• Sonuç bulunamadı

3 PAUL KLEE’NĠN SANATI ÜZERĠNDEKĠ ETKĠN OLGULAR

3.2 Paul Klee’nin Sanatında Müzik

4.2.2 Bauhaus Ruhu

Sanat tarihçi ve eleĢtirmenFrank Whitford, Bauhaus‟u Ģöyle tanımlamaktadır:

“Bauhaus sözcüğü, etkisi Weimar‟dan çok daha geniĢ bir coğrafyaya ve zamana yayılan bir devrime ve bu devrimle iliĢkilendirilen bir paradigmaya, kısa bir süre, Staatliches Bauhaus‟ta yoğunlaĢan, bir „idealar ya da kavramlar, değerler, teknikler ve modeller kümesi‟ne, bilim tarihçisi Thomas S. Khun‟un tanımıyla, „konstelasyon‟una karĢılık gelmektedir.

114

Konstelasyonlar, antik çağlardan beri belirli figürler ya da desenler oluĢturdukları düĢünülen ve yeryüzündeki gözlemcilere, gök kubbede, birbirlerine göre konumları değiĢmeksizin, düzenli bir devinim halinde göründükleri için, sonsuz sayıda gök cismi içinde, tek tek yıldızların konumunu belirlemeye olanak veren, yıldız guruplarıdır”. (Artun/AliÇavuĢoğlu 2009: 111-112)

„Konstelasyon‟, Bauhaus ruhunu anlatan, en güzel tanımlardan biridir. Kurulurken, sanat ve zanaatı birleĢtirip, bu alanda, yol gösterici bir ıĢık olmayı hedefleyen Bauhaus, kısa ömründe bu hedefine ulaĢmıĢ, her alanda, tasarım düĢüncesinin geliĢmesinde etkili olmuĢtur. Bauhaus ıĢığı, okul kapandıktan sonra da yayılmaya devam etmiĢ, sadece Avrupa‟da, Ġngiltere‟de değil, Gestapo hıĢmına uğrayan Walter Gropius, Mies van der Rohe, Breuer, Albers gibi eğitimci sanatçıların Amerika‟ya göçmesiyle, ABD‟de ve tüm dünyada, mimarlık, Ģehircilik, endüstriyel tasarım, mobilya tasarımı konularında, derin etkisini sürdürmüĢtür. Ġlk kez, Bauhaus okulunda dile getirilen “temel tasarım” kavramı, öğrencilerin mimarlık ve tasarımla tanıĢtığı ana ders olarak, fakültelerin programlarında yerini almıĢtır.

Türkiye‟de de, Köy Enstitüleri, Tatbiki Güzel Sanatlar Okulları, Mimarlık Fakülteleri gibi eğitim kurumlarında Bauhaus düĢüncesinin etkileri görülmektedir. Örneğin, ODTÜ‟nün kuruluĢunda, Amerikalı uzmanlar görev almıĢ ve Amerikan üniversiteleriyle iĢbirliği yapılmıĢtır. Mimarlık Fakültesi‟ni kurma görevi Harward Üniversitesi‟nde Walter Gropius ile birlikte eğitmenlik yapan, Holmes Perkins‟e verilmiĢtir. Üniversite 1956 yılında eğitime baĢladığında, mimarlık fakültesinin programının oluĢturulmasında büyük katkıları olan Marvin Sevely, Gropius‟un öğrencisidir. (Artun/AliÇavuĢoğlu 2009: 380)

Bu çalıĢmada Bauhaus programı, ya da manifestosunun ayrıntılarına girilmemiĢtir. Ama Walter Gropius‟un, sanatçıları neden bu kuruma davet ettiğini, beklentilerinin ne olduğunu belirtmekte yarar görülmektedir.

