• Sonuç bulunamadı

2.3. Neden Beyin Temelli Öğrenme

2.4.3. Beyin Temelli Öğrenme Yaklaşımına Uygun

Beyin temelli öğrenme yaklaşımına uygun öğrenme zenginleştirilmiş ortamlarda gerçekleştirilir.

“Öğrenme için beş sanatsal alan müzik, görsel sanatlar, drama, dans ve lisan/yaratıcı yazma becerileri tanımlanabilir” (Respress ve Chazwan, 2006: 26).

Aşağıda zenginleştirilmiş ortamlar oluşturmak için bazı stratejiler aktarılmıştır (Jensen, 1998: 34-39):

Dil ve Okuma Yoluyla Zenginleştirme: İlk önce yeni bir sözcükle tanışarak beyindeki sinir ağları oluşturulur. Ergenlik dönemine kadar bu hücreler kelime öğrenmeye hazır halde beklerken, ergenlikten itibaren kullanılmayan hücreler başka görevleri yapmak için kullanılmaya başlarlar. Yeni bir sözcükle tanışma ne kadar erken olursa beyin gelişimi de o kadar hızlı olacaktır.

Beyni zenginleştirmede bir diğer yol da yazmadır.

Yazma ve düşünme arasındaki bağlantı güçlüdür: Yazmak düşünceleri arıtmak için bir alet gibi hizmet görebilir. Aynı zamanda karışık, bilişsel aktivitelerin üretiminde anlamlı yazılar ve anlaşılır konuşmalar üretilir. Yazma aktiviteleri detaylı bir prova sınıfında uygun düşer çünkü öğrenciler öğrendiklerini, açıklayarak, örgütleyerek ve anlatarak meydan okurlar (Wolfe, 2001: 171).

Devinimsel Uyarıcılar Yoluyla Zenginleştirme: Devinimsel uyarıcılar ile zenginleştirme ile ilgili olarak Oppolzer (2005):

Öğrenciler spor yaptıklarında, jimnastik yaptıklarında, koştuklarında bisiklete bindiklerinde v.s. , yani hareket ettiklerinde, kanlarındaki adrenalin düzeyi düşmektedir. Bu, şu anlama gelmektedir: Bu durumda beden ve zihin rahatlamış ve uyumlu bir haldedir, öğrenci başarılı ve verimli bir şekilde düşünmekte ve öğrenmektedir (s. 35).

Yapılan çalışmalar hareketin beyin gelişiminde önemli olduğu sonucunu ortaya koymuştur.

“Hareket etme dürtüsü aşırı gelişmiş (hiperaktif ve aşırı duyarlı özellikleri olan) öğrenciler gibi, dalıp giden, yani bir anlamda sadece fiziksel olarak sınıfta bulunan öğrenciler de hareket alıştırmaları ile ortalama bir aktiflik düzeyine getirilebilir” (Oppolzer, 2005: 29).

“Öğrenci aktiviteleri seçilirken ve dizayn edilirken öğrenmenin öğrenme programıyla ilgili ve dikkati artıracak aktiviteleri amaç edinerek vurguluyor olması önemlidir” (Wolfe, 2001: 188).

Zihinsel performansın artması için yapılacak hareketlerin faydalarından bazılarını (Oppolzer, 2005: 28) şöyle sıralamıştır:

Konsantrasyonu sağlama becerisinin gelişmesi Algılama düzeyinin artması

Kısa süreli belleğin güçlenmesi Duyuların uyarılması

Stres durumlarının hafiflemesi, düşünmeyi engelleyen unsurların ortadan kalkması….

Problem Çözme ve Düşünme Yoluyla Zenginleştirme: Çocuklar zor problemleri çözmeye uğraşırlar. Bu durumda beynin sadece bir bölgesi aktif değildir. Farklı yollarla çözüm geliştirilebilir; örneğin sunumla gösterme, istatistik sonuçlarından yararlanma, hesaplama, çizme vb. Bu durum eğitimcileri öğrencilere farklı çözüm yollarını göstermelerinin ve öğrencilere farklı yollarla çözebilecekleri problemlerle karşı karşıya bırakmaları hususunda zorlamalıdır.

