• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.4. Davranışsal Finans Modelleri

2.4.4. Beklenti Teorisi (Prospect Theory)

Psikoloji ve iktisat sosyal bilimlere ait bilim alanları oldukları için, ortak paydaları bireydir. 1950’lerde psikoloji alanındaki çalışmalar risk ve belirsizlik altında insan tercihlerini ve davranışlarını incelemeye yönelmişlerdir. 1950’lerde Alias, Edwars ve Simon’un belirsizlik ve risk altında bireylerin davranışlarını ve kararlarını incelemeye yönelik araştırmaları yoğunluk kazanmıştır. Beklenti teorisi, bir bireyin davranışlarını belirleyen motivasyonun, bu davranış sonucundaki beklentiler olduğunu iddia eden teoridir. Daha genel anlamda, bireyin bir beklenti ile ilgili oluşan çekicilikten dolayı motivasyona sahip olduğu ve bu motivasyonun bireyin seçimleri, davranışları, kararları gibi bir dizi davranışsal faaliyetini belirlediğini iddia etmektedir. Psikolojide belirsizlik ve risk altında karar verme davranışları iktisat dünyasının da ilgisini çekerek 1979’da Kahneman ve Tversky’nin risk altında tercih etme analizi çalışması ekonomi dünyasınca milat olarak kabul edilmektedir. (Böyükaslan, 2012, :51).

Beklenti teorisine göre, belirsizlik durumlarında, karar verme aşamasında, geleneksel teorilerde bulunan genellemelerin tekrarlanan bir şekilde ihlal edildiği saptanmıştır. Gelenekçi teorilerle, belirsizlik içeren durumların birey tercihlerini açıklamakta noksan olduğu tespit edilmiştir. Kahneman ve Tversky’ nin çalışmalarıyla, yatırımcıların belirsizlik altında karar verme durumunda, psikolojik ve sosyolojik faktörlerin yatırımcıları etkilediğini tespit etmişlerdir. Beklenti teorisi, beklenen fayda teorisine başlıca alternatif konumda yer almaktadır. Beklenti teorisi ile yatırımcıların, kayıp ve kazanç durumlarında yaptıkları yatırım tercihlerinde değişiklik gösterdiğini saptamışlarıdır (Kahneman, 2015, :321-326; Küden, 2014, :22).

Kahneman ve Tversky çalışmalarda kayıp ve kazanç olasılıklarında iki önemli durum tespit etmişlerdir. İlk olasılık, insanlar kazandıklarında risk almayı tercih etme eğilimli değillerdir. Yatırımcılar finansal yatırım kararları sonrasında gerçekleşen kayıp durumunda, kazanca göre daha risk almayı tercih etmektedirler. Dolayısıyla finansal yatırım kararı sonrasında oluşan kazanç durumunda risk alma eğiliminde değillerdir. (Ünal, 2013,

:61; Böyükaslan, 2012, :51).

Geleneksel finans teorileri kısmında incelendiği ve vurgulandığı üzere insanlar riskten kaçınma eğilimindedirler. Beklenti teorisi bunun aksine risk alma eğiliminin daha fazla kazanç sağlamak değil, kayıptan kaçınma amacıyla olduğunu ileri sürmektedir. Beklenti teorisi insanların kazanç ve kayıplarını asimetrik biçimde değerlendirdiklerini belirtmektedir. Yani, kişinin risk karşısındaki davranışları aynı

zamanda kişinin önceki tecrübeleriyle alakalıdır. Buna göre finansal anlamda kayıp yaşamış bir yatırımcı ilerleyen dönemde bunun etkisinde kalabilir ve risk alma konusunda aynı isteği göstermeyebilir (Prast, 2004, :3-24). Beklenen fayda teorisinde yatırımcılar karar verirken kendilerine en fazla fayda sağlayacak şekilde tercihte bulunmaktadırlar. Beklenti teorisinde ise bireyler karar verirken değer fonksiyonunu kullanmaktadırlar(Çekiç, 2016, :76).

Şekil 2.6. Beklenti Teorisinde Kurumsal Değer Fonksiyonu.

Kaynak: www.davranissalfinan:blogspot.com.tr/2013/03/kuramsal-degerfonksiyonu.html#!/2013/03/

kuramsal-deger-fonksiyonu.html[ Ziyaret Tarihi:23 Eylül 2016].

