• Sonuç bulunamadı

2 2 BELEDĐYE YÖNETĐMĐNDE HĐZMETLER, HĐZMET YÖNTEMLERĐ VE KULLANICI MEMNUNĐYETĐ

KAMU HĐZMETLERĐNĐN YÜRÜTÜLMESĐNDE BELEDĐYELER

2 2 BELEDĐYE YÖNETĐMĐNDE HĐZMETLER, HĐZMET YÖNTEMLERĐ VE KULLANICI MEMNUNĐYETĐ

2. 2. 1. Belediye Yönetiminde Hizmetler

2. 2. 1. 1. Belediye Hizmetlerinin Kanundaki Yeri

Belediye hizmetlerinin temel olarak kabul edilebileceği ilk yasal dayanağı 1930 tarihinde çıkarılan 1580 sayılı Belediyeler Kanunu olmuştur. Yine belediye hizmetleriyle ilgili çıkarılan ikinci yasal dayanak, 1984 tarihince çıkarılan 3030 sayılı Büyükkent Belediyeleri hakkındaki kanundur. Son olarak kamu yönetimi reform tasarısı kapsamında ele alınan yerel yönetimlere yönelik yeni bir düzenleme ile belediye ve büyükşehir belediye kanunlarında da düzenlemeye gidilmiş, 5393 sayılı Belediye Kanunu 1580 sayılı kanunun, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu da 3030 sayılı kanunun yerini alarak yasal bir çerçeve kazanmıştır.

Belediye hizmetleri 1580 sayılı kanunda 76 kalem olarak belirlenirken, ayrıca belediyelerin bütçelerine göre yerine getirmesi gereken görevler sıralanmıştır. Belediyelerin kanunda yazılı olan hizmetleri yerine getirdikten sonra, halkın ortak ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik her türlü girişimde bulanabilecekleri ifade edilmiştir.

5393 sayılı kanunun genel gerekçesinde, merkezi idare ile mahalli idareler arasındaki görev, yetki, sorumluluk ve kaynak dağılımının da yeniden düzenlenmesini ve genelde mahalli idarelere, özelde ise belediyelere daha fazla yetki, sorumluluk ve kaynak verilmesini öngören kanun, aynı zamanda katılımı arttırmak, demokrasiye işlerlik kazandırmak, yerel halkın memnuniyetini sağlamak üzere mahalli idarelere daha fazla yetki, sorumluluk ve kaynak verilmesi gerektiği vurgulanmış, tüm bu amaçların ve değişimlerin etkisiyle 5393 sayılı kanunun 14. maddesinde belediyenin görevleri iki maddede toplanmıştır (Negiz, 2007).

5393 sayılı Belediye Kanunun 14. maddesine göre; belediye, mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla;

• “Đmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafi ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evi açar. • Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını

yapabilir veya yaptırabilir; her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir veya işletebilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihi dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. Gerektiğinde, öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar, her türlü spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.” demektedir.

2. 2. 1. 2. Belediye Hizmetlerinin Sunulmasında Hizmet Yöntemleri

Yerel halkın mahalli nitelikli ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulan yerel yönetimler, ilk zamanlar sadece günlük kentsel yaşamı idame ettirebilmek adına bir düzen sağlama çabasında iken, zamanla değişen ve gelişen yaşamın getirdiği taleplerle orantılı olarak yerel idareler, fiziksel mekânları düzenleme, sağlık, sosyal yardım, çevresel sorunlar gibi konularda da çeşitli sorumluklar üstlenmek zorunda kalmışlardır (Berk, 2003). Bu durum, idari ve mali açıdan merkeze bağımlı olan bu yöntemleri

2. 2. 1. 2. 1. Đhale Yöntemi

Yerel nitelikteki hizmetlerin, bir sözleşmeyle özel sektör tarafından sunulmasını ifade eden bu yöntem, yerel yönetimlerin, hizmetlerin özelleştirilmesinde en fazla kullandığı yöntemdir. Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinde en yaygın yöntem olarak bilinen ihale yöntemi, bazı kamusal mal ve hizmetlerin üretiminin, hizmetle ilgili sorumluluk kamuda kalmak şartıyla, bir sözleşme ile özel kesime yaptırılması durumudur. Đhale yöntemi, hizmet sunmakla sorumlu belediyelerin, hizmetin finansmanı ve denetimi sağlamak şartıyla, hizmetin sunumu özel kesime devretmesi olarak tanımlanması mümkündür.

