• Sonuç bulunamadı

1.4 Gazetecilikten Basın Fotoğrafçılığına 1888-1936

1.4.2 Basının ve Basın Fotoğrafının Gelişimi ve Yayılımı

XIX. yy’ın sonunda basının dönüşümü, elbette ki kısmen endüstriyel devrimden ve teknik üretimin devriminden kaynaklanmıştır, ancak aynı zamanda da okurlarının gelişimine, daha talepkar ve daha çeşitli olmalarına da fazlasıyla borçludur. Gazeteciliğin dönüşümünden söz edilebilir: özellikle de günlük gazetelerde fıkraların yerini röportajlar alacaktır. Gazetelerin içeriğindeki ve okurlarındaki genişlemeye iki etken neden olacaktır: sayfa sayısının artışı ve gazete türlerindeki çeşitliliğin artışı. Gerçekten de türlerin çoğalmasına tanık olunmuştur-uzmanlaşmış dergi ve gazeteler (spor, finans, sanat), periyodikler, kadınlara veya çocuklara yönelik basın-. Bu üstünlüklerler, “basından, düşünce biçimlerinin ve yaşam biçimlerinin adaptasyonunda, endüstri toplumlarının ilerlemesinde gerekli olan aracı ortaya çıkacaktır” (Pierre Albert).

Bu yankılar uyandıran gelişmeler arasında telgraf, radyo, ve 1876’da Graham Bell tarafından icat edilen telefon gibi gazetecilere, “kağıtları”nı doğrudan göndermeye yarayan yeni iletişim araçlarını saymak gerekir. 1907’de Edouard Belin ilk belinografını yapar ve (telgraf usulüyle resim gönderen araç) ilk görüntülerini 1925’de radyo aracılığıyla gönderir. Siyah-beyaz bir resim foto-eletrik bir hücre tarafından çözümlenerek, bir kıtadan diğerine iletilmesi için yalnızca birkaç dakika yeterlidir. En çok kullanılan yöntem bir telefon hattına bağlı belinograf tarafından iletilme yöntemi olmuştur. İletilen görüntülerin kalitesi telefon hatlarının kalitesine büyük oranda bağlıydı ve kesintiler çok fazla oluyordu. bununla beraber bu işlem, basın fotoğrafçıları için gerçek bir devrim olacaktır. Belin valizinin ağırlığından (onlarca kiloluk) ve elde edilen görüntülerin vasat kalitesinden dolayı, bugün yok olmak üzere olmasına rağmen hala kullanılmaktadır. Modern faks aleti doğrudan belinograftan doğmuştur;

televizyona gelince “bu prensibin, hızlılık ve mükemmel senkron isteyen hareketli resimlerle gelişmesinden ibarettir”. Televizyonun geniş kitlelere seslenmesi 1930’da gerçekleşmiştir.

Radyo yayını 1920’li yıllarda doğmuştur, enformasyona anındalik karakterini verir. İlk enformasyon içerikli günlük gazete 1920’de ABD’de ortaya çıkar. Önceleri bu yeni medyanın rakibi olan büyük gazeteler kendi radyo vericilerine sahip olmaya çalışacaklardır. Bunların arasında Le Petit Parisien adlı gazetenin France le Poste, L’Intransigeant’ın Radio Cite ve Paris Soir’in Radio 37’sini sayabiliriz. Radyonun, daha sonra da televizyonun kendine özgü olanakları (aynı anda her yerde olma, anındalık) bu araçlara, enformasyon alanında “sinematografik güncelliklerin sahip olabileceğinden çok daha üstün bir önem arzetmektedir”. Bu araçlar, 1900’e doğru Fransa’da sinemanın öncüleri Pathe ve Gaumont ile ortaya çıkmıştır, ancak 1980’lerde televizyon tarafından tahtlarından indirmeleriyle ortadan kaybolacaklardır. (Amar, 2008:38-39).

