• Sonuç bulunamadı

1979 yılı Kasım ayında gerçekleşen Kâbe baskını, hem Ortadoğu hem de Arap Yarımadası için önemli olmakla birlikte, nedeni ve sonuçları konusunda en az çalışma yapılan ve dolayısıyla akademik kaynak azlığı bulunan olaylardan biridir. Özellikle Suudi yönetimin bu olay esnasında uyguladığı sansür ve sonrasında geliştirdiği baskıcı uygulamaların, hem olayın araştırılmasını hem de üzerinde çalışmalar yapılmasını engellediği araştırmacılar tarafından genel olarak dile getirilmektedir.

233 Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, s.424.

234 Hough, 1979 and the Re-Emergence of the Islamic Empire, s.26. 235 Hough, 1979 and the Re-Emergence of the Islamic Empire, s.26-29.

87

Kâbe Baskını ve Mescid-i Haram’ın işgali, Sovyetlerin Afganistan işgalinden bir ay kadar önce, 20 Kasım 1979’de Cüheyman El Uteybi liderliğinde bir grup tarafından Mekke’de gerçekleştirilmiştir. Suudi Arabistan kraliyet muhafız alayında 18 yıl komutanlık yapan ve daha sona ayrılarak Medine İslam Üniversitesi’ndeki eğitimine dönen Cüheyman El Uteybi, ülkesindeki yerleşik dini kurumlaşmaya karşı çıkmış, dini otoritenin siyasi otorite altında yer almasına neden olan Suudi yakın tarihine eleştirel olarak bakmıştır. Cuheyman, devletçi ve gelenekçi âlimlerden ziyade, kendilerine Şuyûhü’s-Sahve (uyanış âlimleri) denilen yeni bir Selefi ulema neslini önemsemiştir.236

Sahve’nin de düşüncelerinden etkilenen Cuheyman, Suudi yönetimine ve onun Vahhabi ortaklığına muhalif bir çizgiye geçmiştir.

20 Kasım 1979 sabah namazını müteakip, Cüheyman ve arkadaşları, Mescid-i Haram’ı işgal etmişlerdir. Baskının hazırlıkları çok önceden başlamış, Kâbe'nin altında bulunan eski zamanlardan kalma dehlizlere aylar boyunca gizlice silâh, mühimmat ve yiyecek depolanmış, dehlizlerin şehre giden uzantıları tutulmuş ve baskından sonra Suudi güvenlik kuvvetlerinin Haremi-Şerif'e girmeleri imkânsız hale getirilmiştir.237

Ulema tarafından verilen müdahale fetvası sonucu, eylemciler müdahaleler sonucu işgalin başlamasından 4-5 gün sonra Kâbe’nin bulunduğu zemin kattan bodrum kata çekilmek durumunda kalmışlardır. O sırada mehdi olduğu ilan edilen Kahtani öldürülmüş ancak eylemciler direnişe devam etmiş ve bodrumdan çıkmamışlardır. Eylemcilerle herhangi bir sonuca ulaşılamayınca, Suudi yönetimi, Fransa özel kurtarma timinden yardım istemiştir. Sonunda zemin katlara su basılıp elektrik verilerek, insani olmayan bir yöntemle isyancılar ele geçirilmiştir.238

236 Biyografi: Cuheyman Uteybi, http://www.mepanews.com/biyografi/258-cuheyman-uteybi.html

09.05.2016

237Murat Bardakçı, “Tam 30 Yıl Oldu Kâbe Baskını Esrarını Hala Muhafaza Ediyor,”, Habertürk Gazetesi,

http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/223477-tam-30-yil-oldu-Kâbe-baskini-esrarini- hala-muhafaza-ediyor, 01 Aralık 2009.