Đhale yöntemi ülkemizde de yıllardır uygulanmakta olan bir yöntemdir. Yürürlükteki 4734 sayılı Kamu Đhale Kanunu ile, genel bütçeye dahil dairelerin, katma bütçeli idarelerin, il özel idaresi ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, taşıma gibi işlerini ihale ile özel kesime yaptırmaları mümkündür ve kalkınma planlarında bu yöntem teşvik edilmektedir (Akcan, 2006).

Đhale yönteminin en önemli yararı, rekabet ortamından yararlanmayı mümkün kılmasıdır. Böylelikle ihaleyi kazanmak için rakip firmalar arasında maliyet ve kalite yönünden bir yarışma söz konusu olmaktadır. Bu da ilgili kamu hizmetinin verimliliğini artıran temel noktadır. Diğer bir yararı ise geçici hizmetlerin sürekli eleman istihdam edilmeden yürütülebilmesidir. Ayrıca kendi kadrolarında olmayan nitelikli personelden de yararlanılabilmektedir. Burada önemli olan, ihale edilecek hizmetlere ilişkin tahmini bedellerin sağlıklı yapılması ve hizmetin yürütülmesi esnasında denetimin düzenli yapılmasıdır (Eken ve Eryılmaz, 1990: 62). Ancak, rüşvet ve iltimas türü uygulamalar, sistemin sağlıklı işlemesine zarar verir. Özel sektör temsilcileri ile belediye yetkilileri arasındaki rüşvet olayı, rekabetin pozitif getirilerini tamamen ortadan kaldırabilir (Acartürk, 2001: 48).

Đhale yöntemiyle, çöp toplama, sokakların süpürülmesi, parkların bakımı gibi nitelikli eleman istihdamını gerektirmeyen ve özel sektörün etkin olarak sunabileceği hizmetlerin sunulduğu görülmektedir. Bu tür hizmetlerin niteliği

gereği, özel sektör tarafından sunulmasının kamu yararını azaltması veya belediyece sunulmasının kamu yararını artırması söz konusu değildir. Bununla birlikte, özel sektörün sunmasının maliyetleri düşüreceği ve hemşerilerin daha fazla ve kaliteli hizmet alacağı ileri sürülebilir (Acartürk, 2001: 47).

2. 2. 1. 2. 2. Đmtiyaz Yöntemi

Belediyenin bir kamu hizmetinin sunumunu, sermayesi, her türlü gideri, kazancı ve zararı özel girişimciye ait olmak üzere, belediyenin koyacağı şartlar, sağlayacağı yetkiler ve menfaatler karşılığında özel hukuk kişileri tarafından kurulması ve işletilmesi ya da sadece işletilmesinin devredilmesi usulüdür.

Đmtiyaz yöntemi belediyelerin tekelinde olan bir hizmetin özel bir şirkete tekel olarak verilmesi ya da coğrafi bir bölgede bu nitelikteki hizmetin sözleşme ile özel sektöre devredilmesidir. Đmtiyaz yöntemi genelde su, elektrik, doğalgaz gibi doğal tekellerin söz konusu olduğu durumlarda uygulanan bir yöntemdir. Hizmetten yararlananlar, hizmetin bedelini imtiyaz hakkını kazanan şirkete öderler (Kepenek, 1990: 155).

Đmtiyaz sisteminde hizmetten yararlananlar, hizmetin bedelini doğrudan hizmeti sunan firmaya öderler. Bu durum, hizmet bedelinin kullanıcılar tarafından karşılanmasında güçlük yaratacağı gibi, imtiyazın verilmesi aşamasında ihale yönteminde olduğu gibi rekabet devreye girmekle birlikte, sonraki aşamada rekabetin olmayışı da imtiyaz sahibi firmanın haksız kazanç sağlamasına yol açabilir (Muter, 1994: 150).

