• Sonuç bulunamadı

Berlin Yahudi Müzesi’nde yapay ayd nlatman n kesi erek ve ayr arak yön tariflemesi ve yön duygusunun yitmesini sa lamas

Dewey’nin do alc l ndan geli mi Amerikan etkile imci psikolojiye göre, alg lama, klasik ça r m tan m ndaki gibi fiziksel uyaranlar n al nmas olarak tan mlanmasa da, an lar n, bilinçd inançlar n ve özümsenmi olan kültürün d uyaranlarla kayna t ve onlara e ilimlerine uygun bir form ve de er kazand rd bir ili kiyi temsil etmektedir (Eco, 2001). Alg lama, duyusal alg lama, an msama, dü ünme ve ö renme gibi zihinsel i lemleri de içermektedir. Dolay s yla ak l ve duyular bir bütündür (Ayd nl , 1992).

Her ‘deneyim’, ayr nt lar nda farkl olsa da asl nda hepsinin ortak bir örüntüsü vard r; o da, bir canl ile ya ad dünya aras ndaki ili kisel varolu tur. Bu ili ki, Gestalt kuram nda oldu u gibi bütünü olu turan parçalar n birbirini görünür k larak gerilimli bir ekilde varolmalar ndan kaynaklanmaktad r. ‘Deneyim’, ancak böyle bir dinamizmin içinde gerçekle mektedir. Dewey’nin de dedi i gibi, yaln zca de i imin ve ak n egemen oldu u ya da her eyin bitmi , sonlanm , hiçbir ku ku, olas l k ve krizin olmad bir dünyada estetik deneyim ortaya ç kamamaktad r. <çinde ya an lan dünya ise hareket ve sonlanmalar n, kopma ve bir araya gelmelerin gerilimli birle imidir. Bu yüzden, estetik deneyimden söz edilebilmektedir (Dewey, 1997). <nsan ancak kendine canl varl k olarak bir anlam ifade edebilen ‘bir arada olu ’lar kavrayabilmektedir. Haklar nda hiçbir ey bilinmeyen ba ka sonsuz say da ‘bir arada olu ’ bulunmaktad r. Önceki bölümde belirtildi i gibi, herhangi bir ko ulda bir arada olabilecek tüm ö eleri ve onlar n tüm olas ili kilerini deneylerle da arc a katmak mümkün de ildir. Bu nedenle alg lamay biçimlendiren bir etken olarak sürekli ‘deneyim’e ba vurulmaktad r. Gözdeki retina tabakas n n belirli yap s na ba l sonsuz say da olanak aras ndan seçim yapmaya zorlanan organizma, geçmi teki ‘deneyim’lerini i in içine sokmakta ve geçmi te olabilme olas l en fazla olan n o anda ya amakta oldu u f rsatta da en fazla olas oldu unu varsaymaktad r. Ba ka bir deyi le, görülen ey, geçmi ‘deneyim’lerin a rl kl ortalamas n n bir i levidir. Dolay s yla böyle bir sürece dayanarak alg lanan eyler, onun mutlak bir kesinlikle ortaya konmas de il, edinilmi ‘deneyim’lere dayanan ön deyi ve olas l klar olmaktad r (Eco, 2001).

Gerçek sanat eseri, ‘deneyim’le birebir ili kili oldu u için onu insan faktöründen uzak olarak tan mlamak do ru de ildir. ‘Deneyim’, sürekli olu maktad r; çünkü canl varl k ile çevresel ko ullar n etkile imi, ‘deneyim’ sürecinde varolmaktad r.

