı anlam arayışıdır. Birey yaşamı boyunca deneyimlerini anlamlandırma çabasına girer.

Anlamın çok önemli iki boyutu vardır.... Birincisi yaratıcı iç görüdür ve ne denmek istendiğine ilişkin bir duyumdur... Diğeri ise amaçtır, derin anlamın özünde yer alır (Caine and Caine, 2002: 101). Burada yaratıcı iç görü bireyin bilgiyi anlamlandırırken kendi bağlantılarını oluşturmasıdır. Amaç ise derinlemesine anlamlandırmadır. Öğrenme için de bu böyledir. Bir bilginin öğrenilmesi için en kritik nokta öğrenen için anlamlı olmasıdır. Beyin temelli öğrenme öğrenmenin keşfedilerek yapılmasını öngörür. Birey öğreneceği konuyu içselleştirebilmelidir. Anlamlandırılan bilgi ancak içselleştirilse kullanılır.

Öğrenme bir anlam yükleme çabasıdır. Öğrenmede derinliğine düşünebilme ve konunun özünü kavrayabilme esastır. Bu nedenle, öğrencilerin öğretilenlerle ilgili çok yüzeysel düzeyde bilgiye sahip olmaları değil; daha derin ve geniş bilgiye sahip olmaları, bilgiyi özümseyip kendilerine mal edebilmeleri esas olmalıdır (Kutlu, 2001: 109).

Öğretmenin yeteneği öğrencilere yeterli ilişkili örnekleri vermesi ve öğrencileri soyut kavramları anlaşılır kılacak deneyimlerin içine karıştırmasıdır (Wolfe, 2001: 138).

Aşağıda öğrencilerin yeni öğrenmelerinde anlamlandırmada öğretmenlere yardım edebilecek birkaç seçenek sunulmuştur:

Yapay anlam yaratma Modelleme

Öğrencilerin geçmiş deneyimleri ile örneklendirme (Sausa, 2001: 69).

Örüntü

İnsan beyni örüntüler oluşturarak yaşamı anlamlandırır. Anlamlı öğrenmenin gerçekleşmesi için örüntü oluşturmak esastır.

Örüntüler bilgilere bağlam kazandırmaktır. Bunun dışında bilgiler tek başlarına anlamsızdırlar. Öğrenme sonunda anlamlı örüntüler oluşturma isteği doğuştandır (Jensen, 1998: 95).

Örüntü oluştururken önemli olan mevcut olan bilgilerle yeni edinilen bilgiler arasında bağ oluşturabilmektir. Öğrenende bilgileri belli özelliklerine, farklılıklarına, benzerliklerine göre sınıflandırır ve bağlantılar kurup, örüntüler oluşturarak bilgileri anlamlandırır. Böylece gerçek dünyayı anlamlandırarak onları zihinlerinde yapılandırırlar.

Örüntüleme gerçekleşmediği sürece parçalar halinde zihnimize yerleştirilen bir bilginin unutulması çok kolaydır (Keleş ve Çepni, 2006: 76).

Duygu

Duygular hem beyin gelişiminin hem de öğrenmenin merkezindedir (McNeil, 2009: 117). Edinilen bilgiler o an hissedildiği şekli ile kodlanır. Yani o bilgiye bir de duygu eklenir. Eğer edinilen bilgi güven içeriyorsa öğrenme olumlu olur, eğer edinilen bilgi tehdit olarak algılanıyorsa öğrenmenin önü kesilir.

Duygular vücudumuzda hormonların salgılanmasını sağlar ve bu salgılar beyindeki hücreler arasındaki etkileşimi dolayısıyla öğrenmeyi etkiler. Öğrenen birey kendini stres altında hissediyorsa bu durumda öğrenme işi zorlaşır. Ancak birey öğrenmeye istek duyuyorsa daha kolay öğrenecektir.

İnsan beyni duygusal zekâ ve mantıksal zekâ olarak iki bölüme ayrıldığı bilinmektedir. Bu iki farklı zekâ türü birbirinden farklı işlevleri olmakla birlikte birbiri için bütünleyici özelliğe sahiptir.