Ulaşım araçlarının durmak bilmeyen gelişmesi ile enformasyon ihtiyacı artmıştır. XIX. yy’a kadar insanların ve fikirlerin vbir yerden bir yere gitmeleri için gerekli zaman hep aynı kalmıştır. Ancak trenin ortaya çıkması (1880’de dünyada 370 bin kilometrelik demiryolu), buharlı gemilerin gelişmesi ve havacılıktaki ilerleme gerçek bir yolculuğa, değişime ve bilgiye susamayı körükler. Gazetelerin yayılması çok daha kolay hale gelir. I. Dünya Savaşı ile açığa çıkan sorunların dünyasallaşması ekonomik, siyasal ve teknolojik alanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla çok çabuk bilgi edinmek gerekmektedir. Gazete karakterli fotografik görüntü bu gelişmenin vektörlerinden birisi olacaktır. Bununla birlikte iki kategori arasındaki sınır kimi zaman belirgin olmasa da bilgi verme amaçlı iki büyük fotoğraf kategorisini birbirinden ayırmak gereklidir. Klasik bir terminolojiyle belgeselcilikten ve basın fotoğraflarından bahsedebilir. Çalışmanın konusu Basın Fotoğrafı olduğundan belgeselcilik konusu ele alınmayacaktır.

Basın fotoğrafçılığı tarihinde bazı olay ve kişiler etkileriyle ve katkılarıyla fotoğraf tarihinde kilometre taşını oluşturmuşlardır. Örneğin 1870 yılında Amerika’ya giden 21 yaşındaki genç Danimarkalı Jacob A. Riis’in New York Tribune’de gazeteci olarak çalışırken göçmenlerin kötü yaşam koşullarını anlatan araştırma haberi desteklemek için fotoğraftan yararlanması fotojurnalizm açısından oldukça önemli sonuçlar doğurmuştur. Daha sonra kitap olarak da yayımlanan Riis’in çalışması kamuoyu üzerinde şaşırtıcı bir etki yaparak fotoğrafın gücünün anlaşılmasına katkı sağlamıştır. 1908-1914 yılları arasında fotoğrafın gücünden bu kez Lewis W. Hine adlı sosyolog yararlanmış ve çok ağır koşullarda çalışmak zorunda kalan küçük yaştaki çocuk işçilerin durumunu kamuoyuna aktarmıştır. Bu çalışmayla oluşan

kamuoyu, Amerika’da konuyla ilgili yasalarda yeni düzenlemelerin yapılmasına neden olmuştur.

1929’da patlak veren büyük ekonomik kriz yüzünden Amerika Birleşik Devletleri’nin özellikle güneyinde yaşam koşullarının son derece kötü olmasına çözüm arayışlarının bir parçası olarak, fotoğrafçıların desteğiyle elde edilen fotoğraflarla kamuoyu oluşturma çabaları boşa çıkmamıştır. Farm Security Administration (Çiftlik Güvenliği Örgütü) organizasyonu ile çalışmalarını yürüten Walker Evans, Dorothea Lange, Gordon Parks, Russell Lee gibi fotoğrafçılar belgesel fotoğraf tarihinde haklı bir edinmişlerdir. Kısaca FSA olarak bilinen bu çalışma belgesel fotoğraf tarihinde sonuçlarına bağlı olarak en başarılı kabul edilen örneklerin başında gelir. FSA deneyimi fotoğrafın dünyayı değiştirebileceğine inanmak istenirse kanıt olarak gösterilebilir. Ortada toplumsal bir sorun vardır. Başka yöntemler değil ama fotoğraf işe yaramış ve oluşan kamuoyu ile toplum kendi yaralarını çok geç olmadan sarmıştır. Fotoğrafın bu kadar zamanında ve dolaysız çözüm getirdiği çok örnek göstermek mümkün değildir. O dönemde fotoğrafın bu tür kullanımının insanların fotoğrafa ve hatta insanlığa dair umutlarını güçlendirdiği söylenebilir.

1930’lara gelindiğinde basın fotoğrafçılığına daha önce hiç olmadığı kadar uygun fotoğraf makineleri üretilmeye başlandı. Fotoğraf bir zarf içerisine konmadan bir yerden başka bir yere telefoto ile gönderiliyordu. Renkli fotoğraf basabilen basın kuruluşları dahi vardı. Basın fotoğrafçılığında altın çağ olarak adlandırılan dönemin ilk etkileri net olarak hissediliyordu.