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinde yer alan, belediyenin yetkileri ve imtiyazları arasında, “müktesep haklar saklı kalmak üzere; içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak

kurdurmak, işletmek ve işlettirmek. Katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak ve yaptırmak.” yer almaktadır.

2. 2. 1. 2. 3. Yap – Đşlet – Devret Yöntemi

Yap–işlet–devret yöntemi tanım olarak, kamunun görev alanına giren bir yatırım veya hizmeti, yatırım ve işletme döneminde yapılacak masrafları yüklenen ve karşılığında yatırım sonucu ortaya çıkacak tesisi, önceden belirlenen bir süre ve tarife üzerinden işletme hakkına sahip olan bir şirket eliyle gerçekleştirilmesidir (Emek, 1999: 2). Yani, yüksek finansman gerektiren bir kamu hizmetinin sunulması amacıyla, sermaye ve tüm riskler yerli veya yabancı girişimcilere ait olmak üzere, ilgili girişimcilerce kurulup belli bir süre kullanıldıktan sonra bedelsiz olarak ilgili kamu kuruluşuna devredilmesidir (Negiz, 2007: 58).

Yap işlet devret yöntemi serbest piyasa ekonomisinin tam oluşmadığı ülkelerde özel girişimciyi cesaretlendirmek amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemin temel amacı büyük sermaye gerektiren bazı hizmetleri özellikle sermaye kıtlığı çeken ülkeler açısından yabancı sermayeye açmaktır. Böylece bu yöntem yabancı sermayenin ülkeye girişini de teşvik etmektedir (Ulusoy ve Vural, 2003: 10).

Kendi kaynağını kendisinin oluşturması bakımından kamu idaresine herhangi bir mali külfeti olmayan bu yöntem bir tür imtiyazdır. Sistemin yapısında kamuya ait gayrimenkuller üzerinde özel kişi ya da kişiler tarafından bir hizmet birimi oluşturulması, sözleşmede belirlenen süreler içinde özel kişilerce işletilmesi ve süre bitiminde işletmenin her türlü varlığıyla karşılıksız olarak kamu idaresine geçmesi esası yer almaktadır (Eken ve Eryılmaz, 1990: 67).

2. 2. 1. 2. 4. Kiralama Yöntemi

Belediyelerin herhangi bir işletmesini taşınır ve taşınmaz varlıkları ile birlikte belli bir bedel karşılığında geçici bir süre için özel sektöre kiralamasıdır. Đşletme ve

işletmeye ait taşınır, taşınmaz varlıkların mülkiyeti belediyeye aittir. Bu nedenle özel şirket bu varlıklar için herhangi bir harcama yapmaz. Özel şirketin görevi kira karşılığında yönetimini devraldığı belediye işletmesi aracılığı ile kamu hizmeti üretmektir. Özel şirket kira süresinin sonunda devraldığı şirketi ve varlıklarını, devraldığı durumuyla ve çalışır vaziyette belediyeye teslim etmek mecburiyetindedir (Akış, 1994: 44,45).

Kiralama yöntemi, hizmeti yürütmek için gerekli araç ve teçhizatın kamuya ait olması şartı ile yönetimin ve işletilmesinin özel kişi ya da kuruluşlara verilmesidir. Bu sistemin imtiyazdan farkı, hizmet için gerekli yatırımın kamunun malı olması ve kiralama yönteminde sürelerin imtiyaz yöntemine göre daha kısa olmasıdır. Bu yöntemle, kamu kuruluşları verimli çalıştıramadıkları işletmelerini, özel sektörün yönetim ve denetim tecrübesinden yararlanmak için onlara kiraya vererek, kamu işletmelerinin daha kârlı hâle gelmesi amaçlanmaktadır (Eken ve Eryılmaz, 1990: 64).