238 Mehmet Ali Büyükkara, “Allah Kâbe’sini Korur”, röp.:Emeti Saruhan, Gerçek Hayat, 2017,

88

4 Aralık’ta sona erdirilen bu 15 günlük işgal, Cüheyman’ın cezaevinde tanıştığı ve daha sonra kızkardeşi ile evlenen kayınbiraderi Muhammed bin Abdullah el Kahtani’yi mehdi ilan etmesinin dışında, dini ve özellikle de siyasi talepleri de olan bir eylem olmuştur.239 1744 tarihli Suudi-Vahhabi siyaset-din ittifakının ruhundan Suudi

rejiminin uzaklaştığını düşünen Cüheyman, yöneticileri; kâfirlerle dostluk kurmakla, ülkenin serveti olan petrolü onlara çok ucuza satmakla, kutsal toprakları onların bürokrat ve askerlerine açmakla, müşrik ve kâfirlere karşı cihad hareketini durdurmakla suçlamıştır.240 İşgalcilerin beklentileri de doğal olarak bu düzlemde şekillenmiştir.

Cüheyman ve arkadaşları; Batı’dan ithal edilen kültür, taklid ve değerlere son verilerek İslamiyet’in adaletli kültür ve değerlerinin yerleştirilmesini ve saltanat düzeninin yıkılarak İslam devletinin kurulmasını isterken Suud ailesinin yargılanmasını ve halktan çaldıklarının geri verilmesini de talep etmişlerdir. Yine, İslam'a ve Müslümanlara karşı düşmanca tutumu nedeniyle ABD'ye petrol ihracatının durdurulmasını, ülkenin ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde petrol üretiminin azaltılmasını, milli servetin heder edilmemesi ve Arap yarımadasını ellerine geçiren tüm yabancı askeri uzmanlar ve danışmanların sınır dışı edilerek yabancı askeri üslerin kaldırılmasını istemişlerdir.241

Kâbe’nin işgali ve sonuçları bu anlamda Suudi yönetiminde büyük bir itibar kaybı yaşatmıştır. Hem Kâbe’yi koruyamamak hem de orada bir katliama sebebiyet vermek, Suudi hanedanlığının İslam dininin koruyucusu olma iddialarını boşa çıkarmıştır. Bununla birlikte, bazı araştırmacılar, Kâbe’de yaşananların El-Kaide’yi doğuran sonuçlara yol açtığını ifade etmektedir. Örneğin Tramifov’a göre Suudi Arabistan ve ötesindeki pek çok Müslüman’ın, genç Usame Bin Ladin de dâhil olmak üzere, Mekke’deki katliamdan ötürü Suudi yönetimine karşı sadakatleri çatırdamaya başlamıştır. Zaman içerisinde Suud Hanesi’ne ve onun Amerikan destekçilerine karşı

239 Büyükkara, Allah Kâbe’sini Korur, s.9.

240 Mehmet Ali Büyükkara, Günümüzde Selefilik ve İslami Hareketlere Olan Etkisi, Tarihte ve

Günümüzde Selefilik, Milletlerarası Tartışmalı Ilmi Toplantı, İstanbul 2013, s.501.

241 Mepa News, “Kâbe Baskını’nın Yeni Görüntüleri Çıktı”, http://www.mepanews.com/haberler/6169-

89

açık bir karşıtlığa doğru sürüklenen bu ideoloji, zaman içinde çok daha şiddetli bir yapıya dönüşerek el-Kaide ile sonuçlanmıştır.242

Suudi yönetimi, bu olaydan sonra kendi hanedanını korumak için, sokağa çıkma yasaklarına, sınır dışı etmeye, gösterilerin yasaklanmasına, muhalif üniversitelerin kapatılmasına varan bir dizi önlem alarak iç politikada muhalif hareketlere karşı sertleşmeye gitmiştir.243 Ancak, Afganistan’ın işgali bölümünde de değinileceği üzere,

Kâbe Baskını sonrası, kendi içerisindeki cihatçılarla ne yapacağını bilemeyen Suudi Arabistan; işgal ile birlikte aradığı fırsatı bulmuş ve önce Afganistan İşgali’ne, daha sonra da küresel cihada hem insan kaynağı hem de maddi kaynak sunmaya başlamıştır.

Yukarıda da belirtildiği gibi, Kâbe Baskını’nı Suudi yönetiminin sansürü nedeniyle pek çok yönü ve ilişkileri karanlıkta kalan, siyasi talepleri arka plana itilen ve genelde dini olarak görülen bir hareket olmuştur. Bu da, Suudi tarihindeki en büyük sistem karşıtı hareketlerden birinin sessiz sedasız yok olmasına neden olmuştur.