• Sonuç bulunamadı

Benliğin Varlıkla İlişkis

Belgede Süreç felsefesinde ahlak (sayfa 30-33)

SÜREÇ FELSEFESİ BAKIMINDAN AHLAKIN PSİKOLOJİK TEMELLERİ

1.2.1. Benliğin Varlıkla İlişkis

Süreç anlayışında insan, benlik şuuruna sahip bir varlıktır. Onun şuur hallerinden oluşan ben tecrübesi, halden hale geçerek sürekli bir oluşum içinde akıp giden bir tecrübedir.45 Buna bağlı olarak süreç felsefesinde Tanrı da bir ben’e sahip bir

varlıktır. Süreç felsefesindeki bu benlik anlayışı, benliği onun, klasik teolojideki ve Aristoteles gibi filozofların anlayışındaki ‘Mutlak Ben’in statikliğini savunan anlayıştan uzaktır. Süreç anlayışında ‘Mutlak Ben’in yaratıcı alanı sonsuz aktivitesi

42 Urhan, Veli, M. İkbal’in Benlik Felsefesinde Tanrı-Evren İlişkisi, İslâmiyât, c. 2, sy 3, Ankara, 1999, s. 132.

43 Descartes R., Felsefenin İlkeleri , (çev. M. Karasan), Vadi Yayınları, İstanbul: 1997, s. 25. 44 Rahman, Fazlur, “İbn Sina” (çev. O. Bilen), ed. M.M. Şerif, Klasik İslam Filozofları ve

Düşünceleri, İstanbul: 1997, İnsan, s.130.

45 Aydın M.S., “ İkbal’in Felsefesinde İnsan”, A.Ü.İ.F. Dergisi, say. XXIX, Ankara 1987, s. 84. XXII

alabildiğince geniştir.46 Aslında İkbal de bu değişimden bahsetmiştir. Ama ona göre,

sonlu ben yetkinlikten yetkinsizliğe doğru ya da tersi bir şekilde değişiklik gösterirse bile, Mutlak Ben tamamen yetkinlik çerçevesinde değişiklik gösterir. Bu ise Tanrının yetkinliğine halel getirmez. Mutlak Ben’in değişmediğini iddia etmek, onun statik olduğunu kabul etmektir.

Aslında bu fikir Kuran’dan mülhemdir. Çünkü onda evrenin daima gelişip değiştiğini, yaratmanın sürekliliğinin olduğunu bildiren ayetler vardır. İkbal’e kaynaklık eden temel fikir de budur. Zaten Plotinos ve Farabî’nin kastettiği de bundan farklı değildir. Yaratma ve değişim süreklidir, sudur devamlıdır. İkbal, Tanrı-evren ilişkisinin mekanik olmadığını, organik olduğunu ileri sürerek Descartes’in aksine Tanrının insanla karşılıklı ilişki içinde olduğuna inanmaktadır. Ancak böyle bir ilişkinin Mutlak Ben ile sonlu bir ben arasında nasıl olabileceği konusunda İkbal, değişmenin öneminin olmadığını söyler. Böylece o, hümanist felsefelerin savunduğu karşılıklı ilişki içinde olan benlerin değişime uğradığı yönündeki fikirlere önem vermez.

Whitehead, Hartshorne ve diğer süreçcilerin görüşlerinde Tanrı ‘bilfiil’ şeydir, bilfiil olmak yaratıklarla beraber olmak anlamına gelir. Bu anlamda Tanrının benliği de kendisiyle beraberdir iç içedir. Oysa varoluşçu, analitik ve olgucu felsefe sistemlerinde varoluş özden önce zikredilir. Varoluşçu düşüncenin önde gelen filozoflarından Sartre, varoluşun özden önce olması gerektiğini, çünkü öz olmadan varoluşun olduğunu söylemiş, hatta çağdaşı Heidegger gibi varlığın sebebini hiçliğe dayandırmıştır.47 Heidegger ise bilfiil mevcut olmayı hiçliğin içinde devam ettirilmek

şeklinde ele alarak bunu aşkınlığın kendisi olarak ifade eder.48 Diğer taraftan İkbal,

Tanrıyı Mutlak Ben olarak kelamda olduğu gibi evrenin dışında ve ondan aşkın olarak düşünmemekte, aksine panteist felsefede olduğu gibi evrenle içkin olarak düşünmektedir. Bu da İkbal’de bir süreç felsefesinin olduğu anlamına gelir. Ondaki Tanrı anlayışı Whitehead gibi çift kutuplu değildir. İkbal’in Tanrısı sonlu benleri kendi 46 İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü , (çev. S. Huri), Kırk Ambar Yay,

İstanbul, 1999, s. 75.