“... Sinirsel büyüme çözümle değil, çözüme giden süreç aracılığıyla gelişmektedir” (Jensen, 2006: 36). Yani öğrenci doğru yanıta ulaşamasa bile o yanıt için uğraştığı süreçte beyin gelişecek, sinir ağları oluşacaktır.

“Birçok güçlü sinirsel şebekelerimiz gerçek deneyimlerle şekillenir. Öğrencilere okullarında veya toplumda özgün problemler çözdürülerek bu doğal eğilimi sık sık avantaja dönüştürmek mümkündür” (Wolfe, 2001: 138).

“Ayrıca, beynin aktivitelerdeki özel alanları ile beynin zihinsel fenomenleri arasında birlik olmasına rağmen; modern teknolojiler, beynin özellikle üst düzey bilişsel fonksiyonlarında çok geniş alandaki bileşenleriyle aktifleştiğini ortaya çıkarmıştır” (Davis, 2004: 27).

Beyni geliştirmenin en etkili yollarından biri de meydan okuma yolu ile problem çözmedir. Birey yeni karşılaşılan bir problemin çözümü için hem eski bilgilerinden yararlanacak hem de yeni ağlar oluşturmak durumunda kalacaktır.

“Öğretim öğrencilere eski bilgileriyle yeni deneyimlerini birleştirerek güçlü ve karmaşık sinirsel bağlar oluşturmasına, böylelikle bilgileri hafızaya almalarına izin verir” (Wolfe, 2001: 125).

Sanat Yoluyla Zenginleştirme: Uzun zamandır sanat sadece bir kültür öğesi olarak kabul edilmektedir. Fakat son zamanlarda yapılan çalışmalar sanatın, bireyin ilerideki akademik ve mesleki başarısında önemli bir yere sahip olduğu sonucunu ortaya koymuştur.

“Güçlü bir sanatsal temel; yaratıcılığı, konsantre olmayı, problem çözmeyi, öz yetkinlik duygusunu, eşgüdümü, dikkat ve öz disiplini olumlu yönde etkilemektedir” (Jensen, 2006: 36).

Müzikle zenginleştirme: “Müzik yöntemiyle zihin mekanizmaları duygular, hafıza ve hatta lisan gibi beynin diğer temel fonksiyonlarıyla derinlemesine iç içedir” (Wolfe, 2001: 161). “Sanıldığının aksine müzik bir sağ beyin aktivitesi değildir. ....Montreal Nöroloji Enstitüsünden Justine Sergent de, müzik dinlemenin beynin her iki yarısını da çalıştırdığını belirtmektedir” (Jensen, 1998: 36-37).

“Kesinlikle müzik türleri beyin dalgalarını etkiler, sonucunda beyin aktiviteleri hızlanır veya durağanlaşır” (Wolfe, 2001: 164). “Müzik en azından şu üç anlamda zenginleştirmeye bir araç olarak katkı sağlar; beyni uyarma, sözcüklerin taşıyıcısı olma ve beyni ateşleme” (Jensen, 2006: 37).

“Müzik çeşitli yollarda kullanılabilir: Bilgilerin ezberlenmesinde duygusal beyinde, öğrencilerin duruşlarını kontrol etmede (sessiz olmaları veya hızlanmaları gibi) ve sınıf yönetiminde” (Sprenger, 1999: 104).

Sanatla zenginleştirme: “Birçok çalışma özellikle resimlerin, sözel anlatımların öğrenme ve hafızadaki etkisini kolaylaştırdığını gösterir” (Wolfe, 2001: 154).

Fiziki Çevreyle Zenginleştirme: Beynimiz sadece somut deneyimlerle değil, semboller veya gerçek nesnelerin temsilleri de kullanıldığında öğrenebilir.

“Sınıfta görsel işaret olarak resimler, diyagramlar ve fotoğrafların kullanılması öğrencilerin öğrenmedeki hafızalarını geliştirmelerine yardım edebilir" (McNeil, 2009: 143). Sınıf duvarlarında kullanılan posterler, afişler, resimler öğrencilerin uyarılmalarını sağlamakta, kendilerini daha rahat ve güvende hissetmelerine yardımcı olmaktadır.