Kiralama yöntemiyle belediyeler, kârlı ve verimli çalıştıramadıkları işletmelerini özel sektöre devrederek bu işletmelerin kârlılığının ve verimliliğinin arttırılması amaçlanmaktadır.

Belediyeler halk ekmek fabrikaları, mezbaha tesisleri, asfalt ve beton fabrikaları gibi işletmeleri özel sektöre kiralayarak bu işletmeleri e ko no m ik yönden güçlendirebilir.

2. 2. 1. 2. 5. Şirketleşme ve Ortak Girişim

1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 19. maddesiyle, belediye idarelerinin kanun ile kendilerine verilen görevleri yerine getirdikleri takdirde, belde halkının müşterek ve medeni ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için şirket kurabilmelerine ve mevcut şirketlere de iştirak edebilmelerine müsaade etmiştir. Bu madde hükmüne dayanarak belediyeler şirketleşme yoluna gitmektedirler.

iş olanakları ve yeni ekonomik kaynaklar yaratmak gibi hizmetleri daha etkin ve verimli sunabilmeyi amaçlamışlardır. Ülkemizde belediyelerin kaynak yetersizliği ve nitelikli personel eksikliği, kendisine verilmiş görevleri gerçekleştirmesine engel olmaktadır (Negiz, 2007: 57). Ancak burada bilinmesi gereken bir husus da belediyelerin şirket kurmasıyla, belediye hizmetlerinin doğrudan şirkete geçmeyeceğidir. Şirket kendisini belediyenin yerine koyamaz. Belediye kamu hizmetlerini özel kişilere, kendisinin kurduğu ya da ortağı olduğu şirkete gördürmek istiyorsa bunu bir sözleşme dâhilinde gerçekleştirmelidir (Ulusoy ve Vural, 2003: 11).

Ortak girişim ise, kamu hizmeti birimlerinin büyük ölçekli yatırımlarında uzmanlaşmış özel sektör kuruluşları ile birlikte kurdukları, ortak şirketler aracılığı ile gerçekleştirmeleri durumudur. Burada sözleşme yapmaktan çok ortaklık oluşturmak esastır (Negiz, 2007: 57).

2. 2. 1. 2. 6. Satış Yöntemi

Özelleştirmenin başarılı olmasında, hisse senedi satışları yoluyla mülkiyetin tabana yayılması ve yerel tasarrufların özelleştirilen kamu kuruluşlarının alımına yönlendirilmesi temel hedeflerden birisidir. Özel sektöre mülkiyet devrinde satılacak birimin özellikleri ve günün ekonomik şartları ile birlikte, hedef alınan yatırımcı grubuna göre satış yöntemi değişmektedir. Özelleştirmede halka arz, yerli ve yabancı sermayeye blok satış, uluslararası piyasalarda kurumsal arz gibi satış yöntemlerinden hangisinin kullanılacağı, özelleştirilecek kuruluşun sektör içindeki konumu, sahip olduğu teknolojisi, yatırım ihtiyacı, uluslararası düzeyde rekabet ve entegrasyon imkânları, pazar payı ve rekabet durumu ile doğrudan ilgilidir (Devrim, 1994: 25).

Belediyelerin elindeki arazi, bina, belediye iktisadi teşebbüsleri ve her türlü malvarlığı "doğrudan satış" veya "hisse yoluyla satış" modelleriyle satışa konu olabilir. Doğrudan satış modelinde kamu kuruluşunun aktifleri tamamen veya kısmen satışa konu olmaktadır. Diğer modelde ise, kamu kuruluşunun hisselerinin tümü veya bir kısmı özel şahıslara veya kuruluşlara hisse senetleri aracılığı ile

devredilmektedir. Böyle bir uygulamanın yapılabilmesi için, özelleştirilecek kamu kuruluşunun sermayesinin hisselere bölünmüş olması ve sermaye şirketi statüsünde bulunması gerekir (Muter, 1994: 149).