‘Deneyim’de bir eyden ba ka bir eye ak olmaktad r. Ancak, bu sürekli ak sayesinde delikler, mekanik birle imler ve ölü noktalar olu mamaktad r. Duraklamalar ve dinlenme yerleri ise hareketlerin niteli ini belirten ayraçlar gibidir. Bir sanat eserinde çe itli bölümler, k s mlar ve olaylar, birbiri içinde eriyerek kayna maktad r; ancak hiçbiri kendi özelli ini kaybetmemektedir. Bu de i ik özelliklerin toplam , ‘deneyim’ de ildir; onlar, belirgin özellikleriyle birlikte deneyimin içinde yok olmaktad r. Bir eserin deneyimlenmesi, herkes için her seferinde farkl anlamlar içermektedir. Çünkü bütün insanlar n ayn dünyada ya amas na kar n her bireyin görme ve duyumsama yolu farkl olmaktad r. Dolay s yla insan, eski ‘deneyim’lerle ili kiye girerek o ana kadar varolmayan yeni bir ‘deneyim’i ortaya ç karmaktad r (Dewey, 1994). <nsan ‘deneyim’lenen nesnelerden ayr olarak saf bir zeka gibi, nesneleri de her türlü insanca özellikten yoksun saf nesneler gibi görmek yerine bir içlid l olma durumu söz konusudur. <nsanla nesneler aras ndaki ili ki, egemen bir zihin ile nesne aras ndaki gibi mesafeli ve bask kuran bir ili ki olmamaktad r (Merleau-Ponty, 2005). <li kiler mu lakla makta ve hiyerar i, yerini a örüntüsüne b rakmaktad r.

Bu ba lamda, Merleau-Ponty’ye göre, bir eyin sahip oldu u nitelikler, yaln zca yan yana durmamaktad r. Nesnenin birli i, niteliklerinin arkas nda yatmamakta, her bir nitelik o nesnenin birli ini do rulamakta ve niteliklerin her biri, nesnenin tamam olmaktad r. Jean Paul Sartre da, her niteli in o nesnenin varl n aç a vurdu unu söylemektedir: “Limonun sar l , limonun niteliklerinin hepsine bula r, limonun her niteli i öbürlerine bula r. Her biri, içinden di erini gösteriverir.” Dolay s yla nesneler, kar s nda dü ünülüp ta n lan yal n ve tarafs z nesneler de ildir. Nesnenin her bir özelli i, insan için bir tutumu simgelemekte, an msatmakta ve olumlu ya da olumsuz tepkiler uyand rmaktad r. Bunun yan s ra, nesneler, Norberg-Schulz’un dedi i gibi, çevresiyle beraber kavranmaktad r. Merleau-Ponty’ye göre de nesnelerle öznelerin ili kisi mesafeli de ildir; her nesne vücuda ve ya ama seslenerek insan özelliklerine bürünmektedir ya da tam tersine, bu nesneler, sevilen ya da nefret edilen davran lar n simgeleri gibi öznenin içinde ya ayabilmektedir. “Ressam, nesnelerin ‘auras n ’ yans tmal d r”, derken Cézanne da bunu kastetmektedir (Merleau-Ponty, 2005).

2.3 Estetik Deneyim

‘Estetik’ sözcü ü, ‘alg , duyum’ anlam ndaki Yunanca sözcük aisthesis’den gelmektedir. Bu anlamda Estetik, duyulur alg n n ve duyusall n sa lad bilgi ile ilgili bir felsefe dal olmaktad r. ‘Estetik’ sözcü ünü 1750’li y llarda ilk kez kullanan Alexander Gottlich Baumgarten, onun s n rlar n da belirlemi tir. Baumgarten’in yapt ilk tan mlamaya göre, Estetik, aç k seçik olmayan bir duyusal bilginin bilimidir. Dolay s yla estetik bilginin özelli i, aç k ve net olmak de il, bu ba lamda bulan k olmakt r (Tunal , 1984). Estetik olarak de erlendirilen bir ey, zamana ve kültüre göre de i mektedir. De erlendiren ki inin bilgisi, inançlar ya da ilgisinden etkilendi i için psikolojik, sosyolojik, kültürel ya da politik belirli görü leri yans tabilme potansiyeline sahiptir.

Dewey’ye göre estetik; be enme, alg lama ve keyif alma olarak ‘deneyimleme’yi i aret etmekte ve üreticiden çok tüketicinin bak aç s n belirtmektedir (Dewey, 1994). Bu anlamda, estetik deneyim, kendi hareketinden ortaya ç kan bir süreç olmaktad r. Di er insan etkinliklerinden farkl olarak sanat olu turan ‘deneyim’, ara t rma bitince ba lamamaktad r. Ba ka bir deyi le, sürecin sonundaki bir ey de il, sürecin kendisi olmaktad r (MacIntyre Latta, 2001). Böylece, dinamik bir süreç olarak estetik deneyim, ayn zamanda z tl klar üzerinden tan mlanarak mu lak bir örüntü olu turmaktad r (-ekil 2.9).