Materyaller, öğretimi desteklemek maksadıyla kullanılır. İyi tasarlanmış materyaller; eğitim sürecini zenginleştirir, bilginin algılanmasında somutluk sağlayarak öğrenmeyi kolaylaştırır, unutmayı azaltır, öğrenciyi güdüler, öğrencinin dikkatini toplar, öğrenme isteğini kamçılar, hedef davranışlara yaparak- yaşayarak ulaşmayı sağlar, düşüncenin kavramlaştırılmasına katkıda bulunur, öğrenim çevresini doğallaştırır (Halis, 2010: 31).

2.4.4. Beyin Temelli Öğrenme Yaklaşımına Uygun Eğitim Öğretim Sürecinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Beyin öğrenme ortamında sadece verilen bilgiyi kaydetmez, o anki ortamı, sesleri, renkleri, hissettiği duyguları da kaydeder. Bu yüzden önceki öğrenmeleriyle ilgili bir bilgiye ihtiyaç duyulduğunda sadece o bilgi değil, o ortamın nasıl olduğu, o sırada neler hissettiğiyle ilgili bilgiler de gelir. Bu yüzden öğrenme ortamı çok önemlidir.

Öğrenme ortamları tasarlanırken dikkat edilmesi gerekenlerin başında, beyin hangi durumlarda hangi hormonları salgıladığı, bu kimyasalların öğrenmeyi nasıl etkilediği, istenilen etkiyi yaratmak için hangi hormonları salgılanması gerektiği, bu hormonları nasıl salgılatabileceği gibi sorular gelmektedir. Beyin en iyi hangi koşullarda öğrenir, beyin nasıl çalışır, öğrenme nasıl gerçekleşir, bilgiler nasıl hatırlanır gibi soruların cevapları verilmelidir. Bu sorular beyin temelli öğrenme için öncelikli sorulardır.

Beyin temelli öğrenmeye uygun sınıf ortamı beynin çalışma ilkelerine uygun olarak düzenlenmelidir. Beyin önce kendini yaşatmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle önce kendi varlığını tehdit eden uyarılara dikkat eder. Bu durum duygusal beyni harekete geçirir.

“Duygularımız öğrenmeyi desteklemek veya öğrenmeye ket vurmak için mantığımızla iletişim kurar” (Duman, 2009: 174).

Eğer öğrenci tehdidin olduğu bir ortamda bulunursa, beyin kortizol, adrenalin, vazopresin gibi hayatta kalmaya imkan sağlayan öfke ve saldırı duygularını üreten kimyasalları salgılar (Kaufeldt, 1999:188).Kaygı ve stresin yoğun olarak yaşandığı durumlarda öncelikle stresle birlikte ortaya çıkan adrenalin ve noradrenalin hormonlarının etkilerinin azaltılması gerekir. Çünkü bu hormonlar öğrenmeyi engeller.

“Limbik sistem içerisindeki amigdala, eğer öğrenme ortamının güvenilmez olduğunu hissederse, özellikle beyne giden kan ve oksijen miktarlarını değiştirerek, beyni savaşmak veya kaçmak arasında kalır, bu durum öğrenci için öğrenmeyi imkânsız bırakır” (Connell, 2009: 34). Bunun için öğrenciye kendini rahat hissedeceği, kendine güven duyabileceği ortamlar oluşturmak gerekir.

“Öğretmenler olumlu sınıf iklimi oluşturarak duygusal olarak güvenli ortamlarda öğrencileri uygun riskleri almalarına teşvik edebilirler. Öğrencilerin öğretmenlerin kendilerine yardım etmek istediklerini ve onları hata yapmaktan koruyacaklarını hissetmeleri gerekmektedir” (Sausa, 2006: 44).

“Etkili sınıf ortamları öğrencilerin doğal olarak endorfin, dopamin, norepinefrin veya serotonin artışının düzenlendiği, öğrencilerin eğitim deneyimlerinden daha fazla zevk aldığı ve doğal ödüllendirilmenin sağlandığı ortamlar olarak tanımlanabilir” (Wolfe, 2001: 68).

“Beyin temelli öğrenmede, öğrenen merkezli sınıflarda beynin motivasyonu oluşturması için fırsatlar orkestra gibi düzenlenir. Gereğinden fazla geri bildirim ve onay sağlanır, dışsal motivasyon ve ödüllere daha az dayanılarak öğrenme kutlanır” (Kaufeldt, 1999: 188).