2. 2. 1. 2. 7. Kupon Yöntemi

Kupon yöntemiyle belediye hizmetlerinin fiyatlandırılması durumunda bu hizmetlerden yararlanma gücü olmayan, yoksul ve dar gelirli vatandaşların belediye hizmetlerinden düşük ücretle yararlanması sağlanır. Belediyelerin nakit yardımlar yerine kupon dağıtması, vatandaşlara yapılan yardımların amacına uygun kullanılmasını sağlar (Emrealp, 1993: 32). Böylece yoksul ve dar gelirli vatandaşlara ek satın alma gücü sağlanmış olmaktadır.

Kupon yöntemiyle, belediyeler, tüketicilerin ihtiyacı olan bazı mal ve hizmetleri gerek kamu gerekse özel kesimden karşılayabilmelerini sağlar. Kuponlar, talep edilen mal veya hizmetin bedelinin tamamını veya belirli bir kısmını karşılayabilir. Belediye, tüketicilerin ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri kendisi üretmeyip, tüketicilerin rekabet ortamından da yararlanmalarını sağlayarak serbestçe rekabet edebilmelerini sağlar (Acartürk, 2001: 53).

2. 2. 1. 2. 8. Fiyatlandırma Yöntemi

Bu yöntem, kamu kuruluşları tarafından üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarının piyasadaki şartlara uygun olarak, yani maliyetleri dikkate alarak fiyatlandırılması esasına dayanmaktadır. Yöntemin uygulanması durumunda yerel kamu hizmetlerinin doğrudan doğruya faydalananlar tarafından finanse edilmesi söz konusu olacaktır (Ulusoy ve Vural, 2003: 8).

Bu yöntemde kamusal mal ve hizmetler özel sektördeki gibi fiyatlandırılır. Böylece kamusal malların satış maliyetine bir miktar kâr dahil edildiğinden kamu

Türkiye’de belediyeler 1980’den itibaren yerel hizmetlere uyguladığı sübvansiyonları kaldırarak fiyatlandırma yoluna gitmektedir (Eryılmaz, 1989: 27).

Belediyeleri yerel kamu hizmetlerini ucuza sağlayan bir kamu kurumu olarak görenlere göre, fiyatlandırma yöntemi sağlıklı bir özelleştirme yöntemi değildir. Piyasa şartlarına göre belediye hizmetlerinin fiyatlandırılması durumunda yoksul ve dar gelirli vatandaşların bu hizmetlerden yararlanması zorlaşabilir. Ancak bu tür sakıncaları kupon yöntemini uygulayarak gidermenin mümkün olduğunu savunanlar da vardır (Akcan, 2006: 49).

2. 2. 1. 2. 9. Yönetimler Arası Đşbirliği

Belediyeler önemli ölçüde finansman, teknik donanım ve uzman personel gerektiren hizmetlerin arzında bazen tek başlarına yeterli olamamaktadırlar. Zaten maliyeti yüksek bu teknik donanıma ve personele de bireysel olarak sahip olmalarına genellikle gerek yoktur. Bu bağlamda belediye idaresi, bu tür hizmetleri doğrudan kendisinin yürütmesinin yerine, başka bir belediye ya da kamu kuruluşu ile anlaşarak satın alabilir, yaptırabilir ya da ortaklaşa sunabilir (Azaklı, 1999: 35).

Yerel yönetimlerin işbirliği yapması, tüzel kişiliklerine dokunmadan çeşitli hukuki yapılanmalar içinde bir araya gelmeleri şeklinde olur. Yerel yönetimler kendi aralarında şirket, vakıf, dernek, kooperatif ve birlik kurarak işbirliğine gidebilirler. Yerel yönetimlerin kendi aralarında oluşturdukları işbirliğinin en yaygın örneği birliklerdir. Mahalli idare birlikleri kendilerini oluşturan ve kamu tüzel kişiliğe sahip mahalli idare birimlerinden bağımsız olarak faaliyette bulunurlar. Birlikler, yerel yönetimler adına üstlendikleri hizmetleri yerine getirirken, onların hak ve yetkilerine sahiptirler. Bu hak ve yetkileri kendi organları aracılığı ile kullanırlar. (Özhan ve Yeter, 1995: 36).