Gropius 1919‟da, Berlin‟de düzenlenen, „TanınmamıĢ Mimarlar Sergisi‟ broĢür yazısında, Ģöyle demektedir:

“Mimarlık, insanın en soylu düĢüncelerinin, coĢkusunun, insanlığının, inançlarının kristalleĢmiĢ anlatımıdır. Bir zamanlar böyle idi! Bugünkü bu gri, boĢ ve ruhsuz yapı

115

maketleri, bizim neslimizin „mimarlık‟ denen o yüce sanatı unutarak, kendimizi ruhsal cehenneme gömüĢümüzün kanıtı olarak gelecek nesillere kalacaklar. Umutsuzuz, ama bir tesellimiz var: bir düĢünce; mutlaka gelecek olan, daha mutlu bir çağın gerçekleĢtireceği, coĢkulu, cesur ve ileriye dönük bir mimarlık düĢüncesinin oluĢması. Sanatçılar! Bozuk akademik eğitimimizin „sanatlar‟ arasında koyduğu duvarları artık yıkalım ve hepimiz yeniden, „yapımcı‟ olalım. Hep birlikte, bu yeni mimarlık düĢüncesini isteyelim, geliĢtirelim ve yaratalım. Ressamlar ve heykeltıraĢlar! Mimarlıkla aranızdaki engelleri aĢın ve sanatın en son hedefi, mimarlık, resim ve heykelin, yeniden, tek biçim olacağı, geleceğin katedralini hep birlikte inĢa edin! Hep birlikte, savaĢım verin!

Bugünün mimarı yoktur. Bizler, hepimiz, ancak, yeniden „mimar‟ adını taĢımayı hak edecek kiĢinin yolunu hazırlıyoruz, çünkü o, „çölleri bahçeye çeviren, gökyüzüne uzanan harikalar yaratan kiĢi, sanatın efendisi‟ anlamına gelir.” (Conrads 1991:

33,34)

Mimarı, „sanatın efendisi‟ olarak tanımlayan Gropius‟un amacı Bauhaus‟u „Entelektüeller Cumhuriyeti‟nin temel taĢı haline getirmektir ve bunun için, mimar olmasalar da, kolay anlaĢılamasalar da, sanatın diğer efendilerini bu çatı altında toplamak istemektedir. Doğru kadroyu oluĢturmak çok önemlidir.

Ġlk kadroda yer alan, sanat düĢünürü ve ressam Johannes Itten, eğitimcilik konusunda deneyimlidir ve Bauhaus‟a, müritleri olarak da tanımlanması mümkün Viyana‟lı bir gurup öğrencisi ile birlikte gelmiĢtir. HeykeltıraĢ Gerhard Macks, porselen ve seramik alanlarında da çalıĢmıĢtır. Lyonel Feininger dönemin en ünlü ekspresyonist ressamlarındandır. 1921‟de Klee ve Oskar Schlemmer aynı dönemde göreve baĢlamıĢlardır. Daha sonra, „Der Sturm‟un ressamlarından Georg Muche ve tiyatro atölyesini üstlenen Lothar Schreyer ve 1922‟de Kandinsky de kadroya katılmıĢlardır. Theo von Doesburg‟un, 1922-24 arası aralıklarla verdiği derslerle, „De Stijl‟ akımı da Bauhaus‟a girmiĢtir.

Bauhaus öğretisinde, özellikle de Itten‟in etkisiyle, kontrast, form ve renk teorileri öğretilmektedir. Ġçsel varoluĢa yönelik çalıĢmalar yapılmakta, öğrencilerin kendi ritimlerini bulmaları beklenmektedir. Örneğin, Itten‟in asistanlığını da yapan, Gertrud Grunow, piyano eĢliğinde, renk, müzik, algı ve formun evrensel dengesinin

116

sağlanmasını hedefleyen, okulun ruhunu yansıttığına inanıldığı için Bauhaus tanıtımında kullanılan,‟harmonization‟(uyum) derslerini vermektedir. Bu derslerde, piyano eĢliğinde kültürfizik ve yoğunlaĢma alıĢtırmaları yapılmaktadır.

Itten ve diğer asistanı, Georg Muche, Almanya‟da 1910‟lardan beri yaygın olan, „Mazdaznan‟ tarikatının üyesidirler ve bu düĢüncelerini Bauhaus‟a taĢımıĢlardır. Itten‟in getirdiği „Viyanalılar‟ gurubuna bir de bu mistik gurup eklenmiĢtir. Mazdaznanlar vejetaryendirler, oruç tutarlar, nefes alma ve sağlıklı yaĢam alıĢtırmaları yaparlar. Itten „aziz‟ gibi kabul edilmektedir ve Bauhaus‟dan ayrılmasıyla „tarikat‟ etkisini kaybeder. Bauhaus‟un özelliklerinden biri de, okula erkek öğrenci kadar, kız öğrenci de alınmasıdır. (Droste 2011: 12-33)