Merak insanın doğuştan genleri ile gelen özelliklerinden biridir. Öğrenenin merakının uyarılmadığı, heyecanının yaşatılmadığı, dikkatinin uyarılmadığı öğrenme ve

sadece mantıken açıklamaların yapıldığı ortamlarda istenen öğrenme düzeyi sağlanamamaktadır.

“Öğrenciler hiç bilmedikleri konuları merak etmezler. Bu nedenle onlara anlatacağınız konularla ilgili önce çok kısa bilgiler vermeniz, onların o konuyu öğrenmelerine yönelik motivasyonlarını arttıracaktır” (Kutlu, 2001: 10). Bu nedenle merak uyandırılarak yapılacak bir öğretim sonucu oluşan duygu beyne bir ödül olacaktır. Bu ödüllendirme içsel güdülenmeyi sağlar, salgılanan mutluluk hormonu tüm vücudu etkisi altına alır.

“Bir insanın öğrenme durumu hakkında ne hissettiği onun öğrenmeye vereceği dikkat derecesini belirler” (Sausa, 2006: 44).

Sadece ödül ve ceza sistemi ile oluşturulan öğrenme ortamlarında ödül veya ceza faktörleri ortadan kalktığında psikolojik etkisi azaldığından öğrenmelerin silinmeye başladığı, bu nedenle kalıcı öğrenmelerin sağlanamadığı görülmüştür. Ödül ve cezayla oluşturulan ortamlarda öğrenin gören bireylerde dışsal güdülenme ve dışa bağımlılık gibi özellikler görülmekte, bu durum öğrenmenin istenilen şekilde ve düzeyde olmasını engellemektedir. Bu nedenle öğrenme ortamlarında içsel güdülenme ön plana alınmalıdır.

“Öğrenciler düşüncelerini derleme, öğrendiklerini aktive etme, daha güçlü bağlantılar kurma için zamana ihtiyaç duyarlar” (Jensen, 2000: 79).

“Öğrenme aktiviteleri öğrencilerin ihtiyaç ve ilgilerini karşılamalarına izin vererek öğrenme fırsatlarına yeni bir pencere açabilmelidir. Öğretmen ayrıca öğrencileri öğrenme ve öğrenme görüşlerini desteklemeleri konusunda yardımcı olmalıdırlar” (Nuangchalerm ve Charnsirirattana, 2010: 144).

Baskının ortadan kaldırılması, güçlü olumlu ortamlar yaratma (herkesin yararlanacağı oyunlar, drama, müzik kullanma vb), olumlu duygu yaratan ortamlar (törenler, kutlamalar vb), uygun geribildirim sağlama gibi davranışlar sergilenebilir.

“Öğrencilerin, öğrenme toplumundaki başarıda kendi rollerini önemli üye gibi hissetmeye ihtiyaçları vardır” ( Connell, 2009: 35).

“Sınıf, öğrencilerin kendilerinde olumlu farkındalık inşa edecek, onları mutlu edecek ve onları ümitlendirecek şekilde oluşmalıdır” (Kaufeldt, 1999: 22).

Beynimiz farkında olmadan birçok veriyi alan mekanizmalara sahiptir. Bir öğrenme ortamında öğreneceklerimiz yani kasıtlı öğrenme konusu çok az bir alanı kaplar. Ancak kasıtsız öğrenme objeleri sınırsızdır. Beyin çevreden aynı anda gelen birçok uyarıcı içinden eşik değerine göre seçse de kasıtlı öğrenilecek olanlar dışındaki verileri de kaydeder. Bu nedenle herhangi bir konuda aklımıza gelen ufak bir bilgi konuyla ilgili diğer bilgileri de hatırlamamıza sebep olur. Ayrıca farkına varmadan alınan bilgiler ileride kasıtlı olarak alınacak bilgiler için ortam oluşturur.

Bir sınıf düzenlenirken öğrencilerin duyuşsal ve duygusal eşikleri dikkate alınmalıdır. Sınıf ortamı öğrencide yaratıcılığı arttırıcı ve derse istek uyandıracak şekilde zenginleştirilmelidir.