Beyin araştırmaları duygular ve düşünce arasında derin bir bağlantı olduğunu göstermiştir (Weiss, 2000: 23).Beynimiz sürekli zekâ ve duygular arasında bağlantı kurma çabasındadır (Connell, 2009: 29). Başlangıçta duygular ve zekâ beyindeki farklı iki alan gibi görünse de, orbitofrontal kortekste yolları sürekli kesişir. Böylece, sonuç olarak ayrık alanlar değildirler (Jensen, 2000: 78).

Duygular anlamla bütünleşir ve gelecek öğrenmeleri yordar çünkü onlar amaçlarımızla, önyargılarımızla ve beklentilerimizle iç içedir.... (Jensen, 1998: 93).

Diğer bir ifade ile, öğretmenler öğrencileri henüz zorlama olmadan meydan okuyabilecekleri ortamlarda duygularını beyni etkileyecek şekilde işe aldıklarında, öğrencilerin dikkatlerini toplamada ve korumada çok büyük şansa sahiptirler (Connell, 2009: 29).

Motivasyon

Motivasyon, duygular ve eylemleri güçlü şekilde birleştirir (Mcneil, 2009: 117). Hatırlanması gereken önemli kriter, öğrenciler motive edildikten sonraki en acil basamak, bu ilgiyi doğrudan anlamlı öğrenme deneyimlerine transfer etmektir, çünkü motivasyon stratejisi ve amaçlar doğrudan ilişkilidir (Maxim, 2003: 2000).

Temel olarak iki tür motivasyon vardır:

Dış motivasyon: yapılacak şeyler çevrenin zorlaması ile gerçekleşir, onlar gerçekleştirenlere ödül verir.

İç motivasyon: Zorlama kişiseldir, birey çaba sarf eder; çünkü onun için eğlenceli veya zahmete değerdir (Maxim, 2003: 198).

Ödül sistemleri, demokratik sınıflarda öğrenenlerin doğru şeyleri yaptıklarında hissettikleri tatmin duygusuna ve sempatik sinirlere zarar vermektedir (Kaufeldt, 1999: 106).

Eğitimde bireyin öğrenmeden yeterli hazzı almasını sağlayan içsel motivasyondur. İçsel motivasyon, bireyin öğrenmeden haz aldığı gibi, benlik algısını da

güçlendirecektir, böylece öğrenenin daha fazla bilgilenmek istemesine ortam hazırlayacaktır.

Yaratıcılık

Yaratıcılık, yeni ilişkileri görme ve ifade etme olarak tanımlanmaktadır (Sünbül, 2002: 163).“Öğrencilerin özgüveni, kendi başarılarını gördüklerinde ve en yüksek yetenekleriyle bir çalışma ürettiklerinde artar”(Connell, 2009: 35).

“Yaratıcılık, problemlere karşı duyarlı olma, bilgideki yetersizlikler, boşluklar ve güçlüklerin isimlendirilmesi ve bunların yeniden denenmesi sonunda da sonuçlarla ilişki kurulmasıdır” (Sünbül, 2002: 183).

“Yaratıcı davranış bir durum olmadan ortaya çıkmaz. Sosyal, kültürel ve fiziksel çevre yaratıcı davranışların ortaya çıkmasına neden olduğu gibi engel de olabilir” (Sünbül, 2002: 167). Bu nedenle eğitim öğretim ortamlarının öğrencilerin yaratıcılıklarına izin verecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Zenginleştirilmiş Ortam

Zenginleştirilmiş ortamlar daha çok yapının işlenmesinden gelir. Meydan okuma, geribildirim, yenilik, ahenk ve zaman beynin yenilenmesi için çok önemli içeriklerdendir (Jensen, 2000: 79).

William Greenough, daha iyi bir beynin gelişiminde iki faktörün önemli olduğunu belirtmektedir....İlk kritik faktör, öğrenmenin yeni bilgi ve deneyimlerle destekli, bilinene meydan okuyan bir etkinlik olmasıdır. İkinci olarak, deneyimlerin daha iyi bir öğrenme sağlayabilmesi için, bu süreçte etkileşimsel geribildirimin olması gerekmektedir (Akt: Jensen, 1998: 32).

Zihinsel meydan okuma; yeni materyaller kullanılarak, zorluk derecesi arttırılarak ya da kaynaklar sınırlandırılarak sağlanabilir (Jensen, 1998: 32).Geri dönüşüm başarıyı arttıran en önemli bileşen olarak dikkate alınmaktadır (Sprenger, 2002: 130).

Benzer Belgeler