2. 2. 1. 2. 10. Gönüllü Organizasyonlar

Belediyeler kent hizmetlerini yürütürken gönüllü kuruluş ve kişilerin katkılarından yararlanmaktadır. Belediyeler; yetenekli, istekli, tecrübeli ve ücretsiz çalışacak gönüllüler sayesinde bazı belediye hizmetlerini masrafsız ya da daha az masrafla sağlayabilir. Belediyeler, çeşitli meslek kuruluşları, dernekler, vakıflar ve diğer gönüllü kuruluşlar ile gönüllü şahısların katkılarıyla, belediye hizmetlerinin yürütülmesinde önemli oranda tasarruf sağlanabilir (Aktan, 1992: 9).

Özelleştirmenin doğal olarak ortaya çıkmış biçimi şeklinde nitelendirilen gönüllüler vakıf, dernek ve benzeri kuruluşlar olabileceği gibi; idealist bireylerden oluşan gruplar da olabilmektedir. Bütün ülkelerde hükümet ve kent yöneticileri, bireylerin ve kuruluşların bazı kamu hizmetlerine gönüllü katkısını artırmaya çalışmaktadırlar. Çünkü kamusal kaynaklar hizmetlerin yeterli düzeyde üretilmesini karşılayamamaktadır. Bu bakımdan toplumun potansiyel imkânlarını da seferber etmek ihtiyacı ortaya çıkmaktadır (Eryılmaz ve Eken, 1990: 65).

Bu yöntemin işlerliği için halkın hayırseverlik, vatanseverlik ve dini duyguları ön planda tutulur. Söz konusu hizmetler herhangi bir mahalle, köy veya semt sakinleri tarafından yapılabileceği gibi zengin bir vatandaş tarafından da yapılabilir. Bu yöntemde devletin görevini vatandaşlar üstlenmiş olur. Ayrıca yüksek düzeydeki kamu görevlileri bu yöntemde etkili olabilir. Bu yöntem daha çok okul yapımı, ağaçlandırma, köprü yapımı, dernek ve vakıf kurma gibi sosyal amaçlı işlerde görülür (Suiçmez ve Yıldırım, 1993: 24).

Osmanlı idaresinin 19. yüzyıl sonlarına kadar gelişmiş bir belediye örgütünden yoksun olduğu bilinmektedir. Osmanlı kentlerinde yerel mal ve hizmetler vakıflar aracılığıyla yürütülmekteydi. Örneğin; yol, su, kaldırım, temizlik, aydınlatma, konaklama, sağlık, eğitim, kimsesizlere ve yoksullara yardım ve daha birçok hizmet vakıflar tarafından sağlanıyordu (Acartürk, 2001: 55).

Gönüllü kuruluşlar eskiden olduğu gibi, günümüzde de birçok ülkede uygulama alanı bulduğu şekliyle kamu hizmetlerinin yürütülmesinde önemli işlevler üstlenebilirler. Bu organizasyonlar, sosyal sorumluluğu geliştirmek, yabancılaşmayı önlemek, sosyal barışı ve dayanışmayı sağlamak, serveti sosyalleştirmek ve dolayısıyla toplumda gelir dağılımını dengelemenin yanında, merkezi ve yerel düzeydeki yönetim örgütlerinin küçültülerek daha etkili hizmet yürütülmesine katkıda bulunabilirler (Eryılmaz, 1997: 184–185).

2. 2. 1. 2. 11. Vergi Teşvikleri ve Đdari Düzenlemeler

Bu yöntemle, yerel hizmetler için vergi, resim ve harçlardan indirim yapılarak şirketlerin ya da kâr amacı gütmeyen kuruluşların, kentsel hizmetleri yerine getirme bakımından teşvik edilmesi amaçlanmaktadır (Emrealp, 1993: 30).

Vergi teşvikleri ve bazı idari düzenlemeler, kamu kuruluşları tarafından, hizmet sağlayan özel kuruluşları teşvik etmek amacıyla kullanılmaktadır. Bu yöntem, bir kamu hizmetini yürüten özel kuruluşun vergi teşviklerinden ya da vergi indirimlerinden yararlanmasını, karşılaştığı mevzuat engellerinin azaltılmasını gerektirir. Böylelikle bu alana özel girişimcilerin daha fazla yatırım yapmaları sağlanmış olur (Zengin, 1999: 80).