2.5. İlgili Araştırmalar

Bu bölümde konuyla ilgili olarak gerek yurt dışında gerekse ülkemizde yapılan alanla ilgili araştırmalar literatür taranarak ele alınmış ve incelenen araştırmalar kronolojik sıraya göre özetlenerek verilmiştir.

Demirel, Erdem, Koç, Köksal ve Şendoğdu, 2002- 2003 eğitim öğretim yılında, ilköğretim dördüncü sınıf öğrencilerinden oluşan toplam 55 öğrenci ile beyin temelli öğrenmenin yabancı dil öğretimindeki yerini belirlemek amacıyla ön test- son test kontrol gruplu desen kullanarak araştırmalarını yapmışlardır. Araştırma sonunda beyin temelli öğrenmenin öğrenci başarısını ve bilgilerin kalıcılığını arttırdığı ortaya konmuştur.

Fortner (2004),okullardaki İngilizce öğretmenlerinin kullandıkları yöntem ile öğrenci başarıları arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı planlamıştır. Öğrenciler demografik özelliklerine göre, öğretmenler pedogojik bilgileri ölçülerek gruplar oluşturulmuştur. Öğrenci başarıları Norfolk Public okullarındaki 6-8. sınıf öğrencilerinin iletişim becerileri dersi ikinci dönem finaldeki yazma sınavları verilerine göre analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda beyin temelli öğrenme kullanılarak işlenen çoklu zekâ uygulamalarının kullanıldığı öğrencilerin başarılarında artış olduğu saptanmıştır.

Kuhn (2005)’in çalışmasında Carrick’in beyin temelli modelinin işlemsel bağlantı bozukluğu tedavisinde önemsenmesi üzerine değer biçmek için bir çalışma yapmıştır. Çalışmada işlevsel bağlantı bozukluğunun beynin sinirsel bölümleri arasında farklılık olduğundan öğrenme ve davranış bozukluklarına yol açtığı belirtilmektedir. Geleneksel yaklaşımlarda bu durumlarda eğitsel, psikolojik ve ilaçla tedavi yapıldığı ve sınırlı başarıya ulaşıldığı belirtilmiştir. Bu çalışmada işlevsel bağlantı bozukluğu, takıntı hastalığı, tik durumları, hiperaktivite rahatsızlığı olan bireylerde Carrick’in beyin temelli modeli uygulanmıştır, sonuçlar başarının arttığı yönündedir. Araştırmacı gelecekte beyin temelli öğrenmenin beyin temelli rehabilitasyon olarak geliştirilebileceği, böylece hiçbir çocuğun arkada bırakılmayacağı yorumunu yapmıştır.

Miller (2005) te yaptığı tez çalışmasında kırsal kesimdeki bir lisede teknoloji destekli beyin temelli öğrenme yaklaşımının yerine getirilmesini incelemiştir. Burada “öğrenmenin doğası sınıfta nasıldır, eğitmenin görevi nedir, öğrencinin rolü nedir, okul

yöneticisinin ve teknoloji koordinatörünün rolü nedir, öğretmenlerin karşılaştıkları problemler nelerdir ve öğretmenler bu problemlerin üstesinden nasıl gelmektedir? Sorularının yanıtını aramıştır. Bu çalışmada veriler öğretmenlerle, bir okul yöneticisiyle, bir teknoloji koordinatörü ile görüşülerek ve elli altı sınıfta gözlem yapılarak elde edilmiştir. Bulgular üç bölüme ayrılarak incelemiştir: Teknoloji (genellikle bilgisayar) öğrenme aracı olarak yararlanılmaktadır, öğretmen öğrenci becerilerine yardım eden rehber rolündedir, öğrenciler her zaman aktivitelere katılan, teknolojiden yararlanılan icraatçılardır, öğretmenler öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarını ve beyin baskınlıklarını tanır ve aktivitelerini buna göre planlar şeklinde sıralanmıştır.