47 Sartere, Jean-Paul, Varoluşçuluk (çev. A. Bezirci), Say Yayınları, İstanbul: 2001, s. 27-8.

48 Heidegger, Martin , Metafizik Nedir (çev. M.Ş. İpşiroğlu. S.K. Yetkin), Kaknüs Yay, İstanbul: 1998, s. 46-47.

Kur’an, 53:17

eritmeyen ve onlara her bakımdan yakın olan Tanrıdır. Burada İkbal, Peygambere hitaben “Muhammed’in gözü oradan ne kaydı, ne de onu aştı”49 ayetini kendine düstur

edinerek yetkin

insan modelinin böyle olduğunu işaret etmiş ve süreç felsefesini İslam’ın ifadeleri ile birleştirmiştir50. İkbal evreni, sonlu benleri ihata eden Sonsuz Benin davranışı, etkileri

ve bunları da Sünnetullah olarak değerlendirir. Evren boşlukta saf madde yığını değil, sonsuz benle organik ilişki içinde bulunan ve Sonsuz Ben’in karakteri olan bir üst bendir. Klasik teolojinin savunduğu evrenin önceden belirlendiği fikrinin Kuran ile tezatlık oluşturduğunu, bunun bir tahminden ileri gitmeyeceğini savunan İkbal, Tanrının hayatında her saniyenin yenilikle dolu olduğunu, önceden bilinen durumlar olmadığını savunur51. İkbal bu düşüncesi ile İslam filozoflarının görüşlerine yakın bir görüş

sergilemektedir. Oysa kelamcılar, her şeyin ezelde yazıldığını ve Tanrının her şeyi olmadan önce bildiğini söylemişlerdir52. Özellikle Eş’ari Kelamı bu görüştedir. Maturidi

ve Mu’tezili kelamı, bu konuda İkbal’e yakındırlar. Bu durum süreç felsefesinde “süreçte kendisini ciddi anlamda kontrol”53, İkbalde ise benliğin temeli olarak “aşk ve

sevgi”, “en yüksek arzu” şeklinde ortaya çıkar. Benliğin varlığı, gayeler üretmesi ve oluşturmasına bağlıdır. “Arzu benlik sahnesinin yapıcısıdır. Benlik denizin coşkun dalgasıdır. Arzu hedefler avucunun kemendidir. Davranış kitabının şirazesidir. Arzular ölürse canlı ölür. Nitekim alevler kısalır ateş söner”54

İkbal’in ben anlayışı şu şekilde kendisini ortaya koymaktadır. Ben tecrübesi, halden hale geçerek sürekli oluşum içindedir. Zihin halleri birbiriyle ilişki içindedir ve hepsi bir ötekine etki ederek onu açıklar55. Benin bir birine etki ederek tecrübe adını

alan amillerin üstünde olmadığını savunan İkbal, tecrübenin, benin faaliyetinden ibaret olduğunu zikreder. Benin kendisi

49

50 İkbal, İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, s. 128. 51 İkbal, a. g. e, s. 56

52 Süleyman Toprak G. Ş., Kelam, Tekin Yay, Konya 1998, s. 215.

53 Whitehead. A .N., The Function of Reason, Boston, Beacon Press, 1971, s. 30, 77.

54 İkbal, Muhammed, Benlik ve Toplum, (çeviren Ali Yüksel ), Birleşik Yayınları, İstanbul 1996, s. 33 -53.

55 Aydın, “İkbal’in Felsefesinde İnsan”, s. 84.

ancak algı, hüküm ve irade ile anlaşılabilir56. Netice olarak denebilir ki benlik söz

konusu olduğunda, süreç felsefesinde benlik varlıkla olan ilişkisi, sosyal bağlamda toplumla olan ilişkisi, psikolojik bağlamda da hem varlıkla, hem de kendisi ve çevresi ( doğa, toplum, aile v.s) ile ilişkisi bakımından özgece bir öneme sahiptir. Tanrı’nın benliğini açıkladıktan sonra, insanın benliğini, insanın kendisi ve çevresi ile ilişkisini ele alacak olursak, ahlakta benliğin temellendirilmesini bir bütün olarak ortaya koyabiliriz.

Belgede Süreç felsefesinde ahlak (sayfa 30-33)