Şekil 2.6‘da değer fonksiyonu kazanç alanında içbükey, kayıp alanında

dışbükeydir. Bu durumun sebebi, kazanç alanında insanların riskten kaçınması, kayıp alanında ise risk almaya daha çok eğilimli olması şeklinde açıklamaktadır (Turan, 2010, :36).

Beklenti teorisi ve beklenen fayda teorisi kıyaslandığında benzer düşünceleri taşımaktadırlar. Beklenen fayda teorisi bireylerin faydalarını en üst seviyede tutmaya çalıştığını kabul eder ve beklenti teorisi de aynı yöndedir.

Her iki teori de kişilerin varlıklarından elde ettikleri faydaların maddi açıdan değil de bireylere sağladığı memnuniyet biçiminde ölçülmesi gerektiği belirtilmektedir. Bir diğer benzerlik yatırımcıların, kazançta risk var ise riskten uzaklaşacaklarını ve varlıklarındaki büyümenin son birimden elde edilen kazancın fayda getireceği varsayımı, beklenen fayda ve beklenti teorisinde kabul görmektedir. Her iki teorinin benzer yanları olduğu gibi farklılıkları da bulunmaktadır (Yaşar, 2008, :52):

 Beklenen fayda teorisinde sağlanan faydayı varlıklarındaki son durumu referans noktası alıp ölçmektedir. Bireylerin yatırımları sonucundaki varlıklarının en son durumu, bireyin daha önceki varlıkları ile yatırım

tercihlerinin getirdiği ek kazançlar değerlendirirler. Ama beklenti teorisinde bireyin seçtiği tercihin etki edeceği değişim incelemektedir.

 Beklenen fayda teorisinde yatırımcının beklediği yararı hesaplama işleminde gerçekleşebilecek olasılıklar dikkate alınır. Beklenen yarar; her tercihin beklenen sonuçlarının olasılıklarının ağırlıklandırılması ve toplanmasıyla hesaplanır. Beklenti teorisinde ise değer fonksiyonunda karar ağırlıklarından faydalanılmaktadır. Karar ağırlıklarının olasılığı beklenen fayda teorisindeki hesaplanan olasılıklardan daha düşük seviyededir.

 Beklenen fayda teorisinde, riskten kaçınan, riske duyarsız, risk alabilen olmak üzere üç tip yatırımcıdan bahsedilmektedir. Bu özelliklerin tümü hiçbir yatırımcıda bulunamaz. Fakat beklenti teorisinde bireyler varlık düzeylerinden bağımsız kazanım elde ettiklerinde riskten uzaklaşan, kayıp ile karşı karşıya kaldıklarında bireyin riske yakınlaşan eğilimler gösterdikleri görülmektedir.

Kahneman ve Tversky’in yapmış olduğu birçok çalışmada bireylerin belirsizlik altında karar verirken rasyonel davranamamalarının en önemli sebeplerinden biri olarak bireylerin, ekonomik ve istatistiksel kararlarında durumu analiz etmekte yaşadığı zorluklar olduğu belirtilmiştir. Bu zorluklar arasında, büyük sayılar kanunu ile küçük sayılar kanunu bulunmaktadır. Büyük sayılar kanuna göre, bir örneklemin popülasyonu temsil edebilmesi için yeterince büyük olması gerekmektedir. Büyük örneklemlerde örneklemin sayı büyüklüğü arttıkça, yapılan analizin doğruluk payı artmaktadır.. Küçük sayılar kanununa göre insanlar; küçük bir grupta oluşabilecek tüm ihtimalleri tüm popülasyonun tümünde oluşabilecek ihtimallere benzetme derecesini nasıl abartıldığını açıklamakta kullanılmıştır. Bu da insanların rasyonel kararlar alamamasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla insanlar büyük sayılar kanunu da ihlal etmiş olmaktadırlar. Küçük sayılar kanununda ise büyük sayılar kanunun aksine, bireyler küçük bir örnek dağılımında, aldığı örnekleminin % 80 ortalama gerçekleşeceğini düşünerek analizlerini bu şekilde gerçekleştirirler. Dolayısıyla bireylerin bir durum karşısında yeterli büyüklükteki örneklem bulunduğunda genelleme geçerli olmaktadır. Bu durumla karşılaşan bireylerin, karmaşık bir süreci tercih etmektense, bazı kısa yollara başvurarak, yanlı sonuçlar çıkarmalarına ve akılcı kararlar alamamalarına sebep olmaktadır (Çekiç, 2016, :79; Yaşar, 2008, :74).