Çengelci (2005)’in çalışmasında ilköğretim yedinci sınıfta sosyal bilgiler dersinde beyin temelli öğrenmenin akademik başarıya ve kalıcılığına etkisi belirlenmeyi amaçlanmıştır. Araştırmada ön test- son test kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Araştırmada veri toplamak amacıyla öğrencilerin denkleştirilmesinde kullanılmak üzere bir anket formu, öğrencilerin akademik başarılarını ve öğrenilenlerin kalıcılık düzeyini ölçecek başarı testi, sosyal bilgiler dersinin beyin temelliye göre işlenebilmesi için ders planları, ders notları, sınıf içi etkinlikler için öğretim materyalleri, ayrıca öğrencilerin beyin temelli öğrenmeye ilişkin görüşlerini almak için bir anket formu geliştirilmiştir. Araştırma verileri SPSS programında incelenmiştir. Araştırma sonuçlarında beyin temelli öğrencilerin başarılarına bilgilerin kalıcılıklarına olumlu etkide bulunduğu, öğrenci cevaplarının beyin temelli öğrenme lehine çıktığı belirtilmiştir.

Baştuğ (2007)’un “Sosyal bilgiler dersinde beyin temelli öğrenmenin akademik başarıya ve kalıcılığa etkisi” adlı araştırmasının amacı; beyin temelli öğrenme kuramı ışığında hazırlanan etkinliklerin ilköğretim 5. sınıf sosyal bilgiler dersinin öğretiminde uygulanması sonucunda öğrencilerin üst seviyede düşünme becerileri kazanmalarına etkisinin incelenmesidir. Araştırmada nitel ve nicel araştırma yöntemleri beraber kullanılmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden görüşme ve gözlem teknikleri kullanılmış, elde edilen veriler, içerik analizi yöntemiyle yorumlanmıştır. Nicel araştırma yöntemlerinden, ön test- son test kontrol gruplu model kullanılmıştır. Toplanan veriler, SPSS for WİNDOWS 10.00 istatistiksel paket kullanılarak analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, beyin temelli öğrenme kuramı ışığında işlenen derslerin öğrencilerin akademik başarılarını ve derse yönelik tutumlarını olumlu yönde etkilediği sonucu ortaya çıkmıştır.

İskender ve Kuş (2007)’un “Beyin temelli öğretimin öğrencilerin tarih dersine olan tutumlarına etkisi” adlı makalelerinde amaç, bir öğretim yöntemi olan beyin temelli öğrenimin, öğrencilerin tarih dersine karşı tutumlarına olan etkisini incelemektir. Bu amaçla 2005- 2006 eğitim öğretim yılında sınıf öğretmenliği ana bilim dalında öğrenci olan 90 kişilik deney grubu ve 90 kişilik kontrol grubundan oluşan toplam 180 öğrenci ile çalışma yapılmıştır. Araştırma ön test- son test kontrol gruplu modele dayalı deneysel bir çalışmadır. Araştırma sonucuna göre, beyin temelli öğretimin öğrencilerin tarih dersine olan tutumları üzerinde olumlu etkisi olduğu saptanmıştır.

Yağlı, 2008’de beyin temelli öğrenme yaklaşımının İngilizce dersindeki başarı ve tutuma etkisini incelemiştir. Yağlı çalışma grubu olarak endüstri meslek lisesi10. sınıf öğrencilerini seçmiştir. Araştırma 2007- 2008 eğitim öğretim yılı bahar yarıyılında, 2 deney, 2 kontrol grubu kullanılarak yapılmıştır. Deney grubunda 37, kontrol grubunda 41 olmak üzere toplam 78 öğrenci ile çalışma tamamlanmıştır. Çalışmada deneysel araştırma desenlerinden, Solomon araştırma modeli kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak akademik başarı testi ve İngilizce duyuşsal alan tutum ölçeği kullanılmış, araştırma sonunda rastgele seçilen dört öğrencinin görüşü alınmıştır. Araştırma sonucunda beyin temelli öğrenmenin öğrencilerin derse yönelik tutumlarını olumu yönde arttırdığı, akademik başarı yönünde ise anlamlı bir farklılık yaratmadığı ortaya konmuştur.