Bu tür düzenlemeler ve teşvikler, bazen yerel hizmetlerin gerçekleştirilmesinde, harcamaların gerçek maliyetin altına çekilerek ve hizmet üreticilerini özendirici bir nitelik taşımaktadır. Birçok ülkede uygulanan bu yöntemin, özellikle sosyal hizmetler konusunda yaygınlaştığı görülmektedir. Örneğin, gündüz çocuk bakımı hizmetlerinin yaygınlaştırılması, yaşlıların ve engelli kimselerin bakımı, dar gelirliler için konut programları gibi sosyal hizmetler, bu tür teşviklerdendir (Emrealp, 1993: 30–31).

2. 2. 1. 2. 12. Kendi Kendine Hizmet Yöntemi

Kendi kendine yardım yöntemi, belediyenin grupları, bir mahallede oturanları veya tüm belde halkını, kendilerinin yararlanacağı hizmetlerin üretilmesi için teşvik etmesi ve yönlendirmesi durumunda söz konusu olmaktadır. Bu yöntem günümüzde hizmetlerin yapım ya da sunum aşaması ile sınırlı kalmayarak, hizmetlerin bakımı, işletilmesi ve onarımı aşamalarında da giderek daha yaygın olarak uygulanmaktadır (Ulusoy ve Vural, 2003: 8).

Hizmetlerin daha iyi yürütülmesi için gerekli olmakla birlikte, henüz kurumsallaşamamış bir modeldir. Geri kazanım için okunmuş gazeteleri, boş şişeleri toplama yerlerine götüren; yangından korunmak için sigarasını söndüren; çöpleri çöp kaplarına atan birey; çocuğuna kaldırımdan yürümesini veya yaya geçitlerinden geçmesini öğütleyen bir baba kendi kendine hizmet yöntemini uygulamaktadır (Eryılmaz, 1997: 192).

Bu yöntem tüm modeller içinde en önemlisidir ve temel olarak aileye dayanır. Dünyanın birçok ülkesinde yerel yönetimlerinde sunduğu sağlık ve eğitim gibi hizmetlerde ve kamu düzeninin sağlanmasında en etkili sistemdir. Kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli yürütülmesinde, “kendi kendine hizmet” yönteminden faydalanılmalı ve bu modelin geliştirilmesi için yetkililer çaba göstermelidir (Acartürk, 2001: 58).

2. 2. 1. 2. 13. Hizmet Sözleşmesi Yöntemi

Belediyelerin bir kısım yerel hizmetlerin görülmesini sözleşme ile özel şirketlere devretmesidir. Bu yöntem özellikle temizlik, çöp toplama, belediye araçlarının bakımı ve sayaç okuma gibi hizmetler için uygulanmaktadır. Belediyeler bu tür hizmetleri özel şirketlere devrederse, hizmet yükleri hafiflediğinden dolayı özel şirketler üzerinde daha etkin denetim yapabilirler ve bu kuruluşlar aracılığı ile daha

hareket etmesi ihtimali belediyeler tarafından göz ardı edilmemelidir (Bedir, 1994: 32).

Bu yöntemde hizmetin su nu lduğu tesisler ve ya demirbaş eşyalar belediyelere aittir. Özel şirket sözleşmeye dayanarak belediye adına çalışmaktadır. Hizmet sözleşmesi yapılarak sunulabilecek yerel hizmetlere, sayaçların okunması, fatura düzenlemesi, kanalizasyonların temizliği, katı atıkların toplatılması, belediye araçlarının bakım ve tamiri, gibi hizmetler örnek olarak verilebilir.

2. 2. 1. 2. 14. Yasal – Kurumsal Serbestleşme Yöntemi

Bu yöntem, genel ve mahalli kamu hizmetlerinde fiyat ve ücret kontrollerine son