Öner 2008 yılında ilköğretim 6. sınıf fen ve teknoloji dersi öğretim programında yer alan “Canlılarda üreme, büyüme ve gelişme” ünitesinin beyin temelli öğrenme yaklaşımı ile öğretiminin öğrencilerin başarısına, tutumuna ve hatırda tutma düzeyine etkisini incelemiştir. Araştırma deneysel bir çalışma olup, ön - son test kontrol gruplu model kullanılmıştır. Araştırmada deney grubunda 29, kontrol grubunda 29 olmak üzere toplam 58 öğrenci ile çalışılmıştır. Araştırmanın verileri başarı testi, tutum ölçeği ve açık uçlu sorulardan oluşan form aracılığıyla toplanmıştır. Araştırma sonucunda beyin temelli öğrenmenin öğrencilerin akademik başarılarına bir etkisi olmazken, derse tutumlarını ve hatırda tutma düzeylerini olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Açık uçlu sorulardan oluşan forma deney grubu öğrencilerinin olumlu cevaplar verdikleri belirtilmiştir.

Samur (2009)’un araştırması ilköğretim yedinci sınıfta öğrenim gören toplam 102 öğrenciye uygulanmıştır. Araştırmanın uygulama süresi dört haftadır.Araştırmanın

amacı beyin temelli e- öğrenme yaklaşımıyla işlenen İngilizce dersi ile geleneksel dil öğretim metodunu (Grammar Translation Method) farklı sınıflara uygulayarak öğrencilerin akademik başarıları ve İngilizce dersine yönelik tutumları üzerinde etkisinin olup olmadığını incelemektir. Araştırmada ön test- son test kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda beyin temelli öğrenmenin öğrencilerin akademik başarılarını olumlu etkilediği ve öğrencilerin İngilizce dersine yönelik tutumlarını olumlu yönde geliştirdiği belirtilmiştir.

Bonnema (2009) çalışması sonucunda öğretmenlerin beyin temelli öğrenmeye dayalı anahtarların sınıfta öğretim sırasında öğrenci öğrenme stratejilerinde değişikliğe neden olacak öğretimsel stratejiler arasında bağlantılar kurması amaçlamıştır. Araştırmada bilgi işleme modeli ve uzun süreli, kısa süreli bellek gibi bellek türleri ve bu belleklere bilgi işleme sürecinden bahsedilmiştir. Araştırma sonucunda beyin temelli öğrenme ışığında yer alan aktivitelerin öğrencilerin daha iyi öğrenmelerine yardım ettiği sonucuna ulaşmıştır.

Klinek (2009), çalışmasını eğitim fakülteleri üzerinde yapmıştır. Amacı, eğitim fakültesindeki öğrencilerin beyin temelli öğrenmeyle ilişkili bilgi inanç ve aktivitelerinin kendi sınıflarındaki bilgi, inanç ve derslerdeki egzersizlere yansımasını ölçmektir. Araştırma nitel ve nicel modellerin ikisi de kullanıldığından karma yöntemle yapılmıştır. Araştırmasında bir çok eğitim fakültesinde beyin temelli öğrenme hakkında bilgi verilmediği sonucuna ulaşmıştır. Araştırmasının sonunda öğretim üyelerinin ve öğretmenlerin, beyin temelli öğrenme ve beyinle ilgili bulguların gelecek nesillere aktarıcısı olduklarını belirtmiştir.

Sikes (2009)’ın, çalışmasında beyin temelli öğrenme yönteminin büyük beklentiler metodolojisinde uygulanmasını incelemiştir. Bu çalışmada ön test- son test kontrol gruplu desen kullanmıştır. Araştırmada beşinci sınıf düzeyinde altı sınıf kullanılmıştır. Bu sınıflardan ikisinde sadece büyük beklentiler metodolojisi, ikisinde beyin temelli öğrenme yöntemi, diğer ikisinde ise hem beyin temelli öğrenme yöntemi, hem de büyük beklentiler metodolojisi kullanılmıştır. Katılımcılar toplamda 6 öğretmen 101 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırma okuma ve matematik derslerinde uygulanmıştır. Araştırma sonucunda beyin temelli öğrenme yöntemini kullanan sınıflar, büyük beklentileri kullanan veya kullanmayan sınıflara göre daha başarılı olmuşlardır. Bu bulgular, eğitimcilere beyni ve bilişsel becerilerin nasıl kullanıldığı konusunda

meydan okumaktadır. Bu, eğitimcilere beyin temelli öğrenme tekniğini kullanarak, öğretmenlerin öğretme, öğrencilerin öğrenme yollarında sosyal değişimleri teşvik etmektedir.

Beyin temelli öğrenme kuramının ilköğretim bölümü fen bilgisi öğretmenliği

Benzer Belgeler